Hepinize merhaba sevgili okurlarım yeni bölüme hoş geldiniz... İyi okumalar💕
Odanın kapısı aniden açılınca babam bizim halimizi görünce kapıyı sertçe kapatıp yanımıza oturdu ve ellerini birleştirip ciddiyetini asla bozmadan söze girdi "Neler oluyor? Anneniz hiçbir şey anlatmıyor bir sorun mu var kızlar" ablamla aynı anda birbirimize bakarak ne diyeceğimizi sorgulamaya başladık. Ablam atıldı "Sorun yok baba, Sanem'le dertleşiyorduk eskilerden..." babam inanmışa benzemiyordu ama daha fazla sorgulamadan ikimizede sımsıkı sarılıp daha yumuşak bir sesle öğüt vermeye başladı "Üzülmeyin kızlarım şimdi hep beraberiz, hadi siz konuşmaya devam edin ama ağlamak yok." dedi ve odadan usulca çıktı. Ablamla ben sıkıntılı bir şekilde oflayarak kendimizi yatağa attık. "Sanem annemi benden daha iyi tanıyorsun sen, babama bir şey anlatmaz değil mi?" gözlerimi devirdim "Ben hiç böyle şeyler yaşamadım ki abla bu konularda annem nasıl tepkiler verir bilmiyorum tabii ki." ablamın gözleri pencereye kaydı ve uzun uzun dışarıyı seyretmeye başladı. Yutkunurken "Ben babamın bu konularda nasıl olduğunu bildiğim için... Öğrenmemesi gerek" ablam'ın Barış'ı hatırlaması onu çok derinden etkiliyordu ve bu benide çok üzüyordu... "Haklısın abla, öğrenmemesi için elimizden geleni yapacağız." dedim onu biraz da olsa rahatlatmak için. Göz yaşlarını sildiğinde tek bir kelime bile etmeden usulca yatağın içine girdi ve arkasını dönüp uyumaya çalıştı. Bende yanına kıvrılarak uyumak için gözlerimi kapattım.
Sabah olduğunda annem hızla içeriye girdi. "İkinizde kalkıp kahvaltıya çabuk!" ve kapıyı sertçe çarptı... Ablamla aynı anda yatakta doğrulurken üzerimdd hala Poyraz'ın kıyafetleri vardı ve o kadar güzel kokuyorlardı ki... Kokusu tenime işlemişti resmen, her saniye onun kokusuyla uyanmak için her şeyi yapardım. Ablam derin bir çekti ve ellerini saçlarının arasından geçirdi "Off bu hep böyle mi devam edecek Sanem?" kafamı bilmiyorum dercesine sallarken öfkeliydim de anneme karşı hem de çok öfkeliydim Poyraz'ı hiç tanımamışken babasının tek bir sözüyle onu böyle yargılaması canımı çok acıtıyordu! Yataktan kalkıp üzerimi değiştirdim ve Poyraz'ın kıyafetlerini de dolaba yerleştirdim. Evet bugün ev hapsi birinci gün! Aman ne güzel... Ev hapsi nedir ya? Annem neden böyle yapıyor anlayamıyorum. Ablamla birlikte odadan çıkıp kahvaltıya oturduk, tabii hepimizin yüzü bir karış. Annem kaşları çatık ve oldukça ciddi bir ifadeyle kahvaltı yaparken ablamla ben çatalımızı tabağımıza sürtüp derin düşüncelere dalmıştık. Babam kahvaltıda yoktu, erkenden işe gitmişti. Annem bizi izlerken epey bir rahatsız oluyordu ve çatalını sertçe tabağa bırakarak ellerini masada birleştirdi. "Bana bakın o suratlarınızı derhal düzeltin aksi halde babanıza her şeyi anlatırım kendinize geleceksiniz o çocuklardan uzak duracaksınız!" ablam öfkeyle elinde ki çatalı sıkıyordu "Biz bebek değiliz anne neyin ne olduğunu ayırt edebilecek yaşatyız ve çok yanlış düşünüyorsun!" annem kaşının tekini havaya kaldırırken ablamı suçlarcasına haykırdı "Haklısın bazı sebeplerden dolayı sana annelik yapamadım güzel kızım ama şimdi yapmaya çalışıyorum ve beni dinlemenizi istiyorum işte o kadar şimdi odanıza gidin asla dışarı çıkmayacaksınız!" ablamla ben öfkeyle sandalyemizden kalktıktan sonra odaya girip kapıyı sertçe kapattık. Bütün gün boyunca odamızdan çıkmamaya kararlıydık... Annemin yüzünü görmeyi ikimizde istemiyorduk. Ablam telefonundan açtığı müziği bangır bangır dinlerken pencereyi seyrediyordu... Bir ara bende pencereye odaklandığım sırada ablamın Barış'ı izlediğini gördüm. Barış tam karşı pencerede Poyraz'ların evindeydi... Elinde ki laptaobu bir masaya bırakırken başını hafifçe çevirdi ve ablamla göz göze geldiler. Barış'ın yüzünü garip bir hüzün sararken perdeyi hafifçe araladı ve ablamı iyice incelemeye devam etti. Ablam'a baktığımda sanki ona kitlenmiş gibiydi asla gözünü ayırmıyordu. Kaşlarımı çatıp ablamın omzuna elimi koydum ama ablamda yine bir tepki yoktu. Barış bu kez bana baktığında dudaklarını büzüp elini ensesine götürdü ve nefesini verdi. Ablamın ensesine doğru üflememi söylüyordu. Sebebini asla anlamamıştım ama üfledim ben üfledikten sonra ablam birden sıçradı ve bana doğru kızarmış gözleriyle bakmaya başladı "Ne oldu Sanem?" diye sordu telaşla. Barış'a bakmayı sürdürüyordum... O ise sadece buruk bir tebessüm etti ve perdeyi çekip içeri girdi. Tekrardan ablama döndüğümde "Sorun yok daldın gittin ya" diye ona hiçbir şey fark ettirmeden geçiştirmeye çalıştım. "Ha tamam, ben biraz uzanacağım." dedi sonra yatağa uzandı ve gözlerini sıkıca kapattı. Ablam Barış'a kitlenmişti ve boynuna üfledikten hemen sonra açılmıştı... Barış bunu nereden biliyordu acaba? Ablam kör kütük aşıktı ve bu iyi miydi kötü müydü çözemiyordum. Bütün gün Poyraz'la mesajlaşıp durmuştuk...
"Ah be güzelim annenin de bir suçu yok ki o şerefsiz her şeyi yapar!"
"Olsun bize inanabilirdi Poyraz ev hapsi nedir ya?!"
Yazıyor...
"Kötü olmuş ama ev hapsi almış olman seni kaçırmayacağım anlamına gelmiyor."
"Ne demek istiyorsun?"
Çevrimiçi, yazıyor...
"Akşam seni alacağım demek oluyor sana bir sürprizim var."
"Ama gelemem Poyraz annem öğrenirse her şey daha kötü olur."
Yazıyor...
"Sakin ol hiçbir sorun çıkmayacak güven bana ;)"
"Sana güveniyorum Poyraz Demiroğlu :)"
Çevrimiçi, çevrimiçi, çevrimiçi ağağağa yazmıyorrrr "Yazıyor..."
"Seni seviyorum sarı civicv."
Bir mesajı beğendiniz...
"Akşam gelip alırım seni dikkat et kendine (kırmızı kalp)"
"Sende... (Kırmızı kalp)"
Poyraz'la konuşmamızı sonlandırdığımız dakikalarda telefoni bırakıp ablamın yanına uzandım. "Abla, Poyraz beni akşam gelip alacak haberin olsun." başını yastıktan kaldırıp dolmuş gözleriyle beni izledi ve hiçbir şey demeden başını tekrar yastığa koydu. Ablamın bu halleri hiçte tekin değildi! "Abla duydun değil mi söz veriyorum geç kalmayacağım." yorganın içine iyice girip boğuk bir sesle cevap verdi "İstediğini yap Sanem, yakalanırsan karışmam." ablamın yanağına bir öpücük kondurduktan sonra "Tamam ablam." dedim ve üzerime rahat bir şeyler giydim... Altıma buz mavisi yırtık bir kot ( baya rahat ya) üzerime de beyaz bir bulüz ve yine buz mavisi crop bir kot ceket. Saçlarımıda at kuyruğu yapıp Poyraz'ın gelmesini bekledim... Aynadan kendimi incelediğim dakikalarda gözlerim ablama kaymıştı hala uyuyordu. Odamızın kapısı hızla aralanırken annemin geldiğini görünce tedirgin olup yatağa oturdum "Hayırdır bir yere mi gidiyorsunuz Sanem hanım, süslenmişsiniz?" saçımın bir tutamını parmağıma dolarken bir yalan uydurmaya çalışıyordum "Yoo ne alakası var fotoğraf çekineceğim hem ablam uyuyor biraz kısık konuşalım anne." gözlerini devirdi ve umursamaz bir ifadeyle "İki akşam boyunca babanızla bir iş yemeğine gideceğiz hayat ablanız size göz kulak olacak haber vereyim dedim." içimden söylenmeye başladım. "Biz çocuğuz ya tabii evden kaçarız falan mazallah" annem bu söylediklerimi duymuştu. "Sizde o potansiyeli görüyorum Sanem hanım." evet haklısın anne bende kendimde o potansiyeli görüyorum çünkü kaçacağım! "Her neyse hadi ben gidiyorum." dedi ve odadan çıktı, git git anneciğim bende çıkacağım birazdan diye kendi kendime söylenmeye başladım yine. Annemin gidişini pencereden izledikten sonra birden diğer pencereden ses gelince hemen oraya koştum. Perdeyi araladığımda Poyraz'ı elleri cebinde bana gülümseyerek bakarken gördüm ve hemen camı açtım. Baya da bir rüzgar vardı... "Kurtarıcın geldi sarı civciv hadi acele et." Küçük bir tebessüm ettikten sonra "Ben buradan nasıl atlayacağım ama." diye söylenmeye başladım. Poyraz kollarını iki yana açarken "Gel tutacağım." diye seslendi. Ama korkuyordum... Ben bir Poyraz'a birde yere bakarken arkadan gelen bir ses bütün dikkatimi oraya topladı "Hadi Sanem seni bekleyemem ." diyerek belimden tuttuğu gibi beni havaya kaldırdı ve pencereden sallandırdı. Bu Barış'tan başkası değildi! Aman Allahım odaya nasıl girmişti... Ben şok içinde Barış'ı izlerken yataktan doğrulan ve hiçbir şeyden haberi olmayan zavallı ablamda uykulu uykulu "Ay hırsız mı o, Sanem bekle geliyorum ablacığım." diyerek komidinin üzerinde ki küçük abajuru alıp Barış'ın kafasına fırlattı ve Barış sarsılırken bende kollarının arasından kayıp gittim. Ben çığlık atarken Poyraz beni yakaladığı gibi duvara yasladı... "İyi misin?!" nefes nefese cevap vermeye çalıştım. "İyiyim sorun yok." dedim ve üstümü düzelterek Barış'a odaklandım... Pencereden başını uzatıp bize küfürler savuran ablam Barış'ı yeni fark etmişti ve onu yerden kaldırmaya çalışıyordu... "Ayy Barış iyi misin çok özür dilerim ben seni hırsız sandım." dedi ve elini başına vurdu... Barış kafasını tutarken yüzünü buruşturdu ve acıyla inledi "Off bir hırsız olmadığım kalmıştı, hırsız olsam ilk seni kaçırırdım İnci." ablam bu sözlerden sonra utançtan kıpkırmızı olurken ciddileşmesi gerekiyormuş gibi kendini düzeltti ve "Kes bu saatte benim evimde, benim odamda ne işin var?!" Barış dudaklarını ıslattı "Konuşacağız İnci, uzun uzun konuşacağız." dedi ve bize doğru dönüp "Sizde gidin artık." dedi pencereyi hızla kapatırken ikiside odada konuşmaya başladı.
İNCİ'NİN AĞZINDAN...
Barış yatağımda, benim odamda, benim yanımda otururken kalbim hızla çarpıyordu ve buna asla engel olamıyordum, evet Barış'ı seviyordum ve onunla olamamak çok kötü hissettiriyordu. Ellerini dizlerinde birleştirip masmavi gözlerini üzerimde gezdirdi "Bak İnci, sadece şunu bil istiyorum ben bilerek hiçbir şey yapmadım, isteyerek seni terk etmedim." gözlerim dolmaya başlamış ve Barış'a kitleniyordum yavaş yavaş "Bunları söylemek için mi geldin Barış?" oflayarak başını önüne eğdi ve çene kaslarını sıkıp yüzüme baktı "Senin ne kadar güçlü bir kız olduğunu biliyorum İnci, ama seni ne kadar yıktığımı da biliyorum. Ne olursun benden nefret etme tek isteğim bu." acıyla sırıttım "Ben artık senden nefret bile edemiyorum merak etme, sana karşı o kadar hissizim." sözlerimin ağırlığı altında yutkunmaya çalıştı. Bir şeyleri üstü kapalı açıklamaya çalışıyordu ve bunu anlamamı bekliyordu ama açıklamasını düzgünce yapmalıydı. "İnancını kaybetmeni anlıyorum İnci ama lütfen onu söyleme yalvarırım nefret et benden." şaşırmıştım, kaşlarım çatılırken ellerimden tuttu ve ağlamaklı bir ses tonuyla devam etti "Bana karşı yaptığın her şeyi sindirebilirim fakat artık nefret bile edemiyorsan ben ölürüm..." deli gibi nefret ediyorum senden Barış Demiroğlu... Hatta deli gibi seviyorim seni. Ama asla bunu yansıtamam, yine aynı şeyleri yaşayamam! Dudaklarım titrerken burnumu çektim. "Ben zaten ölüyüm Barış, senin yüzünden hayatta ruhumu adadığım tek adamın elinden, onun yüzünden. Sende benim yüzümden öl be çok mu?" eliyle yüzünü kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. O ağlarken yüreğim parçalanıyordu, sanki biri yüreğimi yerinden söküp alıyor... Ağlaması öyle yoğundu ki asla dinmiyordu gözlerime bakmaya çalıştı tepkisiz bir ifadeye büründüm... Öyle olmak zorundaydım "Sen neden bu konuları açmaya çalışıyorsun canımı daha çok yakmak için mi?" gözlerime bakmaya çalıştı. "Seni mahvettiğim her ana lanet ediyorum İnci, kahroluyorum görmüyorsun, göremiyorsun sadece bunu bil ben seni bile isteye asla terk etmedim!" odanın içinde ağlayarak haykırmaya başladım. "Ya anlat açık açık anlatta bileyim artık Barış!" elini yanağıma götürüp okşarken tek bir söz çıktı ağzından. "Seninle evleneceğimiz gün kime en çok güvenmek istediysen biz o yüzden bu haldeyiz İnci, sadece bunu bil ve bunu düşün lütfen..." dedi ve ayağa kalktı. Ne demekti bu asla anlayamıyordum. İşaret parmağımı tehditkar bir ifadeyle salladım "Ben o gün en çok sana güvendim Barış." yüzünde hüzünle kaplı bir burukluk oluşurken "Sen bana güvendin, güvenmek istediğin kişi başkaydı İnci..." dedi ve sustu. Ellerimi saçlarımdan geçirip kafayı yemeye başladım "Ya kim kim!" başını istemsizce sallarken "Özür dilerim... Gerçekten çok özür dilerim." dedi ve pencereden atlayarak koşar adımlarla uzaklaştı. Ben hüngür hüngür ağlayıp odanın içinde çığlık atarken o kişinin kim olabileceği sorusuyla kendimi kaybedecektim. (Evet ağlıyordum... İnci Bozoğlu olarak yıllar sonra ilk kez göz yaşı döküyordum hemde yine sevdiğim adam uğruna) En sonunda yatağımın içine girip ağlamaya devam ettim...
Sizlere küçük bir duyurum olacak kimimiz üzüleceğiz, kimimiz meraklanacağız ama değecek inanın şimdilik hoşçakalın ve kendinize çok çok iyi bakın... Yorumlarınız değerli❤
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.99k Okunma |
391 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |