(Bölüm sonunda açıklama var)
Sabah uyandığımda abimin odasını gördüğümde büyük bir şoka girmiştim. En son koltukta yattığımı hatırlıyordum ve bundan emindim. Beni buraya abimin getirme ihtimali yoktu, Aybars’ın getirmiş olabileceğini de düşünmüyordum. Saçlarım örülmüştü ve aynadaki yansımama şaşkınlıkla bakıyordum. Örgüler düzensizdi ama yine de örülmüştü. Yatağa bir şekilde kendim gelmiş olabilirdim, ama saçlarımı ne ben ne de abim yapardı. Aybars yapmıştı… Beni sevdiğine artık emindim.
Bu oyuna bir son vermeliydim, ama içimde yılların birikmiş kırgınlığı, ağladığım günlerin, kalbimin kırıldığı anların ve aklımın karıştığı zamanların öfkesi vardı. İntikam almak istiyordum ama kıyamıyordum da. Bir yanım “yap” derken, diğer yanım “hayır” diyordu. Kafam karmakarışıktı.
Odadan çıkıp salona gittim. Görmeyi beklediğim kişi abim değildi. Beni yatağa taşımakla kalmamış, abimi de buraya yatırmıştı. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Sessizce odama yöneldim ve içeri girdim. Aybars, yüzüstü yatmış, tişörtsüz bir halde yastığıma sarılmış, huzur içinde uyuyordu. O an kalbim sevgiyle doldu, midemde kelebekler uçuşmaya başladı.
Parmak uçlarımda yavaşça yürüyerek yatağın yanına geldim. Dizlerimin üzerine oturup Aybars’ı izlemeye başladım. O kadar masum ve tatlı duruyordu ki derin bir iç çektim.
Eğer abimin arkadaşı olmasaydı ve biz öyle karşılaşsaydık nasıl olurdu diye düşünüyordum. Belki sevgili olabilirdik, birbirimize aşık olduğumuzu söyleyebilirdik. Ama söyleyemiyorduk.
Onun arada kalmasını anlıyordum ama bir yandan da anlamıyordum, kendime anlatamıyordum. Bir yanda kardeşi dediği abim, bir yanda beni seviyor... Ama ben onun arkadaşının kardeşiyim. Olaylar onun için de karışıktı.
Ama arada kalması, benim kalbimle istediği gibi oynayabileceği anlamına gelmiyordu. Kendi kendime yine sinirlendim, ayağa kalktım ve tokadı suratına geçirdim. Yerinde sıçrayıp şaşkın şaşkın bana bakmaya başladı.
"N’oluyo amına koyim?!" diye bağırdı, aniden tokatla uyanmanın etkisiyle. Kızgın kızgın suratına baktım. Karşısında beni görünce şaşkın ve sinirli ifadesi yumuşadı.
"Kızım, sen iyi misin? Neden tokat atıyorsun?" dedi yanağını tutarak.
Ona arkamı dönüp dolabımın yanına gittim. Dolaptan askılı bluz ve kot şortumu aldım. Aybars arkamdan, "Çilek, sana diyorum!" diyordu. Ona arkam dönük şekilde üstümü çıkardım. Birden Aybars öksürük krizine girmiş gibi öksürmeye başladı.
Askılıyı üstüme geçirdim. Tam altımı da çıkartacakken Aybars’ın, "Lan dur!" diye bağırışını duydum. Ona döndüm, ifadesiz bir şekilde bakıyordum.
Aman Allah’ım… Bu adamın vücudu şahaneydi.
"Elim çarptı," dedim sadece.
Bir süre daha bana şok olmuş bir şekilde baktı, sonra gülmeye başladı.
Yataktan kalkıp yanıma geldi. O geldikçe ben geri gidiyordum. Zaten dolapla aramda iki adım vardı. Sırtım soğuk dolaba değince tüm vücudumu bir ürperti sardı. Beni dolapla arasına aldı; bir eli belimi sarıp kuvvetle kendine çekti, diğer kolunu da dolaba yasladı.
"Elin çarptı, öyle mi?" dedi uykulu, mahmur sesiyle.
O konuştukça dudaklarımız birbirine değiyordu. Dilim tutulmuştu, resmen konuşamıyordum. Belimi yavaş yavaş okşuyordu. Kafamı hafifçe sallayıp,
"Evet, elim çarptı… ama biraz sert çarptı sanırım," dedim yüzüne daha çok yaklaşarak.
Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Sertçe yutkundu ve beni kendine daha da çok yasladığında, karnıma değen bir şişlik hissettim.
Bugün kalp krizinden ölmezsem, başka hiçbir gün ölmezdim. Derin derin soluklar alıyordu. Daha fazla dayanamayıp onu kendime çektim ve dudaklarını öpmeye başladım.
Duraksamadı, şaşırmadı, beklemedi. Anında öpüşüme karşılık verdi. Küçük bir kıvılcım, kocaman bir aleve dönüşmek üzereydi ve eğer şu an olursa, bu evi yakar kül ederdik.
Ellerini hâlâ belimdeydi. Ben karnımı ona daha çok bastırınca, boğazından boğuk bir inilti koptu ve dudaklarıma karıştı. Belimden tutup beni kucağına aldı, ben de kollarımı sıkıca boynuna doladım.
Dudaklarımız yavaşça ayrıldı, nefes nefese kalmıştık. Yatağa oturdu ve beni de kucağına oturttu. Altımdaki şişliğe kendimi hafifçe sürtünce, dudaklarımız sertçe tekrar birleşti. Ellerini kalçamda gezdiriyordu.
Tam o anda içeriden abimin "Ben nasıl buraya geldim?" diyen sesi duyulunca, ışık hızıyla kucağından kalktım ve hızlıca odadan çıktım. Kendimi tuvalete kapattım.
Kasıklarımda dev bir alev vardı. Sakinleşmek için buz gibi suyla yüzümü yıkadım, boynuma ve göğsüme su tuttum.
Dudaklarım, öpüşmenin etkisiyle kızarmış ve şişmişti. Bir süre daha durup derin nefes aldım, sonra tuvaletten çıktım. Odama gittiğimde Aybars yoktu. Kapıyı hızlıca kapatıp üstümü değiştirdim.
Tam o anda telefonum çalmaya başladı. Arayan Baran’dı. Gram açmak istemiyordum ama ona bu oyunu bitirdiğimi söylemeliydim.
Telefonu açtım. Neşeli sesiyle, "Günaydın, Çilek Kız!" dedi."Günaydın, Baran," dedim.
Bu sırada Aybars ve Yiğit kahvaltı hazırlıyordu. Aybars, sabah olanların etkisinden hâlâ çıkamamıştı; dalıp dalıp gidiyordu. Her daldığında, Yiğit’ten kafasına bir şamar yiyordu.
Aybars, Çilek’in Baran’la neden konuştuğunu anlamıştı ve onu Baran’dan çekip koparmak için elinden geleni yapacaktı.
Yine aynı düşüncelere dalıp gitmişken, Yiğit’in bıkkın sesi duyuldu:
"Ya Aybars, bir şey yapmayacaksan siktir olup git, içeride otur!" dedi.
Baran’la telefonu kapatmıştık. Bana, bugün ilk karşılaştığımız kafenin yakınlarındaki bir parkta acil buluşmamız gerektiğini söylemişti. Ne kadar tereddüt etsem de kabul etmiştim, çünkü ona bu oyunu bitirdiğimi söylemem lazımdı. Belli ki onun da söylemesi gereken bir şeyler vardı.
Aşağıdan abimin Aybars’a bağırma sesleri geliyordu; mutfaktan kovuyordu.
Odadan çıkıp mutfağa gittiğimde, Aybars ocağın başında dalgın bir şekilde camdan dışarı bakıyordu. Abim ise bu hâline isyan edercesine tepki veriyordu. Üzerinde mutfak önlüğü vardı, önüne düşen saçlarını ise benim çilekli tokamla bağlamıştı. Onu bu halde görünce gülmeden edemedim. Tatlılardı.
Benim güzel okurlarım,
Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba! Zor bir süreçten geçtiğim için yazmaya ara verdim. Sonrasında bir ilişkim oldu ve hâlâ devam ediyor. Ona da vakit ayırırken burayı biraz ihmal ettim, bu yüzden yazmak için pek ilhamım kalmadı. Bir süre daha buralarda olmayabilirim ama benim ne yapacağım belli olmaz! Ne demiş Aydilge ablamız, "Hayat şaşırtır hep zaten!" Hahaha!
Sürprizlere açık olmak lazım. Oy ve yorum atmayı unutmayın! Hepinize kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum. Sizin desteğiniz benim mutluluk kaynağım.
İyi geceler, iyi günler dilerim ballarım! 🎀🎀
Okur Yorumları | Yorum Ekle |