devam ediyor 17s önce güncellendi
Karanlık Taç
@ecossumm
Okuma
7
Oy
6
Takip
1
Yorum
19
Bölüm
2
“Kaçmak, kovalamaktan daha tehlikeliydi... ama Elirya’nın en büyük düşmanı, kaderinin ta kendisiydi.”
Elirya, çocukluğundan beri savaşın gölgesinde büyümüş, kılıcını kalbinden önce tanımış bir prensesdi.
Güçlü bir krallığın kızıydı ama iki veliaht abisinin ardında, görünmez bir zincirle yaşamayı öğrenmişti.
Hiçbir zaman tahtın parıltısına kapılmadı; çünkü o, tacın değil, özgürlüğün ışıltısına inanıyordu.
Altınla örülmüş bir tahtın üstünde parlamak yerine, fırtınanın içinde yanmayı seçti.
Fakat bir gün, sarayın sessizliğini yaran bir çağrıyla her şey değişti.
Babası onu huzuruna çağırdı — ve o an, kaderin kalemi kana batırıldı.
Alınacak bir karar, yalnızca Elirya’nın değil; krallığın, halkın ve tarih denen o acımasız hikâyenin yönünü değiştirecekti.
Elirya ise o anda hissetti:
Kader, çoktan onun adını fısıldamaya başlamıştı.
O artık yalnızca bir prenses değildi.
O, savaşın kalbinde yankılanan bir isyan, bir umut, bir lanetti.
Gözlerinde gökyüzünün öfkesi, kalbinde bin yıllık zincirlerin yankısı vardı.
Ve kaderin elleri onu sürüklerken, Elirya ilk defa durmadı.
Çünkü bazen özgürlük, zincirlerin kırılmasıyla değil;
kalbin ateşe atılmasıyla doğar.
Kader onu seçtiğinde, Elirya anladı:
Bu savaş, taçlar ya da topraklar için değil…
Bir ruhun kendi küllerinden yeniden doğuşu içindi.
"Ben kaderimin oyunu değilim... onun son cümlesiyim."