SUS’MA DİREN, SONSUZ DİRENİŞ ZAFERİ GETİRECEK’TİR.

Karanlığın içinde kaybolmuş bir ruh, küllerinden doğmaya çalışan bir kadın... Geçmişin kanlı gölgeleri, geleceğin umut dolu kıvılcımlarıyla çatışırken, onun tek bir seçeneği vardı: ya yanıp kül olacak ya da küllerinden yeniden doğacaktı... "Alevden kaçamazsın. Ona dokunduğunda ya yanarsın... Ya da onunla birlikte kül olursun."

MİT` en mesaj bekliyordum. Bir aşk değildi. Ancak sonradan hayatıma giren birinde öğrendim o benim kalbimin fatihiydi. Ayaz Rüzgarı gibi gelmişti beni esip geçmişti. Aynısını söyleyemezdim o benim kalbimi feth etmişti. Ve bende artık ondan başkasına bakacak görecek gibi değildim🧋

Küçük yaşlarından itibaren zihnindeki seslerle mücadele eden Mersa, en sonunda onlardan tamamen kurtulduğunu sanıyordur. Ancak hiç beklemediği anda yapacağı bir hata zihninin karanlık ruhlarını yeniden mezarlarından çıkaracaktır. Bunca kayıp ruhun içinde Mersa kendi benliğini ve kayıp ruhunu nasıl bulacaktı?

Arya eski ailesini sevmiyordu, onu umursamıyorlardı , sevmiyorlardı, yemeğe bile çağırmazlardı ama dövülmezdi. Arya sevgiye muhtaçtı ve aradığı sevgiyi yeni ailesinde görebilir miydi?

Suya Gürel 25 yaşında normal hayatı olan bir kızdı.Hem çocukluk hem ev arkadaşı bir anda ortadan kaybolur ve Suya Gürel çocukluk arkadaşını bulmak için çocukken bulunduğu arkadaş grubu tekrar birleşir.

Hayatın anlamını arayan herkesin karşısına çıkan en zor sorular vardır: Sevgi ne kadar saf? Duygular ne kadar gerçek? Ve kaybedecek hiçbir şeyin olmadığında, hâlâ “Acaba bu mu?” diye soran insan, kendi merkezini bulabilir mi? “Sorgular”, okuru kendi içsel yolculuğuna davet ediyor; sevgi, acı, yalnızlık ve özgürlük üzerine derinlemesine düşünmeye zorluyor. Her sayfasında ruhun en karanlık köşelerine ışık tutuyor, her satırda sorular kadar cevaplar da yer alıyor. Bu kitap, uçlarda yaşayan duyguların, kayıpların ve sessiz yalnızlığın içinden geçerek, okuyucuyu kendi merkezine, kendi özgürlüğüne ve kendi bilincine ulaştırmayı amaçlıyor. Kendi varlığını sorgulamaya hazır mısınız?

İki farklı dağ, iki ayrı aşiret... Birinde yatağa mahkum bir adam: Mirza Altunhan. Diğerinde narin ama dimdik duran bir kadın: Gül Karahanlı. Aşiret töresinin gölgesinde, geçmişin kanlı hesaplarıyla şekillenen bir evlilik... Gül, abisinin işlediği bir günahın bedelini bedenini vererek öder. Mirza ise yıllar önce geçirdiği bir kazanın ardından yatağa mahkûm, sesi susmuş, yürüyemez bir adamdır artık. Ama gözleri konuşur. Gözleri, Gül`e dokunur. İntikamla başlayıp, şefkatle büyüyen bir beraberlik. Suskun bir aşkın gözlerle yazılan hikâyesi. Gül başta yalnızca merhametle yaklaşır Mirza`ya. Fakat zamanla kalbi, onun bakışlarındaki kırılmışlığı, içindeki çığlığı ve unutturulmaya çalışılan umudu duyar. Şefkatiyle kanatlanan bu aşk, yalnızca iki yüreği değil, iki aşireti de yeniden şekillendirecek. Ama Altunhan konağında fırtınalar eksik olmaz: Hırs dolu bir üvey anne... Karanlık emelleri olan bir üvey kardeş... Ve her şeyin üstünü örten töre duvarları... "Bir insan ne zaman gerçekten sağ kalır? Bedeni iyileştiğinde mi, yoksa kalbi dokunulduğunda mı?" "Altunhan ile Karahanlı`nın kalemle değil, kalple yazılmış hikâyesi..." Aşkın susarak bile haykırdığı bu roman, yüreğin en derin yerine dokunacak. ---

Silinen mesajlad kitabımın karakter çizimleri, (KC) çogunlukla lucian fanartları göreceksiniz çünkü ana karakter o...

İlk kitabım ,eksiklerim olabilirr haftada iki kez bölüm atmaya caliscam LGS öğrencisiyim çok gelmeyebilir o yüzden fakat bölümleri uzun tutarım yüksek ihtimal gerçek hayatla bağlantısı yoktur💞

Yapay Zeka ve İnsanın Varlık Felsefesini tartıştığı eğlenceli bir konuşma

Antalya’da yaşayan iki sıradan insan, Erdal ve Çınar… Bir bileklik ve gizemli bir kılıçla kaderleri değişiyor. Artık onlar, Elementrix ve Shadow Crono: zamanın koruyucuları. Karşılarında ise karanlığın efendisi Choronor ve çetesi var. Amaçları, Türkiye’nin dört bir yanındaki saat kulelerinde saklı zaman mühürlerini ele geçirip geçmişi ve geleceği ele geçirmek. Dostluk, fedakârlık ve güç dolu bu macerada Elementrix ve Shadow Crono, Antalya’nın tarihi mekânlarından gökyüzüne uzanan bir yolculukta kötülere meydan okuyor. Ve zamanın kaderi, iki kahramanın elinde şekilleniyor…

Anadolu’nun sakin ama dedikodusu bol bir kasabasında yaşayan Elif, üniversiteden mezun olduktan sonra memleketine dönmüştür. Modern düşüncelere sahip olsa da, ailesi onun “artık yuva kurma” zamanının geldiğini düşünür. Bir gün annesi, yıllardır görmediği eski bir dostunun oğlu Mert için görücüye gitmeye karar verir. Elif, bu fikre başta kesinlikle karşı çıkar. Ancak ailelerin ısrarı ve beklenmedik olaylar, ikisini de bir araya getirir. Mert ise şehirde büyümüş, modern hayatın içinde yoğrulmuş ama ailesinin değerlerine de saygılı biridir. İlk görüşme, beklenmedik şekilde kötü geçer. Ancak kader, onları yeniden ve yeniden karşı karşıya getirir. Arada komik yanlış anlamalar, mahalle dedikoduları, aile baskısı ve kalp kırıklıkları olur. Ama sonunda, hem geleneklere hem de kendi duygularına saygı duyarak mutlu bir evlilik yaparlar.

Savcilik ağır bir meslek ve ben bu mesleği layığıyla ve en iyi şekilde yerine getireceğim karşımda kim olursa olsun.

🪷🌊 Sessizlik, bazen en gürültülü çığlıktan daha ağır gelir. Defne ve abisi, masumiyetlerini korumaya çalışırken, hayatlarının ilk yıllarından itibaren gölgelerle çevrili bir dünyada büyümek zorunda kalırlar. Annenin terk edişi, babalarının içki ve öfke ile birleşen kontrolsüz davranışları, çocukların küçük kalplerinde derin izler bırakır. Gün geçtikçe artan şiddet ve korku, evin her köşesine siner. Abisi, kardeşini korumak için elinden geleni yapar; Defne ise küçücük bedeniyle her saldırıya karşı hayatta kalmaya çalışır. Komşuların fark ettiği çığlıklar ve gerginlik, sosyal hizmetlerin ve polisin müdahalesini beraberinde getirir, ancak bu da hikâyeyi kolaylaştırmaz; çünkü karanlık, sadece bir mekânın değil, ruhların içinde de büyüyordur. Bu hikâye, masumiyetin karanlığa karşı verdiği mücadeleyi, çocukluk travmalarının etkilerini ve insan ruhunun kırılgan ama dirençli yanını anlatıyor. Defne ve abisi, sevgi, dayanışma ve küçük umut kırıntılarıyla hayatta kalmayı öğrenirken, okuyucu da gerilimin, acının ve zamanla beliren umut ışığının bir arada dokunduğu bir yolculuğa çıkacak. “Fısıltılar ve Çığlıklar”, karanlıkla yüzleşmenin, masumiyetin savunmasının ve hayatta kalmanın dokunaklı bir hikâyesi.

İlk kitabım elimden geldiği kadar bölüm atacağım kitabı beğenirseniz eğer yorumlarda belirtmeniz yeterli

Nefret ettiğiniz dersin ortasında dersi ultra yakışıklı polisler tarafından basıldığını düşünün. Doğa`nın hayatı ise bu dersten sonra tamamen değişir.

Kitaplarınızı tanıtıyorum bu sayede hem tanınırsınız hemde okunmalarınız artar, gerçek okuyucular çıkar.

Bilmem...Hep başkalarının hayatını yazdım şimdi niye kendiminkini yazmayayım...

Savaş vardı hayelleri yokolmuş insanlardık...

20 yasinda bir kizin zorla 25 yasinda bir cocukla evlendirilmesi (berdel)

Sadece biz vardık ikimiz. Nefesi nefesimdeyken birkaç kelime söyledi "senin yokluğun beni de öldürüyor gitme"...

Nihal ve gurubunun yaşadıkları ve Ardayla olan ilişkileri.

Hikâyelerinizde kullanabilmeniz icin görseler paylaşacağım isterseniz bir göz atarak hikayenize uygun görselleri alıp hikâyelerinizde kullanabilirsiniz😉✨

Şifa, Yakamoz Örgütü`nün üyelerinden sadece biriydi. Yakomoz Örgütü çözülemeyen veya dosyası kapanan davalar ile ilgilenirdi. Şifa`nın ilgileneceği dava tam olarak bu tür davalardandı. Peki bu dava nasıl olmuştu, nasıl bitecekti? Katil kimdi? Kurban kimdi?