"Beni sinirlendirmek inan hiç istemezsin küçüğüm." Not: kitap kendime aittir wattpad kapandığı için burdan tekrar yayınlıyorum.

"Kimin kanı krallıkları yakar, kimin sevgisi evrenleri parçalar... Alara `nınki ikisini de yapabilecek güçteydi." Bir zamanlar yıldızlarla anlaşmalar yapan kadim ırklar vardı. Şimdi ise küllerinden doğacak bir savaşın eşiğindeler. Alara hafızasından silinmiş geçmişiyle ve kontrol edemediği lanetiyle, karanlık bir kehanetin Tam merkezinde. Onu korumakla görevlendirilen kadi ise, bir zamanlar düşman bildiği kişiyle kaderini paylaşmak zorunda. Ama bu dünyada kader, yalnızca zayıfların inandığı bir yalandır. Bir seçim,bir ihanet ve bir kıyamet... Sırlar açığa çıktıkça,aşkda savaş kadar tehlikeli olacak mı?

Herşey aile evinden ayrılan Minsu ile başlar. Minsu, küçüklüğünden beri ailesinin ilk göz ağrısı olmuştur.Ailesi her ne kadar onu sevsede önemsese de Minsu bu kadar sevgiyi boğucu bulur ve lise son sınıf öğrencisi olan Minsu sonunda okulu bitirip üniversite için Tokyo`ya gider. Varlıklı bir aileden olmasına rağmen kendi parasını kazanmak için iş aramaya bile başlar.Ta ki onunla tanışana kadar...

İlk kitabım umarım beğenirsiniz ✨✨✨✨💖💖💖

Bİ OKUYUN DERİM

Krallık barış içindeydi... En azından saray duvarlarının ardında öyle sanılıyordu. Güneş Krallığı’nın tek varisi Prenses Elaria Vallerio, kaderini altın bir tahtta tamamlamaya mahkûmdu. Doğduğu günden bu yana, adımlarını protokoller belirledi, gözlerini kraliyet gelenekleri kör etti. Ancak kalbi, ne altınla sustu, ne sessizlikle terbiye oldu. Elaria’nın içindeki isyan, babasına duyduğu sevgiyle bastırılmaya çalışılsa da; gözlerinin gördüğü, kalbinin çağırdığı bir şey vardı: Özgürlük. Ve o özgürlük, bir adamın adında gizliydi. Darian Thorne, kraliyet muhafızlarının en genç lideriydi. Terfiyle birlikte bir ödül değil, bir lanet almış gibiydi. Çünkü Elaria’ya her yaklaşması, onu korumaktan çok uzaklaştırıyordu. Kalbinde büyüyen duygular, bağlı olduğu yemine aykırıydı. Ama o artık yalnızca krallığı değil, birini sevmenin ne demek olduğunu da biliyordu. O biri, dokunulması yasak olan prensesin ta kendisiydi. Yasaklar büyürken, saray duvarları çatırdamaya başladı. Bir yanda halkın görmediği sırlar, diğer yanda tahtın ardında kurulan ihanet masaları… Elaria ve Darian, sadece birbirlerine değil, bir devrime yürüyordu. Ve bu, aşkın değil; aşk uğruna başlatılan savaşın hikâyesiydi. Kitabımın tanıtımı eğer ilgi görürse merak ederseniz 1. Bölümü talep üzerine yayınlayacağım <3

Karanlığın Varisleri "Bir intikam yeminiyle başlar her hikâye… ama bazıları karanlığın içinde yeniden doğar." Mystara Diyarı... On altı krallığa bölünmüş, her köşesi ihanetin, acının ve kadim sırların gölgesinde yaşayan parçalanmış bir dünya. Barış, sadece zaman kazanmak için alınmış bir nefes; savaş ise hiç sönmeyen bir fısıltı kadar yakındadır. Kaida Sotarı, ailesini bir gecede kaybeden genç bir varis. Annesi ve küçük kardeşi gözleri önünde katledildi, babası çok öncesinde toprağa verildi. Hayatta yalnızca bir kişi kaldı: abisi. Fakat Kaida için hayat, artık hayatta kalmak değil, kaybettiklerinin hesabını sormakla ilgilidir. Bu uğurda dövüşmeyi öğrendi, yaralarını sessizce dikti. Ve şimdi, intikam için yemin ettiği o yere Kraliyet Okulu’na bir hayalet gibi dönüyor. Fakat işler, onun planladığı gibi gitmeyecek. Çünkü karanlığın içinde başka bir varis daha yürüyor: Ronan Veyne, “Kanlı Avcı” olarak anılan gizemli bir suikastçı. O da geçmişin külleri arasında yürümüş, ailesini kaybetmiş ve bir daha asla ışığa güvenmemeye yemin etmiş biri. Kaida`nın planını fark ettiğinde, kendi planını devreye sokar. Ancak bu karşılaşma, ikisini de geri dönülmez bir yola sürükleyecektir. Kılıçların, sırların ve sessiz hesaplaşmaların arasında, iki düşman aynı karanlıkta yürür. Ve bazen, en büyük düşmanlıklar, en karanlık hakikatleri ortaya çıkarır.

Liira ve Hijo`nun sonsuzluğa giden yolu . Onsuz sonsuzlukta kaybolurdum, O benim sonsuluğuma giden yoldu, Bende o sonsuzlukta geziyordum... Ben Liira Milan , babası öldükten sonra abisinin nefret ettiği ve ölüm emrini verdiği kişi. Ve bir gün taverna`da tanıştığım adamın ve bana bakıp duran beyefendinin tüm hayatını değiştireceğini bilmeyen Liira . Hayatı değişen ve güzelleşen, özgür olan Liira . Hayatı çok kısa olan Liira . Liirasız kalan Hijo. Mutluluğu için canını verebilecek olan hijo onun hayatına maal olmuştu. Ve onlara he durumda destek olan Vuslat ve Luis. Acıları beraber ,mutlulukları ortak olan Vuslat ve Luis . Ama bilmedikleri birşey vardı . Liira aslında ölmemiş ve yaşıyor olup onlardan gizleniyor olsaydı . Herşey bir plan olsaydi . O zaman kimler birbirlerine aşkla bakabilirdi .

"O an, gözlerime bakamasa da... kalbimi görüyordu. Benden sakladığım her yarayı, kelimesiz döktüğüm her cümleyi o sessizlikte duyuyordu. Beni bir tek o böyle görebiliyordu... Gözlerimi kapadım. Çünkü o, gözlerim açıkken bile içimi görendi." Raven "Belki gözlerine bakamıyorum ama hissedebiliyorum bana bakışını... O güzel yeşil gözlerinin bana bakışını. Belki göremiyorum ama hissedebiliyorum seni, Victoria. Seni hissedebiliyorum." "Gözler kalbin aynasıysa... sen benim ruhuma baktın, Raven. Ve ben senin gözlerinin aynasıyım artık." Bu kitapta yer alan tüm olaylar ve karakterler tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi, kurum veya olaylarla herhangi bir benzerlik rastlantısaldır.

4 Büyük krallık... İgnis Ventus Solo Mare Ventus Krallığı`nın ikinci kızı, ailenin değil tüm krallıkların yüz karası "Tanrı`nın yüz çevirdiği prenses" krallık soyundan gelen fakat hiç bir güce sahip olmayan tek kişi Bellatrix,içinde herkese karşı derin bir öfke var çünkü sadece ailesi değil tüm diyar tarafından hor görülüyor fakat bu yaptıkları onların başına büyük bir bela açabilir. Çünkü Bellatrix sanıldığı gibi güçsüz zavallı bir kız değil. Bu bir intikam hikayesi, kanla yıkananan diyarın yeni Kraliçe`sinin hikayesi... Bilinen ve bilinmeyen tüm varlıklara sahip olmak aslında zor değil tabi doğa ananın kalbini çalarsanız...

Herkes tarafından ölü bilinen bir kızın bir anda ortaya çıkıp katilerinden intikam alması

Kadınların yıllardır konuşmadığı bir dünya düşünün. Eğer bir kadın konuşursa ses emiciler gelir ve o kadını öldürüp üstüne sesini çalarlar. İşte benim yaşadığım dünya tamda böyle. Ses emiciler bizi öldürücek diye yıllarca konuşamayan kadınlardık fakat bir gün... Bir gün yanlışlıkla konuştum ve herşeyim değişti... Ben kimmiyim? Ben Beste Yağmur Nihal daha insan olup olmadığımı bile bilmeyen bir kız çocuğum. Benim şarkım nasıl başlıcak bilmiyorum ama sonunu şimdiden tahmin edebiliyorum...

Küller hâlâ gökyüzünde süzülüyordu. Aydınlık ve karanlık arasındaki denge, yüzyıllardır ilk kez çatırdıyordu. Melekler doğayla bütünken, şeytanlar ateşe hükmediyordu. Ve şimdi ; her şeyi değiştirecek biri vardı. Bir melek... Yanlış tarafa mühürlenmişti. Mühür kaderin kendisiydi. Ve kaderin sonunda mutlak kan vardı.

Neşe`nin aslında çok sıradan bir hayatı vardı. Zaman ilerledikçe bir şeyler değişmeye başladı, en başta da kendisi.

Fairanın ve Nevanın gizli Kılıç’ı bulmak için kılıç şehrine gitmesi ve onların yolculuğu.🩸🗡️

Ceyda isimli başrol avukattır ve bu mesleğini severek yapar fakat işler kötüye gidince istifa etmek zorunda kalır.

BİR GÜN BİR KASABADA ROMANOF ADINDA BİR KIZ DOĞAR.ADALETİN OLMADIĞI BİR YERDİR.ASLA BİTMEYEN İDAM VE HAPİS CEZALARI.ROMANOF BÜYÜR TANIŞTIĞI BİR GRUP ARKADAŞLA ADALETİN PEŞİNE DÜŞERLER...TÜRLÜ ZORLUKLARLA KARŞILAŞIRLAR...

Eski okullarından bahis oynadığı için atılan marry artık bahise açık bir okulda zirveye çıkmaya hazır.

> “Her karanlık seni yutmaz. Bazen içindeki ışığı uyandırır.” Lina Kırkeslen, sıradan bir hayat yaşadığını sanıyordu. Ta ki her gece aynı saatte uyanıp, ismini fısıldayan o yabancı sesi duyana kadar… Ve bir gün, o sesi taşıyan çocuk karşısına çıktığında gerçeklik parçalanmaya başladı. Ayaz Demir. Soğuk, mesafeli, gözlerinde sonsuz bir geçmiş taşıyan gizemli bir yabancı. Ama Lina ondan korkmadı. Çünkü hissetti: Bu çocuk onun karanlığına ayna tutuyordu. Ve onu ya yok edecek, ya da tamamen tamamlayacaktı. Geçmişin mühürlenmiş sırları, gölgelerle beslenen bir dünya… Ve Lina’nın içindeki güç, artık uyanmak üzere. Ama güç, her zaman özgürlük demek değildir. Bazen seni sevdiklerinden bile ayırır. > Seçilmiş olmak bir lütuf değil. Bir lanettir.

Amy watson sıradan bir hayatı olan sıradan bir kız. Ta ki hayatına Darfur adında yeni bir çocuk girene kadar. Onunla tanıştıktan sonra Amy`nin hayatı önemli bir dönüm noktasına girdi. Ama asıl soru şu: Amy uğruna savaş veridiği hayatına geri dönebilecek mi yoksa başından beri reddettiği hayata esir mi olacak?

Kayıp diyar Atlantis`in derinliklerinde kendisi gibi yok olmak üzere olan sihiri. Atlantis Halkının tek umudu olan bir kehanet ve Varisi. Varisleri ya sonları olacaklar ya da dâimiyetleri! Kehanetin yada kehanetlerin gebe olduğu gerçekler gün yüzüne çıktığında saflarınız belli olsun çünkü Atlantis karışıcak ya da kaybolacak Varisinize sahip çıkın çünkü o ya sihrin bir parçası ya da kaybetmek üzere olduğunuz sihrin ta kendisi! Sirena Atlantis halkı ve insanlar arasında çıkan savaştan sonra daha bebekken insanlar tarafından Atlantis`ten kaçırılır. Ve bunun üzerine Vâris`in geri geleceğine dair Atlantis`in en yaşlı kahini tarafından bir kehanet ortaya çıkarılır. Sirena ise bir gün okul çıkışı en yakın arkadaşı olan Mira ile birlikte bir su falcısına gitmeye karar verirler. Fakat bugünden sonra Sirena için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Atlantis`te de durumlar pek iç açıcı değildir tabi. Lordlar bu süre zarfında çok fazla yaşlanmıştır. Ve yaşlandıkça Atlantis`ten daha fazla güç almak zorunda kalırlar. Aldıkları bu enerji o kadar fazladır ki Atlantis`i yok olma eşiğine getirmiştir. Artık tahta Vâris`ler geçmelidir. Fakat esas kızımız Sirena Maelthar ve aynı zamanda kadın Vâris ortada yoktur. İşte Sirena`nın asıl görevi burada başlar. Atlantis`i ve geçmişini bulmalı ve en az hata ile Atlantis`i ve kendisini kurtarması gereken bir maceranın içinde bulur kendini... ✨ATLANTİS`İN VÂRİS`İNE HOŞGELDİNİZ ✨

İyi okumalar ✌️

"Bazı sırlar gömülmez... bazı aşklar ise gölgeyle sınanır." Bir mektupla başlayan gizem, dokuz gencin hayatını sonsuza dek değiştirecek. Miray, yıllar önce kaybettiği babasının mirasını almak üzere arkadaşlarıyla birlikte Karakule Malikanesi’ne davet edilir. Ancak bu malikane, yalnızca bir miras değil, karanlık bir geçmiş, bastırılmış sırlar ve gölgelerin intikamını da barındırmaktadır. Gözlerini üzerinden ayırmayan düşmanlar: Barış, Yiğit, Defne ve Nisa. Kaybolmuş dostluklar, paramparça aşklar ve affedilmemiş günahlar. Bazen en büyük kabusun, en çok güvendiğin kişi olabilir. Bu kitap, aşkın, ihanetin ve geçmişin iç içe geçtiği bir labirent. Çıkışı bulmak istiyorsan önce karanlıkla yüzleşmelisin.

Bazı ölüler gömülmeyi reddeder. Bir sabah okul ziliyle başlayan sıradan hayat, mezardan yükselen bir fısıltıyla sonsuza dek değişir. "Mezardan Doğan", zombi temasını gençlik dramı, psikolojik gerilim ve karanlık sırlarla harmanlayan sarsıcı bir fantastik kurgu. Ölümün soğuk yüzüyle tanışan bir grup genç, artık yalnızca hayatta kalmakla değil, geçmişleriyle ve birbirleriyle de yüzleşmek zorunda. Güvenin kırıldığı, dostluğun sınandığı, sessizliklerin çığlığa dönüştüğü bir dünyada her karakterin bir sırrı, her sırrın bir bedeli var. Bu sadece zombilerin değil, bastırılmış duyguların ve gömülü travmaların da uyanışı. Ve fırtına, sessizlikle başlar... Ve sen... henüz hiçbir şey bilmiyorsun.

Camdan bir kapsülün içine girip taktıkları sanal gerçeklik gözlükleriyle girdikleri oyun hiç bir zaman tam anlamıyla oyun değildi. Bu oyundan öte bir yaşam savaşıydı. Salı günü saat akşam sekizi on iki geçe kendini sokağa atan insanlar korkuyorlardı. Korku iliklerine kadar işlemiş vücutlarını ele geçirmişti ama onları ele geçiren tek şey korku değildi, onlar günahların esiri olmuşlardı. 7 büyük günah dünyaya geldiğinde insanlar kaçacak delik arıyorlardı denizin dalgalanıp toprağın parçalandığı o anda limanda üç büyük gemi belirdi. Gemiye binmeyi başaran üç bin kişi kendini kurtardığını sanırken balık gibi oltaya atlamıştı. Oyunu oynamaya hak kazandığı için sevinen insanlar gibi. Bu her evrende oyundan öte bir savaştı. Yakın arkadaş olan Mavi, Pars, Kerem ve Barış sadece üç bin kişinin oynamaya hak kazandığı büyük ödüllü bu oyunu oynamaya hak kazandıkları için mutlulardı ama başlarına geleceklerden bir haberlerdi... Onlar tam anlamıyla yem için oltaya atlamış balıklardan farksızlardı.