Lina – Işığın ve saf duyguların bekçisi. Her yaşamda Riyan’ı hatırlayan, aşkın hafızası. Ay Gülü’nü ve kalpleri koruyan cesur yürek. Riyan – Hayatın ve aşkın simgesi. Her çağda Lina’yı bulmaya çalışan, ruhları birleştiren kaderin bekçisi. Zamanın ötesinde yeniden doğan aşkın temsilcisi. Bu kısa bölüm, okuyucuya hikâyedeki aşkın gizemini, kadim bağını ve karakterlerin ruhsal derinliğini ilk sayfada hissettirir.🕊️🥀

Hayat, bazen en sevdiklerin tarafından çalınan bir masaldır." ​ Yaşadığı yirmi yıl, öz ailesinin yıllar önce yaptığı korkunç bir hata yüzünden ona yazılan bir kâbustu. Şiddet, nefret,taciz ve ihanet... Hilal, ait olmadığı bir evde, ruhuna saplanan keskin izlerle hayatta kalmaya çalıştı. ​Ta ki gerçekler, Karadeniz`in sarp dağları kadar keskin ve soğuk bir şekilde karşısına çıkana kadar. ​Şimdi öz ailesinin buzdan duvarları ve onu korumak isteyen bir yabancının yakınlığı arasında sıkışıp kalmış durumda. O kadar yabancı ki, Hilal`in kaderini yıllardır omuzlarında taşıyanların ta kendisi. ​Hilal, kendi hayatını çalanların hatalarının bedelini ödemek zorunda mı kalacak? Yoksa solgun bir nergis çiçeği gibi, tüm bu karanlığın içinden yeniden doğmayı başarabilecek mi? ​Bu, çalınan bir hayatın ve ortaya çıkan kanlı bir sırrın hikayesi. Bu hayat küçük bir kız için çok ağır.

Her şehrin bir kalbi vardır. Kırık Şehir`in ise, gizli bir hafızası... Arya Koral, yıllar önce gizemli bir şekilde ortadan kaybolan babasının izini sürerken, beton sokakların altında bambaşka bir dünyanın varlığını keşfeder. Zihinleri yönlendiren bir sistem, sessizce büyüyen bir proje ve hafızalardan silinmiş bir adam... Bu şehir sadece yıkık binalardan ibaret değil, aynı zamanda karanlık sırların da taşıyıcısı. Geçmişin izlerini sürdükçe, Arya`nın kendi kimliği de sorgulanır hale gelir. Gerçeği aramak cesaret ister... ama bazen hakikat, hayal kırıklığından çok daha tehlikelidir. Kırık Şehir, genç bir kadının hem babasını hem de kendini arayışını anlatan, gizemle örülü, sürükleyici bir hikâye. Her sayfada biraz daha karanlığa çekileceksin.

Uyari bl içerir

--- Yılların Sırrı > “Her sır bir anahtar saklar… Ama bazı anahtarlar sadece karanlığa açılır.” Doğa sıradan bir hayat yaşadığını sanıyordu. Ama bir gece gelen o gizemli mesaj her şeyi değiştirdi. Kaybolan anılar, yanmış evler, duvarlara sinmiş korkular… Ve bir adam: Sır. Adını bilmezsin ama seni senden iyi tanır. Annesi öldü sanıyordu. Ama biri fısıldadı: “Yaşıyor.” Elinde sadece paslı bir anahtar, yüreğinde korkuyla karışık bir cesaret var. Koray ona yardım mı edecek, yoksa daha derine mi çekecek? Bu yol kolay değil. Bazı cevaplar can yakar, bazı gerçekler kan ister. Ve Doğa artık geri dönemeyecek. Yeni bölüm her hafta geliyor beklemede kalın beni takip eder Seniz çok sevinirim askolarrımm öpüyorum sizi ❤️❤️🍒

Gazeteci olan Asena Yalaz ve bölüm arkadaşları ile paranormal olaylar için araştırmak için ormana gitmişlerdi. Gittiği ormanda Oğuz Yılmaz ve çocukluk arkadaşları Asena ve arkaşlarıyla karşılaşırlar gece için kamera kurmalarına yardımcı olmuşlardı. Gece aynı bölgede kamp kurmuşlardı. Gece arkadaşlarının çığlığı ile uyanmışlardı. Çadırın ucundan açıp baktıklarında dilleri tutulmuştu.

Umay her zaman ki gibi okuldan çıkarken telefonuna bilinmeyen bir numaradan bir konum gelir. Umay bu konuma gittiğinde, bir cinayet sayesinde aile olmayı öğrenecek,aşkı, sevgiyi öğrenecektir... Bakalım bizi neler bekliyor?

Bu hayatta yaptığınız en büyük hata nedir? Yanlış bir kişiye aşık olmak mı yoksa yanlış bir kişinin size aşık olması mı? Hangisi daha kötüdür peki; av olmak mı avcı olmak mı? Avcı olamayacak kadar güçsüz, av olamayacak kadar yaşamayı seviyordum. Ta ki onunla tanışana kadar. Hayatın toz pembe olduğunu düşünmemi sağlayan o adamla karşılaştığımda, bir şeylerin değiştiğini anlamayacak kadar kör olmuştum. Bulutların üzerinde yürüdüğümü düşünürken bunun aslında ölüme giden rüya olduğunu anladığımda geç kaldığımı biliyordum. Gözlerimi açtığımda celladımın dibimde olduğunu bilmiyordum oysa ki. Bir ressam size aşık olursa sonsuza kadar yaşarsınız derler. Peki, bir kimyacı size aşık olursa ne olur? Hikayemi merak ettiniz mi? O zaman en başından anlatmama izin verin. Ben Yeliz Karaman. Benim masalım, zannettiğim kadar toz pembe değil. Nasıl ki güzel başlayan her hikaye mutlu bitmez, benim masalım da kan dökülmeden bitmeyecekti. Kan görmekten ne kadar nefret etsem de. Rüya gibi başlayan her masalın sonu, gerçeklikte biter.

Gözlerinizi kapatın!! "Bir masa düşünün" etrafında 6 kişi,6 farklı hayat, 6 farklı karakter. EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?

7 yaşındayken hem annesinin hemde hayatının elinden alınmasıyla çevresindeki insanların kuklası olmuş derin, bir gün annesinin öldürüldüğü gece saklandığı yerde tek olmadığının mesajını alır bu olay derine neler yaşatacak derin dayanabilecek mi yoksa ölecek mi

Genç ve terkedilmiş bir kız çocuğu yaşadıklarını atlatmaya dik durmaya çalışır ve herkese bunu inandırır. Kendi başına hayatını yaşamaya çalışır fakat hiç beklemediği bir anda hayatının dönüm noktasına gelir. Artık eskisi gibi olmayacağını anlamıştı. Ama istediğinin de bu olduğunu kimse bilmiyordu. Ustasının sakladığı korkunç sırlar, küçük yaşta yaşadığı büyük travmalar, yaşadıklarının bedenin de bıraktığı izler, 5 yaşında yaşadıklarının onun üstünde bıraktığı etki. Her şey onu bir katil olmaya itmiştir. Tek seçeneği tek şansı vardır ölüm ise kaçınılmaz sonudur.

Canım yandı sanki ruhumdan bir parçayı acımasızca koparıyorlardı çığlık attım bağırdım. Boğazım yanmaya başladı susmadım. Bağırdım gözyaşlarım yüzümü yaktı suçum neydi sevmek mi Sevmek suç muydu göğsümde uyuttuğum adamın hain olması beni aşkla kandırması bir yılan gibi kalbimin derinliklerine kadar girmesi yaktı aşkı gözümü kör etmesi yaktı canımı Zaafım dediğim adam şuan bana silah doğrultan adam olamazdı değilmi yok yok yok o değil o olsa kıyamazdı bana şuan bana doğrultulan silah yerine şakayık buketi uzatır olurdu dimi yoksa deliriyor muydum gene kendimden şüphe ettim ona güvendim en yanlışını yapmıştım. Ama kalbim itiraz etti "yapmaz o" dedi ona güvendim gene hayatımda yapabileceğim en büyük hatayı yaparak

ben selin ailemin beni terk etmesiyle kendi ayaklarım üstünde durmaya başladım ve sonrası...

Hayat insanlara nedenler sunar,sonuçlarını beklerdi. Kimi zaman o nedenlere isyan ederdik kimi zaman ise sonuçlarını arardık.Ben mesela arkadaşımın yalanına kanıp o eve gitmeseydim şu an burada,bu hapishanede olmayacaktım.O gün o eve gittiğimde bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmiyordum.Bir daha annemi,kardeşimi,abimi göremeyeceğimi bilmiyordum ve daha da önemlisi bir daha gökyüzünü göremeyeceğimi bilmiyordum çünkü kimse hayatın bu kadar acımasız olduğunu söylememişti.17 yaşımda liseyi yeni bitirmiş bir öğrenci olarak girmiştim buraya şimdi ise 21 yaşındaydım hayatımdan giden koca bir beş yıl vardı.Herşeye rağmen gülmeyi,şarkı söylemeyi,resim çizmeyi seviyordum.Ben kim miyim? Ekim Tunalı ve siz herşeye rağmen bu kızın hikayesini okumak ister misiniz? Merhaba öncelikle kitabıma bir şans verip açıklama kısmını okuduğunuz için teşekkür ederim.Umarım beğenirsiniz Kitap instagram hesabı:lotus262025 kitap hakkında konuşmak isterseniz veya gelecek bölümler hakkında alıntı bakabilirsinizzz🤍🌺

`OKUNMAMIŞ SATIRLAR` Üniversite öğrencisi Deniz, sahaflardan tesadüfen eski bir defter satın alır. Defterin ilk sayfasında şu cümle vardır: “Bu satırları okuyorsan, muhtemelen ben artık hayatta değilim.” Defter, 1989’da kaybolan bir kadına aittir — adeta bir günlüğün, bir itirafın ve bir oyunun karışımı gibidir. Ancak garip olan şu ki; defterde anlatılan olaylar Deniz’in kendi hayatıyla birebir örtüşmeye başlar. Günlükteki her tarih, onun hayatında yaşanacak bir olayı önceden bildiriyor gibidir. Arkadaşının kazası, okulda çıkan yangın, hatta birinin ölümü… hepsi defterde önceden yazılıdır. Deniz başta bunun tesadüf olduğunu düşünür. Ama sayfaları çevirdikçe bir gerçek ortaya çıkar: Defterdeki “ben” aslında gelecekteki bir Deniz’dir. Ve son sayfada şöyle yazar: “Sonu değiştirmek istiyorsan, bu defteri yakma.” Artık Deniz’in elinde geleceğini bilen ama değiştiremeyen bir rehber vardır. Her seçiminde satırlar yeniden yazılmaktadır…

Bazı hikayeler acıyla başlar, mutlulukla son bulur... Peki bu hikâyenin sonu ne olacaktı? Ceylin mutlu olabilecek miydi? ailesini unutabilecek miydi? Herşey bir muamma; "Kan gölü"

Dedektif Luna nın Çözemiyeceği dosya yok

Hiçbir zaman adil olmayan bir zamanda sonsuzluğumuzu arıyoruz.Özgürlüğün peşindeyiz.Kartal hapisanesi kimisine göre korkunç kimisine göre eğlence Alev Göktaşı yıldırım benim avukatım Esila Şeker ve mahkumum Aybora akay kimisine göre basit bir avukatım. Kartal hapisanesinde yolunda gitmeyen birşeyler vardı? bir katil yoksa bir suikastçı mı dedektif tarafım canlanmaya başladı. gizli bir adım vardı dedektif olarak bana kara gölge derler. gerçeği ortaya ölüme bile meydan okuyan kız çocuğu olacaktım. kurtuluşun kıyısındayız....

Seveceğinizi düşünüyorum iyi okumalarr 🌺✨

Bir psikolojik rahatsızlık insanı ne kadar etkileyebilirdi? Çok etkilerdi. Ölüme kadar sürüklenirdi o kişi. Peki, onu kim ölümden kurtaracaktı?.. Not: Kitapta geçen kurum, kuruluş, olay, kişiler tamamen hayal ürünüdür. Hiçbir sahne gerçek hayatla bağlantılı değildir. Bütün benzerlikler tesadüftür. Şiddet, korku ve olumsuz örnek oluşturacak davranışlar içerir. İyi okumalar dilerim...

O kor bir ateşti. O benim vatanımdı, ülkemdi. Fakat benim ülkemde kor bir ateşti. Yurdum yanıyordu. O kadın benim yurdumu yakıyordu...

Inessa 24 yaşındaydı ama hayatındaki en sevdiği kişiyi kaybedince kafayı yemişti. Peki yaşadıkları gerçek miydi yoksa sadece bir hayal mi . Devam eden kabuslarına bir tane daha eklenen ınessanın hikayesi

"Gecenin insanları gecede, gündüzün insanları ise gündüzde kalır. Peki ben nerede kalacağım?" Gündüzü günün iyi saatleri olarak tanımlayan ve geceye kötülükleri bırakan insanların içinde, Beren hepsini bir arada yaşıyordu. Kendisini hiçbir yere ait hissetmiyordu, gece ve gündüz bile onu kabul etmiyordu. Ait olduğu tek yer ölüm gibi gelmeye başlamıştı... Güvensizlikler, hatalar, yalanlar ve yine sırlar... Hayat acıydı, o da bu acı hayatını köz olarak tanımlardı. Mecazen ama derin bir anlam ile öfke ve acı demekti. Tıpkı kendisi gibi... Bu sefer Beren özünden değişmeyi deneyecekti, artık Kanlı Zambak değil, Köz olacaktı... Özü gibi yanacaktı.

1894 yılının Sislikoru`su, sürekli sisli ve kasvetlidir. Feraye, babasının acısını taşıyan, kasabalılar tarafından dışlanmış genç bir kadındır. Amacı, babasının ölümünün ardındaki adaletsizliği ispatlamaktır. Başkentten, kasabaya, her gece devriye gezecek askeri bir birlik gelir. Onlara komuta eden yüzbaşı Sancar Koralp, disiplinli ve soğuktur. Tek görevi, devletin kaderini değiştirecek olan “SİSLİKORU DEFTERİ"ni bulup yok etmektir.

Her hafta aynı gün, aynı saatte gelen kahverengi zarflar… Beliz için artık sıradanlaşmış bir ritüeldi. Ta ki o gün gelen zarf, geçmişin tozlu raflarından bir gazete küpürüyle sessizliği delene kadar. "Temiz savunmalar, kirli mezarları kapatmaz." yazıyordu üzerinde. Tarih: 11 Mart 1999. Babasının en karanlık davası. Beliz, hastane koridorlarında yankılanan adımları takip ederken, geçmişin gölgeleri de peşine düşer. Sessiz tanıklar, susturulmuş dosyalar ve kaçan cevaplar… Bu roman, bir kadının ailesine dair unutturulmak istenen sırları aralayışını anlatıyor. Her zarf bir anahtar, her sessizlik bir tuzak.