Arkadaşlarımla birlikte çıktığım yolculukta uzay gemimizin korsanlar tarafından vurulması sonucu kendimizi bilinmeyen bir gezegende bulduk. Üstelik beşimiz de aracımızın yakıtı olan altını bulabilmek adına hiç bilmediğimiz bu gezegende farklı koordinatlara dağılmak durumunda kalmıştık... Burada bulunacağım süre zarfında tek amacımın uzay gemimizin yakıtı olan altını bulmayı başarmak olduğunu sanmıştım. Ancak yanılmışım... Başıma daha büyük bir bela geldi. Bir sürüngen benim peşime takıldı. Kendilerini Naga türü olarak adlandıran bu sürüngenler fazlasıyla inatçı ve bir o kadar da zorlayıcı olabiliyorlardı. Haliyle beni isteyen bu yılan da fazlasıyla inatçıydı. Ondan kurtulmayı başarıp bu gezegenden çıkmak için gerekli olan altını bulabilcek miydim? İşte bu tam bir muammaydı.

Celdorias diyarında ki Necerya krallığında geçen bir öykü

Scarlett, hayatın kraliçesi, her şeyin merkezindeydi—ta ki yaptığı bir kötülük onu en sevdiği romanın kötü karakteri olarak hapsedene kadar. Lanetli Gece Loncası’nın içine hapsolmuş, büyünün yasaklandığı ama karanlık sırların hüküm sürdüğü bir krallıkta, hikâyenin sonunu değiştirmezse ölecektir. Başrolün gölgesinde yaşarken, kaderini tersine çevirip kendi hikâyesinin kahramanı olabilecek mi? "Scarlett Monroe," dedi yavaşça. "Kendi hikayenin kahramanı olduğunu mu sanıyorsun?" O an, her şeyin bir oyun olmadığını anladım. Kalbim deli gibi atarken, "Sen kimsin?" diye sordum. Kadın, tozlu kitabı elimden aldı. "Bu senin hikayen, ama artık başrol değilsin. Hikayende yalnızca bir kötü karakter var. Ve o da sensin."

Bir zamanlar, Işık Krallığı adı verilen, gökyüzüne değen devasa kulelerin ve parıldayan vadilerin olduğu bir yer vardı. Krallığın halkı, her şeyin ışıkla var olduğu bir dünyada yaşamaktadır. Her şeyin temelinde, Krallıkta yaşayan Gök Işıkları bulunuyordu. Bu ışıklar, krallığa barış ve refah getiren, enerjiyi sağlayan özel varlıklardı. Ancak bir gün, Gök Işıkları aniden kayboldu ve her şey kararmaya başladı. Krallığın en genç savaşçılarından biri olan Eira, ışıkların kayboluşunun ardındaki gizemi çözmek için yola çıkar. Eira, bu vadilerde bir şeyler bulmaya çalışırken bir kehanet ona bulaşır.Eira artık ışık krallığının değil Ateş krallığının varisi olur aslinda bu onun bütün ailesinde yaşanmış bir olaydır ama en normal olmayanı Eira`nın kidir.Sebebi ise Ateş krallığını ve Işık krallığının düşmanlığıdır.Ve Eira artık en nefret edilendir.

Shion, monoton bir hayata sahip sıradan bir lise öğrencisiydi. Günlerini derslerle ve ödevlerle geçiriyor, akşamları ise en sevdiği romanı okuyarak rahatlıyordu. Bu roman, büyü ve sihir dolu bir dünyada geçen epik bir macerayı anlatıyordu. Ancak bir sabah, gözlerini açtığında kendini tanımadığı bir yerde buldu. Etrafına bakındığında, her şeyin ona çok tanıdık geldiğini fark etti: Okuduğu romanın içindeydi. Fakat işler daha da tuhaflaştı, çünkü Shion romanın en nefret edilen karakteri Raul`un bedenindeydi.

Pati şehri serisinin devamıdır

Harry Potter`ın ikinci oğlu olan Albus babasının eski zorbasi Draco Malfoy un kızına aşık olursaa

`Kalbini istiyorum`dedi.Hepsi bu kadardı.Yalnızca Senin kalbini istiyorum...

