Yorum yapmayı unutmayın kankişler zaten son yorumlar 🥲
Yaprak döker bir yanımız. Bir yanımız bahar bahçe.
Evet şuan tam olarak bu dizedeki gibi hissediyordum. İki günlük kafa tatilimiz için valiz hazırlıyorduk şuan. Kiminle mi? Esrayla!
Alparslan kayağa gideceğimizden bahsedince abim ve esra durur mu. Kurtlu gibi yerlerinden sıçrayıp bizde geliyoruz, bizde geliyoruz dediler.
E zaten esrayı alana tuğrul abi bedavaydı. Zeynepte sanırım abimin kontenjanından yararlanmıştı. Şimdi hep beraber gideceğimiz tatil için valiz hazırlıyorduk.
Esra giyinme dolabının önünde askıların birini alıp birini çıkarıyordu. Kendininde bir ton kıyafeti olmasına rağmen benden giyinmeyi seviyordu.
Askıların birini alıp üzerine doğrultup bana döndü.
"efsun sence bunu da alayım mı. Ama sanki biraz ince gibi kumaşı, bilemedim"
"yok yok ne incesi sen al onu da"
Ben tek valize alparslanın benim ve dide'nin kıyafetlerini sığdırmıştım. Önceden olsa belki bende öyle doldururdum kıyafetleri ama gerek duymamıştım. Gerekte yoktu zaten. Kayak kıyafetlerini zaten oradan kiralayacaktık.
Esra sözlerime kafa sallayıp elindeki ince kumaş elbiseyi valize atarken konuştum.
"Kızım saçmalama! kayağa gidiyoruz kayağa. Kar, kış, kıyamet. Bildin mi? Elbise giymek istiyorsan şu gözden kalın triko elbiselerim var oradan alsana"
Bilemez gibi dudak büzüp kafasını kaşıdı. Sonra onaylamış olacak ki askıyı geri yerine astı.
" Bugün bi akıllı gördüm senii. Doğru dedin ya hem yeter bu kadar."
Güldüm dediğine. Tam bir hınzırdı.
Biz valiz hazırlarken alparslanda atıştırmalık bir şeyler hazırlıyordu çıkmadan yiyelim diye. Valizler hazır olunca esra didoşumun üzerini giydirirken bende aşağı indim. Gün doğumunda çıkacaktık yola. Böyle 2 gece 3 gün kalmış olacaktık. Gün hafif hafif doğmaya başlamıştı.
Mutfağa indiğimde alparslan zıpkın gibi haliyle sandviç hazırlıyordu. Üzerindeki bol tişörte rağmen sırt ve göğüs kasları ortadaydı. Bıçağı hareket ettirdikçe boğum boğum olan kol kaslarından bahsetmiyordum bile. Daha fazla kocamı dikizlemeyi bırakıp yanına ilerleyip hızlıca arkasından sarıldım.
"kocaaam"
Kahkaha attı yine. Ona her dediğimde aynı tepkiyi veriyordu. Çok seviyordu ona böyle seslenmemi.
"kocam diyen dillerini yerim ulan, küçük karım"
Dediğine kıkırdadım. Arkadan sarılıp önde birleştirdiğim ellerim durur mu yerinde? Durmadı. Bedenini keşfe çıkar gibi ellerimi gezdirirdim kaslarında. Ohooy ohooy yani neydi bu adam.
Ellerimi göğüslerine getirdiğimde avuçlarıma doldurup sıktığım gibi alparslan elindeki bıçağı tezgahın içine bırakıp beni uzaklaştırdı.
"şşt şt duur. Küçük karım tarafından taciz ediliyorum resmen."
Banane der gibi dudak büzüp omuz silktim.
"kırk yılın başı taş gibi bir koca bulmuşum, tabi elleyeceğim"
Sözünü bitirmeden alparslanı tezgaha sıkıştırıp elimi erkekliğine bastırdığımda dişlerini sıkarak konuştu.
"Güzel karım, bir kez daha söylüyorum. Ben iffetli bir erkek değilim! Hele ki haftalardır sana dokunmuyorken tehlikeli sularda yüzme derim"
Elinden şekeri alınmış bir kız çocuğu gibi mızırdandım. Ellerimi bedeninde sürterek boynuna doğru çıkarıp tekrar yavaşça belin indirdim. Çıldırtıcı bir yavaşlıkta yapıyordum bunu. Bedenimi bedenine yaslayıp ayaklarımın üzerinde dururken boynuna derin kokulu bir öpücük bıraktığımda daha fazla dayanamamış olacak ki kolunu sertçe belime sarıp bedenimi iyice bedenine yapıştırdı.
Belimdeki koluyla beni biraz yukarı kaldırdı. Ayaklarımı cidden yerden kesmişti. Bayılıyordum koluyla beni üzerinde havada tutmasına.
Başını başıma yaklaştırıp burnumun ucuna minik bir öpücük bıraktı. Dudaklarımı yaladım bu hareketiyle. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Birden alt dudağımı çekiştirip emince bedenimden bir titreme geçti.
"Ateşle oynuyorsun güzel karım. Yakmadan bırakmam bilirsin. Son uyarım"
Hınzırca güldüm dediğine. Dudaklarımı kulağına yaklaştırıp fısıltıyla konuştum.
"sikişten önceki son çıkış diyorsun yani kocam"
Dediğimle kolları gevşedi ve beni yere bıraktı. Şaşırmıştı. Her ne kadar ona karşı azgında olsam genelde küfürlü konuşan taraf alparslan olurdu.
"senin ağzın ne güzel bozulmuş öyle küçük karım"
Baş parmağıyla alt dudağımı okşayıp ağzımın tamamında bir daire çizgi ve parmağını ağzıma sokup diğer eliyle saçlarımdan tutup başımı geri yatırarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"bu terbiyesiz, küçük ağzının cezasını vereceğim biliyorsun değil mi küçük karım "
Sözleriyle gözlerimi gözlerine odaklayıp ağzımın içindeki parmağında dilimi gezdirdim. Alparslan parmağını daha ileriye sokup çıkardı ağzımdan. Ben daha ağzımı kapatamadan dudaklarıma kapandı ve ben karşılık veremeden geri çekildi.
" durmalıyız güzelim. Yoksa tatile gidemeyeceğiz. Üç gün üç gece çıkarmam seni yataktan."
İtaatkar bir şekilde kafamı sallayıp geri çekildim. Aklım başımdan gitmişti. Bir an önce gideceğimiz yere varmak istiyordum. Çünkü tilkilerim iyi saatte olsunlara gelmişti yine.
Biz henüz an'ın verdiği rehavetten çıkamamışken esra kucağında dide'yle aşağı indi.
"biz hazırıız"
Dide esranın kucağından inip babasına koşup bacağına sarıldı. Tam babacıydı bu kız. Üzerine açık mavi ve üzerinde minik papatyalar olan bir elbise giydirmişti esra.

Çok yakışmıştı çok tatlı olmuştu elbisesi ama hasta olurdu onunla. Altına külotlu çorapta giydirememişti esra. Ah esra! Aşka düştükten sonra aklı bedenini terk etmişti bu kızın yahu.
Alparslan didoşu kucağına almış öperken onun kucağından da ben aldım.
"Napıyorsun annesi. Baba kız arasına girilmez. Kıskandıysan seni de dahil edeyim aramıza hı"
Göz kırpıp kucağımdaki dide'yle beni kolunun altına aldığında güldüm.
"Te allahım yaa. Üzeri çok ince, yazlık bunlar baksana. Üzerini değiştireceğim."
Biz konuşurken esra hiç duymuyordu bile. Elimde telefon tıkır tıkır mesaj yazıyordu.
"tamam o zaman sen değiştirirken bende valizleri arabaya yerleştireyim, sandviçleri de alıp çıkalım hemen. Geç olmasın"
"tamam kocam nasıl dersen"
Bu seferde o 'te allahım ya' deyip güldü.
Alparslan mutfaktan çıkacakken esra telefondan başını kaldırıp alparslana seslendi.
"Abi!"
Alparslan arkasını dönüp efendim dercesine göz kırptı. Bir yandan da az önce tezgahtan aldığı kaşarı ağzına atıyordu.
"ben diyorum ki şey yapalım... Siz ailecek gidin anca sığarsınız zaten. Ben hiç sizi rahatsız etmeyeyim bende savaş abi ya da tuğrul ab-"
Alparslan yüksek denebilecek bir ses tonuyla
"Benimle geliyorsun"
Dedi. Bunun üzerine ısrar etmek yapılabilecek en kötü şeydi ama esranın aklı leyla olduğu için tekrar sordu.
"Abi ama sizi rahats-"
"bizimle geliyorsun esra. Bitti!"
Alparslan son sözünü de söyleyip mutfaktan çıktı. Hep beraber yemek yediğimiz gün alparslan esranın ilişkisi olduğunu anlamış ama herkesin içinde üstüne gitmemişti. Tahminimce bu kişinin tuğrul abi olduğunu da biliyordu çünkü gözlem yeteneği muhteşem bir adamdı ve sezgileri oldukça kuvvetliydi.
Sanırım kendisi de aynı durumdan geçtiği için anlayış göstererek onların gelip anlatmasını bekliyordu. Anlayışlı kocam benim!
...
Otelimize gelip odalarımıza yerleşmiştik. Erkekler araba sürdüğü için bir iki saat uyuyup dinleneceklerdi. Sonra da maceramız başlayacaktı. Biz şuan da otelin kafesinde hep beraber kahve içiyorduk kızlarla. Didoş'ta babasıyla uyuyordu.
"Nasıl yani gerçekten yaptı mu bunu abim yaa inanamıyorum"
Esrayla birlikte zeynebin anlattıklarına hem gülüyor hem şok oluyorduk.
Abim ya cidden aşık oluyordu ya da... Ya da sı yoktu. Zeynebin anlattıklarına bakılırsa abim cidden aşık oluyordu.
"e sen hiç anlamadın mı be kızım"
Esra hala gülerek konuşurken zeynep hala çok inandırıcı olduğunu savunuyordu.
"Eso cidden anlaşılacak gibi değildi ki öyle bir role girme yok. Flash tv oyunculuğu resmen"
Flash back ( zeynebin ağzından)
Sabahtan bu yana akşama gelecek misafirlerim için hazırlık yapıyordum. Üniversiteden arkadaşlarım gelecekti. Üç kız dört erkek olacaktık. Tanerle Büşra üniversitedeyken, Gökay ve Bade geçen sene evlenmişti. Burak ve Elif ise nişanlıydı. Aramızda bir tek benim ve Emrenin ilişkisi yoktu.
Ayda bir kere birimizde toplanır eski günleri yad eder, eğlenirdik. Bugünde sıra bendeydi.
Masanın hazır olduğuna kanaat getirdikten sonra üzerimi giyinip beklemeye başladım. Bej ceketli takımımı giymiş üzerine de aynı ton şalımı yapmıştım.

(çantayı düşünmeyin evdeyiz 😂)
Sonunda kapı çalımdığında koşarak açtım. Sadece kızlar gelmişti.
"Hoş geldiniiz"
Hepsi bir ağzından hoş bulduk deyip içeri geçince sarıldık sonra montlarını astım.
"e bizim oğlanlar nerede"
"Son bi sigara yakıp çıkalım dediler aşağıdalar zeyni"
Tahmin ettiğim gibi sigara içiyorlardı. Evde sigara içirtmediğim için haklarını aşağıda kullanıyorlardı. Aslında balkonda içebilirlerdi ama böylesi daha iyiydi.
Biz kızlarla oturup sohbete dalmışken kapı tekrar çalınca hemen açmaya gitmiştim. Kapıyı açtığımda hepsi birden hurra içeri dalınca en son emre kalmıştı. Ben daha ağzımı açıp hoş geldin diyemeden kollarını bana dolayıp sarıldığında bende ona karşılık verdim.
"inanamazsın zeyni bana fena kızdılar. Evi karıştırıp karşının ziline bastım diye haşladı beni Gökay"
Bilerek üzgün çıkarmaya çalıştığı sesiyle konuşması çok komik oluyordu. Omuzuna vurup konuştum.
" hak etmişsin sende, tamam hadi bırak. Hoş geldin diyemedim çocuklara."
Emre hala bırakmayıp bana daha sıkı sarılınca tam rahatsız olduğumu belli edecektim ki gökay halimi anlamış gibi emreyi aldı üzerimden. Erkeklerle bu denli temastan hoşlanmadığımı bilirdi hepsi ama emre arada böyle yapıyordu.
"lan yürü içeri lan. Bir kerede yılışıklık yapma abi"
Onlar içeri geçerken ben kapıyı örteceğim sıra karşı kapıda kapının pervazına yaslanmış sert gözlerle bizi izleyen savaşı gördüm.
Bu adam bana niye deli dana gibi bakıyordu ki şimdi. Selam verse miydim acaba. Kapı komşumdu sonuçta ama bununda sağı solu belli olmuyordu ki. Sinirlerimi zıplatıp bırakabilirdi beni. Biraz daha konuşmazsam aramızdaki bakışma beni yutacaktı.
"iyi akşamlar savaş"
Durdu. Beni boydan boya süzdü. Kafasını nerdeyse fark edilmeyecek kadar aşağı yukarı salladı.
"çok güzel olmuşsun" dedi.
Gözlerim şokla açıldı. Hayır hayır bu hanzo savaştan gelen bir iltifata bu kadar heyecanlanmamalıydım. Şaşkınlıkla sordum.
"nolmuşum"
Oda benim gibi şaşırdı.
"nolmuşsun"
Sanırım ağzından kaçırmıştı. İyi akşamlar diyeceğine aklından geçeni söylemişti.
"Güzel mi olmuşsun mu dedin"
"N- Ne alaka kızım. Allah allaah"
İşte böyle yapıyordu. Sağı solu belli değildi feleğimi şaşırtmıştı. Hızla kapıyı yüzüne çarptım.
En sonunda deli olacaktım bu adam yüzünden.
...
Çok güzel bir akşam geçirmiştik birlikte. Şimdi de herkes gitmiş sadece emre kalmıştı. Taksi çağırmıştı onu bekliyordu.
Kapı çalınca kapıya yöneldim. Kimim geldiğinden emindim. Savaştı kesin. Bu dördüncü gelişiydi.
Ateşi olduğunu ve çok hasta olduğunu söyleyip ilk gelişinde nane, ikincisinde limon kalmamışta istemeye geldim demişti. Bunlar da bir sıkıntı yoktu ama üçüncü gelişinde nane limon yapmak için çaydanlık istemişti! Bakalım bu sefer ne isteyecekti.
Kapıyı açtığımda tahmin ettiğim gibi bitkin bir şekilde baygın baygın bakan savaşla karşılaştım. Akşam hiç bir şeyi yokken birden hastalanmasını bana oyun yapıyor diye yorumlamıştım ama sanırım gerçekten hastaydı.
"buyur savaş, efendim."
Elindeki nane, limon ve çaydanlığı bana uzattı. Birde süt dökmüş kedi gibi bakmıyor muydu.
"Çok halsizim de yapamadım. Sen yapar mısın diye sana getirdim. Ben biraz hastayım da"
Hepsini elime tutuşturup içeri geçti.
"Hem ben beklerim o lavuk gidene kad- öhom öhom. Vur vur "
Sırtını bana dönüp yaklaştı. Deli gibi öksürüyordu.
"sırtıma vur sırtıma"
Dediğini yapıp aceleyle sırtına vururken emre geldi. Girişte kısa bir tartışma yaşayıp hep beraber içeri geçtik. Ben Savaşa nane limon yapmış hepimize birer bardak getirmiştim. Ne hikmetse emrenin taksisi hala gelmemişti. Her an birbirlerini boğazlayacak gibi bakıyorlardı.
Şu an ortamdaki gergin hava beni ziyadesiyle geriyordu. Emre artık evime gitmeliydi cidden. Hem savaşla ilgilenmek istiyordum. Belki yemekte yememiştir Hastaydı sonuçta canım aa.
"Hayırdır ne bakıyorsun lan dınkof"
Savaşın göz kırparak ermeye doğru konuşması bir tartışmanın fitilini daha alevledi. Kedi köpek gibi tartışıyorlardı.
"Ulan asıl sen hayırdır akşamdan beri bana oynuyorsun"
Emre savaşın üzerine doğru gelirken savaş bariz bir şekilde bilerek elindeki nane limonu emrenin üzerine döktü.
"ulan ne yaptın ya. Batırdın üzerimi"
Allahtan ikinci bardağı olduğu için soğumasını bekliyordu da soğuktu.
"Tüh bee elimin ayarı yok be oğlum"
Koltuğun kenarında duran emrenin ceketini alıp emreyi sırtından iteleyerek kapıyı açtı ve çocuk daha ne olduğunu anlamadan kapının önüne koydu.
"Hemen git eve hemen. Değiştir üzerini bak sırılsıklam oldun. Hasta olma be oğlum. Haydi kal selametle"
Pat kapıyı yüzüne kapattı. Ben girdiğim şoktan çıkınca kapıyı açmak için hamle yapıp konuştum.
"Ya napıyorsun savaş. Resmen kovdun adamı. Ne haddine benim evimden misafirimi yaka paça kapıya atmak ya. Çok ayıp yaptığın çok"
"Bu saat olmuş herkes gitti evine gitseydi o'da"
Ona neydi cidden? Çok ayıptı yaptığı.
Ben kapıyı açmaya çalışırken savaş tekrar kapatıp birde kilitledi. Ben durmayıp onu ittirerek kapıyı tekrar açmaya çalışınca kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çekti.
" O adamın peşinden gitmek gibi bir şey yapmayacaksın.Şansını zorlama zeynep."
"Misafirimi evimden kovdun. Ne haddine!"
Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. İkimizde birbirimize bağırarak konuşuyorduk.
"Ulan şurada yarım saat oturduk aralıksız yazıldı sana o piç. Ağzını açıp tek kelime etmedin. Ben kapıya atınca mı suç oldu"
Haklıydı. Emre son zamanlarda bana karşı değişik davranıyordu ama bugün daha farklıydı. Ciddi anlamda her fırsatta şansını dememişti açık açık. Kötü niyetli birisi değildi. Onu biliyordum. Sadece şansını deniyordu.
"Yine de benim meseleme karışmamalıydın"
Sakin bir şekilde konuşunca onunda omuzları gevşedi.
"Karışırım. Gecenin bir vakti evinde sana karşı ilgi duyan bir herif varsa ben buna karışırım"
Ciddi miydi? Peki şu an kendisi ne sıfatla evimdeydi.
"Sende gecenin bir yarısı evimdesin savaş. Buna kim karışacak"
Sözlerimle kolumdaki eli sıkılaştı. Derince yutkundu. Cevap arıyordu şu an. Ağzını bir kez açıp kapattı.
"Onu boşver de bu tebeşir suyunu içtim ya. O harbi ateşimi çıkarttı galiba. Orama burama şöyle bir sirkeli su mu koysan"
Gözlerim açıldı dediğine. Ateşim çıktı diye beni kandırdığı yetmiyormuş gibi birde orama burama su koy diyordu!
Omuzuna yapıştırdım bir tane. Kapıyı açıp attım kapıya.
"Ağzından çıkanı kulağın duysun ya. Beni kandırdığın yetmiyor ağzından çıkanı da laps diye söylüyorsun"
"vallahi öyle demek istemedim. Yavrum bir dinle ya. Ulan ağzımı sikeyim denecek laf mı o"
"SAVAŞ! Birde küfür ediyorsun. Git, git evine git yat"
Kapıyı kapatırken engel olmaya çalıştı ama nafile. Bu adam benim ayarlarımla oynuyordu.
En son duyduğum şey kapının ardından böğüren savaşın sesi oldu.
"En azından bir sirkeli su iyi olurdu"
Flash back son
"Tam olarak böyle oldu işte"
Biz hala abimin her hareketine ayrı ayrı gülerken buraya gelen erkekleri gördük. Uykudan uyanmış geliyordu prensesler!
"kızlar kurban olayım anlattığımı savaş bilmesin. Gelene kadar başımın etini yedi kimse duymayacak diye."
İkimizde kafa salladık. Ama ben kesinlikle alparslana anlatacaktım. Çünkü çok gülecektik.
Onlarda masaya gelip oturduğunda birer çay içtiler ve şehri gezmeye çıktık. Bursanın altını üstüne getirdik. İskenderinden, cantık kebabından yedik.
Hep beraber hatıra dolap süsü aldık. Teleferiğe bindik ve en sonunda kayak için alana geldik. Kalan yerleri de yarın gezecektik.
Kayak için ekipman ve kıyafet kiralayıp hazırlandık ve alana geçtik.
"Ama haksızlık bu. Siz ikiniz çok iyi kayıyorsunuz. Birde biz garibanlara bakın"
Esranın sitemle söylediğine zeynep güldü ve pozisyon alıp konuştu.
"İstirham ediyorum beni garibanlar gurubundan çıkar eso. Çünkü pekte kötü değilimdir kayakta"
Ardından zeynep göz kırpıp kaydı gitti.
"ulan yerinde durmuyor şu kız anasını satayım ya. Hadi kaydım ben"
Abimde huysuz huysuz konuşup peşinden kaydığında bastık kahkahayı.
"Ay noluyo"
Arkamdan sessizce esranın kulağıma fısıldamasıyla yerimde sıçradım.
"Efsun kurban olayım kocanı ve kızını alıp az ötede kay. Sevdiceğimle bir türlü baş başa kalamadık ya ağlayacağım"
" Saçmalama eso nereye götüreyim dağın başında"
" o zaman ben nasıl kavuşayım sevdiceğime hı"
Mahsun mahsun söylemesine güldüm. Biz çok durmazdık zaten dide üşümesin diye. Fazlasıyla kalındı üzerindekiler ama yine de küçüktü.
"Tamam tamam bize bu kadar yeter zaten. Biraz daha oyalanıp çıkarırım odaya."
Yanağımdan sulu sulu öptü.
"Ohh birtanesin canım kardeşim benim"
Güldüm hareketlerine.
"Nasıl kayamam ulan olmaz böyle. Efsun, tut kızı kayacağım ben hırs yaptım"
Alparslan didoşu bana verip pozisyonu aldı ve kaymaya başladı. İyi gidiyordu aslında. Taa ki hızını alamayıp ilerisindeki iki adamı da önüne katıp karda yuvarlanana kadar.
"baabba dittii"
Didoşla birlikte kahkahalarla alparslana gülerken sürüne sürüne yanımıza geliyordu.
Didoş hala elini ağzına kapatmış babasına gülüyordu.
"Sus kız gülünmez babaya"
Alparslan huysuz huysuz konuştuğunda didoşumla birbirimize yandan bir bakış atıp aynı anda elimizi ağzımıza götürüp kıkırdadık.
...
Dün kaynaktan sonra hepimiz odalara çekilmiş ve yorgun olduğumuz için duş alıp uyumuştuk. Bugünde güzle bir kahvaltıdan sonra birkaç yer daha gezmiş şimdi de bir mekanda kahve içiyorduk.
Dün gece için alparslanla arsız planlarımız vardı. Ama dide gece huysuzlanıp uyumayınca başında beklemiş beklerken de uyuya kalmıştık. O yüzden içimdeki volkan yerli yerinde duruyordu.
Alparslan elindeki kahvesini içerken elimi bacağına koyup yavaşça okşadım. Gözlerini gözlerime çevirip keyifle bir yudum aldı kahvesinden. Elimi birden erkekliğinin üzerine koyup okşamamla aldığı yudum boğazında kaldı. Öksürmeye başladı.
"Ne oldu oğlum. Helal lan. Sırtına vursana efsun"
Tuğrul abinin konuşmasıyla sırtına vurdum alparslanın.
"Helal kocam helaal"
Eğilip kulağına fısıltıyla konuşmamla yandan göz devirip bir bakış attı bana.
Bana göz devirdiği için masanın altından tekrar elimi erkekliğine bastırmamla bana hin bir gülüş atıp ayağa kalktı.
"E haydi bize müsaade. Bizim çok acil bir işimiz çıktı "
Daha ben ne olduğunu anlamadan dide'yi alıp esranın kucağına koydu.
"Dide sana emanet halası" deyip elimden tuttuğu gibi beni mekandan dışarı sürükledi. "
" Nasıl yani yangından mal kaçırır gibi kaçacak mıyız "
"Evet kaçacağız güzel karım"
"Alparslan ciddi olamazsın"
Durup yüzüme baktı. Boydan boya süzdü. Otoriter ses tonuyla konuştu.
"Gayet ciddiyim"
" Ama çocuğumuzu bırakıp kaçacak mıyız"
Büyük bir şok ve istekle bakıyordum yüzüne. Gerçekten bunu yapacak mıydık?
"O masada beni delirtirken çekinmiyordun. O yüzden boşuna bahaneler sıralama bana güzelim"
Alparslan elimi tutmuş beni peşinden sürüklerken arabaya doğru gidiyorduk. Şaka gibiydi resmen. Tatile geldiğimiz yerde kızımızı halasına emanet edip kocamla sevişmeye gidiyorduk!
Alparslan beni hızla arabaya oturtup kapıyı kapattığı gibi kendi de hemen yan koltuğa oturup gazladı.
Yerimde duramayıp heyecanla ellerimi alkış yaparak kahkaha attım.
"İnanamıyorum bu yaptığımıza çok heyecanlıyım kocaam"
Alparslanda kahkaha attı bu halime.
Ağzının içinde bir şeyler söyledi ama anlamadım. Bir süre ormanlık yolda yol aldıktan sonra konuştum.
"e nereye gideceğiz şimdi otelden çıktık"
Alparslan gözleriyle ileriyi işaret etti.
"ama girilmez yazıyor orada"
Bana yandan bir bakış atıp gülümsedi ve arabayı ormanın içinde durdurdu. Yavaşça bakışlarını bana çevirirken aynı zamanda kendi koltuğunu geri çekip bana uzandı ve benim koltuğumu da geriye yasladı. Konaktan anahtarı çıkarıp bana verdi.
"Napacağım ki anahtarı"
Gözlerimi gözlerimden ayırmıyordu.
"Torpidoyu aç ve oradaki paketi al güzel karım"
Dediğini yapıp elimdeki anahtarla torpidonun kilidini açıp içindeki siyah karton poşeti aldım.
İçinde ne olduğunu sorar gibi alparslana dönüp kaşlarımı çattığımda poşeti gösterdi açmamı istercesine.
Poşetin içindekileri çıkardım.
Kayganlaştırıcı jel, plug ve siyah tüylü bir kelepçe vardı. İçindekileri görünce dudaklarımı dişleyip heyecanla alparslana döndüm.
"Sex'te oyun diyorsun öyle mi kocam"
Alparslan arsız bir şekilde gülerek göz kırpıp konuştu.
"Hayırdır, beğenmedin mi"
Tek kaşımı kaldırıp boydan boya süzdüm onu.
"Öyle bir ihtimal dahi olmadığını sende gayet iyi biliyorsun diye düşünüyorum"
Arsız arsız güldü yine. Aklıma gelenle parmağımı alparslana doğru uzatıp sallayarak konuştum.
"seni hınzıır. Sen bilerek bugün etek giymemi istediin"
Göz kırptı bana tekrar. Pileli siyah kiloş bir etek altına da termal külotlu çorap giymiştim. Üstümde ise tek kollu bir body ve kabanım vardı.
"önce temiz hava alırken şu çorabına kurtulalım güzelim. İn hadi "
Alparslan arabadan inip ön tarafta durunca bende hemen üzerimdeki kabanı çıkarıp yanına geçtim. Soğuk tenime nüfuz edince bir ürperti gelmişti.
Alparslan'ın yanında durunca tek kolunu bedenime sarıp beni kendine çekti. Başıma bir öpücük kondurup gülümsedi.
Bende gülümsedim bu hareketiyle. Alparslan beni ters çevirip sırtımı göğsüne yasladığında ikimizde etrafımızı izliyorduk. Güneş yeni yeni batıyordu ve muhteşem bir görüntü vardı.
" şuna baksana manzara muhteşem. Huzurlu hissediyorum alparslan"
Alparslan başını boynuma gömüp bir öpücük bıraktı. Belimdeki kollarıyla ayaklarımı yerden kesecek kadar beni yukarı kaldırıp kollarını bedenime iyice sarıp kendine bastırdı. Sert sesiyle mırıldandı.
"Hmm peki başka ne hissediyorsun güzel karım"
Başka ne mi hissediyordum. Alparslanın popoma değen erkekliğini hissediyordum.
"Huzur ve mutluluk"
Kesinlikle duymak istediği bu değildi.
"Güzel, başka"
Biraz durdum. Tek eli yavaşça göğsüme çıkıp dokunmaya başladı.
"E biraz da kudurukluk"
Ben güldüm dediğime. Normalde alparslanda gülerdi ama o şuan sabote edilmek istemiyordu. Beni aniden arabanın kaputun oturtunca 'ay noluyo' diye bir nida yükseldi iki dudağımın arasından.
"kurtulalım şundan. Kaldır poponu"
İkiletmeden popomu kaldırdığımda alparslan çorabımı aşağı çekti ve topluluk botlarımı ayağımdan çıkarıp çorabı da çıkarttı.
"Uyy dondum. Totom dondu valla"
Arabanın kaputuna çıplak bacaklarla oturduğum için kıçım donmuştu tabiri caizse. Biz bu havada ne halt ediyorduk Allah aşkına!
"ısıtırız güzelim"
Alparslan çorabımı açık camdan içeriye atıp dönünce bacaklarımın arasına girerek direk dudaklarıma yapıştı.
Ben bir elimle yanağından diğeriyle ensesinden tutmuşken alparslanda bir eliyle ensemden diğeriyle belimden tutuyordu. Deli gibi öpüşüyorduk. Sanki yıllardır birbirimizi görmemiştikte hıncını çıkartıyorduk.
Bir elini kadınlığıma atıp sıktığında inledim. Dudaklarımdan son bir öpücükle ayrılıp aceleyle külodumu yırttığında şaşkınlıkla ismini söyledim.
"Ne var kızım yırtmadığım şey mi. Daha güzelini alacağım. Sen arkanı dönüp dizlerinin üzerinde dur."
Dediğini ikiletmeden yaptım. Ben zaten dünden razıydım. Alparslan arabadan bir şeyler alıp arkama geçti.
"ellerinin üzerinde dur!"
Sert sesiyle dediğini yaptım. Kalçalarım çıkık bir şekilde meydandaydı. Alparslan arkamda bariz bir şekilde serili duran deliğime derin bir öpücük bıraktığında tekrar inledim. Soğuk artık işlemiyordu tenime. Çünkü cayır cayır yanıyordum.
Popoma değen soğuk sıvıyı hissettim. Sanırım kayganlaştırıcıyı sıkıyordu. Parmağıyla deliğime yedirdiğinde arkamdan yaslanıp elindeki plugu ağzıma soktu. Talimati almış gibi ağzıma verdiği plugu birkaç kez yaladım ve alparslan yavaşça ve döndürerek onu arkama soktu.
"Ahh alparslan... Acıyor"
Sırıtma öpücük bıraktı.
"Geçecek yavrum. Daha çok zevk alacaksın inan bana"
Arsızca güldüm dediğine. Ve güldüğüm için kalçama şaplak yedim. Bu beni daha da azdırmıştı. Tahammülsüz bir sesle konuştum.
"Alparslann! Yala lütfen"
Onu görmüyordum ama güldüğüne emindim. Aniden dudaklarını kadınlığımda hissettim. Dilini boydan boya gezdirip yalamaya başladı.
Dili kadınlığımda geziniyor adeta keşfe çıkıyordu.
İnleyerek sitemkar ses tonumla konuştum.
"Ahh alparslan... Kafanı bastıramıyorumda böyle, hadi gir artık içim- ahh"
Arkamdan kadınlığıma bir şaplak atıp beni kendine doğru çevirdi ve iyice kaputun ucuna yaklaştırıp bacaklarımı iki yana açtı. Parmaklarını ağzıma sokup ardından kadınlığımı okşadığında sesini duydum.
"Benim küçük karım sikilmek için can mı atıyormuş ha"
İhtiras bulaşmış erkeksi ses tonu bile beni boşaltmaya yeterdi. Ben daha cevap veremeden aniden sertçe içime girdiğinde derinden inledim. Ardından çıkarıp yavaş yavaş bir iki kez gidip geldikten sonra sertçe içime girmeye başladı. İkimizin iniltileri birbirine karışıyordu.
"Çok özlemişim. İçini çok özlemişim güzel karım"
Bana değil kendine söylüyor gibiydi. O kadar sertti ki canım yanıyordu. Birden içimden çıkıp beni kaputtan indirip sırtımı ona çevirip üst bedenimi kaputa yasladı ve tekrar içime girdi. Kendini kaybetmiş gibiydi. Kontrolsüz bir sertlikteydi. Canım yanıyordu ama aldığım zevk kesinlikle kat ve kat fazlaydı.
Biraz daha aynı pozisyonda kaldıktan sonra içime boşaldığında ikimizde tükenmiştik. Alparslan hala içimdeyken bedenimi kaldırıp kendine yasladı ve başımı yan çevirip dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
"Her zaman ki gibi çok güzeldin. Sen kadın değilsin efsun. Sen kadınların efendisisin"
Güldüm sözlerine ama cevap verecek takatim yoktu. Soğuk olduğu için beni kucağında arabaya bindirip kapıları kapattı. Bir süre ben kucağındayken ikimizde dinlendik.
"Yoruldun mu güzel karım"
İstekle gözlerine baktım ve hayır anlamına kafamı salladım usulca.
Uzanıp kelepçeyi alıp bileklerimden geçirirken ben sadece izliyordum.
"Güzel çünkü yeni başlıyoruz karıcığım "
Fısıltıyla dudaklarıma doğru konuştuğunda dudaklarına yapıştım.
Bu gece uzuunca zevki sefa edecektik anlaşılan.
...
Esra'nın ağzından
Biraz daha tuğrulla yan yana gelemezsem çıldıracaktım artık. Yola çıkıp gelmiş hatta günü geceye devirmiş üstüne birde diğer günün aydınlığını selamlaştık ama yine de sevdiceğimle bir türlü yalnız kalamamıştık.
Kayaktan sonra hepimiz odalara çekilmiştik. Dün o kadar çok gezmiştik ki üzerine de kayak yapınca hepimiz yorgunluktan uyuyakalmıştık. Odalarımıza geçtikten sonra tuğrulla gizlice buluşacaktık ama ben birazcık uyuyakaldığım için buluşamamıştık!
Bu sabahta kahvaltıdan sonra gezmeye çıkmıştık. Şimdiyse hep beraber güzel bir mekanda kahve içiyorduk. Sessiz bir mekan seçmiştik. En köşede oturuyorduk.
Hepsi birbiriyle sohbete dalmışken tuğrul ve ben onlardan çok ayrı yerdeydik. Buradan nasıl kaçacağımızı düşünüyorduk. Tuğrulun elini bacağımda hissedince ona döndüm. Büyük eli yavaş yavaş bacağımı okşuyordu.
"Hasretinden çıldırmadan bugün seni kaçırmam lazım fıstığım"
Yavaşça ona dönüp normal şeylerden bahsediyormuşuz gibi konuştum.
"Kaçır beni tuğrul Allah aşkına kaçır artık"
Abimin aniden haydi bize müsaade diyerek sandalyesinden kalkmasıyla tuğrul bacağımdaki elini çekti. Abim gidiyordu. Sonunda tuğrulla baş başa kalacaktım. Heyecanla gözlerim parlarken birden kucağıma bırakılan dide'yle anlamazca abime baktım.
"Bizim çok acil bir işimiz çıktı. Dide sana emanet halası"
"Abi ne diyon ya dur. Hayır bir dakika abi... Abii"
Biz daha ne olduğunu anlayamadan abim efsunun elini tuttuğu gibi mekandan çıktılar.
"Ayaa"
Didoşun hala demeye dili dönmediği için bana böyle sesleniyordu. Bana tatlı tatlı hala demesi bile şuan kaçan keyfimi yerine getirmeye yetmiyordu.
"Halam yaa ne yapacağız biz seninle hı"
Boncuk boncuk bana bakıyordu hala.
Dudaklarımı büzerek tuğrula döndüğümde o bu halime gülüyordu.
"Hayırdır esra. Karadenizde gemilerin mi battı"
Savaş abimin konuşmasıyla ona döndüm. Hala büzülü olan dudaklarımı eski haline getirip toparlandım.
"Yoo batmadı... Ben bir tuvalete gideyim"
Dide'yi kucağımdan savaş abimin kucağına bırakıp kalktım. Tuvalete gelince elimi yüzüme yavaşça su vurup rujumu tazeledim. İçimden dua ediyordum savaş abimin gözüne batmadan kaçabilmek için.
Tam tuvaletten çıkmıştım ki birden kolumdan çekilmemle içeriye geri sokuldum ve sırtım kapıya yaslandı.
"Uyh noluyo be"
Karşımda gözlerinin içi gülen bir tuğrul vardı. Aynı şekilde ağzı kulaklarındaydı.
"Aşkıım sen nerden çıktın!"
Şaşkınlık ve heyecanla konuşmama güldü.
"karıştırma şimdi oraları... Gel şöyle bir içime sine sine sarılayım sana"
Kollarını belime dolayıp bana sarılınca bende kollarımı boynuna doladım hemen. Bir yandan elimle ensesini okşuyordum. Başını boynuma gömüp kokulu bir öpücük bıraktı.
"ohh çok özlemişim fıstığımı."
Bende onun gibi kulağının altıyla boynunun arasına bir öpücük bırakıp geri çekildim.
" Bende çok özledim hemde aşırı çok. Keşke dün gece uyandırsaydın beni"
Eliyle yüzüme gelen saçlarının kulağımın arkasına itip okşadı.
"Kıyamadım fıstığıma. Yorulmuştun"
Bir elimi yüzüne koyup sakallarını okşadım. Kirli sakalları vardı ve elimde bıraktığı batma hissini çok seviyordum.
"olsun ama tuğrul, iki gün oldu geleli daha doğru dürüst birlikte vakit geçiremedik bile"
Dudağımdan minik bir öpücük aldı.
"Masaya dönünce sen dide'yi uyutacağım ya da üzerini değiştireceğim de bir şey bul odaya çık. Ben arkandan geleceğim. Bu gece içinde ayriyeten bir planım var"
Yanağına sulu bir öpücük bıraktım.
"ohh akıllı sevgilim benim."
Hala tuğrulun kollarındayken duyduğum topuklu sesiyle panikle kollarından çıktım.
"Hiih birisi geliyor tuğrul."
Ben panikle yerimde dönerken tuğrul kolumdan tuttuğu gibi beni kabine sokup kapısını kapattı. Aynı anda diğer kapı açıldı ve içeriye gülüşerek birileri girdi.
Tuğrul beni yine kapıya yaslamıştı. Hayır bu adam da ne çok seviyordu beni bir yerlere yaslamayı.
Tuğrulun kulağına doğru fısıltıyla konuştum.
"Sende ne çok seviyorsun beni bi yerlere yaslamayı yahu"
Dediğimle dudakları iki yana kırıldı. Aynı anda alt dudağını ısırıp konuştu.
"Seni yaslamayı daha çok sevdiğim yerler de yok değil aslında"
Tek kaşımı kaldırdım ve ellerim yakalarını tutarken kulağına doğru sordum sessizce.
"Nerelermiş oralar"
Bir anda elini kalçama atıp beni kendine yasladığında hiih diye bir nida döküldü dudaklarımdan. Ben öyle bağırınca tuğrul kalçamı sıkıp konuştu.
"şşt sessiz ol fıstığım"
Nasıl sessiz olsaydım? Tuğrulun bir eli popmdan diğeri sırtımdan beni kendine bastırırken kabinin kapısı tıklatıldığında nasıl sessiz olsaydım!
Derince bir nefes aldım. Bağırdığım için az önce içeri giren kişilerden birisi kabinin kapısını tıklattı.
"Hanım efendi, iyi misiniz"
Tam cevap verecekken tuğrulun başı boynuma gömülüp burnunu sürterek başı göğüs oluşuma geldi. Ama böyle olunca benim sesim içime kaçıyordu!
"Iıı iyiyim iyiyim sağolun. Şey olmuşum da beklemiyordum"
Tuğrul göğüs oluğuma değen dudaklarını kaldırıp göz kırpıp güldü.
"Ne olmuşsun fıstığım, aşık mı"
Bu adamın fısıltılı ses tonu da ayrı bir olaydı cidden. Beni böyle zor durumda bırakmaktan zevk mi alıyordu? Kadın hala dışarıdan benimle konuşmaya çalışıyordu. Gözlerimi belertip omuzunda bir tane patlattım.
"Yok sağolun pedim var çantamda. Çantam da yanımda sağolu-"
Kadına daha doğru dürüst cevap veremeden tuğrulun eli göğsümü sıkınca lafım ağzımda kaldı. İnlemeye benzer bir ses çıktı bu kezde dudaklarımdan. Kapıdaki kadın da gitmiyordu ki.
Elimi tuğrulun kulağına getirip çektim.
" kudurdun mu ya dursana "
Gülerek kafa salladı. Çıldıracaktım. En sonunda kadın gittiğinde tuvaletin boş olduğundan emin olup ikimizde çıktık hemen içeriden. Kulaklarıma kadar kızarmıştım. Olacak iş miydi şimdi.
Ben masaya dönünce dide'yi uyutacağımı onların takılmasını söyleyip dide'yi kaptığım gibi odaya çıktım. Tuğrul da birazdan gelirdi tahminimce.
"Halacığıım hadi uyutayım mı seni hıı"
Boncuk boncuk bakıyordu bana. Efsun normalde bu saatlerde uyutmazdı gece uykusu düzensiz olmasın diye. Ama bugün öğlen de uyumadığı için uykusu olduğu her halinden belliydi. Yeleğini çıkarıp yatakta yanıma uzanırdım. Uyutacağımı anlamıştı. Bir elimi göğsüme koyup başını yastıktan kaldırdı.
"Ayaa maşay"
Dayanamayıp öptüm yanağından. Masal istiyordu. Uyumadan önce masal dinlemeye alışmıştı. Ben onu tekrar yastığa yatırıp masal anlatmaya başladım. Çok geçmeden uyumuştu zaten. Bende üzerime kahverengi triko bir elbise geçirmiştim. Çok geçmeden kapı tıklatılınca koşup açtım. Tuğrul gelmişti.

"Nerede kaldın sen tuğrul"
"Savaş lafa tuttu bırakmadı bir türlü. Zor kaçtım elinden"
"Tuğrul, savaş abi bir şey mi biliyor. Çünkü bu aralar bize fazla dikkat ediyor farkındayım."
Yok dercesine kaşlarını kaldırdı.
"Bir şey bildiği yok lavuğun. Sadece tahmin ediyor. Ama esra söyleyeyim sana, buradan dönünce abinle konuşacağım artık. Arkasından gizli saklı iş çeviriyoruz hiç hoşuma gitmiyor"
"Tamam zaten bende artık açıklamak istiyorum."
Tamam dercesine kafasını salladı.
"Ses soluk yok. Uyudu mu bıcırık"
"evet uyuttum içeride"
Odalar iki bölmeden oluşuyordu. Yatak odası ve oturma alanı ayrıydı. Biz tuğrulla L koltuğun bulunduğu oturma alanına geçtik. Tuğrul oturunca eliyle iki kez dizine vurdu. Bende hemen başımı dizine koyup uzandım. Güldü bu halime.
"Niye gülüyorsun tuğruul"
Eliyle saçlarımı okşamaya başladı.
"kucağıma otur diye dizime vurdum. Sende başını koydun. Aah fıstığım ah!"

Ortam böyle değil sadece gözünüzde canlansın diye. Daha ferah bir alan düşünün
"kucağına da otururum ne var Allah Allah"
Güldü yine. Hemde aynı şekilde tebessüm ettim.
"Geçti mi sırtının ağrısı"
Birkaç gündür sürekli sırtı ağırıyordu. Doktora git diyordum ama yok inatçının tekiydi.
"Yok fıstığım ya. Hatta bugün daha çok ağırıyor."
Dudaklarımı büzdüm üzgün olduğumu belli edercesine. Aklıma gelenle uzandığım dizinden kalkıp konuştum.
"Masaj yapayım sana olur mu. İyi gelir belki"
Bi düşündü ama sonra itiraz etti. Elimi alıp öptü.
"Yok fıstığım sen hiç yorma narin ellerini. Geçer kendi."
Göz devirdim. Elimle tutup koltuktan kaldırdım.
"Gel yüz üstü uzan şu halının üzerine. Sert zeminde daha iyi olur"
Bu sefer ikiletmeden uzandı. Bende aniden poposunun üzerine bacaklarımı iki yana açıp oturdum.
"Hay sikeyim. Napıyorsun fıstığım"
"Böyle daha rahat. Sen napacaksın ya keyfine bak"
Ağzının içinde bir şeyler mırıldandı ama anlamadım. Kazağının üzerinden kürek kemiklerinin üzerinden boynuna doğru masaj yaptım bir süre. Ellerimi beline kadar getirip yoğura yoğura yukarı doğru çıkıyor,boynuna gelinceyse daha rahat yapmak için popomu da kaldırıp ellerimi aşağı indirirken tekrar oturuyordum.
"Biraz daha aynısını yaparsan olacaklardan ben sorumlu değilim fıstığım"
Ne demek istediğini anlamadım ama üzerinde de durmadım. Aynı şekilde masaja devam ederken birden tuğrulun altımda sırt üstü dönüp beni tekrar kucağına oturtmasıyla neye uğradığımı şaşırdım.
"Uyh napıyorsun tuğruul"
"Asıl sen ne yapıyorsun esra. Benden günah gitti kızım"
Kaşlarımı çattım.
"Nasıl ya ne yaptım ki tuğruul"
Sitemle konuşmamla birlikte tuğrulun birden kendini bana itmesiyle altımdaki sertik resmen kadınlığıma battı. Gözlerim şokla açıldı. Ben nasıl bunu yeni fark ediyordum.
"Ne yaptığını göstermemi ister misin fıstığım"
"Yok yok! Hissettim sağol"
Ne demiştim ben öyle! Hissettim sağol mu? Ah deli kafam. Tuğrul gülerek ellerini bacaklarıma attı. Bacaklarımı okşuyordu. O kadar rahatlatıyordu ki bu beni.
"Fıstığıım"
"Tuğruul"
"Of ulan bana şöyle cilveli cilveli tuğruul demiyor musun. Bitiyorum ulan"
Şımarık şımarık güldüm söylediklerine. Bende ona böyle seslenmeye bayılıyordum.
Biraz durdu. Bacağımdaki eli hala aynı yerindeydi.
"Hatırlıyor musun ben seni çizerken biz seninle bir mücevher kilidi daha açmıştık."
Söylediğiyle aynı anda yanaklarıma kan pompalandı. Vücut ısım arttı. Bahsettiği şey kadınlığımı resmen yiyerek beni orgazma getirmesiydi. Unutur muydum hiç her gün aklımdaydı.
Usulca kafamı salladım.
"Güzel. Bilirsin ben açtığım mücevherleri sonuna kadar kullanırım. Tıpkı seni her bulduğum fırsatta öptüğüm gibi."
Tekrar usulca kafa salladım. Bana bi sıcak basmıştı. Hemde fena bi sıcak.
"Tekrar seni tatmak istiyorum. O günden beri esra, her hücrem sana aç. Her zerrene de ben açım"
o konuştukça sanki altımdaki organ hareketleniyordu. Ve tabii benim hormonlarımda arşı alaya çıkıyordu. Dayanamayıp birkaç kez kendimi ona bastırdım.
"Şimdi burada tekrar ağzıma alacağım seni. İstiyor musun sende"
Ah bura soru muydu. Tabii ki de istiyordum. Ama hala utangaçlığım vardı ve bunun farkında olarak soruyordu. Benim bunu aştığımı fark edince biliyorum ki ciddi anlamda her bulduğu yerde, fırsatta yer bitirirdi beni.
"Hemde her şeyden çok. O günün etkileri hala içimde. Her gece seni düşünüyorum tuğrul her gece"
"Kesinlikle fıstığım bende öyle. Şimdi senden üzerindeki elbiseyi çıkarmanı istiyorum, iç çamaşırın da dahil"
Anında üzerimdeki elbiseyi başımdan çıkarıp attım. Tuğrulun odağı henüz gözlerimdeydi. Üzerinden kalkıp iç çamaşırımı da çıkardım. Tuğrul da üzerindeki kazağı ve pantolonunu çıkarmıştı. İçeride uyuyan dide aklımın ucundan dahi geçmiyordu.
Ben karşısında çırılçıplaktım. Bundan artık çekinmiyordum çünkü alışmışım. Onunsa altında sadece boxer vardı.
"Tuğruul"
Efendim der gibi başını salladı. Ellerini belime yerleştirirken.
"Atalarımız demiş ki."
"Ne demiş fıstığım."
"Madem Türksün, Göster ürksün"
Kaşları çatıldı dediğime. Hemde kahkaha attı.
"Yahu gülme. Yani diyorum ki sende çıkar. Hep ben çırılçıplak kalıyorum bugün eşit olsun"
İlk şaşırsa da sonra hemencecik çıkardı. Ne arsız adamdı bu da dünden razıydı.
Ellerini belime atıp beni kendine yasladı. Karnımda hissediyordum erkekliğini.
"Bu günü unutma fıstığım. Bugünden sonra her fırsatta ürküteceğim seni"
Omuzuna vurdum.
"Arsız seni"
Senin arsızın deyip göz kırptı. Gerisi aramızda sessiz bir sözleşme varmış gibi tuğrulun beni hareketleriyle yönlendirmesiyle ilerledi. Bir anda kendimi tuğrulun üzerinde buldum. Ama nasıl mı, o sırt üstü uzanırken ben onun yüzü hizasında dizlerimin üzerinde duruyordum.
"Hiç gerilme fıstığım. İlk kez denediğimiz için pozisyon sana garip gelebilir. Sen sadece kasma kendini ve bana bırak"
Ben stres ve heyecanla kafamı sallayınca tuğrulun dudakları yerini buldu. Dil darbeleri ben mahvediyordu. Artık kendimi tamamen ona bırakmış hatta arada bir kendimi ona iyice bastırıp saçlarını okşuyordum.
İkimizdende aldığımız zevke dair inlemeler dökülüyordu. Tuğrul sanki lezzetli bir yemek yiyor gibi sesler çıkarıyor halinden memnun olduğunu belirtiyordu. Artık dayanacak gücüm kalmadığında tuğrulun ağzına boşaldım.
"İnan bana ağzıma giren en güzel nimetsin sen fıstığım"
Ben tükenmiş bir şekilde göğsünde otururken birden tuğrulun beni kucaklayıp koltuğa oturtmasıyla kendime geldim.
Bacaklarım iki yana açılmış, çırılçıplak bir şekilde tuğrulun kucağında oturuyordum. Kadınlığım tam erkekliğinin üzerindeydi. Sıcaklığını hissediyordum.
İkimizinde gözleri birbirine kenetliyken dudaklarıma yapışan dudaklarla kendi tadımı aldım. Tuğrul beni mahvediyor, yıldızlara dokunduruyordu. Ben bu adama sadece aşk değil şehvet duyuyordum. Aşk insana yapmam dediği her şeyi teker teker yaptırıyordu. Biz delice öpüşürken düşündüğüm şey kimseye yakalanmadan sefamızın sonuna gelmekti...
...
Bölüm sonuu. 5 bin kelimelik bölüm bitti bende bittim.
Bölüm hakkındaki düşünceleriniiz??
Finalde görmek istediğiniz sahneler var mıı?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |