Bu kitap daha küçükken çok zor şeyler yaşamış ve olgunlaşmış bir kızın hikâyesini anlatıyor. Keyifli okumalar😊☺️ Her gün en az bir bölüm gelecek💓

Ahlak ve insanlık !

Onu 7 yıl önce düşmanıyla birlikte terk eden adamla ansızın bir şafak vakti karşılaşırlar ve Nefretten Aşka başlar...

Siz hiç düşünebilir miydiniz? Doğum gününüzde hediye edilen bir çantanın tüm hayatınızı yerle bir etmesini, ben düşünememiştim, o yüzden buradaydım zaten. Hiç tanımadığım ama bir o kadar da tanıdığım insanlarla yan yana oturuyordum… Ta ki o güne denk, ilk bilmece verildiği zaman oyun başlamıştı. Hepimiz birer kuklaydık ve kuklaları yöneten ölümün sırrı bizim için bir oyun düzenlemişti. Bilmece verilmiş ve biz kuklalar için süre başlamıştı. Tik, Tak, Tik, Tak… Yapmamız gereken tek şey ölümün sırrının dediklerini yapmaktı. Burada başka bir şey yapamazdık çünkü biz kuklaydık ve oyun anca ölümün sırrının kim olduğunu bulduktan sonra son buluyordu…

Güzel seven bir adam Barlas... Bu sevgiden habersiz yıllarını geçiren Benan... Sıcacık, eğlenceli bir aile... Tatlı cadı bir görünce...

Alina İzem Akın ve Baran Ayaz Alaban. Alina bir seri katildir, insanları öldürmediği zamanlarda ise, bir restoranda garsonluk yapıyordur. Annesiz büyüyen Alina’nın dışarıdan koruması gereken fakat her gece başka barda takılan bir kardeşi vardır, Armina. İlk cinayetini 14 yaşında, babasını öldürerek yapmıştır. Şimdi ise her zamankinden daha acımasızdır. Alina, namıdiğer Avcı, insanlar arasında ve sosyal medyada Avcı olarak bilinen bir katildir. Birtakım insanların ona bu isimle hitap etmeye başlamasının sebebi, kadınları öldüren, onlara istismar yapan, küçük ve savunmasız çocuklara zarar verenleri, hayvan istismarı gibi birçok suç işleyen, fakat ünvanları ve paraları sayesinde tutuklanmayan insanları öldürmesidir. Babası ise çalıştığı üniversitede kızları taciz ettiği ve dava edecekleri takdirde onları tehdit eden, onlardan zorla para koparan bir “eğitimci” idi fakat, Alina’nın bunu ihbar edip onu öldürmesiyle hem işinden hem de hayatından olmuştu. Günümüzde Alina İzem, öldü bildiği babasının aslında ölmediğini ve ondan intikam almak için yıllarca takip edip kimliğini öğrendiğini, ve ona dava açacağını öğrenir. Alina’nın karşısında ülkenin en iyi avukatlarından, Alaz Ateş Alaban vardır. Bu durumda Alina’nın en az onun kadar iyi bir avukat bulması lazımdır. Baran Ayaz Alaban, Avukat Alaz Ateş Alaban’ın ağabeyi ve işinde mümkün olduğundan çok daha iyi ve sınırları zorlayan bir avukattır. Avcı’yı herkes gibi o da duymuştur fakat herkes gibi kimliğini bilmiyordur. Her akşam aynı restoranda yemek yiyen Baran Ayaz, Alina’nın ihtiyacı olan avukattır. Alina, restorana devamlı gelen kişilerin geçmişlerin, şimdilerini, ilerilerini araştırıyordur ki kim olduklarını, ne iş yaptıklarını öğrenebilmek için. Alina, Baran ile tesadüfen karşılaşmış gibi yapar ve onu avukatı olmaya ikna eder. Şimdi ise geriye babasının kim olduğunu, neden böyle bir dava açtığını, geçmişini, ve en önemlisi, kendisinin kim olduğunu anlatmalıdır. Peki, Baran Ayaz Alaban, gerçekleri duyduktan sonra Alina İzem Akın’a aynı gözle bakabilecek midir? Yoksa onun Avcı olduğunu öğrendiğinde, davayı ve Alina’yı hayatından çıkaracak mıdır? Ah, belki de bunlar için çok geç olacaktır. “Avcı olmasaydı, ne olurdu?” “Adaletsizliğin külleri.”

Nazlı yakın arkadaşı ile okula geç kalır ve yetişmek için koşarken bir adama çarpar o gün içinde o adam öğretmeni olarak ortaya çıkar nazlı ileri zamanlarda cinayet işler. Ve edebiyat hocası ile nazlı evlenir.

Korkularımı bi kenara bıraktım ve beni sevmesini istedim..

Ağlatan ya da ağlatacak bir hikaye

unutma bozuk saat bile iki kere doğruyu gösterir.

Başlıyayım mı? Yoksa Sonlandıralım mı?

Çayınız kahveniz hazırsa dedikoduları dinlemeye hazır olun mahallede yine olaylar olaylaarr...

Köye gitmek için yola çıkmıştı Hector. Yakıt almak için durdu merkete gitti. Kapıyı kilitlediğinden emin oldu. Geri döndüğünde sağ koltukta bir kadın çantası vardı. Çantayı açtı ve Kanlı bir el fotoğrafı ve tarih gördü birde yazı yazıda şöyle yazıyordu: "geçmiş olsun elin nasıl oldu" Tarih te "22.30"u gösteriyordu yani bu akşamı. Ne demek oluyordu bu?

Her sevda unutulur mu? Kalbe gömülür mü? Yokluğuna kabullenilir mi? Bazen sadece hikaye sandığımız gibi değildir Peki her hikaye mutlu sonla bitmeyi hak eder mi?

"savaş çıkacak biliyorsun değil mi?" "Biliyorum ama bu umrumda değil ben seni istiyorum"

Mira Köksoy, annesinin onu bırakıp gitmesi üzerine babasıyla yeni hayat kurar. Henüz 5 yaşında olan Mira, kendisinin gelecekte neler beklediğini bilemez. Yıllar sonra ansızın bir gün bir mesajla kurduğu düzen yıkılır ve iki yakın arkadaşıyla kendisini geçmişine götürür. Sorularının cevaplarının çıktığı kapıyı bulduğunu sanarken aslında anahtarını bile bulamamıştır.

Elvin ve Yelizin attığı çığlıklar Sessiz Çığlıklar`a dönüştü...

Kastamonu Mira’nın Van’lı Miran’a Olan Sevdası ♾️

Gözlerini açtığında yavrunun kâbus ya da gerçeğinden geriye kalan pustu. Ölüm ya da yaşamından kalan maphustu. İthaf: 🦊

Geçmişin izlerini silmek kolay mıydı Gözlerini kapatmak dindirir miydi tüm acıları

Bir Yaşanmışlık Hikayesi. Birbirini Seven İki İnsanın Hüzünlü Hikayesi

yoksul aile

Gerçek seven bir insanın ihaneti

Papatya Aysal ; Toprak`ın kızıl papatyası Toprak Akal; papatya`nın yaşam kaynağı. Papatya köklerini toprağa sıkıca sardı,tutundu. Toprak papatyanın köklerini sımsıkı sardı, sevgiyle besledi, aşkla büyüttü. Büyüttüğü papatya bembeyaz yapraklarıyla kıskandırdı herkesi sarısıyla güneş gibi aydınlattı etrafını... Mutluydular çiçek bahçesinde sonra dikenler girdi araya. Koparmak istediler papatyayı toprağından. Papatya kurusun toprak başka çiçekleri bağrına bassın istediler, bu sevdayı kıskandılar. Ne toprak papatyasından vazgecmek istedi ne papatya toprağından... Durmadı dikenler gövdesinden sarmaya başladılar papatyanın, yaprakları dökülmeye başladı. Toprağın üstüne acı ektiler. Ve kopardılar papatyayı toprağından soldu yaprakları döküldü birer birer yine de papatya vazgeçmek istemiyordu. Toprak kabul etmedi papatyadan başkasını. Bekledi...Bekledi...Bekledi... Kurudu Toprak üzerine düşen yaprakları gördükçe kuraklaştı papatya açsın diye vazgecmek istedi. Acı çekmesin canı yanmasın daha fazla diye bırakmak istedi. Şimdi solmus papatya toprağına tutunabilecek mi ? Toprak papatyaya can verebilecek mi? Bu bir veda mı yoksa?

Sema, köyünde okuma sevdalısı bir kız olarak bilinir. Bir yandan kendini keşfetmeye çalışırken bir yandan da köy insanının baskılarından kurtulmak için üniversite sınavına hazırlanmaktadır ama bir sorun var. Başı matematikle beladadır! Ta ki en yakın arkadaşının ağabeyi Fırat öğretmen köye geri dönene kadar... Ailesiyle ve iç dünyasıyla cebelleşen Sema, bir de halkın bağnaz ve cahil söylemlerine karşı koymasıyla bilge kız sema diye damgalıdır. Farklılıkları arayan Sema, bu dünyadan kaçıp gitmek ister ve Fırat Hocayla beraber İstanbul`a kaçar...