"Menemeni çok seviyormuş, duydum."  Gökçe abla tekrar gülmeye başlamıştı. Yumurtaları çırparken artık yüzüm asılmaya başlıyordu. Alt tarafı menemen yapıyordum. Ne vardı ki bunda. "Sevmek ne kelime bayılır o menemene. En son annaneme menemeni güzel yapan kız bulursan evleneceğim demişti. O günden beri her tanıştığı kıza menemen yaptırıyor Ülkü Sultan." Elimde yumurta kasesi ile donup kalmıştım. "Ne?"

Umay o gün yine her zamanki gibi erkenden kalkmış bugün tatil olduğu için at çiftliğindeki Karaca`ya bakmaya gidecekti her şey normal gidiyordu hayatında fakat atının bir sahibi daha olduğunu öğrenene kadar...

Yeni okulunun voleybol takımındasındır en fazla ne olabilir?

053***:Sen kimsin lan 𝙎𝙞𝙯:BEN SENİNNNN GELECEKTWKİİ COCUKLARİİİNİN ANNESİİİ BİRİCİK KARİİİNN MUAHHHHH💋 053*** 𝙠𝙞𝙨𝙞𝙨𝙞 𝙨𝙞𝙯𝙞 𝙚𝙣𝙜𝙚𝙡𝙡𝙚𝙙𝙞 Eğlencesine yazlıan bir kitaptırr

Deniz babasını kayybetiğinden sonra hep gittikleri göl kenarına gider ve hayyatı orda değişir.

Her türden bulunmaktadır

Sırtımdaki çantamla karanlık ormanda yürürken bu kadar odunun ısınmak için yeterli olduğunu düşünerek çadıra doğru gidiyordum ancak bu orman öyle karanlıktı ki bir an için düşünerek nerden geldiğimi bulmaya çalıştım sonrasında solda olduğunu düşündüğüm geri dönüş yoluna doğru yürüdüm. Evet, yön duygum ve hafızam berbattı! Yürümeye devam ettim tam o esnada yerde ne olduğunu göremediğim birşeye çarptım sanırım çalılıktı. Dizimin kanadığını hissederken ilerde çaprazımda bir adamın "Bu ses de neydi? Suat hemen kontrol et!" Dediğini duydum vücudum gerilirken hızlıca kamp alanına gitmeyi düşündüm ancak her yürüdüğümde çalılıklar yüzünden ses çıkıyordu. Kamp alanına ulaşmam için çaprazdan sonra sağa gitmem gerekti ileri çapraza doğru yürüdüğümde tam sağa geçecekken karşılaştığım manzara yüreğimi ağzıma getirmişti. Ortada iki tane ceset, cesetlerin hemen önünde uzun bir adam ve etrafında 5-6 tane takım elbiseli adam vardı.Ve cesetler yanarken ortadaki adamın "Demir Ulusoy`a hata yapan canıyla öder" dedigini duydum. "Yok artık!" diye mırıldanırken beni farkettiler. Gözleri bana doğru dönerken bir kere daha bugünün nasıl daha kötü geçtiğini sorguladım o halde tekrar tanışalım ben Defne Kara. Yine yanlış zamanda yanlış yerdeydim...

Asher 4 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılır ve onu İngiltere`ye göttürürler asher onu kaçıranların ellerinden kaçarak bir yalının önünde durur ve o yalı sahipleri tarafından bulunur. Ve sahiplenilir Aile asheri kanından canından olarak bilerek onu kendi soylarına alırlar herkes çok mutludur taki o güne kadar

Bu kitap, susanların ve kırılanların kalbinden döküldü. Kimi zaman sessiz bir sitem, kimi zaman küçük bir umut… Belki okurken kendini hatırlarsın. Belki de “Ben de varım” diyebilirsin. Çünkü bazen bir satır bile insana yetebilir. Ve bazen bir kitap, kimsenin duymadığı bir ses olur. "Kendine çok emeğin var, hiç mütavazi olma."

Aryen sarıkaya derslerinde çok başarılı ülke birincisi bir çocuktur 16 Yaşında olan deha yetimhene müdürü tarafından yetimhana kapısında bulunmuş müdür tarafafından büyütülmüştü . Peki aryen gerçek abisini yeni okulda bulursa napıcak Geçmişten kaçmaya çalışan aryen kaderiyle yüzleşicekmi? Ama kim bilebilirdiki aryenin geçmişi onun geleceği olacağına

Hiç bir özür kırılmış bir kalbi iyileştiremez. O özür yara bandı olsa bile kalp hiç bir zaman eskisi gibi olmaz,olamaz.Bu yüzden kalbini kıracağınız insanların bilin bir daha eskisi gibi olmayacağını...

“Bazen göz göze gelmek, kalbin konuşmasıdır. Ama mesafeler hep bir şeyleri eksik bırakır…” “Göz Gözeydik Ama Uzak”, bir bakışın bin kelimeye bedel olduğu, ama bir adımın hep eksik kaldığı bir hikâyeyi anlatıyor. Sessizce birbirini anlayan iki ruhun; kalabalığın içinde göz göze gelişini, ama bir türlü yan yana gelemeyişini… Bu kitap, söyleyemediklerimizle, susarak sevdiğimizle, içimizde tuttuğumuz duygularla yazıldı. Belki sen de birini uzaktan sevdin. Belki göz göze geldiniz ama… yollarınız hiç kesişmedi. O zaman bu kitap, tam senin hikâyen olabilir.

Lale, sosyetenin yıldızıydı. 17 yaşında, zarif duruşu, eğitim aldığı özel okulları, katıldığı davetlerdeki asaleti ve sosyal medyada binlerce hayranı olan göz alıcı bir genç kız… Herkes onun mükemmel bir hayata sahip olduğunu düşündü. Ama Lale, hiçbir zaman kendini ait hissetmedi. Göz kamaştırıcı elbiselerin içinde, dev malikânelerin koridorlarında hep bir eksiklik vardı. İçinde tarif edemediği bir boşluk, tanımadığı ama özlediği bir sıcaklık... Ailesine benzemiyor, evdeki bakışlar bazen fazlasıyla yapmacık geliyordu. Ve bir gece, bir çığlık, bir kovalamaca, bir silah sesi… Her şey değişti. Lale o gece yalnızca hayatının değil, kimliğinin de bir yalan üzerine kurulduğunu öğrendi. O, yüksek sosyeteye ait değildi. Gerçekte o, yıllar önce kaçırılan güçlü bir mafya ailesinin öz kızıydı. Şimdi karşısında iki hayat var: Onu sevdiğini söyleyen ama yıllarca yalan söyleyen "ailesi" ve geçmişinden çıkıp gelen, karanlıkla örülü ama kan bağıyla bağlı gerçek ailesi. Lale, bir yandan geçmişinin karanlık sırlarını çözerken, diğer yandan kalbinin ve aklının sesini ayırt etmeye çalışacak. Çünkü bazen hakikat, büyüdüğün yalanlardan bile daha acımasız olabilir…

Tek yapmam gereken Kaan Alaşan`ın kızı karen Alaşana bakıcılık yapıp bilgi sızdırmaktı. Ama nerden bilebilirdim ki İtalyanın en büyük silah ve uyuşturucu baronunun karısı olaçağımı. ~Bu hikaye hırsızken bir anda casus olan bir kızın hikayesidir. ~𝐂𝐢𝐡𝐚𝐧𝐠𝐢𝐫 𝐊𝐮𝐫𝐭𝐨ğ𝐥𝐮&𝐀𝐳𝐫𝐚 𝐒𝐨𝐲𝐤ı𝐫~

“Bazen yeni bir hayat, asansör kapısı açılınca başlar.” Aydan, geçmişinden kaçmak için yedinci kata taşındığında sadece eski bir apartman ve bol merdivenle yüzleşeceğini sanmıştı. Ancak planlarında olmayan bir şey vardı: Asansör kapısının ardında duran, sessizliğiyle bile diken diken eden bir adam… Arda. Soğuk bakışlı, sivri dilli ve her fırsatta mesafesini koruyan bu gizemli komşu, Aydan`ın günlük rutinine hiç istemediği halde dahil olur. Ama yedinci katta işler hiçbir zaman sıradan yürümez. Çünkü her karşılaşma bir kaosa, her kaos beklenmedik bir bağa dönüşür. Peki sen, yedinci kata çıkmaya hazır mısın?

Nil, geçirdiği kaza yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkum kalmış genç kız… Yıllardır hoşlandığı komşu oğlu, Deniz’e anonim bir şekilde yazar ve hikaye böyle başlar…

17 yaşında olan kızımız Ruken Yılmazın hayat mücadelesi ve yıllar sonra gerçek ailesi onu bulması

İşitme engelli kız ve okulun popüler çocuğu.

Bu kitap Menekşenin yolculuğunu anlatır Bazen umut dolu bekleyişler, Bazen karanlıkta kalan sessiz vazgeçişler, Asla unutulmayan yanlışlar.

İstanbul’un kalbinde atan bir hastane : SBÜ Şişli Hamidiye Etfal. Biri acil servis uzmanı, diğeri kalp damar cerrahı olan iki doktor: Dr. Asya Elverdi ve Dr. Miraç Tunç. Bir gece ansızın verilen kırmızı kod çağrısıyla, hayatları kesişir. Kritik bir vakada birlikte savaşırken, kalplerinde yıllardır susturdukları hisler uyanır. İlk görüşte başlayan bu tutkulu aşk, yoğun nöbetler, hayat kurtarma çabaları ve kişisel travmalarla sınanır. Asya’nın geçmiş yaraları, Miraç’ın ailesine dair sırları ikisini birbirine daha çok bağlarken; hastanenin duvarları aşklarına şahitlik eder. Zamanla, kırmızı kodla başlayan hikâye, iki çocuğa ve sonsuz bir sevgiye dönüşür. Çünkü bazı aşklar, kalp durduğunda başlar. Ve bazı hayatlar, “Beyaz Kod” ile sonsuz huzura kavuşur.

Bu benim ilk kitabım umarım beğenirsiniz :)

Onuncu sınıf öğrencisi Zehra bir gün yakın arkadaşı Yasemin ile beraber okudukları okuldan başka bir okula gitmek isterler çünkü bulundukları okul çok iyi bir okul değildir bu yüzden başka okula giderler ve bizim aşka inanmayan baş karakterimiz Zehra Karayel bu okuldan birine aşık olur hatta kendi sınıfından ama bunu sadece ilk zamanlarda en yakın arkadaşı olan Yasemine söyleyebilir ama bu öyle bir aşktı ki karşılıksız, masum ve utangaçlığın en ufak şeylerden bile çok mutlu olan Zehra`nın büyük aşkıydı ... İyi okumalar dilerim...

Js9er7huqffdğojgasfaghğojdfhaguoütegq

“Bazı acılar hiç geçmez, sadece şekil değiştirir.” Cumhuriyet savcısı Saye yıldırım; geçmişin yılanlarıyla örülmüş ve geleceğin külleri arasında hapsolmuş bir kadındır. Her dava da yeniden yanar ve her kararda yeniden doğar. Fakat bu kez karşısındaki dosya, yalnızca bir çocuk cinayeti değil, çalınmış çocukluğunun fısıltılarıdır. Yaman Kerem Saraçlı… Güçlü, başarılı ve karanlığın ta kendisi. Yüzü şimdiye ait , sesi geçmişin derinliklerinden gelen bir fısıltı. Saye’ nin dünyasında o geçmişin hayaleti mi yoksa geleceği üzerinde taşıyan külleri mi? Geçmişle geleceğin birbirine dolandığı, aşk ve travmanın iç içe geçtiği; kalbin bile delil sayıldığı bir adalet yolculuğu…

"Daha iki günlükken kaçırılan ve hiç bilmediği bir ülkeye hiç bilmediği bir annenin kucağına verilmişti ay çiçeği ta ki o güne kadar..."