Selam kankişler💖 unutmayın ki benimde yazabilmek için sizlerin düşüncelerini benimle paylaşmanıza ihtiyacım var. Yorumlarda buluşalım 🫶
Bazen zaman ilaç olurdu insanın yaralarını sarmaya. Bazense bir insan yeterdi buna. Yanında elimden tutan kendi gibi yüreği de kocaman bu adam beni buna inandırmıştı.
Lakin içinde bulunduğum durumun stresinden öyle titriyordumki. Bir an önce bu evden gitmek istiyordum. Tek adım daha atmadan yerimde durunca demirhan da durup bana döndü. Elini belime doğru götürüp güç verircesine sıktı belimi. Belimdeki güçlü elinden yayılan sıcaklık bile bana güven veriyordu.
"Titriyorsun feraye. Bu insanlarla aynı ortamda bulunmak istemiyorsun ki haklısın da. Ama dik durmanı istiyorum senden. Olabildiğince hızlı çıkacağız bu evden sen sadece güçlü kal ve bana güven."
Ona öyle minnetle bakıyordum ki daha sözlerim dilimden dökülmeden anlaşıldığımı hissettim.
Sahi anlaşılmak böyle bir şey miydi? Henüz dilinden dökülmeden kelimeler, kalbinden geçenin bilinmesi miydi? Öyleymiş ve öyle ferahlatırmış ki gönlünü, demirhan beni gözlerimdeki bakıştan anlayınca fark ettim.
"Sana öyle güveniyorum ki demirhan, sanki arkamdaki dağsın. Ben demeden sen anladın benim titremem korkudan değil bulunduğum yerden. Seni bana hızır mı gönderdi bilmiyorum ama her zaman hızır gibi yetiştinya bana. Allah senden razı olsun"
Gözlerim dolu dolu ona bakarken elini yanağıma koyup akan tek damla yaşımı sildi.
"Ferah olsun gönlün. Vekili allah olanın ne hakkı kimsede kalır ne de ahı. Senin hakkını da beni sana göndererek vermiştir belki rabbim. Bilesin ki dudaklarından dökülen tek ahına sebep olanları da yakarım."
Demirhan sözünü bitirmeden avluya doluşan seslerle berzanın karşımızda belirmesi bir oldu. Peşine de diğer aile üyeleri. Şehnaz hanım hiç vakit kaybetmeden yılan dilini bana sokmaktan geri durmadı pektabii.
" Bu soysuzun burada ne işi var biri söylesin bana!"
Daha annesi bitirmeden oğlu başladı söze.
" Demirhaan karımın belinden elini çek "
Hala karım mı diyordu o soysuz bana?
" Höst ulan densiz senin karın yanında"
Berzan sinirle konuşurken dilanın üzerine yürümeye başladı.
"Sen mi söyledin ferayenin burada olduğunu ulan sen mi söyledin?"
Dilan sinirle berzanı iterken çileden çıkmış gibi gözüküyordu.
"Evet ben söyledim evet! Kocamın eski karısını kaçırıp onunla yaşamasına müsaade mi edecektim ne sandın ha. Sen gavat olabilirsin berzan ama ben değilim!"
Dilanın berzana kullandığı itham berzanın pek umrumda gibi görünmese de Şehnaz hanımın canını sıkmış olmalıydı ki üç adımda dilanın yanına gelip kolunu tuttuğu gibi tokadını indirecekti ki demirhan hızla kardeşine kalkan eli tuttu.
" Ağır olun Şehnaz hanım. Ben nefes aldığım sürece kadına kalkan eli kırarım dua edin sizde kadınsınız diye bu eli indirmekle bırakıyorum."
Şehnaz hanım dişlerini sıkarak konuştu.
"Ne o demir bey kardeşinin yaptığını çabuk unuttun herhalde. Bak dilanın yüzü burdadır. Bakta hatırla"
Demirhan bariton tonunu bozmadan konuştu.
"Umrumda bile değil Şehnaz hanım herkesin ayıbı şahsınadır. Benim dilan adında bir kardeşim yok."
Sözünü bitirip tekrar yanıma geldiği gibi elini belime atıp beni yanına çekti. Hepsinin gözündeki şoku görüyordum. Anlam veremiyorlardı. Demirhanın sert sesiyle belimdeki bakışları demirhana çevirdiler.
" Asıl meseleye gelecek olursak, ben buraya müstakbel karımı almaya ve onun canını yakanlara haddini bildirmeye geldim"
Müstakbel karım mı! Ben mi! Birlikte yürüyeceğimiz yol derken kast ettiği bu muydu? Şokla ona dönen bakışlarıma güven verircesine gözlerini yumup açtı. Ona güveniyordum. Şaşkınlığımıysa bu cehennemden çıktıktan sonra yaşayacaktım. Müstakbel karım ne demekti allasen!
"Ne diyorsun ulan sen ne müstakbeli ne karısı. Çek lan elini onun üzerinden"
Üzerimize doğru gelen berzana demirhan kafa atıp bir güçle yere serdi.
"Sen kes sesini benamus senin defterini ayrı düreceğim."
Yere düşen berzanın başına annesi ve biricik karısı koştu.
"Benim oğluma değen ellerini kırarım senin defolup gidin evimden. Al o yanındaki soysuzu da defolun"
Şehnaz hanımın boğazını yırtarcasına bağırması yüzümde alaycı bir gülüş peydah etti. Bana soysuz diyordu varsın desindi. Benimde ona çok diyeceğim vardı ama neyseydi. Oysa ne çok şey vardı yüreğe yara olup dile dökülmeyen.
"Bu adam ne diyor feraye, ne karısından bahsediyor"
Civan ağa sonunda ağzını açıpta kelam etme lütufunda bulunmuştu. Ne yazık ki bende bilmiyorum civan ağa tüm cevaplar demirhandaydı.
Demirhanın bana dönen bakışlarıyla bana uzanan elini tuttum. Hemde öyle tereddütsüz tuttum ki. İçimde verdiğim tüm savaşları tüm karamsarlığımı bir kenara bırakarak tutum.
"Duydun civan ağa feraye benim karım olacak. Üç güne düğünümüz var. Ben buraya şimdilik karımı almaya geldim bu puştun hesabınıysa daha sonra keseceğim"
Üç güne düğünümüz mü vardı!!! Benden ve kendinden mi bahsediyordu. Yani bizden! Bu adamın ağzından neler dökülüyordu Allah aşkına! Bir an önce buradan çıkıp bu konuyu onunla konuşmak istiyordum. Şaka mı yapıyordu,şaka olmalıydı! Daha fazla burada kalırsam bayılacaktım.
Ayrıca öyle başım dönüyor, ellerim ayaklarım öyle uyuşuyordu ki sanki kanım çekiliyordu. Etrafımı da bulanık görmeye başlamıştım ayrıca. Şekerim yükselince böyle olurdu lakin günlerdir insülin namına hiçbir şey girmemişti vücuduma.
Demirhanın elimdeki elini sıkıp sadece onun duyabileceği tonda konuştum "demirhan gidelim"
Demirhan bakışlarını bana çevirip onay verdikten sonra tekrar üzerimize atlamaya hazır olan berzana döndü. Analı oğullu hazmedemiyordu bunlar.
"Emin misin demirhan bu dölsüz dul kevaşeyi karın diye koynuna alacağ-"
Şehnaz hamının bana ettiği kelamlarla demirhanın belindeki silahı çıkarıp berzanın bacağına ateşlemesi bir oldu. Berzan acıyla ciğerden gelen bir sesle bağırırken şehnaz hanımda acı acı 'oğlum' nidalarıyla oğluna koştu.
" Bu ferayeye kullandığınız ağır hitamlar içindi. Size elim kalkmaz ama sanmayın ki yanınıza bırakırım. Canınızı bilin ki yakarım. " ben şaşkınlıkla demirhanın arkasında olan biteni izlerken demirhan bir kurşun da berzanın diğer bacağına sıktı.
"Bu da müstakbel karımın ay suratındaki sebep olduğun yaralar için. Bundan böyle herkes yerini bilsin. Durması gereken yerde durmayanın yerini haddiyle birlikte işte böyle bildiririm. Ve hiç birinizde unutmayasınız ki yüce rabbim yoluna dikenler döktüğünüz bu ahu'ya yalın ayak gönderir hepinizi."
...
Konaktan çıkmış demirhanın arabasında gidiyorduk. Nereye gidiyorduk ne için gidiyorduk bilmiyordum. Ben daha demirhanın benimle evleneceğini söylemesine bir anlam verip hazmedememişken berzanı iki bacağından vurup konaktan da kimsenin gıkı çıkmadan çıkmamızın şokunu yaşıyordum.
Öyle ki ne oğlu için dağları taşları yıkacak o şehnaz cadısı ne de ailesine bir laf değdireni bin pişman eden civan ağa sesini çıkarmamıştı. Ya demirhan sandığımdan daha güçlü daha korkutucuydu ya da bilmediğim şeyler dönüyordu ortada.
Ben ortamdan soyutlanmışçasına aklımdaki amansız düşüncelerle boğuşurken o bir eczanenin önünde durdu bir şeyler alıp çıktı tekrar yola koyulduk. Demirhanın bana seslendiğini ancak eliyle kolumu dürttüğünde fark ettim.
Kafamdaki dolu dizgin düşüncelere rağmen içimdeki boşluk bakışlarımla yansımış olacak ki demirhanın kolumu dürtmesi ve endişeli gözlerinden bunu anladım.
"Feraye kaç kez seslendim duymuyorsun, bana böyle bakma lütfen. Önce evde şu yaralarına bi bakalım sonra sana her şeyi anlatacağım sen sadece içini ferah tut bil ki seni incitecek en ufak bir sözden dahi çekinirim."
İçim içimi yiyordu aslında ama bir yandan da demirhana olan güvenim içime su serpiyordu. Çünkü inanıyorum ki o beni bilerek acıtmaz, incitmez. Ya da bilmiyorum belki de o da beni kırıp dökecek. Son zamanlarda yaşadıklarım algılarımla öyle oynadı ki kim için ne düşüneceğimi, yolun sonunun nereye varacağını bende bilmiyordum.
İçimdeki düşüncelere dalmışken öylece demirhanın gözlerine baktığımın farkında bile değildim. Ayrıca felaket derecede ağzım kuruyordu ve görüşüm daha da bulanıklaştı. Demirhanın adımı seslenerek iki parmağının tersiyle yüzme minicik dokunması beni kendime getirdi.
"öyle karmakarışığım ki demirhan şimdi bana ne söylersen söyle kafamda bir yere oturtamayacağım. Zaten pek iyi de hissetmiyorum. Ben toparlayınca konuşalım olur mu hı?"
"Eve çok az kaldı zaten önce yaralarına bakalım sen uyu dinlen sabah her şeyi düzene bindireceğiz evelallah."
Kısa bir süre sonra araba durduğunda tam olarak nerede olduğumuzu bile anlayamadım. Bilincim de bulanıklaşmaya başlamıştı zaten. Demirhanın arabadan inerken bana bir şeyler söylediğini duydum ama hiçbirini de anlamadım.
Arabanın kapısını güç bela açıp kendimi dışarı attığımda karşımda demirhanın belli belirsiz silüeti vardı. Bana bir şeyler söylüyordu ama sanki ben bir kara delikteydim ve git gide beni içine çeken karanlığa sonunda teslim oldum. Son hissettiğim şey bedenimi bir çuval gibi yere yığılırken tutan sıcak kollardı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
59.96k Okunma |
5.89k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |