25. Bölüm

25. Bölüm

ZEYBİK
zeybik_yz

Herkese selaam aşklarım biz geldik.

Yorum ve vote sayımız o kadar düşük ki asla bir bölümü yazmak için günlerimi vermemin, emeklerimin karşılığını almıyorum 🥲

 

Bu yüzden en az 150 yorum sınırı belirledim kafamda. Bir dahaki bölüm yorum sayısı 150 yi geçtiğinde gelecek. Umarım beni anlarsınız ve bölümler hakkındaki düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız. Unutmayın ben yazmak için gücü sizden buluyorum 💖

 

 

... 

 

Demirhan'ın ağzından.

 

Hayatımda ilk kez bu denli öfke hissediyordum içimde. Öyle ki içim öfkeden patlayacaktı. Önümde kanlar içinde yatan adamı öldürmeden nasıl duracaktım bilmiyordum.

 

Yakalarından kaldırıp yüzünün ortasına bir yumruk daha geçirdiğimde içim zerre soğumadı.

 

"Ulan ırzını siktiğimin pezevengi. Seni öldürmemek için zor tutuyorum kendimi şerefsiz."

 

Yerde yarı cansız yatan puşta bir tekme daha attığımda emrenin kolumdan çekmesiyle durdum.

 

"Demir öldüreceksin adamı bırak artık."

 

"Alamıyorum hıncımı emre alamıyorum. Şerefsiz göt kadar aklınla oyun oynadığını mı düşündün lan! Hemde benim karıma. Ben adamı yaşatmam ulan yaşatmam."

 

Saçlarından tutup yüzünü kaldırdığımda gözlerinin feri gitmiş bir şekilde bakıyordu yüzüme. Tipini siktiğim!

 

"Elini ayağını öpeyim dur artık, yaptım bir hata, affet. Yemin ederim artık yanına bile yaklaşmayacağım feraye'nin."

 

Feraye'nin adını o pis ağzına almayacaktı. Elimdeki kafasını yere vurduğumda acıyla inledi.

 

"Onun adını ağzına alma lan puşt! Artık istesende yaklaşamazsın. Defolup gidiyorsun bu ülkeden. Ben karıma seninle aynı havayı solutur muyum ulan şerefsiz."

 

Yerde yarı cansız yatan adamı çocuklara bırakıp emreyle çıktım mahzenden.

 

"Oğuz, bu gece bu puşt gidecek ülkeden. Gün aymadan defolup gittiğini bildireceksin bana. Evine de gidin, bakın teknolojik neyi varsa kırıp atın. Ben biraz daha yanında kalırsam dayanamayıp öldüreceğim. Sessizce hallet bu işi, sana güveniyorum."

 

"Tamam abi sen hiç merak etme o işler bende. Ayarlardım zaten, gün aymadan gidecek. Fehmiyi biliyorsun kaçakçılık yapıyor, onu ayarladım. Kaçak yollarla ülkeden çıkaracak. Ben hallediyorum, sen rahat ol."

 

"Tamam aslanım,sen halledersin gerisini. Berzan itininde evine, şirketteki odasına da gidin. Bilgisayar, telefon, ipad neyi var neyi yoksa sıfırlayın."

 

"Dediğin gibi yapacağım abi, eve adam gönderdim bile. Her şeyi sessiz halledeceğiz"

 

Oğuz benim sağ kolumdu. Ona gözüm kapalı güvenirdim. Son kez konuşup emreyle birlikte araca bindik. Üzerimdeki fazla siniri atmadan feraye'nin yanına gitmek istemiyordum. O benim duygularımı sikip atsa da ben ona kıyamıyordum.

 

Aracı o kadar hızlı kullanıyordum ki ibrenin iki yüzü geçtiğinin farkında dahi değildim. Gece olduğu için yollar boştu zaten. Bir şekilde kafamı dağıtmalıydım ama nasıl? O görüntüleri aklımdan nasıl silecektim.

 

Puşt yüzünü şoplayıp birde benim anlamayacağımı düşünmüş. Yeteneğini siktiğim! O berzan itininde götünden kan alacaktım. Ulan ben daha akşam evlendiğim kadının eski kocasıyla ilişkiye girdiğini izlemiştim. Aklımı kaybedecektim! Sinirden deli oluyordum. Hazmedemiyordum. Patlayacaktım.

 

Ben feraye için yeni bir hayat kurması için kendimi paralarken başkalarının bunu böyle yıkmasından nefret ettim. Ferayeye'de çok sinirliydim. Bana nasıl söylemezdi böyle bir şeyi? Nasıl güvenmezdi hala bana!

 

Onun için onca şey yapmama rağmen, defalarca benden bir şey gizlememesini, onun için her şeyi yapabileceğimi söylememe rağmen o hayatımızın dengesini bozacak bir şeyi saklamıştı benden!

 

İçim içime sığmıyordu. Direksiyonu tuttuğum elimi direksiyona vurdum dayanamayıp. Ellerim zaten kan içindeydi.

 

"Demir sakin ol oğlum be, adamı öldürmekten beter ettin, ulan ülkeden gönderiyorsun daha ne olsun. At artık şu sinirini. O videoda seni böyle delirtecek ne var onu da anlamadım ki."

 

"Emre hazmedemiyorum, ulan hazmedemiyorum. O videoda benim karımın... O berzan itiyle olan görüntüleri vardı. Irzını siktiğimde kendini şoplamış oraya. Ulan aklıma geldikçe deliriyorum! O berzanında ağzını sikeceğim, kızı gizlice videoya almış. Sırasını beklesin puşt!"

 

Emre duyduklarıyla yüzünü buruşturdu. Neyden bahsettiğimi anlamıştı o.

 

" Oğlum orada söyleseydin lan, bir tane de ben çaksaydım it'e. Harbi sen nasıl sileceksin aklından o anları. Böyle işe sokayım. "

 

Arabayı yol kenarına çektiğimde emre de bir şey söylemek için kıvranıyordu ama söyleyemiyordu belli. Benim ondan gizlim saklım olmazdı. Her şeyimi bilirdi keza bende onun her şeyini bilirdim. Aklıma takılan her şey hakkında da fikir alırdım ondan ama bu öyle felaket bir durumdu ki, söylemeye bile çekiniyordum. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Ferayeye nasıl yaklaşacağımı?

 

"Kıvranma söyle ne söyleyeceksen."

 

"Abi bu iş nasıl oluyor anlamadım. Bu harun'un eline nasıl geçiyor o görüntüler."

 

"Bunlar ferayeyi evlendirirken para almışlar berzan itinin ailesinden. Bu harunda her ay düzenli olarak almaya devam etmiş. Bi şekilde yanındayken almış işte bilgisayardan ne bileyim o anlatırken ben parmaklarını kırmakla meşguldüm, anlamadım."

 

Elimle yüzümü sıvazlayıp camı açtım. Nefesim ciğerlerime yetmiyordu. Patlayacaktım az kalmıştı.

 

" Vay şerefsiz puşt. Yengeye takıntılıymış demek ki. Kim bilir neler yapmıştır, nasıl rahatsız etmiştir şimdiye kadar kızcağızı... Demir, fazla yaralı bir kadınla evlendiğinin farkında mısın oğlum be."

 

Farkındaydım, hemde fazlasıyla. Zaten yaralı, titrek bir kuş misali olmasına karşın en başında kalbim ona öyle yumuşamıştıya. Öyle sessiz işlemişti içime. O kederli gözleri yok mu, ilk görüşte göğsüme sancı bırakmıştı.

 

Öyle ki o ahu gözlerin içi gülsün diye, onun için yapmadığım şey kalmamıştı. Ulan sırf ona yeni bir hayat vermek için onunla evlenmiştim daha ne yapayım! Önce o benim içimi sarmıştı bilmeden. Tüm benliğime ilmek ilmek işlemişti kendini. Sonra da ben onu sarmak için debelenip durmuştum.

 

Ona karşı içimde sonsuz bir ilgi ve güven vardı. Ama görünen o ki tek taraflıydı. Bu durumu bile isteye benden gizlediğini bilmek beni çileden çıkarıyordu. Olay hiç buralara gelmeden hatta ben o kahrolası videoyu izlemeden halledebilirdim her şeyi. Ama annem dahi izlemişti şimdi. İşin içinden nasıl çıkacaktık zaman gösterecekti. Çünkü ferayeye fazlasıyla sinirliydim. Nasıl bir tepki vereceğimi bende hiç mi hiç kestiremiyordum.

 

Aklımdan nasıl silecektim karımın eski eşiyle seviştiği videoyu ben. Feraye formaliteden dese de bu evliliğe ben öyle bakmıyordum. O benim karımdı. Böyle iş mi olurdu ulan. Eve gidince ferayeye'nin kalbini kırmamak için ekstra çabalamam gerekiyordu. Yoksa yakıp yıkardım ne varsa. Ben onun ayağına taş, gözüne yaş değmesin diye hatta bir gün benden boşanmak isteyeceğini bile bile evlenmiştim onunla. Şimdi üzerine titrediğim kadını ben mi kıracaktım? Ben o kadına kırgındım kırgın. Var mıydı ötesi?

 

Feraye'nin başkasıyla olma düşüncesi dahi beni çileden çıkartıyordu. Onu kıskanmak üzerine şüphelerim vardı ama bugün emin olmuştum. Ben yer yüzünde bir insanı daha bu denli kıskanmadım otuz yıllık ömrümde. Ama şimdi işin rengi farklıydı. Onun kalbine birinin gireceğini düşünmek, bedenine benden başkasının dokunacağını düşünmek dahi beni çıldırtıyordu.

 

Hatta öyle ki fütursuz bir arzuyla o kalbe de bedene de ben sahip olmak istiyordum. Karımdı artık ulan var mıydı ötesi! Koynuma alıp kadınım yapamamak için şu saatten sonra zor duruyordum. Hayvani duygularımı da sikerlerdi neydi bu! Ben ne halt yiyecektim şimdi.

 

Emrenin elime tutuşturduğu viski şişesini sorgulamadan kafama diktim. Sarhoş olana kadar içecektim ki feraye'nin yanında sakin kalayım. Yoksa o bedene benden başkasının dokunduğunu düşünmek ya da feraye'nin o kahrolası videoyu benden gizlediğini ayık kafayla düşünmek onun kalbini kıracağım sözler söylememe sebep olacaktı.

 

"Abi yavaş be, çarpmasın."

 

"Çarpsın emre, çarpsın ki ben bugün cin olup ferayeyi çarpmayayım. O beni bugün sikti attı ama ben onun kalbini kırmaktan dahi korkuyorum ulan."

 

İkinci şişeye geçtiğimde emre bana eşlik etmiyordu. Arabayı kullanmak için.

 

"Abi geçmiş olsun, sen yaman bir derde düşmüşsün.Bu saatten sonra seni Allah kurtarsın ya da Allah yüzüne baksın kardeşim."

 

İşte bu kadardı. Feraye'nin bu kısa zamanda hayatımdaki etkisi buydu. Ya ben aşık olacaktım bu işin sonunda ya da deli.

 

Yiğit nam salar, diyarı titretirimiş. Yiğidi bir ceylan gözlü yar uslandırır imiş.

 

" Demir çıkabilecek misin. "

 

Eve gelmiştik. Önümdeki uzun merdivenlere baktım. Çıkardım. Düşmezsem tabi ki.

 

"Çıkarım, git sen."

 

"Oğlum ellerin çok kötü lan, gel bari pansuman yapalım öyle gideyim eve."

 

"Emre siktir git başlatma pansumanına."

 

"Demir, şu kullandığın sakinleştirici ilaçtan mı alsan yengenin yanına gitmeden. Ulan birde sarhoş ettin kendini."

 

Sinir hastasıydım ben. Sinirlendiğimde kontrolsüz davranır, yakar yıkardım her şeyi, herkesi. Ferayeye'yi yakıp yıkmamdan korkuyordu ama almayacaktım. İçimde ona olan merhamet öyle büyüktü ki ona zarar vermeyeceğimi içten içe biliyordum.

 

" Emre hadi git oğlum. Yürü. "

 

Konuşurken yarı buçuk dilim dolanıyordu. Kendimi delicesine sarhoş edene kadar içmeme rağmen aklımdaki görüntüler silinmiyordu. Feraye'nin benim olduğunu düşünüp duruyordum. Onu gerçekten karım yaptığım, onunla birleştiğim anı. Kafam güzel olduğundan beri düşündüğüm şey buydu. Ondan önce biraz bağırıp çağıracaktım. Hesap soracaktım. Belki onu kıracaktım ama içim soğuyacaktı. Bana güvenip anlatmamış, benden gizlemiş olmasını hala hazmedemiyordum.

 

Zorda olsa odanın önüne geldiğimde kapıyı açtığım gibi içeri girdim. İçeri girdiğim gibi üzerime gelen hatta belki benimle kavgaya tutuşan bir feraye bekliyordum. Yerde oturmuş, başını yatağa yaslamış gözünde yaşlarla uyuyakalan bir yaralı ceylan görmeyi değil.

 

Ağlayarak mı uyumuştu birde. İçimde bir yer sancıdı. Bu kadına olan şefkatim, öfkemin önüne geçiyordu. Öyle kimsesiz, çaresiz duruşları bitiriyordu beni. Ama sinirliydim ona, kızgındım. Benden nasıl saklardı böyle bir şeyi aklım almıyordu.

 

Defalarca söylememe rağmen. Beni hiçe sayışını, bana güvenmeyişini hazmedemiyordum. Ne yapmıştım da ona o güveni vermemiştim. Ulan ben onun bir gün benden gitmek isteyeceğini bile bile sırf kendine bir hayat kursun diye, ona imkanlar sunabilmek için evlenmiştim onunla. Daha ne yapacaktım! Böylesi merhameti bu devirde kardeş kardeşe göstermiyordu. Ben bu kadının ağzından çıkan bir lafa bakıyordum. Neydi bu delice his?

 

Yer soğuk çekerdi. Böyle yerde yatarsa hasta olurdu. Bu denli sarhoş olmama rağmen onun iyiliğini gözetecek kadar içime işlemişti bu kadın. Ama öyle güzel işlemişti ki. İçime sine sine. Sineme doğru.

 

Ey avare gönlümün en mübah misafiri, evimde şenliksin bahçemde bahar.

 

Feraye'yi yerden kaldırıp yatağa taşımak için bir elimi beline bir elimi bacağına koyduğumda hemen uyandı. Önce gözleri anlamazca üzerimde dolandı ve hemen durumu anlayıp kollarımın arasından çıktı.

 

"Demirhan, ne zaman geldin. Seni bekledim."

 

Gözleri hala aceleci bir tavırla üzerimde gezerken sırtı kurumuş kan içinde kalan ellerimi görmesiyle gözlerine hüzün çöktü. Şimdi ben bu kadına nasıl kıyıpta kızacaktım, bağıracaktım. Ona olan öfkem çok büyüktü. Ama o da içimde çok büyüktü.

 

Benim ellerime göre oldukça ufak olan ellerini uzatıp yara olmaya yüz tutmuş ellerimi tuttu.

 

"Demirhan noldu? Ellerin niye bu halde. Hepsi benim yüzümden. Özür dilerim, özür dilerim sen bunların hiç birini hak etmedin. Eğer gizlemeseyd-"

 

"Feraye sus artık. İş işten geçti. En başta düşünecektin onu."

 

Kafam almıyordu. Her sözü beynime bir balyoz misali çarpıyordu. Bir an önce uyumalıydım yoksa çok fena kalbini kıracaktım. En sağlıklısı sabah konuşmaktı. İletişime açık değildim şu anda.

 

Önümde duran kadının ferah kokusunu duyumsadıkça daha çok çekildim ona. Dibine kadar girmiştim. Şu anda tek isteğim o gül kokusunu çeke çeke uyumaktı. Benim karımdı bu kadın. Her ne kadar formaliteden olduğunu düşünse de hem Allah katında evliydik hemde resmi olarak. Karımdı ulan, benim karımdı. Onunla sadece ben uyuyabilirdim bu saatten sonra. Ona sadece ben dokunabilirdim.

 

Hala izlediğim o videonun ağırlığı altında eziliyordum. Ulan erkek adamın kaldırabileceği bir olay değildi bu, hazmedemiyordum. Gözümün önünde bana seslenen kadını kendime çekip ikimizi de yatağa attım.

 

"Hiih demirhann!"

 

Yatakta altıma aldığım kadının kokusu beni mest ediyordu. Ölene kadar burnumdan gitmesin istedim. Kokunun geldiği yere daha çok yaklaştım. Kafamı feraye'nin boyun girintisine yerleştirdiğimde en derinime kadar çektim kokusunu.

 

Ciğerlerim bayram ediyordu bu gül kokulu kadında. İçimdeki onca öfkeye rağmen huzurun koynundaydım. Huzur, altımdaki kadındı. Elimde olmayan bir dürtüyle dudaklarımı bastırdım kokusuna sığındığım girintiye. Dudaklarıma değen ten daha çok körüklüyordu içimdeki hisleri.

 

Dayanamayıp koklayarak tekrar öptüğümde feraye'nin altımda çırpındığının farkında dahi değildim. Benim koca cüssem altımdaki kadına ağır gelmişti. Onu altımda eziyordum farkında olmadan. Çok geçmeden sarhoşluğunda verdiği etkiyle huzuru bulduğum tende uykuya daldım...

 

Feraye'nin ağzından devam...

 

İnsan geçmediği kapının gıcırtısını, sınanmadığı acının sancısını bilemezdi. Benimse bu genç yaşımda sınanmadığım acı kalmamıştı. Kor alevler doldurmuştum sineme. Her daim beni yakan.

 

Tam her şeyi yoluna koydum derken yine tepetaklak olmuştum. Artık neyi nasıl yapmam gerektiğini bilmiyordum. Saatlerdir yatağın kenarına çökmüş ağlıyordum. Öyle ki gözümde yaş kalmamıştı.

 

Pişmandım. Fazlasıyla hemde. Demirhana en baştan her şeyi anlatmam lazımdı. Hiç ertelememeliydim. Zaten eninde sonunda ondan yardım isteyecektim ne diye ertelemiştim Allah aşkına! Hata yapmıştım farkındaydım ama her şey için çok geçti.

 

Üstelik dilşad anne de izlemişti. Şimdi benim hakkımda ne düşünüyordu. Kötü kadın olduğumu düşünüyordu muhtemelen. Ama değildim. Ben kuzeniyle yatan bir kadın değildim! Ne diyecektim, nasıl inandıracaktım kendime onları. Ama korkmuştum. Bana inanmazlarsa bunun altından kalkamam sanmıştım. Şimdiyse tüm sandıklarımın altında kalmıştım.

 

Hatasız kul olmazdı ki, hata yapmıştım. Demirhan benim berzana ilişkiye girdiğim videoyu izlemişti. Sahte de olsa karsıydım ve bu durumda adamdan sakin olmasını bekleyemezdim. Üstelik annesi de izlemişti ve daha kimler izlemişti bilmiyorduk. Hepsi benim gizlememden dolayıydı. O şerefsiz harun yüzündendi. Allahın cezası mahvetmişti hayatımı.

 

Eğer demirhan o videoya inanırsa her şey biterdi. Kaldıramazdım bunu. O şimdiye kadar bana hep sorgusuz sualsiz inanmış, arkamda durmuştu. Yine öyle yapmalıydı. Beni o pislik berzandan da şerefsiz harundanda o kurtarmışken ben onlar yüzünden hem demirhanın hem kendi dünyamı alt üst edemezdim. Buna hakkım yoktu. Kafamda sürekli demirhanın eve gelip bana bağırıp çağırdığı anladı tekrar ediyordum. Çünkü muhtemelen yaşanacak senaryo buydu. Beni yerle bir edecek, dağıtacaktı. Ben bunları düşünürken onun beni kırmamak için beynini uyuştursun diye şişelerce içtiğinden, sakinleşmek için ilaç aldığından bir haberim.

 

Yatağın kenarına çökmüş ağlaya ağlaya düşünürken uyuyakalmıştım. Belimde ve bacaklarımda bir el hissetmemle daldığım rahatsız uykudan uyandım. Gözlerimi açtığımda demirhan karşımdaydı. İçim ona kendimi anlatma isteğiyle dolup taşarken tepkisini ölçmek adına yüzünü izliyordum. Bir acele konuşmaya başladığımda aklımdaki şeyleri dilime dökememiştim heyecandan.

 

"Demirhan, ne zaman geldin. Seni bekledim."

 

Gözlerim hala üzerinde gezerken yara ve kan içinde kalmış ellerini gördüm. İçimde bir panik aldı başını gitti. Kesinlikle benim yüzümden olmuştu. Haruna ne yaptıysa elleri bu hale geçmişti. Ah demirhan, benim yaralarımı sarmaya çabalarken benim yüzümden yaralanan adam.

 

"Demirhan noldu? Ellerin niye bu halde. Hepsi benim yüzümden. Özür dilerim, özür dilerim sen bunların hiç birini hak etmedin. Eğer gizlemeseyd-"

 

"Feraye sus artık. İş işten geçti. En başta düşünecektin onu."

 

Bir elini ağırdığı her halinden belli olan başına götürürken tahammülsüzce konuşması beni caydırmadı. Pansuman yapmalıydık önce ellerine. Hem beni dinlemek zorundaydı. Önce kendimi mi açıklamalıydım yoksa yarasına mı bakmalıydım. Sarhoştu belli ki, beni dinlememesinden korkuyordum. Ayrıca dibime kadar girmişti. Kendi kokusuna karışan alkol kokusu sarmıştı etrafımı.

 

En mantıklısının önce ellerime pansuman yapmak olduğuna karar verince banyoda gördüğüm pansuman setini almaya gidecektim ki birden yatağa çekilmemle demirhanın üzerime kendini bırakması bir oldu. Üzerime düşmüştü resmen ve anlık olarak ciğerlerimin sırtımdan çıktığını düşündüm.

 

"Hiih demirhann!"

 

Allah! Akşamdan beri ağlamaktan helak olan ciğerlerimin şimdi de perti çıkmıştı.

 

"Demirhan napıyorsun, üzerime çıktın."

 

Sözlerime yalnızca homurdanarak cevap verdi ve kafasını boyun girintime yasladı. Altından çıkmak için debeleniyordum ama cüssesi öyle büyüktü ki ben altında küçücük kalmıştım. Ve gerçekten altında kalmıştım. Boyun girintime yerleştirdiği başı yerinde rahat durmadı. Burnunu boynumda sürterek koklaya koklaya nefes aldı. İçim ölecekti buna devam ederse.

 

"Demirhan ezildim. Lütfen, lütfen kalk üzerimden."

 

Kalbim güm güm yerinden çıkacakmış gibi atarken demirhanın dudaklarını tenime bastırmasıyla felaket bir ateşe tutuldum. Üzerimdeki adamdan ve bıraktığı etkiden dolayı zar zor aldığım nefesim de boğazıma takıldı. Artık konuşmaya dahi mecalim yoktu ve üzerimdeki bu devden bozma adam sarhoştu. Bana öfkeli olduğu için sarhoştu hemde.

 

"Demirhan ellerine de pansuman yapmamız lazım. Hem eziliyorum altında. Birbirimize girdik demirhan kalk artık!"

 

Üzerimde boylu boyunca yatan demirhanın pazularına ellerimi yerleştirip sıktım. Ona bir uyaran vererek üzerimden kalkmasını sağlamaya çalışıyordum ama onun kokusuyla ve teniyle sarmalanmışken bu çok zordu. Demirhan ıslak dudaklarını tekrar boynuma bastırdığında tenime batan sertliği de kadınlığımı sızlatıyordu. Neydi bu allahın cezası durum? Böyle felaket bir olayın içindeyken bile bu adam bana ve bedenime nasıl bu etkiyi bırakabiliyordu. Ben altında debelendikçe demirhan kolunu belime atıp daha da sardı beni sinesine.

 

Her şeyi anlardım. İçimdeki korkuyu hatta tenimin yangınınıda ama ya kadınlığımdaki daha fazlasını isteyen o sızı? Hemde böyle bir durumda! Kesinlikle delirmiş olmalıydım. Başka bir açıklaması olamazdı. Üzerimdeki adamın altından çıkmak için altında çabaladıkça erkekliğini daha çok hissediyordum. Kendimi o sertliğe daha çok bastırmakla onu itmek arasında kalmıştım. Neler hissediyordum böyle hemde saatlerce ağladıktan sonra.

 

Şoktan aklım karışıyor olmalıydı. Yoksa amber kokusunda mayıştığım bu adamın altında bunları hissedip kokusuna sığınmak istememde normal değildi. Ayarlarımla oynuyordu bu adam. Öyle ki yaşadığımız berbat olayı ve geceden ve bana ne tepki vereceğini düşündüğümü dahi unutmuş beni hem kolları hem kokusuyla sarmalayan adamın sinesinde uykuya yenik düşmüştüm.

 

 

...

 

 

Eveet bölüm hakkındaki düşüncelerini alalımm.

 

Demirhandanda okuduk bir kısmını. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 

Çok uzun bir bölüm değil ama üç gün önce yeni bölüm attığımı varsayarsak yeterli. Diğer bölümü de üç dört güne yazıp atmayı planlıyorum.

 

Sizce demirhan uyandıklarında ne tepki verecek?

Bölüm : 05.03.2025 03:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...