12. Bölüm

12. Bölüm

Zaman Sızım
zamansizim84

Geç vakit konağa vardıklarında herkes uykuya teslim olmuştu. Odalarına geçtiklerinde ikiside nasıl davranacaklarını bilemez haldeydi.

Derya yorgunlukla yatağın ucuna oturdu. Boran valizleri kenara bıraktı. Bi süre sessizlik oldu. Bu oyunu oynayacaklardı ama oyunun kurallarını oynarken yazıyorlardı. Aynı yatakta mı yatacaklardı, Derya bu fikirden çok rahatsız olmuştu. Derken, Boran gardıroba doğru adımladı. Sürgülü kapakları sağa sola kaydırıp aradığını buldu. Üst raflardan birinden yastık çarşaf ve pike üçlüsünü aldı. Oturma alanındaki L kanepeye bıraktı.


"Ben yatağımı yapayım hanım ağam. Sen banyo da işin varsa geç istersen." Dediğinde onaylayıp dolaba yöneldi.


Bu adamın her detayı düşünmüş olması Derya'yı çıktığı yolda daha da güçlü hissettirirken, pijamalarını alıp banyoya geçti. İşlerini halledip çıktığında sadece baş ucundaki zarif abajurun ışığı odayı aydınlatıyordu. Boran kanepenin yatağa bakan ucuna yastığını yerleştirmiş. Derya'nın rahatsız olmaması için onu görüş açısından çıkarmıştı. Yatak örtüsünü açıp içine giren Derya'nın da sırtı Boran'a dönüktü.


Odalarında ki ilk geceyi böylece sabah eden çiftten ilk uyanan yine Derya oldu. Saatin yedi olduğunu görünce kalkıp kıyafetlerini alarak banyoya geçti. Duşunu aldı,üstünü giyindi. Saçlarına bir havlu sarıp çıktı. Saç kurutma makinesini açıp Boran'ı uyandırmak istememişti. Sessiz adımlarla terasa çıktı. Güneşin Mardin'i aydınlatışını izledi.


İçeri girdiğinde Boran'ın yatağı boştu. Banyodan gelen su sesiyle duşa girdiğini anladı. Kanepedeki pike, çarşaf ve yastığı toparlayıp gardroba koydu. Yatağını düzelttiği sırada Boran, siyah kotu ve beyaz tişörtüyle banyodan çıktı.


"Günaydın hanım ağam" dedi gülümseyerek.


"Günaydın Boran ağam. Kahvaltı saat kaçta acaba?" dedi hafiften ti ye alarak.


"8.30 da lobinin yanında ki avizeli salonda." dedi o da Derya'nın esprili yaklaşımına katılarak.


"Bugün için özellikle yapmam gereken bişey var mı?" dedi rolünün gereğini yapmalıydı.


"Hmmm bugün beyaz giyersen iyi olur, altın takı takmam gerekiyordu sanırım, düğün takılarından seç kafana göre." Dediğinde,


"İyi de takılar bende değil ki." Dedi Derya.


"Nasıl yani?" dedi Boran,


"Ben düğün günü hepsini bir sandığa koyup Selma ile annene yolladım." Diye açıkladı.


"Vay akıllıca bi hamle de yanlış kişi sanki." Dedi takılarak.


"Mutlaka babannenin yanındayken ver diye de tembihledim." Dedi işini garantiye aldığını düşünüyordu.


"O zaman altınların sağlamdadır hanım ağam." Diyen Boran'ın annesine uzaklığı can yakıcıydı.


"Altın takmayı yani öyle bilezik falan pek sevmem ama şartsa takayım." dedi Derya istemeye istemeye.


"Ben onlardan senin kullanmayı düşündüklerin hariç kasaya yollatayım." Diye bir öneri sundu gen adam.


"İyi olur Boran ben o sorumluluğu almak istemiyorum. Annene de bunun için yolladım. Babannene yollıyıp onu çiğnemek istemedim." Diyerek kendini açıklamaya çalıştı.


"O seni öyle güzel çiğneyip geçecek ki, bu iyi niyetini devam ettirmen mümkün değil." dedi Boran umutsuzca.


"Dilber hanıma Anne demek zorunda mıyım?" Diye sordu Derya annesinden başkasına anne demek istemiyordu. Özellikle bu kadın kendisine açıkça savaş ilan etmişken.


"Hayır değilsin, o sana karşı görevlerini yerine getirmedi ki, sen buna rağmen yeterince saygılısın. Ama kendini suçlu durumuna düşürmeden kendini savun Derya, asla onların karşısında ezilen bir gelin profili olmanı istemiyorum." dedi.


"Bak sen yetkiyi verdin ya seyret gerisini" deyip göz kırptı Derya." iki dakikaya hazırım" deyip, beyaz bir elbise alıp banyoya geçti. Saçını kurutup şekil verdi. Elbiseyi de giyince aynada ki aksini beğendi. Bonyodan çıkınca yatağın ucunda oturmuş onu bekleyen bir Boran buldu.


"3 dk 40 saniye avukat hanım. İki dakika demiştin ya 1.dk 40 sn geciktin" dedi saatine işaret parmağıyla vurarak.


"Ayyy erinmemiş süre tutmuş bir de."dedi gülerek "Hadi ağam hadi geç kalmayalım."


Odadan çıkarlarken Boran anlatmaya devam ediyordu.


"Babannemden başlayarak el öpülür sonra kahvaltıya başlanır."


"Olur, babannemi çok özledim zaten."


"Sizde iyice kanka oldunuz."


"Kıskanma Boran ağam. Seni daha çok seviyordur illaki."


"Tabiii kesin, sandığı bile sana verdiğine göre babaanneme büyü yapmış olmayasın." dedi.


Tatlı tatlı didişerek merdivenlerden indiler. Alt avludaki salonda kahvaltı hazırlanıyordu. Kızlar uçarcasına

masaya yiyecek taşıyıp duruyordu. Derya onlara yardım etmek istedi fakat nasıl karşılanacağını bilmediği için cesaret edemedi.


Salona girdiklerinde Zeynep babanne her zaman ki köşesindeydi. Yanında Bayram ağa ile sohbet ediyorlardı. Dilber hanım ve Havva hala ayrı bir yanda suratları asıktı. Boran önce babannesine yöneldi.


"Sabahı şerifler hayr olsun Zeynep sultan" deyip elini öptü.


"O Boran oğlan gülen yüzünü güldürene şükür." deyip o da Boran'ı öptü. Ardından "Konağımızın neşesi hoş geldin güzel gelinim deyip elini Derya'ya uzattı.


" Hoş buldum babannemmm, nasılsın? "dedi.


" Sizi göreli daha iyi oldum yavrum. "


Bayram ağanın da elini öptüler. Derya'nın elini öpmesinin ardından Bayram Ağa,


" Bağ evini arazisiyle gelinime bağışladım bu böyle biline" dedi. Mehirin intikamını alıyordu kendince.


Arkadan salona yeni giren Devran'ın sesi duyuldu.


"İyi bari konağı kurtardık." deyip gür bir kahkaha attı.


Gelip Boran'a sarıldı.


"Hoş geldiniz kardeşim."


Onların sarılmaları ile sona kalan Dilber hanımın siniri yüzünden belli olmaya başlamıştı.


"Hayırlı sabahlar ana" deyip elini öptü. Derya da onun peşinden yan yana oturan iki kadının elini öptü.


O sırada Tuğra'nın sesi duyuldu.


"Deyyaaaa" 


Derya hemen dizinin birini yere koyarak boy eşitliği sağlayıp küçük hayranını kucakladı.


"şeni çok ösledim iyiki geldinişş"


"Ben de seni özledim küçük ağam" dedi


Selma ile sarıldılar bu konakta ki en büyük şansıydı. Türkan yengenin elini öpüp sıkıca sarıldılar.


"Hoş geldiniz çocuklar, konağımız tamam oldu. Rabbim birliğinizi huzurunuzu daim etsin." dediğinde Derya keşke Boran'ın annesi bu kadın olsaydı diye içinden geçirdi.


Şilan bi assolist edasıyla salona girdiğinde sadece birbirlerine günaydın dediler.


Herkesin kahvaltı masasına geçmesinin ardından çaylar doldurulup, sohbet eşliğinde kahvaltı başladı.


Derya oldukça sessizdi. Zira üzerimdeki delici bakışları hissediyordu. Kahvaltının bitişiyle beyler ayaklanırken, Selma'nın işaretiyle o da kalktı. Bayram ağa ve Devran şirkete geçerken Boran bu günlük evdeydi.


Uğurlamanın ardından masanın toplanmasına yardım ediyordu. İşler bittiğinde salona dönen Derya kendini hiç hoşlanmayacağı bir konuşmanın ortasına düşmüş buldu.


"Ana karımı benim bilmem yeter. Gerisi sizi ilgilendirmez" diyen Boran salonu terk ederken.


"Utanacak olmasanız konakta kalırdınız. Yüzümüzü ak ederdiniz. Demek ki burda kalmaya cesaret edemedin Boran ağa. Karına güvencin yoktur demek." diye ardından bağıran Dilber hanımın karşısında kala kalmıştı Derya.


Zeynep babanne, 


"Kendine gelesin Dilber bıkmadın huzur kaçırmaktan." Diye çıkışsa da,


"Ben mi huzur kaçırırım? Ana bu yılanı konağa sokarken bilecektik huzurun kalmayacağını." dediğinde


Üst avludan Boran'ın sesi duyuldu.


Bi anlık sinirle salondan çıkmış, Derya'nın üzerine gideceklerini bildiği için yanına çağırıyordu.


"Derya hemen odaya gel." sesi duyan Derya koşar adım ordan uzaklaşırken, arkasından konuşmalar devam ediyordu.


Odaya çıktığında ikisi de ne diyeceklerini bilemediler.


Boran yapılan imalara çok kızmış, Derya'ya karşı mahcup olmuştu. Oturduğu kanepede dirsekleri dizlerinde başını ellerinin arasına almış oturuyordu.


Derya da yavaşça yanına geçip oturdu. Elini Boran'ın sırtına koyduğunda,


"Çok özür dilerim, seni o sinirle aşağıda bıraktım." dedi başı hala ellerinin arasındaydı.


"O zehri bana bi şekilde kusacaktı, senin özür dilemen için bir durum yok. O sözleri sen söylemedin. Dilber hanım için bana karşı kendini mahcup hissetme lütfen. Onunla yaşayacaklarımı tahmin ederek ve göze alarak buradayım" dedi Derya.


Bunlar acaba Elif'e neler yaptılar, o kız bunlara karşı durabildi mi? Burdan kaçmak istemesinin sebebi illaki bu kadınlardı. Evlendiklerinde 22~23 yaşlarında olduğunu düşünürsek, kendini savunamamış olabilirdi. İyi de Boran onu da korumak için elinden geleni yapmıştır. Kafasında bir sürü soruyla başını yana çevirdi Derya.


Boran hala aynı pozisyonda duruyordu.


"Eeee Boran ağa bi kahve yapayım da şöyle dosta düşmana karşı avlu da içelim. Burda kalırsak ekmeklerine yağ sürmüş oluruz. Kaçtığımızı düşünmesinler."dedi, dik durmak en iyisiydi.


Başını ellerinin arasından çıkaran adam yavaşça Derya'ya döndü. Bu kadar sağlam durması ona güç veriyordu.


"Haklısın hanım ağam hadi inelim aşağıya." dedi.


"Haaa şöyle ilk önceliğimiz onların istediğini onlara vermemek. Bizim huzurumuzu kaçırmak için yaptıklarına göre inip hiç bişey olmamış gibi kahvemizi içeceğiz." Dedi kendinden emin.


"Yanlız senden gerçekten iyi hanım ağa olur, tekniğini beğendim." dedi gülerek


Kapıdan çıkıp avluya inen basamaklara geldiklerinde karşıda zafer kazanmış gibi oturan ikiliyi gördüler. Şilan da elinde kahveler ile gelince ekip tamamlanmış oldu.


Boran, kolunu Derya'nın omuzuna sardı,


" Güzelim ellerinden bir kahve içsek de ağzımız tatlansa." dedi yüksekçe bi sesle.


Derya önce ne yapacağını kestiremese de oda kolunu Boran'ın beline doğru uzattı. Böylece merdivenlerden indiler.


Boran üçlüden uzak sedire yerleşirken, Derya mutfağa geçti.


Kızlardan cezvenin, kahvenin, fincanların yerini öğrenip iki orta kahveyi kısık ateşe koydu. Yardımcılar Gülümser hanım onun kızı Rojda ve Ayşe onu izlerken, Ayşe


"Ben yapardım hanımım, sen ağamın yanına geçseydin." dedi çekinerek. Derya bu kızı yakın bulmuştu. Rojda'nın meraklı bakışlarına rağmen bu kız çok mahcuptu.


"Ağan kahvesini benim elimden içmek istedi Ayşecim, bi daha ki sefer sen yaparsın." dedi onu üzmeden reddederken.


Kahveleri için güzelce bir tepsi hazırlayan Derya, Boran'ın sevdiği gibi bardaklara su yerine buz gibi soda koydu. Lokumlarıda ekleyip köpüklü kahveri fincanlara doldurdu.


Elinde tepsi salına salına gelip Boran'ın yanına oturdu. Şilan'ın sesiyle bakışları illerdeki sedire kaydı.


"Kahveyi Yemen'den getirdin sanırım Derya'cım." dedi alaylı bir sesle.


"Boran kahvesini kısık ateşte seviyor Şilancım. Hatta Bayram babam da benim kahvemi pek sever. İstersen sana da öğreteyim. Tuzlu kahve yaparsan bi gün lazım olur." dedi.


Kahveden bi yudum alan Boran'ın kaşları havalandı.


"Ellerine sağlık hanım ağam. Sen kahve yapmasını bu konakta ki herkese öğret bence." dedi Şilan'ı iyice gıcık ederek. Şilan başlarda Derya'ya çok yakın davransa da sonradan annesi ve halasına uymuş, rahatsızlığını her fırsatta belli eder olmuştu.


Kahveler içilip bittiğinde,


" Ben şirkete gitsem iyi olucak ama ilk günden seni bu kurtlar sofrasında bırakmak istemiyorum" dedi sessizce,


" Ben başımın çaresine bakarım, böyle aklın bende kalıcaksa işin zor." dedi onun gibi sessizce. "Ben de bugün valizlerimi açayım. Dolapları yerleştireyim diyorum" diye devam etti normal bir ses tonuyla


Kahve tepsisini toplayan Ayşe,


"Ben yerleştireyim hanımım sen zahmet etme." Dedi tebessüm eden yüzüyle,


"Ayşecim benim bi düzen kurmam lazım yoksa sürekli sana seslenmem gerekir." dedi Derya da onun gibi gülümseyerek.


"Sen bilirsin hanımım" diyen kız üzülmüştü sanki.


"Ama istersen yardıma gel beraber yapalım." demesiyle gözleri ışıldadığı sırada karşı sedirden cevap geldi,


"Ayşe senin işini beğenmem diyor gelin hanım niye ısrar ediyorsun." diyen yine ortalık karıştırıcı Şilandı. Kulağının diğer sedirde olduğunu açıkça belli ediyordu.


Derya, Şilan'ı muhatap almayarak,


"Ayşecim bizim odaya sadece sen gireceğin için düzenimi bilmen iyi olucak. Hadi çıkıp başlayalım tatlım."dedi, bu kızı üzmeye çalıştığına göre Şilanla arası iyi değildir diye düşünüyordu.


"Canım sen önden çıkıp giyin istersen biz Ayşe ile geliriz birazdan." Diyerek Boran'ı önden yollamak mantıklı gelse de,


Boran ayaklanırken, 


" Kocana kıyafet hazırlayasın gelin." dedi Havva hala.


Boran sabrının sonuna ulaşmıştı,


" Benim adıma kimse konuşmasın hala. Ben ihtiyacım olursa eşime söylerim çocuk değilim." dedi gayet sert bir çıkışla merdivenlere yöneldi.


Tam o sıra da aşağı inen Selma ne olduğunu anlayamadan Boran yanından geçip gitti.


Derya'nın yanına gelip sedire oturdu.


" Boran neye kızdı ki bu kadar? " Diye sordu. Aslında tahminleri yok değildi ya neyse.


" Hala hanım, Boran'ı Tuğra ile karıştırdı. Çıkıp kıyafet hazırlıycakmışım." dedi Derya dalgaya alarak.


"Ben hazırlıyorum Devran'a" dedi. Çok normal bişeymiş gibi.


"Eee üçüncü çocuğu ne zaman düşünüyorsun Selmacım" diye sordu Derya.


Şaşıran Selma, 


"Ne üçüncüsü Derya iki diycektin galiba." Dedi anlamayarak.


"Gülüm adamın kıyafetine kadar hazırlamak nedir? Sen onun eşisin annesi değil." Diye kendini açıkladı mecburen.


"Ne bileyim evlendiğimizde hazırla dediler. Hazırladım bende. Alışıldı öyle gitti." Diyerek dudak büktü Selma.


"Kocama annesi gibi davranmak hiç sağlıklı gelmiyor. Bir çok boşanmanın sebebi olduğunu biliyor muydun?" mesleki bi alışkanlıkla konuşurken Selma'nın şaşkın bakışları ile kendine geldi.


"Mesleki hassaslıklar canım düşünmeden konuştum özür dilerim." dedi. Sonuçta herkesin fikri kendine doğruydu.


"Yaniii aslında haklısın, dozu kaçıyor genellikle kadın herşeyi üzerine alıp saçını süpürge edeyim derken esas olan eşlik dengesini bozuyor. Güzelim boşuna dememişler 'Saçını süpürge etme, röfle yaptır' diye "


ikiside kahkahalarla gülerken, Selma devam etti.


"Derya; Devran benim eşim, anam, babam, arkadaşım, sırdaşım... Benim ondan başka kimsem yok ki." Dedi Selma.


"Sizin çok güzel bir ilişkiniz var. Sevginiz gözlerinizden belli oluyor, arkadaşlığınız da öyle... Havva halanın çıkışına fazla tepki verdim sanırım." dedi genç kadını yatıştırarak.


"Kesinlikle haklısın, her şeye karışmayı çok sever. Elinden geldiğince ilişkinizden uzak tut." Dedi o da tecrübelerine dayanarak.


Boran'ın merdivenlerde görünmesiyle ayaklandı. Bu adama takım elbise kesinlikle yasaklanmalıydı. Uğurlamak için kapıya kadar eşlik ettiğinde üzerlerin ki gözler ağırlığını hissettiriyordu. Sessiz bir tonda.


" Çok geç kalmam ama bişey olursa ara mutlaka." Diyen Boran'a,


"Aklın bende kalmasın. Eşyalar çokça vaktimi alır " derken aslında yanında olduğunda ne kadar güvende hissettiğini fark etti.


"Haa yokluğunu hissetmem diyorsun yanii." diye takılırken,


İçinden 'ne mümkün' desede.

"Çok işim var ama sen yine de geç kalma." Deyip gülümsedi.


Üzerlerindeki gözlere nispet alnına bi öpücük bırakan Boran, Murat'ın kullandığı araca bindi. Eliyle Derya'yı selamlarken araç hareket etti.


Ayşe ile beraber yukarı çıktılar. Önce güzelce dolapların içini silip, valizleri tek tek açıp yerleştirdiler.


"Hanımım güzel oldu. Ben bu düzeni devam ettiririm. Hiç aklın kalmasın." Dedi genç kız.


"Ayşecim, Derya abla falan desen hanımım deyince bir garip oluyor sanki." Dese de,


"Olmaz hanımım, Dilber hanım bana çok kızar. Ama gönlünde beni kardeş yerine koyarsan yeter." Dedi.


"Nasıl istiyorsan canım ama ben sana hanımlık edecek değilim. Bi abla gibi görürsen sevinirim."


Ayşe mahcupca gülümserken,


"Eee o zaman bir yorgunluk kahvesini hakettik Ayşecim ama ikimize de yapacaksın." Deyince,


"Olmaz öyle hanımım ben sana yapayım." Dedi hemen


"Sen içmezsen ben de içmem." Diye rest çekti Derya.


"Olur mu öyle şey ikimiz kahve mi içicez." Diyen kızın sesinde hayret vardı.


"Dolapları ikimiz yerleştirdiğimize göre ikimiz içicez canım. Benim ki orta olsun mümkünse. Hem sabah sözün vardı bi dahaki kahve senden olacaktı." Dedi.


Ayşe şaşkınca bir mutlulukla temizlik için getirdiği malzemeleri toplayıp aşağı inerken, Derya cam önündeki küçük masanın yanında konforlu berjere yerleşti. Çok iş halletmişlerdi ama yorulmışlardı da.


Kahvelerle gelen Ayşe tedirgince diğer berjere oturdu.


"ımmmhhh çok güzel olmuş Ayşe ellerine sağlık." Dedi beğeniyle.


"Senden gördüğüm gibi yaptım hanımım." dedi gülümseyerek.


"Kaç yaşındasın?" Diye sordu Derya.


"21 hanımım" dedi utanarak.


"Eee sen buralara göre evde kalmışsın" dedi şaka yaptığını hissettirmek için göz kırpmıştı.


"Babama kalsa beni çoktan başlık için verirdi, Bayram ağam mani oldu. Ama her an kapıya dayanıp götürebilir. Burda ki maaşım iyi diye ses etmiyor." dedi tedirgince,


"Maaşının hepsini ona mı veriyorsun?"


Başıyla onaylayan Ayşe'nin gözleri dolmuştu.

"Parayı alsın ki beni de ablam gibi, bir ihtiyara verip kurtulmasın."


"Ben burdayken seni götüremez merak etme." dedi Derya sinirini suyunu içerek bastırmaya çalıştı.


"Sağol hanımım ama buralarda ağaya karşı gelinmez." Dedi kaderine çoktan razı olmuş hali Derya'yı daha da üzdü.


"Bi denesin götürmeyi bak nasıl karşı geliniyor." Dedi güven vererek.


Ayşe'nin gözleri umutla ışıldarken Derya onun iri sürmeli gözlerine baktı. Ne kadar masum bir güzelliği vardı.


Biten kahveleri toparlayan Ayşe çıkmak üzereyken,


"Sen kaç yıldır buradasın Ayşe?"


"14 ümde geldim hanımım."


"Elif hanımı da tanırsın o zaman." dedi.


"Ben geldiğimde Boran ağam yeni evlenmişti."


"Anladım canım tekrardan ellerine sağlık. Hepsi için teşekkür ederim." dedi Ayşe'yi uğurladı.


Aslında sormak istediği çok şey vardı fakat Ayşe'nin onunla olan sohbetini yanlış anlamasını istemedi.


İlk günden Elif'i sormak farklı anlaşılabilirdi.


İşleri biten Derya duşa girdi. Mardin hala sıcaktı. Üzerine ferah bi elbise giyip Boran'ın gelişini beklemeye başladı



Boran'ın gelişiyle Beraberce yemeğe indiler. Selma ile beraber sofranın hazırlanmasına yardım ederken, üzerinde olan bakışları görmezden geliyordu.


"Yeşil çok yakışmış eltican" diyen Selma. Derya'yı rahatlatmaya çalışıyordu.


"Ben de diyorum, niye Dilber hanım gözünü üzerimden çekmiyor. Çok mu güzel olmuşum ondan mı?" dedi gülerek.


"kesiiiiin" diyen Selma'nın sesi ima doluydu.


Yemek boyunca keyiflice sohbet edildi. Özellikle Devran çok neşeli ve esprili biriydi. Selma'nın ona hayran bakışları dikkatten kaçacak gibi değilken, Derya onların hikayesini de birgün dinlemeyi kafaya koydu.


Yemeğin sonuna doğru Boran, 


"Biz yarın akşam Nevşehir'e gidiyoruz. Sizde gelseniz keyifli olur." diyerek Devran'ın da davet etti.


Devran'a sorulan sorunun cevabı Dilber hanımdan geldi.


"Hafta sonu Karacahan konağında düğün vardır. Kimse bir yere gitmeyecek. Boran da, Devran da Hanoğlullarının soyunun devamıdır.

Kız peşine düğün gezmeye sizi Bayram ağa alıştırdı." deyip gözlerini Bayram ağa'ya dikti.


"Ağalar çalışma odasına yukarı gelin" diyen Bayram ağa masayı terkederken. Derya, Boran'ın tepkisizliğiyle ne yapacağını şaşırmış haldeydi. Kulağına eğilen Boran,


"Kimseyle muhatap olma yukarı çık. Üstüne oynuyor." dedi ve Bayram ağanın peşinden yukarı çıktı. Derya da ayaklanmıştı ki,


"Gelin hanım şu çok övdüğün kahveden yap yukarı terasa getir." diyen Dilber hanım ile kalakaldı. Tamamı emir kipiyle kurulan cümle nezaretten çok uzaktı. Boran'ın sözünü hatırlayan Derya, diyecek çok sözü olsada başıyla onaylayıp mutfağa yöneldi. Kahveleri yapıp yukarı terasa çıkardı. Muhteşem üçlüye kahvelerini ikram edip odasına yönelmişti ki,


"Otur!" diyen sesle duraksadı. Mecburen sedirin boş olan köşesine yerleşti.


"Buyrun Dilber hanım." dedi


"Sen Boran'ı her istediğin yere sürükleyemezsin. Buraların adeti töresi vardır. O da bir ağadır, gönlünce değil gereğince hareket etmek zorundadır." dedi sedire yaslanıp kahvesinden bir yudum içti.


Derya cevap vermek için delirse de ses etmedi. Amaç belli ki tatsızlık çıkarmaktı. Bayram ağa masada sessiz kaldığına göre gerçekten sorun olacak bir durum vardır diye düşündü. Boran'ın onu bi şekilde ikna edeceğine emindi. Sessizlikten istediğini alamayacağını anlayan Dilber hanım tekrar söze girdi.


"Kahven güzel olmuş, tek marifetin bu değildir inşallah?" Dedi.

O sırada Bayram ağanın odasından çıkan Boran oldukça sinirliydi. Derya'yı sedirde malum üçlüyle görünce şaşırsa da belli etmedi.


"Hayırlı akşamlar hanımlar." dedi. Derya'ya elini uzattı. Uzanan elin bu ortamdan tek kurtuluş olduğunu bilen Derya hemen ayaklandı. El ele odalarına çıkarken.


"Odaya çık demiştim." Diye sordu Boran,


"Annen elimden kahve içmek istedi." Dedi.


"Üstüne gelmeye kararlı görüyor." Dedi sıkıntılı bir sesle.


"Elinden geleni ardına koymasın." Diyen Derya'nın bu rahatlığı Boran'ın hoşuna gitsede. Nevşehir'e Yusufla Zeynep in düğününe gidişleri oldukça zora düşmüştü. Karacahanlar ile yıllardır süren dostlukları vardı. Düğüne katılmamaları büyük saygısızlık sayılırdı. Bi çözüm üretmeye çalışıyorlardı. Odaya yaklaştıklarında Boran'ın elini bırakan Derya'nın aklı düğüne gidip gidemeyeceklerindeydi. Kardeşinin düğününe gitdememek kabul edebileceği bir şey değildi.


"Boran neler oluyor?" dedi bi açıklama duymaya ihtiyacı vardı.


"Karacahanların düğününe katılmamız gerekiyor. Ama ben yarın bir şekilde bu durumu çözüp . Seni Nevşehir'e götüreceğim merak etme."


"Seni zor durumda bırakmak istemiyorum ama bu taviz verebileceğim bi konu değil. İlk günden şartım buydu biliyorsun. Ben o evin annesiyim. Düğünde olmak zorundayım." dedi Derya.


Boran anlayışla başını sallarken, bu işi nasıl çözeceğini düşünüyordu.


Bir anne kızının düğününe gitmiyor, kendi gitmediği gibi abisine de mani olmak için elinden geleni yapıyordu. Bu Derya'nın anlayabileceği birşey değildi. Boran'a güvenmekten başka şansı yoktu.


Ertesi sabah kahvaltı da herkes fazla sessizdi. Beyleri uğurlayan Selma ve Derya odanın terasında kahvelerini içiyordu.


"Boran'a güveniyorum ama içimde bir sıkıntı var."


"Devran da çok üzüldü, Derya emin ol ellerinden geleni yapıyorlar. Boran gidiceğiz dediyse götürür."


"Evdekilere bişey belli etmedim ama dört gözle bekliyorlar. Çoktan orda olmalıydık. "


"Ne giyeceksin hazır mı?"


"Bugün çıkıp alıcaktık ama..." deyip ellerini iki yana doğru açtı Derya.


"Biz gideceğiz, Bayram baba da var. Boran olmasa olmuyo sanki." dedi Selma sonra çaresizce "Buraların işleri böyle gülüm bende daha alışamadım." diye teselli etmeye çalıştı.


Bir el Derya'nın yüreğini sıkıyordu. Koca konağa sığmıyor gibiydi.


Selma onu yanlız bırakıp odasına geçince zamanda iyice akmaz oldu.


Öğlen birde çalan telefonu hemen açtı Derya.


" Hazırlan hanım ağam gece yolcuyuz. Evdekilere bişey belli etme. 5 gibi gelirim elbise almak için çıkarız."


Boran'ın verdiği haber Derya'nın içine su serperken. Hemen küçük bi bavul hazırladı. Gece hiç uyumamıştı. Yolculuğa uykusuz çıkmamak için uzandı. Yorgun gözleri uykuya yenik düşerken olacaklardan habersizdi.


4 gibi uyanan Derya duşunu aldı, giyindi, hafif bir makyaj yaptı. Saat 5 e yaklaşmıştı. Boran'ı beklemeye başladı. Gecikince merak edip aradı. Telefonu kapalıydı.


Bi toplantısı falan çıkmıştır dedi, şarjı bitmiştir dedi fakat saat 6.30 olduğunda artık dayanamadı. Selma ya gidip Devran'a ulaşmaya karar verdi.


Tam kapıdan çıkıp Selma'nın odasına doğru yönelmişti ki konağın açılan kapısında Bayram ağa ve Devran göründü. Boran yoktu. Şaşkınca bir süre bakan Derya yavaşça merdivenlerden indi.


Selma ile bakışları kesiştiğinde Derya'nın duygularına tercüman olan soruyu sordu.


"Hoş geldiniz. Devran, Boran sonra mı gelecek? Yemeği hazırlayalım mı? Bekliyelim mi?"


"Boran çoktan çıkmış gelmedi mi?" diyen Devran da endişeliydi.


Müsait bir yere geçtiklerinde,


"Boran 5 de geleceğini söyledi. Arıyorum telefonu kapalı Devran kötü bir şey olmasın." dedi çaresizce.


"Kötü bişey olsa buralarda çoktan haberi gelirdi. Korkma ben onu bulurum."


Saat ilerlerken kimse Boran'ın nerede olduğunu bilmiyordu. Sinirli bir şekilde şirketten çıkmış. Şöför almadan arabasıyla ayrılmıştı. Olabileceği her yeri aratan Devran endişesini Derya'ya belli etmek istemese de bu işte bir iş olduğunu düşünmeye başlamıştı. Bayram ağa heryere haber salmış fakat gören bilen çıkmamıştı.


Derya hem Boran'ı deli gibi merak ediyor, hemde yarın için endişeleniyordu. Kardeşlerinin en güzel gününü mahvetmek istemiyordu. Aklına gelen kötü düşünceleri uzaklaştırmaya çalışırken, avluya Devran'ın yanına indi. Selma da ona destek olmak için geldiğinde saat gece yarısını çoktan geçmişti.


Konağın açılan kapısından Murat içeri girdi.

"Devran ağam, Boran ağamı buldum da... "


"Nerede buldun? İyi mi? Konuşsana oğlum." dedi Devran sesi oldukça yüksek çıkmış bütün Konak ahalisi toplanmıştı.


Murat, endişeli şekilde kendisine bakan Derya'ya kaçamak bir bakış atıp Devran'a iyice yaklaştı.


"Bağ evinde ağam, kör kütük sarhoş"


Derya duyduklarına inanamamıştı. Kafasında kurduğu onlarca felaket senaryosuyla başa çıkmaya çalışırken, Boran'ın bu yaptığının anlamı neydi. Bi haber verme gereği duymadan, içki içip kendini bağ evine yani Elif'in hatıralarına mı kapatmıştı. Bu yaptığı şeyle Derya'nın düşeceği durumu hiç mi düşünmemişti. İşte bu tam anlamıyla HAYAL KIRIKLIĞI ydı.


Sizce Boran'a ne oldu? 


Zeynep ve Yusuf'un düğününe gidebilecekler mi?


Boran konakta Derya'yı koruyabilecek mi?


Derya, Boran'ı kendisini düşürdüğü duruma rağmen affeder mi?


Bölüm : 26.07.2024 14:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...