İkinci kitabimdır
Kızımıın okulunda bir olay olur ve bunun için devlet lisesine gitmek zorunda kalır orada güzel arkadaşlıkşar ve tabi başına bela olan Demirle tanışır bu tatlı çifti okumaya başlar mısınız
___________________
Yazım yanlışları olursa af ola
İkinci kitabimdır
Kızımıın okulunda bir olay olur ve bunun için devlet lisesine gitmek zorunda kalır orada güzel arkadaşlıkşar ve tabi başına bela olan Demirle tanışır bu tatlı çifti okumaya başlar mısınız
___________________
Yazım yanlışları olursa af ola
Okuma 1.5k
Oy 48
Bölüm 21
Yorum 0
Eslem,” dedi, sesi biraz titreyerek.
“Seninle büyüdüm, her anı paylaştık. Ama bu son zamanlarda, hislerim değişti. Sadece senin yanında olmak istiyorum; seni daha derin bir şekilde seviyorum."
" Kalbimdeki bu duygular, çocukluğumuzun dostluğunun çok ötesine geçti. Her gün seni düşündüğümde, senin gülüşün içimi ısıtıyor. Seninle geçirdiğim her an, benim için çok özel. Ama en önemlisi, seni düşündüğümde içimde bir boşluk hissediyorum; sanki başka bir parçam eksik.”
Bu sözler, beni derinden etkiledi. Kalbim birden ağırlaştı; hissettiğim karmaşık duygular karşısında ne yapacağımı bilemedim.
Onun içindeki boşluğu hissettiği gibi, ben de onu düşündüğümde içimde bir şeylerin eksik olduğunu biliyordum.
Ama Demir’in söylediği her kelime, benim için çok kıymetliydi. Her gün seni düşündüğümde, senin gülüşün içimi ısıtıyor sözü kafamda yankılanıyordu.
İçimdeki duygular, adeta bir fırtına gibi coşuyordu.
Demir “bir şey söylemeyecek misin” dedi. Gözlerinde bir şey söylememi isteyen bakışları vardı.
Ama aramızda hala büyük bir engel vardı: Abim Çınar. Onunla olan sorunlarımız, Demir ile aramda bir belirsizlik yaratıyordu. “Demir,” dedim, sesim titrek bir şekilde döküldü.
“Seninle ilgili hislerim de çok karmaşık. Ama abimle olan ilişkim beni durduruyor. Onunla barışmadan, bu duygularımı tam anlamıyla yaşayamayacağımı biliyorum.”
Okuma 8.77k
Oy 840
Bölüm 32
Yorum 902
Ben Ekin Atahan. İlk acısını, ilk kalp kırıklığını daha on bir yaşında yaşamış gencecik bir kız. Büyük acılar görmüş hayatında hep bir gün: “Acaba artık ben de mutlu olabilir miyim?” Diye dualar eden bir kız. Hiç doğru düzgün arkadaşı olmamış, asosyal bir kız düşünün, işte o benim.
Benim hayatım dümdüz bir yolda; hiç tümsek olmadan, bir taşa dahi değmeden giden bir araba gibi normal bir şekilde kazasız belasız gidiyordu. Derken on yedi yaşında hayat bana bir bedel ödetti. Bu bedel zamanla katlanarak arttı. Hatta bir gün tam bitti derken başka bir bedelle yeniden filizlendi o kurumaya yüz tutmuş yaram.
Okuma 1.48k
Oy 114
Bölüm 31
Yorum 9
O gece rahat bir uyku çekerken içimdeki o korkak yalnız ve yaralı kızın saçını okşadım ve teşekkür ettim
Tüm bu acılara rağmen ayakta dimdik durabildiği hayatta kaldığı için teşekkürler
Okuma 6.61k
Oy 318
Bölüm 39
Yorum 15
Gizlilik ve tehlike, bir ajanın hayatının kaçınılmaz parçalarıdır. Devran Gür, sadece adıyla bile efsaneleşmiş bir isimdir. Kimse onun gerçekte kim olduğunu bilmez. Halk onu erkek olarak tanır, ancak gerçek kimliği bir sırdır. Zekası, cesareti ve soğukkanlılığı ile Devran, herkesin aradığı kahraman ama kimse onun içindeki karanlık dünyayı göremez.
Bir gün, adı tüm dünyada yankılanacak bir film yapılır: “Yıldızların Altında”. Ama filmde Devran’ı, halkın gözünde oluşturulan sahte bir kahraman olarak görürüz. Gerçek Devran’ı ise kimse tanıyamaz. Filmde, Tuğrul Ak tarafından canlandırılan karakter, halkın sevdiği, idol haline gelmiş figürü yansıtır. Ama Devran, arka planda kalmaya karar verir ve gizlice galaya katılır.
Ne var ki, bu gece yalnızca bir başlangıçtır. Devran, Tuğrul’un aslında bir ajan olduğunu keşfeder ve aralarındaki gerilim artmaya başlar. İki ajan, birbiriyle tezatlık içinde, aynı görevde birleşirler. Ama aralarındaki güven kırılmaya başladıkça, bir aşk doğar. Düşmanlık, gizli bir çekime dönüşürken, Devran ve Tuğrul’un kaderi birbirine bağlı olacaktır.
Okuma 57
Oy 25
Bölüm 22
Yorum 0
Siz: Antep`in hamamları sallanır külhanları.
Siz: Hoşgör mahallesinin dip dibedir damları.
Siz: Çiğ köftenin adına baklavanın tadına.
Siz: Ye derler muradına.
Siz: Hele hele hele ANTEPLİM gel yanıma dili tatlım.
Siz: Çifte telli çalıyor kalkında oynayalım
Siz: TEY TEYY düğünümüzde oynarız dimi antepli komutanım.
Antepli Komutanım: Pardon siz kimsiniz?
Siz: Gelecekteki çocuklarının annesi annenin gelini ve senin karın :))
Okuma 38.68k
Oy 2.03k
Bölüm 45
Yorum 61
Beni duvarla arasına alıp iyice yaklaşmıştı bana "sarhoş musun sen?" Diyebildim sadece " sarhoş olmam için güzelliğin yetiyor güzelim"
" İçerdeki sevgilin var Araz"
" O benim sevgilim değil Ela"
" Aynen Araz Efe bizi görürse seni öldürür"
" Öldürsün bakalım"
Artık dayanacak gücüm kalmamıştı nefesini hissediyordum evet şuan onu istiyordum.
Okuma 41.8k
Oy 1.37k
Bölüm 28
Yorum 545
Ölen babasının intikamını almak için önceden çalıştığı şirkete girer ne olabilir ki
Okuma 4.29k
Oy 164
Bölüm 30
Yorum 46
Kısa Sürede Instagram Hesabınızı Büyütün | Para kazanmaya Başlayın
9 Adımda Hesabımızı Geliştirin
Okuma 429
Oy 6
Bölüm 15
Yorum 2
Öz abisinin okuduğu üniversiteye başlayan Ala Ülkü kendi sınıfında karşılaştığı gayrimeşru abisi ile neye uğradığını şaşırır. Sonrasında ise kavgalı olan iki abisini karşılaştırmamaya çalışır.
Tabii, ne kadar başarılı olacak, bilinmez.
Okuma 19.85k
Oy 2.91k
Bölüm 39
Yorum 489
Derin bir nefes alarak odasına girdiğimde, elimdeki ütülü kıyafetleri yatağa bırakmak için adımlayacaktım ki ardımdan kapının kapanmasıyla korktum. Oda karanlık bir hal aldığında arkamı döndüm ve karartıyla karşılaştım.
Boğazımdan akıp giden sıvının varlığını hissedebiliyordum. Sertçe yutkundum. Karartı bana doğru yaklaştı yaklaştı ve ayaklarının ayakkabılarıma değdiğini hissettiğimde nefesimi tuttum.
"Karanlık da olsa, avına yakalanmış bir ceylan gibi titrediğini hissedebiliyorum." Sıcak nefesi yüzüme çarptığında elimdeki kıyafetler yeri boyladı. "Ve ben bu titremeyi bu gece dindireceğim."
Okuma 68.01k
Oy 3.65k
Bölüm 35
Yorum 502
Bade Açık. Ailesi tarafından asla sevgi görememiş bir kız.
Ablası Cansu Açık. Ailesi tarafından çok seviliyordu. Cansu Trabzonlu bir mafyanın kardeşine sevdalanmıştı.
Peki ya cansuyu istemeye geldiklerinde Trabzonlu mafya badeye takıntılı aşık olursa?
İyi okumalar...
Okuma 105.1k
Oy 5.92k
Bölüm 45
Yorum 4.97k
---
BİRİNCİ BÖLÜM
KADERİN ÖRÜLÜŞÜ
Zelal, taş konağın yüksek penceresinden uzaklara baktı. Mardin’in toprak tonlarına bulanmış evleri, alacakaranlıkta birer gölgeye dönüşüyordu. İçindeki fırtına, dışarıdaki sessizliğe tamamen zıttı. O gece, hayatı tamamen değişecekti.
Kapının önünde annesi, halası ve birkaç kadın daha sessizce konuşuyordu. O konuşmaların içeriğini duymaya bile ihtiyacı yoktu. Karar çoktan verilmişti. O, halasının oğlu Aziz’le evlenecekti. Ailesinin kararı kesindi. "Kanımız kanına karışsın, mal mülk bölünmesin" diyorlardı. Ama Zelal, ne Aziz`i seviyordu ne de böyle bir hayatı istiyordu.
Oysa kalbinde sadece bir isim vardı: Cihan. Onunla yıllardır gizli gizli buluşmuş, aşklarını bir sır gibi saklamışlardı. Ama bu sır sonsuza kadar saklanamazdı. Kaçmaya karar verdikleri gece yakalanmış, ailesi tarafından odasına kilitlenmişti. Cihan ise ortadan kaybolmuştu. Aylardır ondan haber alamıyordu. "Beni böylece bırakıp gitti mi?" diye düşündükçe içi burkuluyordu.
O sırada odanın kapısı açıldı. İçeri giren halasıydı. Yüzü sert, gözleri keskin bir emir taşıyordu.
"Hazır ol Zelal, yarın söz kesiliyor."
Zelal’in boğazı düğümlendi. Ama asıl darbe, halasının ağzından dökülen ikinci cümleyle geldi:
"Ama Aziz`le değil. Rauf’la."
Bunu duyar duymaz içi ürperdi. Aziz’i bile istemezken, şimdi bir başkasıyla mı evlenecekti? Üstelik onun hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu.
Halasının sesi tok ve kesindi: "Berdel olacak. Aziz, Rauf’un kız kardeşiyle evlenecek. Sen de Rauf’la. Aile meselesi, itiraz etmeyeceksin."
Zelal’in içi daraldı. Kaçış yoktu. Ama ya Cihan? O geri döner miydi? Peki ya Rauf? O nasıl biriydi? Yoksa onun da kendi sırları mı vardı?
Bilmiyordu. Ama bildiği tek şey, kaderinin o gece bir kez daha başkalarının elleriyle yazıldığıydı.
---
Okuma 2.81k
Oy 85
Bölüm 17
Yorum 32
Biraz hayat yorduysa ,biraz kırık dökükseniz .Şimdi toparlanıp hayata meydan okumanın zamanı
Kendinizden bir parça bulacağınız sözlerimi okumak isterseniz bu kitabım tam size göre !!
Okuma 2.61k
Oy 1.28k
Bölüm 110
Yorum 85
Hocasının verdiği ödev üzerine bir mafyayı araştırmaya başlayan Melis Sonay hiç beklemediği olaylarla karşılaşır.
Okuma 5.32k
Oy 474
Bölüm 14
Yorum 139
Son Mektup, derin bir aşkla birbirine bağlı Leyla ve Emre`nin hikayesini anlatıyor. Bu aşk, zamanla aile baskıları, toplumun değerleri ve zorlu yaşam koşullarıyla sınanır. Bir gün, Emre`nin Leyla`ya yazdığı bir mektup, her şeyin yeniden açığa çıkmasına sebep olur. Mektup, bir veda olmanın ötesindedir; ayrılığın ardındaki gerçekleri, pişmanlıkları ve sevgiyi içerir. Leyla, bu mektup karşısında öfke ve hüzün içinde kaybolur. Mektup, onu sadece geçmişin gölgeleriyle yüzleştirmekle kalmaz, aynı zamanda duygusal bir yolculuğa çıkarır. Bu süreçte Leyla, kayıplarını, affetmenin anlamını ve içsel bir yenilenmeyi keşfeder.
Kitap, bir aşkın gücünü ve derinliğini hem kalpte hem de zihinde hissedilmesini sağlayan, dokunaklı bir hikaye sunar.
Okuma 316
Oy 61
Bölüm 11
Yorum 6
Tiktoktan gelen kisiler dizinin devami bu kitap
Okuma 2.1k
Oy 91
Bölüm 24
Yorum 7
Küçüklüğünden beri abisinin arkadaşına aşık olan gecenin hikâyesi
Okuma 2.33k
Oy 387
Bölüm 13
Yorum 50
Okula giderken birine çarparsın ve hayatın değişir
Okuma 679
Oy 52
Bölüm 18
Yorum 15
Karargaha yeni atanan yüzbaşı Tomris ve timi "ölüm timi"
Okuma 7.78k
Oy 363
Bölüm 13
Yorum 118
Acıyla büyüyen Asena istediği mesleği (asker) olmuştur peki Asena yeni ailesiyle mutlu olacakmı
Okuma 9.88k
Oy 716
Bölüm 13
Yorum 301
Sizce masum,çalışkan bir kız okuldan atılabilirmi
Babası ülke dışında olduğu için annesiyle yaşayan gizem okuldab atıldı
Peki neden?
Okuma 4.68k
Oy 391
Bölüm 15
Yorum 276
Arka Kapak Yazısı:
Seni tanımanın mutluluğunu yaşayan, ne çok insan olacağını bilseydin, içinde taşıdığın o acılar hafiflemez miydi?
İnsanlara duyduğun bu kırıklık, bu güvensizlik,
duygularla üflense idi, bakışların değişir miydi acaba?
"Dilimin ucunda bir söz var.
Yüreğimin ta derininde bir acı var.
Sözü bulsam, acımı anlayan olmaz.
Acımı anlatsam, sözü duyan olmaz."
Okuma 194
Oy 18
Bölüm 14
Yorum 0
Nazlı yakın arkadaşı ile okula geç kalır ve yetişmek için koşarken bir adama çarpar o gün içinde o adam öğretmeni olarak ortaya çıkar.ilerleyen zamanlarda edebiyat hocası ile nazlı evlenir.
Okuma 1.77k
Oy 66
Bölüm 15
Yorum 22
Lisede asıkını görmezden geldiği kıza , yıllar sonra aşık olan kağan ...
Elif`i askına inandırabilecek mi ?
Not : düzenli bölüm geliyordur.
Yunus polisi - öğretmen aşkı
Siirt - Bursa başta biraz mesafe ...
Okuma 54.01k
Oy 3.87k
Bölüm 64
Yorum 719
Memul, bazen bir his, bazen bir kişi ve bazen bir andı. Memul beklenendi...
"Relicta, anlamı ne?"
"Terk edilen."
"İnsanlar terkedilir kiraz çiçeğim"
"İnsanlar terk eder Arel"
Okuma 3.78k
Oy 788
Bölüm 35
Yorum 71
"Hayatı altüst olmuş, kimsesiz bir kadın... Ve onu zorla kızına bakıcı yapan, karanlık sırlarla dolu tehlikeli bir adam. Esaret mi, yoksa beklenmedik bir kader mi? Birbirine tamamen zıt iki dünya, nefes kesen bir hikâyede çarpışıyor. Ancak bu hikâyede kim gerçekten tutsak, kim gerçekten özgür?"
Okuma 133.36k
Oy 5.72k
Bölüm 41
Yorum 1.08k
"Zorla Sevda" - Kısa Özet
Serra, kan davalarıyla yoğrulmuş bir mafya ailesinin asi ve güçlü kızıdır. Ağabeyi Kadir’in ölümünden sonra ailesi, iki düşman mafya arasında barış sağlamak için onu, kardeşinin katili olduğu söylenen Cemil Karabey ile zorla evlendirmeye karar verir. Serra için bu evlilik, bir mahkûmiyetten farksızdır. Ancak zamanla, Cemil’in sadece soğuk ve acımasız bir mafya varisi olmadığını, onun da kendi içinde savaşlar verdiğini fark eder.
Bu evlilik sadece bir ateşkes değil, aynı zamanda yeni bir savaşın da başlangıcıdır. Serra, kendini Cemil’in karanlık dünyasında bulurken, hem kendi ailesinin hem de Cemil’in düşmanlarının entrikalarına karşı mücadele etmek zorunda kalır. Zorla başlayan bu evlilik, zamanla tutkulu bir aşka dönüşmeye başlarken, ikili geçmişin sırları ve ihanetiyle yüzleşir.
Serra ve Cemil, düşmanlarına karşı birlikte savaşırken, aşklarının gerçekten kader mi yoksa bir lanet mi olduğunu keşfetmek zorunda kalacaklardır…
Okuma 3.23k
Oy 149
Bölüm 16
Yorum 8
Gazeteci Fidelya Soykan, ilgi çekici haber arayışındayken işler ters gider. Devlete karşı konsey ile alakalı önemli bilgilere çoktan şahit olmuştur. Fidelya olayı daha sindirememişken izlendiğini farkeden teröristler bulunduğu yere, Midyat’a, saldırı düzenlerler. Amaçları o kadını kaçırıp ne haltlar karıştırdığını öğrenmektir.
Tabi ülkelerini korumak için canı pahasına savaşmaya hazır olan Türk askerlerinden Gölge Timi’de o gün, oradadır.
Gölge Timi komutanı Yüzbaşı Turan Kaner ise Fidelya Soykan’ı sonuna kadar yaşatmakta kararlıdır.
Okuma 5.81k
Oy 518
Bölüm 51
Yorum 168
Siz: Sorduk mu kardeşim?
0532**: Hop yavaş gel.
0532**: Kalp var kızım bende, içinde de sen.
0532**: Kardeşim falan ağır oluyor.
Siz: Bana sizi siparişle mi veriyorlar?
Siz: Biriniz bitse biriniz başlıyor!
Siz: Bir gidin artık!
0532**: BAŞKA BİRİ Mİ YAZDI SANA?
0532**: EVVELİYATINA TÜKÜRDÜĞÜMÜN KENAR MAHALLE DİLBERİ
0532**: Yolla güzelim numarayı sen bana, ben hallederim.
0532**: Sen o güzel parmaklarını hiç yorma.
Siz: Daha fazla uğraşamayacağım.
0532** kişisini engellediniz*,
Karanlık, artık sadece bir tehdit değil; Vira’thal’ın her köşesinden yükselen, her kalpte yankı bulan bir gerçektir. Kaos ve yıkım, son bir kez daha ayaklanmaya hazırlanırken, herkesin kaderi belirlenmek üzeredir.
Malven ve dostları, yıkımın eşiğine gelen dünyayı kurtarmak için son bir mücadeleye girişir. Ancak düşmanları yalnızca dışarıda değil, aynı zamanda içlerindedir. Güçlü birihaneden yükselen gizli entrikalar, geçmişin öfkesi ve son umutları tehdit ederken, herkes en karanlık yüzleriyle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Tüm dengeler değişiyor. Ve bu kez, kazanmak ya da kaybetmekten çok daha fazlası var.
Bu kitap, bir gencin yaşamla bağını yeniden kurma çabasını ve bir yabancı ile kurduğu derin bağ üzerinden iyileşme sürecini anlatır. Lena, geçmişin zorbalıkları ve yalnızlıklarıyla boğuşurken, Giray’ın yaşamış olduğu büyük kayıplar ve yalnızlık, ikisinin de birbirlerine nasıl güç verebileceğini gösterir. Birbirlerine tanımadıkları halde hayatlarını açtıkça, “sevgi”nin ve “değerli olma”nın ne kadar önemli bir kavram olduğunu keşfederler. Hikaye, karanlık bir yerden umut ışığına doğru bir yolculuk sunar.
Burçlar, Gezegenler ve Kendi Kafamın İçindeki Karmaşa
Kitap Açıklaması
Hepimiz bir noktada astrolojiyle tanışırız. Belki bir derginin arkasındaki günlük burç yorumlarında, belki de bir arkadaşımızın “Sen kesin Akrep burcusun!” demesiyle. Peki, astroloji gerçekten hayatımıza ışık tutabilir mi, yoksa sadece eğlenceli bir tesadüfler bütünü mü?
Yıldızların Peşinde işte tam da bu soruya mizahi ve psikolojik bir yaklaşımla cevap arayan bir kitap. Geleneksel astroloji yorumlarından sıkılan, ama yine de yıldızlara inanmaktan vazgeçemeyenler için hem eğlenceli hem de düşündürücü bir rehber niteliğinde.
Bu kitapta astrolojiye sıradan bir burç yorumu gibi yaklaşılmıyor. Aksine, gezegenlerin ve burçların psikolojik etkileri, günlük hayatımızdaki rollerimiz ve kendi içsel yolculuğumuzla bağlantısı keşfediliyor. Kendini keşfetmek, içsel karmaşalarını çözmek ve belki de biraz olsun hayatın akışına teslim olmak isteyenler için samimi, eğlenceli ve içten bir anlatımla kaleme alındı.
Kimler İçin?
Astrolojiye ilgi duyan ama geleneksel yorumlardan sıkılanlar
Psikolojiye meraklı olup burçlarla kişilik analizini birleştirmek isteyenler
Kendi doğum haritasını keşfetmek isteyen ama nereden başlayacağını bilmeyenler
Eğlenceli, mizahi ve düşündürücü bir kitap okumak isteyenler
“Burcum yüzünden mi böyleyim, yoksa sadece biraz kaotik biriyim?” diye düşünenler
Her şey bir planla başladı. Ve bu plan ölüme sürükleyecek kadar riskliydi. Umursamadı. O riskli yoldan kalbine girmeye çalıştı.
Bir hayaldi belki de gözünde. Bir Ölü`ydü.
Dışarısı mı yoksa içerisi mi daha tehlikeliydi bilmiyordu.
Tek bildiği canı pahasına olursa olsun korumaktı.
Bir uçurumun kıyısında bir mezarın başında oyunlar kuruldu.
Yalanlar.
Sırlar...
Bitmek bilmeyen bir yıkılış hisleri...
Ve hayaller...
Ne kadar gerçek olmasa da âşık bir deliydi.
Kardeşin uğruna ne yapabilirsin ne kadar kötüleşebilirsin veya ne kadar iyi bir yalancı olabilirsin.
Her şey genç adamın kardeşini kaçırmalarıyla başladı. Oyunlar, satrançlar o zaman kuruldu.
Bir insan deli olmadığı halde niye kliniğe kapatılır? Orada güvende olduğunu sanırken asıl tehlikenin kucağına düştüğünü fark etmez.
“Bir bakış, bütün hayatı değiştirebilir. Ama bazen, en derin izler yalnızca gözlerde kalır.”
