devam ediyor 15s önce güncellendi
İNTİHARLAR VE İPLERİ
@selnii
Okuma
1
Oy
0
Takip
1
Yorum
0
Bölüm
2
Yarım asırlık bir mumyanın kalbinde
kısılı kalmış ölü bir duygu gibiydi aşk: hoyrat, yaşlı ama hâlâ ölmemiş...
Ve ölüm korkusu ikimizin kalbine usulca bırakılmış bir veda busesiydi: yoğun, arzulu ve en isteksiz...
Unutmadık.
Zira ikimizde çaresizliğin en acısını birbirimizde yudumladık.
O bir kitabın ilk sayfasıydı, bende bir sonraki. Birleşmek bir parmak arası kadardı lakin kavuşmak bağlı olduğumuz zincirleri bükmek demekti. Aramızda onlarca söz, binlerce kahkaha, yüzlerce göz yaşı vardı. Lakin hiçbiri bizim değildi. Zira çaresizlik, yanyanayken birbirini okuyamamak demekti.
Ben Gülşah.
Acıların, aşkın, şehvetin, kırgınlıkların, güllerin şahı Gülşah. Minnetin boyunduruğunda, aşkın çaresizliğinde, karanlık bir berzahın ortasında kalakalmış Gülşah. Bir günahın kefaretine canı sayılmış, zina tenine doğduğu gün bulaşmış, anne karnına düşer düşmez gayrimeşru olarak yaftalanmış Gülşah.
Benim için unutmak, yutkunmak kadardı: yediğim kazıkları, nefret dolu sözleri, gerçekleri yutkunmak kadar...
Minnetin altında daha küçücükken ezilmeye başlamış, vazifesinden üstün marifetler elde etmiş, kimsesizliği hissettiği kadar kendinden feda etmiş küçücük bir kızdım.
Ben, dayımın kumar parasını ödemek ve kötü kalpli yaşlı adamın illegal yoldan oturduğu bir masanın suçunu örtmek için evlat alındığımı öğrendiğimde de küçücük bir kızdım...
Ya da gerçek annemin sebebini bilmediğim intikam planlarını dinlediğimde de...
Ama yuttum.
Sevdiğim adamın annesini vurma suçuyla dava edilene kadar yuttum...
Sevdiğim adamın ölmemi dilediği yere kadar çok mutluydum...