Bir kiralık katil, yıllar önce bir parktan gördüğü kızıl saçlı kızı öldürmek üzere görevlendirilir.Ama kadir`in acımasız bir oyunuyla, geçmiş ve bugün kanlı bir şekilde kesişir

Kapalı kapılar ardında kuralları ve sessizliğiyle bilinen bir yatılı okulda öğrenciler birer birer kaybolmaya başlar bu kayıplar ilk başlarda ciddiye alınmasada kayıplar arttıkça insanlar ister istemez gerilirler ana karakterimiz Işılay bu kayıpların ardındaki gerçeği bulmaya çalışır ama Işılay kayıpların ardındaki sırları öğrenmeye hazır mıdır

Ters köşe sever misiniz? Peki ya arkadaşlıktan düşmana? Belki de arkadaşlık diye düşündükleri şey başından beri hiç olmamıştır? Sim Jaeyun, Gwangnam lisesinin belki de en sıradan öğrencisi. Lee Seungkwan, bol travmalı çocukluğuyla lisenin en ruh hastası öğrencisi. Bir düşünün, bu iki öğrenci tesadüfen tanışırsa neler olur? Aşk mı? Arkadaşlık? Belki iki düşman? Göreceğiz... (UYARI!! BAZI SAHNELERDE KAN, VAHŞET VEYA MİDENİZİ BULANDIRACAK İÇERİKLER OLABİLİR. İLK BÖLÜMLERİN MASUM OLMASI ÖYLE GİDECEĞİ ANLAMINA GELMEZ :))

Tıp fakültesi son sınıf öğrencisi Deniz, zorunlu staj için şehirden uzak, dağın tepesinde yer alan izole bir hastaneye gönderilir. İlk başta her şey sıradandır ama çok geçmeden bazı tuhaflıklar fark etmeye başlar. Doktorlar sürekli göz göze gelmekten kaçınır, geceleri hastanenin koridorlarında fısıltılar dolaşır. Kimse Deniz`e hastaların tam dosyalarını vermez. Sanki bir şey saklanıyordur. Bir gece acil serviste çalışırken, kayıtlarda hiç görünmeyen bir hastanın varlığına tanık olur. Onunla kısa bir konuşma yapar ama ertesi gün kimse böyle bir hastayı hatırlamaz. Güvenlik kameraları silinmiştir. Hastanede "unutmak" üzerine bir deney mi yapılıyor? Doktorlar aslında kim için çalışıyor? Ve Deniz`in kendi geçmişi, bu hastane ile nasıl bağlantılı?

YAŞAMAK İSTİYOSAN İTAAT ET KÜÇÜK TUTSAKLARIMIZ :) BAY K BAY O BAY D BAY V

Bir okulu suikastçılar ele geçirirse en fazla ne kadar ileri gidebilir ki?

Alt tarafı bir restorana girip yemek yiyip evime gideceğim en fazla ne olabilir ki ? O günü yaşamaz olaydım o günden sonra benim içimdeki ruhum ölmüştü Çökmüştüm, İntihara 2-3 kere kalktım hiç mi biri işe yaramaz cidden ? Benden ne istiyorsun ?... X=Canını istiyorum küçük bebeğim ben buyum acı çekmeni istiyorum güzelim...

Hiç birden Ay gibi batıp yine Güneş gibi battığın oldu mu?

Normal bir kız ailesiyle mutlu yaşarken kız kardeşinin kalbolmasıyla kendine bir adam tutar (kız kardeşini aramak için) bunlar beraber zaman geçirerek birbirinden hoşlanmaya başlarlar finalde kız kardeşi ölür çünkü onu kaçıran kişi korumanın eski sevgilisiydi ikinci kitapta başrol kızımız alev intikamını alacaktır

Katilin geçmişte yaşadığı bir olaydan etkilenmesinin ardından intikam amak ister ve bu isteğini gerçekleştirebilmek adına ilk adımını atar bu ilk adımdan sonra onun için her şey satrançtaki gibi ilerler

Geçici bir otele yerleştikten sonra bir günlük bulan Buket, bu günlüğün bir deliye ait olduğunu öğrenmesi uzun sürmez çünkü o günlüğü yazanın neden deli olduğunu kendisi hissederek ve yaşayarak öğrenir.. Psikolojisi gittikçe çöken Buket, Onun psikolojisini etkileyen otel misafirleri, Buket`in özel biri olduğunu düşünen, takıntılı otel misafiri Ayaz, Onun ölmesi için ruhunu bile feda edebilecek, yıllarca bu otelde kalmış soğukkanlı ve profesyonel katil Gece, Otelin sahibi, sıcakkanlı ama diğer katil misafirlerden ayrı kalır yanı olmayan, melek yüzlü şeytan, genellikle takma ismini kullanan Poyraz (Kırmızı) Bu hikayenin özel karakterleridir.

Sessizlikle başlar, fısıltılarla büyür ve dedikoduya dönüşür." Hiçbir yüz, hiçbir isim... Bu hikaye, sırları gölgelerden izleyen Sır Ustası`nın sessiz tanıklığıyla şekillenir. Kampüs, sırların ağırlığı altında çatırdıyor. Ama kimse gerçekte neyin peşinde olduğunu bilmiyor. Dedikodular, birer yankı gibi yayılırken, olayların merkezinde kimlerin olduğunu merak etmek kaçınılmaz. Sır Ustası, sessiz bir köşede olan biteni izlerken ; ifşacı bir gölge gibi hareket ediyor, iz bırakmadan sırların birer sır olmaktan çıkmasını sağlıyor. Her dedikodu yayıldığında, maskeler düşüyor ve hikayenin gerçek yüzleri ortaya çıkıyor. Masumiyet bir yanılsama mı? Gerçekler her zaman fısıltılardan mı doğar? Bu hikayede sırların peşine düşen Sır Ustası`nın adımları, okuyucuyu karanlık bir dünyaya davet ediyor.

Hayatı mahfolmuş bir kızın hayata tutunduğu tek dalı arkadaşları ve kızı iken birden bire bir aile ortaya çıkarsa

Ormanda tek başına gezen kız ve başındaki belalar.

Kitapta gerilim ve romantizm vardır denemenizi tavsiye ederim, "Ne zaman uyanır doktor bey" "Sizi üzmek istemem ama biraz zor kurşun kalbin biraz uzağına denk gelmiş" Bu kelimelerin ardından doktor hızlı adımlarla uzaklaştı,gerisinde ise yoğun bakımın kapısında batık bir gemi gibi bekleyen hazalı bırakarak. Herşeyden habersiz uyuyan ozana bakalım birde gözleri kapalı sanki çok sakin gibi gözüken dertli ozan,halbuki bilmiyordu kimse onun zihninde dönen 3 . dünya savaşını.

Bir yalanla ayrıldılar, yıllar sonra hakikatle sınandılar… Hicran ve Arhan, çocukluklarından beri birbirlerine sevdalı iki gençti. Arhan askere gittiğinde, Hicran ilk kez ondan ayrı kalmanın sancısını yaşamaya başladı. Ancak hasretin yerini çok daha büyük bir acı aldı. İki tarafa da bir ölüm haberi ulaştı. Arhan, Hicran`ın öldüğünü; Hicran ise Arhan’ın şehit düştüğünü sandı. Ama hiçbiri ölmemişti. Bu, kaderin değil, insanların yazdığı bir yalandı. Arhan`ın ailesi, Hicran`a saplantılı şekilde bağlı olan zengin iş insanı Vural’dan korkuyordu. Vural’ın gücü ve takıntısı, Arhan için tehlikeydi. Ve bu tehdidi ortadan kaldırmak için aile, Hicran`ı koruma bahanesiyle Arhan’ı tamamen uzaklaştıracak o büyük yalanı kurdu. Hicran içinse her şey bitmişti. Arhan’sız bir dünya anlamsız, nefessizdi. Ancak ailesinin tek derdi, onu Vural gibi güçlü biriyle evlendirerek ellerini yıkamaktı. Zaman geçti. Acılar kabuk bağladı. Ve beş yıl sonra... Arhan, İstanbul’daki geçmişini arkasında bırakıp memleketi Denizli’ye döner. Ama döndüğünde karşılaştığı manzara, yüreğini paramparça eder: Hicran artık evlidir. Üstelik Vural ile. Ve küçük bir oğulları vardır: Mahir. Birbirine düşman gibi bakan gözlerde hâlâ sevdanın izleri vardır. Hicran Arhan’ı her gün özlemiş, Arhan ise onun adını her nefesinde fısıldamıştır. Ama şimdi yolları, kalpleri kadar karmaşık. Gizli kalmış gerçekler, kirli oyunlar ve bastırılmış duygular gün yüzüne çıktığında; aşk yeniden doğar mı, yoksa nefret her şeyi yakar mı? "Aşkın Nefreti", geçmişle hesaplaşmanın, imkânsızla savaşmanın ve gerçek aşkın kalbe nasıl geri döndüğünün tutkulu hikayesi.

Sadece ilk görev yerimde çalışmak için Erzurum`a gittim. En fazla ne olabilir ki?

“Ölmekten korkma. Asıl korkman gereken şey, burada yaşamaya mecbur kalmak.” Gözlerini açtığında kendini soğuk, metalik duvarlarla çevrili bir odada buluyorsun. Kaçırıldın. Bir deneyin parçasısın. Burada herkesin bir kod adı var. Senin adın Z. Ve artık hayatta kalmak tamamen şansa ve zihin gücüne bağlı. Dondurulmuş insanların bilinçaltına girip bilinçaltı olaylarını yönetmek zorundasın. Ama unutma—burada ölen, gerçekte de ölür. Korkular canlanır, rüyalar kabusa dönüşür, her an bir ölüm tuzağına dönüşebilir. Kaçmak mı? Sistemin derinlerine indikçe bunun imkansız olduğunu göreceksin. İntikam mı? Belki de tek çıkış yolu budur. Ama bir şey kesin: Burası hayallerini öldürmeden sen oradan çıkamayacaksın. “Gerçeklik mi daha acımasız, yoksa rüyalar mı?”

Ağlıyordum, sessizce kimseye gözükmeden, kendi halimde. Etraf çok kalabalıktı fakat çok yalnızdım. Her tarafımda kıpkırmızı kan lekeleri. Kucağımda hayata gözlerini açmayı umarken gözünü açamadan, merhaba demeden veda eden bir masum bebek.

Ve bir gün iyi insan olmaktan da nefret edersin...

Adrian`nın hayatı kız arkadaşının ölümüyle yerle bir olur ve katillerle arasında büyük bir çekişme olur

Lise öğrencisi Sedef ve arkadaşları oluşan gizemli cinayetleri çözmeye ve durdurmaya çalışır.

Gece ve Alara çok yakın iki arkadaşlardır ve üüniversiteye gitmektedirler. Gece hukuk,Alara tıp okumaktadır. bu ikili bir gün bir cinayete tanık olurlar katil bu sefer onların peşine düşer. Bu yolculukta katil onlarla psikopatça oyun oynamaktadır. Bakalım Gece ve Alara bu yolculukta ne yapacaklar?

Terk edilmiş çocukların kaderi, kaçamayacakları bir karanlık mıydı? Yoksa özgürlük, sadece en cesurların ulaşabileceği bir hayal mi? Seren ve arkadaşları, Disiplin Akademisi`nin korkunç sırlarını keşfederken, sadece hayatta kalmak için değil, bu düzeni yıkmak için de savaşacaklardı. Ancak bazı sırlar, karanlıktan daha tehlikeliydi… Bu mücadelede dostluk, ihanet ve intikam iç içe geçerken, tek bir soru kalıyordu: Son geceye ulaşabilecekler mi?

Gerilim/Mizah konulu bir kitaptır! Vahşi Batı Lisesi tam bir anarşi yuvası! Burası, toplumun dışladığı ya da disiplin cezası alıp başka hiçbir okula kabul edilmeyen öğrencilerin toplandığı bir yer. Okulda hiçbir otorite yok, herkes kendi kurallarını koyuyor. Kaosun ortasında, yeni gelen masum bir öğrenci buraya düşerse hayatta kalmak için ya bir çeteye katılmalı ya da kendi yolunu bulmalı. "Cehennemin ortasında Cennetin çocukları!"