20. Bölüm

20. Bölüm

ZEYBİK
zeybik_yz

Arkadaşlar ben yazmak için motivasyonu sizden gelen yorumlardan alıyorum. Bu hikayenin tamamlanmasını istiyorsanız yorumlarda benimle olduğunuzu belirtin ki bende yazmak için güç bulayım.

Diğer bölümün hızlı gelmesi için bol bol yorum yapmayı unutmayın kankişler. Safderun size emanet. Keyfili okumalar 💖

...

İçimin bir zamanlar ölü olduğunu asla bilmediler, şimdi de çiçek açtığını asla bilemeyecekler diye bir söz duymuştum. Lakin ben içime tohumu ekilen çiçekleri hissediyordum. Sulayan ise hiç kuşkusuz demirhandı.

Dilşad anne, Aliye teyze, ben ve demirhan saatlerdir alışveriş yapıyorduk. Daha doğrusu onlar beni o mağaza senin bu mağaza benim gezidirip türlü türlü eşyalar, kıyafetler, ayakkabılar ve daha nicelerini aldılar. Şimdiyse arabaya doğru gidiyorduk. Gelinlik ve bindallı bakmak için farklı bir caddeye geçmemiz gerekiyormuş.

Tüm bu alışverişler yapılırken ben daha çekingen durup kendimi birçok şeyden geri çekmeye çalışsamda içimdeki heyecanı bastıramıyordum.Garip gelecekti belki ama benim için alınan yeni kıyafetleri hele de o mürdüm rengi bluzu giymek için içimde büyük bir istek duyuyordum.

Şimdiyse araba kocaman bir iç çamaşırı mağazasının önünde durmuştu. Ben gelinlikçiye gelmeyi beklerken iç çamaşırı mağazası bana da şok olmuştu. Hem iç çamaşırı alışverişine de hep birlikte yapamazdıkya. Zaten ben istemiyordum. Bu kadarı çok fazla olurdu. Anlamaz gözlerle demirhana bakarken o da bilmezce dudak büzdü bana.

"Feraye siz demirhanla inin burada yavrucum. İşlerinizi halledin,bizde aliye ile kalan eksileri alıp eve dönelim."

"Hiç gerek yok ki buna dilşad hanım. Hem benim yeterince var"

Utanarak söylüyordum bunu demirhanın yanında.

"Elbette yeterince vardır güzel kızım ama taze gelinsin sen. Kızımın çeyizini eksiksiz dizdirmek istiyorum hemde bunlar şart yavrucum. Demirhanla siz hallediverin o işi biz gidelim artık."

Dilşad hanımın sözlerine karşın bir şey diyemedim. Öyle de tatlı konuşuyordu ki karşı çıkmak çok güçtü. Ayrıca kızımın çeyizi demişti. Beni gerçekten kızı yerine koyuyordu yani. İçim sıcacık oldu bununla.

Biz arabadan indiğimizde onlar da indiler bizimle ve arkadaki araca bindiler. Demirhanın aracını bize bırakıyorlardı yani.

Demirhanla mağazadan girdiğimizde vücudumdaki tüm kan yanaklarıma pompalanmaya başladı bile. Cüretkar jartiyerler gözüme çarptığında hepsini o da görüyordu. Hemen demirhana dönüp kolunu tuttum.

"Çıkalım demirhan"

Benimle eş zamanlı olarak bir çalışan da yanımıza gelip "Hoş geldiniz demirhan bey, hanım efendi, yardımcı olmamı ister misiniz?" demişti.
Yani artık çıkmak için çok geçti. Ayrıca demirhanın ismini söylemesi de dikkatimden kaçmadı. Tanıyordu demekki.

Demirhan başını hoş bulduk dercesine aşağı yukarı hafifçe salladı ve
" demir" dedi.

Kız, anlamadım demirhan bey deyince demirhan sert bir dille demirhan değil adım demir dedi. Ve ardından bana döndü. Benden ses çıkmayınca devam etti.

"Çeyiz için alışveriş yapacağız biz"

Bunu duyunca kızın yüzündeki memnuniyetsizliği hissettim. Gözlerini bana çevirip baştan aşağı süzdü. Rahatsız olmuştum bu bakışlarından.

"Tabii efendim ben size yardımcı olayım. Bu katta kadınlar için hizmet veriyoruz, üst kat da erkek reyonumuz. Dilerseniz oraya da çıkabiliriz"

Çeyiz için erkeğe don alındığı nerde görülmüştü yahu! Kadınlar için çeşit çoktu. Tütülüsü, dantellisi, yırtmaçlısı, fantezisi... Erkek için bir boxer bir atletten başka ne vardı allasen!

"Çeyiz için geldik hanımefendi. Karım için bakacağız. "

Demirin benden karım diye bahsetmesi öyle garibime gidiyordu ki. Buna asla alışamayacaktım sanırım. Ayrıca bir kadının bana demirhan'ın yanında böyle afili ve cüretkar gecelikler göstermesini istemiyordum. Buna ne gerek vardı ki Allah aşkına, giymeyecektim bile.

Çalışan kız önden gittiğinde bende demirhanın üst koluna dokunup bana dönmesini sağladım.

"Demirhan, gerçekten gerek var mı bu kadarına, görmüyor musun burada normal bir iç çamaşırı bile yok ki. Hem annene aldık deriz nereden bilecek ki hı. Gidelim hadi"

Ben sözümü bitirdiğim gibi neyime güvenerek bilmiyorum ama demirhanı da kolundan tutup çıkışa götürmeye çalıştım. Yerinden bir milim dahi oynamayan adam bileğimden tutup beni usulca kendine çektiğinde bedenlerimiz çok yakındı.

"Olmaz feraye, annem gelinimin çeyizi eksiksiz olacak dedi. Almazsak beni kulaklarımdan tavana asar bak."

Söylerken de benim kulağıma dokunmuştu tek eliyle. Dağ gibi kalıplı adamın benimle böyle gülerek konuşması da garipti ama hoşuma da gidiyordu sanki . Çünkü demirhan bu halini sadece ailesine gösteriyordu onun dışında oldukça sert bir yapısı vardı, bunu fark etmiştim.

" Ya annen nerden bilecek almadığımızı demirhaan. Şimdi biz ne alalım buradan hı baksana etrafına. Biz aynı odayı bile paylaşmayacağız ki alsakta bunların hiçbirini sana giymeyeceğim ben. Vallahi boşuna paranı harcama bunlara hı"

Sözlerim üzerine demirhanın kaşları çatıldı. Sanki dişlerini de sıkıyordu. Dirseğimden tutup beni iyice bedenine çekmesiyle nefesimi tuttum. Fazla yakındık ve insan içindeydik.

"Geleceği görüyorsunda haberim mi yok feraye"

"Hı"

"Bilemeyiz feraye, bilemeyiz"

Nasıl yani ne demekti bu?

Ben anlamazca yüzüne bakarken demirhan reyonlara doğru ilerledi. E tabii el mecbur bende peşinden.

Deminki kız hemen dibimizde bitmişti.

"Yardımcı olayım demir bey seçtiniz mi"

Bu kıza ben acayip sinir olmuştum. Bana da değil demirhana soruyordu. Poposunda ponpon olan o jartiyeri demirhan giymeyecekti sonuçta!

"Bakıyoruz henüz"

Kıza kısa bi cevap verip demirhana baktım. Nasıl seçecektim ki. Ne seçecektim ya da. Çünkü etrafımda dümdüz kumaştan bir külot bile yoktu. Her şey alengirli, afiliydi. Ben yanaklarımı şişirip oflarken demirhan da etrafa göz gezdiriyordu.

"Hanım efendi çok kararsız kaldı galiba, isterseniz şöyle yapalım siz bedeninizi bana söyleyin ben size hazır çeyiz setlerinden getireyim."

Evet iyi söylemişti hoş söylemişti ama bunları demirhana söylemişti. Demirhan giyecekti heralde dantelli, taşlı külotları. Sessizce beklemek istedim ama yapamadım.

" Hanım efendi çok kararsız kaldı evet ama o taşlı sütyenleri de demirhan bey takmayacak biliyorsunuz değil mi?"

"Anlamadım hanımefendi"

"Anlamazsın."

Ona bu şekilde gergince cevap vermeme şaşırmıştı kız. Hatta demirhan bile şaşırmıştı. Ama ne yapabilirdim ki? Demirhan benden karım diye bahsettiği halde demirhana bakarken gözleri ışıldıyor ve kur yaparak konuşuyordu.

Demirhanı kıskandığımdan değildi ama yanında kadın olan ve karım diye bahsettiği bir kadın olan erkekle bu denli konuşulmazdı. Demirhanla konuşurken ses tonunu bile değiştiriyordu. Aklınca cilve katıyordu maymun.

Kız tekrar bedenimi sordu setleri getirmek için. Ama yüzünden belliydi memnuniyetsizliği.

"Üst bedeninizi öğrenebilirsem setleri getireceğim hanımefendi"

"80"

Demirhandan gelen sesle gözlerim şokla açılıdı. O nereden biliyordu benim bedenimi. Yoksa göz kararı mı tahmin etmişti. Ama bu durumda benim memelerime bakmış olurdu. Aayh ne diyordum ben böyle!

"Bedenimi nerden biliyorsun sen demirhan?"

Şaşkın şaşkın ona dönüp söylediklerime güldü ve bana yaklaştı.

"Bu sabahki çamaşırları da ben aldım sana feraye ve tahmin ettiğim kadarıyla tutturmuşum bedenini."

Sözlerine karşı şaşırdığım için ağzımda hafiften açılmıştı. Demirhan işaret parmağıyla çeneme dokunup ağzımı kapattığında tekrar gülerek bu seferde burnuma bir fiske vurdu.

" Napıyorsun demirhaan"

Her fırsatta burnuma bu hareketi yapıyordu.

"Hoşuma gitti feraye"

Anlamazca kafamı salladım.

"Tırnaklarını çıkarman diyorum, çok hoşuma gitti. Aferim"

Göz kırparak aferim derken bir yandan da gülüyordu. Bu haline bende istemsiz güldüm. Hemde omuz silkerek güldüm. Tam o sırada da üç kız ellerinde kutularla geldiler ve hepsini önümüze dizip açtılar. Sergide gibiydim.

 


Pembenin iki tonu ve çiçeklerden oluşan oldukça iç gösteren iki takım vardı ilkinde. İki parça değildi ama. Belinde tütü benzeri bir tül ve bacak kemeri vardı. Birde okyanusu andıran mavi ve incili bir takım. O kadar güzellerdi ki ama ben bunları alamazdım da giyemezdim de. Ben hayatımda böyle şeyler giymemiştim ki şimdi de alayım.

 

Diğer sette kırmızının en can alıcı tonunda taşlı takımlar vardı ve ben hepsine aşkla bakıyordum. O kadar güzellerdi ki bir an utancımı dahi unuttum. Kendi üzerimde düşündüm ve süt beyazı tenime çok yakışacağına emindim.

 

 

Siyah elbise gibi olan bir diğer jartiyer de çok hoştu. Ama onun yanındaki hemşire kıyafeti... İşte bu felaketti. Boyundan bağlamalıydı ve memeleri tamamen açıkta bırakan bir görüntüsü vardı.

Hepsi fazla cüretkardı. Yanaklarımda içim gibi yanıyordu ve kızardığına emindim. Ayrıca bu sırada yanımdaki kızın diğer çalışana "Demir beye yetecek bir kadın bile değil. Çubuk gibi kırılır bu, çok sürmez bu ilişki söyleyeyim" gibi şeyler dediğini duydum. Tam olarak hepsini anlayamamıştım ama aşağı yukarı böyleydi.

Duyduklarıma karşın içimde yükselen siniri hissettim. Öyle ki zaten beyaz olan tenim daha da beyazlamıştı ve ufaktan ellerim titriyordu.

Yanımda benim gibi takımlara göz gezdiren demirhana baktım. O halinden gayet memnun duruyordu ama ben çok tedirgindim. Sessizce,

"Demirhan gitmek istiyorum." dedim.

"Tamam feraye gideceğiz alacağımızı alıp çıkalım. Zaten daha çok işimiz var."

O benim duyduklarımı duymadığı için gayet rahattı.

Daha ben konuşmadan aynı kız bir set daha getirip açtı. Bu da pembeler içindeydi ve ayakkabısı da vardı. Bu da pek tatlıydı. Ama o da neydi! Kadınlığımı örtecek kısmı tamamen açıktı. Penceresi vardı tam orada. Utanıyordum ve sinirliydim.

"Ayak numaranız kaçtı hanımefendi, deneyin bir ona göre farklı modelleri de getireyim"

Denemek istemiyordum. Demirhana baktım umutsuzca. Dudağımın kenarını ısırıyordum ama cevap vermiyordum.

"37 numara getirin siz"

Yine benim yerime demirhanın konuşmasıyla çalışan kız ayakkabıyı getirmeye gitti. Demirhan ayak numaramı da biliyordu, hayret ettim.

"Feraye, böyle yapma lütfen. Alacağız ve gideceğiz senden sadece seçmeni istiyorum bu kadar"

Biraz fazla mı zorlaştırmıştım işleri bilmiyorum ama felaket utanıyordum ve gergindim. Duyduklarımın da etkisi vardı bu durumda. Çalışan kız ayakkabıyı getirip önümüzdeki cam sehpaya bıraktı ve geri çekildi.

O arada yanındaki bir diğer çalışan da "Demir bey gibisi bende olacak, ilgisinden bir an çekmem kendimi" dedi. Bunu demirhan da duymuştu galiba ama emin değildim. Gösterirdim ben size ilgiyi şimdi. Hemen demirhana döndüm ve gözlerimle ayakkabıyı işaret ettim. Anlamazca göz kırptı bana, bende buna karşın minikçe ofuldandım.

Tekrar gözlerimle ayakkabıyı işaret edip gülümseyerek "giydirir misin şu ayakkabıyı demirhan" dedim. Ama bu gülümseme açıkça bir tehdit gülümsemesiydi ve demirhan bunu anladı. Kafasını iki yana sallayarak gülümsedi ve ayakkabıyı alıp önümde diz çöktü.

Ayakkabımı ayağımdan çıkaracaktı önce.

"Müsaadenizle hanımefendi"

Dedi. Bende karşılık verdim.

"Müsaade sizin beyefendi."

Önümde diz çökmüş ayakkabımı çıkarırken koca omuzları hareket ediyordu. Sırtı da devasaydı. Üzerindeki beyaz gömlekten sırt kaslarını seçebiliyordum. İçimdeki dokunma dürtüsüne engel olamadım ve bir elimi omzuna koyup ondan destek alır gibi yaparak dokundum. Birde avcumla sıktım engel olamadan. Baya da sertti hatta taş gibiydi maşallah.

O arada demirhan spor ayakkabımı hatta çorabımı da çıkarmıştı ve topukluyu alıp ayağıma giydirmek için eliyle ayağımın altından tuttu ve ayağıma giydirdi. Sıra ayakkabının kemerini bağlamaktaydı.

Karşıda bizi izleyen kızlara bir gülümseme attım. Bir elimle demirhanın omzundan destek alayım derken elimi kafasına koyup o pamuk gibi saçlarını tuttuğumu fark etmemiştim bile.

"Evde de böyle, her eve lazım"

Ne demiştim ben yahu! Her eve lazım ne demekti Allah aşkına. Demirhan ayakkabıyı giydirip ayağı kalktı. Dediğimi duymuştu ama onunla ilgili bir şey demedi.

" Yürü bakalım rahatsız ediyor mu"

Bende dediğini yapıp ileri geri birkaç adım attım ve gayet rahattı.

"Sıkmıyor değil mi"

"Yok yok gayet iyi, tam oldu"

Demirhan başını sallayıp çalışan kıza doğru konuştu.

"37 numara da tamamız. Hazırlayabilirsiniz"

Kız onaylayıp hazırlamaya gitti. Bende ayağımdaki ayakkabıyı çıkarmak için eğiliyordum ki demirhan durdurdu.

"Olmaz öyle feraye hanım, biz giydirdik biz çıkaralım değil mi. Bizde yarım iş olmaz bilirsin"

Sonunu söylerken göz kırpmıştı. Tekrar önümde eğilip ayakkabımı çıkardı ve kendiminkini giydirdi. Bu sırada kızlar da göz ucuyla bizi izliyorlardı. Omuzlarımı dikleştirdim ve saçlarımı geriye atıp bir gülüş attım onlara.

Demirhan ayakkabımı giydirip karşıma geçti.

"Teşekkür ederim demirhan seni de yordum"

Güldü ve burnuma bir fiske vurdu.

"Rica ederim yavrum, görevim"

Yavrum mu? Gülüşüm bi içime kaçtı bunu duyunca. İstemsiz söylediğinin farkındaydım aslında ama yine de yanlış hissettiriyordu. Tıpkı şu anda ona giymeyeceğim hatta hiç giymeyeceğim iç çamaşırlarını onunla birlikte almak gibi...

" Demirhan ben hiç birini istemiyorum, bunları alsak napacağım ki. Hiç almasak gitsek daha doğru."

Demirhan iyice bana yaklaştı.

"Feraye , çamaşır almaya geldik, alacağız ve gideceğiz. Anlıyorum utanıyorsun. Bende seninle jartiyer gecelik seçmekten çekiniyorum, içim bir garip oluyor ama alıp çıkacağız işte. Zora koşmasan mı lütfen."

Yanaklarımı şişirip oflayarak nefes verdim.

"Ben bunların hiçbirini sana giymeyeceğim hatta hiç giymeyeceğim demirhan, anlamsız bu yaptığımız. Formaliteden bir evlilik sonuçta."

Sözlerim üzerine demirhan derin bir nefes alıp gözlerini kapattı saliselik. Onu sinirlendirdiğimin farkındaydım ama kendimce haklıydım. Neden aynı yatağa girmeyeceğim bir adam için gecelik alıyorduk ki?

Demirhan dirseğimden tutup usulca kendine çekti beni. Gözleri yüzümün her zerresine dolandı önce.

"Altı üstü birkaç şey alıp çıkacağız feraye.
Sen seçmemeye niyetliysen ben senin yerine seçerim "

Ardından elimden tutup kasaya doğru yöneldi. Tabii bende peşinden.

"Bir kağıt kalem alabilir miyim"

Kasadaki kadın hemen uzattı. Demirhan kağıda bir şeyler yazdı sanırım adres ve numaraydı.

"Beni tanıyorsunuz değil mi?"

Kasadaki kız beklemeden cevap verdi.

"Evet demir bey, sizi tanımayan yok ki"

Diğer kıza nazaran daha güler yüzlüydü. Demirhan bakışlarını bana çevirip baştan aşağı bir süzdü ve konuştu.

"Estağfurullah. Oraya adresi ve numara bıraktım. Mağazanızdaki her üründen söylediğimiz ölçülerde istiyorum."

Kız şaşırdı, hayır ben daha çok şaşırdım. Mağazadan tüm ürünlerden mi bahsediyordu?

"Anladım demir bey her üründen değil mi doğru?"

"Tüm ürünlerinizden evet ve her ürünün bütün renklerinden istiyorum. Verdiğim adrese gönderirsiniz. Numarayla da iletişime geçin ödemeyi halledelim"

Ardından kasada bir iki kağıt imzaladı ve mağazadan çıktık. Ben hala şoktaydım. Bu ne demekti? Sinirlendiği için mi böyle yapmıştı ya da parasını boş yere harcamayı seviyordu.

Arabaya bindiğimizde ikimizden de ses çıkmıyordu. Sanıyorum ki o da şaşırmıştı bu yaptığına. Öyle anlık gelişen bir olaydı ki. İkimizde üzerine konuşmadık.

Hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdim. Ama hiçbir şey olmamış gibi hissedemezdim. İçimde tarifsiz bir ait olmama hissi vardı ve anlam veremiyordum.

Ait hissetmiyordum çünkü demirhanın eşi konumunda olmak bana yakışmıyordu. Alınan onca eşya onca kıyafet hiçbiri benim için değildi ki. Hele o iç çamaşırları. Adam bir mağaza dolusu iç çamaşırı almıştı yahu!

Arabada gidiyorduk şimdi ama nereye gittiğimizi bilmiyordum.

"Feraye yorgun musun."

Neden sormuştu ki bunu. Yorgundum hemde fazlasıyla hatta ayaklarımın altı zonkluyordu.

"Neden ki."

"Halinden belli yorgunluğun, daha fazla yormayalım seni. Gelinlik için ölçülerini verelim şimdi, akşam da çocuklar konağa getirsin yeni sezonu. Seçersin içlerinden. Uygun mu senin için."

Bu adamın her koşulda beni düşünmesi yüreğime dokunuyordu. Kimisi için önemsiz olabilirdi böyle küçük detaylar ama ömrü boyunca gerçek anlamda değer görmemiş benim için fazlasıyla değerliydi.

Berzan'la evliyken konakta en erken ben uyanır en geç ben uyurdum. Neden mi? Çünkü sabah kahvaltıları öğlen yemekleri e birde akşam yemekleri her gün kahvesi peşine meyvesi e birde koca konağın temizliğini bir güne zor sığdırıyordum.

O zamanları üşününce ne çok gücüm varmış diyorum. Şimdi olsa bir evi temizleyip birde yemek yapacak gücü bulamam sanırım kendimde. Ben düşüncelere dalıp eski diyarlara giderken demirhan bana sesleniyordu.

"Feraye, sana diyorum. Daldın gittin öyle"

Başımı sağa sola hafifçe silkeleyip kendime geldim.

"Ay evet dalmışım gerçekten."

Gözlerimin içine baktı. İyi olup olmadığımı sorguluyordu bakışları. Eskiyi düşününce yüzüm düşerdi çünkü.

"Gerçekten iyiyim demirhan. Dalmışım sadece. Dediğin gibi olabilir benim için hiç sorun yok zaten ben gelinlik giymekte istemiyorum aslına bakarsan. Zaten formaliteden bir evlilik. O yüzden hiç problem yok."

Son sözlerimi söyledikten sonra demirhan gaza yüklenmişti. Sanrım iki yüz üstüne çıkmıştı o kadar hızlı gidiyordu ki.

" Senin için önemsiz bir evlilik gibi konuşuyorsunya gerçekten ayar oluyorum. Senin için basit formaliteden bir evlilik olabilir ama benim ilk evliliğim bu feraye. Benim bir adım var ve bu basit bir düğünde olmayacak. Şehir dışından birçok insan katılacak. Benim iş yaptığım adamlar, aşiret ağaları, siyasiler ve daha birçok kişi. Ben her şey eksiksiz olsun istiyorum. Senin açından da aynı şekilde. Aklın bi şeyde kalmasın, içinde bir şey kalmasın, eksikliğini hissetme diye çabalıyorum... Ayrıca her ne kadar sende yaprak kımıldamasa da ben bu evlilik için heyecanlıyım feraye. Beni biraz anlasan keşke. "

Ne kadar uzun konuşmuştu öyle. Ama haklı konuşmuştu. Bu adam benim için onca şey yapmışken haliyle benden de sadece güler yüz bekliyordu. Aslında bende çokça heyecanlıydım bu evlilik için. Sadece belli edemiyordum. Etmemeliydim diye düşünüyordum.

Yepyeni bir maceraydı benim için. Yepyeni bir hayat. Tabii ki de heyecanlıydım hatta fazlasıyla. Sadece belli edemiyordum. Elimde değildi.

Kimsenin okumayacağı deftere bile yazılmıyordu bazı şeyler, insan kendi kendiyle bile konuşamıyordu. İşte bende tam olarak bu durumdaydım. İçimdeki açan çiçekleri bir ben biliyordum ama kendime de anlatamıyordum ki ona göstereyim. Çekiniyordum da ayrıca. Evlilik heveslisi gibi gözükmekten, yanlış anlaşılmaktan...

Kucağımdaki ellerimle oynuyordum gerginlikten. Kendimi açıklamak zorunda kaldığım her durumdan nefret ediyordum. Kendimi açıklamak çok yorucuydu bunu istemiyordum ama karşımdaki demirhanı olduğu için bunu kendime borç bildim.

Ben kendi içimde düşüncelere dalıp demirhana uzun bir süre cevap vermediğimin farkında dahi değildim. Demirhanın bir eliyle önüme düşen saçlarımı sırtıma doğru atıp dikkatimi toplamasıyla ona döndüm. Arabayı da sağa çekmişti. Bir eliyle hala önümdeki saç tutamlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıyordu.

"Kırdım mı seni feraye"

Beni kırmış olmaktan korktuğu gözlerinden bile belliyken bunu dile getirmesiyle dolan gözlerime engel olamadım. Kimsenin gönlünü kırmamak için bir ömür kendi günahına girmiş feraye'yi de birisi kırmaktan, üzmekten imtina ediyordu sonunda.

" Asla. Asla demirhan. Beni kırmayı geç beni düşünen tek insan sensin ve tabii annen... Ben her şeyin hayırlısını istedim Allahtan ve her şeyin zor olanı geldi. Demek ki her şeyin hayırlısı zor olanı demiştim kendi kendime. Ama demirhan sen benim yerime de her şeyi düşünüyorsun. Benim zorumu da kolay etmek için çabalıyorsun."

Derin bir nefes verip kahve bakışlarımı demirhanın yüzünde gezdirdim.

" Sen bana değer veriyorsun demirhan. Ve ben değer görmeye alışkın bir kadın değilim. Anlayışlısın ve ben bir erkeğin hatta bir insanın bana karşı tahammülünün olmasına dahi alışkın değilim. Onca şey aldınız benim için. Adı çeyiz ya da değil yüz binler harcadın bana iki günde. Bunlar belki normal şeyler, olması gereken bu belki bilmiyorum. Ama demirhan alışık olmadığım şeyler ve yanlış hissettiriyor. Bu yüzden bu bocalamam özür dilerim "

Oh be! Rahatlamıştım. Konuşmak, anlatmak ve anlaşılacağını bilmek meğer ne değerli şeylermiş. Demirhanın birden" gel buraya " diyerek beni kendine çekip sarılmasıyla ufak çaplı bir şok geçirdim.

Hala bana sarılıyordu.

" Senden özür beklemiyorum yanlış anlama. Sadece anlaşılmak istedim ve anlatmadan anlaşılmayı beklemek doğru olan değil biliyorsun. "

Gülümsedim dediğine. Ve boşta duran ellerimi bende onun sırtına çıkarıp sarıldım. Bu topraklar böyle yiğit adamları da bağrında saklıyordu işte.

" Teşekkür ederim demirhan. Benimle konuştuğun için. Benimde kendimi sana anlatmama fırsat verdiğin için. "

Birbirimize sarılmayı bırakıp geri çekildik. İçimden gelen gülümseme isteğimi bastıramıyordum şimdi de. Öylece gülümseyerek konuştum demirhana.

"Seninle konuşmayı çok seviyorum, içimi ferahlatıyorsun demirhan."

Birden burnuma bir fiske vurdu ve gülerek "fıstık" dedi. Buna şaşırmadım. Şımarık şımarık gülümsemeye devam ettim.

Demirhan... O iyi ki vardı. İyi ki hayatıma girmişti.

Kaderinse, dünya küçüktür. Eğer kaderin değilse, çıkmaz sokakta bile karşılaşamazsın...

...

Eveet bölüm sonu. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi alalıım.

Safderun'da görmek istediğiniz sahneler varsaaa yazın buraya bende kitapta işleyelim Kankişlerim.

Sizce feraye artık mutlu olacak mı?

Bölüm : 18.01.2025 19:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...