--- "Bir Yabancı Gibi" Ahu, hayatını zor koşullar altında Rusya`da geçiren, annesi Melek`in fedakarlıklarıyla büyüyen bir genç kız.Annesinin ailesi tarafından reddedilmesi ve babasının isteksizliğiyle başlayan hayat yolculuğu, Ahu`yu bir yabancı gibi hissettirse de Melek`in sevgisiyle güçlü kalmasını sağlamıştır. Lise çağlarına geldiğinde, zorunlu olarak Türkiye`ye dönen Melek ve Ahu, yeni bir hayat kurma ümidiyle geçmişin gölgelerinden sıyrılmaya çalışırlar. Türk Harp Lisesi`nin yakınlarında, Ahu`nun hayatına giren Bartu ise, Ahu`nun karanlık geçmişine karşı bir ışık olabilir mi? Kalbinin derinliklerindeki travmalar ve Bartu ile ilişkisi Ahu`nun geleceğini nasıl şekillendirecek? Ahu, geçmişin izleriyle yüzleşip, gerçek aşkı bulabilecek mi?--- "Bir Yabancı Gibi" Ahu, hayatını zor koşullar altında Rusya`da geçiren, annesi Melek`in fedakarlıklarıyla büyüyen bir genç kız.Annesinin ailesi tarafından reddedilmesi ve babasının isteksizliğiyle başlayan hayat yolculuğu, Ahu`yu bir yabancı gibi hissettirse de Melek`in sevgisiyle güçlü kalmasını sağlamıştır. Lise çağlarına geldiğinde, zorunlu olarak Türkiye`ye dönen Melek ve Ahu, yeni bir hayat kurma ümidiyle geçmişin gölgelerinden sıyrılmaya çalışırlar. Türk Harp Lisesi`nin yakınlarında, Ahu`nun hayatına giren Bartu ise, Ahu`nun karanlık geçmişine karşı bir ışık olabilir mi? Kalbinin derinliklerindeki travmalar ve Bartu ile ilişkisi Ahu`nun geleceğini nasıl şekillendirecek? Ahu, geçmişin izleriyle yüzleşip, gerçek aşkı bulabilecek mi?

“Bazı kahveler unutulmaz. Bazı insanlar ise... hep kalır.” İstanbul’un arka sokaklarında gizlenmiş, adı pek bilinmeyen küçük bir kafe var. Her masası ayrı bir hikâyeye, her fincanı unutulmuş bir aşka ev sahipliği yapmış. Ama içlerinden biri… en çok iz bırakanıydı. Defne, yıllar sonra Tarçın Kahvesi’nin cam kenarındaki köşe masasına yeniden oturduğunda, sadece bir fincan kahveyle değil, geçmişiyle de yüzleşeceğini bilmiyordu. Çünkü o masa, on yıl önce ilk kez Kerem’le göz göze geldikleri yerdi. Ve o kahve… onlara özeldi. Tarçın kokulu, sıcacık ve biraz da yarım kalmıştı. Şimdi, yıllar sonra Kerem yeniden karşısında. Aynı masa. Aynı kahve. Ama çok şey eksik. Ve belki de bazı sırlar hâlâ o masada saklı… "Tarçın Kahvesi", yalnızca iki insanın değil, bir mekânın da tanık olduğu bir aşkı anlatıyor. İçinde tarçın kokusu, ilkbahar ışıkları ve geçmişte kalan cevapsız sorular var. İlk buluşmaların heyecanı, beklenmedik ayrılıkların sessizliği ve bir fincana sığan büyük bir hikâye… Çünkü bazı yerler sadece kahve değil, kalp de servis eder. Ve bazı aşklar… sadece bir kez yaşanır.

Soğuk sonbahar rüzgarlarıyla titreyen okul koridorlarında bir sır fısıldanıyor. Beş öğrenci, birbirinden farklı hayatlar sürerken, bir gecede aynı sırrın gölgesinde buluşurlar. Görünmeyen bağlar, çözülemeyen gizemler ve karanlık geçmiş… Her biri kendi hayatından kaçarken, bu okulda saklanan bir şey onlara yaklaşmaktadır. Ve bazı sırlar, gömüldüğü yerde kalmaz. Peki, sır seni de içine çekecek mi?

Sürekli okul değiştirmek zorunda kalan naz 11.sınıfta yeni bir okula başlar ve orada mert ve miraçla tanışır Mert: kabadayı gibi duran, tatlı, nazik, sıcakkanlı, iddialı, kumral, yeşil gözlü Miraç: çalışkan, nazik, soğukkanlı, anlayışlı, sabırlı, kahverengi saçlı ve gözlü Naz: tatlı, sempatik, sıcakkanlı, nazik, şefkatli, duygusal, hevesli, kızıl saçlı, yeşil gözlü

Okyanus Arin Karaduman babasının kumar borcu yüzünden bir adama satılır. Satıldığı o adam Aras Vural Saygının ezeli düşmanı üvey babasıdır. Aras , Ayazın sevdiği Adeni kurtarmak için depoya gider ve orada Okyanusla karşılaşır. Bu ikilimiz sırlarla dolu geçmişlerle ve bir o kadar aksiyonlu hayatlarında aşkı yaşayabilecekler mi?

Aslında bu 15 yaşındaki sinir hastası olan arkadaşları çok iyi olmayan daha doğrusu iyi olmayan fakat bir olay karşısında başka sınıftan üvey abisini bulacağı Lara nın aklının ucundan bile geçmezdi... Arkadaşlarının ve abisinin ona her zaman söylediği söz "Yine de devam et. ".... İyi okumalarr

KÜLDEN DOĞAN,ATEŞE AİTTİR. Biri savcı… Düzenin içinde ama kalbiyle savaşan. Diğeri Karadenizli bir iş adamı… Sessiz sert, söz konusu sevdasıysa yeri göğü oynatacak kadar gözü kara. İkisi de Karadeniz’in asi dalgaları gibi… İnatçı, tutkulu, hırçın ama vazgeçemeyecek kadar gerçek. Bu hikâyede sadece aşk yok. Adalet var… gurur var… geçmişin gölgesi ve geleceğin umudu var. Sessiz bir gülüşün ardına saklanan yorgunluklar, ve göz göze geldiğinde susmayı öğrenen iki yürek… Yeşil Vadi bir aşkın değil, iki güçlü karakterin birbirine çarpıp birlikte büyüdüğü bir yolculuk. Karadeniz hırçınsa onlar da öyle. Ama unutmamak gerek… Toprak ne kadar sert olursa olsun, vadi her zaman yeşerir. +20 unsurlar barındıran bir kitaptır.

“Bazen en derin bağ, yüzünü hiç görmediğin birinin sesiyle kurulur.” Bu bir aşk hikayesi değil… sadece bir aşk hikayesi değil. Bu, bir kadının sessizlikten geçip kendini bulma hikayesi. Bir kahverengi ekranın ardında, kelimelerle sarılan iki yalnız ruhun, kırılganlıklarını fısıltılarla onardığı, adı olmayan bir buluşmanın izleri… Ela’nın dünyası, suskun ama doluydu. Kelimelere mesafeli, renklere tutunarak yaşıyordu. Ve bir sabah, sıradan bir dijital uygulamada başlayan sıradışı bir sohbetle, kalbindeki duvarların çatladığını fark etti. BrownChat... Adı basit ama taşıdığı anlam ağırdı. İçinde kahverenginin tüm tonları vardı: Yalnızlık, huzur, geçmiş, yara, umut. Ve o kahverengi temanın altında, bir yabancı çıktı karşısına: Ne fotoğraf istedi, ne ses. Sadece yazdı. Sadece anladı. Bu hikâye, zamansız bir bağın, renkler üzerinden anlatılan bir aşkla şekillendiği bir dijital günlük. İsimsiz, yüzsüz ama sahici. Gerçek dünya çok gürültülüyken, sessizce büyüyen bir yakınlığın hikayesi… Kahverenginin her tonunda biraz kalp var. Ve belki de aşk, en çok burada, kelimelerin arasında gizlidir.

Yeraltı dövüşlerinin kirli ve acımasız dünyasına adım atan genç bir doktor, Arda, kendisini "Riot" lakaplı yeraltı boksörü Kaan’a emanet edilmiş halde bulur. İlk karşılaşmalarında bile aralarındaki gerilim, sadece fiziksel değil, psikolojik bir savaşa dönüşür. Arda’nın titreyen elleriyle Kaan’ın yaralarını dikmesi, aralarındaki ilk temas olur. Ama bu temas, bir tedaviden çok bir tehdit gibidir. Kaan’ın sessiz karizması, gözlerindeki karanlık ve dilinin zehri, Arda’nın iç dünyasında çürümeye başlamış bir şeyleri harekete geçirir. Ve o an Arda anlar: Bu sadece bir dövüşçü değil… Bu, yavaş yavaş içinde patlayacak bir darbedir.

Bir kişinin yanlışlıkla nefret ettiği kişiye gönderdiği mesajın ardından gelişen komik ve romantik anlar. Belki de yanlışlıkla atan mesaj bir aşk hikayesinin başlangıcı olabilir.

Neden böyle bir şey yapıyorum, benim fikrim sormadın bile? " Alayla gülüp hemen cevap verdi. "Sence senin fikirlerin önemli mi küçük kızım " 

Babam ve annemin işleri nedeniyle Fransa`dan Türkiye`ye taşınmak zorunda kaldık ama sadice 2 sene bu zaman aralığı benim hayatımın dönüm joktalarından birisi olucak...

12 burcun mesajlaştığı bir WhatsApp gurubu düşünün {Kızlar=Aslan Yengeç Yay Balık Terazi Akrep} {Erkekler=Koç Boğa İkizler Oğlak Kova Başak}

Lee Minho karşısına hem işini iyi yapabilen ve yanında ona çalışabilen birini arıyordur ama kimse diğer isteklerini bilmiyordur. Aslında hem stajyer alıp onu fiziğine göre değerlenirirken seçilen kişiler başarısız olunca vazgeçecekken son dakika bu işe çok ihtiyacı olan Han Jisung ile karşılaşınca işler tamamen alt üst olur... Çünkü Minho Han`ın fiziğine tutulmuştur.

YALNIZLIK MEVSİMİ Yalnızlığın içinde umudunu kaybetmiş bir Firuze. Annesi ile yeni bir hayata adım atmak için önlerine müthiş bir ölüm haberi çıkar. Gördüğü şiddetten, işkenceden dolayı sosyalleşemeyen Firuze, yemekhane de üst üste yaşadığı durum karşısında hiç beklemediği bir şekilde korunur. Karşısında ki adamı ilk defa görmez ama çok şaşırır. Onunla alay etmeyen, vücudu hakkında bel altı yorumlara maruz bırakmayan bir adam, bütün bunları yapan genç erkeklere karşı onu korur. Orada o adamdan, hayatını değiştirecek lakin farkında bile olmadığı bir teklif alır. Sadece başı sıkıştığında mı onun yanına gidecekti? Sadece arkadaş mı olacaklardı? Gerçi ikisi çok farklı dünyaların insanlarıydı, değil mi?

“Bir gece kalalım dedik… Sadece bir gece… Kahkahalarla başlayıp, çığlıklara dönen bir oyundu bu. Biz beş kişiydik: Biri her şeyi şakaya vuran bir kahkaha, Biri ağzı bozuk ama kalbi tertemiz bir isyan, Biri aklına güvenen bir bilge, Biri ne olursa olsun gözümüzün içine bakan bir lider, Ve ben… Sadece hisleriyle hareket eden, yanlış zamanlara fazla güvenen bir kalp... O gece… okula kilitlendik sanmıştık. Meğer biz çoktan tuzağa düşmüştük. Bu, sıradan bir `okulda mahsur kaldık` hikayesi değil. Bu, güvenin kırıldığı, dostluğun sınandığı, içimizde sakladığımız karanlıkla yüzleştiğimiz bir gece vardiyası... Kapılar kapandı. Ve hiçbirimiz aynı kişi olarak çıkamadık."

Bir yer düşünün. Kapkaranlık. Sessiz. Ses çıkaran oyunu kaybeder. 9 üvey kardeş sessizliklerinin yanında hala küçük umut kıtıntısına dayanıp hayata tutunmaya çalışıyorlar. Herkesin sesinde sessizliklerine mahkum ediliyorlar. Herkesin sessizliğinde fısıltılarına muhtaç kalıyorlar.

Bu benim yazdığım kitap değildir yazarı=Şule Yüksel Şenler kitap türü seçinlerde olmadığı için söylim=Türk Roman-öykü

05*********:alo Güliz gelen kalın tok erkek sesi ile telefonu kulağından uzaklaştırıp ekrana baktı fakat ekran artık tamamı ıle siyahlaşmıştı acaba ses yeri de mi bozuldu diye düşünmeden edemedi kendi kendine düşüncelere dalınca karşıdan gelen sinirli kalın ses ıle yerinden sıçradı 05*********: alo diyorum duymuyor musun lan !!! Karşıda ki kişinin Elif olmadığını tahmin edıyordu fakat Emin olmak için tekrar sordu Güliz: alo elif sen misin? 05*********:ordan bakınca elife benzer sesim mi var dalga mı geçiyorsun sen benim ile sen kimsin !! Yükselen ses ile tekrar yerinden sıçrayan güliz hem korku ile hemde bu kadar kaba olması sinirini bozmuştu sinirlerine hakim olamayıp ve güm yorgunluğu ile bir anda o da sesini yükselterek “Asıl siz kimsiniz ve benim ile bu kadar kaba konuşma hakını kim veriyor size bir yanlış anlaşılma oldu ben değilim deyip kapatabilirsiniz neden bağırıp çağırıyorsunuz !” Diyerek karşıdan cevap beklemişti 05*********: ben kimim öyle mi ben kimim Güliz: adamın cümleyi soğuk bir Ses ile tekrar etmesinden o kadar çok korkmuştu ki Arkadan gelen sese kulak kesildi Güliz “ Abi bunla işimiz bitti napalım “ Neyle işi işi bitmişti bu kimdi neler oluyor gece gece diye kendi kendine sorulara boğulmuştu “Geliyorum birazdan az bir işim var” dedi adam sesinin tınısında ki aynı soğukluk ile Evin pencerelerine bakıyordu Güliz sanki bir anda içeri girecekmiş gibiydi karşısında ki adam . Gece gece neye bulaştığını farkında bile değildi halbuki