Dudaklarında Bir Yudum kitabının devamı olan Gözlerinden Bir Bakış, Duru ve Rıza’nın derinleşen ilişkisini ve aralarındaki çatışmalarla dolu zorlu yolu keşfetmeye devam ediyor. Aşk, pişmanlıklar ve gizli sırlar arasında sıkışan iki ruh, birbirlerine sadece bir bakışla yeniden bağlanıyor. Ancak bu bakış, yalnızca geçmişin izlerini değil, aynı zamanda gelecekteki tehlikeleri de gözler önüne seriyor.
Duru ve Rıza, birbirlerine olan tutkularıyla mücadele ederken, hayatlarının en zor seçimlerini yapmak zorunda kalacaklar. İkisi de kırık ve yaralı, ama aşkları ne kadar güçlü olursa olsun, gerçekler ve ihanetlerle yüzleşmek onları bekliyor.
Bir zamanlar huzur vardı. Bir zamanlar denge… Ama şimdi, her şey değişiyor.
Malven, içindeki karanlıkla yıllarca savaştı. Şimdi, bu karanlık onun en büyük düşmanı olacak. Kendisinin ve dünyasının kaderini değiştirecek bir yolculuğa çıkmak zorunda.
Fakat yolculuk yalnızca bir kişinin değil, birkaç hayatın kesiştiği bir an. Malven, dostlarıyla birlikte, kaybolan krallıkları, kaybolan zamanları, kaybolan insanları bulmak için yola koyulacak. Her adımda, her yeni keşifte daha derin bir boşlukta olduklarını hissedecekler. Arkasında gölgeler, etrafında sessizlik… Her şeyin ardında, her şeyin ötesinde bekleyen bir felaket var. Ve bu felaketten kaçış yok.
Bilindiği gibi kahramanları hayvanlar olan, güldürüp düşündüren; eğitici, öğretici ve eğlendirici öykü ve masallara ÖYKÜNCE (FABL) denir.
Ezop`a ait öyküncelerden esinlenerek ve aslına sadık kalarak çocuklar için yazdığım şiirler.
Kader
Bir zamanlar, sıradan bir kasabada, sıradışı bir aile yaşardı. Ailenin iki çocuğu vardı: Kader ve Yağmur. Kader, 16 yaşında, beyaz tenli ve mordan pembeye geçişli uzun saçlarıyla dikkat çeken bir kızdı. Yağmur ise 8 yaşında, açık kahverengi tenli , tekerlekli sandalyesiyle etrafındaki dünyayı keşfetme çalışan ve kum rengi saçlarıyla sevimli bir çocuktu. Ancak, onların hayatındaki en ilginç şey, cadı ailesinden gelmeleriydi. Ne anneleri ne de babaları cadıydı ama ailelerinde cadılıkla ilgili bir geçmiş vardı. Bu yüzden Kader ve Yağmur, diğer çocuklardan farklıydılar. Onlar cadıları biliyorlardı ve onları kıskanıyorlardı. Neyse ki, cadı ya da peri olmamalarına rağmen, cadı-peri ortak okuluna gidiyorlardı.
GECENİN KRALİÇESİ
17 yaşındaki Livia, göründüğü gibi sıradan biri değildir. O, mafya dünyasının en güçlü adamlarından biri olan Vito’nun kızıdır. Ancak Livia sadece bir mafya prensesi değil… Aynı zamanda gizli bir hacker’dır. Bu yeteneğini herkesten saklar; bir tek babası gerçeği bilir.
Vito’nun en yakın dostu Marco, 23 yaşında genç ama acımasız bir mafya lideridir. Vito’nun ölümüyle birlikte dengeler altüst olur. Livia, içindeki karanlıkla yüzleşmek zorunda kalırken, Marco onun en büyük destekçisi ve sınavı olur. Aralarında başlayan gizli ilgi zamanla karşı konulmaz bir bağa dönüşür.
Livia, babasının mirasını devralarak Gece Konseyi’nin başına geçer. Artık hem bir hacker, hem bir lider, hem de bir efsanedir.
Ama bu karanlık dünyanın içinde gerçek düşmanlar, ihanetler ve kanla yazılmış sırlar onları beklemektedir.
İki kader, bir şehir ve tek bir kural:
Ya hükmedersin, ya yok olursun.
"Öykü’nün Dünyası - Atatürk’ün Işığı" ile çocuklar, Öykü’nün büyülü dünyasında Atatürk’ün hayatı ve fikirleriyle tanışacak. 7-12 yaş grubuna hitap eden bu kitap, Atatürk’ün vizyonunu, liderliğini ve çocuklara armağan ettiği değerleri eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Her bölümde, Öykü, Atatürk’ün hayatında önemli bir anı ya da fikri keşfeder ve bu yolculukta tarih, özgürlük, bilim, sanat ve insan sevgisi gibi değerleri öğrenir.
Velmora, büyünün her köşesine işlediği bir diyardır, ancak lanetli büyülerin yükselmesiyle karanlık her geçen gün daha da derinleşmektedir. Krallıklar arasındaki güç mücadelesi, eski emirlerin gölgesinde bir kez daha alevlenir.
Her büyü, yalnızca güç değil, aynı zamanda bir lanet taşır. Her emir, sırlarla doludur ve bu sırlar yalnızca itaat edenlerin değil, isyanın da içinde gizlidir. Bu topraklarda hayatta kalabilmek, sadece güce sahip olmayı değil, karanlıkla yüzleşmeyi gerektirir.
Sireva Noctharn, lanetli büyüyle olan bağını çözüp geçmişin karanlık sırlarını ortaya çıkarmaya çalışan genç bir kızdır. Başka bir adam ise, kaybolmuş bir gücü yeniden bulma peşindedir. Birlikte, diyarı tehdit eden eski bir gücü uyandıracaklardır. Ancak bu yolculuk, yalnızca geçmişin sırlarını değil, kendilerinin de en derin korkularını ortaya koyacaktır.
Velmora, büyünün ve karanlığın gölgesinde, sadece hayatta kalmak değil, geçmişin ve geleceğin kaderini değiştirmek için bir mücadelenin başladığı yerdir.
Geçmişin gölgeleri, yeniden karanlığa bürünüyor.
Mor Kader serisinin ikinci kitabı “Mor Ölüm”, ihanetlerin, kayıpların ve ölümün soğuk gölgesinde yeni bir başlangıca yol açıyor. Mortis ve dostları, kazandıkları zaferin bedelini ödemek zorunda kalacak. Geçmişin izleri, yeni tehditlerle birleşiyor ve ölüm, tekrar kapılarına dayanıyor.
Bir zamanlar dost olan insanlar, şimdi birbirlerine düşman. Ronan’ın karanlık sırları, eski bir düşmanın geri dönüşü ve yeniden şekillenen kaderler, Mortis’in dünyasını sarıyor. Her şeyin bedeli vardır.
Mortis, artık peşinden koşulan değil, peşinden düşülen bir adamdır. Yeni bir yolculuğa çıkarken, geçmişin hayaletleri peşinden gelir. Yıkım ve ölümün, dostları ve düşmanları birbirine karıştırdığı bu dünyada, hayatta kalmak her şeyden daha zor olacak.
"Yüreğine Dokunan Aşk" adlı eserin konusu, birbirine tutkuyla bağlı ancak hayatın zorluklarıyla sınanan iki aşığın hikayesini anlatır.
Ana karakterler, farklı dünyalardan gelen ancak birbirlerinin ruhunda kendilerini bulan iki insan. Onları bir araya getiren, belki bir tesadüf, belki de kaderin bir oyunu… Ancak aşkları sadece romantik bir hikâye değil; zamanla derinleşen, sınanan ve büyüyen bir bağ.
Belki aileleri ya da toplumsal baskılar onların önünde bir engeldir. Belki de geçmişlerindeki yaralar, birbirlerine tamamen teslim olmalarını zorlaştırıyordur. Ama her şeye rağmen, onların aşkı bir kurtuluş ve yeniden doğuş hikâyesidir.
Sence hikaye mutlu sonla mı bitmeli, yoksa yürek burkan bir ayrılıkla mı?
Bir şehir, bir lider, bir katil…
İstanbul’un kalbinde, tarihi izlerin arasında bir katil sessizce dolaşıyor. Kurbanlar rastgele seçilmiyor; her biri tarihin temel taşlarını simgeleyen mekânlara bırakılıyor: Haydarpaşa Garı, Atatürk Evi Müzesi, Pera Palas, Dolmabahçe Sarayı’nın yaslı duvarları…
Cesetlerin yanında bırakılan notlar, sadece ipucu değil; geçmişe, inkılaplara, bir lidere yazılmış kanlı mektuplar.
Başkomiser Yavuz, İstanbul’un sisli sokaklarında katilin izini sürerken, bu cinayetlerin yalnızca birer ölüm değil, birer manifesto olduğunu anlar. Her adımda daha karanlık bir geçmiş, daha derin bir öfke ve çözülmesi gereken daha büyük bir sır ortaya çıkar.
Tarih ve suç iç içe geçerken, İstanbul’un gölgeleri yeniden dile geliyor.
Ve soru şudur:
Bir şehir, kendi kurucusunun mirasını nasıl taşır? Ya da… onu kim kirletmeye cüret eder?
Sürükleyici serinin 4. Kitabı.
Atatürk Ağladığında, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamının bilinmeyen, duygusal ve insani yanlarını ortaya koyan bir anlatıdır. Bu eser, efsaneleşmiş liderin çocukluğunda başlayan umut dolu ama bir o kadar da sancılı yolculuğunu, gençlik yıllarındaki hayalleri, zorlukları ve içsel çatışmaları; askerlik döneminde yaşadığı acı, cesaret ve yalnızlık anlarını; savaşın yıpratıcı yüzünü; devrim sürecinde taşıdığı büyük idealleri ve milletine duyduğu sarsılmaz sevgiyi, tüm bu unsurları bir bütün halinde ele alır.
Kitap, tarihe damgasını vurmuş bir insanın, sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda duygu yüklü, kırılgan, zaman zaman yalnız kalan bir birey olduğunu ortaya koyar. Atatürk’ün gözlerinde saklı kalan sevinç, hüzün, umut ve acı izleri; okuru derin bir içsel yolculuğa davet eder. Her satırında, bir liderin yüreğinde taşıdığı çelişkiler, umutsuzlukla karışan umut ışıkları ve hayatın acı-tatlı gerçekleri kendini gösterir.
Bu anlatı, okuyucuyu geçmişin derinliklerine götürürken, aynı zamanda günümüz insanının evrensel duygularıyla da bağ kurmasını sağlar. Atatürk’ün hayatı boyunca karşılaştığı zorluklar, elde ettiği zaferler ve bu zaferlerin ardında yatan insani dramlar; bir milletin yeniden doğuşunda, fedakarlıkta ve inancın gücünde saklı hikayeleri gözler önüne serer.
Eser, sadece tarihsel bir belgesel sunmakla kalmaz; aynı zamanda insan ruhunun en derin noktalarına dokunarak, büyük bir liderin kalbinde yatan kırılganlığı, umudu ve acıyı da samimi bir dille anlatır. Böylece, okuyucu Atatürk’ü, yalnızca ulusun kurtarıcısı olarak değil, aynı zamanda hayatın acımasız gerçekleriyle mücadele eden, insanlığı ve duyguları yücelten bir insan olarak yeniden keşfeder.
Karanlık uzayda kaybolmuş bir sır, okyanusun en derininden gelen yankılar...
Yazgı, neye inandığını, kime güvendiğini ve en önemlisi kendini sorgulamak zorunda.
Gerçekler sahte, sahte olanlar ise ölümcül. Sessizlikten gelen bir çağrıya cevap verir misin?"
Mahallenin asi çocuğu Cem ve inatçı Leyla... İkisi de birbirinden farklı, ikisi de birbirine zıt. Ama kader, onları bir araya getirmekten çekinmez. Abisinin en yakın arkadaşına aşık olmak, Leyla için yasak bir tutkudur. Cem ise, bu yasak aşkın ateşiyle yanıp tutuşmaktadır.
Aralarındaki yaş farkı, mahalledeki dedikodular, abisinin öfkesi... Her şey, bu aşkın önünde bir engeldir. Ama aşk, yasak dinlemez. Leyla ve Cem, aşkları için her şeyi göze almaya hazırdır.
Kaçışlar, kovalamacalar, ihanetler... Bu yasak aşk, onları tehlikeli bir yolculuğa sürükleyecektir. Peki, aşkları her şeyin üstesinden gelebilecek kadar güçlü müdür? Yoksa yasak aşkın bedeli, sandıklarından daha mı ağır olacaktır?
"Yasak Aşkın Bedeli", mahalle kültürünün sıcak atmosferinde geçen, tutkulu bir aşk hikayesi. İmkansız bir aşkın peşinden koşan iki gencin, kaderle ve engellerle olan savaşı...
Öykü’nün Dünyası, 7-12 yaş arası çocuklar için eğlenceli ve öğretici hikâyelerden oluşan büyülü bir macera kitabıdır. Ana karakterimiz Öykü, hayal gücü çok geniş, maceraperest bir kızdır. Bir gün odasında eski bir kitap bulur. Kitabı açtığında, kelimelerin arasından bir ışık yayılır ve kendini büyülü bir dünyada bulur.
Bu dünya, farklı diyarlarla doludur: konuşan hayvanlar, sihirli şehirler, zamanı kontrol eden saat kuleleri, rüya fabrikaları, uzayın derinliklerine açılan kapılar… Öykü, her bölümde farklı bir diyara gider ve her macerasında önemli bir ders öğrenir. Dostluk, cesaret, doğa sevgisi, bilim, sanat, hayal gücü gibi değerleri keşfeder.
Öykü, bazen bir zaman yolculuğuna çıkar, bazen uzaya uçan bir gemiye biner, bazen ise denizlerin altındaki gizli bir şehri keşfeder. Okuyucular da onunla birlikte bu büyülü dünyada yolculuk yapar, heyecan verici bulmacaları çözer ve her hikâyeden yeni bilgiler öğrenirler.
Bu kitap, sadece okumak değil, aynı zamanda hayal kurmak isteyen çocuklar için!
Başkomiser Yavuz` un maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Serinin ikinci kitabı. Başkomiser Yavuz, bir intikam uğruna öldürülen genç bir kızın cinayetini çözmeye çalışıyor.
Sessiz bir günde, genç bir kadının cansız bedeniyle bulundu. Kalbine saplanan bıçak, ucunda eski kağıt banknotlarla birlikte, ardında çözülmesi gereken karanlık bir sır bırakıyordu. İlk bakışta kişisel bir intikam cinayeti gibi görünen bu korkunç olay, Başkomiser Yavuz’un sezgilerini harekete geçirdi.
Olayın derinliklerine indikçe, geçmişin gölgelerinden çıkan sırlar, birbirine bağlı karanlık ilişkiler ve hesaplaşmalar gün yüzüne çıkmaya başladı. Yavuz ve ekibi, ipuçlarını birleştirirken, her taşın altından yeni bir tehdit, her tanığın ağzından yeni bir yalan çıkıyordu. Gerçek, kanla yazılmış bir intikam hikâyesinde saklıydı ve herkesin bir sırrı vardı.
Geçmişin izlerini takip eden Yavuz, bu cinayetin sıradan bir adli vaka olmadığını fark ettiğinde artık geri dönüş yoktu. Kimin dost, kimin düşman olduğu belli olmayan bu labirentte, adaletin peşindeki yolculuk her adımda daha da tehlikeli bir hal alıyordu.
Kanla yazılan bir intikam, adaletin terazisinde hangi tarafa ağır basacaktı?
Herkese merhaba. Ben Sümeyra Akkılıç. Namı diğer Papatya. Kitaplara, onların dünyalarına aşığım. Böyle bir dünya kurmak istedim. Zihnimdekileri ve kalbimdekileri aktardığım bu öyküde biri aşka aşık, biri aşka kırgın iki kişinin hikâyesine tanıklık edeceksiniz.
Papatya aşkı aşık, aşk kitaplarına bayılan, romantik bir kızdır. Toprak ise geçmişte yaşadığı sıkıntıların izini taşıyordur kalbinde. Aşk defteri onun için çoktan kapanmıştır. Ve kader bu iki insanı bir araya getirir.
Mitoma son zamanlarda herkesin oynuyor olduğu Büyülü dünyanın kurtarıcısı isimli oyunun kullanıcılarındandı. Oyun içinde birbirinden farklı karakterler vardı. Büyücüler, kara büyücüler şövalyeler, rahipler, barbarlar ve iblislerin olduğu bir dünyada karakterler akademi ortamında kimisi birbirleriyle ittifak kurarak güçlenmeyi ve dünyayı kurtarmak isterken diğer bir ittifak grubu sahip olduğu potansiyel ile dünyayı hükmetmek istiyordu . Ancak bir kişi onlardan farklıydı oyun içerisinde nerdeyse kimsenin kullanmadığı bir karakter vardı. Kullanım şekli aşırı zor olan bir karakter vardı. Oyun içinde hiç büyü enerjisine sahip olmayan tek karakter. Ancak oyun içinde bu karakter oyun içinde hiçbir karakterin sahip olmadığı bazı ayrıcalıklara sahipti.
1. Bu karaktere karşı yapılan saldırılarının isabet oranı yüzde elliydi. Bu özellikle fazla enerji gereksinimi taşıyan saldırılara karşı oldukça kullanışlı bir etki
2. Bu karakter oyunun en hızlı ve çevik karakteriydi. Ve ona yapılan saldırıların kendisi bile ondan hızlı olursa tespit denen yeteneği ile olduğundan iki kat daha hızlı olur
3. Bu karakter oyun içerisinde ki barbar sunıfı Bir annenin ve şövalye sınıfı Bir babanın bir evladı olarak dünyaya gelmişti. sahip olduğu Yoshido kılıç tekniğine sahip oyun içerisindeki samuray sınıfı tek karakterdi . Ancak anne ve babası birlikte olabilmek için ailelerini geride bıraktı. Ancak karakterin doğduğu gün ikisine de aileleri tarafından saldırı düzenlendi babası karakterin annesi ile kaçabilmesi için ona saldırı düzenleyen herkese karşı savaştı. Ancak bu onun ölmesine mani olunamadı. Annesi yaralı bir şekilde karakter ile birlikte karlı bir tepenin üzerine kadar ulaştı . annesi ölürken gördüğü son şey bir yetimhane binası oldu. Yetimhanede kiler kadını kurtaramasada karakteri kurtarmışlardı. Fakat bu karakter oyun içinde tamamen yalnız bir adam olarak tasarlanmıştı. Ne oyun içinde ki kadın baş kahraman Leone ve müttefiklerine de oyunun baş kötüsü Velkoz ve onun müttefikleri onu yanına çekememişti. O tamamen kendi adına o akademi de okuyup kendi adına yaşayarak hem yeteneğine hem de yeteneğine muhtaç olan dünyayı kendinden mahrum ederek ailesini kendinden koparan dünyadan kendince intikam almıştı. Ve bu karakterin adı Yoshido`ydu
Gerçek dünyada
Mitoma her gün oynadığı büyülü dünyanın kurtarıcısı oyununda günlerdir beklenen güncelleme geldi. Güncellemeye göre oyuna başka bir dünyanın yarı tanrısı olarak tanımlanan bir karakter olan Tiran şaman Kam Boran isimli bir karakter vardı. Global boss olarak tasarlanan bu karakter ile kapışmak üzere oyuna girdi kullanım şekli aşırı zor olan bu karakter ile sonuna kadar devam etti. Onun ne kadar güçlü olduğunu anlayınca Yoshido`nun özel saldırısını kullanıcaktı. Kun Peng denen bu saldırı rakip yeterince can kaybı yaşaması durumunda rakibi tamamen öldüren bir saldırıyı. Ancak yüzde elli ihtimal ile kendisi de ölecekti.
Ölmese bile canı yalnızca 1 e inecekti. Ancak Mitoma şans seviyesini maksimuma çıkarmıştı. Gölgesi içinden dev kanatlara sahip devasa simsiyah bir koi balığı çıkıp geyik başlı asaya sahip gölgeden ibret vücudu ve masmavi gözlere sahip olan Kam boran ı yuttuğu vakit patlamıştı. Ve can barı 1 e indi. O sırada gördüğü son şey ise tozlarına ayrılan Kam Boran dı
Mitoma tatmin olmuş bir his ile oturduğu sandalyeye yaslandı. Ancak bir anda ekranda bir şey belirdi. Ekranda
2.Aşamaya geçiliyor
Yazılıydı. Mitoma nın ekranı aniden parladı. Ve gözlerini açtığında. Kendisi oynadığı oyunun içindeydi. Ancak o Yoshido`nun bebek halindeydi. Bu Yoshido`nun annesini hkayede kaybettiği andı.
Luna en yakın arkadaşı ve kuzeni ile küçükken bir macerada kaybolan ailesini bulmak için yollar arar. Gemisi Ayışığı ile adaları dolaşıp korsan konseyini toplamayı amaçlar. Sizce başarabilecek mi? Yoksa bir tutsak olarak mı kalacak?
İyi okumalar dileriiim✨✨✨
Eleanor de Vaux, ailesinden kalan eski malikâneye döndüğünde sadece anılarıyla yüzleşeceğini sanıyordu. Oysa gölgeler arasında saklanan bir sır, onu geçmişin dansına davet ediyordu. Bir asır önce lanetlenmiş genç bir asilzade, Lucien Montclair, hâlâ malikânenin salonlarında geziniyor ve tamamlanmamış son valsini bekliyordu.
Geceleri yankılanan ayak sesleri, soğuk fısıltılar ve bir hayaletin gözlerindeki sonsuz özlem… Eleanor, Lucien’in ruhunu özgür bırakmanın yolunu ararken, kalbini geri dönüşü olmayan bir aşka kaptırdığını fark eder. Ama bir ölünün kalbi atamaz ve bir yaşayan sonsuza dek bir gölgeye tutunamaz… değil mi?
“Ölüler dans edemez, Eleanor. Ama seninle bir gece daha vals yapabilmek için, kaderimi bile çiğnemeye hazırım.”
Bir lanetin gölgesinde filizlenen imkânsız bir aşk… Peki ya aşk, ölümden bile güçlü olabilir mi?
Karanlık, artık sadece bir tehdit değil; Vira’thal’ın her köşesinden yükselen, her kalpte yankı bulan bir gerçektir. Kaos ve yıkım, son bir kez daha ayaklanmaya hazırlanırken, herkesin kaderi belirlenmek üzeredir.
Malven ve dostları, yıkımın eşiğine gelen dünyayı kurtarmak için son bir mücadeleye girişir. Ancak düşmanları yalnızca dışarıda değil, aynı zamanda içlerindedir. Güçlü birihaneden yükselen gizli entrikalar, geçmişin öfkesi ve son umutları tehdit ederken, herkes en karanlık yüzleriyle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Tüm dengeler değişiyor. Ve bu kez, kazanmak ya da kaybetmekten çok daha fazlası var.
