tamamlandı 1h önce tamamlandı
Kayıp
@yurekburkankiz
Okuma
8
Oy
7
Takip
0
Yorum
1
Bölüm
7
Hayat bazen sessiz bir fısıltı gibi başlar, fark etmeden etrafımızdaki sırların içine çekiliriz. Bu roman, sıradan bir gencin gözünden, görünmeyen karanlıkların ve gölgelerin arasındaki mücadeleyi anlatıyor. İçine kapanık bir lise öğrencisinin cesareti ve merakı, onu alışılmışın dışına çıkarır; gerçekler ne kadar karanlık olursa olsun, onları ortaya çıkarmak için verdiği mücadeleyi gözler önüne serer.
Ankara’nın sokaklarından yükselen bu hikaye, sadece bir kayboluşun değil; aynı zamanda umut, dostluk ve adalet arayışının da hikayesidir. Okudukça, bazen sessiz kalanların en büyük kahramanlar olabileceğini hatırlayacaksınız.
Bu yolculukta, karanlık ne kadar derin olursa olsun, ışığın her zaman var olduğunu bilmenizi isterim. Okuyucunun da bu ışığı bulması dileğiyleYoklukla Konuşan Şiirler
Yazan: Ennur
---
Önsöz
Bu kitap, sessizliğin en derin sesiyle yazıldı.
Gidenlerin ardından kalan boşluğun,
Bir mezar taşına sığmayan kelimelerin,
Bir çığlık kadar yankısız kalan yalnızlığın
şiirlerle konuşmaya çalıştığı bir yolculuk bu.
Her mısrada bir yokluk saklı.
Bir kaybın, bir suskun vedanın izi.
Ve her satır, ölümü anlatmasa da
ölüm gibi dokunacak kalbine.
Ben Ennur...
Bu kitapta sana susarak anlattım her şeyi.
Çünkü bazen yokluk,
en çok konuşan şeydir.
---
1. Bölüm – Ölümün Sessizliği
Bu bölüm, ölümün en sessiz yanına odaklanır.
Adı unutulan mezarların, suskunluğun ve yalnızlığın şiirleri...
1. Şiir – Adını Unutan Mezarlar
Toprağa düşen her yaprak,
birinin son nefesidir belki.
Rüzgârın ağladığı her gece,
bir annenin iç çekişi...
Adını unutan mezarlar var,
ne bir taş kalmış başında
ne bir dua, ne bir resim...
Sadece zamanın unuttuğu suskunluk.
Bir çiçek bile çıkmıyor artık,
kurumuş duaların arasında.
Yalnızlık sarıyor soğuk mermeri
ve ben,
bir mezarın önünde kendimi kaybediyorum.
“Kimdi burada yatan?”
diye sorduğumda,
sessizliğin cevabı geliyor:
“Senin gibi biri,
birini çok sevmişti...”
---
2. Bölüm – Gidenlerin Ardından
Geride kalanların yüreğinde açılan boşluğu anlatır.
Sessiz kalabalıkların arasında kaybolan yas, gözyaşı dökülmeyen vedalar ve bir daha asla gelmeyecek olanların izleri...
2. Şiir – Sana Söyleyemediklerim
Gittin...
Ve ben,
bin kelimeyle sustum ardından.
Sana söyleyemediklerimi
şimdi duvarlara fısıldıyorum geceleri.
Gözlerimde kalan son bakışın
hala içimi yakıyor,
sen gittiğinden beri
zaman bile bana küs.
Her sabah,
"Bugün dönmüş olabilir mi?" diye
bir umut kırıntısıyla uyanıyorum
ama senin sesin yok,
senin ayak sesin yok bu evde...
Sana söyleyemediklerim:
“Kal” demekti,
“Gitme” demekti,
“Ben sensiz yaşayamam” demekti.
Ama sen duymadan gittin,
ben söyleyemeden öldüm biraz.
---
3. Şiir – Tabutun Ardından
O gün,
tabutun arkasından yürürken
her adımda biraz daha eksildim.
Çevremde insanlar vardı,
ama hiçbiri sen değildi.
Çiçek taşıyan eller,
senin ellerin kadar sıcak değildi.
Dualar yükseldi göğe,
ben sustum.
Çünkü her dua,
bir vedaydı aslında...
Siyah giydik,
ama renk değil acıydı üzerimizde.
Gözyaşı dökmedim,
çünkü içimdeki deniz taştı zaten.
Ve o gün öğrendim:
Birini mezara koymak kolaymış,
ama onu kalpten çıkarmak...