``Karanlığı kucakla, masum değilsin bunu biliyorum. En kötü arzularını, en kötü davranışlarını, en büyük kötülüklerini kucakla...`` ``Bu sefer kötüler kazanacak güzel kız sadece izle `` Kızın boynuna hançer dayadı. ``Benimle geliyorsun`` dedi hançeri boğazına daha da bastırarak...

Zengin bir ailenin kızı olan Asel bir gün ailesinin zoruyla uzak bir okula gitmek zorunda kalır fakat gideceği okulda yaşayacaklarından ve okulun normal bir okul olmadığından habersizdir.

Melekler ve Şeytanlar Okulu Melda, dünyaya bebekken gönderilmiş bir melek ve gerçek kimliğinden habersiz bir şekilde dünyada bir aile tarafından büyütülmüştür. Işığı manipüle edebilme gibi özel bir güce sahip olan Melda, gençlik yıllarında içindeki ışığı keşfeder ve bir gün aslında bir melek olduğunu öğrenir. Bu keşif, ona hem özgürlük hem de büyük bir sorumluluk getirir. Melda, karanlık güçlerin efendisi Luci ile karşılaşırken, aynı zamanda şeytan Cenk ile tanışır. Cenk, başlangıçta Luci’nin en güçlü ajanlarından biri olarak görev alırken, Melda’nın ışığı ona içsel bir değişim yaşatır. İkili, güçlerini birleştirerek hem karanlık hem de ışık arasında denge kurmaya çalışırken, evrensel düzeni koruyacak büyük bir savaşa sürüklenir. Bir yanda Melda’nın büyüyen gücü, diğer yanda Cenk’in içsel mücadelesi, her iki karakteri de zorlu bir yolculuğa çıkarır. Bu hikaye, kimlik arayışı, içsel çatışmalar, güç keşfi ve fedakarlıklar ile dolu bir serüvenin parçasıdır. Işık ve karanlık arasındaki dengeyi korumak için yapılan bu mücadele, aşk, dostluk ve evrensel adaletin peşinden gitmek üzerine unutulmaz bir yolculuktur.

Her şey bir peri masalı gibiydi ama bu peri masalı mutlulukla bitmeyecekti...

Nox`un aklındaki tek soru geçmişiydi...Peki bu geçmiş ne kadar karanlık olabilir ki? Kanlı Ay`ın laneti ile kutsanmış kendi öz geçmişi dışında başka bir geçmişi olan,ruhları ve gölgeleri parmağında oynatan,rüyalarındaki bir adamla bağlantısı olan bir kız sandığımız kadar masum olmayabilir...

Spilasea bir diyardı. İçinde bulunan dört gezegenle beraber... Gücün Özü, Doğanın Özü, Tanrıların Özü ve Yokluğun Gücü... Her şey o zaman başladı. Gezegenler arasında güç dengesi bozulunca... Doĝanın Özü ve Gücün Özü gezegenlerinin vârisleri Dünya’ya gönderildi. Diyara göre 100, Dünya’ya göre 10 yıl sonra artık yetişkin olan vârislere işaretler gönderildi. Bu işaretleri bulup diyara geri dönmeleri lazımdı. Ardından onları bekleyen bir eğitim... Bu hikayede çok fazla sır var. Sırları çözecek misin, yoksa sırların altında ezilecek misin? Bu hikayede Günce Yazarı Emily Evans’ın yanındasınız. Gelin benimle, sırlara ortak olalım... "Tanıdık kelimeler, tanıdık cümleler... Ama sen, kendine bile yabancısın. Bu sen değilsin. Sen O`sun... Hatırlamadığın anlar ecelin olmadan bul onu. Kendini bul, geç olmadan..." "Tik, tak Tik, tak. Zaman geç olmadan..."

"Zamanın sabit olmadığı bir diyarda, gerçekliğin kırıkları arasında kaybolmuş bir kadın... ve onun unutmak için savaştığı geçmişi.`` Lirin’de hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Binalar bir rüyadan fırlamış gibi değişir, sokaklar geçmişin ve geleceğin izleriyle doludur. Burada zaman bir düşman, bir müttefik, bazen de bir cellattır. Alya, bu kaotik diyarda var olmaya çalışan bir Kırık Gören. Zamanı sabitleyebilir, gerçekliği yeniden çizebilir… ama her müdahale, onun hafızasından bir parçayı siler. Tek hatırladığı şey, çocukluğundan kalma bir anı: bir kadın, bir bardak ve hiç bitmeyen bir koşuş. Ancak Lirin’in hükümdarı Varezar, onun varlığını keşfettiğinde her şey değişir. Zamanın dışında yaşayan, hem çocuk hem ihtiyar hem canavar olan bu imparator, Alya’nın güçlerini ele geçirmek ister. Çünkü Alya, Lirin’i ya sonsuz bir kaosa gömecek… ya da onu kurtarabilecek tek anahtardır. Gerçeklik kırılırken, soru şudur: Bir insan, hatıralarını kaybettikçe güçlenebilir mi? Yoksa kaybettikleri, onu yok oluşa mı sürükler? Zamanın çocuğu olmak bedel ister… ve Alya’nın ödeyeceği bedel, kendi varlığıdır.

Prenses Lara savaşçı bir kadın olarak yetiştirilmiştir Casus olarak girdiği düşman Sarayında Hayatının aşkı ile karşılaşacaktı

En yakın arkadaşınızın aslında sizi korumak için anne ve babanız tarafından geçmişten geldiğini öğrenseydiniz ne yapardınız

Bu kitabın tek sırrı; bizim hep söylemek istediklerimizi lafı hiç dolandırmadan, nasıl hissediyorsa öyle söylemesi… Kendiyle dalga geçen, sinirlenince yiyen, mutlu olunca deliren bir kadın o; bizim gibi yani!

Yıllar önce annesini öldüren babasından intikam almak için uzun süredir plan yapan ve suikast dersleri alan Aurisa babasının muhafızlarından biriyle iş birliği yapar.

Davıd liseye yeni geçen özgüvensiz bir çocuktu ,ruhların kralı olan Oni bu durumu gördü ve koruyucu bir ruh seçti ve o Jim oldu Jim ise uzun zamandır bu anı bekliyodu ama son zamanlar için değil David Jim sayesinde özgüvenini kazanınca Oni Jimi görevinden alır çünkü artık Davıd bir yetişkindi ama Jim Davidi bırakmak istemiyordu bu yüzden kuralların dışına çıkıp Davidi ruha çevirir olayları gören arkadaşlari ve Davidin kız arkadaşı pölise bildirir ancak pölis hiçbir kanıt bulamaz ve bu olay bir efsane olarak sonsuza kadar kalır İyi uykular David

"Çok yakında efsane sanılan bir gerçeği herkesin gözünün önüne sereceğim." Aydınlık ya da karanlık diye bir şeyin var olduğuna inanmıyorum. Kimse beyaz olabilecek kadar aydınlık, siyah olabilecek kadar da karanlık değildir. Her iyinin içinde bir kötülük, her kötünün içinde de bir iyilik barınır. Hiç kimse tek yönlü değildir. Tek orta gerçeklik gri renktir ve insanlığın temsilidir. Bu hikâyede grinin farklı tonlarını göreceksiniz. Büyücülük dünyasına adım attığımdan beri gerçeğin peşine düşmüş bir durumdayım. Gün geçtikçe daha da güçlü olabilmek için çabalıyorum ve bunu başarabildiğimi düşünüyorum. Çok yakında hedeflerime ulaşacağım ve işte o zaman Tasya büyük bir değişime uğrayacak. Ve ben, bu büyük gelişime sebep olduğum için kendimle gurur duyacağım. Sadece bir efsane denmeye devam edilsin. Bir gün efsanenin gerçek olduğunu herkes anlayacak. Güç uğruna neler yapardınız? Amaçlarınız için hiç düşünmeden herkesi ezip geçer miydiniz? Gece ceset görüp ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edebilir misiniz? İçinizdeki şeytanı dinliyor musunuz yoksa susturuyor musunuz? O dinliyor ve her şeyi yapıyor. Hırsı tarafından ele geçirilmiş bir durumda. O katil bir varis. Peki ya siz, onun hikayesini okumaya hazır mısınız? Öyleyse haydi başlayalım. /// Tüm Hakları Saklıdır///

"Bayan blue nerdeydiniz?" "Depo da Micheal!." "Bayan blue efendimizin emri ni dikkate almanızı öneririm." "O, benim değil senin efendim Micheal!" "Peki bayan blue,efendimiz sizi masaya bekliyor." Ayağındaki postallar ve binlercesine sahip olduğu siyah dar tulumu ile vahşi bir hayvanı andıran ama saçları ve gözleri ile sevimli ve dikkat çekici bir görüntüye sahip olan kadının attığı her adımı zarafet kokuyor du. Genç kadın her zaman ki devasa ahşap masanın en başında oturan sürekli öfkeli ve ürkütücü bakışlara sahip olan adama bakarak sinir bozucu bir gülüş hediye etti. "Ahhh.. bayım bensiz boğazından hiçbir şey geçmeyeceğini biliyor dum." "Bugün ölmek mi istiyorsun kadın?!" Tıslar gibi dişlerinin arasından çıkan sözler karşısında duran herkes için ürkütücü olsa da Blue için normal bir durum haline gelmişti. Genç kadın dilini damağına vurarak onaylamaz bir şekilde başını salladı ve aynı zamanda küçük adımlarla genç adama yaklaştı. Başını önüne eğerek yüzlerini aynı hizaya getirdi "Bir hanımefendiye böyle davranılmaz kara adam..." Koca eli kadının çenesini kavrayıp kendine doğru çekti, "Bana bir daha öyle seslenirsen seni gebertirim kadın." Çenesini kıracak kadar sıkan adama bakıp zorda olsa tebessüm etti genç kadın, buda ona uyguladığı kuvveti sonradan fark ettirince hızla elini çekti. "Defol başımdan." "Pekiiii."

İki ülkenin arasında kalmış bir melez kız o kim mi iyiler krallığını lideri olan roberton kızı mı yoksa kötüler krallığının lideri olan anna`nın kızı mı bu iki ilişki arasında kalan Vera artık 18 yaşına girmiştir ve seçimini yapması gerekir....

Neredeyse herkesin hayatında kötü şeyler yaşadığı dönemler olmuştur. Bazılarımız bu dönemlerden daha güçlü çıkarken bazıları birçok şey kaybeder, zayıflaşır. O bu dönemleri deneyimliyordu ama erken bir yaşta; 16 yaşında. Baskıcı velileri yüzünden hayat ona zindan gibiydi. Tek istediği şey özgürlüktü. Bu yetmiyormuş gibi hastalıkların korkunç pençesinden kurtulmaya çalışıyordu. Ama o yapayalnızdı, ona destek verebilecek kimsesi yoktu. 16 yaş doğum gününde bir dilek tuttu. İstediği sadece mutluluk ve huzurdu. Karşısına bir şans çıktı; büyülü gibi duran orta çağdan kalmış bir kılıç... Bu büyülü gibi ve resmen başka bir evrene anahtar gibi duran kılıç onun hayatında köklü değişikliklere sebep olabilirdi. İyi arkadaşlıklar, ilk aşk hatta belki de bir aşk üçgeni... Kılıcın ona ne gibi değişiklikler sağlayacağı belli değildi. Mutluluğu elde edebilirdi ama bunun için bedeller ödemesi gerekiyordu. Özgürlük o kadar da kolay kazanılmayacaktı lakin bu bedeller fazla büyüktü; iki boyutun kaderinin onun ellerinde olması gibi. Zorlu sınavlar onu bekliyordu. Karanlığın tohumunun tekrar yeşerdiği vakitte Tekrar gözlerini açacak Beyaz ve Gri. Beyaz aldığı her nefeste zorlanacak, Nefes aldığı için zorbalanacak. Beyaz baş eğmedi, eğmeyecek. Kuzeni Gri`ye bile karşı çıkacak. Beyaz Siyahların karşısında durdu, hep duracak. Ama kendisi de istemeden Siyah olacak.

12 yaşında Türkiye sokaklarına atılmış Arven kendini sokak dövüşü yaparak eğitiyor bir gün çalıştığı restorant da olay çıkararak oradan kaçıyor ve peşimdeki patronlarından karken biri ile çarpışıyor…