Şeymanur
@sukunettekelimeler
TAKİP ETTİĞİ KİTAPLAR
devam ediyor 7a önce güncellendi Gölgeler ve Asıllar
@birharfbekcisi
Okuma
443
Oy
62
Takip
60
Yorum
6
Bölüm
4
İri gövdende bir teselli arar gibi; titreyen baş parmağımı usul usul sağa ve sola doğru oynatıyorum. Üzerine sıcak bir damla yaş damlıyor, yüzün bulanık bir acıyla yıkanıyor. Ve ben, görsen kaşlarını çatacağın, çatıp da o içinde gizli bir şefkat barındıran sert sesinle beni ikâz edeceğin bir ıstırap içinde ağlıyorum. "Ölüye ağlanır Betül. Ölüye. Ben gitsem de ölmem ki..."
devam ediyor 2a önce güncellendi Kanlı Motif
@lilyum_cicegi
Okuma
441
Oy
156
Takip
53
Yorum
39
Bölüm
14
Asker ve şifacının saklanmış hikayesi Karanlığın mahzenine hapsedilmiş ruh, bir çiçek ile güneşe bakabilir. ... Bir günlük içerisine gizlenmiş hayat hikayesiydi onların ki. Farklı dünyaların insanlarıydı onlar. `Asla` kelimesi onlara verilmiş bir addı. Ama sorun da bu kelime değil miydi? İnsan `Asla` ların kölesi olmaz mıydı? Onların hayat hikâyeleri bir mendille başladı ve paslı bir kutuya hapsedildi. Yıllar sonra paslı kutu tevâfuk eseri Sare`nin eline geçti. Meraklı bir kişiliğe sahip olan bu genç kız, Meyra ve Üzeyir`in hikayesini aydınlığa kavuşturmak için elinden geleni yapacaktır. Lakin küçüklükten Müslümanlara kin besleyen, çetelere katılmış olan Samuel, Sare`nin hayat hikâyesine dahil olacaktır. Bu kitap geçmiş ve gelecek arasında mekik dokuyan bir hikayedir. Ve bu hikayenin sonunda geçmiş ve geleceğin birbirine nasıl sımsıkı bir şekilde bağlı olduğunu göreceğiz. "Sadece erkek, kadına çiçek hediye etmez. Kadınında erkeğe hediye edebileceği bir çiçek vardı. Onlardan birisi de Cennet Kuşu Çiçeği`dir. Her iki ırkta farklı anlamlara gelen bu çiçek, bir hayat döngüsünün başlangıcıdır." kitap tasarımı bana ait
devam ediyor 3a önce güncellendi Bir Güz Mevsimi Geldin
@birharfbekcisi
Okuma
10.31k
Oy
1.88k
Takip
378
Yorum
927
Bölüm
25
Kaçmak istiyordu. Kendisine yaklaşan kişinin tehlikeli biri olma ihtimaline az önce duyduğu gök gürültüsünden daha fazla korkuyor ve bir an önce kaçmak istiyordu. Ama ellerini yere bastırıp kalkmaya çalıştığında son derece güçsüzleşen bedeninin koşmaya takati kalmadığını anladı. "Hanımefendi?" Kulaklarına ulaşan sesin ardından görüş alanına kocaman siyah botlar girdi. Güçlükle ayağa kalkıp başını ağır ağır kaldırdı. Genç bir adam, yağmurda ıslanıp ıslanmadığına aldırmadan endişeli sayılabilecek bir yüz ifadesiyle kendisine bakıyordu. Çatık kaşların altındaki ela gözler, araba farının ışığı altında parlarken; hayatına kabus gibi çöken başka bir adamın mavi gözlerini anımsayıp yeniden yırtıcı bir korkuyla bağırmak istedi. Fakat sanki sesini bile yitirmişti. Önce genç adamın montundan akıp giden su damlalarına ardından da  kendisine tereddütlü adımlarla yaklaşan iri botlarına baktı. Sadece tek bir adım geriye gidebildi. Vücudundaki uyuşukluk artıyor, başında nabız atması gibi zonklayıp duran o ağrı şiddetleniyordu. O, bir adım geriye gider gitmez adamın botları son kez çamura batmış, başka bir adım atmaktan çekinmişti. Duraksayan adımlara bakıp bu adamın kötü biri olmadığına hükmetmek istedi. Ama karşısındaki bir yabancıydı ve ona ne kadar güvenebileceğini; doğrusu güvenip güvenmemesi gerektiğini kestiremiyordu.
Loading...