Bu kitap, bir gencin yaşamla bağını yeniden kurma çabasını ve bir yabancı ile kurduğu derin bağ üzerinden iyileşme sürecini anlatır. Lena, geçmişin zorbalıkları ve yalnızlıklarıyla boğuşurken, Giray’ın yaşamış olduğu büyük kayıplar ve yalnızlık, ikisinin de birbirlerine nasıl güç verebileceğini gösterir. Birbirlerine tanımadıkları halde hayatlarını açtıkça, “sevgi”nin ve “değerli olma”nın ne kadar önemli bir kavram olduğunu keşfederler. Hikaye, karanlık bir yerden umut ışığına doğru bir yolculuk sunar.
Burçlar, Gezegenler ve Kendi Kafamın İçindeki Karmaşa
Kitap Açıklaması
Hepimiz bir noktada astrolojiyle tanışırız. Belki bir derginin arkasındaki günlük burç yorumlarında, belki de bir arkadaşımızın “Sen kesin Akrep burcusun!” demesiyle. Peki, astroloji gerçekten hayatımıza ışık tutabilir mi, yoksa sadece eğlenceli bir tesadüfler bütünü mü?
Yıldızların Peşinde işte tam da bu soruya mizahi ve psikolojik bir yaklaşımla cevap arayan bir kitap. Geleneksel astroloji yorumlarından sıkılan, ama yine de yıldızlara inanmaktan vazgeçemeyenler için hem eğlenceli hem de düşündürücü bir rehber niteliğinde.
Bu kitapta astrolojiye sıradan bir burç yorumu gibi yaklaşılmıyor. Aksine, gezegenlerin ve burçların psikolojik etkileri, günlük hayatımızdaki rollerimiz ve kendi içsel yolculuğumuzla bağlantısı keşfediliyor. Kendini keşfetmek, içsel karmaşalarını çözmek ve belki de biraz olsun hayatın akışına teslim olmak isteyenler için samimi, eğlenceli ve içten bir anlatımla kaleme alındı.
Kimler İçin?
Astrolojiye ilgi duyan ama geleneksel yorumlardan sıkılanlar
Psikolojiye meraklı olup burçlarla kişilik analizini birleştirmek isteyenler
Kendi doğum haritasını keşfetmek isteyen ama nereden başlayacağını bilmeyenler
Eğlenceli, mizahi ve düşündürücü bir kitap okumak isteyenler
“Burcum yüzünden mi böyleyim, yoksa sadece biraz kaotik biriyim?” diye düşünenler
Her şey bir planla başladı. Ve bu plan ölüme sürükleyecek kadar riskliydi. Umursamadı. O riskli yoldan kalbine girmeye çalıştı.
Bir hayaldi belki de gözünde. Bir Ölü`ydü.
Dışarısı mı yoksa içerisi mi daha tehlikeliydi bilmiyordu.
Tek bildiği canı pahasına olursa olsun korumaktı.
Bir uçurumun kıyısında bir mezarın başında oyunlar kuruldu.
Yalanlar.
Sırlar...
Bitmek bilmeyen bir yıkılış hisleri...
Ve hayaller...
Ne kadar gerçek olmasa da âşık bir deliydi.
Kardeşin uğruna ne yapabilirsin ne kadar kötüleşebilirsin veya ne kadar iyi bir yalancı olabilirsin.
Her şey genç adamın kardeşini kaçırmalarıyla başladı. Oyunlar, satrançlar o zaman kuruldu.
Bir insan deli olmadığı halde niye kliniğe kapatılır? Orada güvende olduğunu sanırken asıl tehlikenin kucağına düştüğünü fark etmez.
“Bir bakış, bütün hayatı değiştirebilir. Ama bazen, en derin izler yalnızca gözlerde kalır.”
Dudaklarında Bir Yudum kitabının devamı olan Gözlerinden Bir Bakış, Duru ve Rıza’nın derinleşen ilişkisini ve aralarındaki çatışmalarla dolu zorlu yolu keşfetmeye devam ediyor. Aşk, pişmanlıklar ve gizli sırlar arasında sıkışan iki ruh, birbirlerine sadece bir bakışla yeniden bağlanıyor. Ancak bu bakış, yalnızca geçmişin izlerini değil, aynı zamanda gelecekteki tehlikeleri de gözler önüne seriyor.
Duru ve Rıza, birbirlerine olan tutkularıyla mücadele ederken, hayatlarının en zor seçimlerini yapmak zorunda kalacaklar. İkisi de kırık ve yaralı, ama aşkları ne kadar güçlü olursa olsun, gerçekler ve ihanetlerle yüzleşmek onları bekliyor.
Bir zamanlar huzur vardı. Bir zamanlar denge… Ama şimdi, her şey değişiyor.
Malven, içindeki karanlıkla yıllarca savaştı. Şimdi, bu karanlık onun en büyük düşmanı olacak. Kendisinin ve dünyasının kaderini değiştirecek bir yolculuğa çıkmak zorunda.
Fakat yolculuk yalnızca bir kişinin değil, birkaç hayatın kesiştiği bir an. Malven, dostlarıyla birlikte, kaybolan krallıkları, kaybolan zamanları, kaybolan insanları bulmak için yola koyulacak. Her adımda, her yeni keşifte daha derin bir boşlukta olduklarını hissedecekler. Arkasında gölgeler, etrafında sessizlik… Her şeyin ardında, her şeyin ötesinde bekleyen bir felaket var. Ve bu felaketten kaçış yok.
Bilindiği gibi kahramanları hayvanlar olan, güldürüp düşündüren; eğitici, öğretici ve eğlendirici öykü ve masallara ÖYKÜNCE (FABL) denir.
Ezop`a ait öyküncelerden esinlenerek ve aslına sadık kalarak çocuklar için yazdığım şiirler.
Kader
Bir zamanlar, sıradan bir kasabada, sıradışı bir aile yaşardı. Ailenin iki çocuğu vardı: Kader ve Yağmur. Kader, 16 yaşında, beyaz tenli ve mordan pembeye geçişli uzun saçlarıyla dikkat çeken bir kızdı. Yağmur ise 8 yaşında, açık kahverengi tenli , tekerlekli sandalyesiyle etrafındaki dünyayı keşfetme çalışan ve kum rengi saçlarıyla sevimli bir çocuktu. Ancak, onların hayatındaki en ilginç şey, cadı ailesinden gelmeleriydi. Ne anneleri ne de babaları cadıydı ama ailelerinde cadılıkla ilgili bir geçmiş vardı. Bu yüzden Kader ve Yağmur, diğer çocuklardan farklıydılar. Onlar cadıları biliyorlardı ve onları kıskanıyorlardı. Neyse ki, cadı ya da peri olmamalarına rağmen, cadı-peri ortak okuluna gidiyorlardı.
GECENİN KRALİÇESİ
17 yaşındaki Livia, göründüğü gibi sıradan biri değildir. O, mafya dünyasının en güçlü adamlarından biri olan Vito’nun kızıdır. Ancak Livia sadece bir mafya prensesi değil… Aynı zamanda gizli bir hacker’dır. Bu yeteneğini herkesten saklar; bir tek babası gerçeği bilir.
Vito’nun en yakın dostu Marco, 23 yaşında genç ama acımasız bir mafya lideridir. Vito’nun ölümüyle birlikte dengeler altüst olur. Livia, içindeki karanlıkla yüzleşmek zorunda kalırken, Marco onun en büyük destekçisi ve sınavı olur. Aralarında başlayan gizli ilgi zamanla karşı konulmaz bir bağa dönüşür.
Livia, babasının mirasını devralarak Gece Konseyi’nin başına geçer. Artık hem bir hacker, hem bir lider, hem de bir efsanedir.
Ama bu karanlık dünyanın içinde gerçek düşmanlar, ihanetler ve kanla yazılmış sırlar onları beklemektedir.
İki kader, bir şehir ve tek bir kural:
Ya hükmedersin, ya yok olursun.
"Öykü’nün Dünyası - Atatürk’ün Işığı" ile çocuklar, Öykü’nün büyülü dünyasında Atatürk’ün hayatı ve fikirleriyle tanışacak. 7-12 yaş grubuna hitap eden bu kitap, Atatürk’ün vizyonunu, liderliğini ve çocuklara armağan ettiği değerleri eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Her bölümde, Öykü, Atatürk’ün hayatında önemli bir anı ya da fikri keşfeder ve bu yolculukta tarih, özgürlük, bilim, sanat ve insan sevgisi gibi değerleri öğrenir.
Velmora, büyünün her köşesine işlediği bir diyardır, ancak lanetli büyülerin yükselmesiyle karanlık her geçen gün daha da derinleşmektedir. Krallıklar arasındaki güç mücadelesi, eski emirlerin gölgesinde bir kez daha alevlenir.
Her büyü, yalnızca güç değil, aynı zamanda bir lanet taşır. Her emir, sırlarla doludur ve bu sırlar yalnızca itaat edenlerin değil, isyanın da içinde gizlidir. Bu topraklarda hayatta kalabilmek, sadece güce sahip olmayı değil, karanlıkla yüzleşmeyi gerektirir.
Sireva Noctharn, lanetli büyüyle olan bağını çözüp geçmişin karanlık sırlarını ortaya çıkarmaya çalışan genç bir kızdır. Başka bir adam ise, kaybolmuş bir gücü yeniden bulma peşindedir. Birlikte, diyarı tehdit eden eski bir gücü uyandıracaklardır. Ancak bu yolculuk, yalnızca geçmişin sırlarını değil, kendilerinin de en derin korkularını ortaya koyacaktır.
Velmora, büyünün ve karanlığın gölgesinde, sadece hayatta kalmak değil, geçmişin ve geleceğin kaderini değiştirmek için bir mücadelenin başladığı yerdir.
Geçmişin gölgeleri, yeniden karanlığa bürünüyor.
Mor Kader serisinin ikinci kitabı “Mor Ölüm”, ihanetlerin, kayıpların ve ölümün soğuk gölgesinde yeni bir başlangıca yol açıyor. Mortis ve dostları, kazandıkları zaferin bedelini ödemek zorunda kalacak. Geçmişin izleri, yeni tehditlerle birleşiyor ve ölüm, tekrar kapılarına dayanıyor.
Bir zamanlar dost olan insanlar, şimdi birbirlerine düşman. Ronan’ın karanlık sırları, eski bir düşmanın geri dönüşü ve yeniden şekillenen kaderler, Mortis’in dünyasını sarıyor. Her şeyin bedeli vardır.
Mortis, artık peşinden koşulan değil, peşinden düşülen bir adamdır. Yeni bir yolculuğa çıkarken, geçmişin hayaletleri peşinden gelir. Yıkım ve ölümün, dostları ve düşmanları birbirine karıştırdığı bu dünyada, hayatta kalmak her şeyden daha zor olacak.
"Yüreğine Dokunan Aşk" adlı eserin konusu, birbirine tutkuyla bağlı ancak hayatın zorluklarıyla sınanan iki aşığın hikayesini anlatır.
Ana karakterler, farklı dünyalardan gelen ancak birbirlerinin ruhunda kendilerini bulan iki insan. Onları bir araya getiren, belki bir tesadüf, belki de kaderin bir oyunu… Ancak aşkları sadece romantik bir hikâye değil; zamanla derinleşen, sınanan ve büyüyen bir bağ.
Belki aileleri ya da toplumsal baskılar onların önünde bir engeldir. Belki de geçmişlerindeki yaralar, birbirlerine tamamen teslim olmalarını zorlaştırıyordur. Ama her şeye rağmen, onların aşkı bir kurtuluş ve yeniden doğuş hikâyesidir.
Sence hikaye mutlu sonla mı bitmeli, yoksa yürek burkan bir ayrılıkla mı?
Bir şehir, bir lider, bir katil…
İstanbul’un kalbinde, tarihi izlerin arasında bir katil sessizce dolaşıyor. Kurbanlar rastgele seçilmiyor; her biri tarihin temel taşlarını simgeleyen mekânlara bırakılıyor: Haydarpaşa Garı, Atatürk Evi Müzesi, Pera Palas, Dolmabahçe Sarayı’nın yaslı duvarları…
Cesetlerin yanında bırakılan notlar, sadece ipucu değil; geçmişe, inkılaplara, bir lidere yazılmış kanlı mektuplar.
Başkomiser Yavuz, İstanbul’un sisli sokaklarında katilin izini sürerken, bu cinayetlerin yalnızca birer ölüm değil, birer manifesto olduğunu anlar. Her adımda daha karanlık bir geçmiş, daha derin bir öfke ve çözülmesi gereken daha büyük bir sır ortaya çıkar.
Tarih ve suç iç içe geçerken, İstanbul’un gölgeleri yeniden dile geliyor.
Ve soru şudur:
Bir şehir, kendi kurucusunun mirasını nasıl taşır? Ya da… onu kim kirletmeye cüret eder?
Sürükleyici serinin 4. Kitabı.
Atatürk Ağladığında, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamının bilinmeyen, duygusal ve insani yanlarını ortaya koyan bir anlatıdır. Bu eser, efsaneleşmiş liderin çocukluğunda başlayan umut dolu ama bir o kadar da sancılı yolculuğunu, gençlik yıllarındaki hayalleri, zorlukları ve içsel çatışmaları; askerlik döneminde yaşadığı acı, cesaret ve yalnızlık anlarını; savaşın yıpratıcı yüzünü; devrim sürecinde taşıdığı büyük idealleri ve milletine duyduğu sarsılmaz sevgiyi, tüm bu unsurları bir bütün halinde ele alır.
Kitap, tarihe damgasını vurmuş bir insanın, sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda duygu yüklü, kırılgan, zaman zaman yalnız kalan bir birey olduğunu ortaya koyar. Atatürk’ün gözlerinde saklı kalan sevinç, hüzün, umut ve acı izleri; okuru derin bir içsel yolculuğa davet eder. Her satırında, bir liderin yüreğinde taşıdığı çelişkiler, umutsuzlukla karışan umut ışıkları ve hayatın acı-tatlı gerçekleri kendini gösterir.
Bu anlatı, okuyucuyu geçmişin derinliklerine götürürken, aynı zamanda günümüz insanının evrensel duygularıyla da bağ kurmasını sağlar. Atatürk’ün hayatı boyunca karşılaştığı zorluklar, elde ettiği zaferler ve bu zaferlerin ardında yatan insani dramlar; bir milletin yeniden doğuşunda, fedakarlıkta ve inancın gücünde saklı hikayeleri gözler önüne serer.
Eser, sadece tarihsel bir belgesel sunmakla kalmaz; aynı zamanda insan ruhunun en derin noktalarına dokunarak, büyük bir liderin kalbinde yatan kırılganlığı, umudu ve acıyı da samimi bir dille anlatır. Böylece, okuyucu Atatürk’ü, yalnızca ulusun kurtarıcısı olarak değil, aynı zamanda hayatın acımasız gerçekleriyle mücadele eden, insanlığı ve duyguları yücelten bir insan olarak yeniden keşfeder.
Karanlık uzayda kaybolmuş bir sır, okyanusun en derininden gelen yankılar...
Yazgı, neye inandığını, kime güvendiğini ve en önemlisi kendini sorgulamak zorunda.
Gerçekler sahte, sahte olanlar ise ölümcül. Sessizlikten gelen bir çağrıya cevap verir misin?"
Mahallenin asi çocuğu Cem ve inatçı Leyla... İkisi de birbirinden farklı, ikisi de birbirine zıt. Ama kader, onları bir araya getirmekten çekinmez. Abisinin en yakın arkadaşına aşık olmak, Leyla için yasak bir tutkudur. Cem ise, bu yasak aşkın ateşiyle yanıp tutuşmaktadır.
Aralarındaki yaş farkı, mahalledeki dedikodular, abisinin öfkesi... Her şey, bu aşkın önünde bir engeldir. Ama aşk, yasak dinlemez. Leyla ve Cem, aşkları için her şeyi göze almaya hazırdır.
Kaçışlar, kovalamacalar, ihanetler... Bu yasak aşk, onları tehlikeli bir yolculuğa sürükleyecektir. Peki, aşkları her şeyin üstesinden gelebilecek kadar güçlü müdür? Yoksa yasak aşkın bedeli, sandıklarından daha mı ağır olacaktır?
"Yasak Aşkın Bedeli", mahalle kültürünün sıcak atmosferinde geçen, tutkulu bir aşk hikayesi. İmkansız bir aşkın peşinden koşan iki gencin, kaderle ve engellerle olan savaşı...
Öykü’nün Dünyası, 7-12 yaş arası çocuklar için eğlenceli ve öğretici hikâyelerden oluşan büyülü bir macera kitabıdır. Ana karakterimiz Öykü, hayal gücü çok geniş, maceraperest bir kızdır. Bir gün odasında eski bir kitap bulur. Kitabı açtığında, kelimelerin arasından bir ışık yayılır ve kendini büyülü bir dünyada bulur.
Bu dünya, farklı diyarlarla doludur: konuşan hayvanlar, sihirli şehirler, zamanı kontrol eden saat kuleleri, rüya fabrikaları, uzayın derinliklerine açılan kapılar… Öykü, her bölümde farklı bir diyara gider ve her macerasında önemli bir ders öğrenir. Dostluk, cesaret, doğa sevgisi, bilim, sanat, hayal gücü gibi değerleri keşfeder.
Öykü, bazen bir zaman yolculuğuna çıkar, bazen uzaya uçan bir gemiye biner, bazen ise denizlerin altındaki gizli bir şehri keşfeder. Okuyucular da onunla birlikte bu büyülü dünyada yolculuk yapar, heyecan verici bulmacaları çözer ve her hikâyeden yeni bilgiler öğrenirler.
Bu kitap, sadece okumak değil, aynı zamanda hayal kurmak isteyen çocuklar için!
Başkomiser Yavuz` un maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Serinin ikinci kitabı. Başkomiser Yavuz, bir intikam uğruna öldürülen genç bir kızın cinayetini çözmeye çalışıyor.
Sessiz bir günde, genç bir kadının cansız bedeniyle bulundu. Kalbine saplanan bıçak, ucunda eski kağıt banknotlarla birlikte, ardında çözülmesi gereken karanlık bir sır bırakıyordu. İlk bakışta kişisel bir intikam cinayeti gibi görünen bu korkunç olay, Başkomiser Yavuz’un sezgilerini harekete geçirdi.
Olayın derinliklerine indikçe, geçmişin gölgelerinden çıkan sırlar, birbirine bağlı karanlık ilişkiler ve hesaplaşmalar gün yüzüne çıkmaya başladı. Yavuz ve ekibi, ipuçlarını birleştirirken, her taşın altından yeni bir tehdit, her tanığın ağzından yeni bir yalan çıkıyordu. Gerçek, kanla yazılmış bir intikam hikâyesinde saklıydı ve herkesin bir sırrı vardı.
Geçmişin izlerini takip eden Yavuz, bu cinayetin sıradan bir adli vaka olmadığını fark ettiğinde artık geri dönüş yoktu. Kimin dost, kimin düşman olduğu belli olmayan bu labirentte, adaletin peşindeki yolculuk her adımda daha da tehlikeli bir hal alıyordu.
Kanla yazılan bir intikam, adaletin terazisinde hangi tarafa ağır basacaktı?
Herkese merhaba. Ben Sümeyra Akkılıç. Namı diğer Papatya. Kitaplara, onların dünyalarına aşığım. Böyle bir dünya kurmak istedim. Zihnimdekileri ve kalbimdekileri aktardığım bu öyküde biri aşka aşık, biri aşka kırgın iki kişinin hikâyesine tanıklık edeceksiniz.
Papatya aşkı aşık, aşk kitaplarına bayılan, romantik bir kızdır. Toprak ise geçmişte yaşadığı sıkıntıların izini taşıyordur kalbinde. Aşk defteri onun için çoktan kapanmıştır. Ve kader bu iki insanı bir araya getirir.
Mitoma son zamanlarda herkesin oynuyor olduğu Büyülü dünyanın kurtarıcısı isimli oyunun kullanıcılarındandı. Oyun içinde birbirinden farklı karakterler vardı. Büyücüler, kara büyücüler şövalyeler, rahipler, barbarlar ve iblislerin olduğu bir dünyada karakterler akademi ortamında kimisi birbirleriyle ittifak kurarak güçlenmeyi ve dünyayı kurtarmak isterken diğer bir ittifak grubu sahip olduğu potansiyel ile dünyayı hükmetmek istiyordu . Ancak bir kişi onlardan farklıydı oyun içerisinde nerdeyse kimsenin kullanmadığı bir karakter vardı. Kullanım şekli aşırı zor olan bir karakter vardı. Oyun içinde hiç büyü enerjisine sahip olmayan tek karakter. Ancak oyun içinde bu karakter oyun içinde hiçbir karakterin sahip olmadığı bazı ayrıcalıklara sahipti.
1. Bu karaktere karşı yapılan saldırılarının isabet oranı yüzde elliydi. Bu özellikle fazla enerji gereksinimi taşıyan saldırılara karşı oldukça kullanışlı bir etki
2. Bu karakter oyunun en hızlı ve çevik karakteriydi. Ve ona yapılan saldırıların kendisi bile ondan hızlı olursa tespit denen yeteneği ile olduğundan iki kat daha hızlı olur
3. Bu karakter oyun içerisinde ki barbar sunıfı Bir annenin ve şövalye sınıfı Bir babanın bir evladı olarak dünyaya gelmişti. sahip olduğu Yoshido kılıç tekniğine sahip oyun içerisindeki samuray sınıfı tek karakterdi . Ancak anne ve babası birlikte olabilmek için ailelerini geride bıraktı. Ancak karakterin doğduğu gün ikisine de aileleri tarafından saldırı düzenlendi babası karakterin annesi ile kaçabilmesi için ona saldırı düzenleyen herkese karşı savaştı. Ancak bu onun ölmesine mani olunamadı. Annesi yaralı bir şekilde karakter ile birlikte karlı bir tepenin üzerine kadar ulaştı . annesi ölürken gördüğü son şey bir yetimhane binası oldu. Yetimhanede kiler kadını kurtaramasada karakteri kurtarmışlardı. Fakat bu karakter oyun içinde tamamen yalnız bir adam olarak tasarlanmıştı. Ne oyun içinde ki kadın baş kahraman Leone ve müttefiklerine de oyunun baş kötüsü Velkoz ve onun müttefikleri onu yanına çekememişti. O tamamen kendi adına o akademi de okuyup kendi adına yaşayarak hem yeteneğine hem de yeteneğine muhtaç olan dünyayı kendinden mahrum ederek ailesini kendinden koparan dünyadan kendince intikam almıştı. Ve bu karakterin adı Yoshido`ydu
Gerçek dünyada
Mitoma her gün oynadığı büyülü dünyanın kurtarıcısı oyununda günlerdir beklenen güncelleme geldi. Güncellemeye göre oyuna başka bir dünyanın yarı tanrısı olarak tanımlanan bir karakter olan Tiran şaman Kam Boran isimli bir karakter vardı. Global boss olarak tasarlanan bu karakter ile kapışmak üzere oyuna girdi kullanım şekli aşırı zor olan bu karakter ile sonuna kadar devam etti. Onun ne kadar güçlü olduğunu anlayınca Yoshido`nun özel saldırısını kullanıcaktı. Kun Peng denen bu saldırı rakip yeterince can kaybı yaşaması durumunda rakibi tamamen öldüren bir saldırıyı. Ancak yüzde elli ihtimal ile kendisi de ölecekti.
Ölmese bile canı yalnızca 1 e inecekti. Ancak Mitoma şans seviyesini maksimuma çıkarmıştı. Gölgesi içinden dev kanatlara sahip devasa simsiyah bir koi balığı çıkıp geyik başlı asaya sahip gölgeden ibret vücudu ve masmavi gözlere sahip olan Kam boran ı yuttuğu vakit patlamıştı. Ve can barı 1 e indi. O sırada gördüğü son şey ise tozlarına ayrılan Kam Boran dı
Mitoma tatmin olmuş bir his ile oturduğu sandalyeye yaslandı. Ancak bir anda ekranda bir şey belirdi. Ekranda
2.Aşamaya geçiliyor
Yazılıydı. Mitoma nın ekranı aniden parladı. Ve gözlerini açtığında. Kendisi oynadığı oyunun içindeydi. Ancak o Yoshido`nun bebek halindeydi. Bu Yoshido`nun annesini hkayede kaybettiği andı.
Luna en yakın arkadaşı ve kuzeni ile küçükken bir macerada kaybolan ailesini bulmak için yollar arar. Gemisi Ayışığı ile adaları dolaşıp korsan konseyini toplamayı amaçlar. Sizce başarabilecek mi? Yoksa bir tutsak olarak mı kalacak?
İyi okumalar dileriiim✨✨✨
Eleanor de Vaux, ailesinden kalan eski malikâneye döndüğünde sadece anılarıyla yüzleşeceğini sanıyordu. Oysa gölgeler arasında saklanan bir sır, onu geçmişin dansına davet ediyordu. Bir asır önce lanetlenmiş genç bir asilzade, Lucien Montclair, hâlâ malikânenin salonlarında geziniyor ve tamamlanmamış son valsini bekliyordu.
Geceleri yankılanan ayak sesleri, soğuk fısıltılar ve bir hayaletin gözlerindeki sonsuz özlem… Eleanor, Lucien’in ruhunu özgür bırakmanın yolunu ararken, kalbini geri dönüşü olmayan bir aşka kaptırdığını fark eder. Ama bir ölünün kalbi atamaz ve bir yaşayan sonsuza dek bir gölgeye tutunamaz… değil mi?
“Ölüler dans edemez, Eleanor. Ama seninle bir gece daha vals yapabilmek için, kaderimi bile çiğnemeye hazırım.”
Bir lanetin gölgesinde filizlenen imkânsız bir aşk… Peki ya aşk, ölümden bile güçlü olabilir mi?
Kadim Işık
Günümüzün sıradan lise öğrencileri, Mısır’da sıradışı bir okul gezisi sırasında kadim bir gücün uyanışına tanıklık ederler. Alya, Sena, Nevra, Lina ve İlay, Giza Piramitleri’ni gezerken bilinçsizce eski bir sırrı çözerek, kozmik taşların taşıyıcıları olurlar. Her biri, tarihin derinliklerinden gelen bu taşların gücüne sahip olunca, kendilerini başka bir boyuttan gelen tehditlerle ve taşların arayışında olan karanlık bir gücün peşinde bulurlar.
Her taş, farklı bir ışık gücüyle şekillenir; birinin gücü hız ve keşif, diğerinin gücü savunma, bir başkasının gücü ise ışığı kontrol etme yeteneği taşır. Ancak bir taş, kayıptır ve gizemi çözülmemiştir. Geçmişin sırları, taşların sırrını ve geleceği şekillendirecek olan kadim gücü ortaya çıkaracaktır. Kızlar, dünyayı korumak için yalnızca taşların gücünü değil, birbirlerinin dostluğunu da keşfedeceklerdir.
Kadim Işık, evrenin dengesini koruyan eski güçlerin, zamanın ve mekanın ötesine uzanan bir maceranın başlangıcıdır. Cesaret, dostluk ve keşif ile yoğrulmuş bu hikaye, beklenmedik bir şekilde bir araya gelen beş genç kadının kaderini ve evrenin sırlarını ortaya çıkarma yolculuğunu anlatır.
Hayaller...
Hepimiz bu kelime için yaşamiyormuyuz aslında işte fikrette hayallerinin peşinde koşan bir kız.
Ama fikretin bilmediği çok sey var en zoru ise hiç beklemediği bir anda bir sevdaya düşmesi...
Özel Karay Müzik Koleji’nde resitalden önce bırakılan resitalden sonrakiyle aynı olmayacak. Herkes yalana bulaşacak. Yalanlar resitali kanla başladı; yalanla son bulacak.
Sanat Karay herkesin korktuğu, okulun istenmeyen kızıyken katılımın zorunlu olduğu piyano resitalinde kaderinin notalarını yalanların çaldığından habersizdi. Piyanonun tuşlarından akan yalan onunda parmaklarına bulaşmıştı. Artık gerçeği bulmaktan başka çaresi yok. Tabii onunda…
Onun adı Devrim. Devrim Dinçer Demiralp. Yalanlar resitalinin baş şüphelisiyken, deliller onun aleyhine işlerken yanında bir tek o vardı. Sanat.
Yalanlar resitali onları bir araya getirdi. Etraflarını saran engeller, karanlık sırlar ve ihanetlere rağmen gerçeği bulabilecekler mi? Üzerlerine bulaşan yalandan kurtulabilecekler mi? Bu hikayenin adı Yalanlar Resitali. Bu hikaye yalan söyleyen aptalların değil; yalanlar resitalinin kurbanlarının hikayesi.
(Not: Kitap, hassas temalar ve şiddet unsurları içermektedir ancak özendirici veya teşvik edici değildir.)
Terk edilmiş çocukların kaderi, kaçamayacakları bir karanlık mıydı? Yoksa özgürlük, sadece en cesurların ulaşabileceği bir hayal mi? Seren ve arkadaşları, Disiplin Akademisi`nin korkunç sırlarını keşfederken, sadece hayatta kalmak için değil, bu düzeni yıkmak için de savaşacaklardı. Ancak bazı sırlar, karanlıktan daha tehlikeliydi…
Bu mücadelede dostluk, ihanet ve intikam iç içe geçerken, tek bir soru kalıyordu: Son geceye ulaşabilecekler mi?
" Günahların rüzgarı olsaydı yeryüzünde hiç kimse kalmazdı. "
🕯️
Emira bilinmeyen bir fantastik dünyada gizemli kapıları aralayrak gizemli sırlara ulaşır. Ondan saklanan ve öğrenilmesi istenmeyen sırları keşfeder. Bu sırlar açığa çıkarken yaşamında onu derinden sarsan bir aşk onu bulur. Ama sandığı şeylerin çok farklı olduğu gerçeğiyle yüzleşir.
Aşk, ihanet ve dostluk...
Bu üç kelime onun hayatında büyük bir devrim yaratır.
⚖️🛡️⚖️
Görünüşte sıradan bir kolej hayatı, ama perde arkasında gizemler, çatışmalar ve oyunlarla dolu bir hikâye… Defne’nin, sırlarla dolu bir yolculuğa çıkıp arkadaşlık, ihanet, aşk ve rekabetle yüzleştiği bu okulda her gün yeni bir sürprizle karşılaşıyoruz.
_______________________________________________
Bu kitabım 15 Bölümden oluşacaktır.
Yılların Sırrı
Yangının küllerinde gömülü bir sır… Yedi yıl aradan sonra, 24 yaşındaki Doğa, ailesini yitirdiği o kara gecenin izlerini silmek için memleketine döner. Yanındaki ise iki ablası: Sorumluluklarının ağırlığını omuzlarında taşıyan cerrah Damla ve geçmişin yaralarını sessizce iyileştirmeye çalışan öğretmen Dora. Üç kardeşin kaderini yeniden birleştiren bu dönüş, açığa çıkmayı bekleyen karanlık gerçeklerle yüzleşmelerine neden olacaktır. Aşk ile ihanetin, sadakat ile sırların iç içe geçtiği bu dram-mystery serüveninde, gerçeğin küllerinden doğan umut mu, yoksa yıkım mı galip gelecek? (BEN DOĞA YAŞAR
PEKİ SORUYORUM SİZE YANLIZ`LIK NASIL BİR DUYGU?)
Bir mahkum... Kaçak.
Bir öğrenci... Hukukun peşinde.
Ve kesişen kaderler...
İstanbul’un gölgelerinde saklanan bir adam, geçmişinden kaçarken hukuk fakültesinde okuyan bir genç kadının dünyasına girer. Biri adaletten kaçarken, diğeri adaleti arar. Peki ya gerçek hangisinde gizli? Suç, sadece mahkûmun bedeninde mi, yoksa sistemin ta kendisinde mi?
Kaçak ve Kanun, aksiyon, dram ve vicdan hesaplaşmalarını bir araya getiren sürükleyici bir roman. Gerçeğin gri tonlarında, iyilikle kötülük arasındaki çizgi her an silinmeye hazır.
Gözlerinin Ardındaki Cinayet
Bir cinayet... iki yabancı... ve çözülmeyi bekleyen karanlık bir sır.
David, geçmişiyle hesaplaşmayı öğrenmiş bir dedektif. Soğukkanlı, karanlık gecelerde kaybolmuş, kurallarla değil sezgileriyle hareket eden biri. Şehirde işlenen gizemli cinayetler onu, yolunun asla kesişmemesi gereken biriyle tanıştırır: Stella.
Stella genç, çekici ama bir o kadar gizemlidir. Onunla tanıştığı andan itibaren David, mantığını sorgulamaya başlar. İkili, birlikte karanlık bir labirentin içine çekilirken her adımda geçmişin gölgeleri daha da belirginleşir.
Ama her göz, göründüğü gibi bakmaz.
Ve bazı kalpler... sadece sevmek için değil, intikam için de atar.
Tutku, ihanet ve gizemin iç içe geçtiği bu romanda, her karakterin ardında bir sır yatıyor.
Ve en tehlikelisi, onu en çok sevdiklerinden biri saklıyor olabilir...
Abimin arkadaşına aşık olsam nolurdu ki?
O hiçbir şeyi hissedemiyordu ve elimi tuttugunda beni sürüklediği ateşin farkında değildi.
Ben onu hep seviyordum, hissedemese de, aşık olmasa da...
Yarı Texting olacaktır.
Mizah, argo, ironi bulunduracaktır.
"Nereyadur ula Eluf!"
Tamam, pekâlâ şimdi buradan başlarsak hiçbir şeyi anlamayabilirsiniz. O yüzden sizi Karadeniz`in hırçın dalgalarında boğulmadan önceki anlarımı anlatmakla başlamak istiyorum. Her şey en yakın arkadaşımın sevdiği adamla evlenmek istemesiyle başladı. Sorun elbette bu değildi, sorun arkadaşımın, kendisinden daha deli akrabalarıydı.
Muhtemelen herkes Karadeniz`in ve Karadenizlinin inadını bilir, tanır belki de içinde yaşatır. Ben bir Karadenizli değildim ama arkadaşımdan iyi bilirdim. Şimdiki kocası, benim abim olan adama ve bana az çektirmemişti. Bu topraklara sürgün edildiğimizde bizim için her şey bir tık daha zorlaşmıştı zira arkadaşım evlenmek için gün almış, babaannesinin zoruyla gizli saklı yapılacak olan düğüne en az üç yüz kişi gelmiş, bunun sonucunda kendisinden daha deli abisine haber uçmuştu.
Hani şu abimi bir kere gördüğünde hastanelik edecek kadar döven abisi.
Abisinin onayı olmayan düğün babaannesinin onayıyla kıyılmaya durulurken abisinin baskın yapılacağı duyurulmuş ve sonuç olarak durumu benim kurtarmam gerekmişti. Topyekûn boşaltılan düğün yerinde tek başına kalıp oyalamak görevi de bana kalmıştı.
Ve bir Karadenizli ile nasıl başa çıkılır bilmemekle birlikte, deliye dönmüş bir abiyle nasıl başa çıkacaktım onu da bilmiyordum. Sonuç olarak başıma örülen çorabın söküğünü nasıl bulacağımı da çözememiştim.
☸
Bu hikâyede yetişkin unsurlar bulunmaktadır, ona göre okunması önemle duyurulur.
•Kitap kapağı tasarımı şahsıma aittir.•
Okulunu bitirip babasının yanına giden Elif`in babasının borçları yüzünden evleneceği için Arda ile 6 aylık yaptığı anlaşmada Arda`ya aşık olup bunu ondan saklamaya çalışması.
18 sene sonra ASIL AILEM beni bulmasi ile çok kotu başladi 18. yaşimin 5. ayi... boyle olmamaliydi!! beni bulmamalari lazimdi!? şimdiye kadar nerdelerdi!
bir tane hemşire beni başka bir bebekle kariştirmiş! BUNU DUYDUNUZ MU? inanamiyorum ya! kimse maskemi gormemeliydi sadece 3 kişi biliyordu maskaskemin altindaki yuzumu...
1.EMRE ÖZKAN
2.ARDA KORHAN
3.AY KARACA
bunlar dişinda bide motorum biliyo!
3 yakın arkadaş: Umut, Beren ve Bilge sıradan bir şekilde hayatlarını yaşarken beklemedikleri bir olayla karşılaşırlar, bir cinayet... bundan en çok etkilenen bilgeyi okuyacağız. iyi okumalarr
Eleanor de Vaux, ailesinden kalan eski malikâneye döndüğünde sadece anılarıyla yüzleşeceğini sanıyordu. Oysa gölgeler arasında saklanan bir sır, onu geçmişin dansına davet ediyordu. Bir asır önce lanetlenmiş genç bir asilzade, Lucien Montclair, hâlâ malikânenin salonlarında geziniyor ve tamamlanmamış son valsini bekliyordu.
Geceleri yankılanan ayak sesleri, soğuk fısıltılar ve bir hayaletin gözlerindeki sonsuz özlem… Eleanor, Lucien’in ruhunu özgür bırakmanın yolunu ararken, kalbini geri dönüşü olmayan bir aşka kaptırdığını fark eder. Ama bir ölünün kalbi atamaz ve bir yaşayan sonsuza dek bir gölgeye tutunamaz… değil mi?
“Ölüler dans edemez, Eleanor. Ama seninle bir gece daha vals yapabilmek için, kaderimi bile çiğnemeye hazırım.”
Bir lanetin gölgesinde filizlenen imkânsız bir aşk… Peki ya aşk, ölümden bile güçlü olabilir mi?
Elbette herkesin karnında kelebekler uçuşturan, ayaklarını yerden kesen , ve küçük büyük farketmeyen o kalbini attıran birisi hayatın bir köşesinde karşısına çıkmıştır...
Bende size benim ayaklarımı yerden kesen o adamı anlatmak istiyorum buyrun hikayeme ortak olun
Kübra 15 yıl önce sevgilisi yüzünden hamileliğinin ortasında bebeğini kaybeti sandı
Akif Kübrara için 10yil sonra gonderilen nefes gibiydi
Bir özel küvetler ekibi vardı kübraya kardeş abi yoldas olan
Anka onbaşı yıl önce öldü sanılıp yılarca Kübranın yas tutuğu bebegiydi kimsenin bilmediği
Yilarca bilinmeyen bir sır yilar sonra onları nasıl bir araya getirecekti...
Enerjisi hiç bitmeyen, okulun gözdesi Lee Minho`nun başı, sürekli Minho ile uğraşan, okulun popüleri Bang Chan`le derttedir.
"Kaç kere diyeceğim İhtiyar Kurt! Tavşan falan değilim ben!!"
öncellikle merhaba arkadaşlar yukarda da görmüş olduğunuz gibi
"İlk Müdahale : Aşk"
Adlı bir kitap yazılacak ve daha karakterler belirlenmedi bu sadece tanıtma fikirlerinizi ve nasıl bir konu olsun yorum kısmına bırakmayı unutmyın 18-19 ocak 1. Bölüm yayınlanacak şuanlık karakterleri belirleyebip taslak atarım ve daha sonra yayınlarım dediğim gibi fikir ve düşüncelerinizi eksik etmeyin vakit buldukça hepinizin yorumuna bakarım :) iyi günler
Hepinizi çok seviyorum hoşçakalın 😊❤️
Ahsen Deniz Aksoy...
Bir zamanlar yetimhaneye bırakılan kızın hem büyüyüp asker olması,
hem öz ailesini bulması, en çokta aşkını doğru bulmasına sevinen
bir kızdı...
O Sadece Sevgiye Muhtaçtı
Ve
O Kız Sevgilere Boğuldu...
Ben Gurur..kaybedecek bir şeyim yok artık..canımdan başka..ben gurur gülümseyen çehresinin altında acılar ile inleyen gurur..bu göreve ölmeye gidiyorum..
Yeni okul. İlk gün. Bir ceset.
Duru Yıldırım, Koral Koleji`nde sadece burs kazanmadı bir sırra karıştı.
Bu okulda herkesin bir maskesi var.
Ve bazı maskelerin altı... kanlı.
Bakışları yerdeydi. O konuşmadı, ben de konuşmadım. Yağmurun altında öylece oturduk içimizden anlaşır gibi.
Burnumu bir kez daha çekip dudaklarımı araladım.
"Nereden buldun beni?"
Bakışları yerdeki su birikintisinde iken yağmurun biraz azalmasıyla cebinden çıkardığı paketle ilgileniyordu.
Paketin içinden bir dal çıkarıp, dudaklarına götürüp yakışını seyrettim.
İçine çektiği dumanı yavaşça ağzından verirken beni şaşırtan o cümleyi söyledi.
"Seni bulmam için kaybetmem gerek Açelya."
Sigarasının külünü silkeledikten sonra bir duman daha çekti içine. Yutkunurken hareket eden adem elmasına takıldı gözlerim. Dumanı üflerken elini uzatıp yumruk yaptığım elimi açtı ve tırnaklarımı batırdığımı fark etmediğim avcumu yavaşça okşadı. Hafif kanayan avcumdaki acıyı almak ister gibi tırnak izlerimin üzerinden geçti parmağıyla.
Benim kendimde fark edemediğim şeyi nasıl oluyor da fark edebiliyordu?
Rüzgârın esmesiyle burnuma kokusu geldi. Daldığım düşüncelerden hızla çıkardı bu mayhoşluk beni.
Tam ağzımı açıp söylediğinin ne anlama geldiğini soracakken bunu anlamış gibi bir şey dememe izin vermeden konuştu.
"Ben göremediğin her yerdeyim."
Zenginliğin hüküm sürdüğü bir kolejde, mesafeli İnci Su`nun hayatı, kibirli Giray`ın ilgisi ve Sinan`ın koruyuculuğuyla değişir.
Geçmişin güvensizliğiyle örülü kalbinde, Sinan`ın sabrı ilk çatlakları oluşturur.
Ancak kıskançlık ve kolejin sırları, bu filizlenen yakınlığı tehdit eder.
İnci, güvenmeyi öğrenecek mi? Aşk, mesafeleri aşabilecek mi?
Yetimhanede büyüyen türlü zorluklarla mücadele eden kahramanımız hayatında ve mesleğinde sadece adaleti sağlamak için var olan savcı olmuştur ama kader onun için neler yazacak
Beyza, bir gün bilinmeyen bir numaradan gelen mesajla yine birileri tarafından kandırıldığını düşünüp yazan kişiyi ciddiye almaz. Bilinmeyen, ısrarla yazmaya devam edince yazdıklarından dolayı onun düşündüğü gibi biri olmadığını anlar.
Beyza`nın mavilerine görür görmez vurulan Melih`se, en başından beri yazdıklarında ciddidir. Tek istediği Beyza`nın sandığı gibi biri olmadığına inanıp kendisine "Küçük Bir Şans" vermesidir.
İnancından dolayı kalbi ve aklı arasında kalan genç bir kız. Aynı inanca sahip olan ama bu konuda sevdiği kadar güçlü olamayan genç bir erkek. Kader, farkında olmadan ikisini aynı gökyüzünün altında birleştirmiş, aşklarını bir çift mavi ve kahve hareye yazmıştı.
MELİH: Kaldır başını ay yüzlü güzel.
MELİH: İzin ver bakayım o gözlere. Gördüğüm günden beri aklımdan çıkmıyorlar.
MELİH: Senin gözlerinde bir şey var. Baktıkça çoğalası geliyor insanın. Binlerce olası ve tekrar tekrar bakası...
...
Kitabımın tüm hakları bana aittir.
Kitappad`deki "Küçük Bir Şans" isimli ilk kitaptır :)
Kitap kapağı: Gizemliyazardemir0 (Aldığım en tatlı hediyelerden biri oldu, teşekkür ederim 🤍)
Başlangıç: 14.02.2025
Birce Sağlam, Diyarbakır`da görev yapan bir Türk askeridir. Kendisine gelen telefonla, ``Pençe`` isimli özel bir time alındığını öğrenir. Görev için gittiği Hakkari`de hayatının aşkını bulacak, aynı zamanda geçmişten gelen bir gölgeyle savaşacaktır.
"Bir ülkü uğruna geçen bunca sene, bir ülke uğruna çekilen bunca çile. Sen asker, bu bayrağın alltında nefes aldığın sürece, değişemezsin şu Türklüğünü hiçbir şeye."
Asel ve deniz yıllar sonra bir arada Asel doktor deniz asker denizin aselin unutamaması ama aselin denizi unutması.Yeni başlangıçlar.acılar. onca şeye rağmen Asel ve deniz birlikte olabilecek mi? Asel ve denizi neler bekliyor ve en önemlisi birlikte olabilecekler mi?
Kitabıma bir şans verin.
- Sokakları çiçek kokan , çocukların sokaklarda koşturduğu , samimi komşulukların olduğu , bazen ayrılık bazen de kavuşmalara şahit olan bi mahalleydi papatya mahallesi.. Üsteğmen Mert SAĞLAM , Avukat Zümra KÖKSAL aynı mahallenin sakini olmalarına rağmen birbirinden habersiz iki yabancı.... birbirinden farklı iki hayat... Birbirinden farklı iki geçmiş....
“Bazı öpücükler dudaklara değil, kalbe susar…”
Geceyle gelen bir mesaj, geçmişle yüzleşen bir kalp ve susturulamayan bir özlem…
İpek, sesini kaybettiği bir aşkla yeniden karşı karşıya.
Onu en iyi tanıyan, ama en çok yaralayan biriyle…
Yıllar sonra gelen tek bir cümle, içindeki tüm suskunluğu çözer:
“Ben en çok, sesini özledim.”
Suskun Öpücükler, bir mesajla yeniden alevlenen duyguların,
zamana yenilmeyen bir aşkın ve dile gelmeyen binlerce hissin romanı.
Bu bir kavuşma değil…
Bu, dokunamadan sevmenin, susarak bağlanmanın hikâyesi.❤️🌹💋
15 yaşina kadar dayanmiş ama artik koklerinden kopmuştu.. onu sarsan bir cümle ile evden ayrilmiş ve yetimaneye gitmişti orada 17 yaşina kadar yaşıyan sedef bir haber ile tekrar o sarsilmayi yasamişti...