Günümüzden 2.Göktürk Kağanlığı`na uzanan aksiyon dolu bir serüvene hazır mısınız?

ONLAR BUZULLAR!!

Alev Elvanora ateş ve elektrik gücüne sahipti bunu kimse bilmiyordu, Işıkveren Koleji’ne nakil edilmişti. Bir de Kaan Işıkveren vardı o ise hava kontrol gücüne sahipti ve onunda güçlerini kimse bilmiyordu ışıkveren Kolejinin sahibinin oğluydu.

Bazı geçitler sadece bedenle geçilmez... Ruh da çağrıldığında geri dönüş olmaz.

Birbirine inanıp asla denk gelmeyen o kesim. Hepsinin aklına bir soru vardı, cadı mı? Büyücü mü?

Güç karanlıkta

Kelimeler birbirini kovaladı, Sayfalar dağıldı ve o kadın ait olduğu karanlığa geri döndü. Biri çağırdı. O kim miydi? O Sihin, Hayır değiştir, o Kum Asar. Nefretin ve aşkın bir araya geldiği o savaşta ihanet en büyük ölüm olacaktı. O ise Sisel Raven. Kendi adını doğrularını unutmuş bir kadın. Geçmişin peşinden gelen adımları her savunmasız anında kollarını ruhuna dolarken, sevdiği adam hiç ummadık bir anda onu kül edecek o ateşi harladı. Savaş bu kez Raven`in değil Asarın`dı. Silah onun ellerine bırakıldı. Bencil bir adama güvenilmez, o ki nefreti bile paylaşmayan bir kimse. Acıyacak mıydı âşık olduğu kadına, yoksa intikamla beslenen o canavar yanının zincirlerini koparacak mıydı Sisel Raven için?

Zor bir doğumdan sağ çıkan bir kız. Ve ona verilen önemli bir gelecek... Sonrasından gelen sorunlar ile mücadele etmesini konu alıyorr.

Lanetli bir Lunox ve bedeni ele geçirilmiş genç bir kız. Daha sekiz yaşındayken karşı krallıkta soykırım çıkarmıştı. Bunu o yapmamıştı, içindeki o şeytan kız, lanetli Lunox yaptırmıştı. Yıllar sonra ajan olarak o krallığa geri gönderilmişti ve genç kızın öldürdüğü bir aileden sağ çıkan Ares ona ne yapacaktı?

Sözsüz Emir - Kitap Açıklaması (Manipülasyon Odaklı) Konuşmadı. Yazmadı. Ama herkes onun dediğini yaptı. Feran (ateş), kelimeleri değil düşünceleri kullanan biriydi. Bakışlarıyla yön verir, varlığıyla kararları değiştirirdi. Onu dinlemediler... Çünkü konuşmadı. Ama yine de onu takip ettiler. Bilinmeyen bir diyarda doğdu.sürgün edilerek insanların karıştı. Ama hiç kimse, onun bir yabancı olduğunu anlayamadı. Çünkü Feran (yani Ateş) zihinleri manipüle ediyordu. Sessizdi ama tehlikeliydi. Hiçbir şey söylemeden insanları kendi kararlarını verdiklerine inandırıyordu. Bu, düşüncenin bile özgür olmadığını anlatan bir hikâye. Bir kadının ilk yardımıyla başlayan bir hatıra, ve sesin değil, sessizliğin yönettiği bir dünya... Sözsüz Emir. Sesin yoksa da hükmün var.

Reina,Skyla,Karen ve hainimiz Karina.Kızlar bir araya gelmek zorunda kalsa ne olur?

Laçin bir rüya gördü. İçinden kırmızı bir ışık sızdı. Şimdi gerçeklik çatlıyor, duvarlar fısıldıyor. Ve o ses hâlâ kulağında: ‘Uyan, Laçin… her şey yeni başlıyor.’

1500’lü yıllarda, büyük bir soylu ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen genç bir kız, hayatı boyunca özgürlüğün ne olduğunu öğrenememiştir. Ailesinin ona biçtiği rol, servetlerini koruyarak büyük bir evlilik yapmak ve soylular arasındaki yerini güçlendirmekten ibarettir. Ancak o, saray avlularında dolaşmaktan çok, denizin çağrısına kulak vermek istemektedir. Çocukluğundan beri korsan olmanın ve kayıp adayı bulmanın hayalini kuran genç kız, bu arzusunun imkânsız olabileceğini düşünsede ruhundaki fırtına hiçbir zaman dinmez. Günlerini pembe elbiseler ve altın işlemeli salonlarda geçirirken, kalbinin çok uzaklarda attığını hisseder. Erkek kılığına girerek, soylu kimliğini geride bırakır ve gecenin karanlığında limandan denize açılır. Ancak, özgürlüğün bedelini bilmeden çıktığı bu yolculukta onu zorlu fırtınalar, ihanetler ve sırlarla dolu bir dünya beklemektedir. Denizlerde korsanlığı öğrenmeye çalışırken, geçmişi onu bırakmayacak; ailesi, soylu kimliğini ve sırlarını ortaya çıkarmaya çalışan düşmanlarla yüzleşmek zorunda kalacaktır. O artık bir soylu değil, Deniz`in incisi, bir korsandır. Ancak, gerçekten özgür olabilecek midir? kayıp adayı bulabilecek midir?

Karen yeni bir sayfa açtığını sanıyordu.Mutlu olacağını sanıyordu ama onu büyük bir depresyon ve daha fazla şey bekliyor desem.

Kesit Karlı bir gündü ve durakta bekliyordum. Ellerim üŞürken kafamı sağa doğru çevirdim. Bir kadın oturuyordu . Orta yaşlarında, büyükçe göz altı torbaları ve düşük gözleriyle bana bakıyordu. Kim olduğunu biliyorum diye fisıldadı. Hangi gezegenden geldiğimi biliyor olamazdı. Dünya görevi/ Quarsilta 5267 Bunun anlamını ben bile kendi içimde düşünmek istemiyordum. Sadece hikayeme şöyle başlayayım, yalnızca 5267 .katmandaki görevliler Quarsilta’dan dünya görevine gelir.

Umarım begenirsinizz>3333

Bir denge bozuldu. Bir ruh sürgüne gönderildi. Deliz, yapmaması gerekeni yaptı ve evrenin kadim düzenine dokundu. Tanrılar ile Tanrıçaların hükmü kesildi: Geri dönüşü olmayan yer, Apollon gezegeni… Işığın bile sustuğu, zamanın yankılanmadığı, unutulmuşların uykusuna ev sahipliği eden kadim bir sürgün. Gücü elinden alındı, yalnızca derinlerde saklı, uykuda bir parça kaldı geriye. Geçmiş, tanrıça parmaklarıyla yeniden dokundu evrenin dokusuna. Zamanın iplikleri başka bir yönde akmaya başladı. Fakat kader, bazen döngüyü kırmak için kendi içinden bir kıvılcım yaratır. Deliz, bu sessizliğin içinden fısıldayan sesi duyabilecek mi? Yoksa o da Apollon’un sonsuzluğunda unutulanlardan biri mi olacak? Kimi sürgünler cezadan çok, bir uyanıştır.

Genç adam yaptığı bir hatadan dolayı ruhlar alemine hapsolur kurtuluşu ise yaşayanlardan birinin kendine aşık olmasıyla mümkündür.

Wilmot Redd, cadı dünyasında adalet arayan bir kadındır. Haksız yere yasaklı büyülerle suçlanıp idam cezasına çarptırıldığında, son bir hamleyle kendini 1600’lü yılların Salem’ine ışınlar. Burada, Salem cadılarının ruhlarını çağırarak bir meclis kurar ve eski cadıların intikamını almak için yemin eder. Wilmot, hem geçmişin karanlık sırlarını ortaya çıkaracak hem de kadınları hedef alan zihniyete karşı büyük bir savaş başlatacak.

Liva: “Ben hiç rüya görmedim. Gökyüzü bana hep sessiz kaldı. Ama sen… Sen geldiğinde, içimde unuttuğum bir şey uyandı. Sanki çok önceden tanıdığım bir hüznü, gözlerinde yeniden buldum.” Ereniel: "Rüyaları korumakla görevliydim. Ama kendi rüyamı koruyamadım. Kanatlarım kırıldığında, sadece gökyüzüm değil… Kalbim de sustu. Ta ki seni görene dek. Liva, sen rüyasız doğdun belki… Ama benim en eski düşümsün.” Rüyaların küle döndüğü bir dünyada, iki yalnız ruh bir araya gelir. Biri geçmişin yüküyle, diğeri bilinmeyen bir kaderle sınanırken; ay ışığı, unutulmuş bir bağın üzerini aydınlatır. Ay Altında Kırık Kanatlar Zamanı aşan bir bağın, kayıp rüyaların ve kaderle savaşan iki yüreğin hikâyesi.

Güçlerinden haberi olmayan bir grup arkadaşın dünyayı ele geçirmeye çalışan bir grubu durdurma serisi.

Defterin kapağını kapatırken kendimi başka bir yerde buldum. Burası..benim odam değildi. Burası evin içi bile değildi.

Fantastik,gizem,kanlı,âsk,geçmiş bilinmeyen anılar

Prensesi hemen bulun! 6 aylık bebeği nasıl koruyamadınız lan!

Berk Ata bir lise öğrencisidir. Sıradan ve normal bir hayatı varken, ona takıntılı bir kız arkadaşı tarafından atılan iftiradan dolayı okulundan ve uzaktan ilişki yürüttüğü sevgilisinden ayrılmıştır. Ağır bunalıma giren Berk’e, garip rüyalar eşlik etmektedir. Anlamlandıramadığı ve hayatında hiç görmediği bu rüyalar, ona bir mesaj vermeye çalışıyordur. İki tip rüya görüyordu; Birincisi ölüm ve eziyet, ikincisi ise yaşam ve sevgi temalıydı… Lakin Berk, bu mesajları ne kadar uğraşsa da çözemiyordur. Yeni okuluna başlayan Berk, buradaki insanları eğlenceli ve iyi niyetli olarak değerlendirmiştir. Lakin bazı şeylerin garip olduğunu seziyordur. Yaşadığı birkaç olayı anlamlandıramıyordur.