Güneşin altında doğan her hikâye, bazen gölgenin kucağında son bulur. O, sadece bir kadın değildi… Bir anneydi. Gözyaşlarını içine akıtan, evladının üzerine gece gibi çöken bir dağdı. Siyah saçlı, mavi gözlüydü… Kalbinde yangın, kucağında hayat taşıyordu. O ise aşiretin ağası… Sevgiyi bilen ama bir yalana yenik düşen bir adamdı. Ve onların arasında, masum, mavi gözlü, küçük bir kız çocuğu. Kadın sustu… ama suskunluğu çığlık oldu. Sevgiden değil, mecburiyetten kopan bir hikâye bu. Bu bir aşk değil… Bu, bir annenin gücüne yazılmış serzeniş.

Her çığlık sessizlikte yankılanır. Her yara görünmez olsa da izini taşır. Leyla Sezin, karanlık bir evde, babasının gölgesinde yok oluşa sürüklenen genç bir kadındır. Ali Baran Demirkan ise yeraltı dünyasının kurucusu; soğuk, güçlü, ama içinde bir tek kişiye yer açan adamdır. Kader, onları kanla, gözyaşıyla ve hiç bitmeyen bir hesaplaşmayla birleştirir. Bir tokatla başlayan bir hikâye... Bir bakışla değişen bir hayat... Aşkın, şiddetin ve sadakatin sınandığı bu dünyada, herkesin bir sırrı, herkesin bir kırılma noktası vardır. Melisa Demir’in kaleminden; duyguların nefes kesen bir hikâyeye dönüştüğü, okuyanı hem acıtan hem iyileştiren bir roman: İnci Tozu. +18 sahneler, küfür, argo ve şiddet sahneleri içerir. Ona göre okuyunuz.

Bu topraklarda, sevmek bile vatana dokunur. Her adım, her nefes, her karar bir milleti taşır omuzlarda. Ve bazı insanlar vardır… Doğar doğmaz bu yükü sırtına alır, hiç sorgulamaz. Onlar için ne gece karanlıktır, ne sabah aydınlık. Yalnızca bir görev vardır: Bayrağın dalgalandığı her yerde var olmak. Toprağın her karışında iz bırakmak. Milletin canı yanmasın diye kendi canını hiçe saymak. “Ya İstiklal Ya Ölüm” bir kahramanlık gösterisi değildir… Sessizce nöbet tutan, dağlarda iz süren, emir geldiğinde hiç düşünmeden yürüyenlerin romanıdır. Kiminin adı bilinmez… Kiminin mezarı bile yoktur. Ama bu topraklar, onların ayak izleriyle doludur. Ve bu millet, onların kalbiyle ayaktadır. Bu kitap, silah değil yemin taşıyanlara… Sevdayı değil, vatanı namus bilenlere yazılmıştır. Çünkü bazı aşklar haykırılmaz. Yaşanır. Sessizce. Göğsün tam ortasında. Bu kitap da ağır unsurlar hayal ürünü ve gerçek hayattan alıntılar vardır. Kan vahşet gibi unsurları barındırmaktadır. Ona göre okuyunuz.

Doğunun sert topraklarında hüküm süren kanlı bir oyun... Bir kız kardeşin kaçırılmasıyla başlayan berdel, iki aileyi ölüme ve intikama sürüklüyor. Hazal Karahan... Gücüyle sarsan bir güzellik, cilveli bir gül... Kırılgan ama içinde fırtınalar kopan bir kadın. Sevgiye hasret, zalimlerin gölgesinde yaşam mücadelesi veren bir ruh. Azad Mirzahan... Kimse karşısında duramaz. Korkunun ta kendisi, acımasız ve kudretli bir ağа. Onun sözleri, hayatları biçer; gözleriyle kader çizer. Bir yanda kan, bir yanda umut... Bir yanda acı, diğer yanda aşk... Bu savaşta herkesin kaybedecek bir şeyi var. Ama asla vazgeçmeyen iki yürek, kaderin zincirlerini kırmak için yanıyor. “Kızıl Geline Ağıt”... Kanla yazılan, gözyaşıyla söylenen ve ölümsüzleşen bir destan. Hazır mısınız? Çünkü bu, sonsuza dek unutulmayacak bir mücadele. YETİŞKİN İÇERİK BARINDIRIR TÜM HAKLARI BANA AİTTİR VE SAKLIDIR.