Beni bul gülsu dere

Bulamadım Help me

Yalnızca bir aşk büyüsü 😬

Dm den yazıp kitaplarınızı tanitabilirim

Bu kitap, mutfakta büyüyen bir kalbin hikayesidir. Çikolatalı kurabiyelerden pastalara, her tarifin içinde biraz çocukluğum, biraz sevgim var. “Bir Tutam Şeker”, sadece tatlı tarifleri değil, duyguları da içine saklayan bir kitap.

Genç bir kız ve Orman Timi olan yetişkinin olduğu bir kurgu

Asker koğuşunda tek kadın asker Hira`ydi 17 yasinda 1.90 boyundaydi. Erkeklerden iğreniyordu da ama savaşmak zorunda idi.

Aslan Kalesi`ne zincirlerle getirilen Derin Alataş, ne korkuyor ne de boyun eğiyor. Geçmişinin küllerinden doğrulmuş bu kadın, hapishanede hüküm süren Baran Keskin’e karşı baş kaldırdığında, kalenin dengesi sarsılıyor. İki güçlü irade, bir ölüm sessizliğinde çarpışırken tek gerçek ortaya çıkıyor: Bu savaşta ya zincirler kırılacak ya da zincirleri tutan eller yanacak.

Lima adında bir kız abisinin arkadaşına aşık olduğunu anlar ve hayatı değişir...

Kimine göre Delfin`dim. Kimine göre Çise. Kimine göre Şafak,kimine göre fahişe bir pislik. Peki ben gerçekte kimdim? Aslında bundan önce K.A kimdi? Okuyun ve görün🙆🏻‍♀️🎀

Canı sıkılan Elif, bir gün telefonunda rastgele bir numarayı çevirir ve sadece bir kelime yazar: "Selam." Beklentisi yoktur. Ama o mesaj, hayatını baştan sona değiştirecek zinciri başlatır. Cevap gelir. Ve cevap atan kişi Emir`dir. Soğukkanlı, gizemli, kendi dünyasında biri. Elif’in aksine, kısa cevaplar veren, duvarları olan bir çocuk. Ama Elif, o duvarları yavaş yavaş aşar. İki yabancı. Bir mesaj. Ve aralarında büyüyen bir bağ... “Mesajlar Arasında”, mesaj kutularının ardına gizlenen duyguların, iç dünyaların ve kimsenin göremediği bir yakınlığın hikayesini anlatıyor. Elif ve Emir`in sadece kelimelerle kurduğu, ama yüreklerine işleyen bir dünyaya hazır mısın?

— 𝘛𝘰 𝘉𝘶𝘳𝘯 𝘍𝘰𝘳 𝘠𝘰𝘶— 𝘌𝘯𝘦𝘮𝘪𝘦𝘴 𝘵𝘰 𝘭𝘰𝘷𝘦𝘳𝘴, 𝘢𝘬𝘴𝘪𝘺𝘰𝘯 𝘥𝘰𝘭𝘶 𝘣𝘪𝘳 𝘮𝘢𝘻𝘦 𝘳𝘶𝘯𝘯𝘦𝘳 𝘩𝘪𝘬𝘢𝘺𝘦𝘴𝘪

“Ne için burada olduğunu biliyor musun Alina?” “Maalesef hayır. Sabahtan beri herkes artist gibi dolanıyor ama bir tanesi çıkıp da ‘gel bakayım Alina, sana açıklama yapacağız’ demiyor.” Adam başını eğdi, biraz nefes aldı ve: “Alina… şu anda yaşadığın aile senin öz ailen değil.” Omuzlarımı silktim. “Biliyorum. 5 yaşındayken evlat edindiler. Sağ olsunlar, sevdim de onları. Hâlâ da severim.” Adamın kaşları hafif kalktı. “Yani… biliyorsun?” “Evet. Ne oldu? Şaşırdın mı?” Ozan Bey gözlerini benden ayırmadan sordu: “Peki öz aileni biliyor musun?” “Yooo.” dedim. “Niye bunları sorup duruyorsun dayı?” Gergin bir sessizlik. Ozan Bey bu kez daha derinden ve duraksamadan sordu: “Peki… hiç öz aileni aradın mı?” Koltukta biraz doğruldum. Kaşlarım çatıldı. “Nope.” dedim. “Beni terk etmiş, yurda bırakmış insanları neden arayayım ki? Ne yapacaktım yani? ‘Ahh beni neden attınız, nolur geri alın’ mı diyecektim?” Adamın yüzü düştü. Gözleri bir anlık karardı sanki. Sonra… en beklemediğim şeyi söyledi. “Alina… ben senin babanım.”

Askere gittiğimde bir kızla tanıştık. Ayni cephedeydik.... Ama savaş bitince... O şehit oldu...

İnsanlar Neden Bu Kadar Acımasız???

"Ne istiyorsun?" "Bedenini..."

KANLI İTTİFAK “İntikamın gölgesinde, aşka esir…” Bazı yollar kanla çizilir, bazı kaderler ihanetle yazılır… Talya, geçmişin gölgelerinde büyüdü. Unutulmuş bir trajedi, cevaplanmamış sorular ve kalbinde alev alev yanan bir intikam ateşi… Ulaş ise her şeyin içinde ama hiçbir yere ait değil. Kendi kanından olanlara duyduğu nefretle, yanlış yerde doğmuş bir savaşçı… Bir tesadüf mü, yoksa çok daha karanlık bir oyun mu? İkisi de bilmeden birbirlerinin hayatına dokundular, sonunda ise aynı hedefin farklı yollarında karşı karşıya geldiler. Sahte bir ittifak, geri dönüşü olmayan bir savaş ve her adımda büyüyen bir çekim… Peki, intikam için atılan bir adım, onları aşka mı yoksa felakete mi sürükleyecek?

14-15 yaşlarında bir kız çocuğu, yakın arkadaşlarıyla ve hoşlandığı kızla arasında geçen bir yanlış anlaşılma sonucu duygusal olarak yıkılır. Bu olay, onun hayatında büyük bir kırılma noktası olur. Birdenbire kendini yalnız, dışlanmış ve görünmez hisseder. Artık eskisi gibi gülmüyordur. Uykusuz geceler, sessiz ağlamalar, sınıfta göz göze bile gelememelerle dolu bir süreç başlar. Günler geçtikçe içindeki yük dayanılmaz bir hâl alır. Duygularını konuşmak yerine susarak, kollarına yazarak ya da kendine zarar vererek bastırmaya çalışır.

Evelyn babasıyla yaşan bir kızdır tatlı babası Evelyn`in geleceği için bir mafyadan borç almıştır ama yıllar geçmesine rağmen ödeyemez ve adamda Evelyn ile evlenemek ister tatlı babası mecbur kabul etmiştir.

Yine psikolojik bir kurgu şiddet argo ve küfür içerir rahatsız olanlar okumasın lütfen

Okumak istersen öylesine sözler ......

Yağmurun hiç dinmediği bir şehirde, bir kadın yıllardır kalbinde taşıdığı kırık bir aşkın yasını tutmaktadır. Elif Saraçoğlu, hayatına yalnızlığı seçmiş, geçmişe gömülmüş bir edebiyat öğretmenidir. Yıllar önce, büyük bir aşkla bağlandığı adam, Ömer Aytaç, hiçbir açıklama yapmadan bir gün çekip gitmiştir. Ardında kalan sessizlik, Elif’in içindeki yankıya dönüşmüş; onu, yitip giden umutların arasında hayatta kalmaya zorlamıştır.Ancak geçmiş, daima bir şekilde geri döner. Elif’in hiç okumadığı bir mektup, hiç sorulmamış sorular ve yarım kalmış vedalar; hepsi birer birer karşısına çıkar. Ömer’in neden gittiği, Asya’nın yıllarca sakladığı gerçekler ve babasının sessizliğinin ardındaki büyük sır… Elif, kendi iç yolculuğuna çıktığında sadece kaybıyla değil, ailesiyle, çocukluğu ve kendisiyle de yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bu, bir kadının yalnızca bir erkeği değil, aynı zamanda geçmişini, korkularını ve içindeki gölgeleri uğurlama hikâyesidir. Elif ve Ömer’in yolları yeniden kesiştiğinde, kalpleri hâlâ birbirini tanıyordur ama zaman artık onların lehine işlememektedir. Ölüm, bu aşkın tam ortasında nefes alıp vermeye başlar. Ve son perde, bir hastane odasında, iki elin birbirine kenetlendiği o anla kapanır. Çünkü bazı aşklar, bir ömür sürmez… Ama ölene dek sürer.

Bozkırın sarı sıcağında, bir çoban türküsü gibi yavaş yavaş yanar gönüller… Hatice ile Mehmet, geçmişin acılarına, ailelerin suskun düşmanlığına ve zamanın hoyrat akışına inat, sevdayla sarıldılar birbirlerine. Ama bazen en çok seven, en önce gitmek zorunda kalır. Ve bazı aşklar, göğsüne bozkırın rüzgârı gibi eser, ama asla sönmez… “Gönlüm Bozkırda”, bir köyün taşlı yollarında büyüyen, gelenekle aşkın, kaderle direnişin çarpıştığı bir sevdadır. Gönül Dağı’nın eteklerinde sessizce ağlayan bu roman, kaybedişin içinde bile umut taşıyan bir sevdayı anlatır. Yüzyıllık suskunluklara rağmen atılan her adımda, kalbin derinliklerinden bir türkü yükselir: “Gönül dağı yağmur olur da sel olur…” Bazı sevdalar vardır ki… Ne zaman bir yel esse bozkırdan, o sevda yeniden düşer insanın yüreğine. Kaybedişin içinde bile umut taşıyan bu roman, seni hem ağlatacak hem de içindeki sevdayı hatırlatacak. H.N.Ç (Yazarın gerçek hayat hikayesinden uyarlanarak yazılmıştır. Kendi harbimi kaleme aldığım bu eseri siz değerli okuyucularıma teslim ediyorum. )

Bu kitabı bir anı defteri olarak düşünebilirsiniz. Amacım okunmasını sağlamak değil UNUTMAMAK. Ama yine de okuyacaksan lütfen beni yargılama çünkü herkes hata yapar...

Bilinmeyen numara: *Bir video gönderildi.* Videoda piyona çalarken ki görüntüm vardı.