Bige Tanay, asker bir babanın kızı. İçinde taşıdığı saf çocuk dışarıdan bakıldığında buz gibi… Üsteğmen Alphan Soydere, geçmişinin küllerinden doğmaya çalışan bir asker. İkisi de yaralı. İkisi de güçlü. Ve ikisi de aşkın en tehlikeli alanına, birbirlerinin kalbine düşmek üzere… “AŞEKA”, sadece bir aşk hikayesi değil… Bir ailenin sıcaklığına hasret, iç içe geçmiş kaderlerin, sarmaşık gibi birbirine dolanan kalplerin romanı. ❀ Her satırı biraz kahkaha, biraz gözyaşı. Ve çokça kalp çarpıntısı… Bir bahar akşamı Bodrum’un begonvillerle sarılı beyaz evlerinden birinde başladı her şey… Kahkahalar denizle yarışıyor, Sezen Aksu’nun sesi güneşin batışına karışıyordu. Ve o anda… Bir çift göz, bir yüreğe dolandı. Sarmaşık gibi… AŞEKA gibi. Hazır mısın? Çünkü bu hikâye seninde kalbine bir sarmaşık gibi dolanacak.

Hava kuvvetlerinde çok başarılı bir pilot olan kız gerçek ailesini bulursa en fazla ne olabilirki.

"Ateş Hattında Aşk"ta, askeriyenin kaosu ortasında aşk çiçek açar. Bir kadın asker ve bir erkek asker birlikte hizmet ederken, başlangıçtaki yoldaşlıkları, alaylarının kurallarına meydan okuyan derin, yasak bir aşka dönüşür. Tutkuları görev ve onurun zemininde alevlenirken, katı protokol ve tavizsiz otorite tarafından yönetilen bir dünyada aşkın tehlikeli sularında yol almalıdırlar. Aşkları savaşın ateşlerine dayanabilecek mi yoksa arzunun alevleri savaşın sert gerçekleri tarafından mı söndürülecek? "Ateş Hattında Aşk", fedakarlık, bağlılık ve zorluklar karşısında aşkın kalıcı gücünün sürükleyici bir hikayesidir.

Her şey vatan uğrunaydı... Bunu herkes yapamazdı. Cesareti olup, cidden vatanını değer verip, önemseyenler yapardı. Ben Taila. Her zorluğa rağmen askeri harp lisesinden mezun olmuş, hayatımla mücadele etmiştim. Ben Bozkurt. Lakabım Bozkurt. Vatan için savaşıp, vatan için ölürüm gibi çakma cümleler kuranlardan olmayan Bozkurt. Ben Alara Vatan hainlerini geberten, düşmanlarının kafasına sıkan Alara. Herşey bir operasyona gidip o opersayonda çocukluk arkadaşımın esir tutulup onu kutarmam ile başladı.

Sıradan bir üniversite öğrencisi olan İlkay bir akşam arkadaşından dönerken kaçırılır .Hiç tanımadığı bir yere götürülür ve bu yerde hayatı tamamen değişir. ``Sen ,benim en karanlık gecelerde ay ışığımsın İlkay

Hazal Göktepe, annesini babasını kaybetmiş, yetim ve öksüz bir istihbarat ajanıydı. Peşinde olduğu terörist tarafından kaçırılınca, hayatı büyük bir darbe yedi. Bundan sonraki hayatı, önceki hayatından fazlasıyla farklı olacaktı. Onu kurtarmak için gelen Sancak timi, Hazal için bir timden fazlası, ailesi olacaktı.

Umarım ki beğenirsiniz oy verin yorum yazın beğenirseniz devamı gelicek bir asker bir doktor bı yara ile baslayan bir iletişim ...bir çatışma ile bir dokunus ...

Savaşmak bizim kanımızda var.

Siz hiç, çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla ayrılmak zorunda kaldınız mı? Eğer cevabınız evet ise, sizinle aynı kaderi paylaşan Efsun`un hikayesini okuyabilirsiniz. Peki ya, ayrı kaldığınız o arkadaşınızla yıllar sonra kader sizi bir kez daha karşılaştırsa? O zaman bir şeyler değişir mi? , duygular gün yüzüne çıkar mıydı? Bunu hep beraber göreceğiz. Öncelikle, bu benim yazmış olduğum ilk eserim. Elbette mantık hataları olacaktır; lütfen af görün

Bu ilk kitabım olacağı için heyecanlıyım o yüzden yanlışlarım olabilir hatalar için kusura bakmayın

Çok mu zordu sevilmek ? Çok mu zordu adalet? Zormuş... Sırtımdaki sıcaklıkla uyandım. Başlamıştılar yine ,istesem buradan kurtulurdum. Ama burada kalmam ve askerleri kurtarmam gerekirdi. ....... Soğuk rüzgar yüzüme çarpıyor, nefes almamı sağlıyordu. Yanımdakine baktım, vakti gelmişti.

Mardin`e atanan Elçin, abisinin timinden hiç olmadık biriyle tanışır...

Gölgelerin içinde doğan bir aşk , emir tanımaz bir savaş...O, sesizliğin içinde bile yankı bırakan bir ruhtu.

#askerikurgu bölümleri bir ay boyunca zar zor atabilirim

… okuyolım görelim

Asker Kurgusu işte (Açıklama bulamadım)

Hazaret Latince `kumar oynamak` demekti.Benim hazaretim ise hayatımdı benim Hazar benim hazaretimdi Hazar hem savaşım hem barışımdı. Hazar hem adının anlamıydı hemde zıttıydı.

~Konusu~ İki ailemiz var bu aile babaları sayesinde tanışıyor ikiside asker 15 temmuz`da şehit oluyorlar sonra bu iki ailenin çocukları bir söz veriyorlar ve asker oluyorlar bunlar birlikte büyüyorlar oğlumuz asker oluyor kızımızın asker olurken yaşadıklarına bakıyoruz. Bu kız bazen kendini o üniformaya layık görmüyor süreçte MSÜ sınavına giriyor falan asker olan oğlan buna yardımcı oluyor kızın abisi felan yardım ediyor

Bir isim miydi onu bu hayata getiren? Yaşadıklarının zorluğu muydu bitiren? Her şeyden bu kadar eminken neydi onu zorlayan. Pes etmezdi, boyun eğmezdi. Ama birine yenildi. Sonuç ne olursa olsun bunu yaptı. Nazdar Taşkın kendi uçurumunu gördü ve bunu öyle tamamladı.

Gürcistan-Rusya savaşı. Oldukça kanlı bir savaş ve bir çok ölüme sebep olmuş bir savaş. Tamina`nın babasını da ölüme götürecek bir savaş. Türkiye Rusya`nın yanında savaşıyor. Büyük bir orduyu yardım için gönderdi. Bu ordunun komutan subaylarından biri de Yüzbaşı Sarp AKINER. Babası Gürcü General olan Tamina ile karşılaşır ve kalbine Kafkas kızını kazar. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ "Peki eski Türkler ne yaparmış?" Sarp güldü. Bir yanağında ki gamzesi belirgin bir şekilde çıktı. Gülmesi hafif bir tebessüm alınca "Senin gülüşün bana Ötüken Kafkas kızı." dedi.

Yeni atanmış bir kadın asker, arkadaşlarıyla iddiaya girer ve güçlü bir mafyayı yenmeye çalışır. Böylece onu zorlu yollar, inanılmaz olaylar bekler.

General Baba& Üsteğmen Doktor Kız& Yüzbaşı Üsteğmenin annesi kızı doğururken ölmüş ve babası yıllarca onu suçlamış en sonunda terk edip karısının vazifesini yerine getirmemiş. Kızın adı o zamanlar Zelal Mavi Yücekan’dı. Yıllar sonra baba kız soğuk askeriye koridorunda karşılaşmıştı fakat onun adı artık Zelal Mavi değil Eflin Yüzün’dü. Girdiği bu intikam oyununda ise babasının en iyi askerine aşık olmuştu.

Sessizlik, bazen bir çığlıktan daha gürültülüdür. Ve bir bakış, en sağlam duvarları yıkabilecek kadar güçlüdür. Bu hikâye, bir karargâhta başlamıyor. Bir aşk hikâyesi de değil aslında—en azından ilk bakışta öyle görünmüyor. Bu, güvenin kurşunla sınandığı, ihanetin en yakınlardan geldiği ve duyguların görevle çarpıştığı bir savaşın hikâyesi. Sungar. Soğukkanlı, zeki, disiplinli. Geçmişi sırlarla dolu, gözle görülmeyen ama etkisi derin bir mücadeleden gelen biri. Görevlerinde sessiz, adımlarında iz bırakmayan biri. Ve şimdi… yolculuğu onu sınır hattına yakın kritik bir üsse getiriyor. İçeriden sızdırılan bilgiler, başarısız operasyonlar, şehitler… Bir şeyler ters gidiyor. Ve hain, dışarıdan değil—karargahtan biri. O’nun gelişiyle birlikte taşlar yerinden oynamaya başlıyor. Soru işaretleri çoğalıyor, bakışlar sıklaşıyor. Çünkü geldiği andan itibaren bir şeyleri değiştirmeye başlıyor—sessiz ama derinden. Ve karşısında, onu sezgileriyle tartan biri var: Yüzbaşı Yamaç Toraman. Kendi timinin lideri. Soğuk bakışları, ketum tavırları, acı dolu geçmişiyle çevresine ördüğü duvarlar yıllar içinde kimse tarafından aşılamamış. Sadakatine gölge düşmemiş, emirlerine itiraz edilmemiş bir asker. Ama O geldiğinden beri içindeki denge kayıyor. Onu tanımıyor. Adını biliyor ama hikâyesini çözemiyor. Gözlerinin ardındaki fırtınayı hissediyor ama anlamlandıramıyor. Çünkü O, tanımadığı ama unutamadığı bir şüphe. İkisi de duygularını susturmakta usta. Ama bazen, susturulan duygular daha çok bağırır. Ve bir noktada yolları öyle bir kesişir ki, artık geri dönüş yoktur. Gerilim tırmanırken… Gizlenen gerçekler birer birer ortaya dökülür. Ve hainin aslında çok yakınlarında biri olduğu şok edici gerçekle yüzleşilir. Artık kartlar açık, silahlar çekili. Ama güven hâlâ en zor bulunan şey. Bu bir aşk hikâyesi değil sadece. Bu bir güven hikâyesi. Sessiz bir savaşın, birbirini çözmeye çalışan iki insanın ve en çok da görevle duygular arasında sıkışıp kalan bir kalbin hikâyesi. İhanetle aşk arasındaki ince çizgide, kalbinin sesine güvenebilir misin?

Bazı yazım Hataları olabilir 🫣

Bazı yazım Hataları olabilir 🫣