devam ediyor 8s önce güncellendi
Tuvalin Arkası
@ceinmaya
Okuma
8
Oy
4
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
4
Sanat galerimin açılışı için son dokunuşları yaparken, Kintsugi sanatını kullandığım vazoya ilgiyle baktım. Lacivert vazodaki sır, geceyi andıran derin bir deniz gibi; çatlaklar ise altınla ışıldıyordu. Her bir kırık bana geçmişin bir anısını fısıldıyordu. Kırık her bir parçayı altın rengiyle onardım. Vazonun üzerinde küçük küçük yıldızlar serpiştirmiştim; kuzey yıldızını andıran, yol gösteren ışıklar. Onlara bakarken içim gururla doluyor. Kırılan vazo mucizevi bir şekilde bir araya geldi. Parçaları belli oluyor ama orada işte, hâlâ güçlü. Bu sanat kalbimde kırgın bir kalbin yeniden doğuşunu hatırlatır gibi çarpıyordu. Altın çizgiler galerinin loş ışıklarıyla parlıyor, küçük yıldızlar zemindeki gölgelerle dans ediyordu. Gözlerim ondan ayrılmıyor. Güzel, öyle değil mi? Kırıldığı için utanmıyor. Aksine, kırıldığı yerlerden ışıldıyor… Tıpkı biz insanlar gibi.
Bir eşya parçalanır; kırıklar ortaya çıkar, eksikler görünür. Ama işte tam o noktada Kintsugi ortaya çıkar. Altın, gümüş veya platinle bir araya getirilir parçalar. Parçaların birleştiği yerler, ışığı yansıtan çizgiler gibi parlar; geçmişin yükünü, zamanın acısını ve tekrar doğmanın güzelliğini anlatır. Kintsugi, kırılmışın yeniden doğuşu; tam da bu yüzden, kusursuzlukla değil, kırılganlıkla güzeldir. Her altın çizgi, yaşanmışlık ve sabrın şiirsel bir izidir; her çatlak, bir ruhun hikayesini taşır.
Sanat galerisi, sohbetlerin uğultusu ve kadehlerin tok sesleriyle doluydu. Yaklaşan ayak sesleri bana tanıdık bir koku taşıdı: vanilya ve sandal ağacının sıcak karışımı, hafif tütün notalarıyla Kaan’a özgü bir koku. Gözlerimi özlemle birkaç saniyeliğine kapattım, anılar zihnimde film şeridi gibi akarken, kalbim hafifçe hızlandı. Gözlerimi açtığımda, Kaan önümde duruyordu. Galerinin kalabalığı, bir an için tamamen silinmişti. Sanki zaman sadece ikimizin etrafında dönüyordu. “Biliyor musun,” dedi Kaan, sesi fısıldar gibi ama her kelimesi ağır ve anlamlı, “Bu vazo… Kırık parçalarını bir araya getirdiğin o şaheser, senin ellerinden çıktı. Her çatlağı onardın ve ortaya gözle görülür bir masal çıkardın. Bizim masalımız gibi." Sesinin derinliği, gözlerindeki kararlılık beni içine çekti. "Biliyorum, kalbini ve güvenini kırdım. Ama ben hâlâ bize karşı büyük bir umut besliyorum. Bu vazoyu onardığın gibi, biz de kırılan her parçayı birlikte onarabiliriz. Nare… Senin için her şeyi yaparım. Bu zamana kadar da sadece seni korumaya çalıştım." Kalbim hızla atarken, nefesimi topladım ve karşılık verdim. “Boşanmamızı ailem için ertelediğimi biliyorsun. Her şey benim için fazlasıyla zor lütfen daha fazla zorlaştırma Kaan." deyip derin bir nefes aldım. Kaan tedirgin bir şekilde ellerime doğru uzandı. “Bekleyeceğim. Ne kadar sürerse sürsün, her kırık parçamızı birlikte onaracağız. Ve sana ait kalacağım, Nare… Senden asla vazgeçmeyeceğim.” Acının tebessümü dudaklarıma yansırken, bakışlarımı birleşen ellerimizden onun gözlerine doğru çevirdim. "Çaban nafile. Artık her şey için çok geç. Sen... Beni kaybettin Kaan. Eskiden sana hissettiğim huzur, güven, umut... Kalbimde bir parçası bile kalmadı. Seni dünyadaki tüm duyguların en güçlüsüyle seven bir kadını kaybettin."
Onu bırakmamdan korkar gibi elimi daha sıkı tuttu. Kalbimde fırtınalar koptu, düşmemek için onun beni tutmasına izin verdim. Belki de son kez yan yana duruyorduk. Çenesini omzuma dayadı ve derin bir nefes aldı. Dışarıdan görenlerin imrendiği aşkın acı verici ateşinde yanıyorduk.