10. Bölüm

10. Bölüm

Zeynep Eken
zeynep_813

Son hız devammm❄


Ama Poyraz acımadan devam etti "Bak hemen gözlerin doldu bile sarı civciv." Dedi ve acıyarak baktı bana. "Neyse giy tişörtünü, sen üşüyeceksin." Dediğimde kararlı ses tonu eşlik etti sözlerine "Tişörtümü senin giymen için çıkarttım üşüyen sensin." Dedi. "Ben iyiyim böyle bir şey olmaz hem burada üstümü çıkaramam.." diye cevap verdiğim sırada kenara attığı ceketini aldı ve önümü kapatarak tişörtünü üstüme fırlattı. "Ben kapatıyorum, hadi giy." Diye emretti... Ama güvenmiyordum ona. Poyraz'dan bahsediyorduk sonuçta... Tereddüt ettiğimi fark etmiş olacak ki başını ceketinin yanından çıkarıp bana güven veren gözlerle bakmaya başladı "Söz bakmayacağım ama biraz daha beni bekletirsen kötü şeyler olacak!" dedi. Bende hızlı hareketlerle üstümü çıkarmaya başladım. Gözüm her an Poyraz'daydı... Gerçekten de bakmıyordu. Hızla tişörtünü üzerime geçirdim ve kısık bir ses tonuyla "Tamam giydim." Dedim. Birden ceketi çekti ve beni baştan aşağı süzdü... Sonra kendi ceketini giyerek tam karşıma oturdu. Bense utanıyordum ama tişörtünde ki koku her hareketimde burnuma geliyordu ve çok hoşuma gidiyordu. Allah'ım neler diyorum ben... Ellerini ceketinin cebine attığında saçımın bir tutamını kulağımın arkasına attım ve çekinerek "Artık bana karşı iyi biri mi olmaya karar verdin?" diye sordum. O ise sadece güldü "Sana karşı iyi biri olmam için neden bu kadar diretiyorsun?" yüzümde anlamsız bir ifade yer almıştı. Başımı önüme eğdiğim de gözlerim kocaman açılmıştı çünkü sandalın içi suyla dolmaya başlamıştı. Hızla oturduğum yerde ayağa kalkarak bir çığlık attım. Poyraz'da durumu fark edince "Allah kahretsin!" diye bağırdı. Ben korkuyla Poyraz'a bakarak "Poyraz ne yapacağız bu kez cidden öleceğiz!" diye haykırırken o tam tersi sakindi... "Saçmalama be ölmeyeceğiz elbette." Dedi ve elini uzattı bana "Gel yüzeceğiz." Dedi. Kafayı sıyırmış olmalıydı sanırım "Sen kafayı mı yedin ben yüzme bilmiyorum, yardım bulmalıyız!" ellerini saçlarının arasından geçirerek benim bu tavırlarımdan sıkıldığını belli ediyordu "Telefonun çekiyorsa sen bul ben gidiyorum, batıyoruz farkında mısın acele et!" diye söylendi... Bir kaç saniye sandalın batışını izledikten sonra Poyraz'ın gözlerine odaklandım. Beni bekliyordu ve oldukça kararlıydı... Elini tutmaktan başka çarem yoktu sanırım... Aniden elini kavradım "İyi çabuk karar vermeni sevdim, şimdi ellerini omzuma koy." Yutkunarak cevap verdim "Ama sen temas etmemden hoşlanmıyorsun." Başını sıkılırcasına salladıktan sonra "Off aynı şey mi Sanem hadi bekletme!" diyerek bir kez daha emretti. Bende ellerimi yavaşça omzuna yerleştirdikten sonra o da ellerini bacaklarıma yerleştirdi ve beni sırtına alarak gölün içine usulca girdi. Bacaklarıma değen sular yine titrememe sebep olurken Poyraz oldukça sakindi... Kaşlarımı çatarak sorgularcasına bir ifadeyle "Senin ayakların yere değiyor mu?" diye bir soru yönelttim. O da umursamazca bir ifadeyle "Değiyor tabii çok sorgulama ve sıkı tutun." Dedi... Bende onu dinledim ama birden ayağıma bir şey dokundu ve suyun içinde ayaklarımı korkuyla çırptığımda çığlıklarım gölde yankı yapmıştı. "Ayy ayağıma bir şey dokundu!" Poyraz bu hallerime iyice sinirleniyordu. "Off Sanem bacaklarına hakim ol dengemi bozuyorsun!" somurtarak cevap verdim "Ama bilerek yapmıyorum hem hakim olmak çok zor titriyorum istemeden bacaklarımı hareket ettiriyorum." Hiç utanmadan söylendi "Ben mi hakim olayım Sanem, bak şuan sadece benim ellerimdesin istersen şansını zorlama!" bu bir tehditti evet. Poyraz Demiroğlu yine tehditlerini savurmaya başlamıştı... Gölün kıyısına vardığımızda beni usulca sırtından indirdi ve çimenlerin üzerine oturmamı sağladı. "Off çok korktum ya..." diye söylenirken küçümseyen gözlerini üzerime dikmişti yine. "Çok panik yapıyorsun ve korkuyorsun biraz relax baby" dedi birden onun bu rahat tavırlarına bir anlam yüklemeye çalışıyormuş gibi onu inceledim. Arkadan gelen bir sesle kafamı çevirdim ve Alev'i gördüm. Öfkeyle beni baştan aşağı süzdükten sonra Poyraz'a doğru sert bir ifadeyle "Ne yapıyorsunuz siz burada!" diye bağırdı. Poyraz ise Alev'in koluna girerek onu tınlamadı "Hiç hadi gel gidelim çok uykum geldi." Dedi ama Alev kolunu birden çekti ve "Neden senin tişörtün onda ne haltlar yediniz siz ikiniz ha?!" Alev'in ithamları karşısında susup kalmıştım. Bizi çok yanlış anlamıştı ve öylece suçluyordu. Poyraz'ın gözleri öfkeyle dolmuşken Alev'in kolundan tuttu ve "Sen ne ima etmeye çalışıyorsun Alev, haddini aşıyorsun hiçbir şey yok ve hesap sorma hakkın da yok şimdi daha fazla uzatma ve yürü." Alev'in gözleri bana kibirle bakarken hızlı adımlarla yanımızdan ayrıldı... Kendini bu kadar Poyraz'ın hakimiyeti altında tutmayı başarıyordu. Yavaşça Poyraz'a yöneldim. "Tişörtünü bana vermemeliydin..." Poyraz'ın bu tepkisiz halleri benim sinirimi iyice bozuyordu. Çünkü o istediği her şeyi yaparak tepki çekebiliyor ama ben bir şey söylesem hiç umursamıyor. Yine hiçbir şey demeden çekip gitti yanımdan. En son herkes bir köşede otururken gözlerim Funda'yı aramaya başladı. Hafif sarı saçlı kumral uzun boylu bir çocukla konuşurken gördüm... Ama çekinerek konuşuyordu sanki. Yanlarına gittiğimde kumral çocuk dudağını bükerek bakmaya başladı... Üzerimde ki tişört oldukça garip duruyordu... Bol ve kısa. Çocuğun bakışlarını önemseden Funda'ya odaklandım.


"Ne yapıyorsun burada Funda?" çocuk aniden gülümseyerek cevap verdi "Hiç, sohbet ediyorduk olamaz mı?" Funda çocuktan çekinerek bakıyordu. "Olabilir de sen kimsin?" diye sordum hemen... Elini hiç düşünmeden uzattı ve gülerek "Kerem ben." dedi. Bende bir bana uzattığı eline birde gözlerine bakıyordum. Vücudu oldukça yapılıydı o da tıpkı Volkan gibi spora gidiyordu çok belliydi. Elini sıkarak cevap verdim "Bende Sanem." o da kafasını memnun oldum dercesine salladı ve Funda'ya döndü. "Neyse Funda seninle tanışmak güzeldi." dedi ve göz kırparak yanımızdan uzaklaştı... Gözlerimi kısarak Kerem'in arkasından onu sorgularcasına inceledim. Funda'da benle beraber ona odaklanmıştı ve ifadesizdi... "Off Poyraz'ın arkadaşlarıda tıpkı onun gibi iğrenç." bu dedikleri karşısında kaşlarımı çatarak bir tepki verdim "Nasıl yani sana bir şey mi yaptı?" Funda ellerini göğsünde birleştirerek cevap verdi "Eve çağırdı..." gözlerimi kocaman açarak "Ne!" diye bağırdım olduğum yerde. Sonra etraftaki herkesin gözü üzerimdeyken sesimi kısarak konuşmaya çalıştım. "Bunu nasıl diyebilir pislik!" Funda başını olumsuzca sallarken "Tam bir pislik neyse ki reddedilince kendine geldi ve sustu." hepsi gerçekten neden böyleydi... Acaba Barış nasıl biriydi. Ablam da hala ortalarda yoktu... Kafamda ki tonlarca düşünce yine beynimi esir alırken Funda bana sorgulayan bakışlar atmaya başladı.


"Bu tişört neden üstünde ve kıyafetlerine noldu ayrıca saçların niye ıslak?" ona karşı şirin görünmeye çalışırken "Ee göle düştük de Poyraz tişörtünü verdi..." dediğimde Funda şok içinde bana bakıyordu "Vay be Poyraz ha?" sonra devam ettim "Sonra bizi Alev gördü ama Poyraz ona gitmesini soyledi." Funda küçümseyen bakışlarla Alev'e odaklandı "O da hemen geldi Poyraz ne derse yapar o aptal!" bende kafamı onaylarcasına salladıktan sonra ablam yanımıza geliyordu... Fakat bana hiç iyi bakmıyordu. Üzerimde ki tişörtü inceliyordu. İçimden söylenmeye başladığımda Funda "Kaçsan iyi olabilir sanki." dedi... Haklıydı ablam üzerime geliyordu. Koşarak kaçmaya başladım o da beni kovalıyordu... Herkes bizi izlerken biz ormanın ortasında yakalambaç oynuyorduk sanki... "Sanem dur!" ablamı yumşatmaya çalışıyordum "Abla tabii ki kıyafetime bir şey olmadı ıslak sadece!" diye diye koşarken birden Poyraz'a çarpmamla sarsılmam bir olmuştu. Poyraz kolumdan kavrayarak beni tuttuğunda bakışlarımı ondan alamamıştım. Öyle derinden bakıyor ki içine hapsediyor adeta. Başını hafifçe bükerek konuştu "Sesin çok çıkıyor çocuk gibi davranmayı bırak!" neden bilmiyorum ama o an gözlerim dolmuştu ve herkes bana bakarak gülüyordu. Ablam hızla yanıma geldiğinde kolumu Poyraz'ın elinden kurtardı ve öfkeyle Poyraz'a baktı "Kardeşime bu denli çıkışamazsın Poyraz kendine gel!" Poyraz sırıtarak cevap verdi "İstediğimi yaparım buna sen mi karar veriyorsun İnci?" ablam iyice sinirlenmişti yumruk yaptığı elleri sinirini ortaya koyuyordu ve herkes birden susmuştu. "Benim kardeşime dokunmazsın ve herkese yaptığın gibi emirler yağdıramazsın!" Poyraz beni göstererek "O zaman neden şuan bu halde sence? çünkü istediğimi yaptı." dediğinde ağzım açık kalmış göz yaşlarımı tutamamıştım. Herkes bana şok içinde bakarken Alev Poyraz'a bağırmaya başladı "Beni yine mi aldattın pislik!" kimse Alev'i tınlamazken Poyraz sadece gülüyordu... Ablam ağır ağır başını bana çevirdi. "Ne diyor bu Sanem?" başımı olumsuzca sallayarak titreyen sesimle "Hayır abla hayır yok öyle bir şey." diye cevap verdim. Ablamsa sadece susmakla yetindi ve hızla yanımdan uzaklaştı... Ağladığım süre boyunca ablamın gidişini izledim öylece... Funda ise ablamın peşinden giderek ona gerçeği açıklamaya çalıştı. Gözlerim yeniden Poyraz'a kaydığında sadece sırıttığını gördüm. Umursamadan gülüyordu... Göz yaşlarımı silerek yanına gittim ve "Biraz olsun iyi olduğunu düşündüm, sadece birazcık buna inanmak istedim ama o kadar kötüsün ki kötülük ruhuna işlemiş ve sen asla iyi olamazsın Allah belanı versin!" diyerek söylendim ama o hala gülüyordu. Sonra hızla Ahu ablayı bularak üstümü değiştirebileceğim bir yer sordum ve bir tane kabine girerek tişörtü çıkarıp kendi elbisemi giydim ıslak ıslak. Sonra yine Poyraz'ın yanına gidiyordum ki Funda'yla ablam Poyraz'lara yakın bir yerde oturmuş konuşuyorlardı. Ama benim yapmam gereken son bir şey vardı. Hemen Poyraz'ın tişörtünü yere koydum ve üstüne toprak attım ardından biraz su ekleyip tişörtü iyice çamurla kapladım. Sonra hızla Poyraz'ın yanına gittim Volkan, Barış, Kerem ve o esmer çocukla birlikte oturuyordu. Tam karşısına geçtiğimde ellerimi arkamda birleştirdim tişörtü hemen görmesini istemiyordum. Hepsi birden bana odaklandığında Poyraz sorgulayan bakışlarını üzerimde gezdirdi. "Ne var yetmedi mi az öncekiler?" diye söylenirken "Yetmedi!" dedim ve tişörtü yüzüne fırlattım. Poyraz o an beyninden vurulmuşa döndü adeta görmeliydiniz. Çok komikti... Arkadaşları gülmemek için zor duruyordu ve Poyraz öfkeyle tişörtü yüzünden çekerek ayağa kalktı. Yüzünde ki çamurları silerken bana odaklandı. "Sen ne yapıyorsun aptal!" kaşlarımı kaldırarak "Bedelini ödetiyorum." dediğimde hepsi birden "Ooho" diyordu. Poyraz onlara bağırırken tekrar bana döndü üzerime gelerek "Seni son kez uyarıyorum beni bu şekilde yıkamazsın çocukça hareketlerinden vazgeç!" onun üzerimde hâkimiyet kurmasına izin vermedim "Hak ettiklerini yapıyorum Poyraz Demiroğlu şimdi ben seni uyarıyorum." Poyraz iyice kitlenmiş benim ağzımdan çıkacak sözlere odaklanmıştı ama öfkesi hala yüzündeydi... "Bir daha beni böyle küçük düşürürsen aynı şekilde karşılık göreceksin ve ben Alev gibi olmam bunu bil sana her kız gibi olmadığımı ve olmayacağımı bizzat gösteririm." dedim. Poyraz hiçbir şey demiyordu. Bu sözlerim onu çok kızdırıyordu adım gibi biliyordum fakat o susmayı tercih ediyordu ve sebebini bilmiyordum ama susması işime geliyordu. Kafamı çevirip ablama baktığımda bu kez gülümsedi bana. Artık o da anlamıştı asıl olanı... Mutluydum şuan. Poyraz'a bile bakmadan ablamın yanına gittiğimde kocaman sarıldı bana. Funda'da elimden sıkıca tutuyordu. Tekrar Poyraz'a baktığım anda ellerini dizlerinde birleştirmiş çamurlu tişörtünü öfkeyle yere savuruyordu. Sonra tekrar başını kaldırıp bana baktı ve yerinden kalkıp gitti. Ablam bana dönerek "Bak Sanem onlardan lütfen uzak durun çünkü onlar çok tehlikeli insanlar korkutmayın beni." bakışlarımı ablamdan ayırıp içimde ki özgüvenle "Aman abla cevabını alıyor pislik hak ediyor." dedim. Ablam ise başını iki yana salladı "Onların neler yapabileceğini bilmiyorsun Sanem ben seni uyarıyorum sadece." ablamın elini tutarak ona destek oldum "Tamam ablacığım." Barış'ın gözleri ablamdayken yanlarında ki esmer çocuk bana doğru gelmeye başladı. Ablam çocuğa kötü kötü bakarak "Ne var Taylan git başımızdan!" diye bağırdığında çocuğun isminin Taylan olduğunu öğrendim. Hiç umursamadan elleri cebinde beni baştan aşağı süzmekle yetindi. "Çok cesur bir kızsın Sanem." dedi aniden... Hepimiz onu izlerken ablam artık iyice sinirleniyordu. Funda ve benim kolumdan tutarak ayağa kaldırdı bizi ve ordan uzaklaştırdı... Taylan ise hala bana bakıyordu. "Başına bela alacaksın Sanem." ablamın bu sözü karşısında gerçektende kendim için endişelenmeye başlamıştım. "Haklısın sanırım ben uzak durmaya çalışacağım abla." ışıklarla kaplı başka bir ortama girdik bu kez etrafta masalar, sandalyeler ve 3 er tane de karavan bulunuyordu. Ahu abla bir tane karavanın önünde oturmuş kahve içiyordu. Bizde onun yanına gidip birer sandalyeye oturduk ve sohbet etmeye başladık. Ablam ve Ahu abla anılarından bahsettiler... Ahu abla da eskiden Poyraz'larla birlikteymiş. Sürekli o eski anılardan bahsettiler fakat asla Barış tan bahsetmediler. Bende konuyu böldüm... "Peki Barış... Onunla neden bu kadar düşman oldunuz?" ikiside bu sorum karşısında birbirlerine bakarak sustular, rahatsız oldukları oldukça belliydi. Bir kaç saniye birbirlerine baktıktan sonra Barış bize doğru gelmeye başladı. Elini kafasına götürmüş çekingen bir hale bürünmüştü. Ablama hiç bakmadan direkt Ahu ablaya yöneldi "Ahu biz nerede kalacağız, geç oldu artık uyuyalım." Ahu abla eliyle tam karşıda duran karavanı gösterdi. "Şurada ki karavan sizin iyi uykular." Barış onaylayarak başını salladığında bu kez gözleri ablamı buldu. Garip bakıyordu ablama... Çok garip hemde. Sanki söylemek istediği tonlarca şey varmışta hepsini içine atıyormuş gibi. Ablamsa asla ona bakmıyordu. "İyi uykular sizede kızlar." dedi ve bir saniye durup yerden kaldırdığı başını ablama çevirerek "Sanada İnci." dedi tekrardan vurgulamak istercesine. Ablamda kafasını sallamakla yetindi ve masada duran kahvesinden bir yudum alarak saçlarıyla oynamaya başladı. Barış ablamın bu hareketi karşısında sırıttı ve masmavi gözleriyle ablamı incelemeye devam etti. Ahu abla Barış'ın uzun uzun bakışlarına karşılık yanımızdan gitmesi için onu uyarmak istercesine konuştu "Öhöm, öhöm Barış sizinkilere söyle eşyalarını karavana koysunlar." Barış mesajı aldım der gibi bir ifadeyle yanımızdan ayrılırken Ahu abla ablama acınası bir bakış attı. Ortam iyice geriliyordu... "Ee bizde karavana geçelim artık kızlar oldukça yorucu bir gündü." diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı Ahu abla. Hep beraber karavanlara geçtiğimizde ablam hemen uyumaya çalıştı. Ahu abla da öyle... Funda ve ben öylece oturmuş derin düşüncelere dalmıştık. Funda elini çenesinin altına koymuş baygın baygın bakan gözleriyle "Off Sanem ne yapacağız?" diye bir soru sordu. Derin bir iç çekerek cevap verdim... "Bilmiyorum Funda, Bilmiyorum..." derken karavanın camına biri tıklattı. Camdan baktığımda Akın'ı gördüm. Dışarı gel diye işaret ediyordu. Funda'da anlamsız anlamsız Akın'a bakıyordu. "Ben bir gideyim niye gelmiş." dedim ve karavandan çıktım... "Ne oldu Akın?"


Bugünün son bölümüydü sevgili okurlarım yorumlarınız her zaman değerli biliyorsunuz... Küçücük kalbimle kocaman seviyorum sizleri


Hepinize iyi geceler🌙🤍


Bölüm : 23.07.2024 23:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...