Merhaba,
Bölümde geçecek olan şarkılar: Mavi Gri: Altüst Olmuşum.
Mavi Gri: Ben Sende Yandım.
Mavi Gri: Bu Kız Benim Kaderim.
"Sen: Aklım ve kalbim arasında kalan en güzel çaresizliğimsin."
- Cemal Süreya
"Esra masaya başka bir şey götürülecek mi?" Diye mutfağa girdiğinde sordu Ceren.
Durup düşündüm, sabah erkenden kalkmış kahvaltı hazırlamaya koyulmuştum.
Annemden öğrendiğim kadarıyla, peynirli ve patatesli pide yapmaya karar vermiştim. Ceren'de uyanınca bana yardım etmeye başlamıştı.
Kabarması için beklediğim hamuru önüme aldım. Haşlamış olduğum patatesle peyniri de önüme çektim. Beze halinde ayırmış olduğum hamurların içini doldurmaya başladım.
"Yok kalmadı, bir tek çay kaldı. O da demleniyor." Dediğimde sandalyeyi çekip oturdu.
Bugün Çağlar geliyordu! Onun içindi tüm bu koşturmacam.
Pideleri hazırladığımda üzerlerine yumurtanın sarısını sürdüm önceden ısıtmış olduğum fırına gönderdim. Mutfak tezgahını temizledim.
"Mutfakta iyisin baya." Dedi Ceren şaşkınlıkla, başımı salladım.
"Ya Mühendislik ya da Gastronomi okumak istiyorum. Mutfakta da vakit geçirmeyi seviyorum." Başını anlayışla salladı.
Annem ile mutfakta vakit geçirmeyi çok seviyordum. Yemek yapma merakımda küçük yaşlarda başlamıştı. On üç yaşında annemle beraber yemek yapmayı öğrenmiştim. Büyüdükçe kendi kendime bir şeyler deniyordum.
"Günaydın," diye esneyerek içeriye giren Hilal'e baktığımda eli ağzında kalakalmıştı.
"Pide mi o?" Diye hemen sordu, eğilip fırına baktı.
"Evet, peynirli ve patatesli." Diye mırıldandım, "Sever misin?" Başını salladı.
"Sevmem mi, yemek olsun yeter bana." Deyince gülüştük. Akgün ve Emir gibi Hilal'de yemek yemeyi çok seviyordu. İnce kemikli birisiydi Hilal, o yüzden kilolu göstermiyordu. Boyu da olduğu için dengeliyordu.
"Ellerine sağlık bal'ım. Sabah kahvaltısında ne de güzel gider bu pideler," dedi uykulu bir biçimde. Gözlerini ovalayarak sandalye çekip oturdu.
Dün gece aklıma gelince yanaklarıma yine ateş bastı.
"Niye birden kızardın sen?" Diye sordu Ceren kaşlarını çatarak.
"K-kızardım mı?" Diye kekelediğimde başını salladı.
"Anlamadın mı Ceren? Can'la belli ki bir şeyler olmuş." Dedi Hilal sırıtarak.
"Sus! Bir şey olmadı! İma yapma!" Diye parladım.
"Yeme beni! Yanaklarından her şey anlaşılıyor." Dedi direterek.
"Hadi be! Güneşte yandım ben ondan!" Diye en kötü yalanı söyliyeverdim.
Güneşten mi yandım? Gerçekten mi Esra?
"He canım he! Nedense ben dün görmedim bu kızarıklığı? Şansa bak daha dışarı çıkmadan ve bu konuyu açınca kızardın." Dedi hınzırca gülümserken, iki elimi yanaklarıma koydum.
"Çok mu belli oluyor yanaklarımın kızarıklığı?" Diye sorduğumda ikisi de sırıttı.
"Elma şekerine döndün! Anlat bakayım." Dedi heyecanla.
"Hilal belki özeldir, darlama kızı." Diye araya girdi Ceren.
Allah razı olsun Ceren.
"En fazla ne kadar ileri gitmişlerdir ki? Öpüşmüşlerdir sadece." Deyince gözlerim büyüdü.
"Deme şöyle! Sesini kıs!" Dediğimde ellerini çırptı.
"Öpüşmüşler işte!" Bu noktada göz devirdim.
"Sanki siz öpüşmüyorsunuz! Açtırma şimdi benim ağzımı!" Dedim agresifçe.
"Öpüşmüyoruz demedik ki zaten şekerim? Bunlar sevgililiğin tuzu biberidir." Ses çıkarmadım.
"Ya sen Ceren?" Diyerek bu sefer Ceren'e döndü, "Siz de durumla ne alemde?"
Ceren gözlerini kaçırdı, "Bu konuları konuşmayı sevmem Hilal, inadına soruyorsun!"
"Nasılmış Ceren Hanım başına gelince," dediğimde surat astı.
"Ay siz de amma utangaçsınız! İki sohbet edilmiyor!" Diye şikayet etti Hilal. İşaret parmağı Ceren'le benim üzerimde gidip geldi.
"Siz iki elma şekeri çok tatlı oldunuz ama he! Kızarmak size baya yakıştı."
"Cansu'yla bu konuları konuşabilirsiniz. O da senin gibi, bu konuda onun da ar damarı çatlaktır." Dedim başımızdan atmak ister gibi.
"Cansu'yu en yakın arkadaşım yapma zamanı gelmiş anlaşılan," dedi, "Hem sen neden bu kadar uğraştın ki? Erken kalkmışsındır bunu için." Diye sordu. Uyandığımda saat yedi kırktı hava çoktan aydınlanmıştı. Sanki dün gece geç uyumamış gibi erkenden ayağa dikilmiştim.
Masanın üzerindeki telefonumu alıp saate baktım. Saat çoktan dokuz'a gelmişti.
Geri Hilal'lere baktığımda, "Çünkü bugün Çağlar kahvaltıya gelecek. Onun için uğraştım. Patatesli ve peynirli pideyi çok sever." Diye neşeyle şakıdım.
"Ha bizim için değil, Çağlar için yaptın öyle mi Esra?" Diye birden mutfağa giren abime döndüm. Ellerimi belime koydum.
"Günaydın canım." Dedi Hilal, abim ona göz kırptı. "Günaydın güzelim." Diye karşılık verdi.
"Evet, cevap bekliyorum senden Esra." Diyerek tekrar bana baktı.
"Evet, tabii ki ona yaptım siz ne sandınız?" Dediğimde tezgahtaki çay kaşığını kafama attı.
"Çağlar itine bak! Herif gene dört ayak üstüne düştü." Diye somurttu. Sandalyeyi çekip oturdu.
Yarım saatin sonunda pideler pişmişti. Dikkatlice çıkardım. Ceren yanıma gelip pidelerin kokusunu içine çekti.
"Hmmm," dedi gözleri kapalı, "Nefis görünüyor! Bu manzarayı görünce daha çok acıktım."
"Yersin birazdan. Çağlar'da gelmek üzeredir." Başını salladı.
Masaya her şeyi götürmüştük. Bir tek pideler kalmıştı onu da fırına geri koymuştum soğumaması için, kapının çaldığını duydum ellerimi yıkarken kapı açılmıştı, konuşmaları çok rahat bir şekilde duyuyordum.
"Hah! Çağlar iti de nihayet teşrif etti! Neredesin sen?" Diye homurdanarak sordu abim.
"Ne o? Beni mi özledin yoksa?" Dedi alayla Çağlar.
"Hmm nasıl özledim bilemezsin! Geç hadi içeri, kardeşim sen geliyorsun diye sabahın köründe kalkıp en sevdiğin pideden yaptı." Abim öyle söyleyince Çağlar jet hızıyla mutfağa daldı.
"Esra, bu kıl abin doğru mu söylüyor?" Diye sorduğunda gülerek başımı salladım.
"Doğru söylüyor, hadi artık masaya geçelim. Ben de pideleri getireyim." Dedim.
Abim arkadan, "Elin boş mu geldin lan? En azından insan gelirken bir içicek falan getirir!" Diye tekrar Çağlar'a çattı.
"Sabah sabah hiç çekilmiyorsun Özgür, az sus!" Dedi Çağlar yüzünü buruşturarak. Abim onu omuzundan ittirerek bahçeye çıkardı. Ben de pidelerin bir kısmını büyük bir tabağa koyup bahçeye götürdüm.
"Esra hadi ya! Açız valla!" Dedi Mert sabırsızlıkla.
"Geldim işte patlamayın!" Diyerek tabağı ortaya koyup yerime oturdum. Herkes birden tabağa yumuldu.
"Yavaş yavaş! Kaçırmıyorlar önünüzden!"
"Daha var mı? Bu bize yeteceğini zannetmiyorum." Dedi Akgün tabağına kule yaparken doldururken.
"Ne yalan söyleyim Akgün haklı, bu kadar pide kimseye yetmez." Dedi Semih'te.
"Bunu bildiğimden en büyük olan tepsiye yapmıştım." Dedim pidemi yemeye başlarken.
"Sen mi yaptın?" Dedi Can şaşkınlıkla, başımı salladım.
"Herhalde, manitanda daha ne cevherler var bilmiyorsun sen." Deyip göz kırptım.
"Esra olduğu sürece hiçbirimiz aç kalmayız, kız sabah sabah neler yapmış bize," demişti Emir gülerek, herkes onun dediğine güldü.
Kahvaltının ortasında Çağlar, "Sen Esra'nın sevgilisisin değil mi?" diye aniden sorunca Can ona baktı. Başını salladı.
"Evet, Can ben." Diye elini uzattı, Çağlar sessizce elini sıktı.
"Çağlar ben de biliyorsundur."
"Evet biliyorum,"
"Özgür'den sonra ikinci abisi benim. Dün bir şeyler söyledi. Özgür'de ben de onun üzerine titreriz. O yüzden onu kırmayı bırak sesini dahi yükseltme." Dedi tok bir sesle.
Gülümsedim.
Çağlar'a ve abime Can'la olan eski kavgalarımızı anlatsam ne olurdu acaba?
Galiba soluğu hastanede alırdık.
"Emin olabilirsin Çağlar, onu üzmemek için çabalıyorum." Dedi Can, ses çıkarmadı Çağlar, baş sallamakla yetindi.
Kahvaltımızdan sonra masayı toparladık. Bulaşıkları sudan geçirip makineye yerleştirdim ve çalıştırdım.
"Akşama konsere gidiyoruz!" Dedim mutfaktan çıkarken. Omuzumu duvara yasladım.
"Ne konseri?" Diye sordu Çağlar.
"Mavi Gri'nin konseri varmış. Ona gideceğiz, sen de geliyorsun. Bilet işini çoktan hallettik."
"Bak sen şuna, belki kabul etmeyeceğim? Nereden biliyorsun?" Deyince omuz silktim.
"Sen bilirsin, biz eğlenirken sen de evde boş boş oturursun." Dedim umursamayarak.
Elindeki çay bardağını elime tutuşturdu, "Çok konuşma da çay koy. Demli olsun."
Bir şey demeyip mutfağa girip ona demli bir çay koydum. Geri mutfaktan çıktığımda beni bekliyordu.
"Afiyet olsun,"
"Eyvallah Çilli."
Kenara geçip oturdum. Emir'ler Çağlar'larla sohbet ediyordu. Cansu'lar da havuza girmişti.
Konser saatine kadar oyalandık. Konser saati yaklaştığında duşa girip çıktım. Dolaptan toz pembe rengindeki elbisemi alıp giydim
Saçlarımı düzleştirdim, takılarımı taktıktan sonra beyaz çantamı aldım. Ne olur ne olmaz diye de elbisemin üzerine beyaz kot ceketimi giydim.
Beyaz spor ayakkabılarımı giyip boy aynasından kendime bir kez daha baktım. Dudaklarıma parlatıcı sürmüştüm.
Odadan çıktığımda Can beni görünce duraksamıştı.
"Ne? Olmamış mı? Yakışmamış mı elbise?" Diye sordum ve üzerime bir kez daha baktım. Bence çok tatlı durmuştu.
Çok fazla pembe giyen biri değildim, bu elbiseyi de annemin ısrarıyla almıştım.
"Hayır bir an seni böyle karşımda görünce nefesim kesildi, çok güzel olmuşsun," deyince gülümsedim.
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten güzelim, çok yakışmış."
Büyükçe gülümsedim, "Sen de üzerini değiştir aşağıda bekliyorum." Demiş ve aşağıya doğru inmeye başlamıştım.
Aşağıya indiğimde koltuğa geçip oturdum. Telefonumla biraz oynadıktan sonra diğerlerinin geldiğini görünce bıraktım.
"Hadi çıkalım," dediğimde kapıyı açıp çıktık.
Konserin olacağı sokağa geldikten sonra sıraya girdik.
"Şu kuyruğa bak ne kadar çok," dedi Ceren şaşkınlıkla.
"Evet, inşallah girebiliriz." Diye mırıldandı Cansu.
Kuyruğa girip sıranın bize gelmesini bekledik, herkes iç içeydi. Bu yakınlık çok rahatsız ediciydi.
Akgün'ün, "Boğuluyorum! Arkadaşım sen de bir yapışma!" Dediğini duydum. Muhtemelen arkasında bekleyene söylüyordu.
Yarım saat sonra sıra nihayet bize gelmişti, biletlerimizi gösterip içeri girdik. İçerisi de dışarısı gibiydi hatta daha fazla kalabalıktı.
Sahneyi görebileceğimiz bir yere geçtik.
"Bu ne kalabalık ya! Hava zaten sıcak." Diye homurdandım.
"Çıkar ceketini güzelim," dedi Can. Çantamı tutunca ceketimi çıkardım.
Geri önüme döndüğümde aklıma gelen şeyle Can'a döndüm. Çantamı omuzuna takmış bana tek kaşı havada bakıyordu.
"Ay ben çantayı unuttum!" Dedim kahkahalarımın arasında.
"Al şunu al, millet görecek." Demiş çantayı geri vermişti. "Çizdireceksin bana delikanlılığı!" Bunu elbette kötü bir şekilde söylememişti. Sesinde alaycı bir sitem vardı, o yüzden gülmeye devam ettim.
"Yakışmıştı aslında, bundan sonra sen taşı çantamı." Diye mırıldandım.
"Esra, yapma güzelim," deyince hoşnutsuzlukla sustum.
Ve o an geldi.
Mavi Gri sahneye çıkınca herkes çığlık atmaya başladı. Çğlıklar, alkışlar hava da uçuyordu.
"Herkese merhaba," dedi solisti, "Bu akşam gelerek bizi çok mutlu ettiniz. İyi eğlenceler diliyoruz!" Deyip çalmaya başladılar.
Şu an da Altüst Olmuşum çalıyorlardı. Herkes bağırarak eşlik ediyordu.
Şarkının en sevdiğim kısmı gelince söylemeye başladım.
"Üstüm başım, altüst olmuşum,
Bana verilen candan hesap sormuşum,
Bir varmışım bir yokmuşum,
Acı çekerek ölmek için doğmuşum,
Ömrümün en güzel yıllarında,
Bi' deli kara sevdaya tutulmuşum,
Haberin yok mu, zalim?
Ben, sen diye kalbimi mahvedip durmuşum,"
****
Konser hız kaybetmeden devam ediyordu. Tüm şarkılara eşlik etmiş bağıra bağıra söylemiştim. Şu anda da Ben Sende Yandım çalıyordu.
Yanımdaki Can'a döndüm. Ona dönünce bana baktı.
"Ben sende yandım, sende söndüm,
Çıkar yol bulamadım bu sensizliğe,
Geceler doldu içime, cevap veremedim,
Sadece gözyaşlarım kaldı sayfalarda,"
Diye bağırarak onun yüzüne doğru söylediğimde gülümsedi, yanağımı sertçe öptü.
Kulağıma eğilip, "Hayatımda ki mucizemsin çilli, ve bu mucizeyi kaybetmek istemiyorum."
O öyle söyleyince nefes alışverişim hızlandı. Yanaklarıma ateş bastığında gülümsedim.
"Sen de benim mucizemsin, ben de senin gibi mucizeyi kaybetmek istemiyorum." Dedim kulağına.
O benim, ben onun mucizesiydik. Her ikimizde birbirimizi kaybetmek istemiyorduk.
Üniversiteyi Eskişehir'i ve çevresini yazacaktım, hem ondan hem de ailemden ayrılmamak için.
Mucizemi geç bulmuşken tekrar bırakmak istemiyordum.
Can arkama geçip sarılınca sırtım onun göğsüyle birleşmişti. Hafifçe sallanarak şarkılara eşlik ediyordum.
Bir sonraki çalan şarkı Ama Bu Kız Benim Kaderimdi. Can'da kulağıma eğilip şarkıyı mırıldanmaya başladı.
"Ama bu kız benim kaderim,
Ben ona boyun eğmeliyim,
Uğrunda kendimi büsbütün,
Mağlup etmeliyim."
"Kaderin miyim gerçekten?" Dedim yüksek sesle yüzüne bakmaya çalışırken.
"Evet kaderimsin. Mucizemsin diyorum kızım!" Deyince kahkaha attım.
"Sen de benim kaderimsin o zaman!" Deyip şarkıyı dinlemeye devam ettim.
Birilerinin kaderi olmak güzel bir şeydi.
Esra çok doğru söyledin kız! Birilerinin kaderi olmak güzel bir şey.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
44.88k Okunma |
2.24k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |