Karadeniz gibi hırçın ve asiydi. Bakışları keskin ve yüreği soğuktu. Koskoca KAYA ailesinden bir tek o ve kuzeni kalmıştı. Geleneklerine ve yöresine asla ihanet etmezdi. Tamamen yöresel bir kadındı. Ama onu bozan birşeyler vardı. Yunus Ateşoğlu gibi kuralsız bir Laz hödüğü mesela.

"Sadece onu istemiştim" Yılın ilham veren kadını ödülünü almaya giden Aşkın karataş oturduğu lüks villanın otoparkında beklerken bir yandan glosunu sürmeye başladı ama bilmediği bir şey var dı çünkü glosunu süren arabanın içinde bir mafya vardı ve Aşkın bundan bir haberdi farkında değildi ama kendini zirvede sanarken en dipdeydi Romeo ve juliet kitabının alıntıları ile süslenen kitabımız sizinle Binlerce kez beter olsun gece senin ışığın yoksa 🖤🤍

İlk oyun. İlk perde. İlk yalan. Şüpheli bir ölüm, suçlanan insanlar ve sorguya alınan Fısıltı Timi. Mahkum olmak için gerekli olan şey bileklerimizde olan kelepçeler yada demir parmaklıklar değildir. Asıl mahkumiyet ruhunda olan kelepçelerdir.

17 yıl bir insanın nasıl bir hata yüzünden boşa gider anlamış değilim peki ya bundan sonra neler olacak hadi birlikte okuyup öğrenelinm. Ş N

17li yaşlarımdaydım seninle tanıştığımda…

Kalbimin söküldüğü bir evdi burası. İlmek ilmek boğazıma dolamıştı iplerini, yavaş yavaş çekmişti uçlarından, gram gram işlemişti izlerini. Ruhumun kıvranışına inat her gün daha vicdansız, daha acımasız olmuştu vücuduma karşı. Ruhum ürperip hayallerine kaçıyordu ama vücudumun öyle bir sığınağı yoktu. Mahkumdu boğulmaya, karanlığa, ölümsüzlüğe, işkenceye. Yaşadıklarımın bir sonu gelmeyecekti, zavallı bedenim hep ona teslimdi. Ve kaçışlarım her zaman onun ellerine yakalanmakla son bulacaktı. Sesimi çalmıştı. Kelimelerimi çalmıştı. Kalbimi çalmıştı. Duygularımı, birini sevebilme ihtimallerimi, yaşayabileceğim çocukluğu çalmıştı. Bıraktığı tek şey kırık bir geçmişin acısı, ölümsüzlükle boğuşan ruhumun işkencesiydi. Yaralarımdı, onun izleriydi. Bedenimdi, onun kanıydı. Ruhum yaşadığı azap yüzünden kıvranırken bedenim acısına ağlıyordu. Karanlık bir zamanın içindeydim, dipsiz, uçsuz bucaksız. Pis kanın kokusu, nefesimi verdiğim an tıpkı çocukluğumda kaybettiğim her his gibi havaya karışıyordu. Boğuk zihnimde ufak tefek düşünceler vardı, içimdeyse beni delice baskılayan bir yük.

Aslında her şeyin yolunda gibi görünen lakin asla yolunda olmamasından ibaretti hayatlarımız. Kısacık problemleri tarifi olmayan acılar gibi yaşayıp, dağ gibi olan dertlerimizi hafifletmeye çalışarak içimizi avutmaya çalışıyorduk. Ufacık kalbimizle kocaman anılar ve acılar biriktirerek tükeniyordu ömrümüz..

Herkes tersine ben Mersin’e benim olayım bu

"Annesinin ölümünden sonra katil bulunamamıştı. Katili bulmak için yola çıkan Alparslan Türkeş bu yolculukta Yeşim Yavuz`a rastlar. Ve olanlar olur."

İyi cok sevşyorum

Cihanın kardeşi Miran ile evli olan Havin,doğduğu coğrafyadan uzaklaşmak için Üniversitesini Almanya`da okumaya gider ve orada kendine bir hayat kurar.Miran ile lise zamanlarında sevgili olan Havin Almanyaya gidince Miran`da ailesine açıklama yapmadan peşinden gider ve orada evlenirler.Bir kız çocukları olur.Zaman böyle akıp giderken Miran işi için Türkiye`ye dönmek zorunda kalır.Fakat Havin onu yalnız bırakmak istemez ve hep beraber Türkiye`ye gitme kararı alırlar.İşleri bittikten sonra ise Havin 6 yıldır görmediği ailesini ve memleketini görmek ister.Miran`da ailesine karşı kendini borçlu hisseder ve gitmeye karar verirler.Fakat hiç beklenmedik şeylerle karşı karşıya kalırlar...

Sekerat, ölüm anında gerçekleşir. Ruhunu teslim ettiğin sırada yaşadıklarındır.

Her insan kendi mahzeninde kaybolur ..

Aşk kusursuzluktu, aşk bilinmez bir yoldu, aşk yolun sonuna kör olmaktı… Aşk her şeyi merak ederdi ama sonunu bilmemezlikten gelirdi, umuttu aşk fedakarlıktı ama aşk….

Geçmişe açılan bir kapı bulsaydınız ne yapardınız?

Ve insan kendini daima kaçtığı yerde buluyordu. Ferit Ovalı yıllarca önce kaçtığı memleketine dönerken tükenmişti. Yıkılmak için dönüyordu. Bir of demek için. Dikiz aynasından arka koltuğa baktı. Araba koltuğunda uyuyan dört aylık bebeğine. Canevi Ovalı, anne karnından ayrıldığı anda kanatlarından biri kopmuş bir kız çocuğuydu. Annesi kadar güzel, onun kadar sakin bir çocuk.

Hayal etmiştik ikimizde belki de sadece ben ama ben ona yalan söylememiştim o ise bana hiç doğru birşey söylememişti belki onun doğruları benim yanlışımdı hay-at bizi bu durumda sanırım kötü etkilemişti ya da biz bu oluşturduğumuz küçük dünya- mıza ayak uyduramamıştık...

Sadece aklımdan geçenler içimden gelenler ..

.asdpsakdsasdöşasdölasl

"sen abinin bedeli olucaksın!"

Aslında hepimiz ğelecek ile ğeçmiş arasındaki çizgi deyiz ve bu çizği üzerinde ğelicege doğru adım adım ilerliyoruz.

MERHABA UMARIM KİTABI BEĞENİRSİNİZ

Mahur yaşadığı modern hayatın esiri olmuş içki bataklığına saplanmış orta boyda simsiyah saçları ve zifiri denecek koyu gözleri açık ten rengiyle dillere destan bir kızdı. Mahir ise daha mutassıp bir ailede yetişmiş Allah`ın emirlerine uygun bir hayat yaşamanın çabası içerisinde olgun bir delikanlıdır. Uzun boylu yeşil gözlü esmer yakışıklısı boylu poslu yağız bir yiğit oğlan.

Aden İrlanda`dan İstanbul`a gitmek için uçağa biner ve yanlışlıkla uçakta bulunan tabutu açar ve karşılaştığı şey...

Sadece mutlu olmayı tercih ettiler...