Para karşılığı hackerlık yapan Ilgaz `a ,bir gün bir iş fırsatı gelir .Ama olaylar unutduğu gibi olmaz çünkü karşısında ünlü bir Twich yazıcısı olan Kaya Özay vardır . Hadi hayırlı uğurlu olsun 🙏🥰😘 Bu kitapta olan olaylar kurum ve kuruluşlar asılsızdır .Hepsi tamamen bir hayal ürünüdür .

Ayda, hayatı boyunca annesinin gölgesinde sessizleşmiş kendi duygularını bile bastırarak yaşamak zorunda kalmıştır. Sessizlik onun en güvenli alanıdır.

Ecenin bilinmeyen bir siteden bulduğu tamirici numarasına yazar ve olaylar başlar Kitabımda asla dram olmayacak gerekti kadar olcak biz eğlenceli bir yazarizz.

Aşk asker rize kürşat ilkim

“Bir numara… Bir mesaj… Ve kurşun gibi kelimeler.” Lina, ölüm döşeğinde bir hastane odasında zamanı sayan genç bir kız. Geriye sayan bir kalbin içinde, ileriye dair hiçbir hayal kalmamışken... bir gece rastgele bir numaraya mesaj atar: “Merhaba. Yaşamak sıkıcı. Ölüyor musun?” Ve o mesaj cevap alır. Cevabın ardında ise biri vardır... soğuk, mesafeli ve fazlasıyla tehlikeli. Adını bile bilmediği bu yabancı, aslında bir suikastçıdır. Ama Lina bunu bilmez. Sadece gecelerini onunla paylaşır. Mesajlarla. Cümlelerle. Sessizliklerle. Zamanla yabancı, işlediği cinayetlerin detaylarını gizlice mesajlara sızdırır. Lina ise bunları fark eder... ama korkmak yerine, ona oyunlu cevaplar vermeye başlar. Aralarındaki bağ, bir ölümle diğer ölüm arasında sıkışır. Suikastçı, vicdanı ve merhametiyle savaşırken… Lina, yabancının karanlığında hayatı yeniden tatmaya başlar. İki yabancı. İki kader. Ve sessizce büyüyen bir bağ. ❝ Bazen en ölümcül kelime, "yaşıyorum" demektir. ❞

“Bazı kahveler unutulmaz. Bazı insanlar ise... hep kalır.” İstanbul’un arka sokaklarında gizlenmiş, adı pek bilinmeyen küçük bir kafe var. Her masası ayrı bir hikâyeye, her fincanı unutulmuş bir aşka ev sahipliği yapmış. Ama içlerinden biri… en çok iz bırakanıydı. Defne, yıllar sonra Tarçın Kahvesi’nin cam kenarındaki köşe masasına yeniden oturduğunda, sadece bir fincan kahveyle değil, geçmişiyle de yüzleşeceğini bilmiyordu. Çünkü o masa, on yıl önce ilk kez Kerem’le göz göze geldikleri yerdi. Ve o kahve… onlara özeldi. Tarçın kokulu, sıcacık ve biraz da yarım kalmıştı. Şimdi, yıllar sonra Kerem yeniden karşısında. Aynı masa. Aynı kahve. Ama çok şey eksik. Ve belki de bazı sırlar hâlâ o masada saklı… "Tarçın Kahvesi", yalnızca iki insanın değil, bir mekânın da tanık olduğu bir aşkı anlatıyor. İçinde tarçın kokusu, ilkbahar ışıkları ve geçmişte kalan cevapsız sorular var. İlk buluşmaların heyecanı, beklenmedik ayrılıkların sessizliği ve bir fincana sığan büyük bir hikâye… Çünkü bazı yerler sadece kahve değil, kalp de servis eder. Ve bazı aşklar… sadece bir kez yaşanır.