Uzun bir aradan sonra tekrardan hepinize merhaba sevgili okurlarım sizleri çok ama çok özlüyorum inanın iyi okumalar...💖
SANEM'İN ANLATIMIYLA...
Barış bizi kovduktan sonra Poyraz elimden sıkıca kavradığı gibi motoruna götürdü ikimizde motora bindikten sonra koskoca ve ıssız bir yolda ilerlemeye başladık. Yolda hiçbir tane araba yoktu, bomboş ve sıralı ağaçlarla devam eden bu yol içimi biraz ürpertse de Poyraz'ın yanımda olması, bizim birlikte olmamız hissi yüreğimi her geçen saniye garip bir heyecanla kaplıyordu. Poyraz'a baktıkça gözlerim doluyor, dilim tutuluyor... Onunla olabilme düşüncesi çok imkansız geliyor ama öyle, Poyraz Demiroğlu benim. Biz birbirimiziniz...
Motor sürerken o kadar dikkatli ki çünkü korktuğumu biliyor. Motoru değişik ve yine ağaçlarla dolu bir yola park etti. Sonra usulca kaskını çıkararak saçlarını geriye doğru savurup bana sırıtmaya başladı.
"Geldik sarı civciv." bende kaskımı çıkarıp gözlerimin önüne gelen saçlarımı kulağımın arkasına itip motordan indim ve etrafta gözlerimi gezdirmeye başladım. Derin bir iç çerkerken Poyraz gözlerime odaklandı ve ellerimi tuttu. "Şşt, biraz korkutucu bir yer olduğunun farkındayım ama birazdan çok güzel hissedeceksin." gülümsedim, gözlerini uzun uzun incelerken dudaklarımı aralayıp kulağına fısıldadım. "Seni çok seviyorum Poyraz Demiroğlu." gözlerini yumup yüzünde ki o gülümsemesi beni daha çok mutlu ederken söze girdi. "Seni, senin sevdiğinden daha çok seviyorum Sanem Baysal." gözlerimi kısıp "hım öyle mi?" diye cilveli cilveli konuşmaya başladım. Poyraz'da bana karşılık verirken daha fazla oyalanmamak için elimden tuttu ve ağaçların arasından geçerek bizi değişik bir yere götürdü. Her adımımda gözlerimi kamaştıran mavi bir ışık daha da çok heyecanlanmama sebep oluyordu. Elimi gözlerimin önüne koyarak ışığın gözümü almasını engellemeye çalışıyordum "Poyraz, bu ışık ne?" sırıttı "Sabret." dedi tek bir kelime çıktı dudaklarının arasından. Bende üstelemeden onu takip etmeye devam ettim... En son bir yerde durdu ve bana doğru dönüp cebinden çıkardığı siyah bir iple gözlerimi bağlamaya başladı. "Sürprizimi görmek için biraz daha meraklanman gerekecek." Poyraz ipi gözlerime bağlarken ellerini tuttum ve gülümsedim "Hadi ama çok merak ediyorum." o da gülerek cevap verirken yeniden elimden tuttu ve "Hadi." dedi. Ben onu takip ederken yürümekte de zorlanıyordum. Bunu fark eden Poyraz'da beni kendine doğru yaslayıp yola devam etti. Sonra aniden dururken arkama geçip kulağıma fısıldadı "Hazır mısın?" nefesi tüylerimi diken diken ederken titreyerek nefes almaya çalıştım ve kafamı usulca salladım. Poyraz yavaş ve yumuşak dokunuşlarıyla gözlerimde ki ipi açarken gözlerimi yavaşça kırpıştırdım ve masmavi bir ışıkla kaplanan gözlerim hayranlık içinde etrafa bakıyor, heyecanla birlikte tüm bu gördüklerimin birer hayal olma hissi içimde dolaşıyordu. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Etrafımda dönerek tüm bu gördüklerimi iyice sindirmeye çalıştım. Çok güzeldi, imkansız olacak kadar güzeldi! Ellerimi ağzıma götürerek gözlerimi kocaman açtım "Aman Allahım, bu gerçek mi?" Poyraz arkamdan gelerek kollarını belime sardı ve başını omzuma yasladı. "Hepsi gerçek Sanem..." gözlerim dolarken şaşkınlık içerisinde Poyraz'a döndüm ve sıkıca sarıldım. "Çok güzel Poyraz bunu nasıl yaptın?" gülümseyerek egolu bir ifadeye büründü "Poyraz Demiroğlu bu zamana kadar neyi yapamamış?" gözlerimi devirdim ve "Demek öyle." diyerek etrafımda dönmeye devam ettim her yer masmavi, ağaçların üzerleri mavi bir led lambayla döşenmiş, altında bulunduğumuz zemin ise buz pisti haline getirilmiş. Koskoca ağaçların ortasında kocaman bir buz pisti... Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor şimdi. Poyraz benim bu hallerimi hayranlıkla izlerken belimden kavradı ve dudaklarıma bakarak konuşmaya başladı "Son bir şey daha..." dedi ve beni serbest bırakıp yanımdan uzaklaştı. Kaşlarımı çatmış ve olanlara anlam vermeye çalışıyordum "Poyraz! Nereye?" cevap yoktu. Nefes nefese onun gelişini izlerken elinde kocaman bembeyaz bir hediye kutusu, ve kutunun üzerinde ki mavi kurdeleyle bana doğru geldiğini gördüm. Kutuyu bana uzattı, kutuya bakarak dudaklarını ıslattı ve nefesini düzenledi "Bak Sanem, ben süslü cümleler kurmayı, böyle şeyler yapmayı beceremem. Evet burayı tek başıma yapmadım ama düşünüyorum, sana nasıl daha iyi bir Poyraz olabilirim diye. Sanırım sana yaptığım en kötü şey bu kutunun içinde... Beni affeder misin bu konuda bilmiyorum ama şunu bil, seni ilk gördüğüm an sarhoştum ve seni görebilmek, seçebilmek çok zordu. Kendimde değildim ama senden çok etkilenmiştim... Hem kardeşime de o gün benzetmiştim seni, ilk o sandım ama bunun imkansız oluşu beynimde her geçen saniye yankılanıyordu ve o Hazal değildi, o sendin Sanem. Ben seni ilk kez buz pistinde gördüm... Seni Akın'dan kurtardığım gece buz pistine o teneke kutuyu fırlatan bendim. Özür dilerim... Beni affet ve sonsuza dek sev olur mu?" göz yaşlarımı tutamadan ağlamaya devam ettim ve Poyraz'ın elinde ki kutuya odaklandım. Sonra burnumu çekip duruşumu düzelttim ve "Demek o gün teneke kutuyu fırlatan sendin, korkmuştum ama yalan yok." gülümsedi "Sen benden hep korkmuştun." tek kaşımı kaldırıp ellerimi göğsümde birleştirdim. "Hala korkuyorum..." dalga geçiyordum ve sırıtmaya başladım. "Ya Sanem yapma." diye söylenen Poyraz'ın şuanki hali her şeye bedeldi. Çok güzel gülüyordu... "Ee hadi açsana kutuyu." dedi ve elime uzattı. Kutunun kurdelesini yavaşça çözerken kalp atışlarım hızlanmaya başlıyordu. Kurdeleyi çözüp elime alırken kutunun kapağını yavaş hareketlerle kaldırmaya başladım. Ve gözlerim yeniden doldu, kutunun içinden çıkan bir çift beyaz ve kar tanesi desenleriyle dolu buz patenlerine karşı duygularımı kontrol edemeyecek kadar heyecanlı ve mutluydum şuan. Kutuyu Poyraz'ın elinden alıp yavaşça yere koydum ve sımsıkı sarıldım boynuna. O da benim belimden sıkıca kavrayarak saçlarımın ardından kokumu içine çekmeye başladı. "Poyraz bu çok güzel, çok teşekkür ederim gerçekten." gülümsedi, gülerken dudaklarının kıvrıldığını hissetmiştim. "Sende çok güzelsin Sanem..." geri çekilip elimi yanaklarında gezdirmeye başladım. Nefes nefese burnunlarımız birbirine değerken dudaklarına bakarak kısık bir ses tonuyla söz aldım. "Beni asla bırakma Poyraz lütfen." o da dudaklarıma bakarken kısık ve kalın bir sesle cevap verdi "Hiçbir şey seni bırakmama engel değil, bu o kadar kolay değil sarı civciv." yüzümde küçük bir tebessüm yer alırken Poyraz dudaklarıma eğilip öpmeye başladı beni. Belimden kavrarken içimi ısıtan ve iliklerime kadar hissettiğim yoğun bir duygu dolaşıyordu tüm bedenimde. Poyraz'ın dokunuşları yüreğimi hafif bir esintiye haps ederken bu anın bitmesini hiç istemiyordum. Poyraz ise yavaş yavaş dudaklarımı serbest bırakırken gözlerime odaklandı bu kez. "Hadi patenlerini giy de bakalım sürebilecek misin?" tek Kaşımı kaldırıp imalı imalı ona baktım "Ne yani şüphen mi var?" sırıttı "Şüphem hep var bir yerini incitmenden korkuyorum kadın." havalı bir edayla konuştum "Of Poyraz incinmem merak etme ve sadece izle." diyerek göz kırptım. O ise ellerini göğsünde birleştirerek dudaklarını ıslattı "Gözlerimi bir an bile ayırmayacağım sarı civciv emin olabilirsin." ona bir saniye iğrenirmişcesine baktıktan sonra içimden "iğrençsin." diye söylenmeye başladım. O da gülmeye devam etti. Patenleri giydikten hemen sonra ayağa kalkıp derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatıp bir adım ileri attım. Buzun üstünde süzülmeye başladığımda Poyraz yine beni hayranlıkla inceliyordu. "Ee yapabiliyor muymuşum Poyraz Bey?" diye koskoca buz pistinin ortasında bağırırken Poyraz arkamdan gelerek belimden sıkıca kavradı ve kısık bir sesle kulağıma fısıldadı "Yapabileceğiniz başka hünerlerinizi de görmek istiyorum Sanem Hanım."
Gözlerim utançla kocaman açılırken yanaklarımın kızardığını ve bedenimin alev aldığını hissediyordum. Yutkunarak cevap verdim "O hünerlerimi dövüş pistinde mi görmek istersiniz?" diye imalı bir bakış atarken "Yoo baya yata-" diyordu ki hızla onda doğru dönüp elimle ağzını sıkıca kapatıp gözlerimi kıstım şaşırmış bir ifadeyle beni izlerken başımı hafifçe yana doğru büküp "Sakın tek kelime daha etme Poyraz." dedim o da usulca başını sallayarak elimi ağzından tuttu ve belimden çekip beni kendine doğru yasladı "Hadi gidelim mi ne dersin?" bir nefes vererek cevap verdim "oh bir an başka bir şey diyeceksin sandım. " Poyraz yüzünü buruşturarak bana iğrenircesine bir bakış attı ve beni serbest bırakıp ellerini beline koydu "Iyy ne kadar kötü düşünceli bir kız oldun sen Sanem, hiç yakışmadı senin gibi bir kıza." ağzım bir karış açık kalırken "Seni şimdi bir döverim görürsün Poyraz!" diye söylenmeye başladım ve patenleri çıkarıp kutuya koydum. Poyraz'da elimden tutup gülümsedi ve motora doğru götürdü beni. Motora bindikten hemen sonra hızla eve gittik. Şuanki tem umudum annemlerin eve gelmemiş olmasıydı... Çünkü bir sorun daha çekecek halim yoktu bugün, hayatımın en güzel günlerinden birini yaşamıştım. Poyraz'la birlikte yaşamak, hissetmek ve olmak... İnsanın aşık olabilmesi bu kadar kolay sanırım. Her neyse eve vardığımız dakikalarda babamın arabasının bahçede olmadığını fark edince bir oh çektim. Motordan inip Poyraz'a sımsıkı sarıldım "Annemler daha gelmemiş ben arka camdan geri odaya girsem daha iyi olacak." gülümseyerek kollarını belime doladı. "Yardım etmemi ister misin?" bir kaç saniye gözlerimi kısıp düşünüyormuş gibi yaptım "Olur." ikimizde arka bahçeye doğru ilerleyip pencerenin önüne geldiğimizde Poyraz belimden tuttuğu gibi beni havaya kaldırdı ve bende cama tıklattım. Üçüncü tıklatmamda camı açan ve yorgunluktan mahvolmuş ablamı görünce küçük bir tebessüm ederek içeriye girdim. Ablam tamamiyle tepkisiz ve sorgusuz bir ifadeyle yatağın içine girip yorganı kafasına kadar çekti. Anlam verememiştim doğrusu... Bende Poyraz'a son kez gülümsedim ve "İyi geceler yıkımım." dedim. O da kaşlarını çattı "Yıkımın olmayı değil yakınında olmayı tercih ederim." bir kahkaha savurduktan sonra konuşmamızı sonlandırmamız gerektiği aklıma geldi. Aksi halde annemler her an eve gelebilirlerdi "Onu hep yapıyoruz ama artık gitmelisin annemler her an gelebilir... Bu gece için gerçekten çok teşekkür ederim Poyraz." dudaklarını ıslatıp ellerini cebine koydu "Her zaman sarı civciv, her zaman. İyi geceler..." Poyraz camın önünden kaybolduğunda bende pencereyi kapatıp ablama odaklandım. Neden böyle yorgun ve bitkin olduğunu anlamam gerekiyordu. Omzuna dokunup kısık bir ses tonuyla "Abla..." diye seslendim. O ise tepkisizdi bu kez hafifçe sarstım ve tekrardan seslendim "Abla." hala tepki yok... En son yorganı çekip yüzünü kapatan simsiyah ve upuzun olan saçlarını elimle çekip "Abla!" dedim asla duymuyor ve hareket etmiyordu. Kaşlarımı çatmış ve neden birden bire böyle olduğunu anlamaya çalışıyordum. Gözlerim dolarken ablamın dudakları titremeye başlamıştı. "Abla ne oluyor iyi misin abla!" yataktan hızla kalkıp elime saçlarımı geriye doğru savurdum ve içimden söylenmeye başladım "Allahım ne yapacağım ben neler oluyor ya!" telefonumu cebimden alıp derhal Poyraz'ı aradım. İkinci kez çalan telefon açıldığında Poyraz telaşla "Sanem iyi misin?" diye sordu bende sesim titreye titreye ablamım durumunu anlattım. "Ne kapat hemen geliyoruz." diye yanıtladı ve telefonu kapattı. Ben ablamın yanına gidip elinden sıkıca kavradım ve onu uyandırmaya çalıştım ama elleri de buz gibiydi, dudakları morarmış ve gözlerini asla açmıyordu. Korku bütün bedenimi sararken odanın kapısı aniden açıldı ve önce Poyraz'ı daha sonra ise Barış'ı gördü gözlerim.
Barış telaşla koşarak ablamı kucağına aldığı gibi hızlı adımlarla odadan çıktı ve dışarıya yöneldi bizde korkuyla peşlerinden gittik.
Bahçeye çıktığımızda Barış ablamı dizlerinin üstüne aldı ve eliyle ensesine dokunup kulağına sakin bir ses tonuyla fısıldamaya başladı.
Anlayamıyordum nasıl bu kadar sakin ve rahat kalabiliyordu... "İnci, güvendesin her şey yolunda buradayım tamam mı korkma geçecek şimdi bende kal."
bu kelimeleri üç kere tekrarladıktan sonra ablama doğru eğildi ve
yavaşça ensesine doğru üfledi... Ablamın dudakları yavaş yavaş titremeyi bırakırken Barış kas katı kesilmiş, ablama odaklanmıştı.
En son ablam gözlerini açmaya başlarken hızla yanına gidip oturdum ve elinden sıkıca kavradım "Abla iyi misin bizi duyuyor musun?" ablam gözlerini bana çevirdiğinde yine tepkisizdi, daha sonra Barış'a kaydı gözleri ve titreyerek bir nefesini verdi. "İ- iyiyim." Barış ablama korkuyla bakarken ablam ise tepkisiz bakışlarını sürdürüyordu... "Çok korktum İnci, yine kitleneceksin diye çok korktum..." öfkeli gözlerimi Barış'a çevirdim "Ne kitlenmesi ne diyorsun sen!" kaşları çatıldı "Sanem şimdi sırası değil!" sinirden ayağa kalkıp Barış'ın üstüne yürümeye başladım. Beni arkadan tutan Poyraz sakinleşmemi söylüyordu fakat onu dinlemiyordum "Bak beni geçiştirmeye çalışma sakın o günde ablamla pencereden bakışırken ensesine üflememi söylemiştin bunun sebebi ne? Ablam neden kitlensin!" Barış bu kez bağırmaya başladı "Ablan isteseydi anlatırdı şimdi o sesini yükseltme elimden bir kaza çıkacak!" Poyraz'ı ittirerek Barış'ın koluna vurdum "Çıksın, çıksın ne yapabilirsin!" ablam bu kavgamıza dayanamayarak "Yeter!" diye bağırdı ve bana dönerek devam etti "Bu konudan konuşmak istemiyorum Sanem yeter, beni hiçbiriniz asla anlamıyorsunuz ve anlamayacaksınız da." ayağa kalkıp yavaş adımlarla eve doğru gitti bende hızla peşinden gidiyordum ki "Gelme Sanem yalnız kalacağım." diye seslendi öfkeyle Barış'a döndüm "Allah belanı versin!"
Nasıl buldunuz asklarımm🤍
Bölüm : 23.07.2024 23:26 tarihinde eklendi