HER ŞEY O GÜN BAŞLAMIŞTI. VOLVOX GEZEGENİNE HÜKMETMEK GİBİ PLANLARI VARDI KÜPSE`NİN. BUNUN İÇİN İNSANLARA İHTİYACI VARDI. İNSANLARI ROBOTLAŞTIRABİLİR SONRASINDA GEZEGENİN YIKILIŞINA SEYİRCİ KALABİLİRDİ. ALINMASI GEREKEN İNTİKAM, SORULMASI GEREKEN HESAPLAR VARDI. AMA FARKINDA DEĞİLDİ ÇÜNKÜ DÜNYAYI KORUYACAK KORUYUCULAR OLUŞTURMUŞTU

Kristal İmparatorluğu`nun altın yılları, karanlık geçmişin gölgesinden hâlâ tamamen sıyrılamamıştır. Efsanelere konu olan Kral Sombra`nın mağlubiyetinden sonra yıllar geçmiş, Prenses Cadance`ın ikinci kızı Miusa Heart doğmuştur. Fakat Miusa diğerlerinden farklıdır; doğuştan Kristal Kalp ile gizemli bir bağ taşır ve bu, tüm Equestria`da büyük bir merak ve umut yaratır. Yıllar içinde Miusa büyür, güçlenir ve bir yandan annesinin Sombra ile olan savaşıyla şekillenen bir bilinçle yetişir. Ancak kader, eski düşmanların izini silmez. Kral Sombra`nın karanlık soyundan gelen asi ve güçlü bir Alicorn, Alex, yeniden Kristal İmparatorluğu`nu tehdit eder. Büyük bir savaş patlak verir, Miusa ve Alex karşı karşıya gelir. Çatışmanın ortasında Alex, Miusa`nın içindeki saf güce ve sarsılmaz kalbine tanık olur - fakat savaşın acımasızlığı Miusa`yı ağır yaralar, Kristal Kalp bile zarar görür. Miusa iyileşirken, Alex planlarına devam eder ama anlam veremediği bir iç huzursuzluk yaşamaktadır. Yeni savaşla birlikte kader ağlarını örer ve Miusa ile Alex tekrar karşılaşırlar. Bu defa Alex, Miusa`nın gücüne ve bağlılığına daha derinden hayran kalır. Savaşın ardından beklenmedik bir karar alınır: Alex, Miusa`nın koruyucusu olarak görevlendirilir. Zoraki başlayan bu birliktelik, zamanla iki kalbin birbirine yaklaşmasına yol açar. İyilik ve karanlık, geçmişin yükleri ve geleceğin umutları arasında; bir düşmandan doğan aşk yavaşça filizlenir... Fakat bu aşk, sadece kalplerini değil, tüm Equestria`nın kaderini değiştirecek kadar güçlü olabilir mi?

Bin yıl önce mühürlenmiş bir vampir lordu, Arvanius, mezarından uyanır ve dört büyük türün (insanlar, kurtlar, ateş halkı ve vampirler) arasındaki kadim barış antlaşmasını yok etmek için harekete geçer. Kehanet, dört farklı ırktan dört kişinin birleşmesini söyler: intikam dolu Ulfrathi savaşçısı Tharnok, son doğuşunu yaşayan Ignarion prensesi Serenya, inancını sorgulayan şövalye Aldric ve babasına karşı gelen Sangrael prensi Lucien. Bu dört “Dört Ateş”, birbirlerine güvenmeden, ama ortak kaderle bağlanarak Arvanius’un tanrılaşmasını durdurmak için yola çıkar. Her biri geçmişin kanlı gölgeleriyle yüzleşir, ihaneti ve fedakârlığı tadar. Kehanetin sonu bir kurban ister. Serenya, dünyayı kurtarmak için kendini feda eder; Lucien babasını öldürerek soyunun lanetini siler. Arvanius yenilir, antlaşma yeniden mühürlenir. Kanla yazılmış bir hikâye, küllerle barış getirir. Barış, birinin son doğuşuyla başlar.

Marevalis Krallığı`nın Prens`i Arın, Sangvoria Krallığı`nın Prenses`i Meyra`nın, kendisinin evi olacağını nereden bilebilirdi ki? İki ayrı dünyanın iki ayrı Krallığı`n Prens`i ile Prenses`inin eğlence, romatizm,gerilim ve dram dolu aşk hikayesini okumaya var mısın? Aradığın hikaye burda olabilir o yüzden bence hemen koş ve okumaya başla derim!🫠💖

Asena, aşka olan inancını kaybetmiş biri olarak mükemmel giden hayatına devam etmektedir. Ancak bir gün, başına hiç beklemediği bir olay gelir ve Asena’nın tüm hayatı altüst olur. Ona, bildiği her şeyi unutması ve yeni bir hayata başlaması gerektiği söylenir. Fakat Asena, kendini asla ait hissetmediği bu dünyada ne yapacağını bilemezken, asla olmaması gereken bir şey olur: Asena aşık olur. Ya da belki... sadece aşık olduğunu sanıyordur. :)

Doğduğunda lânetlemişti... Unutulduğunda kaderi yazıldı... Ama kader,yeniden doğanları asla unutmaz. Arielle soylu bir ailenin gözden çıkarılmış kızı olarak sessizlik içinde büyüdü.Yıllarca ailesi tarafından ıhmal edildi,varlığı görmezden gelindi. Fakat 16. yaş gününde, geçmiş yaşamına dair kırık anılarla uyanınca hayatı sonsuza dek değişti. Gizemli bir büyücü,kuleden gelen bir uyarı,geceleri çınlayan kadim bir çan sesi... Hepsi onu bekleyen büyük bir kaderin habercisiydi. Karanlık yükselirken,Arielle kendini yalnızca büyüyle değil,ihanetle,aile sırlarıyla ve yasak aşkla da çevrili bir dünyada bulacak. Güçlerini keşfederken geçmişin gölgeleri ile yüzleşmek zorunda kalacak. Seçilmiş olmak bir ayrıcalık mı,yoksa lanet mi?

Efsanelere inanır mısınız? Bu kasaba`nın efsanelerini duyana kadar bekleyin. "İki ölüm ayı" efsanesi bütün kasabaca bilinir fakat kimse gerçekliğinden emin olamaz iki aya girmediğiniz sürece. Kaderin ipleri iki ayı özel kılmak için planını yaptı. Kurbanlarını seçti. Sıra belkide sizdedir ;)

İki farklı ruhun bir araya gelmesi

İlginç yaratıklar ve onların yaşamında olanlar... Abby Starling adındaki casus bir gün Owen Clark adındaki bir haydutla tanışır. Ön yargılar, Psikopat ablalar, Gıcık cadılar ve daha bir sürü olay ile karşı karşıya kalırlar. Bu olaylar sırasında bazı yeni arkadaşlara kavuşurlar ve eski arkadaşları kaybederler...

Astrid adında küçük bir kız ailesinin öldürülmesi üzerine katillerden intikam almak için ant içmiş bir kız. Astrid katilin kim olduğunu öğrenmek için bulduğu ipuçları o zamanın krallığına yani şatoya çıkar. Şatoya girmek için fikirler ararken şatoda öğrenmek istemeyeceği şeyleri öğrenir. Bu maceralı yolda ona eşlik etmek istermisiniz? Umarım kitabımı beğenirsinizzzzz<33 "Bana yalan söyledin" "Sende öyle"

Elyndor Krallığı’nın yalnız, adaletli kralı Arven; bir av günü yasak ormanın kalbine adım attığında kaderi sonsuza dek değişir. Çünkü ormanın büyülü derinliklerinde, onu bekleyen biri vardır: Liora. Ay ışığıyla dokunmuş, gözleri yıldız tozu gibi parlayan bir orman perisi.Bu, sıradan bir aşk değildir. Bu, insanların ve perilerin dünyasını sarsan, yasaklarla örülü bir kaderin hikâyesidir. İki ayrı dünya, tek bir kalpte birleşirken, doğanın dengesi bozulur. Hem krallık hem de orman bu aşka karşıdır. Ama kalp, kuralları dinlemez. Kral Arven ve Peri Liora, aralarındaki büyülü bağla savaşlara, ihanetlere ve kadim lanetlere meydan okurlar. Ruhlar Gecesi’nden Ay Gölü’ne uzanan bu yolculukta aşkları sadece bir duygu değil; bir mucizeye, bir efsaneye dönüşür.

“Masallar kraliçelere taht verir, bazılarına ise lanet…” Babasının gizemli ölümü ve annesinin terk edişiyle genç yaşta tahta geçen Reyna, krallığını korumak için savaşmak zorunda. En yakın dostu ve aşkı Evan’ın sakladığı karanlık sırlar, onu beklenmedik bir ihanete sürüklüyor. Luntra Laneti’nin gölgesinde, aşk ve ihanet iç içe geçerken, Reyna’nın hayatı sonsuza dek değişecek. Lanet uyanıyor, herkes bedelini ödeyecek! Karanlık bir masalın içinde, bir kraliçenin yükselişi ve düşüşünü keşfet.

serkay Arkadaşı Ela ve prenses Ayrisle Aşk ve intikam Dolu maceraları

Bir gün bir krallık maden yaparken bir element bulur. O elementi krallıklarına götürdüklerinde ise ne yaşıcaklarını anlayan kral onu bir sandığa koyarak bir kızı ile gömer…

Siyah Kale’nin kara kulelerinden yükselen dumanlar, Yslexa’nın kadim ormanlarına kadar ulaşıyordu. Ormanın kalbinde doğan Karia, atalarının kanına işlemiş bir lanetin mirasçısıydı. Yüzyıllardır süren bu savaş, aslında tanrıların eski bir oyununun yankısıydı — fakat kimse bunun farkında değildi. Karia, dedesi Chacaox`un vahşice öldürülmesinin ardından intikam yemini etti. Ama kader onun yoluna sadece düşmanları değil, karanlık sırlar ve kalbini titreten bir aşk da çıkaracaktı. Gizli Ordu’ya katıldığında öğrendiği gerçekler, Siyah Kale’yi tek başına devirmeyi hayal ederken, onu bizzat Siyah Kale’nin içine sürükledi. Prens Richard... Soğuk bakışlarının ardında yalnızca zalimlik mi vardı, yoksa o da kendi zincirlerinin esiri miydi? Karia onu öldürmek için planlar yaparken, kalbi hiç hesapta olmayan bir savaşa daha sürüklendi. Ancak bu topraklar, yalnızca insanların oyun sahnesi değildi. Kadim tanrıların uyandığı, eski kehanetlerin yeniden alev aldığı bir çağ başlamıştı. Ve Karia, istemese de bu ateşin tam ortasındaydı. Bir kız... Bir kale... Bir sır... Ve tüm dünyayı yakabilecek bir aşk.

Çok küçük yaşta annesi kanserden vefat eden Alya Kaya babası ile beraber yaşar. Fakat babasının üst üste birikmiş kumar borcu yüzünden mafya lideri Kaan Korhan ile evlenmek zorunda kalır. Alya’nın bu zorluklarla Nası başa çıkacağına hep beraber bakalım

Taht rekabetleri Savaşlar Ve yarıştırılan güçler Gücüne henüz ulaşamamış bir prenses ve onun hak kazanmasını bekleyen ruh...

Adrian Delmar küçüklüğünden beri denize ve içindekilere ilgi duyan genç bir adam yirmili yaşlarında bir aile sırrını öğrenir ve bu sırrı arastırır o sırada ise Diana Yoko adında yari siren bir kızla tanışır ihtiyaçları için baslayan bu iliski zamanla bir çok engel çikarir karşılarına...

dört element ve bu elementleri koruyan dört kutsal. aralarında doğan duygular ve tüm dengeleri değiştiren bir savaş. asırlar boyu gizlenen sırlar ve bunların ortaya çıkışı. her şey sanki anlaşmış gibi tek kişinin üstüne oynuyordu, peki o bu savaştan sağ çıkabilecek miydi?

Babam tarafından korsan akademisine gönderildim en fazla ne olabilirki.

İyi seçersen ölürsün ama kötüyü seçersen de yaşamazsın. Şimdi ölmeyi mi seçmeli yaşamayı mı? Unutma en küçük iyilikte bile kötülük olabilir.

"Su hayat verir, ateş yok eder derlerdi. Peki ya bu iki zıtlık bir araya gelirse?" Düzenin tek kuralı: Denge. Zümrüdüanka Prensesi ile Okyanusanka Prensi, evrenin en kutsal yasaklarından birini çiğnedi. Ateşle suyu birleştiren bu aşk sadece kralları değil, kadim bir kehaneti de karşılarına aldı. Asırlardır süren uyumun temel taşı olan mesafe, yerini tutkulu bir aşka bırakınca tüm evrenin kaderi değişti. Lanetler okundu, mühürler vuruldu, savaşlar başladı... Ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ancak gerçek kehanet sadece kutsal aynada saklıydı. Ateş ve su yok edebilir. Ama birlikte..." Yetimhanede dinlediği bu masalın kendisine bıraktığı etkiden kurtulamayan Arel Tuna büyüyüp pilot olduğunda da hala gökyüzünün mistik ve fantastik şeylere ev sahipliğini yaptığını düşünür ama kimse ona inanmazdı. İnanılması güç şeylerdi bunlar. Kim inanırdı ki bir Prens ile Prenses`in hele ki anka soyundan olan bir Prens ile Prenses`in bütün bir topluluğu aşkları için dünyaya hapsettiğine ve vakti geldiğince bu laneti kaldırmak için tekrar dirileceklerine... O inanıyordu. Bu inancını küçüklüğünden beri hiç kaybetmemiş ve tüm kalbiyle inanmaya devam ediyordu. Ama uğraşacağı hayal kırıklarından haberi yoktu... *Kitap tamamen bana aittir! Herhangi bir telif hakkı ihlali sonucunda yasal işlem başlatılacaktır! Lütfen emeğe saygı gösterelim!* Anlaşıyınız için teşekkür ederim. Keyifli okumalar dilerim...

Evelyn adındaki kız talihsiz bir yetimdir. Ortaçağdaki cadı avları zamanında doğmuştur, ve bu da haksız yere ölümüne sebep olur. Ancak, son sadece bir başlangıçtır, ve Evelyn de bunun farkına varmak üzeredir...

Geçmiş mi gelecek yoksa Nyx mi?

> "Gölgenin içinden gelen bir yemin, bir krallığı küle çevirebilir mi?" Lysera, Veyrathen Krallığı`nın en güçlü generali. Kılıcını krala adadı, kalbini geçmişin hayaletlerinden korudu. Ama şimdi, gölgeler geri dönüyor. Rethar - öldüğü sanılan bir düşman - yalnızca tahtı değil, Lysera`nın zihnini de hedef alıyor. Kral Thoran, acımasızlığı ve karanlık geçmişiyle bilinir. Ama içindeki savaşı yalnızca Lysera görebilir. Sadakatle bağlı bu iki ruhun arasında, kader bir savaş başlatıyor. Aşk mı kazanacak, yoksa gölgeler mi? İhanet, güç, sadakat ve unutulmuş yeminlerle örülü epik bir fantastik hikâye. ❝Ben senin gölgene değil, kalbine yemin ettim.❞ Lysera: "Ben savaş meydanında büyüdüm, ama en büyük savaşımı onun gözlerinde verdim." "Sadakat, bir taç kadar ağırdır." "Kral için değil, inandığım adam için savaşıyorum." 🗡️ Thoran: "Kendi karanlığımda boğuluyordum... sonra Lysera geldi." "Tahtımı korudum, krallığımı kurdum. Ama onun kalbini kazanmak... başka bir savaş." "Ben bir kralım. Ama onun önünde sadece bir adamım." 👁️ Rethar: "Ben gölgelerden doğdum. Ve şimdi, güneşi söndürmeye geldim." "Unutulan kardeşler intikam almaz... hükmeder." > "Bir generalin kılıcı, bir kralın kalbi, ve gölgelerin içinde yanan bir intikam..."