Savaşların ve ihanetin ortasındaydım. Ne ihanet edeni ne de savaşı başlatacak kişiyi tahmin edebiliyordum. Peki ben bu savaşı kazanabilecek miydim?

"Evet, bu mutluluk kalbimden taşıyor, Hades`inkine, bana ait olan bir diğer kalbe akıyordu." Hasat Tanrıçası Demeter`in kızı olan Kore, annesinin silik bir kopyası olmaktan sıkılarak bu hayattan bir çıkış yolu ararken bir gün aradığı tam da karşısına çıkar: Ölüler Tanrısı Hades. Hades`le birlikte Ölüler Diyarı`na giden Kore, burada Persephone ismini kullanmaya başlar. Temsil ettiği şeyin, baharın ve yaşamın tam zıttı olan bu yerde özgürlüğün tatlı nektarını tadan Persephone, sanki ilk kez nefes alıyordur.

Minato Ken içine kapanık ve ailesini araba kazasında yitirmiş bir lise öğrencisidir. Yeni yurduna giderken başına beklenmedik olaylar ve gerçeğe sığmayan şeyler olur.

Varoluşun başından bu yana süregelen bir yıldız kehaneti ve kaderlerinden kaçışı olmayan masum ruhlar... Güç yalnızca bir varise kalacak ve onu sonsuz ışıkla lanetleyecek. 9 prens ve bir şifacının gücü Orion`a karşı gelebilir miydi? [KARAKTER SAYISI FAZLALIĞI SEBEBİYLE HİKAYENİN SİZİ BOĞMAMASI İÇİN `Ana Karakterler` BÖLÜMÜNE GÖZ ATARAK OKUMANIZ TAVSİYE EDİLİR.]

Bazı kapılar anahtarla açılmaz. Kasetle başlar, cesaretle geçilir.

Krallığın Renkleriyle Yeniden Doğuş: Neritha`nın Hafıza Savaşı. Neritha Krallığı`nda her hafta değişen renkler ülkenin kaderini belirler. Yeşil haftasında genç Neritha tahta çıkar ve saçlarını keserek yeni bir döneme adım atar. Danışmanı Dareon`dan renklerin anlamlarını öğrenir: yeşil yenilenme, mor bilgelik, kırmızı cesaret, sarı ise neşedir. Ancak en tehlikelisi, halkın hafızasını silen "Unutuş Haftası"dır. Neritha`nın görevi, krallığın hafızasını bu tehditten korumak ve kendi içindeki gücü keşfederek ülkesinin geleceğini kurtarmaktır.

Her şey bir anda oldu. Bir çığlık. Bir silah sesi. Ve geçmişe ait o eski kapı…Tiwanaku. Liora, ailesini kaybettiğinde her şey bitti sanmıştı. Ama kamp gecesi duyduğu silah sesiyle birlikte, bir bilinmezin ortasına düştü — zamanın mı, kaderin mi, kimsenin bilmediği bir geçitten geçti. Ve o andan sonra hiçbir şey aynı kalmadı. Burada insanlar uçuyor. Kanatlı bedenlerle, keskin bakışlarla, gökyüzünde süzülen ırklarla dolu bir dünya: Aerionlar ve Umbreathler. Işıkla karanlık arasında sıkışmış bir savaş var. Ve Liora’nın gözleri, bu dünyanın dengesini bozacak kadar farklı. Kael, sürgüne gönderilmiş, kanatları yakılmış bir yabancı. Sert, suskun, ama Liora gibi kırık. Onu kimse istemiyor. Ama en çok da o, Liora’yı korumak için ortaya çıkıyor. Işık taşı onunla parlıyor. Umbreathler onun peşinde. Aerionlar ise ondan korkuyor. Liora bu dünyayı istemedi. Ama bu dünya, ondan vazgeçmiyor.

Sadece öylesine.

Açıklama bulamadım

O bir şeyi kafasına koyduysa kader bile ona karşı koyamazdı

İki krallık vardı bu iki krallık yıllardır birbirlerine düşmanlardı ve savaş istiyorlardı ama unuttukları bir şey vardı onları durduracak varisleri varisler yıllardır bu savaşa bir dur demek için birini bekliyorlardı o da geldiğinde onları kimse durduramıycaktı...

Hazel ve Lydia, piknik yapmak için gittikleri ormanda gün batımına kadar kalırlar. Ardından eve dönmek için yola çıkarlar, fakat karşılarına çıkan şeyle birlikte ikisinin hayatı tamamen değişir.

Ormanda açılan bir geçit, sıradan bir günü sonsuza dek değiştirir. Cadıların, kurt adamların ve karanlık sırların kol gezdiği Tifani’de, geçmişin unutulmuş prensesi uyanmak üzeredir. Ama kötülük de öyle… Ve bazı gerçekler, hatırlanmak için çok sabırsızdır.

Korkuların kadar varsın bu hayatta. Kaybetme korkusu misal. Sevdiğini değil, kendini. Hiç kimse olma korkusu. Ya da biri olma korkusu.

> Her elementin bir öğrencisi olur… Ama hepsinin bir varisi varsa? Elarya, sıradan bir köyde sıradışı bir eğitimle büyütüldü. Teyzesi, onu görünmeyen bir savaş için yıllarca hazırladı. Ve bir gün, kapısına mühürlü bir mektup bırakıldı: Element Akademisi’ne kabul edilmişti. Ama onu bekleyen sadece dersler değildi. Krallığını, geçmişini ve gerçek gücünü bulmak için; ateşle, suyla, gölgeyle ve ışıkla yüzleşmeliydi. Çünkü Elarya sadece bir öğrenci değil… Kayıp bir krallığın uyanan varisiydi.

Fantastik tarzdaki etkileyici bir serinin ilk kitabı

"Göz yaşları sadece yaşayanlara ait değildir" Amber Lysair, tıp fakültesinde son yılında olan zeki, içine kapanık ve geçmişin yükünü taşıyan bir öğrencidir. Ölüm ve yaşam arasında sıkışan bir kadavrayla yolları bir laboratuvar masasında kesiştiğinde, yalnızca ölüm değil, unutulmuş gerçekler de gün yüzüne çıkar. Caroline`in ruhu, bedenine bağlı kalmıştır. Onu özgür bırakacak tek şey geçmişine ait kayıp bir kolyedir. Ancak yolu bir avcıyla kesiştiğinde kendini bambaşka bir şeyin içinde bulur. Amber, bu uğurda ormanlara, karanlık anılara ve kendi ruhunun derinliklerine yolculuk ederken; kardeşi Joey, gerçek ile hayal arasındaki sınırı çözmeye çalışır. Peki ya sen? Bir gün bir cesedin sana seslendiğini duysan... ne yapardın? WESTRİNGAR ERKEKLERİ SERİSİ #1

"why dont you just let me do this for you, wei ying!"

" ben lan wangji elimde tuttuğum evlilik kemeri ile... yemin ederim." "ben wei weuxian elimde tuttğum evlilik kemeri ile... yemin ederim."

"onca olaydan sonra bile," burnumu çekip devam ettim. "neden yanımda yine sen varsın?" "çünkü senin bir hatan yok. hata bende unuttun mu?"

"hadi ama profesör, bu benim için bebek oyuncağı."

Kendi dünyasın intikam yolculuğuna çıkan Efsu,hiç istemediği ani bir kararı ile elementlerin olduğu bir dünyaya gider. Efsu burada istediklerini yapacak yani savaşacak ve bu dünya ona kalacaktır...

İnsanlık yine bir savaş çıkartmıştı ama bu sefer dünya felakete gitmişti toprak verimsiz oldu, kıtlık ortaya çıktı, insanlar yavralarak dua etti, Tanrısal varlık onları kurtarmaya geldi ama.. insanlar yine hırsına ve açgözlülüğüne yenik düştü.

Beş grup arkadaşın kaldıkları yurdunun etrafında olan ormanda yaşadığı iddia edilen ve insanların etinden beslenen bir canavarın aslında gerçekte kim olduğuna dair yapılan arayış ve ardında ki bir çok sır ve gizem...

Bu evrenin içinde hapsolmak benim için cennet gibiydi. En azından güvendeydim. Tabi burda da ne kadar güvende olacaksam. Her an her yerden bir yaratık çıkabilir. İşte o zaman benim sonum olur.