Her şey zamanında gerek.
Geç yağan yağmurların faydası dokunmaz kurumuş çiçeklere.
-Frida Kahlo
(Esra'nın kazasından 3 gün sonra)
(Yazar'ın anlatımıyla)
"Bir gelişme yok mu Emir? Açmıyor mu?" Diye sordu bir kez daha Esra.
Dişlerini sıkarak Esra'ya döndü Emir, "hayır çiçeğim, açmıyor."
Gözleri dolmuş bir şekilde arkasına yaslandı Esra, geçirdiği kazanın üzerinden 3 gün geçmişti. Cansu'lar dün gelmiş onu yalnız bırakmamıştı. Bir kişi hariç..
Bir kişi eksik gelmişlerdi.
"Neden açmıyorsun telefonlarımızı Çağlar, neden?" Diye fısıldadı Esra,
Hepsi dört bir koldan Çağlar'ı arıyorlardı ama ulaşamıyorlardı. Sayısız aramaları her defasında cevapsız kalıyordu.
"Sizinle de doğru düzgün konuşmuyor muydu? Hiç mi gelmedi yanınıza?" Diye sordu Özgür, telefonu kulağından indirmişti dakikalar sonra ilk kez konuşmuştu. Sesi kötüydü.
"Hayır, sizden sonra en fazla iki yada üç kere görüştük daha sonra da bizimle tamamen bağını kopardı." Diye cevapladı Cansu.
Özgür Esra'ya döndüğünde gözlerinin kapattığını gördü, yüzünü ekşitiyordu, ara sıra da dudaklarını birbirine bastırıyordu.
"Ağrın mı var güzelim?" Diyerek yanına oturdu. Başını salladı Esra.
"Biraz yaralarım acıyor."
"Ağrı kesici getiriyorum hemen," diyerek kalktı ve mutfağa koştu. Bir dakika sonra elinde su bardağı ve ağrı kesiciyle geldi.
Esra ilacını içtikten sonra bardağı ortadaki sehpaya bırakmıştı. Bakışları tekrar Emir'i bulmuştu.
"Emir, bir daha arasana, abi başına bir şey mi geldi ki?" Diye korkarak sordu Esra.
"Kötü düşünme kuzum, iyidir." Dedi Cansu. Esra'yı sakinleştirmeye çalışarak. Kötü düşünme diyordu ama dediği şeyi yapamıyordu. Çağlar telefonu açmadıkça daha fazla korkuyordu.
Emir kısıkça küfür edip telefonu kulağında çekince Esra anlamıştı, telefon gene açılmamıştı.
"Ya kendine bir şey.. Yapmamıştır değil mi?" Deyince Cansu Esra'nın kalbi korkuyla sıkıştı.
"Saçma sapan konuşma Cansu!" Diye sertçe çıkıştı Özgür, "Şöyle şeyler diyerek Esra'yı da huzursuz ediyorsun!"
"Ya ne yapayım! Telefonlarımızı açmıyor. Ona ulaşabileceğimiz her yer kapalı! Aklıma getirmek istemedim ama geldi işte!" Diye karşılık verdi Cansu, çikolata rengindeki gözleri çoktan sulanmış hatta yanaklarına patır patır dökülmeye başlamıştı.
Esra, perişan ve yardım bakışlarını abisine çevirdi, elini tuttu.
"Abi, annemleri ikna edelim! Çağlar'a gidelim!" Dedi yaşlı gözlerle.
"Abim, güzelim, bir tanem." Dedi Özgür tane tane, elini Esra'nın saçlarında usulca gezdiriyordu. Kardeşinin ağlamasına dayanamıyordu. "Annemler izin vermez, daha yeni kaza geçirdin. Biraz sık dişini ulaşacağız Çağlar'a." Emir'lere baktı, Cansu başını Emir'in göğsüne yaslamış sessizce göz yaşları döküyordu. Önüne dönüp ellerini birbirine kenetledi. Dizlerinin üzerine koydu.
"Eh be Çağlar! Sen bir telefonumuz aç bak ben senin nasıl belanı sikiyorum!" Diye mırıldandı, Çağlar'a öfkeliydi. Hem de çok. Telefonlarını açmamasına onları merakta bırakmasına çok sinirlenmişti.
Esra'yı bu haldeyken üzüp ağlatması da sinirlerini iyice geriyordu. İçinde yanan ateşi harlatıyordu.
"Annemleri mi arasak? Onlar bir baksın?" Diye bir fikirde bulundu Emir.
"Eve gitmiyormuş ki oğlum, öyle söylediniz. Gitmeleri boşa olur." Diye cevap verdi Özgür. Omuzları düştü Emir'in.
"Bu yaptığını ödeteceğim ona! Yanına kalmayacak! Bizi habersiz bırakmaya hakkı yok!" Diye öfkeyle soludu Esra.
"Doğru dedin, hele bi telefonlarımızı açsın nasıl ağzıma geleni söyleyeceğim ona!" Diye Esra'ya katıldı Cansu. Başını Emir'in göğsünden kaldırmış göz yaşlarını silmişti.
Günler geçti ama Çağlar hiçbirinin telefonlarını açmadı, Esra belli etmese de çok merak ediyordu Çağlar'ı. Neden telefonlarını açmadığını anlamlandıramıyordu.
"Eğer bir yerde karşılaşırsak Çağlar seni uzunca bir süre affetmeyeceğim!" Dedi içinden Esra.
(Şimdiki zaman)
(Esra'nın anlatımıyla)
"Ne yapacağız?" Diye sordu Emir.
"Gördüğüm yerde söyleyeceğim. Konuşulması gereken konular var." Diye cevap verdi abim.
"Gelir mi?" Diye sordu Akgün, az çok konuyu biliyorlardı. Omuz silktim.
"Ya isteyerek gelecek ya da zorla. Ama gelecek. Yüzüne vurulması gereken şeyler var." Diye mırıldandım.
İki gün önce gece yarısı almış olduğumuz kararı konuşuyorduk. Sabah uyandığımda Cansu'lara anlattıklarımı abime anlattım, tek dediği şey.
"Madem bizden kaçmak için bu yolu seçti o zaman biz de o yolda karşısına çıkar onu sıkıştırırız." Olmuştu, dediği şeyi anlamıştım.
Daha fazla konuşmadık, canımız sıkıldığı için denize gidecektik.
Denize gelene kadar başka şeylerden konuştuk durduk. Eski mutlu halime dönmeye çalıştım, en azından diğerlerine böyle hissettirmek istedim. Şezlongalara yerleştiğimizde Can hemen geleceğini söyleyip bir yere gitmişti. Döndüğünde elinde simit torbası vardı, içinden bir tane alıp bana uzattı.
"Hiçbir şey yemedin, bari bunu ye. Midene bir şeyler girsin." Dedi. Sabah kahvaltısında hiçbir şey yememiştim. İştahım yoktu, her ne kadar açta olsam midem almıyordu. Bizimkiler sırf yediğimi görmeleri için iki üç tane salatalık yemiştim. Ona gülümseyip uzattığı simiti aldım ve yemeye başladım.
"Ee bize yok mu?" Diye atladı Akgün.
"Dünyayı yedin yine de doymadın! Yeme bunu da!" Deyince Semih güldük. Can diğer elinde tutmuş olduğu simit poşetinden herkese simit vermişti. Hızlı hızlı yiyerek simiti bitirmiştim. Gerçekten çok acıkmıştım.
Her ne kadar mutlu görünsem de moralimi yerine değildi. Akşamki olacak olan konuşma beni ürkütüyordu.
Can omuzuyla omuzumu dürtükleyince ona baktım, "Asma yüzünü. Gece yarısı konuşup halledersiniz."
"İnşallah halledersiniz Can, inşallah." Diye mırıldandım.
Bu yüzleşme gerçekleşmeliydi, konuşacağımız çok şey vardı.
Çağlar'ın bize bizim de Çağlar'a anlatacağım şeyler birikmişti.
"Özgür, Çağlar orada!" Diyen Cansu ile düşüncelerimden sıyrıldım. Abim ayaklanınca ben de ayaklandım.
"Esra sen kal." Dedi donuk bir sesle, başımı iki yana salladım.
"Hadi abi yürü," deyip Çağlar'a doğru yürümeye başladım. Abimde arkamdan geliyordu.
"Dursana sen bir!" Diye seslendi abim Çağlar'a, Çağlar durup bize döndü.
"Ne var?" Dedi soğuk bir sesle.
"Akşama sahile gel, konuşacaklarımız var." Dedi abim.
"Konuşacağımız bir şey yok." Dediğinde göz devirdim.
"Var diyorsam var! Ya seve seve gelirsin ya da gördüğüm ilk yerde seni sürüklüye sürükleye ben getiririm, karar senin! Akşam saat 9'da. Hadi Esra." Deyip arkasını döndü abim.
"Ne diyor bu?" diye sordu bana.
"Akşam gel görürsün," dedim ve abimin peşinden koştum.
"Ne oldu? Gelecek mi?" Diye sordu Emir.
"Gelecek, söylemedi ama gelecektir." Dedi abim yerine oturarak.
"Sınavın açıklanmasına az kaldı, ne yapacağız? Geri dönecek miyiz?" Diye sordu Mert.
Doğru bir de bu vardı.
"Bakarız, olmadı kalırız sonuçları öğrenince ailelerimizi ararız." Ailelerimiz buna izin verir mi bilmiyordum ama vermeyeceklerini tahmin ediyordum.
On gündür buradaydık. Sınav sonuçları ise Temmuz'un ortasında açıklanacaktı.
"Aaaa!" Diye birden bağırınca Hilal korkuyla yerimden sıçradım.
"Ne oldu Hilal!" Dedim korkuyla.
"Yarından sonra Mavi Gri grubunun konseri varmış!" Deyince göz devirdim. Of ben de bir şey oldu sandım.
"Of Hilal! Ödümüzü kopardın!" Dedi Ceren Hilal'i çimdikleyerek.
"Ne çimdikliyorsun be, Allah Allah!" Diye homurdandı, bir yandan da Ceren'in çimdiklediği yeri ovuşturuyordu. Hilal'in telefonunu elinden çekip aldım ve ekrana baktım.
"Gidelim mi? Nolur gidelim! Nolur!" Dedim büyük bir heyecanla. Mavi Gri grubunu çok seviyordum. Şarkılarını ezberlemiştim.
"Nerede olacakmış?" Diye sordu Can.
"Şu ileride ki sokakta bir mekanda." Abime baktım.
"Tamam fıstık, gideriz." Deyince el çırpıp gülümsedim. Ayağa kalktım, "Ben denize giriyorum, piştim sıcaktan!"
"Ben de geliyorum. Siz?" Diyerek Cansu da benimle beraber kalktı.
Herkes ayaklanınca üzerimizi çıkardık ve denize girdik.
Akşama kadar denizdeydik, bir süre sonra yorulmuştuk ve eve gelmiştik.
"Ya Ceren! Ben girecektim!" Diye bağırdım. Benden önce banyoya girmişti.
"Bana ne benden önce davransaydın!" Diye içeriden bağırdı, kapıya vurup salona geçtim.
"Ne oldu yetişemedin mi?" Diye eğlenerek sordu Semih
"Hayır, manitan tazı gibi koşturdu gitti." Dediğimde güldü.
Koltuğa geçip oturdum, yorgundum. Akşama ise daha fazla yorulacaktım.
Bu bünye yorgunluğu olmayacaktı.
Ruhen bir yorgunluk olacaktı. Duymaktan korkacağımız şeyleri duyacaktık. Cansu'ya baktığımda onunda gözlerinden aynı korkuyu gördüm, Emir'inde, abimin de. Hepimiz aynı şeyden korkuyorduk.
5 çocuk yeniden bir araya gelecekti. Her seferinde toparlanan çocuklar bu sefer toparlanabilecek miydi bilmiyordum.
Duyacaklarım duyduklarımdan daha acı olacağı kesindi.
(Akşam üzeri saat 21:00)
"Gelmeyecek galiba." Dedi Emir volta atarken.
"Keyfi bilir, isteyerek gelmiyorsa zorla getiririm ben de," diye mırıldandı abim. Eğer Çağlar gelmezse dediğini yapardı.
Stresten tırnaklarımı kemiriyordum, sıkıntıyla tırnaklarımla uğraşmayı bırakıp ellerimi kütlettim.
"Geliyor galiba!" Diyen Cansu'yla baktığı yere baktım. Geliyordu.
Hızla ayağa kalktık, Çağlar bize yaklaştıkça yüzü daha fazla belli oluyordu, abim hızla onun üzerine doğru yürümeye başladı.
"Abi nereye? Abi dur!" Desem de abim beni dinlememişti. Çağlar'ın yanına vardığı gibi sert bir yumruk indirmişti yüzüne.
"ABİ!" Diye dehşetle bağırdım. Korkuyla onlara doğru bir adım atmıştım ki Emir tuttu.
"Bırak, sinirini kussun." Deyince olduğum yerde durdum. Çağlar yumruğun etkisiyle yana sendelemişti.
"Seni öldüreceğim lan! Öldüreceğim!" Diyerek bir tane daha yumruk indirdi Çağlar'a.
Çağlar ona karşılık vermiyordu, iri cüssesiyle Çağlar, abimden bile iriydi istese abimi çok rahat bir şekilde üzerinden atabilirdi.
"Özgür tamam, dur! Konuşacağımız şeyler var bırak nefes alsın." Dedi Emir, abimi durdurmaya çalışarak. Abim öfkeyle Çağlar'a baktıktan sonra üzerinden kalktı.
"Kalk lan kalk, iki yumruk yedin alt tarafı." Dediğinde Çağlar ağzında biriken kanı yan tarafa tükürdü, ayağa kalktı.
"İki yumruk mu? O yumrukların sertti."
"Dua et yüzüne dağıtmadım!" Dedi abim. Çağlar ellerini ceplerime sokup, "Niye çağırdınız beni?" Diye boş bir sesle sordu.
"Yüzleşme günü bugün, hepimiz içimizdeki incileri dökeceğiz." Diye mırıldandı Emir.
"Benim sizinle konuşacağım bir şey yok. Boşuna toplanmışız." Dedi Çağlar.
Cansu öfkeyle Çağlar'ın üzerine yürüdü, "Bana bak, sadece sen bok gibi değilsin! Biz de kötüyüz. O yüzden sakın salak salak triplere girme! Bu gece doğru düzgün konuşmadan kimse gitmeyecek! Herkes korktuğu ne varsa bu gece duyacak! Eteğimizdeki inciler bugün dökülecek!"
Cansu'nun dediklerinden sonra kimse konuşmadı, ortalığı sessizlik kapladı.
"Cansu haklı. Herkes bugün korktuğu şeyleri duyacak." Diye en sonunda mırıldanabildim.
Abim hala öfkeyle Çağlar'a bakıyordu, birden işaret parmağıyla beni gösterdi, "Ulan şu kız var ya! Hani kardeşimsin kardeşimsin diye ortalıkta gezdiğin kız! Onun göz yaşları kurumadı! Her gece Allah'ın her gecesi göz yaşı döktü! Kimseye göstermedi ama ben gördüm! Onu ağlatmaya ne hakkın var lan senin? Sadece senim değil kimsenin yok! Kardeşimi ağlatanı öldürürüm ben!"
"Niye durdun o zaman? Öldürseydin ya!" Dedi Çağlar yüksek sesle.
"Ulan bunu o kadar çok istiyorum ki bilemezsin! Ama Cansu için! Emir için! Kendim için! En önemlisi de Esra için yapmıyorum! Çünkü senin aksine onların çocuk yanlarını öldüremem ben! Buna ne vicdanım izin verir ne de yüreğim! O yüzden oturup bize her şeyi tek tek anlatacaksın DUYDUN MU BENİ!" Abim Çağlar'a çok öfkeliydi, normal bir insanın öfkesinin üstündeydi bu öfke.
Gözlerimin dolmasına izin vermeyerek başımı havaya kaldırdım.
"Sizinle konuşacak bir şeyim yo.." diyordu ki lafını böldüm.
"Çağlar... Lütfen.." dedim yalvararak, bir an durdu, bana bakakaldı, "Lütfen artık bitsin şu işkence! Nefes alamıyorum!"
Emir hemen yanıma geldi, cebimdeki ilacımı çıkarıp kullanmama yardımcı oldu.
"Benimle yap Esra, burnundan nefes al," dediğini yaptım, "Şimdi ağzından ver."
Dediğini yapıp derin derin nefesler alıp veriyordum.
"Biraz daha iyi misin?" Diye sordu,
"Evet, artık oturalım!" Dedim. Herkes başını salladı. Çember halinde kumlara oturduk. Bizim olduğumuz yerde kimsecikler yoktu o yüzden rahattık.
"Evet! Anlat!" Dedi abim sabırsız bir sesle. Çenesiyle beni gösterdi Çağlar.
"Size anlatmadı mı?" Diye sordu.
"Anlattı anlatmasına ama sende anlatacaksın. Esra'ya anlattıklarınla bittiğini düşünmüyorsundur umarım." Dedi abim. Ne yani hepsini anlatmadı mı bana?
Çağlar önce derin bir nefes aldı, kalbim duyacaklarımla kasılmaya başlamıştı bile.
"Alkol tedavisi gördüm." Dedi birden, kaskatı kesildim.
Alkol tedavisi mi?
"Ne.." dedim fısıltıyla, sesimi ben hariç kimse duymamıştı.
Başını salladı, "İlk başlarda bir şey olmaz sanıyordum. İlk zamanlar bir ya da iki bardak içiyordum. Fakat sonra kesmemeye başladı. Bardak sayısı on beşlere çıktı, ondan sonra şişe. Sonraki günlerde gözümü hastanede açtım. Sokakta çok fazla alkoldan dolayı düşüp kalmışım. Midemin yıkandığını söyledi doktorlar, komaya girmeme az kalmış. Tedavi görmem gerektiğini söyledi herkes. Babam haberini alınca yanıma geldi. Bağırdı, çağırdı. Hastaneye yatmam konusunda ısrar etti. Israr etmeseydi belki de bir gün tenha bir sokakta ölüp gidecektim. En çok canımı yakan sözü de, 'Zerrin seni böyle görseydi senden nefret ederdi' oldu. Daha fazla öyle yaşamak istemiyordum ama bırakamıyordum. Daha sonra tedaviyi kabul ettim. Sırf Zerrin için."
"Hastanede 6 ay yattım. Benim için çok zordu, her gece rüyalarımda Zerrin'i görüyordum. Bana kızıyordu, neden bağımlı olduğumu soruyordu. Sonra da arkasını dönüp gidiyordu. Ben bunu... Kaldıramadım. Zerrin'in benim rüyalarımı süslemesini isterken o kabuslarıma girdi."
Ayaz'lar peki?" Diye donuk bir sesle sordu abim.
"Onlar hastaneye yattığımı öğrenmiş, yardımcı olmak istediler sonra da arkadaş olduk."
"Hala yardımcı olmak istediler diyor!" Dedim öfkeyle.
"Peki... Neden bizi hiç aramadın?" Diye sordu Cansu. Sesinde çok bariz belli olan kırgınlık vardı.
"Arayamadım, psikolojim çok bozuktu. Kendime zarar veriyordum. Her gün krizler, her gün biraz daha ölmek istiyordum. Bir günüm iyi değildi, böyle yaşayacağıma ölmeyi yeğledim. Ama olmadı, bir şekilde iyileştim. Sonrada hastaneden çıktım. Şu anda da buradayım."
"Okul?"
"Dondurmuştum. Buradan gidince devam edeceğim."
"Onların yanında... Yine içiyor musun?" Diye tereddüt ederek sordum.
"Hayır," dedi anında, "Teklif ediyorlar ama içmiyorum." Bir süre hiçbirimiz konuşmadık, Çağlar'a baktığımda gözleri yaşlıydı.
"Eskişehirdeyken biz seni çok aradık biliyor musun Çağlar?" Dedim donuk bir sesle, yüzümde sesim gibi donuktu. "Yanına gelebilmek için annemlere yalvardım, yakardım. Abim biliyor, yüzü burada. Ama izin alamadım, her gece seni arayarak girdim yatağa her sabah uyandığımda ilk işim seni aramak oldu ama tahmin et ne oldu? Telefonlarım açılmadı!"
"Esra..."
"Sus! Sakın kesme sözümü! Ya sen neden yaptın bunu bize!" Diyerek ayaklandım, "Bizi hiç mi sevmedin hiç mi düşünmedin Çağlar! Ya ben sana ulaşamadıkça delirdim delirdim! Başına bir iş geldi diye eve sığamadım! Sen... Sen nasıl bunu bize reva gördün Çağlar! NASIL!?" O da benimle beraber ayaklanmıştı.
Kollarını iki yana açmıştı, "Sana sarılabilir miyim?" Diye masumca sordu, burnumdan sertçe nefes verdim.
"Hayır tabii ki!" Dedim hemen, "Buna izin vereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun Çağlar!" İşaret parmağımı o hariç hepimizin üzerinde gezdirdim, Cansu'nun gözleri de aynı benim gözlerim gibiydi, Emir yutkunamayacak bir halde bize bakıyordu.
Ve abim..
O Çağlar'a eskisi gibi bakıyordu. Sanki hiç kaybetmemiş gibi hiç ayrılmamışlar gibiydi.
Bakışları sertti ama sıcak ve yumuşaktı,
"Bu dört kişi var ya sana bir şey oldu korkusuyla ölüp ölüp dirildi! Sen ise bir kere bile bizi aramayı ve durumunu söylemeyi tenezzül etmedin! O yüzden her şeyi siktir edip bütün her şeyin üzerine bir şerit çekip sana sarılamam!"
Ani bir şekilde bana adımladı ve kollarını belime sarınca onu ittirmeye çalıştım, "BIRAK! SARILMA BANA! DOKUNMA! ÇEK ELLERİNİ!"
"Yapamam Esra, lütfen beni uzaklaştırma kendinden," Ben cebelleştikçe o beni bırakmadı.
"Çağlar, neden?" Diye mırıldandım.
"Özür dilerim Esra, hayvanlık yaptım affet."
"Çağlar senin benim için çok değerliydin, nasıl böyle bir şey yapabildin?" Diye nefes nefeseyken sordum.
"Kendimde değildim Esra kendimde değildim Çilli'm."
Çilli'm.
Bu kelime bir Can'ın ağzına bir de Çağlar'ın ağzına yakışıyordu.
Pes ederek kollarımı onun beline sardım burnumu sağ göğsüne bastırdım, "Sana sarılıyorum ama seni affettiğini sakın düşünme!"
"Neden sarılıyorsun peki?" Diye sordu.
"Çünkü çocuk yanımı, seni özlediğim için sarılıyorum aptal!" Dedim öfkeyle, genzinden bir hırıltı çıktı.
"Ben de çocuk yanımı, sizi özledim." Dedi, bir kolunu diğerlerine açınca bende açtım. Cansu ve Emir bunu bekliyorlarmış gibi beklemeden gelip sarıldılar.
Bizim sarılmamızı abim sadece izlemişti. Ne gelip sarılmıştı ne de bir laf söylemişti.
Sarılmamızdan sonra abim ayaklandı, Çağlar'ın karşısına geçti, ona tipik bir bakış attı, "Sinirimi çok bozuyorsun, Göçmen'li." Deyince Çağlar sırıttı.
"Sinirini bozmayı sevdiğimi bilirsin, Özkan'lı." Dedi.
Birbirlerine soy adlarıyla hitap ederlerdi hep. Bu onların arasında bir çeşit anlaşma şekliydi. Abim daha fazla durmayarak Çağlar'ı omuzundan kendine çekti ve sarıldı.
Yüzümde büyük bir gülümsemeyle onları izliyordum. Eksik yanımızı artık tamamlanmıştı. O boşluk hissi uçup gitmişti.
"Oğlum sen varya hayatında yapabileceğin en büyük şerefsizliği yaptın bize! Ağzımıza sıçtın ulan!" Diye homurdandı Emir.
"Geçmişin intikamını aldım diyelim." Deyince Cansu sert olmayacak tekmesini Çağlar'ın bacağına geçirdi.
"Geçmişi karıştırırsan borçlu çıkarsın Çağlar! Bizi sinirlendirmelerini unutmuyorum hala, alnıma senin yüzünde dikiş atıldı çocukken!" Deyip alnının sol tarafındaki minik yara izini gösterdi.
"Orada ben değil sen suçluydun, bücürük. Koşarken önüne bakmayan sanki bendim." Dedi Çağlar büyük bir neşeyle.
"Aman ne komik! Dalga geçmeniz bittiyse oturalım!" Diye homurdandı Cansu, çember şeklinde yere geri oturduk.
Konuşacağımız çok şey vardı, hepimiz yaşadıklarımızı anlatmaya başladık.
"Cansu, Yiğit vardı ona ne oldu?" Diye merakla sordu Çağlar.
"Yiğit'e yolu verdik. Onun yerine şansımı Mert'ten yana kullandım. Mert hariç her erkeğe bundan sonra tövbeliyim arkadaşlar, lütfen Mert'in yanında Yiğit demeyin yoksa arıza çıkarır sevgilim. Malum biraz kıskançta." Deyince omuzumla omuzunu dürtükledim.
"Demek Mert hariç her erkeğe tövbelisin.." dedim imayla.
"Sen sanki öyle değilsin, dürüst ol. Can hariç her erkeğe sende tövbe ettin değil mi?"
"Can kim? Ne kaçırdım lan ben?" Diye araya girdi Çağlar.
"Can benim sevgilim, ve ayrıca ben yalan söylemedim. Can hariç her erkeğe tövbeliyim."
Acaba Twitter'da böyle bir Hashtag mi başlatsam?
#EsraveCansuCanveMerthariçtümerkekleretövbelidir
Güzel oluyor aslında bunu şimdilik erteliyorum.
"Kızım sizin ne ara sevgilileriniz oldu? Hemen anlatıyorsun bana derhal!" Dedi Çağlar, abi moduna girerek.
"Anlatayım tabii." Diyordum ki Emir lafımı böldü.
"Bu şimdi yanlış anlatır en iyisi sen benden dinle birader. Bilirsin ben yalan söylemem," dediğinde Çağlar güldü.
"Bilirim tabi birader, anlat bakalım." Deyip onu dinlemeye başladı.
Emir büyük bir ciddilikle bizimle ilgili her şeyi anlatmaya başladı, bu ciddiliğine ben bile şaşırmıştım.
"Vay anasını.. O Can denilen yürek yemiş galiba? Ben bir onunla teke tek geleyim." Dedi Çağlar kaşlarını kaldırarak.
"Sevgilime sakın zarar verme, sakın!" Dedim onu uyararak.
"Abilerin yanında sevgilini korumasana kızım?" Dedi abim lafa girerek.
"Bana ne, siz ona bir şey yapmayın ben de korumayayım!"
"He Esra tamam bir şey yapmayız." Dedi Çağlar alayla, omuzuna hafifçe vurup önüme döndüm. Beni kendine çekip saçlarımı dağıtmaya başladı.
"Ya Çağlar! Çek o ellerini saçlarımdan! Bak dinlemiyor! Lan çek!" Dedim kurtulmaya çalışarak.
"Tamam be çektik, Allah'ın asisi" Deyip ellerini çekti. Yüzümü kapatan saçlarımı kenara ittirdim.
Konuşmamız hız kesmeden devam ediyordu, abim Çağlar'la gülüp bir şeyler anlatıyordu. Biz de anlattıklarına gülüyorduk.
Aylar sonra bu görüntüyü görmek içimi huzurla bir nefes doldurmama sebep olmuştu. Büyük bir heyecanla anlatılanları dinleyip gülüyordum.
"Geri zekalı Ahu'yu hatta köpek kovaladı. Salak hala durmuş hikaye atma derdinde." Dedi Çağlar, dayanamayarak bir kahkaha daha attım.
"Ay yeter öleceğim gülmekten, kalkalım artık." Deyip ayaklandık.
"Çağlar sen nerede kalıyorsun?" Diye sordu Cansu.
Çağlar, "Onlarla kalıyorum. Onlarda zaten bir gün sonra İstanbul dönecekler."
"E sen?" Diye merakla sordu Emir.
"Ben de onlarla dönerim hem okul var. Onu halledeyim," deyince başımı kaldırdım.
"Hayır, gitme. Onlar gitsin. Sen kal," dediğimde gülümsedi. Burnumu işaret ve orta parmağının arasında kıstırdı, sıkıp bıraktı.
"Peki nerede kalacağım hanımefendi?"
"Bizim evde, koltukta uyursun."
"Doğru ya!" Dedi Cansu, "Kopar onlarla bağını Çağlar, onlardan sana hayır gelmez."
"Sen ciddisin?" Dedi Çağlar emin olmak ister gibi, başımı salladım.
"Haklılar," dedi abimde, "Esra doğru söylüyor. Bizimle kal, biz daha buradayız. Vakit geçirelim seninle. Hem bizimkilerle tanışırsın."
Çağlar bir süre bir şey demedi, hepimize baktı.
"Hadi ama ya! Ne nazlandın! Alt tarafı evet ya da hayır diyeceksin bitecek!" Dedi Emir sıkılmışlıkla.
"Valla ya, bir cevap ver artık!"
"Ne sabırsızsınız. Az bir düşüneyim, biraz zaman verin." Dediği esnada karın boşluğuna çok sert bir dirsek attım. Beklemeyi hiç sevmezdim Çağlar'da bunu bilmesine rağmen beni bekletirdi. Acıyla inleyip karın boşluğunu tutarak öne eğildi.
"Tabii veririz elbette zaman." Dedim alayla Cansu'lar bize bakıp kahkaha atmaya başladı.
"Sen bu hırçınlıkla o çocuğu yanından kaçırtırsın!" Deyip yüzünü acıyla buruşturdu. Omuz silktim.
"Merak etme, ona böyle hırçın değilim. Hadi kararın verdin, git eve eşyalarını al." Dedim onun yerine karar vererek.
"Bugün gelemem, yarın onlar sabahtan gidecekler, o zaman gelirim." Dediğinde omuzlarım düştü.
"Neden? Gel işte bugün? Niye yarını bekliyorsun?" Diye mırıldandım.
"Yarın geleceğim zaten çilli, şu an gelirsem onlara açıklama yapmak zorunda kalırım. Uyanıklardır şu anda. Söz yarın sabah erkenden geleceğim." Dediğinde istemeye istemeye kabul ettim.
Çağlar'la ayrıldıktan sonra eve geçtik. İçeri girdiğimizde Hilal'lerin uyanık olduğunu gördüm.
"Aa uyumamışsınız." Dedim içeri girdiğimde, Can mutfaktan çıkarken bana gülümsedi, yanına gidip kollarına girdim. Semih ve Akgün oyun oynuyordu, Mert kenarda oturmuş telefonuna bakıyordu Ceren'de kitap okuyordu.
"Uyuyamadık. Hava çok sıcak hem de sizi merak ettik." Dedi Hilal, abime sarıldı.
"Nasıl geçti?" Diye sordu bana bakarak.
"Yüzleştik, o anlattı biz anlattık. Ve barıştık." Deyince gülümsedi.
"Barışmamıza çok sevindim, ee nerede şimdi?"
"Evine gitti yarın gelecek."
Başını salladı, Can kulağıma eğilip, "Rahatladın mı?" Diye sordu.
"Evet, onu çok özlemişim Can." Saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"Tahmin edebiliyorum güzelim," deyince büyükçe gülümsedim.
Bir süre daha oturduktan sonra odalarımıza geçtik, üzerimi değiştirip banyodan çıktım.
"Can görmen lazımdı, abim birden üzerini çıktı yumruk atmaya başladı." Diye devam ettim, banyoya girdiğimden beri konuşuyordum Can'da beni dinliyordu.
Işığı kapatıp yatağa girdiğimde hala konuşuyordum, "Ama iyi oldu o kalın kafalıya! Dangalak bir kere bile arayıp durumunu söylemedi."
"Güzelim! Artık kapatsak mı acaba? Çenen nasıl yorulmadı?" Diye araya girince durdum.
Lan çocuğun kafasını da şişirmiştim.
"Ay ne bileyim, kendimi frenlemeyi unutmuşum." Dediğimde güldü, belimden tutup kendisine çekti.
"Ben şu bal dudaklardan biraz alsam mı? Özledim de." Deyince yanaklarıma ateş bastı.
"Can.." diye mırıldandım, sırıtıp dudaklarıma yaklaştı. Nefesimi tutmuş onun beni öpmesini bekliyordum. Dudaklarını dudaklarıma bastırınca öpüşüne karşılık verdim.
Eli baldırıma gitti ve daireler çizmeye başladı, onun dokunuşuyla vücudum hem kasıldı hem de sıcaklığı resmen arttı.
Elimi tişörtünün eteklerine attım, yukarı çekmek istediğimde dudaklarımız anlık olarak ayrıldı sonra tekrar birleşti.
"Bana ne yapıyorsun sen Esra?" Diye fısıltıyla sordu.
"Ne yapıyorum?" Dedim cilveli sesimle.
"Aklımı başımdan alıyorsun, senin yüzünden her şeye aval aval bakıyorum," dediği şey beni güldürmüştü.
"Aşk sarhoşu etmişim seni sevgilim." Dediğimde başını salladı, kolunu omuzuma koyup beni kendisine çekti.
"Can.. Tişörtünü giy, sabah Emir aniden girer seni böyle görürse diline düşeriz." Dediğimde bir şey demedi.
"Can kime diyorum! Lütfen giyer misin tişörtünü?" Dedim bu kez de homurdanıp tişörtünü aldı.
"Sen giydirmek ister misin?" Diye sırıtarak sordu, "Nasıl olsa sen çıkardın."
"Yok canım!" Dedim tersçe, kendimi kaybetmiştim onu yaptığım için utanıyordum zaten. "Elin kolun tutuyor maşallah, giyiver kendin!" Gülüp giydi.
"İyi geceler sevgilim. Gecen iyi olsun." Dedim uykulu sesimle.
"Senin de gecen iyi olsun çilli'm. İyi geceler." Dedi, gözlerimi kapatıp uykunun kollarına bıraktım kendimi.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere canlarım. Hoşça kalın 🤍🕊️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
44.88k Okunma |
2.24k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |