Türkiye’nin sınır ötesindeki derin mücadelesini, bir adamın içsel çatışmalarıyla birlikte anlatan bu roman, sizi vicdan ile vazife arasında sıkışmış bir dünyaya götürecek. Gerçek savaş, bazen görünmeyen cephelerde verilir…

🗡️🩺🗡️ “Bilmiyorum Delfin. İyi miyim kötü müyüm bilmiyorum. Ama bildiğim tek bir şey var o da…” beklentiyle bakıyordum yüzüne. O da gözlerimden bir umut ışığı görmek için bakıyordu bana. Ama korkusuzca baksa anlayacaktı benim içimdekini de. Acı bir şekilde tebessüm etti “O da seni çok sevdiğim. “ ben olduğum yerde mıhlanmış dururken o bir adım attı bana. “Ben senin her şeyini çok sevdim, Delfin. Rüzgarda uçuşan kumral saçlarını; sevindiğinde, üzüldüğünde, kızdığında koyulaşan yeşil gözlerini; kendinden çok sevdiklerin için atan o kalbini… Ben senin, sana ait olan her zerreni çok sevdim doktor. Senden hiçbir karşılık beklemeden, uzaktan ve acıtmadan sevdim. “ Gözlerim dolu dolu yüzümde tebessümle dinledim her bir kelimesini. Yüreği naif olsa da dışarıya göstermeyen o adam şimdi benim için yüreğini önüme sermişti. Belki de bu; hayatımda aldığım en güzel itiraf olarak kalacaktı benimle. 🗡️🩺🗡️ Annesinin ölümü ile hayatı değişin bir kadın:Delfin. Ve onunla aynı kaderi yaşayan bir adam:Safir. İlmek ilmek işleyen aşk ve verilen mücadeleler…

Aylarca düşman saflarında bir gölge gibi dolaşan, vatan sevgisi ve sadakatle mücadele eden bir saha ajanı… ta ki deşifre olana kadar. Bir gün gün yüzüne çıkan evlatlık meselesi onu hem duygusal hem de kimlik açısından zorlarken bu duruma alışmaya çalışacak olan Armağan ve ailesinin hikayesi.

Çocukluğundan beri terör örgütünün elinde olan Ela Yazgı Soysal yıllardır bir umutla kurtuluşu bekliyordu. yüzbaşı Ozan Kandemir eşini şehit vermiştir bu topraklara katıldığı bir operasyonda bütün hayatı değişir. Hayatın ikisi içinde hazırladığı sürprize hazırlıksız yakalanan Ela ve Ozan ne yapacak?

Hayattan kopan Ediz karaca ve süpriz yumurta gibi hayatına giren Mavera sadece mavera kendi hakkında tek bildiği şey adı olan mavera... Sokaklarda büyümüş iki çocuğun hikayesi... Aralarındaki yaş farkı onlara engel olacak mı? Tüm dünya bize karşıydı bizde birbirimize karşıydık her türlü imkânsızdık...

Yıllarca Mizan Malikanesine sıkışıp kalmış Lila Mizan, onu duvarlar arasına sıkıştıran babasının gittiğini ve çarpıp durduğu duvarlardan çıkarılacağını öğrenir. On sekiz yıl boyunca tek bildiği bir evken on sekizinden sonra adım attığı hayatın farklılığıyla nereye savrulacağını bilemez. Bilinmezler içinde insanları, yaşantıları, hayatları yeni yeni öğrenen Lila Mizan, taşındığı Kaleli Malikanesinde bir bilinmezle daha karşılaşır; Gurur Aral Kaleli. ——— Ben bilmiyordum. Yaşım, yaşadıklarım yahut kişiliğimle ilgili değildi bu. Bilmiyordum. Kim olduğumu, kimden geldiğimi ve nerede olduğumu bilmiyordum. İsmim vardı bir tek, Lila. Lila Mizan. Buydum, bu kadardım. O kadar ki şu an karşımda gördüğüm adam bana babamın gittiğini söylerken bile hiçbir şey bilmiyordum. "Baban gitti, Lila." ——— *Bu kitapta adı geçen hiçbir kurum, kuruluş gerçeği yansıtmamaktadır; tamamen hayal ürünüdür. Kısım kısım görülen hak ve hukuk eşitliğinin kusursuzluğundan da anlaşılmaktadır.

"BÖRÜ: GÖLGENİN PEŞİNDE" Bir asker… Bir görev… Ve kayıp anılarla dolu bir genç kız… Mert Ali, nam-ı diğer Börü, Adana’nın eski mahallelerinden birinde sıradan bir tamirci gibi yaşamaya başlar. Ama onun asıl görevi bambaşkadır: Koruması gereken kişi, çocukken kaçırılıp kimliği silinmiş bir kızdır. Feride… Sessiz, sakin ve kırılgan görünen Feride, aslında karanlık bir geçmişin içine hapsedilmiş, kendi gerçeğinden bihaber biri. Ama her şey bir su damlasıyla değişecek. Zihnindeki kopuk anılar yavaş yavaş gün yüzüne çıkarken, Börü de kendi sadakatiyle yüzleşmek zorunda kalacak. Biri geçmişini bulmaya çalışıyor… Diğeri geleceğini korumaya… Ama bir mahalleye sığmayacak kadar büyük bir savaş kapıda. Gerçekler suyun altında mı kalacak, yoksa gün yüzüne mi çıkacak?

"Vatanın için aşkından da vazgeçer misin Özdemir" Yıllar sonra hiç tanımadığı ailesini görev icabı geldiği şehirde bulan İnci`nin, işi ve ailesi arasında ki ikilemine birde aynı şehirde tanıştığı Üsteğmen Yusuf Asaf Özdemir katılmıştır. İnci`nin kafası iki hayat arasında bölünürken yapacağı seçim ya hayatını tamamen değiştirecek ya da kaldığı yerden devam ettirecektir. Tüm hakları saklıdır.

Yeni jayatım başlıyor

*bölümler çok kısadır, bilginize. Sıkılmazsınız uzun değil* Esir düşen bir Türk askeri. 6 ay sonra kurtarılır. Görevine devam eden başarılı asker, özel bir time alınır. Timinin komutanı olan asker, timinde ki yardımcı komutan ile çok iyi anlaşamaz. Bu düşmanlık eskiye dayanır... BU KİTAP TAMAMEN KURGUDUR. HERŞEY YAZARIN HAYAL GÜCÜNE BAĞLIDIR. Kitaptan herhangi bir alıntı, söz, cümle (ç)almayın. Kitap kapağı bana aittir. KİTAPTA GEÇEN İSİMLERİ ALMAYIN LÜTFEN! YAYINLANMA TARİHİ: 24/12/2024

Kocası Uygar`ı istihbarata ihanet ettiği için tutuklatan Yakut, yıllar sonra tekrar karşılaştıklarında ondan nefret etmenin ve onu sevmenin arasında, farklı duygular yaşamaya başlar.

Dünya liderlerinin barışı ve adaleti sağlamak için kurduğu ama paravanın arkasında kanlı ihanetlerin döndüğü uluslararası bir örgüt... Herkes kendin ülkesinin derdine düşecekti daha kötüsü herkes kendi derdine düşecekti bu yüzden gizli bir 3.dünya savaşı başlamıştı ama kimsenin haberi yoktu silahlar ateşlenmiyordu belki ama tam bir sinir savaşı ve yıpratma harekâtıydı.En çok kadınlar ve çocuklar etkilenmişti bundan Karaca da bunlardan biriydi anne karnında başlamıştı işkence görmeye bütün ailesi dağılmıştı,tam yaşama sebebini bulduğu anda doğumunun bile bu örgütün kanlı bir planı olduğunu öğrendi ismi,yaşadığı yer,yaptığı iş ve yürüdüğü yollar bile önceden hazırlanmış bir planın parçasıydı o kendini karanlık gerçekleri aydınlatmak için yakmak isterken,o kendinin menfaat savaşında toprağa gömülmüş bir mayın olduğunu öğrendi...

17 yaşındaki Asena ailesini kayb ettikten sonra uzak bir akrabasının yanına taşınır. 3cü günde akrabalarının KARADAĞ Aşiretine olan borcu yüzünden eve baskın yapılır. Asenayı borcu kapatmak onlara verirler. Bu ise ailesinin karanlık işleriyle uğraşmak istemez ve asker olur. Ailesini çökertmek için MİT’ e girer. Asena ise onun hayatına bomba gibi düşer.

Komiser Asiye’nin hayatı, bir gece ansızın yapılan baskınla altüst olur. Evinde bulunan uyuşturucu paketleri, onu işlemediği bir suçtan sorumlu tutar. Yıllardır omuz omuza çalıştığı meslektaşları bile masumiyetine inanmaz. Suçsuz olduğunu anlatmaya çalışsa da yargının acımasız hükmüyle karşı karşıya kalır: 15 yıl hapis cezası. Bir yılını cezaevinde geçirdikten sonra, İstanbul’daki zengin kuzeninin kefaletiyle serbest kalan Asiye, geride bıraktığı Şırnak’tan ayrılır ve Hakkari’de yeni bir hayata adım atar. Devlete ve teşkilata kırgın olsa da, bağlılığından asla vazgeçmez. Mesleği elinden alınmış bir eski komiser olarak intikam yerine yaralarını sarmayı seçer. Artık bir eczacı olarak kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır. Fakat geçmiş, Asiye’nin peşini bırakmaz. Eski silah arkadaşları bir yıl sonra yeniden karşısına çıkar. Kırgınlık ve hayal kırıklığıyla dolu Asiye, bu yüzleşmede nasıl bir yol izleyecek? Adaletin, dostluğun ve sadakatin sınandığı bu hikayede Asiye’nin hakkettiği adaleti arama çabası, okurları derinden etkileyecek.

İstanbul’un karanlık sokaklarında namı Kara Sessiz olarak yayılan Azra, mafyaların korkulu rüyası, polis teşkilatının ise yakalayamadığı efsanevi bir kanun kaçağıdır. Bir gece polisten kaçarken sığındığı malikane, onu kaderiyle yüzleştirir. Malikanenin sahibi Hazar, iç mimar kimliğiyle tanınsa da aslında bir istihbaratçıdır. Azra’nın kalbi, tehlikeli bir oyunun tam ortasında Hazar’a tutulur. Ancak bu aşk, Azra’yı hiç beklemediği bir sona sürükler: Hazar’ın ölüm haberi. İntikam ve vatan sevdasıyla yeniden doğan Azra, Kara Sessiz kimliğini geride bırakıp Akıncı Kız olarak ortaya çıkar. Artık istihbarat teşkilatının bir mensubu olan Azra, hem Hazar’ın katillerinin peşine düşer hem de yeraltı dünyasına karşı amansız bir mücadeleye girişir. Hazar gerçekten öldü mü? Azra, sevdiği adamın intikamını alabilecek mi? Bu, fedakarlık ve intikam dolu bir kahramanlık öyküsü… Efsanevi öykü başlıyor!

Küçük yaşta tanışan ve zamanla birbirine tutulan iki masum çocuğun hikayesi yolları acıyla ayrılcak, son bulacak nasıl yeniden bir araya gelecekler kim bilir. Adamın hayali için hayalini bir kenara atan bir kadın, o kadın için herşeyi yapacak bir adam ve onu unutmak zorunda kalan bir adam ve minik bir bebek... Bu hikaye yağmura aşık olanlara gelsin denizi özgürlük görenlere... 💙 UYARIII Bitti ilk biten yolculuğum iyiki yazmışım. Mavişi bir anda çok kötü olduğum bir anda yazdım. Uzun uzun bölümler, yazım ve noktalamaya, mantığa bakmadan sadece içimi dökmek için yazdığım bir kurguydu umarım buna göre okur ve keyif alırsınız isteklere bağlı birkaç özel bölüm yazmayı düşünüyorum onları özleyeceğim...

O, bir hayalet kadar görünmez, bir yılan kadar tehlikeliydi. Kimsenin kimliğini bilmediği, derin devletin en gizli casusu Murat, yıllardır ülkesinin güvenliği için en karanlık gölgelerde çalışıyordu. Çocuk yaşta ailesiz kalıp devletin himayesinde büyüyen Murat, vatanına olan bağlılığı ve olağanüstü zekâsıyla derin devletin en güvenilir istihbaratçılarından biri haline gelmişti. Ancak onun yaşamı, yalnızca bir görevden ibaretti. Şimdi ise Murat, İstanbul`un en karanlık yeraltı örgütlerinden birine sızarak ölümle burun buruna bir görevi yerine getiriyor. Silah kaçakçılığı yapan acımasız mafya lideri Rıza Baba`nın güvenini kazanmış, teşkilata önemli bilgiler sızdırarak örgütün planlarını altüst etmeyi başarmıştı. Ancak yeraltının kuralları acımasızdır; en ufak bir hata Murat`ın hayatına mal olabilirdi. Üstelik mafya içinde giderek artan şüpheler, onu açığa çıkarmak için fırsat kolluyordu. Murat’ın hem düşmanlarını alt etmek hem de kendini korumak için zekâsını ve hayaletvari yeteneklerini kullanması gerekecekti. Ancak bu tehlikeli yolculukta yalnızca düşmanlarına değil, kendi içinde taşıdığı karanlığa da karşı savaş vermeliydi. Gölgelerde yürürken dost ile düşmanı birbirinden ayırmak giderek zorlaşacaktı. Bir casusun kimliği ne kadar saklı kalabilir? Sadakat ve ihanet arasındaki ince çizgide Murat, vatanı için her şeyi riske atarken kendini de bir ölüm kalım savaşının içinde bulacak. "Hayalet: Gölgelerde Yürüyen Casus", tehlike, ihanet ve sadakatin iç içe geçtiği, nefes kesen bir casusluk hikâyesi.

(Final oldu) İstihbaratta gizli görevde olan Ali Haydar ve babasını aynı uğurda kaybetmiş Nazenin`in aile apartmanında geçen aksiyon dolu aşk hikayesi 💌 ~Adam sır küpüydü, kadınsa sabır... Adamın sırrı kadının sabrına mağlup olmamalıydı. Fakat hayat bu ya hep olmaması gereken olurdu. ♟️

Bebeğini kaybetmişti kanlar içindeydi bulunduğunda . Kocası arabasında sehit edilmişti . Kocasının defalarca aldattığı kadındı Tek kalemde sildiği kocası ve işi Yeniden Kalede olma vaktiydi kadının Sena’nın Asena olma vaktiydi

Ankara`da meydana gelen terör saldırısı sonucu istihbaratçı Leyla Altay kızını kaybeder ve bu saldırının ardındaki kişileri yakalamak için gizli göreve gönderilir. Üsteğmen Ömer Akıncı Ankara`daki patlamadan yaralı olarak kurtulur ve iyileştiğinnde istediği ilk şey kurtaramadığı o küçük kız için intikamdır. Leyla ve Ömer birbirlerinden habersiz aynı iş için görevlendirilirler.

Bir zamanlar içince olduğu hayattan annesi ile kaçan bir kızın. Hayatına giren bir adam ile geçmişine dönüşü. Şiddet ögeleri bulunmaktadır!!! dayanmayanlar okumasın!

Milli istihbarat teşkilatının hayaleti Uğur Alp Aktuğ ve hikayesi

Zaafları kullanılarak suçların asıl adı olan yer altına tutsak edilen kimsesiz bir kadın ve yer altının sonunu getirmek için kendisini adayan bir komiserin... Hayır, başkomiserin yüreklerinin birbiri için atması...

Vatanın üzerine sis çöktüğünde inlerine çekilirdi çakallar sessizce. Uyumazlardı, korkuyla titrerlerdi. Çünkü bilirlerdi, şimdi kurdun uluma vaktiydi. İhtiras ve İhtiraz. Birisi kafaya bir silah dayardı, diğeri o silahı çekmek için uğraşırdı. Söz konusu vatan olunca herkes bir kan, bir ten ve bir beden olurdu. İçteki düşmanın bile dostun olurdu. Senin kalbine nefret tohumları ekenler, vatan deyince tohumların kökünü kuruturdu. Damarlarında dolaşan kan Türk kanıysa, şanslısındır. O kan damarında coşar, deli cesaretini Türk`e o kan verir. Damarlarında dolaşan kan, terörün kanıysa işte o zaman vay haline. Çünkü Türk, deli akan kanıyla, o damarı kurutur. Hatta kurutmakla kalmaz, yüzünden renk çekilene kadar akıtırdı o kanı. Yavaş yavaş yapardı bunu. Çünkü ölümün, kansızlar için bir kurtuluş olduğunu bilirdi. Zeyrek. Zeki demekti. Uyanık, akıllı, sinsi, bir insanın aklını başından çelen demekti. İşte bu isim bir kansızın, duyduğunda yerinde onu tir tir titretecek isimdi. Adamdan sayılmayacak kansızların, duyduğunda çil yavruları gibi etrafa dağılıp saklandığı isimdi. İhtiras, aşırı güçlü istekti. Bir Türk`ün kanında dolanan tek duyguydu. Onu var eden duyguydu. İhtiraz, korkaklıktı. Kansızların damarında kan yerine akan bir pislikti. Şimdi gece çöktü. Gök girdi Kızıl çıktı. Türk`ün ihtirası bir vatanınaydı bir de albayrağına. Türk`ün ihtirası gönlünde vatandan başka bir şeye var mıydı?

5. Bölüm: Soğuk Hava Deposu Temmuz, 2020