Tamamen can sıkıntısından yazılan bir kitaptır

Demir ve Arkadaşları ekonomik sıkıntılardan dolayı banka soymak zorunda kalırlar işte hikaye burada başlar ihanet

Anadolu `nun şehirdeki insanı

Ben Lidya, Lidya Akel. Psikiyatri uzmanı olmak isteyen fakat annesi ve babasının zoru ile evlenmek zorunda kalan o kızdım. Hayalleri elinden alınan, umursanmayıp kenara itilendim. Şimdi ise onlara kim olduğumu göstermenin vakti gelmişti. Korkuyor muydum? Hayır. Hayallerimin peşinden gidecektim. Bu yolda beni durdurmak isteyenlere kulaklarımı kapayacaktım. İleride "iyi ki de vermişim bu kararı." Diyerek gururlanacaktım belki de ama içimde bir burukluk yerli yerinde kalmaya devam edecekti. 🍀 Annesi ve babasının zoru ile evlendiği adamdan kaçarak okumak için mücadele eden Lidya Akel, yıllar sonra geri döndüğünde işlerin nasıl olacağının hesabını yapamaz.

Selaamm bu duru ve karanın hikayesi olacakk hepimiz hesabıma hoşgeldinizz en kısa sürede bölümler gelmeye başlayacak sizi seviyorum

Siz hiç kaçtınız mı? Ben kaçtım ben Mavi Yıldırım. Hayatım yeni geldiğim okulda bir ceset bulana kadar normaldi. Daha doğrusu onlarla tanışıncaya kadar; Kuzenim Yağız Akay Tolga Barçın Ülkü Barçın Alaz Yıldız Dora Akbulut Baran Sağlam Alisa Sağlam

Yaz yaz bu bizim hikayemiz bitmez biliyorum vardı bir kaçış oda sana tıpkı bedenim gibi ruhumda artık senin

Eylül doğdu gün den tam üç gün sonra bir gece yarısı annesi Bahar Eylülü emzirirken kalp krizi yaşar ve ölür Eylül çok zor dönemlerden geçse de dik başı asla yere eğmedi çünkü annesi de yanında olsa bunu isterdi ama annesinin ölümünden kendini hep sorumlu tuttuğu için Eylül daha 9 yaşındayken doğum günü partisinde tecavüz `e uğradı ve bunu baba sına anlattığında babası ona inanmadı Eylül bir gün sahilde yürüyüşe çıktığında bir adam geldi ve Eylülü sürükleyerek bir arabaya bindirdi sonra bayıltıldı ve depoya götürdü eylül o günden sonra kendini hep kirli hissetti çünkü o gün......

Kitabı taslaga atmayı üşeniyorum

Tokyo’nun kalabalık sokaklarında kaybolmuş bir genç kız, bir adımın her şeyi değiştirebileceğini fark edecek. Ama o adım, onu hayata mı bağlayacak, yoksa sonsuz bir boşluğa mı sürükleyecek?

Bir prenses düşünün,o prensesin ne kadar ileri gidebileceğini hatta ve hatta gittiğini düşünün. İşte o acımasız prenses’in adı Delia Dharan. Zaten prensesimizin isminden belli oluyor deli biri olduğu,haydi maceraları hep birlikte okuyalım!

" her şeyi zamana bıraktık Zamanımız var mı bilmeden" ~ÖZDEMİR ASAF~

Elisa adlı başarılı bir avukatın, çalıştığı hukuk şirketinin sıradan bir yer olmadığını fark etmesiyle başlıyor. Şirketin gölgelerde saklanan gizemli patronu D.V, onu özel bir görüşmeye çağırdığında, Elisa kendisini tehlikeli bir oyunun içinde buluyor. Patron, Elisa`ya yalnızca hukuki zekâsını değil, aynı zamanda sadakatini de sorgulatan sorular yöneltiyor. Zamanla Elisa, imzaladığı belgelerin ardında karanlık işlerin döndüğünü anlıyor. Ancak işin içine girdikçe geri dönmek imkânsız hale geliyor.

Tiamat, kaos ve yıkım tanrıçası, yani diğer adım. Neredeyse sürgün edildiğin bilinmedik bir şehirde başına en fazla ne gelebilir ki? Başıma ne gelir bilmem, ama ben buraya kaos getireceğim. Açığa çıkan sırlar, kırılan kalpler, toksik ilişkiler ve ilişki üçgenleriyle dolu hayatımın bir kesitine şahit olmak üzeresiniz

Beni en güvendiğim vurdu kendi öz abim sonuçlarını bile bile Şanlıurfa`nın en büyük aşiretinin kızını kaçırdı. Töre gereği kızıda kendisinide yakacaktı çünkü buralarda eğer bir kız kaçtıysa ya öldürülür ya da kısasa kısas yaparlardı. Berdel demek iki insanın sevselerde sevmeselerde iki aşiretin arasındaki barış simgesi gibi asla birbirlerinden ayrılmaması demektir. Ben artık ömrümün geri kalanı için ya yâs tutacaktım ya da ölecektim.

Baskının ve kaosun hüküm sürdüğü bir dünyada, aşk en tehlikeli silaha dönüşebilir. Işık krallığı ve Gölge krallığı. İki zıt dünyanın savaşında sınırlar keskin, kurallar acımasızdır. Bir tarafta mutlak otorite, diğerinde inatçı bir direniş… Gümüş İnci, ihanet ve sadakatin ince çizgisinde yürüyen bir aşkın, güç savaşları arasında nasıl şekillendiğini anlatan çarpıcı bir distopya. Karanlığın içinde bile parlayan bir inci… Ama her ışık, eninde sonunda bir gölgeye dönüşmez mi? Düşmanlıklarla çevrili bir dünyada, aşk bir sığınak olabilir mi?

Eymen &Ada tanimadiğim bir adamın esiri olacaktim gozlerim kapalıydı kendimi ona teslim etmiştim her seyimle belki o günden sonra beni yakip kül yapıcakbir ateş ...

Direksiyon başında, hayatı arkada bırakıp yoluna devam eden, lafını sakınmayan, sözüyle adam devirecek cinsten biri. Ağzı torba değil ki büzesin, yüreği taş değil ki sıkasın. Ne birilerine yaranmak gibi bir derdi var, ne de aşka boyun eğmek gibi bir niyeti. Ama hayat, yolda karşısına çıkan çukurlar gibi; ne zaman ne olacağı belli olmaz. Cevriye, her müşterisiyle farklı bir hikayeye dalarken, bir yandan da kendini, geçmişini ve yüreğindeki o ince sızıyı sorguluyor. Mahallede herkes onu tanır, sever ama bir de başının belası Kazım var… Bitmek bilmeyen aşkıyla Cevriye’yi deli eden, ama bir türlü vazgeçmeyen Kazım! Onunla yaşadığı atışmalar, mahallenin en büyük eğlencesi. Peki ya Cevriye? Onun için aşk, vites geriye takılınca unutulan bir şey mi, yoksa hiç fark etmediği bir yol tabelası mı? Hayat hep gaza basarak mı yaşanır, yoksa bazen frene basıp aynaya bakmak mı gerekir? "Cevriye Yollarda", hem kahkaha attıran hem de yüreğe dokunan bir hikaye.

Krallık çöküşteydi. Topraklar kurumuş, umutlar solmuştu. Halk, son nefesinde bir mucize beklerken, kral göklere yakardı—ve yaratıcı, duasına cevap verdi. Bir mucize olarak doğan iki çocuk… Bir kız ve bir erkek. Onlar, kaderin seçilmişleri, yalnızca birbirlerine dokunduklarında ortaya çıkan gizemli işaretlerle kutsanmışlardı. Bu işaretler, krallığın kurtuluşunun anahtarıydı. Ama her mucize, gölgeyi de çağırır. Hırs ve açgözlülükle kör olmuş bir kadın, bu çocukları ayırdı ve onları hiç bilmedikleri, yabancı hayatlara sattı. Yıllar geçerken, iki ruh ayrı düşmüş olsa da, kaderin dokunuşu asla unutulmaz. Her adım, her nefes onları yeniden bir araya getirecek ve unutulmuş bir kehanetin zincirleri kırılacak. Krallığın kaderi onların ellerinde… Ama önce, birbirlerini bulmaları gerekecek.

Gülün Solgun Nefesi", hayallerini gerçekleştirmek için büyük bir şehre gelen genç bir kızın, acımasız bir pavyon sahibinin eline düşmesiyle başlayan karanlık bir hikayeyi anlatıyor. Masumiyeti ve umutları, acı ve aşağılanma ile yer değiştiren genç kız, pavyonun karanlık dünyasında hayatta kalmaya çalışırken, bir yandan da içindeki umudu korumaya çalışıyor. Ancak, pavyonun sahibi, acımasız ve saplantılı bir adamdır. Genç kızın güzelliği ve direnci, adamın saplantılı ilgisini daha da artırır. Genç kız, bir yandan pavyonun zorlu koşullarıyla mücadele ederken, bir yandan da patronunun saplantılı ilgisinden kurtulmaya çalışır. "Gülün Solgun Nefesi", umudun, direnişin ve hayatta kalma mücadelesinin dokunaklı bir hikayesi. Genç bir kızın, karanlığın içinde bile umudunu koruyarak, kendi yolunu bulma çabasını anlatıyor.

Bade Açık. Ailesi tarafından asla sevgi görememiş bir kız. Ablası Cansu Açık. Ailesi tarafından çok seviliyordu. Cansu Trabzonlu bir mafyanın kardeşine sevdalanmıştı. Peki ya cansuyu istemeye geldiklerinde Trabzonlu mafya badeye takıntılı aşık olursa? İyi okumalar...

Ön sözsnnsnsnsns

Lise 2`ye giden 16 yaşındaki yasmin kendine yeni bir hayat kuracağına emindi ama planlarında Nakil olacağı okuldaki yeni sınıfında onun dışında herkezin erkek olacağı gerçeğini bilmiyordu...

İmkansız aşklar

Herseye rağmen,beraber ve olabildiği kadar iyi olan insanlara...