İmkânsızmış.
---
3. Bölüm – Yoklukta Büyüyen Acı
Zaman geçtikçe azalmayan, aksine büyüyen acılar…
Her şey normale dönüyor gibi görünse de içimizde hiç geçmeyen bir yara var…
4. Şiir – Zaman İyileştirmedi
“Geçer” dediler.
Zamanla unutursun…
Ama ben seni her saniyede daha çok hatırladım.
Acı, geçmedi.
Sadece sessizleşti biraz.
Ama her gece,
yastığa dökülen gözyaşları hâlâ seninle dolu.
Gülmeyi unuttum belki,
ama seni unutamadım.
Sanki kalbim,
bir mezarlık oldu sen gidince...
Her hatıra bir mezar taşı gibi dikildi içime.
Zaman iyileştirmedi.
Sadece alışmayı öğretti.
Ama ben alışmak istemedim hiçbir zaman
sensizliğe.
---
5. Şiir – Her Şey Yerli Yerinde, Sen Hariç
Perdeler aynı,
duvarlar aynı…
Sen yokken bile ev aynı kalıyor.
Ama ben…
Ben hiçbir zaman aynı kalmadım.
Kahve fincanın hâlâ dolabın en üst rafında.
Yatağın bir yanı hep boş.
Sanki sen bir gün dönecekmişsin gibi,
her şeyi yerli yerinde bıraktım.
Her şeyi...
Sen hariç.
Çünkü sen,
geri gelmeyecek kadar uzaksın artık.
Ve ben her sabah,
“Bugün de yok” diyerek başlıyorum hayata.
---
4. Bölüm – Toprağın Altında Kalanlar
Mezarlıklar, toprak, ölümün fiziksel gerçekliği ve sonsuzluğu ile ilgili şiirler…
Gidenin değil, kalanın nasıl çürüdüğünü okuyacaksın.
6. Şiir – Soğuk Toprak
Soğuk bir toprağın altındasın şimdi,
sessizlik sarıyor bedenini…
Benimse içimde
bin çığlık atıyor her gece.
Yıldızlar bile parlak değil artık,
çünkü sen artık gökyüzüne değil,
yerin altına aitsin.
Gözlerimi kapatınca seni görüyorum,
ama gözlerimi açtığımda…
taş bir isim kalıyor geriye.
O mezar taşına bakarken
şunu düşündüm dün gece:
"Bir insanı en çok nereye gömersin?"
Cevabı biliyorum:
“Kendi kalbine.”
---
7. Şiir – Taşlara Fısıldadım
Bugün yine geldim sana.
Mezarının başına çöktüm
ve fısıldadım taşlara.
Adını söyledim yavaşça,
belki bir çiçek duyarda açar dedim.
Sessizlikle konuştum,
toprağı sevdim ellerimle.
Belki sen hissedersin diye…
Gözümde bir damla yaş yoktu,
çünkü içimdeki deniz
çoktan kurumuştu.
Biliyor musun?
Ben artık dua etmiyorum senin için.
Sadece konuşuyorum…
Taşlara, toprağa, rüzgâra…
Çünkü onlar bile benden daha yakındır sana.
---
5. Bölüm – Ruhla Vedalaşmak
Fiziksel kaybın ötesine geçer, ruhla vedalaşmayı anlatır.
Birinin ölse de ruhunun hep yanında kalması gibi…
8. Şiir – Ruhun Gölgesi
Gittin ama gitmedin aslında.
Odada hâlâ sesin yankılanıyor,
bir eşyayı yerinden oynatsam
sanki sen kızacaksın gibi…
Yastığımda terli geceler,
aynada senin silüetin.
Ruhun gölgeme karışmış olmalı…
Çünkü her adımda sen varsın.
Sana vedam bedeninedi.
Ama ruhuna hâlâ sarılıyorum
her uykudan önce.
Ve her sabah uyandığımda
senin olmadığını fark edip
bir kez daha ölüyorum içimden.
---
9. Şiir – Gitmiş Gibisin
Gitmiş gibisin…
Ama bazen pencereye dönüp bakıyorum,
geleceğini biliyormuşum gibi.
Adını söylemiyorum artık yüksek sesle,
ama içimde bir şey
hala seninle konuşuyor.
Belki de o senin ruhun…
Belki ruhlar hiçbir yere gitmez.
Sadece susarlar.
Ve ben, senin sustuğun yerde
sessizce ağlıyorum.
---
6. Bölüm – Hiçliğe Yolculuk
Ölümden sonraki bilinmezliği, yok oluşun karanlığını, insanın “ne olurum?” korkusunu anlatır.
Her şiir, ölümden sonraki “sonsuz sessizliği” dile getirir.
10. Şiir – Hiçliğe Doğru
Bir ışık yok önümde,
bir ses yok arkamda…
Sadece karanlık.
Sonsuz bir geceye yürüyormuşum gibi.
Ne bir dua eşlik ediyor bana,
ne bir insan eli...
Sanki dünya beni unuttu,
gökyüzü bile arkasını döndü.
Hiçliğe doğru yürüyorum.
Ne umut var,
ne de korku…
Sadece içimi kemiren bir bilinmezlik.
Belki de ölüm bu:
Ne uyanmak ne de uyumak,
sadece
yok olmak.
---
11. Şiir – Var mıydım Gerçekten?
Bazen düşünüyorum:
Ya hiç var olmamışsam?
Ya yaşadığım her şey
bir rüyanın içindeki gölgeden ibaretse?
Bir gün herkes unutacak beni.
Resimler silinecek,
anılar kaybolacak...
Ve ben,
bir ismin bile kalmadığı bir hiçlikte
toz olup savrulacağım.
Ölüm bile değil bu,
yok olmak.
Kimsesiz bir boşlukta
hatırlanmayan biri olmak...
Var mıydım gerçekten?
Yoksa sadece
birinin kısa bir anıydım?
---
7. Bölüm – Bir Daha Dönmeyenler
Geri gelmeyecek olanların ardından yazılmış şiirler.
Gerçek vedalar, sessiz ayrılıklar ve kalpte kalan boşluklar...
12. Şiir – Geleceğini Sandım
Her kapı çaldığında
koşarak açtım...
Ya sensen diye.
Her mesaj sesinde
telefonu titreyen ellerim
sadece boşlukla karşılaştı.
Geleceğini sandım.
Bir sabah dönersin,
gözlerime bakarsın sandım.
Ama sen…
Bir daha dönmeyecek kadar gittin.
Ve ben hâlâ
sana bir çorba ısıtacak kadar
delice bekliyorum seni.
---
13. Şiir – Hiç Uğramadın
Ben seni
her sokak başında bekledim.
Her bankta, her durakta...
Ama sen hiçbirine uğramadın.
Zaman geçti,
mevsimler değişti.
Ama senin yokluğun
hep aynı kaldı.
Hiç uğramadın
adını fısıldadığım rüyalara.
Hiç uğramadın
beni öldüren sessizliğe.
Ve ben,
bir daha dönmeyeceğini bile bile
kapıyı açık bıraktım sana.
---
8. Bölüm – Hatıraların Mezarı
Gidenlerden kalan, dokunulmaya kıyamayan hatıralar.
Eşyalar, kokular, küçük detaylar… Acının saklandığı yerler.
14. Şiir – Kokun Dolapta Kaldı
Dolabın kapağını açtım bugün,
kırık bir cesaretle…
Kazağın hâlâ orada.
Kokun… hâlâ orada.
Elimi sürmedim,
kokusunu dağıtırım diye.
Zaten senin yokluğunu
ancak bu koku avutur biraz.
Giden gitti ama
arkasında bıraktığı hava
hala ciğerlerimi yakıyor.
Ve ben,
bir kazakla konuşuyorum artık:
“Neden bu kadar sen kokuyorsun hâlâ?”
---
15. Şiir – Fotoğraflar Yalancıymış
Gülümsüyorsun o karede,
mutlusun…
Ben de yanındayım.
Ama o an yok artık.
Sen de yoksun.
Fotoğraflar eskimez sanmıştım,
ama sen gidince
onlar da sarardı.
İçindeki neşe,
zamanla ağlayan yüzlere dönüştü.
Baktıkça mutlu olmam gerekirdi belki,
ama ben
her baktığımda
bir veda görüyorum orada.
---
9. Bölüm – Zamanın Silip Götürdükleri
Zamanın acımasızlığı, unutuşun sessizliği, geride kalan anıların yavaş yavaş yok oluşu.
16. Şiir – Eskidi İsmin
Eskiden kalbimde yankılanan ismin,
şimdi sessizliğe karıştı.
Ne biri soruyor adını,
ne biri hatırlıyor seni artık.
Bir zamanlar her duvarda yankılanan
o iki hece…
Artık bir çocuğun adı bile değil belki.
Zaman aldı seni benden.
İlk önce sesini götürdü,
sonra yüzünü…
En son,
hatırlama cesaretimi.