Yorum ve vote vermeyi unutmayın Kankişlerim. Yorum sayısı az olduğu takdirde bölüm tamamlasam da atmayacağım 💖
...
Meğer ne büyük lütufmuş kaygısız, acelesiz bir şekilde güne başlamak. Dilimdeki şükürlerin bugünkü sebebi de işte buydu. Şükrettikçe nimetlerin çoğaldığına hayatımın son aylarında fazlasıyla şahit olmuştum.
Saat on civarıydı ve ben dilimde şarkılarla evimizi temizlemiş, derleyip toplamıştım. Artık özgür irademi kullanabileceğimi , rahatça dışarı çıkabileceğim bilmek içimde bir şeyleri kıpırdatıyordu ve yerimde durmak istemiyordum.
Demirhanla daha az önce konuşmuştum ve tüm gün şirkette olacağını söylemişti. Ona sürpriz yapıp yanına gitmek iyi bir fikir olabilirdi. Yolu bilmediğim ve daha da önemlisi en son üç dört sene önce yaptığım otobüs yolculuklarının dışında toplu taşıma da kullanmadığım için iki seçenek vardı. Ya demirhanı arayacaktım birini gönderecekti benim için ya da taksi çağıracaktım.
Sürpriz yapmak istediğim için ikinci seçenek daha cazip geldiğinden hızla hazırlandım ve internetten araştırıp bulduğum bir taksi durağını arayarak çağırdım.
Şirket eve biraz uzaktı. Yarım saattir yoldaydık ama neyseki gelmiştik.
"Geldik abla, burası."
Ödemeyi yapmam gerekiyordu şimdi. Hayatımda ilk kez taksiye binmiştim.
"Kart geçiyor mu?"
Adam usulca kafa salladı. Ardından arkasına döndü.
"İstersen bilet bas ablam."
Anlamazca yüzüne bakıyordum. Bilakis adam da aynı şeklide bana bakıyordu.
"Bizde cihaz yok, nakit çalışıyoruz ablam. 400 lira borcun."
İyi hoştu da üzerimde nakit yoktu ki. Demirhan bana bir kart vermişti. Hatta kartın limitsiz olduğunu da söylemişti ama nakitim yoktu ki. Hemde yarım saatlik mesafe için o para verilir miydi yahu!
"Yanımda nakit yok maalesef, beş dakika beklerseniz eşimden alıp geleyim."
Adam bundan memnun olmadığını bariz bir şekilde ortaya seren o ifadesiyle onayladı beni. Taksiden indiğimde önce bir etrafa baktım. Büyük bir binaydı ve üzerinde büyük harflerle 'han holding' yazıyordu.
Acaba tüm bina demirhana mı aitti bunu düşünmeden edemedim ama daha fazla burada beklememin arabadaki taksici abiyi kızdıracağını düşündüğümde için adımlarıma yön verip harekete geçtiğim sırada birisinin ismimi seslenip karşıma geçmesiyle durdum.
"Feraye hanım."
Demirhanın adamlarından birisiydi karşımdaki kişi. İlk evlendiniz sıralar bir süre kapıda beklemişti. Anladığım kadarıyla demirhanın sağ koluydu.
"Oğuz."
"Bir sorun mu var, gözüm sizdeydi."
Arabadaki taksiciyi gösterip konuşmasıyla anında hayır dercesine kafa salladım. Aksi takdirde biraz korkutucu bakıyordu.
"Yok yok, be-"
Arabadan inip sözümü kesen adamla susmak zorunda kaldım.
"Yav ablam değişim saati be, bekliyon ha böyle. Getir benim paramı da işime bakayım."
Adamın ardından hızla lafa atıldım.
"Taksi ücreti için nakit yoktu yanımda, kartta geçmiyormuş bende demirhandan almaya gidiyordum. Abi biraz sabırsızlandı."
"Onu ben hallederim yenge. Sen geç içeri, ben haber veriyorum ilgilensinler seninle."
O arada taksiciye dönüp borcu sordu ve misliyle para tutuşturdu eline. Adam arabasına binip tekrar yol aldığında rahatlamıştım. Verecektik işte parasını neydi ki bu tavır. Rahatsız olmuştum.
Ayağıma giydiğim topuklu ayakkabılarımın zeminde çıkardığı ses öyle hoşuma gidiyordu ki. Uzun zaman sonra kendimi genç bir kız neşesinde hissediyordum. İçim cıvıl cıvıldı ve bu dışıma da yansımıştı.
Altımdaki siyah diz üstü eteğim ve üzerine giydiğim siyah drapeli bluzumla tam yaşımın kadınıydım. Benim için etek boyu biraz kısaydı aslında ama içimden giymek gelmişti ve dolabımda da bulunduğuna göre sorun olmazdı.
İçeri girdiğimde anlık bir bocaladım. Nereye gideceğimi, demirhanın hangi katta nerede olduğunu bilmediğim içindi bu durum ama yanıma bir adamın gelmesiyle bu durum son buldu.
"Feraye hanım değil mi?"
"Evet."
Güleryüzle karşıladı beni.
"Hoş geldiniz Feraye hanım. Oğuz geleceğinizi haber verdi. Ben size demir beyin yanına kadar eşlik edeceğim. İsmin Mehmet."
"Hoş buldum, teşekkür ederim. Aslında kendim gidebilirim. Siz yerini söyleseniz yeterli. İşinizden alıkoymak istemem."
Onunla eş zamanlı adımlarını takip ediyordum. Asansörün önüne geldiğimizde düğmesine basıp beklemeye başladı.
"Ben yine de size eşlik edeyim."
Mecburen onu onayladığımda birlikte asansöre binip kata geldik. Demirhanın odasına doğru ilerliyorduk. Dikkatimi çeken bir detay vardı. Derin bir detay. Burada çalışan kızların geneli fazla cüretkar giyimliydi.
"Melis, demir beyin misafiri var."
Kadın önce beni iyice bir süzdü. Ardından çokta umursamadan konuştu.
"Demir bey toplantıda şu an. Siz biraz bekleyin hanım efendi. Bitince al-"
Yanımdaki adam uyarırcasına kaşlarını kaldırarak konuştu.
"Feraye hanım Demir beyin eşi. Sen hemen haber verirsin. İyi çalışmalar."
Melis denen kadının ukala tavrını anında bozduğunda bana döndü.
"Tanıştığıma memnun oldum Feraye hanım. Ben işime döneyim. İyi günler."
"Bende öyle, teşekkür ederim. İyi çalışmalar."
Teşekkür edip alandan ayrıldığında adının Melis olduğunu öğrendiğim kadın hala demirhana haber vermemişti. Sorun yotku beklerdim ama o bakışı, tavırları fazla rahatsız ediciydi. Benden hoşlanmadığı açıktı. Bu sırada buraya doğru elinde tepsiyle bir kadın geliyordu.
" Haber vereceğim birazdan ama demir bey toplantıları esnasında rahtsız edilmekten hiç hoşlanmadığı için bekletmek zorundayım."
O sırada yanımızdan geçip demirhanın odasının kapısının önünde duran kadına seslendi.
"Canım bir kahve de misafirimiz için getirebilirsin misin. Bekleme salonuna getirirsin."
Bu ne saçma bir tavırdı! Ne içeceğimi dahi sormamıştı. Üstten üstten konuşması beni çileden çıkarmaya yetmişti.
"Yok teşekkürler ben almayayım. Kahvemi birazdan kocamla içeceğim çünkü."
Tam o sırada açılan kapıdan demirhanın beni gördüğünün farkında değildim. Beni gördüğü gibi işini bırakıp yanıma gelmek için odanın kapısını tekrar açtığında karşısındaydım.
"Yavrum, bu ne güzel sürpriz böyle."
İşte şimdi rahatlamıştım. Tüm o sinirim, gerginliğim uçup gitmişti. Hemen dibinde bitip benim için açtığı kollarının arasına girdim. Elini belime dolayıp saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"Ben öyle güzel sürpriz yaparım."
Kıkır kıkır gülmüştüm birde. İşte gönlümün huzur bulduğu yerdeydim.
"Neyle geldin, arasaydın araba gönderseydim."
Onunla konuşurken bir yandan da şekil verdiği saçının bozulmuş birkaç telini düzeltiyordum.
"Sorun yok kocam taksiyle geldim... Ama seni tutmayayım istersen. Çok önemli bir toplantın varmış, bekleyecekmişim burada."
Sözlerime bir bana birde sekreter kıza baktı.
"Melis, Feraye buraya geldiğinde onu asla burada bekletme. Odama al. Dilediği yere girip çıkabilir, o benim eşim."
"Zaten odanıza alacaktım Demir bey. Tam onu söylüyordum bende."
Demirhan konuşmayı bitirdiğinde ben onun odasına geçmiştim. O ise az önce onun odası sandığım ama toplantı odası olan yan taraftaki diğer odadaydı. Toplantıyı bitirip hemen geleceğini söylemişti.
Odası oldukça büyüktü. Odasının bir yarısında kahve rengi deri koltuklar vardı. Onun ortasında küçük sayılmayacak bir sehpa ve üzerinde birkaç dosya ve dergiler bulunuyordu.
Masası da oldukça büyüktü. Meşe miydi neydi bu bilemedim. Ama epey sağlam duruyordu. Dikkatimi çeken bir detay daha vardı ki beni kalbimden vurdu. Masasının baş köşesindeki beyaz çerçeve içinde olan fotoğraf.
Düğünümüzde çekilmiş bizim fotoğrafamımızdı. Ben yere bakıp gülümserken Demirhan da elini belime atmış gözleri bendeyken gülümsüyordu. Muhtemelen habersiz çekilmişti ama öyle güzeldik ki. Ben tam demirhanın geniş sandalyesine oturmuşken o da içeri girdi. Ardından kapıyı kapatıp bana doğru ilerledi.
"Odama bahar gelmiş, masamda çiçek açmış."
Gülümsedim narin narin. Yanıma gelip belimden tuttuğu gibi beni kaldırdı ve sımsıkı sarıldı. Anında karşılık verdim.
"Seni yaradana kurban olayım be. Çık gel arada böyle. Kocan seni çok özlüyor işteyken."
Başını boyun girintime sokarak nefeslemesiyle huylandım. Belimi okşayan eli de yavaş yavaş kalçama doğru indiğinde daha da bi huylandım. Rahat durmuyordu ki arsız.
"Bende kocamı özledim diye çıktım geldim işte."
Gülen gözlerini gözlerime kenetledi. Popomdaki eli bulunduğu yeri avuçladı. Kalite kontrol yapıyodu sanki anacım.
"Kalite kontrol mü hayırdır?"
Göz kırparak söylediğimle birde şaplak attı. Uff acıtmıştı valla. Yüzümü buruşturdum.
"Kalite kontrol hanım ağam, malum pek yıprattık hastanelik ettik. Ama maşallahı var, hala taş gibi."
Kahkaha attım dediğine ve omzuna vurdum.
"E yerinde duruyormu diye mi bakıyorsun deli."
O da gülümsedi ve arkadaki sandalyeye oturup beni de kucağına çekti.
"Hiih Demirhan! Öyle aldın kucağına da ya biri gelirse."
Yan bi şekilde kucağında oturuyordum. Demirhan bir elini belime atmış diğeriyle saçlarımı okşuyordu.
"Gelsin gülüm, kapıyı çalmadan içeri girmeye cesaret edemez kimse."
"O zaman sorun yok... Buraya gelirken noldu biliyor musun."
Ufaktan bir sinirle söylendiğime gülümsedi ama dikkatle dinliyordu beni.
"Ne oldu yavrum, anlat. Dinliyorum."
Kucağına iyice yerleştim. Bayılıyordum ona böyle bir şeyler anlatmaya. İçtiğim suya kadar anlatıyordum ve öyle iyi geliyordu ki.
"Taksiyle geldimya buraya. Yanımda da nakit yoktu, senin verdiğin kart vardı işte. Adam da nakit istedi kart olmuyormuş taksilerde. Bende dedim bekle kocamdan alıp geleyim."
Hoşuna gittiği belliydi. Gözleriyle gülümsedi bana. Dikkatimi dağıtıyordu bu hali, öpesim getiriyordu yani.
"Neyse işte az kalsın dövüşecekti benle vallahi."
Kaşları çatıldı böyle söyleyince de.
"Kimmiş o densiz, baktın mı plakaya."
Göz devirdim bu dediğine.
"Adamın plakasından banane yahu, zaten oğuz varya o geldi hemen ödedi. Biz demir abimle hesaplaşırız dedi. Söyleyeyim bende sana. Sen verirsin ona değil mi."
Yine gülümsedi sözlerime ve dayanamıyormuş gibi yanağımdan bir öpücük aldı.
"Veririm gülüm, hallederim ben."
Kafa salladım ama aklıma gelenle gözlerimi büyüterek konuştum.
"Amaa çok vereceksin, yani dört yüz tutmuştu ama o çok verdi gördüm ben."
"Atarım birazdan oğuzun hesabına, sen takılma ona."
Gözleri tüm yüzümde dolanıyordu.
"Onu bunu boşver de, ben bugün bir fenayım sana. Onu ne yapacağız."
Yerimde kıpırdandım, kucağında ki varlığımı daha da hissettirmek ister gibi... Bir kolumu da boynuna doladığımda onun gözünde pek bir nazlı pek bir tatlı durduğumun farkında değildim.
"Ne yapalım kocam, sen söyle."
Dudaklarını boynuma getirip koklayarak birkaç kez öptü. Ardından dudaklarımdan bir öpücük alıp geri çekildi.
" Güzel karımın tadına bakayım, hemen burada. E malum günlerdirde hasret kaldık. Olmaz mı?"
Vallahi benim canıma minnetti ama burası pek yeri değildi sanki. Ofisteydik. Olacak iş değildi. Bunu belli edercesine kaşlarımı kaldırdım.
" Geceleri tilki mi götürdü, vallahi hiçbir şeyimin tadına bakamazsın burada. Hiç etik değil. "
Burunu parmaklarının arasına alıp sıktı.
"Benim küçük karıma da bakın hele. Yavrum ben etik bir adam olduğumu iddia etmedim."
"Bu ne demek şimdi, burada etik değerlerimizi konuşturmalıyız, evde olsak başkaydı tabii."
Beni birden kucağından kaldırıp masanın üzerine oturtmasıyla neye uğradığımı şaşırdım.
"Ben karıma karşı etik falan olamam hanım efendi, ben zaman, mekan fark etmeksizin karımı hissetmek isterim."
İvedilikle bacaklarımın arasına girip beni de belimden tutarak masanın ucuna doğru getirerek kendini bana bastırdı.
"Ben her fırsatta karımın içini doldurmak isterim."
İşte bu kadardı. Öyle arsız arsız konuşmalarıyla olan gardımda düşmüştü bile. Keşke evimizde olsaydık diye geçirdim içimden. O zaman hiç beklemez verirdim vallahi ama burası olmazdı. Burada olmazdı.
"İyice arsız bir şey oldun sen. Vallahi birisi gelecek diye korkuyorum ayıp. İşin yoksa eve gidelim ama burada vallahi olmaz."
Olumsuzca kafasını salladı ve üzerimden çekildi. Kapıya doğru giderken üzerindeki ceketi de çıkarmıştı. Kapıyı iki kez kilitleyip tekrar bana doğru gelmeye başladığında o yandan gülüşlü arsız ifadesi onunlaydı.
Masada duran telefondan bir tuşa basıp götürdüğünde birkaç saniye bekleyip konuştu.
"Melis bir saat boyunca asla rahatsız edilmek istemiyorum... Evet o görüşmeyi de ertele."
Telefonu kapatıp yerine koyduğu gibi bacaklarımın arasına girip dudaklarıma yapışması bir oldu. İştahla dudaklarımda gezinen dudakları huzurun temsiliydi.
"Doya doya geçireceğimiz bir saatimiz var güzelim."
Cilveli bir edayla başımı yana yatırıp kıkırdadım.
"Bir saatte doyacaksan ben tamamım kocam."
Başını boynuma yaslayıp kokumu içine çekti. Burnunu sürterek kulaklarıma getirdiğinde fısıltıyla konuştu.
"Sana, bu ipeksi tenine, o nazlı nazlı salınışına bir ömür doyulmaz be ahu gözlüm. Ama o kocam diyen ağzın inim inim inletilir."
Eliyle çevik bir şekilde eteğimi yukarı sıyırıp kadınlığımı avuçları arasına aldığında beni sönmeyen ateşlere attığından bihaber devam etti.
"Tam burada seni kendime katacağım."
Eli kadınlığımı okşamaya başladığında tam o noktada başlayan alev topu tüm vücuduma yayılmaya başlamıştı. Adı dilimden ihtiyaçla döküldü.
"Demirhan."
Eli hala bulunduğu yeri birbirine katarken dudaklarımdan derin bir öpücük alıp çekildi.
"Söyle karım, tadayım mı ballarını. Dilim talan etsin mi yuvanı."
Gözlerini gözlerime getirdiğinde onaylarcasına kafa salladım. O kadar şey yapmamıza rağmen yine de söylerken utanıyordum bazen.
"Yine başladık susmalara, illede inleteceğim seni. Öyle anlaşıyoruz biz."
Gülümseyerek kendi kendine konuşmasıyla bacaklarımı omuzlarına atıp iç çamaşırımı sıyırması bir oldu. Bu biraz acımıştı çünkü sırtım tahta masada olduğu için rahat değildim ama demirhanın dilini kadınlığımda hissettiğim gibi rahatsızlık bir kuş olup uçmuştu.
Dilini her bir zerremde hissediyordum. Dayanamayıp bacaklarımı birbirine bastırdığımda kafasını geri çekti.
"Bacaklarını birbirine bastırıyorsun, için beni istiyor feraye. Ona istediğini verelim mi?"
Kemerini açıp pantolonunu indirdiğinde ortaya serilen taş gibi erkekliğine bakıp onaylarcasına kafamı salladım.
"Ama önce sesini bastıracak bir şeyler açmalıyız, karımın zevk iniltilerini ancak ben duyabilirim."
Demirhan elini bilgisayara uzatıp birkaç hamle yaptığında odayı dolduran müzik sesiyle daha fazla dayanamadığımı belirtircesine konuştum.
"Beni böyle bırakmayı kessen mi acaba!"
Tekrar önüme gelip bacaklarımdan tuttuğu gibi beni tekrar masanın ucuna getirdiği gibi sertçe içime girmesi bir oldu. Beklemediğim bu hamlenin verdiği zevke karşı dudaklarımdan çıkan inlemeye engel olamadım. Demirhan önce yavaş başlayan gelgitlerini hızlandırdığında zevkten deli oluyordum.
"Zevkten nefesini kesmek varken bırakır mıyım karımı."
"Bırakma zaten, her seferinde daha önce bu olmadan nasıl yaşamışım diyoru- ahh."
İçime kendini tekrar bir hızla çarpmasıyla kasıldım. Zevkin doruklarındaydım. Bu kadar hızlı boşalmamıştım daha önce ama sanırım boşalacaktım.
"Öyle sıkı sarıyorsun ki beni, için alev gibi. Benim için yaratılmış... Gelecek misin, titriyorsun güzel karım ama şimdi değil."
Daha ben ne olduğunu anlamadan beni kucaklayıp masadan indirdi ve sırtımı göğsüne doğru çevirip belden yukarımı masaya yapıştırıp eliyle kadınlığımı okşayıp bir kez tokat atarak içime girdi. Hareketleri öyle hoyrattı ki beni masayla arasında eziyordu ama aldığım zevk öyle çoktu ki canımı yaksa da canıma minnetti.
İçime her çarptığında ileri doğu gittiğim için bir eliyle belimden diğeriyle saçımdan tutuyordu. Saç diplerimde oluşan o hafif sızıyı umursamadım. Artık hazzın doruklarındayken daha fazla dayanamadım. Bacaklarım titrerken boşalmaya başladım.
Ama o hala aynı hızla devam ediyordu.
"Ah, dayanamıyorum daha fazla lütfen."
Hala zevk alıyordum evet ama ben boşalmama rağmen o boşalmadığı için hala devam ediyordu ve onu içimde tutmakta zorlanıyordum.
"Dayan yavrum, birazdan tüm menimi o sıcacık amcığına akıtacağım."
Demirhan üzerimde erkeksi inlemeler çıkararak sonunda içime boşaldığında rahatladığı için kendini de üzerime bırakmıştı. Onun sıcaklığı ve ağırlığı altında ezilmek bile bir başkaydı. Sımsıcak, huzurlu hissediyordum onun yamacında.
On dakika kadar dinlenmemizin ardından birkaç kez çalan telefona daha fazla kayıtsız kalamayan demirhan telefonu açtı. Bende kucağına oturup kulağımı dayadım telefona. Melis, bir kadının geldiğini hatta ortalığı ayağa kaldırdığını ve acilen bakması gerektiğini söylediğinde kaşlarım çatıldı. Kimdi bu kadın ve benim kocamdan ne istiyordu?
Bir hışımla kucağından geri kalktığımda ne olduğunu anlamamışçasına bana bakıyordu. Ona gözlerimi devirip çantamı aldığım gibi kapının önüne gidip kilidi çevirdim. Hemen peşimden geldi.
"Yavrum, ne oldu anlamadım ki. Naptım be- hee telefon için mi."
Elimde olmayan bir sinirle bakıyordum.
"Çıkalım bakalım neyin nesiymiş ille de seni görmek isteyen kadın."
Bir hışımla kapıyı açıp çıktığımda karşımda gördüğüm kadının telefondaki kadın oluğuna emindim. Mini sayılacak bir kot etek ve üzerine giydiği korseli ve göğüs dekolteli beyaz gömlekle oldukça iyi bir görünüme sahipti.
" Demir abi kusura bakma rahatsız ediyorum ama o kardeşini bir an önce bulman gerekiyor. Beni öylece ortada bırakıp kaçamaz!"
Kız resmen büyük harflerle konuşuyordu, öyle bağırıyordu ki.
"Önce o sesini kıs, odama geçelim konuşalım. Bir şirkete yayın mı vereceğiz ne bağırınıyorsun. Melis sende Azad'a ulaş öğren bakalım neredeymiş."
" Tamam demir bey hemen hallediyorum. "
Demirhanın sözleriyle kız mahçupça başını öne eğip odaya geçti.
"Ne oluyor demirhan, kim bu kadın."
Elini belime atarak sakinleştirmek ister gibi okşadı. Ben gözlerimden çıkan kıskançlık alevlerinin farkında değildim çünkü.
"Azadı evlendirmek istedikleri kız daha doğrusu artık sözlüsü."
"Ne, sözlüsü mü! Ne ara yahu. Daha geçen hafta azad senden yardım istedi bu iş olmasın diye."
Derin bir nefes alıp bıraktı.
"Dün gece babamla zozan hanım gitmiş anlaşmışlar. Aile arasında da söz, nişan tarihi belirlemişler."
"Nasıl yani azad ve o kız istemediği halde mi?"
"Azad istemiyor ama sare için işler pek öyle değil. O istiyor bu evliliği. Dünde azad gitmemiş, aile ziyareti diye gitmişler babamlar da ama bizim eşeğin sağı solu belli olmaz diye haftaya söz tarihi almışlar. Bende sabah öğrendim."
Sare içerideki kız olmalıydı. Onu istemeyen bir adamla evlenmeyi neden istiyordu ki Allah aşkına? Onu da zorluyor olabilirlerdi gerçi.
" Neyse gel bakalım kocam, ne istiyormuş sare hanım. "
Elini belime atıp benimle birlikte odaya girip kapıyı kapattı ve koltukların olduğu kısıma geçtik. Sare de burada oturuyordu. Biz gelince ayaklandı ve elini tokalaşmak için bana uzatıp konuştu.
"Biz tanışmadık daha önce, ben sare. Sende demir abinin eşisin değil mi?"
Uzattığı eline karşılık verip el sıkıştığımızda bu kıza nedensiz bir şekilde kanımın ısındığını fark ettim.
"Evet, feraye ben."
El sıkışırken samimiyetle gülümsedi. Keza bende aynı şekilde karşılık verdim.
"Güzelliğinin namını duymuştum ama yakından görünce emin oldum. Gerçekten dedikleri kadar varsın hatta daha fazlası... Çok güzel bir kadınsın maşallah. Teninde bebek gibi."
Beklenmedik bu iltifat karşısında içim heyecanla dolmuştu, ciddi anlamda mutlu olmuştum. Yüzüme yayılan geniş gülümsememde bunun yansımasıydı. Demirhanın kütüphanesinden alıp okuduğum bir kitapta iltifata karşılık iltifat etmektense hoş bir teşekkürün daha anlamlı olacağı yazıyordu ama maalesef bunu yapamayacaktım.
" Teşekkür ederim. Bunları duymak beni gerçekten mutlu etti. Sende çok güzelsin hele sarı saçların. Sana çok iyi gitmiş hem tatlı duruyor hemde asi bir hava katmış."
"Ahh cidden mi ya. Yeni boyattım sayılır. Bizimkiler pek beğenmedi ama benimde çok hoşuma gitti. Kendimi buldum sanki.
Koltuğa oturup beni de yanına çektiğinde aramızda anlamadığım bir hız ve samimiyetle başlayan sohbete devam ediyorduk.
" Sende beyaz tenlisin aslında sana da çok yakışır sarı saç. Kaşlarını da birkaç ton açsan alev ateş bir şey olursun. "
"Hoop orada dur bakalım! Ben karımın kara saçlarına kıyıpta rengini değiştirmesine izin vermem. Hem benim karım her haliyle alev ateş."
Son cümlesini söylerken göz kırpmasıyla gülümsedim. Az önce yaşadığımız o alevli dakikalara atıfta bulunuyordu.
"Kuaför ortamına çevirdiniz iki dakikada, sen az önce ortalığı ayağa kaldırıyordun hanım efendi. Anlat bakalım öyle boğazını yırtacak kadar bağırdığın sorun ne."
Sare dert yanarak konuşmaya başladı.
"Biliyorsundur demir abi, dün akşam aile arasında söz tarihimiz kesildi. Bir haftaya sözleneceğiz. Benim tüm ailem, komşular herkeste biliyor. Çünkü sizin aileniz bir aydır bize gelip gidiyor ve ister istemez bunun lafı ortalığa da düştü. Herkes bizi çoktan nişanlı olarak görüyor. Senin o kardeşin bir kere bile gelmedi benim yanıma, haydi onu da geçtim. Bu sabah çarşıda bir kızla kahve içerken gördüm onu. "
Demirhanın da benim gibi kaşları çatıldı. Ben anlamamıştım bu işten bir şey.
" Gittim dedi bana. Yani görüştük dedi. Kız da bizim kuzenlerden birisidir belki, gitseydin yanlarına. "
Göz devirdi sare duyduklarına. Anlattıkça hırslanıyordu.
" Abi ben sizin sülalenizi tanıyorum. Sizden biri değildi ayrıca gittim de yanlarına."
"E kimmiş o kız? Öğrendin mi."
Bana bakıp sinirle gülümsedi.
"Öğrenmez olur muyum. Mardinin en bilindik escortu."
"Hiih! E sen naptın "
Tepkime engel olamadığımda demirhan da sinirle dişlerini sıkıyordu.
"Napacağım, aldım kahveyi döktüm başından aşağı. Birde tüm gücümle tokadı yapıştırdım."
Demirhan sadece dinliyordu ama ben sorular da soruyordum. Kendime engel olamıyordum, fazla bir merak içindeydim.
"Hak etmiş vallahi. Yani o bu evliliği istemiyor bunu biliyorum ama yine de söz kesildi madem buna uygun davranmalı."
"Yahu beni tanımadı! Sen kimsin de vay anam ne yapıyorsunda diye çıkıştı bana. Sinirimden bi şey diyemedim kalktım geldim buraya."
Demirhan sert tonuyla konuştu.
"O nasıl oluyor. Siz görüşmüşsünüz, söyledi azad bana."
Sare bu sözlere karşın gözlerini kaçırdı.
"Görüşmek değil, ya şimdi şöyle. Benim haberim yoktu geldiğinden. Bize gelmiş benimle konuşmaya. Annemler de evde yotku. Ablamda arkadaşın geldi seni aşağı odada bekliyor deyince bende öylece indim. Yakın arkadaşım gelecekti çünkü onu bekliyordum."
"Kızım sadede gel artık, uzatıyorsun sakız gibi."
Demirhanın sesi oldukça sabırsızdı ki haklıydı. Bende sabırsızlanıyordum, nasıl tanımamıştı ki.
"Yoksa anlamazsınız ne yapayım Allah Allah. Neyse işte benimde üzerimde pijama yüzümde de maske vardı. Saçlarımı da şekil alsın diye iki yandan ayırıp örmüştüm. Daha boyatmamıştım o zaman kendi rengindeydi, kumraldı yani. Ha birde elimde cips paketi vardı. Ayağımda da tavşanlı panduflar. "
" Allah Azadın yardımcısı olsun. "
Ay şişmiştim. Ne çok konuşuyordu bu kız! Ama tatlı tatlı da anlatıyordu. Azadın karşısına çıktığı durum biraz vahimdi. Öyle çok gülesim getirmişti ki zor tutuyordum kendimi.
" Anlamadım abi? "
Demirhan gülerken sakalını sıvazladı. O elin az önce kadınlığımda gezdiğini düşündükçe içim bir fena oluyordu. Demirhanın gözlerine baktığımda onunda aynı şeyi düşündüğüne emindim.
"Sende ki bu çeneyle Allah Azadın yardımcısı olsun diyorum. Anladım ben, velhasıl kelam diyorsun ki seni doğru düzgün görmedi ve bu yüzden tanımadı. Ha ben kardeşimin yaptığını savunmuyorum sadece bu halini tanımaması normal. Sen merak etme ben onun kulağını çekeceğim. Ama benim anlamadığımı bir şey var. Azadın adı çıkmış bilirsin sende karı kız peşinde koşan dümbüğün teki. Bu evliliği istemediğiniz de biliyorsun. Yine de niye bu konuda ısrarcı olduğunu anlamadım."
Sarenin yüzü düştü duydukalrıyla hatta nefesi hızlandı. Vardı bunun altında bir şey. Çıkardı yakında kokusu.
" Öyle üzül diye söylemedim bakma dolu gözlerle. Sende biliyorsundur bunu. Nasipte varsa kimse engel olamaz elbette Allah ne dilerse o olur. Lakin demek istediğim benim kardeşim seni üzer. Eğer istemem dersen ben şu dakika bozarım bu işi, ailene de makul bir açıklama yaparım. Senin üzerine de gelmezler. Hiçbir kadın istemediği bir evliliğe zorlanamaz. "
Sare bir hızla ayağı kalktı.
" Ben kardeşinin nasıl bir şerefsiz olduğunu çok iyi biliyorum abi sen rahat ol. Ama bu evliliği istiyorum, benim başka çarem yok. Sana güvenebileceğimi de biliyorum bu yüzden çaldım kapını. O kardeşini uyar, yaptığı bir yanlış artık benim ailemi de lekeler. Ayağını denk alsın. Eğer ben hizaya getirirsem onu sonuçlarına katlanmakta çok zorlanır söylersin. "
Ağzı açık dinliyordum onu. Kendini ne güzel açıklayıp posta koymuştu. Bana döndüğünde bende ayağı kalktım. Kollarını bana uzatıp sarıldığında beklemeden karşılık verdim.
"Tanıştığıma çok memnun oldum feraye, yarın alışverişe çıkaracaklar beni. Sende gel olur mu."
Kulağıma iyice yaklaşıp fısıldadı.
"Zozan hanımdan tırsıyorum biraz, ha birde o görümcem yok mu çok fena bir şeye benziyor. Beni yalnız bırakma. Hem sende nişan için bir şeyelr bakarsın. Bir hafta var."
Gülümsedim ona. Onunla gitmek isterdim ama zozan hanımda gideceği için buna cesaret edemezdim sanırım.
" Seninle gelmeyi çok isterim ama ondan bende tırsmıyor değilim. Benim için pek kolay değil açıkçası onlarla aynı ortamda bulunmak. "
" O zaman hiç kendini zora koyma teşekkür ederim."
Sözünü bitirdiği gibi açılan kapıdan içeri giren azadla daha da heyecanlandım. Aralarında neler olacağını merak ediyordum.
" Ulan şerefsiz nerdesin lan sen "
Azad abisinin sözlerine değil yanımdaki kadına odaklıydı. Bize doğru ilerlerken konuştu.
" Senin ne işin var be burada, manyak karı."
Duydukalrıyla gözleri açılan sare de ona doğru yürürken aynı zamanda konuşuyordu.
" Manyak karı anandır, kes sesini zırtapoz!"
Yanından geçip onu gerisinde bıraktığında içi rahat etmemiş olacak ki tekrar arkasını dönüp çantasını avuç içine alarak azadın yüzüne geçirdi.
"Bu da içim soğumadığı içindi, kadın avcısı pislik!"
Azad elini yanağına atmış şok içindeyken ikimizde giden kadının arkasından şaşkınlıkla bakıyorduk. Demirhan hariç. O kardeşinin bu haline gülüyordu.
"Sonunda seni de adam edecek bir kadın çıktıya ölsem de gam yemem ulan!"
Sare azadı adam eder miydi bilmem ama deli edeceği kesindi. Büyük aşklar nefretle başlar mıydı, zamanla görecektik...
...
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizz??
Sareyi ben çok sevdimm çok karakteristik birisi. Siz sevdiniz mii.
Sare ve azadın hikayesini de ufak ufak okumak ister misiniz??
Bidahaki bölümde berzan dahil olacak tekrar muhtemelen. Okuyalım görelim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
59.96k Okunma |
5.89k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |