46. Bölüm

46. Bölüm: Deniz

Mila
yildiztozu

 

 

"Kaç öpücük sığar alnına."

 

 

-Pir Karacakız

"Ev ahali! Haydi ama ya! Ne oyalandınız!" Diye bağırdı babam. "Yolumuz uzun!"

Günlerden pazardı, saat 08:20 geçiyordu ve babam sabahın köründe evde bağırıyordu.

Parmak arası terliklerimi giyip odadan çıktım, merdivenleri indim. "Anca hazırlandık baba,"

"İki saat yolumuz var Esra, farkında mısın kızım?" İyi de bu fikri ben atmadım ki ortaya..

Babamlar aniden denize gitme fikri atmıştı ortaya ve buna Semih'ler de dahildi.

Kalabalık bir şekilde gidecektik. Bir şey demeyerek salona girdim, koltuğa oturup telefonumu çıkarıp oynamaya başladım. O sırada Emir yanıma gelmiş çoktan oturmuştu bile.

"Ben bu kızı ömrüm boyunca beklemek zorunda mıyım!" Dedi somurtarak. Çocukluktan beri Cansu'yu bekliyorduk.

"Cansu! hadi!" Diye seslendim. Bir hazırlanamadı gitti!

"Geldim!"

"Of Cansu!" Dedi Emir, gözlerini kapatıp arkasına yaslandı.

"Ses var görüntü yok Cansu! Çık artık şu odadan! Bir hazırlanamadın! Geldin geldin, gelmedin biz gidiyoruz!" Nereye gidiyoruz Esra? Sence bu dediğime inanır mı?

"İyi gidin o zaman!" Al işte işte inanmadı!

"Oğuz amca, biz bu zarganayı daha çok bekleriz. Gel beni dinle biz gidelim bırakalım." Deyince Emir kahkaha attım.

Kırk yılın başında doğru bir şey söylemişti.

Beklemekten sıkılmıştım artık. Annem mutfaktan çıktı ve, "Esra, bu torbayı da arabaya koy annem." Deyince başımı sallayıp ayaklandım hemen. Torbayı alıp dışarıya çıktım, babamın arkamdan, "Can'la yakın olduğunu görmeyeceğim!" Demesini duymazdan geldim.

Baba manitamı özledim! İzin verirsen gidip sırnaşacağım! Çocuk vampire benzedi zaten, gece çalışıyor gündüz uyuyor.

Torbayı bagaja koyup kapattım.

"Mert, sen yol yakınken Cansu'dan vazgeç. Bu kız denize giderken bekletiyorsa ileri de sana neler yapmaz!" Dediğimde Mert sırıtıp bir şey demedi. Can kolunu açınca hemen yanına yanaştım.

"Bikini mi mayo mu?" Diye sordu.

"Ne yapacaksın?"

"Sen söyle ona göre karar veririm." Göz devirdim.

"Bikini." Dediğimde yandan baktı.

"Hadi git değiştir." Kıskançlık damarı tuttu yine bunu.

"Hayır."

"Güzelim git değiştir işte!"

"Can," dediğimde sırıtmaya başladı.

"Söyle yavrum."

"Yorma beni, değiştirmeyeceğim ya!" Sırıtan yüzü soldu.

"Oğuz amca olmasa senin benden çekeceğin var ya neyse." Diye homurdandı.

Babacım beni yine kurtardın, damadın senin sayende kendini frenliyor.

Sırıttım, ileriden abimle Hilal bize doğru geliyordu. Öğrendiğime göre Hilal'in ailesi de öğrenmiş birlikteliklerini. Babası babam gibi tepki vermemiş, gayet normal karşılamış. Annesi ise bu durumu çok sevinmiş.

Abim artık kadına kendini nasıl sevdirdiyse.

Benim babamda anca böğürsün!

"Ne oldu, zargana hala gelmedi mi?" Diye sordu abim, cevap verecektim ki önden önden öfkeli bir şekilde bize doğru yürüyen Cansu'yu onun arkasında kolunu sıvazlayan Emir'i görünce konuşmadım.

Bu kız niye efe efe yürüyor ki? Birine dalacak gibi.

"Biriniz şu arkamdaki aptalı uzaklaştırsın yoksa elimi kana bulayacağım!" Dedi öfkeyle Cansu. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

"Ne oluyor? Ne bu sinir?" Diye sordu Mert.

"Ben olmasam nah çıkardın odadan mal!"

"Emir, bak bir haftadır küfür etmiyorum, hayatım küfürsüz çok güzel bana bunu yaptırma! Yoksa kulakların hayatında duymamış küfürler duyacak!" İki dakika yalnız bırakmıştım sadece. Yine girmişlerdi birbirlerine.

"Ne oluyor Cansu?" Diye sordum.

"Ya arkamdaki sığır! Odaya gelip kulağımdan tutup çıkarmaya çalıştı! Yetmedi saçımı çekti. Kendini Hababam sınıfındaki Külyutmaz hoca sandı herhalde! Ben de durur muyum durmam! Durmadım da zaten yapıştırdım bir tane!"

"Evde tokat sesin yankılandı! Kolumu hissetmiyorum lan senin yüzünden!"

"Bana ne! Dua et koparmadım!"

Emir'in koluna baktığımda kızarmış ve Cansu'nun parmak izinin çıktığını gördüm.

"Oha! Ne biçim vurmuşsun kızım!" Dedim dehşetle.

"Hak etti!"

"Of tamam! Yeter, kavgayı kesin. Bıktım sizin kavgalarınızdan. Herkes geldiğine göre arabalara binelim!" Dedi abim yüksek sesle.

Cansu ona dönüp "Ne bağırıyorsun sen! He Özgür! Bak zaten canım sıkkın dalacak yer arıyorum seni gebertirim BAĞIRMA!" Diye bağırdı.

Cansu kimseye acımıyor, önüne gelene yapıştırıyor.

Abim Cansu'dan böyle bir çıkış beklemediği için duraksamış ve geriye gitmişti.

"Cansu! Gel güzelim biz arabaya geçip oturalım, yoksa sen hiçbirimize acımayıp tokatlayacaksın." Dedi Mert.

Sakin Cansu bunu yapmazdı ama şu an ki öfkeli olan Cansu gözümüzün yaşına bakmaz, bizi gebertirdi.

Onlar arabaya bindiklerinde arkalarından ben, Emir ve abim hariç herkes şaşkınca baktı.

"Cansu'nun böyle olması normal mi?" Diye sordu Hilal bana.

"Hıhı, Emir yüzünden böyle öfkeli halleri var." Dedim gayet normal şekilde.

Emir kadar ben de Cansu'nun bu hallerine maruz kalmıştım. Ve Emir yüzünden ben de her zaman bu durumdan ağzımın payımı almıştım.

"Cansu'nun içinden ne çıktı öyle?" Dedi Ceren şaşkınca.

"Çıtı pıtı kızdan nasıl çıktı o ses?" Dedi Akgün.

"Yeminle ilk defa Cansu'yu böyle gördüm! Beni bile korkuttu lan!" Dedi abim, sonra Emir'in kafasına geçirerek, "Yapma işte şu kıza el şakaları. Sonra yediğin dayakla kalıyorsun."

"Ne yapayım o da hazırlanamıyor bir türlü!"

"EMİR DUYUYORUM!" Diye Cansu aniden bağırınca hepimiz irkildik.

"Lan Emir, daha fazla konuşup kızdırma Cansu'yu!" Diye seslendi Mert'te. "Zor tutuyorum sana saldırmaması için!"

"Emir sus abi, yoksa denize değil Mezara gireceksin." Dedi Can.

"Bence de daha ölmek için yaşım genç." Deyip sustu Emir.

"Ya bir şey diyeceğim, biz niye her yere sürü halinde gidiyoruz? Göçmenlere döndük iyice!" Dedi Akgün, ha bire birlikte bir yerlere gittiğimiz için göçmen olmuştuk artık.

"Birlikte vakit geçiriyoruz işte oğlum, söylenme." Dedi Semih.

"Çocuklar! Hadi herkes arabalara!" Diye seslendi babam, herkes arabalara geçip bindi.

Biz yine Semih'in babasının arabasındaydık. Bu araba artık bizim sayılırdı, herkesten çok biz biniyoruz.

Hilal'in babası öndeydi, gideceğimiz yeri onlar biliyordu, gittiğimiz yerde mangal yapacaktık. O yüzden herkes evinde hazırlık yapmıştı. Hilal'in babasının arkasında Ceren'in ve Semih'in anne babası, onları takip eden Akgün'ün ailesiyle Can'ın babası, bir arkasında Mert'in ailesiyle annemler vardı. Biz de babamların arkalarındaydık.

Düğün konvoyu gibi anasını satayım.

"Korna mı öttürsek ya, düğün konvoyu döndü." Dedi Akgün gülerek, Semih'te gülüp korna çalmaya başladı.

"Yapma lan insanları rahatsız ediyorsun!" Dedi Can gülerek.

Arkamda oturan Cansu'ya döndüm, "Sinirin geçti mi?"

"Sence!"

"Tamam anladım." Deyip geri önüme döndüm. Geçmemişti. Bir süre daha böyle devam edeceği kesindi.

"Durum ne?" Diye sordu Can.

"Hala sinirli, siniri öyle kolay kolay geçmez."

Başını sallayıp telefonuna bakmaya başladı, ben de yanına yanaşıp onunla bir telefonuna bakmaya başladım.

Bir süre sonra, bir marketin önünde durduk, "Ben markete giriyorum kimler ne istiyor?" Diye sordum.

Herkes isteklerini sıralayınca markete girdim.

Hepimize yolda yemek için dondurma aldım. Abur cubur da alıp kasadan geçirip poşetledim ve arabaya bindim.

"Cansu sana en sevdiğinden aldım," diyerek limonlu dondurmayı uzattım. Şu anda ona en iyi gelecek şey buydu.

"Sağ ol," deyip paketi açtı ve yemeye başladı.

"O benimdi!" Diyerek lafa girdi Emir.

"Yok, bu çocuk gel beni gebert diye yalvarıyor." Deyip ayaklanacaktı ki Cansu Mert tuttu.

"Emir, dayak mı yemek istiyorsun?" Diye sordu Mert.

"İstiyor istiyor!" Dedi Cansu bıraksak Emir'e saldıracaktı.

"Emir!" Deyip bir tane de ben geçirdim, "Eceline mi susadın?"

"Ya şamar oğlanına çevirdiniz beni he!" Diye yükseldi.

"Yükselme lan! Dua et ben vurdum dikiş atarlar. Cansu vursa toprak atarlar." Dediğimde yüzünün ekşitip yerine geçti.

Yerime oturdum, Semih arabayı çalıştırıp tekrar sürmeye başladı.

Sonunda denize varmıştık, arabalar park edildiğinde indik.

Babamlar bir tarafa biz bir tarafa geçip oturduk. Ellerimi yüzüme kaldırıp kendimi yellemeye başladım.

"Hadiiii," dedim gözlüğümü ve şapkamı çıkarırken. "Denize girelim!"

"Deniz buldun çoştun yine." Dedi Ceren.

"Oturmaya ya da kum eşelemeye gelmedik herhalde!" Dedim sırıtarak, "Tabi ki denize gireceğim!"

"Ben güneşleneceğim, daha sonra girerim." Dedi.

"Evet, kim benimle birlikte gelecek?" Diye ayaklanırken sordum.

"Önce bir kahvaltı yapalım! Aç aç denize mi girilir!" Dedi Hilal.

"Tok olunca girilmez. Hem deniz çarşaf gibi, hadi kalk!" Deyip kolundan tuttuğum gibi kaldırdım.

Ceren, Semih ve Can hariç herkes ayaklanmıştı.

"Can? Hadiii!" Deyip elinden tutup kaldırdım. Beyaz deniz elbisemi üzerimden sıyırıp şezlonga attım.

Hızlı adımlarla denize ilerledim, suya girerken ürpermiştim.

"Ç-çok soğuk!" Dedim ürpererek. Can sırıtıp beni ıslatacak şekilde denize atladı.

"YA!" Diye arkasından çığırdım. Yüzeye çıkınca öfkeyle nefes verip. "Su aygırı!" Dedim.

Kahkaha attı, "Ne dedin!"

"Su aygırı dedim!"

"Duyamıyorum, az yaklaş hele."

"Yaşlı dede seni." Diye mırıldandım. Suya alışabilmek için dalıp ona doğru yüzdüm. "Su aygırı dedim,"

"Bak sen,"

"Ha bir de dede olmuşsun. Bir doktora git kulaklarına göster." Diye sırıttım.

Beni kendisine çekip sarıldı.

"Yakışıklı manitana yaşlı dediğin için utanmalısın."

"Doğru söze ne denir ki?" Dediğimde dudaklarını alnıma değdirdi.

Birden üzerimize gelen suyla irkildim, atan kişiye baktığımda abim olduğunu gördüm.

Şerefsiz bir huzur vermiyordu.

"Ayrıl lan kardeşimden! Kuala gibi yapışmışsın!" Diye bağırarak bize doğru yüzüyordu.

"Kualana da sana da." Diye mırıldandı Can. Bana bakıp, "Abini dövmek istiyorum, var mı iznin?"

Elimle buyur tabi der gibi abime uzattım, "Ne sen böyle bir şey sordun ne de ben duydum. Sahalar senin."

"Kızım abini dövmekten bahsediyorum, insan bir hayır der yapma der!" Dedi Can şaşkınca.

"Abim olsa bile bunu yapmayacaktı, temiz bir dayağı hak ediyor." Diyerek ondan uzaklaştım ve yüzmeye başladım.

Can'ın, "Ağzına sıçtım şimdi Özgür," dediğini duydum.

Aha eğlence başlıyordu.

Sizce kim alır?

"Lan Esra! Sevgilin beni öldürüyor!"

"Sus bağırma Özgür!"

"Lan ellerini boğazımdan çek!"

"Seni bu denize gömeceğim!"

"İmdat adam öldürüyorlar! Hilal! Ölüyorum!"

"Can! Bırak Özgür'ü!" Dedi Hilal yüksek sesle. Ama Can'ın bırakacağı yoktu.

"Manitanı bu denize gömeceğim Hilal! Onunla vedalaş! Sabrımı taşırdı!"

"Hilal, seni seviyorum!"

"Öf, yine başladı drama!" Dedi Cansu göz devirerek.

Onlar boğuşurken kahkaha atmaktan çenem ağrımıştı. Gerçekten Can abimi denize gömecekti.

 

 

 

******

Saçlarımı kurulayıp gözlüğümü taktım ve arkama yaslandım. Kahvaltımızı yapmıştık. Karnım şişmişti.

"Eee şimdi ne yapacağız?" Diye sordum.

"Kurban olayım, şu anda da bir şey yapmayalım! Kahvaltımızı yaptık. Oturalım." Dedi Akgün.

"Ben annemlerin yanına gidiyorum, iyi kaymattılar." Diyerek ayaklandım, arkamı dönüp annemlerin yanına gittim.

"Ben geldim," diyerek oturdum.

"Hoş geldiniz kuzum." Dedi Hilal'in annesi.

Masada duran eriklerden bir tanesini ağzıma attım, "Dedikodu yok mu ya, bana da anlatın."

"Olmaz olur mu! Bu Şermin var ya Ada'nın annesi." Dediğinde erik boğazıma kaçtı.

"Ay kız gidiyor!" Dedi Ceren'in annesi, sırtıma vurdu.

"Eee ne olmuş Ada'ya, Şermin teyzeye."

"Ada'yla Umut'u el ele görmüş, Ada'nın abisine söylemiş." Obaaa hoşuma gitti dediklerin Güliz teyze!

"Eee, sonra ne olmuş?" Diye sordum.

"Abisi ortalığı ayağa kaldırmış. Ada'yı teyzesinin yanına Edirne'ye yollamış." Demek o yüzden ben Ada'yı görmüyordum mahallede.

Cevap veremedim, soğuk sudan büyükçe bir yudum alıp ayaklandım. "Ben bizimkilerin yanına gidiyorum size iyi kaynatmalar." Diyerek hızla arkamı döndüm.

Abimin yanına oturduğumda bana baktılar, "Esra ne oldu?"

"Ada nerede?" Diye pat diye soruverdim.

"Ne?" Dediler, sorum saçma olmuştu.

"Yani mahallede görmüyoruz ya artık. Onu diyorum."

"Valla biz de görmüyoruz kaç zamandır." Dedi Akgün. Demek bilmiyorlardı.

"Ada'yı abisi Edirne'ye yollamış!"

"NE!?"

"Evet!"

Can boğazını temizledi, "Sen nereden biliyorsun?" Diye sordu.

"Güliz teyze söyledi. Abisi Umut'la görüştüğünü öğrenmiş. Ortalığı ayağa kaldırmış sonra da Edirne'ye göndermiş." Şoke olmuşlardı, konuşamıyorlardı.

"Oha ya, mahallede neler oluyormuş haberimiz yok." Diye arkasına yaslandı Hilal.

Ben de arkama yaslanıp gözlerimi kapattım.

 

 

 

*******

"Hadi çıkalım artık! Karnım acıktı benim." Dedi Emir. "Yeter bu kadar çimmek."

"Bir şeyler alalım o zaman," dedim. "Yakınlarda büfe gördüm oraya gidelim." Kıyıya doğru yüzüp çıktık.

"Cansu hadi gel gidelim." Dediğimde ayaklandı. "Biz şu yakınlardaki büfeye gidelim, bir şeyler alalım."

"Tamam." Dedi abim. Elbisemi üzerime geçirip terliklerimi giydim. Saçlarımı da içimden çıkardım.

Büfeye gelince cips falan alıp ödedik. Cansu herkese enerji içeceği almıştı, ben hariç. Sevmediğim için gazlı içecek almıştım kendime.

"Eee, geçti mi sinirin?" Diye sordum.

"Evet, keşke geçmeseydi!" Diye somurttu.

"Bütün gün asık suratını çekemeyip Cansu! Azıcık gül!" Dediğimde kıkırdadı. "Emir çok korkmuş bu sefer senden."

"Korksun aptal, dua etsin öldürmedim!"

Sanırım Emir ömrü hayatı boyunca en çok bugün dua etmiştir. Cansu'nun bakışlarını gördükçe kaçacak delik aramıştı. Hatta sırf Cansu'yla göz göze gelmemek için benimle yer değiştirmek istedi ama kabul etmedim.

"Mert'te iyi tuttu seni he," diyerek gülerek.

"Garibim benden öyle bir güç çıkacağını bilemediği için epey bir zorlandı." Dedi gülerek. Haklıydı, Cansu Emir'i ne zaman dövmek istese Mert zar zor tutmuştu.

"Annesiyle konuştuğunuzu gördüm."

"Galiba beni sevdi." Diye mırıldandı, "İlişkimize bir şey de demedi." Cansu bir ara gitmiş Sevcan teyzeyle oturmuş sohbet ediyordu. Geri yanımıza geldiğinde de gülümsüyordu.

"Annenlere söyledin mi?"

"Evet, annemin haberi var. O da şaşırdı."

"Niye ki?" Diye anlamayarak sordum.

"Yiğit'ten bu kadar çabuk vazgeçmeme şaşırdı. Mert'i anlatınca şaşkınlığı geçti. Mert'le mutluyum." Başımı salladım. Evet mutluydu.

"Bu mutluluğu herkes görüyor kuzu." Dedim. Abimlerin yanına gelince içecekleri dağıtıp yerimize oturduk.

"Eee," dedi Emir, "Cips almadınız mı Cansu?"

Cansu sabahtan beri yaptığı şeyi yaparak cevap vermedi.

"Abartma be sarı!" Diye devam etti Emir.

"Kaşındın, yapmayacaktın onu." Deyip içeceğini içmeye başladı Cansu.

"Süründürecek ilaha!" Diye söylendi Emir.

"Aldık Emir aldık." Deyip aldığımız cipsi de açıp yemeğe başladık.

Sohbet muhabbet derken akşam olmuştu çoktan, babamlar mangalı yakmıştı.

"Güzel pişirin he etleri!" Dedi annem.

"İyi yelle oğlum." Dedi babam da.

Abim tüm gücüyle elindeki yelpazeyi sallamaya başladı.

"E bizlik bir şey yok," Ayaklandım, "Ben biraz şu yakınlardaki yerleri gezeceğim sıkıldım."

"Fazla uzaklaşma!" Dedi annem, başımı sallayıp onlardan uzaklaşmaya başladım.

Onlardan uzaklaşınca tezgahlara bakmaya başladım.

"Neye bakıyorsun?" Diye yanıma gelince Can sordu.

"Kitaplara." Dedim kısaca. Beğendiğim olursa alacaktım.

"Ben de diğer tezgahlara bakacağım." Diyerek o da bakınmaya başladı.

Tezgahları gezmeyi bıraktıktan sonra Can'a döndüm.

"Hadi dondurma yiyelim." Dedim hızla.

"Önce yemek yiyelim, sonra." Dedi Can.

"Yaaa!" Dedim sızlanarak, "Ne olur yiyelim!"

"Esra zorlama be kızım." Omuz silktim.

"Ben yiyeceğim! Geliyor musun?" Diye sordum.

"İyi tamam yürü," diyerek elimi tuttu, dondurmacıya geldik.

"Kolay gelsin, ben bir top karamelli bir topta çilekli alayım."

"Ben de çilek kakao olsun abi." Dedi Can, adam başını sallayıp hazırlamaya gitti. Dondurmacı dondurmalarımızı verince ücretini ödedik.

"Hadi dönelim," deyince Can başımı salladım. Babamların yanına dönünce oturduk.

Güzel zaman geçiriyorduk. Etler pişince yemek yemeye başladık.

Hava artık kararıyordu. Güneş batıyordu, hava da sarıyla turuncunun karışımı bir renk oluşmuştu ve çok güzel görünüyordu. Bir sürü fotoğraf çekilmiştik. Yemeği yedikten sonra toparlanmış arabaya binmiştik. Babamlar yarın işe gidecekti. Bu sefer abim kullanıyordu. Semih arkada uyukluyordu.

 

 

Bölüm : 26.02.2025 10:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...