24. Bölüm

24. Bölüm

ZEYBİK
zeybik_yz

Sabrınız için çook teşekkür ederim ballarım 🥹💖 Sonunda kavuştuk 🥳

Bizi özlediniz mii😅

...

Kısmet etmiş ise mevla; el getirir, yel getirir, sel getirir. Kısmet etmez ise mevla; el götürür, yel götürür, sel götürür.

Son birkaç günü düşündüğümde aklıma yer eden şey buydu. Demirhan benim nasibim olabilir miydi? Şu gencecik yaşımda çektiğim onca cefanın sefasını rabbim bana onu göndererek mi vermişti. Bilmiyordum.

Yirmi iki yaşımdaydım. Yirmi üçüme az kalmıştı. Bu yıllar boyunca ben hep koştum, çalıştım, çabaladım, didindim. Ama yetişemedim. Hiçbir yere varamadığımı düşündüm her zaman.

Çünkü hiçbir zaman bir amaca hizmet etmedim. Bir hedefim olmadı. Önceleri tek gayem üç beş kuruşta olsa para kazanıp amcama vermekti. Vermesemde elimden zorla alıyordu orası ayrıydı ama benim amacım hep diken üstünde büyüdüğüm o evde, temizliğini, yemeğini yaptığım hatta çoğu zaman benim geçindirdiğim o evde bir kez olsun fazlalık gibi hissetmeden belki bir tabak çorba içebilmekti.

Büyüdüğün evde fazlalık olduğunu hissetmek ne demek bunu ancak yaşayan bilirdi. Çünkü içtiğiniz o tatsız sudan dahi acı bir tat alırdınız.

Evlenip gittiğim koca evinde her şeyin düzeleceğini sanmam da benim saflığımdandı. Çünkü orada daha beteri vardı. İnsan ailesinden geleni kanımdan deyip sineye çekebiliyordu ama elden duyduğunu hiç bir şekilde hazmedemiyordu. Velhasıl kelam ne amcamın evinde ne kocamın evinde evimdeymiş gibi hissedememiş her daim bir fazlalık gibi hor görülmeyeyim diye çabalamıştım bunca yıl. Tek gayem de bu olmuştu işte.

Demirhanla geçirdiğimiz bu kısa sürede bana her fırsatta aşıladığı bir şey vardı ki o da kendi gerçekliğimi oluşturmak için çabalamak. Hayal edip peşinden koşmak. Kendimi gerçekleştirmek için geliştirmek. Kendim için çabalamaktı.

Onca emeğe, hayatın peşinden koşmama rağmen. Ulaştıklarım bir hiçten ibaretti. Koca bir hiç. Demirhan benim bu durumdan kurtulmam için büyük fırsatlar veriyordu bana. Onunla birlikte bugün yeni bir hayata adım atmıştım içimde açan umut çiçeklerini hissediyordum.

Demekki koşmasan da oluyordu bazen. Belki yazgım yürümekti. Yürümek yetiştirecekti beni yazgıma.

Düğün, İmam nikahı hepsi bitmişti. Günlerdir süren o yoğun koşuşturmanın sonuna gelmiştik. Dilşad anne beni demirhanın yatak odasına getirmiş ve benimle biraz konuştuktan sonra gitmişti. Birazdan demirhan gelecekti ve ben içimdeki heyecana mani olamıyordum. Öyle ki ellerim dahi titriyordu.

Şimdi ne yapmalıydım? Gelinliğim kendim mi çıkarmalıydım. E pek tabii kendim çıkarmalıydım, demirhanın çıkaracak hali yoktuya! Ama yardıma ihtiyacım vardı. Hem iki rekatlık şükür namazı da kılmalıydık. Tek kılsam oluyor muydu acaba. Düşündükçe heyecanım daha da artıyordu ki kapının tık tık vurulmasıyla oturduğum yataktan ayağa kalktım aceleyle. Birkaç saniye bekledim ama kapı açılmayınca anladım ki demirhan seslenmemi bekliyor.

"Geel"

Kapı açılıp demirhan koca cüssesiyle içeri girdiğinde gerginlikle yerimde kıpırdandım. Bir şey demem gerekiyor muydu şu anda.

"Çok beklettim mi feraye. Yukarı çıkarken emreyi gördüm birkaç güne göreve gidecekmiş ayaküstü bir sohbet ettik."

"Yoo önemli değil. Zaten dilşad anne de yeni çıktı sayılır."

Ne demiştim ben, dilşad anne mi? Demirhan da bunu fark edince gözleri bi şaşkınlıkla açıldı.

"Dilşad sultan da duysa ona anne dediğini sevinçten havalara uçardı."

"Kendi içimden hep öyle diyorumya. Alıştırmaya çalışıyorum kendimi. Aslında çok istiyorum anne diyeyim ama o kadar kolay değil maalesef ki. Ben anne nedir bilmem hem daha önce hiç kullanmadığım bi kelime malum."

Ben hala gerginlikle ellerimle oynuyordum. Demirhan bana iyice yaklaştı.

" Anlıyorum seni, haklısın. Bunun için kendini zorlamanın istemem. İçinden geldiği an söylersin ne olacak. "

Onu onaylarcasına kafa salladığımda bana bir adım daha yaklaştı ve eliyle gelinliğimi işaret etti.

"Yardıma ihtiyacın var mı, gelinlik için."

Evet vardı. Tek başıma giyemediğim gibi tek başıma çıkartamazdımda. Aşağı yukarı kafa salladım yine.

"Arkasında fermuarı var ama üstünden o iplerle bağladılar. Dedim ben bağlamayın, gerek yok diye ama "

Hızlı hızlı kendimi açıklamamla beni susturdu.

"Şşt feraye."

"Hı"

"Nefes al"

Demirhanın bedeni sırtıma çok yakınken ve elleri belimdeyken ne kadar nefes alabilirsem o kadar çektim içime havayı.

"Ben iki dakikada hallederim sorun yok feraye. Ne olacak iki kurdele, çözeriz."

Öyle efe efe dibimde konuşmak kolaydı ona. Elleri sırtımdaki kurdeleyi çözmeye başlarken ben heyecandan nefesimi tutacaktım az kalsın. Bir süre uğraştı ve tam bittiğini düşündüğü sırada demirhanın belimdeki kurdeleyi çekip beni kendine yaslamasıyla aramızdaki o mesafe de kapandı. Şimdi göğsüm tam olarak demirhanın sırtındaydı.

Verdiği nefesi hissedebiliyordum. Zaten kokusu dört bir yanımı sarmış durumdaydı. Demirhanın nefesini kulağımda hissetmemle irkildim.

"Feraye."

Konuşunca dudakları belli belirsiz kulağıma değdi. Titrek bir nefes verdim.
Belimdeki ellerinden birini karnıma doğru ilerletip göbeğinin üzerinden hafifçe kendine bastırınca o anın rehavetinden çıkıp gerçekliğe döndüm sanki.

Yine demirhanın kollarındaydım. Ve bu son zamanlarda çok sık yaşanmaya başlamıştı. Olmaması gerekiyordu. Tam kendimi demirhandan çekecektim ki demirhanın birden geri çekilip beni belimden tuttuğu banyoya doğru ittirmesi bir oldu.

"Ay noluyo be."

Demirhan şaşkın şaşkın bakıyordu bana.

"Şey diye şey yaptım. Abdest lazımya. Ya namaz kılmaycak mıyız biz."

Ne diyordu bu adam yahu! Her fırsatta beni un çuvalı gibi oradan oraya koyuyordu.

"Kılacağız demirhan da-."

"E al, abdest yani. Banyoya gir sonra da ben geleyim... Yanına değil, yani birlikte almaktan bahsetmiyorum. Sen ayrı ben ayrı. Sonra namaz, işte şükür namazı."

Heyecanlı heyecanlı lafı toparlamaya çalışmasına kahkaha attım. Bu haline ahkaha atmama da bozulmuştu belli ki. O da benim gibi heyecanlanıyordu demekki.

"Tamam tamam demirhan ben anladım. Ben gelinliğimi çıkartayım abdest alıp geleyim sonra sen hallet işlerini namazı kılalım."

Rahatlamış gibi bir nefes verdi.

"Hay ağzını öpeyim ya. Şunu anlatamadım bir türlü. Yorgunluktan kaç gündür uykusuz da kaldık. O zaman kapıdayım ben. "

Hay ağzımı mı öpseydi. Keşke düşünerek konuşsaydı bazen böyle şeyler söylüyordu ve ben utançtan kızarıyordum.

Onu onaylarcasına kafa sallayıp hemen banyoya girip gelinliğimi çıkardım. İç çamaşırlarımı da çıkartıp çıplak kalmıştım. Şöyle bir bedenimi süzdüm aynada. Son birkaç gündür fazlasıyla tempolu geçmişti ama ona rağmen kilo almıştım. Hemde iki üç günde. İyi de olmuştu. Biraz toparlamıştı bedenim.

Her şeyi düşmüşlerdi. Makyaj temizleme suyundan pamuğuna her şey vardı banyoda. Yüzümdeki sanat eseri gibi olan ve çok beğendiğim makyajımı silmeye kıyamasamda temizledim. Makyajı sevmiştim. Daha doğrusu kendimi makyaji görmeyi sevmiyim. Yapmasını çok bilmesem de öğrenmeyi istiyordum. Çünkü artık makyaj yapacaktım muhtemelen. İyi hissettirmişti. Artık bana iyi gelen ne varsa yapacaktım.

Kısa bir duş alıp peşine de abdestimi aldım ve çıktım duşakabinden. Havlu aramak için banyo dolabını açtığımda iç çamaşırı da vardı burada. Hemde felaket derecede erotik bir çamaşırdı. Dantelli taşlı bir şeydi. Diğer gözlere bakıp başka bulamadığında mecbur giyindim. Çorapları da vardı hatta bacak için aksesuarı ama onları giymedim.

Burada kıyafet olmadığı için mecbur bu şekilde çıkacaktım. Çıkardığım iç çamaşırların ve havluyu kirli sepetine atıp yüzüme de nemlendirici bir krem sürüp banyodan çıktım. Işıkta kapalıydı demirhan dışarıdaydı hala demekki. Hızlıca üzerimizde giyinip onu çağırmak için büyük adımlarla içeri geçtiğimde demirhanın yatakta uzandığını fark etmemişim.

Gardrobu açtım ama bu tarafta sadece demirhanın kıyafetleri vardı, diğer tarafı açtığımda bir pantolon be bluz aldım. Askılıkta da namaz için bıraktıklarını düşündüğüm siyah düz bir ferace ve baş örtüsü vardı. Onu da alıp kapağı kapattım. Arkamı döndüğümde karşımda demirhanı görmemle çığlığı basıp ellerimdeki kıyafetleri üzerime tutarak gizlemeye çalıştım. Demirhan da çığlığımla yataktan nasıl fırlayacağını bilemedi yazık.

"Demirhaan, ne işin var senin burada ya!

" Başım felaket ağırdı. Aşağı indim ilaç almaya, biraz misafir odasında dinlenecektim ama annemle karşılaştık e birde akşam evlendik malum, annem de odaya geri gönderdi. "

Allahım kafayı yiyecektim. Karşısında yarı çıplaktım adam bana hikaye anlatıyordu.

"Ya demirhan ne anlatıyorsun hala. Yarı çıplağım karşında. Artık gitsene banyoya be adam!"

Adeta demirhana çemkirmemle demirhan elindeki telefonu yatağın üzerine fırlatıp banyoya koştu. Adamında iki ayağını bir pabuca sokmuştum ama ne yapayım anlaşmalı evlendiğim adamın karşısında yarı çıplaktım. E şeytan dürterdi. Hayır onu dürtmese beni kesin dürterdi ona karşı. Hem utanmıştım. Ne olacaktı azıcık sesim yükselmişse canım!

Hızlıca elimdekileri üzerime geçirip yatağın ucuna oturdum ve demirhanı beklemeye koyuldum. Fazlasıyla uykusuz ve yorgundum, bir an önce namazı kılıp uyumak istiyordum.

Ben düşüncelere dalmışken sessiz odada üst üste yankılanan bildirim sesiyle irkildim. Demirhanın telefonuna gelmişti. Eş zamanlı olarak demirhan da duştan çıktı. Altında gri bir eşofman ve üzerinde siyah bir t-shirt vardı. Onu ilk kez böyle salaş ev haliyle görüyordum. Daha genç duruyordu bu haliyle. Saçları anlına dökülmüştü. Biraz... Tatlıydı sanki!

Gözlerini benden diğer tarafa çevirip aynanın önünde duran iki seccadeyi aldı ve birini bana vererek kendininkini kıbleye doğru serdi. Bende hemen yanına ama birazda gerisine sardım seccademi. Namaz kılmayı biliyordu demekki. Hiç teklememişti ya da sormamıştı çünkü.

Ben berzanla evlendiğimde berzan namaz kılmaktan da bi haberdi. Her ne kadar öğretmeye çalışsam da evli kaldığımız üç yıl boyunca kıldığı tek namaz evlendiğimizde kıldığı bu namazdı.

Belki de öğrenirdi artık. Çocuğu olacaktı sonuçta. Cidden ya! Berzanın çocuğu olacaktı. Üç yılda benim veremediğimi dilan neredeyse üç ayda vermişti. Demek ki kısır olan gerçekten bendim. Minicik olan o umudumunda yıkılmasıyla göğsümde bir yer sancıdı. Ben düşüncelere dalmışken demirhanın sesiyle sıyrıldım o düşüncelerden.

"Feraye, hadi seni bekliyorum."

"Geldim geldim."

Bir hızla yanına gidip bende seccademin onunkinin biraz aşağısına ama yanına gelecek şekilde serdiğimde hafif arkasında kalan bedenime dönüp gülümsedi ve tekrar önüne döndü.

Bu şekilde birlikte iki rekat şükür namazını kıldık. Farz olan bir namaz değildi bildiğim kadarıyla. Zaten benim için de düğün bahaneydi, ben şükür namazı kılmak istemiştim. Rabbime, beni o insanların elinden kurtardığı , kendime yeni bir hayat kurmam için bana demirhanı gönderip onu vesile ettiği için şükretmek istemiştim.

İkimizde namazımızı bitirdiğimizde ben kısa bir dua edip kalktım. Demirhan benden daha uzun kaldı. Onu seccadenin üzerinde el açmış rabbe dua ederken görmekte güzeldi.

Odaya dolan telefonun melodisiyle demirhanda ellerini yüzüne sürerek duasını bitirdi ve kalktı. Yatağın üzerindeki hala çalan telefonunu aldı ve ekrana bakınca bana döndü. Şaşırmıştı arayan her kimse.

"Annem arıyor, hayırdır inşallah bu saatte. Bir şey olmasa aramazdı bugün."

Derince yutkundum. Kesinlikle doğruydu. Dilşad anne daha akşam evlendirdiği oğlunu gecesine arayacak bir kadın değildi. Kesin bir şey olmuştu.

"E aç demirhan bekletme."

Demirhan daha fazla beklemeden elindeki telefonu açıp kulağına götürdü. Bende aramızdaki mesafeyi kapatıp yanına yaklaştım.

"Alo, efendim anne"

...

"Yok anne önemli değilde sen bu saatte aradığına göre hemde düğün gecesi, bir şey var demek ki. Hayrola!"

...

"Ne videosu annem ne diyorsun sen... Tamam sen at bana hemen bakayım."

Dilşad anne demirhana ne söyledi duymamıştım ama demirhanın gerildiği her halinden belliydi. Bir elimi koluna götürüp tuttum ve noldu dercesine kafamı salladım.

"Bilmiyorum ki feraye analamdım. Bakacağız."

Telefonu kulağından çekip kapattığında kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj vardı telefonunda.

"Ne oluyor ki demirhan. Kötü bir şey mi var."

Kaşını kaldırdı bilmezce ve annesinden gelen videoya tıkladı.

"Anlayacağız."

Açılan videoyla birlikte benimde gözlerim şokla açıldı. Bu o kahrolası videoydu. Berzanın bizi ilişkiye girerken çektiği ve harununda nasıl eline geçirdiğini bilmediğim ama kendini berzanın yerine şopladığı o videoydu.

Çaresizce konuşmam hiçbir şeyi değiştirmedi. Kalbim küt küt atıyordu.

"Demirhan yalvarırım izleme"

Demirhan anlamazca videoyu izlerken yatakta yatanın ben olduğumu anladığı anda telefonu kendinden uzaklaştırıp diğer eliyle sinirle yüzünü sıvazladı. Anlam veremiyordu izlediklerine çok belliydi.

"Ne ulan bu."

Tekrar telefonu eline aldı ve bu seferde gelen diğer mesaja girdi ve aynı video orada da vardı. Muhtemelen harun atmıştı. Başka kimlere atmıştı. Mahvetmişti. Daha bugün kurduğum hayatımı mahvetmişti. Ne yapacaktım şimdi?

Demirhan olduğu yerde volta atmaya başladı. Kendini sakinleştirmeye çalıştığı çok belliydi.

"Demirhan."

Sesim korku doluydu. Şimdi demirhan benim o şerefsiz, adi, pislik harunla yattığımı düşünüyordu. Dünyam yine başıma yıkılacaktı. Bu sefer nasıl toparlayacaktım.

"Bu senin kuzenin olan it değil mi. Anlamıyorum böyle bir video nasıl olabilir. Ne cüretle yapar ulan hemde benim karıma ulan benim karıma ."

"Demirhan...dur lütfen demirhaan!"

Bir hışımla dresuarı yere deviren demirhanı bağırmam durdurmadı. Deli gibi korkuyordum. Ne olacağını, ne düşündüğünü kestiremiyordum. Bana ne olacağını da keza öyle...

Bir hızla yanına gidip kolundan tuttum.

"Demirhan lütfen... Değil, yemin ederim ki gerçek değil. Lütfen sakin o-"

Demirhan sözümü keserek kolumdan tuttu ve beni karşısında sabitledi.

"Bir kez soracağım...Bu... Bu görüntülerden senin haberin var mıydı feraye?"

Ellerinin arasında titriyordum. Bedenim sanki bir alev topuydu da yanıyordu. Midem acıyla kavruluyordu. Demirhanın bana olan tüm inancını yıkacaktım. Susabildiğim kadar sustum.

"Feraye yoktu desene! Sordum sana defalarca. Benden bir şey gizleme dedim feraye sende tutup böylesine adi bir şeyi mi sakladın."

Artık akan göz yaşlarımı tutamıyordum içimde. Ağlaya ağlaya konuşurken kendimi de tam anlamıyla ifade edemiyordum.

"Demirhan özür dilerim. Saklamak istemedim ama korktum. Ama yemin ederim söyleyecektim, sadece düğünün geç-"

Benim hızlı hızlı kendimi açıklama çabam onu sakinleştirmedi. Arkasındaki duvara sinirle bir yumruk attı. Elinin sırtı hep kan içinde kalmıştı.

"Demirhan"

Ağlamaktan adını zor çıkardım dilimden. Kanayan elini tutmaya çalıştım ama izin vermedi. Diğer elindeki telefonla birini arayıp kulağına götürdü.

"Yanlış yaptın feraye, çok yanlış yaptın. Sana artık tek değilsin dedim. Ulan bana sığın dedim lan. Yolun olayım, yuvan olayım dedim. Bir yalvarmadığım kaldı. Bu muydu karşılığı."

"Demirhan, özür dilerim. Ama dinle beni nolur."

Bana cevap vermeden açılan telefonla konuşmaya başlamıştı bile.

"Feraye'nin bir kuzeni var. Harun diye, o puşt'u bana bul oğuz hemen! Yerini bul, mahzene götür. Çökün tepesine. Geliyorum hayatını sikeceğim it oğlu itin."

Napacaktı. Bu adam bu sinirle giderse katil olurdu. Benim yüzümden hemde. Durması lazımdı, konuşmamız lazımdı. Hem biz konuşursak çözerdik. Demirhan bana inanırdı. Hem henüz beni kuzenimle yatmakla suçlamamıştı ki. Hala açıklayabilirdim kendimi. Eğer o videoya inanıp benimle öyle konuşsaydı ona kendimi açıklamaya dahi çalışmazdım.

Demirhanın çalan telefonu açması beni durdurdu. Anlaşılan o da kimin aradığını bilmiyordu. Bir eliyle telefonu kulağına götürürken diğeriyle dolabın içindeki yeni fark ettiğim kasayı açtı.

"Konuşsana oğlum, kimsin sen!"

Karşıdaki kişi her ne dediyse demirhanın kasayı açan eli durdu, hışımla bir yumrukta kasaya attı.

"Ulan orosbu çocuğu, siktim seni. Hayatını siktim ulan dalyarak! Sen benim karıma öyle adi bir tuzak kurarsın ha. Götüne sokacağım o telefonu bekle, yolunu yordamını siktiğim geliyorum!"

Daha ben ne olduğunu anlamadan demirhan kasanın içinden bir silah alıp beline yerleştirdiği gibi kapıya ilerledi.

" Demirhan napıyorsun, dur!"

Kolunu tutmamla kolunu benden çekmesi bir oldu.

" Odadan dışarı çıkma, videoyu annemden başka kime göndermiş bilmiyoruz, daha fazla zarar görmeni istemem...Seninle dönünce hesaplaşacağız."

Sözlerinin ardından kapıyı çarpıp çıkmasıyla bende beni daha fazla taşımayan dizlerimin üzerine çöktüm. Gözümden akan yaşlar acımın dışa vurumuydu.

Şimdi ben dilşad annenin yüzüne nasıl bakacaktım? Demirhan benim yüzümden katil olursa ne yapacaktım? Ben bu utançla nasıl yaşayacaktım! Benim için hayatın olağan akışında olan en ufak şey bile neden bu kadar zor olmak zorundaydı. Tam oldu, yeni bir hayat kuracağım derken yine dünyam başıma yıkılmıştı.

"Neden, neden allahım nedeen?"

Ağlamaklar yetmeyecekti bana bu gece. Hayattan bir parça merhamet bir parça şefkat istiyordum ben başka bir şey değil. Ama her daim acılarla kavruluyordum. Benimki de candı ve canıma tak etmişti artık...

Dolaştım dünyayı giymedim başıma taç"
Ne zengini gördüm tok, ne fakiri aç.
Ya Rab! Öyle bir feyz-i kanaat ver ki;
Namerde değil merde dahi eyleme muhtaç.

...

Diğer bölümü demirhanın ağzından yazayım mı aşklarım.

Bu arada siz değerli okurlarımın yaş aralığını merak ediyorum. Kimler kaç yaşındaa??

Kısa bir bölüm oldu farkındayım ama bu kadarını bile çok zor yazdım maalesef 🥲

Bölüm : 02.03.2025 21:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...