[ yalnizlik ] - Etiketin'de Kitap Listesi
devam ediyor 1h önce güncellendi BAĞ
@habibefurkan
Okuma
57
Oy
15
Takip
9
Yorum
3
Bölüm
11
Enna. Kim olduğundan habersiz, hayatının amacını kaybetmiş, acıların yüküyle yaşayan genç bir kız. Calton. "HAYIR" diye bağırıp hırladı. Acıyla kıvranıp dizlerinin üzerine çöktü. Üzerindeki gözleri biliyordu. Kral olmak için her türlü hileye,acımasızlığa ve ahlaksızlığa baş vuracak olan kardeşi Winton. Bir dakika önce Kader eşi, ruh eşi Olivia. Tanrıça Selene sıkıntı ile sert soluk aldı. `Selene` Selene naif ve hoş sesle ismini söyleyenin kim olduğunu biliyordu. Onu görmek veya sesini işitmek nadirdi. Daha önce bir kere duymuştu. Ayağa kalktı ve arkasını döndü. Rüzgâr yine sesini getirdi. "İkinci şans Selene. Enna" dedi. Selene gülümseyerek başını salladı. Doğa çağrısını yapmıştı. Bir elini kaldırdı bir bağ çekti. Diğer elini acıyla inleyen Calton`un göğsünden çekti. Ve iki bağı bir hamlede bağladı. Şimdi oturup tüm sabırla kaderi beklemek vardı.
devam ediyor 3a önce güncellendi Sessizliğin altindakiler
@rose1maryyy
Okuma
135
Oy
31
Takip
14
Yorum
16
Bölüm
2
.Buradaki tüm gözler düsmandı bana,birbirlerine şefkatle bakan ○ gözler beni bulunca koyulaşıp kalbime cam kırığı gibi batıyordu.Alışığım diye yeniden kandırdim kendimi buna inanmak istedim.Oysaki küçük Güz ne kadar uğramıştı insanlar ona böyle bakmasın diye ama yine oluyordu iste onu suçlayıp asla gerçeği sormuyolardi.Sessiz kaldım tüm herşeye rağmen ben buydum işte,ne kadar içimde.yangınlar çıksa da sesimi çıkarıp karşı çıkmadım.Çünkü çok denemişti küçük Güz,inanmadılar ona hiçbir zaman. Zorla öğretti hayat ona,bu dünyaya sadece suçlanmaya gelmişti.Bir gün bu sessizliginde boğulucaktı ve onu kendisi bile kurtaramicakti..
devam ediyor 3a önce güncellendi Nâr
@edaonsal1611
Okuma
129
Oy
26
Takip
4
Yorum
2
Bölüm
18
Uzun uzun izlediğim derin mavi deniz içine çeker misali kendimden geçiriyordu. Derin bir nefes aldım ciğerlerimdeki acıya tuz basar gibi. Elimde sımsıkı tuttuğum küçük şişeye gözlerim kaydı. Yüreğime kaç hançer saplanmıştı benim gül sandığım. Bir bir kurtulmuştum yara izlerimden bu da sonuncusuydu. Koluma geriye doğru esnetip denizin derinliklerine doğru savurdum tüm gücümle elimdeki minyatürü. Ay ışığının aydınlığıyla kendi etrafında oluşan daireleri izledim. Gömülmüştü her şey tıpkı bir ölü gibi. Hoş çakal tüm umutlar hoş çakal büyük aşkım.
tamamlandı 3a önce tamamlandı Boğazın İki Yalnız Kıyısı
@yazarbusrairmak
Okuma
411
Oy
61
Takip
9
Yorum
5
Bölüm
40
FRAGMAN: Bir Kelebeğin Ömrü Kadar Aşk Rüzgar, eski bir sandığın tozlu kapağını araladığında, zamanın fısıltısı duyuldu. İçinden çıkan sararmış bir fotoğraf, genç bir kadının hüzünlü gülümsemesini taşıyordu. Gözlerinde, Boğaz`ın derin sularında kaybolmuş bir aşkın yası vardı. Yanında duran yakışıklı adamın bakışlarında ise, sonsuzluğa uzanan bir sevda... Bu fotoğraf, Asel`in eline geçtiğinde, hayatının rotası beklenmedik bir şekilde değişecekti. Bilmediği bir geçmişin, unutulmuş bir aşkın izleri onu İstanbul`un gizemli sokaklarına sürükleyecekti. Her köşe başında bir sır, her fısıltıda bir ipucu saklıydı. "Boğazın fısıltısını dinle, Asel," diyordu sandıktan çıkan o tek cümle. Ama bu fısıltı, sadece dalgaların sesi miydi? Yoksa yüzyıllık bir aşkın yankısı mı? Asel, bu fısıltının peşine düşerken, kendi kalbinin derinliklerinde de bir arayışa girecekti. Kayıp bir aşkın hikayesi, onun kendi geleceğine ışık tutacaktı. Ama bilmediği bir şey vardı: Aşk, bazen bir kelebeğin ömrü kadar kısaydı ve en güzel anılar bile, acı bir vedayla sonlanabilirdi. İstanbul`un büyülü atmosferinde, geçmişin izlerini sürerken, Asel, aşkın en kırılgan ve en güçlü yanıyla yüzleşecekti. Acı, kayıp, umut ve yeniden doğuş... Hepsi, bu kadim şehrin taşlarına sinmişti. Peki, Asel, bu yarım kalmış aşkın sırrını çözebilecek miydi? Ve en önemlisi, kendi kalbindeki o derin boşluğu doldurabilecek miydi? BİRİNCİ BÖLÜM: Sandığın Sırrı ve Bir Şehrin Çağrısı Asel, dedesinden kalan eski evin tavan arasında, tozlu kutuların arasında kaybolmuştu. Çocukluğunun geçtiği bu ev, şimdi anılarla dolu bir labirent gibiydi. Güneş ışığı, çatının kırık kiremitlerinden süzülerek loş bir aydınlık yaratıyordu. İşte o köşede, diğerlerinden daha eski ve yıpranmış görünen bir sandık ilişti gözüne. Merakına yenik düşerek sandığın kapağını araladı. İçinden çıkanlar, onu bambaşka bir dünyaya taşıdı. Sararmış mektuplar, solmuş çiçekler, bir zamanlar canlı renklerini taşıyan ipek bir mendil... Ve en altta, sedef kakmalı, zarif bir kutu. Kutuyu eline aldığında, içini hafif bir ürperti kapladı. Sanki bu kutu, uzun yıllardır saklanan bir sırrı fısıldıyordu. Kapağını yavaşça açtı. İçinde, az önce fragmanda bahsettiğim o hüzünlü gülümsemeli fotoğraf ve arkasında titrek bir el yazısıyla yazılmış o tek cümle vardı: "Boğazın fısıltısını dinle, Asel." O an, Asel`in hayatı bir dönemece girdi. Bu fotoğraf kimindi? Bu cümle ne anlama geliyordu? Ve neden bu kutu, bunca yıl sonra onun eline geçmişti? İçinde yeşeren yoğun merak duygusu, onu İstanbul`a doğru bir yolculuğa çıkmaya itecekti. Bilmediği bir çağrı, kalbinin derinliklerinden yükseliyordu...
devam ediyor 3h önce güncellendi NASİP OLMALI
@asmindemir35
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
0
Patron ve stajer arasındaki tutkuyu , çekimi ve olayları anlatan bir kitap
Loading...