GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN GÜZELSİN

Bir mafya lideri ile zorla evlendirilirsin

Evlenmeye zorlanmış çaresiz bir kızın(Bige) hayatını anlatıyor.İstediği bölümü bir türlü okuyamaz ve hayatı altüst olur

--- "Harcanan Yetenek: Zaha" — Bir yıldızın sönmeye yüz tutmuş ışığını yeniden parlatma mücadelesi... Fildişi Sahilli yıldız Wilfried Zaha’nın Crystal Palace`tan Galatasaray’a uzanan çalkantılı kariyer yolculuğuna tanıklık etmeye hazır mısınız? Bu kitap, yeteneğiyle dünyayı büyüleyen ancak bir türlü gerçek potansiyeline ulaşamayan bir futbolcunun, yeniden doğuş hikâyesini anlatıyor. Sokaklardan Premier Lig sahalarına, oradan Şampiyonlar Ligi gecelerine uzanan bu serüvende; hayal kırıklıkları, sakatlıklar, transfer dramaları ve Galatasaray’daki tutkulu dönüşüm tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriliyor. Zaha’nın gözünden, dostlarının dilinden ve sahaların içinden anlatılan bu eser; sadece bir futbol kitabı değil, aynı zamanda kaybolan umutların, yeniden filizlenişinin hikâyesi… ---

Bir kadın ayaklarının nasıl üstünde durar?

O gece bir uçurum pisigolog ülküm ve polis Leo arasında bir ölüm çizgisi vardı ya ; o gece ruhlarına bir ölüm koksu sinecekti yada ....o günden sonra hiç bitmeyecek çıkmazlar savaşlar başlayacaktı "ölümle yaşam arasında derinden gelen ,ama imkansız aşk "

İzmir Bornova’da görev yapan iki polis, Elif Atasever ve Güngör Kutlu, zorlu hayat şartlarına ve aile baskılarına rağmen birbirlerine âşık olur. Ancak bu aşk kolay yaşanacak bir hikâye değildir. Karşılaştıkları her engel, onları satrançtaki bir hamle kadar dikkatli olmaya zorlar. Sevgilerini korumak, sürdürmek ve büyütmek için her defasında yeni bir mücadele verirler. Aşkları zamanla bir evliliğe, sıcak bir yuvaya ve iki güzel çocuğa dönüşür: Esma ve Fatih. "Aşk Hamlesi", bir aşkın adım adım nasıl büyüdüğünü, fedakârlıkla nasıl güçlendiğini ve her gün yeniden nasıl seçildiğini anlatan dokunaklı bir hikâye... Çünkü gerçek aşk, kazanmak değil… birlikte oynamayı bilmektir.

İnsanların tek bir maskesi olur ama bazılarının bir değil bin bir tane maskesi vardır.

Zorbalar bazen hep zorba kalmaz

Küç7k kızın mahallede voleybol oynarken nasıl sahaya geçiş yaptığnı anlatıyor (kitab gerçek hayatan esinlenmemiştir)

Duygusuz, sert ve yaralı bir et yığını. Buyum ben. Kimsede bunu değiştiremez

Gizli odanın ortasındaki masaya doğru yürüyordum ama masaya yaklaştığımda.

Merhaba arkadaşlar ben Bugün ilk kitabımi yazicam Nasıl olmuş yorumlara yazın Sizleri çok seviyorum🫶🏻:)

Lora, geçmişinin küllerinden doğmuş genç bir kadındı. Beyaz teni ve ela gözlerinin ardında intikam ateşiyle yanıyordu. Zırhın altında bir savaşçı, kalbinin derinliklerinde ise bir kadındı. Onun yolculuğu; ihanet, aşk ve karanlık sırlarla dolu bir evrende, kendi kaderini yazma mücadelesi…

Sadece eğlence amaçlı yazılmıştır ama yorumlarla cvp yazılacak adamımıza

Bir kralın doğması için önce bir adamın ölmesi gerekirdi...

Didim’in sıcak güneşi altında çocuk yaşta filizlenen iki kuzen, Mümtaz ve Selin’in masum ama yasak bir aşkı vardır. Ailelerinin ve toplumun karşı çıkışına rağmen, yıllar boyunca birbirlerine olan bağlılıkları yıkılmaz. Mümtaz, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nde profesör olurken; Selin, Didim Anadolu Lisesi’nde tarih öğretmeni olarak yaşamını sürdürür. Çocuklukta verilen o “yemin”i unutamayan ikili, yıllar sonra yolları yeniden kesiştiğinde aşklarını evlilikle taçlandırmak için zorluklara göğüs gerer. Engeller, kırgınlıklar ve aile baskılarına rağmen, sevgi ve kararlılıkları sayesinde mutlu bir hayat kurarlar. Hikaye, onların aşklarının ve cesaretlerinin simgesi olarak dünyaya gelen Mustafa Kemal adındaki oğullarıyla son bulur.

Toroslar’ın eteklerinde, Karakeçili bir Yörük obasında doğup büyüyen Zeynep, geleneklerin, inançların ve aile baskısının gölgesinde kendi yolunu çizmeye çalışan güçlü bir genç kadındır. Güney Kore’den Türkiye’ye eğitim için gelen Jihoon, Anadolu’da beklemediği bir sıcaklıkla, başka bir dünyanın kokusuyla ve Zeynep’in yüreğiyle karşılaşır.Diller farklıdır, kültürler apayrı… Ama kalbin dili ortaktır.Zeynep’in imanla örülü dünyası, Jihoon’un iç yolculuğuna yön olur. Bu derin yolculukta Jihoon, sadece bir ülkeyi değil, bir inancı da tanır. Müslüman oluşuyla birlikte artık yeni bir kimlik taşır: Yusuf.Bu yeni hayatın ilk adımı evlilik olur. Zeynep ve Yusuf, Güney Kore’de kurdukları yuvada iki küçük kızlarıyla birlikte, iki kültürün birleştiği; sevgi, inanç ve umutla örülmüş bir hayat inşa ederler.

“Gülüşüm Maskeydi, Sessizliğim Hikayem” Bir kadının gülerken sustuğu, sustukça çoğaldığı satırlara hoş geldin. Aşkı kaybetti, dostluğu sorguladı, ama kendinden hiç vazgeçmedi. Kimi zaman güçlü görünmek için, en zayıf anlarını bile sakladı. Bu kitap; anlatılmayanları, dışarıya gösterilmeyen yüzleri ve içten içe çığlık atan sessizlikleri taşıyor. Çünkü bazen en çok susanlar, en çok şey anlatır.

Sadece biraz hava almak için bahçeye çıkmıştım. Ne ara pirinç tarlasına geldim? Bu kadın da kim?

Yetimhanede büyümekte olan bir kızın bir adam tarafından bir gece alınıp belli sebepler için kullanılması ama en yakın arkadaşı Alp onunpesini asla bırakmayacaktır bu hikayede hayatının askinida bulacaktir ~İyi okumalar~

Ecrin ona tecavüz etmeye çalışan kuzeninden kaçarken, bir depoya girer. Nerden bilebilirdi ki, o sırada büyük bir mafyanın cinayetine şahit olacağını? Ya da ona ilk görüşte aşık olacağını...

Okulda zorbalık gören bir kızın hikayesi "Gerçek hayat hikayesinden uyarlanmıştır"

Hayatımda hep zor şeyler dilemiştim fakat bu sefer bir imkansızı dilemişim.karanlıkta hep yanımda olmasını dilediğim gölge,yanımda değildi çünkü o zaten bir karanlıktı... Belis Acar ünlü bir moda tasarımcısı ve aynı zamanda bir manken.Babası yani Yekta Acar da yer altında herkesin kabusu olan bir mafya ve tek varisi kızı.Ne kadar çok kızını bu işlere bulaştırmak istemese de öldüğü zaman yerine biri geçmesi gerekiyor o da tek çocuğu olan belis.Ya kızını bu işlere bulaştırmak için zorlayacak ya da kızını güvendiği bir mafya ile evlendirip adama kendi yerini devredecek...

Bataklıklar... Sessizliğin ve ürpertinin hüküm sürdüğü, karanlık krallıklar. Bataklık denince, hepimizin içine anlaşılmaz bir korku düşer. Sanki ayaklarımız çamura değil, kendi karanlığımıza saplanır. Ve birden, kendimizi o derin, boğuk sessizlikte buluruz. Ama ya bataklıklar bizden korkuyorsa? Ya bizden kaçanlara sığınak oluyorsa? Ya biz, bataklıklardan daha korkunçsak? Ve bataklıkları, taşıdığımız benlikle bile ürkütüyorsak?.. Belki de bataklık, bizim kötülüklerimizi yutan, onları derinliklerine gömen bir iyilik perisidir. Ve o kötü koku... Bataklığa değil, bize aittir.