Canlarım eğer buradaysanız yorum yapın ki ben bu hikayede benimle birlikte ilerleyen insanlar olduğunu bileyim ve yayınlamak için yazabileyim💖
Kaç cephede birden savaşıyordum?
Kaç kişi bir olmuş üstüme geliyor, beni savunmasız bırakıyordu?
İçimdeki dert öyle büyüktü ki saatlerdir bana boş duvarı seyrettiriyor çaresizliğim yüzüme yüzüme çarpıyordu.
Bekliyordum, tek ışık huzmesi bile olmayan bu karanlık yerde saatlerdir bekliyordum. Son hatırladığım şey ben amca demeye utandığım o adamın evinde dayaktan bayılmak üzereyken berzanın bağırış çağırış beni kucaklamasıydı.
Sonrasını hatırlamıyordum. Gözümü burada açmıştım. Zifiri karanlık olduğu için nerede olduğumu da anlayamıyordum. Üstelik her bir yanım sızım sızım sızlıyordu.
Yattığım yerden doğrulmaya çalıştığımda karnıma saplanan ağrıyla olduğum yerde kaldım. Başımı tekrar altımdaki soğuk betona koyup dizlerimi kendime çekerek cenin pozisyonu aldım.
Öyle savunmasız öyle çaresizdim ki.
Ah be dünya! Senin tüm cefalarını biz çekiyorsak sefalarını kimlere saklıyorsun sen.
Gözümden akan yaşları yan durduğum için burnumdan sıyrılıp yere damlıyordu. Lakin içimden bir feryat gibi kopup benden ayrılan hiçbir damla acımı dindirmeye yetmiyordu.
Kendi kendime düşüncelere dalmışken gelen seslerle kapının açılmasını bir oldu. İçeri giren berzandı. Aceleyle bir lambayı yakıp yanıma koştu.
"Feraye geldim! Geldim güzel karım. "
Üzerime eğilip beni doğrultmak için omuzlarımı tutan adamın tenime değen ellerini ittim. Bana hala karım diyordu, arsız pislik.
"Çek o pis ellerini üzerimden"
Beni dinlemeden kollarımdan tutup kaldırdı. İçim ağrıyordu her hareketimde.
"İyi misin feraye, seni unutmadım ama inemedim aşağı. Yukarısı karıştı biraz, o yüzden fazla kaldın burada. Sana ilaçta getirdim birazdan da yemek getireceğim. Korkma feraye o amcanın da kuzenininde cezasını vereceğim"
Şaşkınlıkla bana sözler sıralayan eski kocamı dinliyordum. Öyle bir konuşuyordu ki sanki onca şey yaşanmamış. Benim üzerime kuma getirmemiş ben bu evden, ondan kaçmamışım gibi...
"Berzan kendine gel! Allah aşkına benim bu bodrumda ne işim var. Sen... Sen benim amcamlarda o durumda olduğumu nerden biliyordunda geldin ya da geldin aldın beni ordan niye buraya kapattın."
Aklımda dolanan sorulara cevap verip beni buradan çıkarmalıydı.
" Sakin ol feraye, bana sesini yükseltme! Seni verecekleri adam benim arkadaşım. Sende yıllardır gözü vardı zaten. Bu anı beklemiş puşt. Benim canımı sıkacağını bildiği için aramış, dalga geçer gibi bana seninle yapacağı düğünü anlattı ulan. Bende geldim aldım seni ordan bu kadar. "
Neler dönüyordu benim etrafımda. Allah aşkına bu insanlar benden daha ne istiyordu. Bir kuru canım vardı bir kuru canım. Birde yaptıklarını basit bir şeymiş gibi anlatıyordu. Ama sevinmeli miydim. Beni o insanların elinden alıp buraya hapsettiği için.
Söyleyecek herhangi bir söz bulamıyordum. Sanki idrak yeteneğim yoktu. Buna ek olarak bedenimde felaket bir ağrı vardı ve feci halde canımı yakıyordu.
Ben donmuş gibi berzana bakarken o kapıdan çıkıp hemen geri geldi elinde poşetle.
"Sana yemek getirdim. Güçten düşme ye bunu. Şimdi seni çıkaramam buradan, dilan yukarıda beni bekliyor konak karışık biraz. Ancak gün aydıktan sonra gidebiliriz."
Ne anlatıyordu bu adam. Onunla bi yerlere gideceğimi falan düşünüyordu gerçekten. Ben ondan boşanmak için kırk takla atmışken beni tekrar kendine muhtaç kılamazdı. İzin vermezdim,vermemeliydim.
Elleirni koluma çıkarıp konuştu.
" niye susuyorsun feraye, biliyorum korktun ama hepsi geçti. Bi ev ayarladım, dilan hamile kalana kadar orada kalırsın sonra doğumu beklemeye bile gerek yok evimize dönersin"
Söyledikleri beynimde bir şimşek çalmasına neden oldu. Vücudumu ateş bastı. Kaçtığım her şeye misliyle tutulmamda hayatın bana cilvesi miydi sahi?
Var gücümle yüzüne tokadı indirdim. Gözlerimi kapayıp derin bir nefesi ciğerlerime çektikten sonra açtım. Berzan kafası yana düşmüş halde sinirle dudaklarını kemiriyordu.
Yavaş yavaş bakışlarını bana çevirdi.
"Bunu yaşadığın şoka veriyorum feraye, sakın bir daha tekrarlama, karşında ben varım"
Bedenime hakim olan sinirle göğsünden ittim onu.
"Yeter be şerefiz! Kimsin ki sen hı kimsin sen allahın cezası. Ne sanıyorsun kendini ben senin süs köpeğin miyim. İstediğinde yanında olacağın oyun köpeğin miyim. Bırak beni defol artık hayatımdan defol. El birliğiyle hayatımı kaydırdınız yeter."
Kollarımdan tutup bana hakim olmaya çalışırken adımı söylüyordu sakinleşmem için ama nafile. Ben artık yanmakla kalmayacaktım, yandığım kadar yakacaktım.
" şşt feraye kendine gel ağzından çıkanı kulağın duysun senin yerin benim ya-"
Tekrar aynı yanağına tokadı geçirdim. Tahammülüm yoktu artık bu deli saçmalarına.
"Defol git hayatımdan defol. Senden nefret ediyorum berzan, canımı da alsan artık sana verecek zerre sevgim yok benim. Ben ferayeyim, çocuğu olmadı diye üzerine kuma getirdiğin, ailenin yıllarca bir paçavra gibi davranmasına ses etmediğin feraye, sana artık hiç olan ferayeyim ben "
Sözlerimi daha bitirmeden ellerini boğazıma sarıp beni duvara yaslaması bir oldu.
" Senin hayatını karartırım. Yaparım feraye acımam. Benimle bir daha böyle konuşursan inan ellerimin altındaki bu boynunu kırarım. Şimdi uslu dur sabahı bekle. "
Pis nefesini yüzümde hissederken yanağıma mide bulandırıcı bir öpücük bırakıp gerip çekildi. Kapıdan çıkmadan poşetin içinde ilaç olduğunu söyleyip kapıyı tekrar kilitledi ve çıktı.
Ne kadar süre çöktüğüm o duvar dibinde kaldım bilmiyorum lakin toparlanmaya ihtiyacım vardı. Amcamın evinde de sigara ve sudan başka bir şey boğazımdan geçmediği için açlığım midemi bulandırıyordu. Hemde ilaç almalıydım.
Bu yüzden önümdeki poşeti açıp içindeki dürümü çıkardım. Her lokmam gözümden akan yaşlara bulanıyordu. Yemeğim yarısına geldiğimde ilacı aldım ve suyun kapağını açıp içerek yuttum.
Yemeği tekrar elime alamadan açılan kapıyla yüreğim pırpır atmaya başladı. Korkuyordum. Berzanın canını daha fazla yakmasından, bu evdeki herkesten, bu evde olmaktan. Deli gibi korkuyordum.
Açılan kapıyla dilanla göz göze gelince boş gözlerle baktım ona. O kadar yorgun hissediyordumki.
"Senin burda ne işin var. Boşandın gittin sen ne istiyorsun benim ailemden feraye"
Aklıyla mı konuşuyordu cidden.
"Tatile geldim dilan"
Sorduğu soruya alacağı cevap anca buydu.
"Ne diyorsun kızım. Az önce berzan çıktı buradan. Niye buradasın sen ne işin var."
"Dilan şu halime bak, dayak yediğim her halimden belli. Bodrumda bu pisliğin içinde bu halde ne işim var sence hı."
Gözlerinde kırılan bir şeyler vardı bana bakarken. Dudaklarını ısırdı hırsla.
"Zorla getirdi değil mi"
Hayretle baktım ona. Anlamamakta ısrar ediyordu. Aklıma gelenle duraksadım. Onu sinirlendirmek yerine buradan gitmeme bana yardım etmesi için kullanabilirdim. Eminim seve seve yapardı.
Sonuçta kim kocasının eski karısını isterdi ki.
"Dilan ben istesem bu evden hiç gitmezdim. İnan bana şimdi bile istesem gelirim. Nasıl canımı dişime taktım boşanmak için biliyorsun. O yüzden boş boş konuşma karşımda"
"O zaman gitsene buradan ne bekliyorsun hala burada"
"şu halime bak pislik! Merdivenleri çıksam düşer kalırım, ayrıca kapıda adamlar vardır nasıl çıkıp gideyim berzan iti bırakır mı sanıyorsun"
Korkuyla arkasına bakıp bana yaklaştı tekrar. Yeni fark ediyormuş gibi baştan aşağı süzdü beni.
"sen... Sen iyi misin feraye. Yüzünde kurumuş kan lekeleri var. Hemde çok solgun görünüyosun"
Neydi bu şimdi? Ne yapmaya çalışıyordu anlamıyordum. Eli yüzüme doğru gelirken tutup ittim.
"Sakın dokunma bana. Sadece beni buradan çıkar. Gün aydığında götürecek berzan beni. O zamana kadar vaktin var. Bul bi hal çaresini. Yoksa en çok senin başın ağırır biliyorsun."
Ağzını açıp bana cevap verecekti ki çalan telefonuyla sustu.
"A-abim arıyor... Abi efendim... Nasıl yani şimdi mi... Hayır hayır sen gel, yeter ki gel ben hemen haber veriyorum"
Telefonu kapatıp bana döndü. Arayan diğer abisi olmalıydı. Çünkü demirhanla görüşmediğini biliyordum. Aklıma gelenle heyecanlandım. Demirhana haber verirse o beni buradan alırdı. O bana hep yardım etmişti yine ederdi değil mi?
"Demirhan, demirhana haber ve-"
"Feraye gün doğmadan çıkaracağım seni. Sonra çık git hayatımızdan"
Bana söz hakkı bile vermeden çıktı gitti. En azından çıkmak için umudum vardı...
Bir süre daha boş duvarları seyrettim. Tüm hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu. Yukarıdan gelen seslerle bakışlarım tavanı buldu. Sanki duvardan yukarıyı görecektim.
Dualar ettim içimden, bir mucize olsun dedim. Allahım bir mucize olsun da buradan kurtulayım.
Sesler yakınlaşmaya başladığında yaslandığım duvar dibinden kalktım ayağa. Dönen başıma aldırmadan bir iki adım atmıştım ki birbirine dolanan ayaklarımla betonu boyladım. Kafamı betona çarpmamla beynim zonkladı.
Alnımdan ince ince akan kanı hissettim. Kalkmayı denedim ama ayağım ya kırılmıştı ya da çok kötü burkmuştum ki kalkamadım.
Ardı ardına döküldü gözümden yaşlar.
"Allah kahretsin beni, niye yaşıyorum sanki niye"
Ağlaya ağlaya ağzımdan çıkan sözler bir fısıltı gibi karıştı geceye. Ben kendi çaresizliğime ağlarken birden kapı açıldı. Bedenimi hareket ettiremedim ama gelenin demirhan olduğunu görünce bir kuş misali hafifledi yüreğim.
O beni bırakmazdı bu canilerin eline. Bırakmasındı...
"Feraye!"
Şaşkınlık karışmış sert sesiyle adımı seslenerek geldi çöktü yanıma. Düştüğüm yerden beni kaldırdı. Elleri ince ince kan sızan yüzümü buldu. Hayretle bakıyordu bana.
"Feraye iyi misin bu halin ne, ne oldu sana."
Başka bir yerinde yaram var mı diye gözleri bedenimde dolaştı. Ayakta zorlukla duruyordum. Kollarımdan tutuyordu ama yetmedi. Islanmış bir kuş gibi tir tir titriyordum kollarında. Daha fazla ayakta duramayacağımı anladığımda sendeledim ama kollarımı tutan elleri beni kendine çekip bir elini belimde sabitledi.
"Demirhan, götür beni buradan"
Bir eli yanağımı, saçlarımı okşarken konuştu.
"Bırakır mıyım hiç feraye, iyi değilsin bu... Bu halin." gözleriyle tüm yüzümü inceliyor ve beni böyle görmeye dayanamıyormuş gibi yüzünü buruşturuyordu. "Nasıl dayandın feraye bu acıya"
Son cümlesini öyle sessiz söylemişti ki.
"Götüreceğim seni feraye, hiç korkma ben artık yanındayım. Benimle bu yolu yürüyebilir misin"
Sanki bahsettiği yol bu evin yolundan ziyade başka bir şeydi. Lakin yürüyebilirdim evet, sadece çok zorlanırdım. Ama demirhan yanımda bana destek olursa varlığına dayanır yine yürürdüm.
Aşağı yukarı kafamı salladım. Derin bir nefes aldım.
"Bana destek olursan, yürürüm"
Belimdeki eli beni kendine biraz daha yaklaştırdı. Diğer eliyle cebinden bir mendil çıkardı ve yüzümdeki kan lekelerini incitmekten korkar gibi temizledi.
"Bunları sana berzan mı yaptı"
Hiddetle ama bir o kadar da bana karşı yumuşak tuttuğu sesiyle konuştu.
"Hayır,amcam... Onların evindeyken harun ve amcam beni yine evlendirmek için birisiyle anlaşmışlar, bu akşam beni almaya geleceklermiş. Harunda bana... Ben gitmeden bana..."
Daha fazla konuşamadım, demirhanın gözlerine baktım sadece ama o anladı. Demirhan beni gördü sadece görmedi beni anladı. Ruhum eziliyordu bu pisliğin altında. Nasıl bir kadındım ben ömrü boyunca küçük düşürülmüş.
Göğsü bir körük gibi kalkıp indi. Ağzından birkaç küfür döküldü.
"Amına koyduğumun puşt pezevenkleri!"
Bir eli belimdeyken diğerini tekrar yanağıma çıkardı. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir eli yavaş yavaş yanağımı okşarken gözlerimi kapattım.
"Feraye"
Gözlerimi açıp tekrar gözlerine baktım. Bakışlarımdaki mahsunluğu onun gözlerindeki yansımamda görüyordum nasıl bir şeydi bu? Öyle şeffaftı bana bakışları. Öyle güvenilir...
"hı"
"Bana güveniyor musun?"
Güveniyordum. Şu anda hayatımda en çok güvendiğim insan oydu. İkincisi de zaten annesiydi.
Aşğaı yukarı salladım başımı onaylar anlamda.
"Sesini duymak istiyorum feraye, birazdan yukarıda senin elini tutacağım ve bırakmayacağım. Seni bir esaretten kurtarıp başka bir tutsaklığa hapsetmek değil niyetim bunu bil. Şimdi tekrar söyle, ne olursa olsun bana güvenecek misin?"
Anlayamıyordum ne için böyle söylediğini. Kafasında bir şeyler vardı belli ki ama ben idrak edemiyordum. Tek bildiğim şey ona güvendiğimdi. Beni incitmeyecekti, beni dövüp bana ağza alınmayacak şeyler söyleyip kalan bir parça gururumu, kadınlığımı da yerle bir etmeyecekti.
"Demirhan sen benim umudumsun, ben çabaladığım her şeyin enkazında kalıyorum bu öyle ağır ki ama sen bana bir umut ışığı tutuyorsun. Varım demirhan, sen onca tükenmişliğimin içinde elimi tutuyorsunya ben o ele tüm varlığımla sarılırım"
Gülümsedi bana. Elini uzattı, elini tuttum. Demek ki neymiş,bir insan bir insanın bütün umutları olabilirmiş.
Ve sonunda sadece ruhunuzun güzelliğini gören sizinle kalırmış.
El ele yürürken demirhanın sakin kalmam için benimle konuşan sesi öyle yatıştırıcıydı ki.
İsterse, bir insan isterse size sesiyle sarılabilirdi.
...
Evet Kankişlerim geri döndük. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde feraye ve demirhanın hikayesini bitireceğim ama öyle güzeller ki bitirmekte gelmiyor içimden.
Bakalım bakalım şimdi neler olacak.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
59.96k Okunma |
5.89k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |