Arabasını parkedip inince tedirgin bakışlarla eve baktı. Özellikle babasının görmesini hiç istemezdi. Konuşması yarım kalsın da istemiyordu. Uzun zamandır bu anı bekliyordu. Artık konuşmak, ve rahatlamaktı amacı. Asaf gitmeyip beklediğine göre o da konuşmak istiyordu. Daha önce onu gördüğü yerde kaçtığı için hala ona bakıp bekliyor olması içinde yeşermeyi bekleyen ümitlere sebep oluyordu. Aracını kilitleyip Asaf'a doğru gitti. Asaf'ın konuşması mutlu etmişti. Sesini duymak sürûr kaynağıydı.
"Hayırlı akşamlar.." içinde baş gösteren heyecana yenilmeden cevap verebilmeyi umdu
"Hayırlı akşamlar."
Elini ensesine atıp kaşıdıktan sonra, tedirgin ama merak içerisinde "konuşalım mı biraz vaktin varsa?" Diye sormuştu. Konuşmak istemez diye endişeleniyordu sanki, Aybala öyle anlamıştı.
"Vaktim var, konuşabiliriz..."
"Peki. Gel şöyle oturalım diyerek çardağı işaret etmişti. Beraber oraya gidip oturduktan sonra konuşmaya başlamışlardı.
"Seni dinliyorum.."
"Sana birşey sormak istiyorum "
"Tabi, seni dinliyorum"
"Dünki konuşman ve bazı tutarsızlıkların olması aklımı karıştırıyor."
"Tutarsızlık mı? Hangi konuda ? Aklınıkarıştıran nedir?" Derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.
"İki yıl önce, sen üniversitedeyken seni her zaman ki gittiğiniz kafede bir çocukla el ele gördüm ve o-.."
"Ne ? Ne el ele tutuşması? Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Asaf? Ben gözümü senle açtım, biliyorsun. Bu zamana kadar kendimi hep sakındım nası-.."
"Gözlerimle gördüm Aybala. Ve sen, sen... hiç rahatsız gibi görünmüyordun. Ben de geri çekilmeye karar verdim. Seni yanlış anladığımı düşündüm. Sen dün öyle diyince aklım karıştı."
"Asaf bunca yıl nasıl bana sormazsın?" Aklına Murat'ın ısrarla konuşmak istediği o zaman geldi. Kendisiyle ciddi düşündüğünü, onunla bir yola çıkmak istediğini söyleyerek elini tutmuştu. Bunca zaman kendisini rahatsız etmeden, herhangi bir taciz girişiminde bulunmadan, insan gibi bu duygularını açıkladığı için kalbini kırmadan reddetmişti. Muhtemelen Asaf onu görür görmez ayrılmıştı oradan ve herşeyi yanlış anlamıştı. Bugün tekrar karşılaştığı Murat'ın hayatının iki yılına sebep olduğuna inanamıyordu.
"Gözlerimle gördüm diyorum Aybala-.."
"Ya neden düzgünce dinlemiyorsun ki ? O zaman o çocuk bana..." kızacağını bilse de bu açıklamayı yapmak zorundaydı. Sıkıntıyla iç çekip devam etti. "Bana karşı duyguları olduğunu söyledi. Nerden bilsin benim kalbimde biri olduğunu. Bende sırf bu dürüstlüğü yüzünden nazikçe reddettim. Bunca yıl bu yüzden mi benden uzaksın Asaf ? Beni sevmiyor musun? Eğer beni istemiyorsan aramıza mesafe koyarız. "
" İyi olur. Yani aramızda mesafe olması..
"N-ne? Şaka yapıyorsun değil mi?" Dudakları titremiş, gözleri dolmuştu. Bunu söyleyen Asaf olamazdı diye düşündü. Yanağından süzülen bir damla yaşla burnunu çekti. Asaf'a kırgın bakışlarla bakarken o ise gözlerini kaçırıyor ve sıkıntılı duruyordu. "Sen. Sen... ciddi olamazsın. Seni tanıyorum, bana inandığını da biliyorum neden bu kadar acımasızsın cidden, sorun ne ?"
"Sorun yok. Sadece hayatlarımıza bakmalıyız."
"Sen... lütfen cid-.."
"Gayet ciddiyim Aybala. Uzatma artık. " Aybala ayaklanmış Asaf'ın gözlerinin içine bakarak, "seni affetmem" diye fısıldamıştı. "Seni affetmem Asaf... seni gerçekten affetmem..." Ne ara Asaf'ın kolları arasına girdi anlamadı bile. Geri çekilmek istedi ancak Asaf müsade etmedi. "Neden bana bunu yapıyorsun neden?" Hem ağlıyor hemde söyleniyordu.
"Özür dilerim, son zamanlarda seni çok üzdüm. Aramıza düşmanlık koyma lütfen." Onca söylediği şeyin fikrini değiştirmediğini görünce daha da sinirlenmişti.
"Beni başkasıyla görmek seni rahatsız etmesin şu saatten sonra." Kolları gevşeyince Aybala hemen uzaklaştı ondan. "Saçmalama! Hemen başkasıyla mı olucaksın?"
"Saçmalamıyorum. Sana olacak şeyi söylüyorum."
"Olmayacak öyle birşey!"
"Hangi sıfatla bana bunu söylüyorsun!"
"Seni tanıyorum çünkü. Yapamazsın öyle birşey. Ne başkasının duygularıyla oynarsın. Ne de kendi duygularına ihanet edersin." Hüzne boyanmış bir tebessümle bakıyordu Aybala. İnanamıyordu şu olanlara. Rüyada mıydı yoksa. Hayır. Olsa olsa kabus olurdu.
"Bravo sana. Tebrik ederim. İyi tanımışsın beni. Ama bu başkalarına şans vermeyeceğim anlamına gelmiyor. Beni çok iyi tanıyorsan, haketmeyen, hele ki sevgime layık olmayan birini ne kadar çabuk hayatımdan çıkarırım onu da biliyor olmalısın." Biliyordu. Zaten en büyük korkusu da oydu. Ama mecbur hissettiği şeyler vardı.
"Aybal-..."
"Deme bana birşey! Anladın mı? Sayende konuştuğumuz mevzulara bak. Yazık." Asaf'a baktığında renginin gittiğini gördü. Nefes alışverişleri sıkıntılı gibiydi, Aybala aklına gelenle, telaşla yanına yaklaştı. Elini koluna koyup yüzüne bakmaya çalışıyordu. "Asaf bana bak, bana bak lütfen. Astım ilacın nerde... Asaf korkuyorum lütfen.."
Elini cebine atıp çıkarınca, hızlıca alıp ağzına tutmuştu. "Bir kere daha çek hadi..." Son bir kez daha çekince yavaş yavaş nefesleri düzene girmeye başlamıştı. "Gel otur şöyle.." diyerek kolundan tutup oturtmuştu. Kendi de yanına oturup gözlerinin içine bakıyordu. Ödü kopmuştu. Asaf'ın astımı vardı. Heyecan ve korku dolu anlarda baş gösteriyordu özellikle. Zar zor konuşarak Aybala'nın gitmesini istedi. "Git sen hadi. Bende birazdan içeriye girerim"
"Sen iyi misin ? Beraber gideriz biraz daha durayım."
"Sorun yok gidebilirsin "
"Asaf! Saçmalama lütfen burada kalacağım dedim, ısrar etme."
"Sen bilirsin."
"Neden bize bunu yaşatıyorsun? Hiç mi sevmiyorsun beni?"
"Aybala lütfen. Kapat artık konuyu."
"Peki. Nasıl istersen..."
"Benim... benim için çok değerlisin ay kız..."
"Hissettirsen keşke..."
"Her seven kavuşmuş mu ki sevdiğine. Bu böyledir işte.."
"Ne demek bu? Senin benden gizlediğin bir şey var dimi? Söylemeye çekiniyorsun? İş işten geçtikten sonra umarım pişman olmazsın. Neyse uzatmayacağım, daha iyi görünüyorsun. Hayırlı akşamlar "
"Sana da, herşey için sağol" Aybala, başını sallayıp hüzünlü bir tebessümle oradan ayrıldı. Evin kapısına geldiğinde içinde ki durtüyle Asaf'a baktı tekrar. Başını elleri arasına almış sıkıntılı duruyordu. Onda bir haller olduğunu biliyordu ama ne olduğunu çözemiyordu bir türlü. Eve girdiğinde akşam yemeği için hazırlık yapıldığını gördü. Herkese selam verip odasına çıkmıştı üzerini değiştirip rahatlamak için. Pijamalarını giyip akşam yemeği için aşağı indiğinde babası ve annesini namazını bitirmiş dua ederken gördü. Babasına sarılıp "bende dua istiyorum " demişti. Ailecek hep beraber yemeğe oturduklarında Aslan zeyd ablasının moralini bozuk görünce merak etmişti. Aslında herkes farkındaydı ama kimse sormak istememişti. Aslan zeyd,"Abla açılışını düşünüyorsun? Bir sıkıntı mı var ?" Tabağıyla uğraşmayı bırakıpkardeşine dönmüştü. "Hayır Aslancığım, bir sorun yok çok şükür "
"Sıkıntı yapma abla herşey çok güzel olacak Allah'ın izniyle..."
"İnşaAllah kardeşim, sadece stres vs. Oluyor işte."
"Üstesinden geleceğinden hiç şüphem yok"
"Canım kardeşim teşekkür ederim." Kimse birşey dememiş, herkes yemeğine dönmüştü. Kardeşi bu durumu farkettiyse ailesi de farketmiştir düşüncesiyle çekine çekine tabağını bitirmeye çalışmıştı. Yemekten sonra sofrayı toplayıp annesine bulaşıkları yerleştirmesine yardımcı olmuştu. Temiz bulaşıkları yerleştirecekken, Yusuf Eymen annesini çağırmıştı. Normalde yanında söylerdi konu ne olursa olsun, bu durumdan işkillense de bulaşıkları yerleştirmeye devam etti. İşini bitirdikten sonra salonda telefonla uğraşan kardeşi ve kitap okuyan babasıyla karşılaşınca yukarı çıkıp onlara bakmaya karar verdi. Herhalde Eymen'in odasındalardır diye düşünerek oraya gitmişti. Kapıyı tıklayıp girmeyi düşünürken aralık olan kapıyla, hayatını alt üst eden gerçeği, bilinmezi, yıllardır ruh gibi gezmesinin asıl sebebini öğreneceğini nerden bilebilirdi ki... eli yukarıda kapıyı çalmak için beklerken donmuş kalmıştı sanki. Onu ilk farkeden Yusuf Eymen olmuştu. Yüzünde ki ifade öğrenmiş olabileceğine dair endişeye bürünürken, sırtı kapıya dönük olan annesi de hızla ona dönmüş yanına adımlamıştı.
"Kızım... " Kızının halini gören annesi oğluna işaret ederek onu yatağa oturtmuşlardı. " kardeşim... iyi misin?"
"Doğru mu duyduklarım Eymen?"
"Ne duydun k-.."
"Eymen. Lütfen lafı çevirme, doğru mu ?"
"Annem... kardeşin sadece bir ihtimalden bahsetti. Hemen üzme kendini."
"Nasıl üzmeyeyim anne, babam... babam nasıl böyle birşey yapar? Hiç mi beni düsünmedi. Hiç mi üzülürüm diye düşünmedi."
"Birtanem, ben işin aslını öğreneceğim merak etme."
""Demek Asaf bu yüzden bana söylemiyordu."
"Üzgünüm kızım.."
Aybala Asaf'a kırgınlıkla bakıp, "Neden söylemedin bana ? Daha geçen gün konuştuk değil mi ? Niye Eymen niye? Hiç mi halime üzülmedin?" İkizinin ellerini tutup samimi bir şekilde, "Saçmalama canımın canı, sadece bir kaç gündür aklımı kurcalıyordu acaba olabilir mi diye. Önce anneme danışmak istedim yanlış birşey yapmamak için. Yoksa saklar mıyım senden, bu konuda ki hassasiyetini biliyorum. "
Annesi ayaklanıp aşağıya inmişti. Öncelikle ben emin olacağım, sakın müdahale etmeyin diye tembihleyerek...
Aybala, ruhsuz bakışlarını ikizine dikerek, "olan biteni bana baştan anlatırmısın ?"
"Tamam, ama sakın ol tamam mı?"
"Tamam. Anlat artık" Yusuf Eymen derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.
"Hani üç yıl önce falan bahçede mangal yapıyorduk.." hatırladığı bu anıyla başını sallamıştı. " hani, Ali Asaf abiyi bahçede görünce annem onu da çağırmıştı. Ben o sıra içerden etleri almaya gitmiştim. Siz de annemle salata yapıyordunuz sanırım.. bahçeye gireceğim sırada..." üzgün bakışlarını kardeşine dikerek, devam etti. "Ali Asaf abiye, Aybala'nın okulu var bu sebeple aklı karışsın istemiyorum, aranıza mesafe koyarsanız iyi olur tarzında bir şeyler söylemişti. Aranızda ki bağı farketmeyen yoktu biliyorsun. Ayrıca küçüklüğünden itibaren Asaf Asaf diye ortalıkta geziyordun. " Bu söze yaslardan parlayan gozleri ile tebessüm etti. "Babam nasıl böyle birşey söyler Eymen? Okulumun Asaf'la ne ilgisi var? Bu olanlara inanamıyorum... oysa babam da Asaf'ı çok sever biliyorsun?"
"Biliyorum, bilmez miyim? Kim bilir ne düşündü de öyle dedi."
"Babama o kadar kırgınım ki... resmen yıllardır içinde olduğum belirsizliğin kaynağı oymuş... "
"Senin sofra da ki halini de görünce aklıma gelen bu ihtimali annemle paylaşmak istedim, ama elime yüzüme bulaştırdım."
"Aksine Çok iyi oldu. Asaf'a da çok kızgınım. Bu sebepten ötürü nasıl benden uzaklaşır. Eymen... inanamıyorum ya.." ikizini kolları arasına alan Yusuf Eymen, sırtını rahatlatmak ister gibi sıvazlıyordu. Bir süre kardeşinin kolları arasında kendine gelmeye çalışan Aybala, daha sonra ayaklanarak odasına gitmiş kırgın bakışlarıyla Asaf'ın odasının olduğu balkonlar bakışlarını buluşturmuş, tevafuk eseri Asaf'ın da balkonda olmasıyla göz göze gelmişlerdi. Kızın parlayan gözlerini gören Asaf'ın surat ifadesi endişeye bürünürken, Aybala hiç oralı olmayıp yatağına ilerleyerek bedenini yatağa bırakmış, aldığı cenin pozisyonuyla gözlerini kapatmıştı. Bir kaç dakika sonra gelen mesaj sesiyle dikkatini oraya verdi. Eline alıp baktığında gelen mesaja baktı. Asaf'tan dı. "Aybala ?"
"İyi misin?"
"Neden ağlıyordun?"
"Cevap ver, lütfen.."
Hızlanan yaşlarıyla telefonu kilitleyip yanına bıraktı. Şu an kimseyle konuşmak istemiyordu. Aşağıdan babasının gelen sesiyle gözlerini sıkıca yumdu. Eymen birşeyler söylüyordu. Muhtemelen şu an konuşacak durumda olmadığı sebebiyle odasına çıkmasına engel olmuşlardı. Babasının endişe ve ısrarcı sesini duysa da şu an ki kırgınlık ve kızgınlıkla hiç kimseyi görmek istemiyordu.
Bir kaç mesaj sesi gelse de oralı olmadı Aybala. Yüreğine batan kırıkların sancısını çekmekle meşguldü.
Selamun aleyküm, kiymetli okurlar. Stokta bölüm kalsın istesem de dayanamadım. Keyifle okumuşsunuzdur umarım, hikayeyi nasıl buluyorsunuz, yorumlarınızı merak ediyorum. Yıldızları yakmadan geçmeyin olur mu? Elişeva kitabıma gelen oy ve yorumlardan çok düşük oy ve yorumları, yanliz bırakmayın beni lütfen, bizim de motivasyon kaynağımız sizsiniz, eksik olmayınız efenim, Allah'a emanetsiniz..🙋♀️🤍🌸
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |