"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
hiçbir yere gitmiyor..."
-Edip Cansever
(Yazar'dan)
"Anne! Esra'ya bir şey söyle, kalemimi vermiyor!" Diye bağırdı küçük Özgür. Okullar daha yeni açılmıştı.
"Anne abim de bebeğimin kafasını kopardı!" Diye Esra'da bağırdı.
"Çocuklar! Kavga etmeyin artık!" Diye isyan etti annesi.
"Önce abim başlattı!"
"Önce Esra başlattı!" Dediler aynı anda. Anneleri onlara usanmış bir bakış attı.
"Özgür kardeşinden özür dile, Esra sen de kalemi abine geri ver." Dedi annesi. İkiside hoşnutsuzca annelerinin dediklerini yaptı. "Ve kavga etmeyin bir daha da!" Diyerek uyardı.
"Git başımdan bücürük!" Dedi abisi, Esra'yı kolundan ittirdi.
"Gitmeyeceğim! İttirme beni!" Dedi Esra'da, çatık kaşlarıyla. O da abisini ittirdi.
"Ben size ne dedim!" Diye bağırdı annesi, eline terliğini aldı.
Kavga hızla kesildi, Esra abisinden aynı hızla uzaklaştı ne Esra ne de Özgür annesinin terliğini yemek istemiyordu. İkisi de sessizleşti. Özgür ödevine geri döndü.
Kapı çalınca Esra ayaklandı koşarak kapıyı gidip açtı. "CANSUUUU! ZERRİİİN!" Diyerek ikisine de sarıldı.
"Nasılsın Esra?" Diye sordu Cansu.
"İyiyim sen? Emir nerede?"
"O babasıyla gitti, işleri varmış." Diyerek içeri girdiler.
"Zerrin Çağlar nerede?" Diye sordu bu sefer Esra.
"Dersi varmış onu yapıyor." Göz devirdi, "Ya da ders çalışıyorum yalanıyla odasında oyun oynuyor." Güldüler.
Çağlar ders çalışmaktan hoşlanan bir çocuk değildi. Annesi zorla ona ders yaptırıyordu.
"Özgür sen ne yapıyorsun?" Diye sordu Cansu.
"Ne yapıyor gibi görünüyorum Cansu!" Dedi uyuz uyuz Özgür, başını geri eğdi.
Geçen saatlerle Özgür'de ödevini bitirmişti, hepsi Çağlar'ı bekliyordu.
"ÇAĞLAR!" Diye bağırdı Özgür, "Hadi ama ya! Bir gelemedin!"
"Geldim!" Diyerek kapıyı çekip kapattı Çağlar, "Patladın Özgür!"
Ses çıkarmadı Özgür, hepsi yürümeye başladı.
"Ödevini yaptın mı?" Diye sordu Esra Çağlar'a.
"Hı hı, yaptım." Dedi Çağlar.
"Yalancı," dedi Esra göz devirerek, "Gene ödev yalanıyla odanda oyun oynadın değil mi?"
"Evet." Dedi Çağlar hiç inkar etmeden, "Sevmiyorum ödev yapmayı."
"Muazzez teyzeden yine dayak yiyeceksin." Dedi Cansu.
Çağlar, cevap vermeyip omuz silkti. Bakkaldan atıştırmalık aldıktan sonra parka gelip oturdular.
"Hadi biriniz beni sallayın!" Diye ayaklandı Esra.
"Ben çok üşendim, hiç kalkamayacağım." Dedi Emir.
"Abi? Hadi ne olur!" Dedi Esra abisine bakarak.
"Hiç sallayamam, kızdırmasaydın beni!" Dedi abisi uyuz uyuz.
"Gıcık mısın sen! Sallasan ne olur! Biri sallamadığında hızlı olmuyor!"
"Hiç kalkamam, bu da sana ceza olsun!" Dedi abisi sırıtarak.
Ayağının tekini sertçe yere vurdu Esra, "Keşke kalemini kırsaydım! Gıcık!" Diyerek arkasını döndü Esra, hızlı adımlarla salıncağa gidip yavaş yavaş sallanmaya başladı.
Hızlı sallanabilmek için uğraştı ama olmadı, "Olmuyor işte!" Dedi somurtarak.
Arkası birden salıncağı ittirince korkuyla demirlere tutundu Esra, omuzunun üzerinden arkasına baktığında Çağlar'ın olduğunu gördü.
"Çağlar! Ödümü kopardın! Niye sessiz sessiz geliyorsun ki!" Diye carladı.
"Hadi hadi söylenme de tadını çıkar!" Dedi Çağlar gülerek, Esra'da öyle yaptı.
//Eskişehir//
"Can hadi! Biraz daha oyalanırsak Umut'lar vazgeçtiğimizi düşünecek!" Diye seslendi Mert.
"Geliyorum! Anne ben gidiyorum!" Diyerek kapıyı çekip kapattı Can. Ayakkabılarını giyip Mert'lerin yanına koşturdu.
"Geldim hadi gidelim,"
"Can! Uzaklaşmayın!" Diye camdan bağırdı annesi. "Geçte kalmayın!"
"Tamam anne!"
"Kavga da etmeyin! Uslu durun!"
"Tamam anne!" Dedi Can tekrar bu sefer yüksek sesle, evden uzaklaşmaya başladılar.
Parkın futbol sahasına gelince içeriye girdiler. Umut'lar çoktan gelmişti.
"Sonunda gelebildiniz!" Dedi Umut sitemle.
"Annem bir türlü izin vermedi, o yüzden geç kaldık." Dedi Can. Umut ayağının ucundaki topu Can'a yuvarladı.
"Hadi başlayalım." Dediğinde herkes yerlerine geçti.
Akgün, boynuna astığı düdüğü üfleyince oynamaya başladılar.
Umut topu alacakken Can topu ondan kaçırdı, Umut önce sendeledi sonra yere düştü.
"Durun!" Diyerek bağırdı Can, herkes oynamayı bırakınca Umut'a gitti.
"Kalk kalk! Numara yapma!" Dedi sırıtarak.
"Ayağıma vurdun! Senin yüzünden ayağım kırıldı!" Dedi Umut.
"Hadi lan oradan! Dokunmadım bile, kendin düştün. Kalk numaracı seni!" Dediğinde Umut ayaklandı.
"Gözünden de kaçmıyor hiç!" Dedi Umut somurtarak.
"Herhalde, hadi oynamaya devam edelim." Deyince oyun kaldığı yerden devam etti.
Hava kararmaya başlamıştı. Can'lar ise hala top oynuyordu, saatin farkında değillerdi.
"Can!" Diye bağırdı annesi, Can durup annesine bakınca annesi kaşları çatık bir şekilde ona geliyordu.
"Ben ne dedim sana Can! Geç kalma demedim mi!" Diyerek kızdı annesi.
"Saatin farkında değildim anne," diye mırıldandı Can.
"Hadi artık eve, baban geldi çoktan." Dedi annesi.
"Yarın görüşürüz!" Dedi Can, annesiyle yürümeye başladılar.
Eve geldiklerinde, "Hadi oğlum, ellerini yüzünü yıka yemek yiyeceğiz."
Can ellerini yüzünü yıkadıktan sonra masaya oturdu.
"Neredesin sen kerata?" Dedi babası.
"Top oynarken saatin farkında değildim baba." Dedi Can.
"Bir daha geç kalmayacaksın Can, tamam mı?" Dedi annesi uyararak.
"Söz veremem." Diyerek sırıtıp babasına yandan baktı.
"Hiç bakma babana! Bir daha geç kalırsan yersin dayağı!" Dedi annesi çatık kaşlarla.
Can oflayıp yemeğini yemeye başladı.
"Sıkma çocuğu Melek. Genç o." Dedi Cemal bey.
"Böyle dedikçe hep sen yüz veriyorsun! Hiç dinlemiyor beni." Dedi Melek hanım, bu sefer Cemal bey'e kızarak.
"Ulan senin yüzünden ben de azar işitiyorum!" Diyerek Can'ın kafasına yavaşça vurdu Cemal.
Can omuz silkip sırıttı, babasını azar işitmesi hoşuma gitmişti.
//İstanbul//
"Hadi artık, evlere dağılalım. Daha bir sürü ödevim var." Dedi Özgür.
"Ne çalışkan öğrenci çıktın sen de!" Diyerek güldü Çağlar.
"Lan keyfimden mi yapıyorum? Hocaları bilmiyormuş gibi konuşma şimdi. Hepsi ayrı bir değişik." Dedi asabice Özgür. Hepsi ayaklanınca evlerine doğru yürümeye başladılar.
"Esra sen yaptın mı ödevleri?" Diye sordu Zerrin.
"Hıhı, yaptım."
Herkes evlerine varınca vedalaşıp evlerine girdiler.
"O ellerle oturmayı düşünmeyin bile! Derhal ellerinizi yıkayın!" Diye mutfaktan konuştu anneleri.
İkisi de oflayarak banyoda ellerini yıkayıp geri geldiler.
"Yıkadık anne." Dedi Özgür.
"Aferin, hadi bana yardım edin. Birazdan yemek yiyeceğiz. Babanız geliyor."
İkisi de annelerine yardım ederek masayı kurmuşlardı. Babaları gelince sofraya oturdular.
Yemekten sonra Esra abisinin yanına yavaşça yanaştı, sırıtarak, "Abi bak ben de ne var." Dedi arkası dönük Özgür'e.
"Ne va-" diyerek dönmüştü ki Özgür kaşları çatıldı.
"Sakın! Sakın kalemimi kırmaya cesaret etme! Seni gebertirim Esra!" Diye uyardı.
"Çok geç, kaleminle vedalaş, beni o salıncakta sallayacaktın." Demiş kalemi ortadan ikiye ayırmıştı Esra.
"ESRA SENİ ÖLDÜRECEĞİM!" Diyerek Esra'ya doğru koşmaya başladı Özgür.
"ANNNEEEEE! ABİM BENİ ÖLDÜRECEKMİŞ!" Diyerek Özgür'den kaçmaya başladı Esra.
"Ne oluyor yine! ESRA! ÖZGÜR!" Diyerek mutfaktan çıkarak sordu babası.
Esra hızla babasını arkasına saklandı. "Baba kurtar beni!" Dedi nefes nefeseyken.
"Baba çekil öldüreceğim onu! Kalemimi kırdı!" Dedi Özgür öfkeyle. Sağa hareket yaptığında Esra babasının soluna kaçtı. Özgür bu sefer sola gidince Esra sağa kaçtı.
"Nuran! Bunlar yine birbirine girdi." Diye seslendi Oğuz. Sıkılmıştı çocuklarının kavgalarından.
Nuran mutfaktan, "Sabahtan beri ben uğraşıyorum onlarla Oğuz! Birazda sen uğraş. Oraya gelirsem ikisinide döveceğim!" Diye seslendi.
"Çocuklar bir durun! Özgür dur oğlum! Alırız yenisi!" Dedi Oğuz Özgür'ü tutmaya çalışarak. Ama Özgür'ün duracağı yoktu.
"Baba en sevdiğim kalemimdi!" Dedi Öfkeyle Özgür:
"Tamam oğlum alırız! Esra yine niye abinle tartışıyorsun?!" Diye arkasında saklanan minik kızına sordu Oğuz Bey.
"Beni salıncakta sallamadı!" Dedi Esra. "Oh olsun!" Avucunu göğsüne koyup karnına doğru indirdi.
"Şşt! Esra! Çok ayıp!" Dedi babası ayıplayarak. Esra omuz silkti.
"Bana ne!"
"Baba görüyorsun değil mi! Çekil yolacağım o saçlarını!" Diyerek ileriye atıldı Özgür ama babası tuttu.
"Özgür tamam oğlum, Esra özür dile abinden."
"Bana ne! Dilemeyeceğim." Dedi Esra omuz silkerek.
"Esra! Özür diler misin." Dedi babası bir kere daha.
Esra oflayarak babasının arkasından biraz çıkıp abisine göründü, "Özür dilerim." Dedi isteksizce. Sesi kısık çıkmıştı.
"Duyamadım?" Dedi abisi.
"Özür dilerim!" Dedi bir kez daha Esra. Sesi bir tık yükselmişti.
"Ben duymuyorum! Duymadığım için o saçlarını yolacağım!" Diyerek tekrar öne atıldı Özgür.
"BABA! TUT GELMESİN!" Diye bağırdı Esra, babasının arkasına tekrar saklandı.
"Özgür! Uzatma oğlum!" Dedi Oğuz dişlerinin arasında.
"İyi, tamam." Dedi Özgür uzatmayarak.
"Hadi gidin uslu uslu oturun." Dediğinde, Esra babasının arkasından çıktı. Abisinin yanında salona doğru yürüdü.
"Yapmazsam olmaz," dedi Özgür, Esra daha ne olduğunu anlamadan saçını hızla çekip kaçtı.
"YA!" Dedi Esra arkasından.
"ESRA! ÖZGÜR!" Diye bağırdı bu sefer Oğuz. İkisi de dayak yememek için sustular.
İkisi de sessizce koltuğa oturdular, televizyon izlemeye başladılar.
Özgür sessizliği bozarak, "Canın çok yandı mı?" Diye mırıldanarak sordu.
Başını aşağıya yukarıya salladı Esra.
Özgür kardeşinin üzerine eğilip başının tepesine bir öpücük kondurdu, "Özür dilerim." Kardeşine kıyamıyordu.
Esra gülümsedi, birden ayaklanıp içeriye koşturdu, sonra geri geldi.
"Abi," diye mırıldandı.
"Efendim?" Deyince Özgür arkasında sakladığı kalemi ona uzattı. "Ben kendiminkini kırmıştım. Bu seninki."
Özgür bir kaleme baktı bir Esra'ya, "Sen de kalsın. Alt tarafı bir kalem nasıl olsa."
"Olmaz! Al." Diyerek kalemi Özgür'ün eline tutuşturdu.
Özgür gülümseyip kardeşini kendine çekip sarıldı.
Bu görüntüyü annesiyle babası kenardan gülümseyerek izliyorlardı.
"Gördün mü barıştılar." Dedi Oğuz, yine haklı çıktım der gibi.
Başını salladı Nuran. Bu görüntüyü her akşam görüyorlardı.
Özgür'le Esra her gün kavga ediyor akşamına barışıyorlardı. Bu bir döngüydü.
"Yarın yine kavga edecekler ama." Diye mırıldandı Nuran. Göz devirdi.
"Etsinler, barışıyorlar nasıl olsa." Dedi Oğuz, omuz silkerek, "Onu yarın düşünürüz."
Başını salladı Nuran.
Sonuuuuuu!
Final'de görüşürüz!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
44.88k Okunma |
2.24k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |