Leyla, gecenin bir yarısı şiddetlenen karın ağrısıyla daha fazla dayanamamış, gözlerini aralamıştı. Yan tarafına bakınca kocasının uyuduğunu gördü. Acıya ev sahipliği yapan bir gülümsemeyle ona baktı. Çok seviyordu onu. Uyurken bir o kadar masum ve hırçın bir çocuk gibi duruyordu. Üzerinde ki kolunu dikkatle yatağa bırakıp, zar zor doğrularak ayağa kalktı. Anlam veremediği bir ağrı yüzünden ağlamak üzereydi. Bir eli karnında mutfağa yürüdü. Hemen kendisine sıcak su kaynatıp şerbet yapmıştı. Genelde bu tarz karın ağrılarında çok iyi gelirdi. Elinde ki bardağı mutfak masasına bıraktıktan sonra Kendisine sandalye çekip oturmuştu. Dikkat ederek bir yudum alıp, ağrının geçmesini bekledi. Arada bir gözünü kapatıp derin nefesler alarak geçmesini umut ederek bekliyordu. Bardağını yarılayınca başını kaldırmış ve mutfak kapısında kendisine mahmur gözlerle bakan kocasıyla kesilmişti bakışları. Dolmayı bekleyen gözleri kocasını görür görmez akmaya başlamıştı bile, titreyen dudaklarını zorla hareket ettirip konuşacak gücü ancak kendisinde buldu.
"Yu-yusuf..." boğuk çıkan sesiyle soluğu hemen güzel karısının yanında aldı Yusuf Eymen.
"Leyla... iyi misin canım? Gözlerimi açtığımda yanımda göremedim seni. Lavabodan ışık gelmeyince merak ettim seni. Neyin var?"
"Ka-karnım ağrıyor Yusuf... " önünde ki ki kupayı gösterip, "kendime şerbet yaptım ama geçmedi hala, çok ağrıyor..."
"Ne yapsak iyi gelir? " Aklına Aybala'nın sıcak su torbası kullandığı gelince hemen ketıla şu koyup kaynamasını bekledi. O sıra karısının yüzüne düşen saçlarına özenle kulağının arkasına şıkıştırıp, yatıştıracak şeyler söylüyordu.
Kapanan ketılla hemen şu torbasını alıp dikkatle doldurup ağzını güzelce kapattığından emin olup karısının eline tutuşturarak kucakladığı gibi yatağa taşıdı. Özenle yatağa bırakıp hemen yanına oturdu. Aklına gelen şeyle ayaklanıp çekmeceden ayakları çıplak olan karısına bir çorap çıkardı.
"Uzat ayağını Leyla..." karısının çekinen bakışlarını görünce, kendinden emin bir sesle konuştu.
"Aramızda böyle şeylerin çekincesi olmamalı Leyla'm... şimdi uzatır mısın?"
Leyla ayağını uzatıp çoraplarını giydirmesini izlemişti. Ona olan hayranlığı ve ilgisi gün geçtikçe artıyordu. Her konuda bu kadar bilgili ve düşünceli olması onunla bir bebek gibi ilgilenmesi muhteşem bir duyguydu.
"Teşekkür ederim... " yüzü aydınlanan Yusuf Eymen, "ben sürekli Teşekkür edeceğin biri değilim karıcığım..."
"Peki kocam...." sıcak su torbasını karısının karnına koyup uyanmasına yardımcı olacakken Leyla durdurmuştu onu. "Kucağına yatsam olur mu ? Şu an çok ihtiyacım var Yusuf..."
"Leyla'm benim... tabi ki, nasıl istersen." Yatağın ortasına oturan kocasının bacaklarına sarılıp başını dizine yaslamıştı. Kocasının ellerini başında hissedince, acıyla gülümsedi. Onun varlığını hissetmek ve ona sığınmak çok güzeldi. Karnında koyduğu sıcak su torbasını tutup diğer eliyle de kocasının elini tutuyordu. Ara ara sırtında dolaşan ellerle daha çok rahatladığını ve mayıştığını hissediyordu. Bir süre böylece kaldıktan sonra ne ara uyuya kaldığını anlamadı bile. Yusuf Eymen düzenli nefes alıp veren karısına dikkat ederek yatağa yatırıp kollarını ona dolamıştı. Tek vücut halinde bir yatış pozisyonu alıp onu sıcacık tutmak için göğsüne hapsetmişti. Leyla şüphesiz bu durumdan ziyadesiyle memnundu. Huzurlu bir uykunun tadını çıkarıp, hafifleyen ağrısıyla kendisini daha rahat hissediyordu.
Yusuf Eymen, Leylasının boyun girintisinden kokulu bir öpücük alıp gözlerini kapatmıştı.
Sabah gözünü erkenden açan Leyla olmuştu. Yatağın kenarında ki su torbasına bakıp, kocasına dönmüştü. Ona minnetle bakıp yüzüne eğilerek sıcak bir öpücük kondurmuş alnına dökülen saçlarını Kenara çekmişti. Ona daha önce böyle şefkatle ve tabiri caizse bebeği gibi bakmamıştı. Uykudayken büzülmüş olan dudaklarına buse kondurup çekilecekken yatağa çekilmesiyle ağzından ufak bir çığlık kaçmıştı.
"Yok öyle öpüp kaçmak Leyla hanım..."
"Kaçmadım ki Yusuf'um..."
"Teşekkür ederim, gece benimle bir bebek gibi ilgilendin... seni seviyorum Yusuf..."
"Bebeğimsin benim... ilgileneceğim tabi... daha iyisin değil mi?"
"İyiyim Yusuf'um, Allah razı olsun senden"
"Senden de Leyla'm, canımsın benim... narin çiçeğimsin. Hayatıma renk katanımsın, biliyorsun."
"Biliyor musun? aklıma oaza geçirdiğim zaman yanımdan ayrilamdığın anlar geldi. İyi ki sen Yusuf..." Yusuf Eymen kaza anını hatırlayınca gerilmesine engel olamadı. Asla hatırlamak istemediği bir andı. Hayatı boyunca yaşamamak için daima dua ettiği bir hassasiyete sahipti bu konuda.
"Açma bu konuyu Leyla. Hoşlanmıyorum. Hatırlamak istemiyorum." Sesisin sertleşmesiyle Leyla ürksede, onun bu konuda ki hassasiyetini biliyordu. Ama sitem etmektende geri durmadı.
"Ses tonunla dovüyorsun insanı Yusuf'um... Aşk olsun ama... "
"Niyetim seni üzmek değil, biliyorsun. Seni o halde gördüğüm anı unutmak istiyorum mümkünse ama olmuyor maalesef..."
"Tamam, bir daha konusunu açmam olur mu?"
"Olur. Açma bir daha. Unut sende."
"Tamam Yusuf'um... kızma."
"Kızmıyorum." Kızmıyorum derken bile kızıyordu. Farkında değildi.
"Gel buraya.." diyip kolları arasına çekti sevdiği kızı. "Beni kızdırdın, sakinleştirmek de sana düşüyor.."
"Hmmm... öyle mi?"
"Öyle Leyla hanım..."
~
Yusuf Eymen Leyla'ya kahvaltı sofrasını kurmaya yardım ettikten sonra çıkmaya hazırlanıyorken karısını bir güzel tembihleyip öyle gitmek istedi. Karısının yüzünü avuçlarına alıp, "Bugün evden çıkma Leyla'm, tamam mı? Biraz dinlen, rahatına bak bir şey olursa beni ara..."
Leyla başını sallayarak, "tamam, merak etme sen. " Yusuf Eymen karısının alnına öpüp kapıyı açmıştı evden çıkmak için. "Dikkat et Yusuf'um, hayırlı işler" karısına gülümseyip, "Allah'a emanet ol canım..." diyip evden çıkmıştı. Asansörü bekleyen kocasıyla beraber o da bekliyordu. Asansör gelince kapısı kapanana kadar bekleyip, kapısı kapanınca kocasına el sallayıp o da kapıyı kapatıp içeriye girmişti. İşte şimdi boş ve sessiz evin onsuz olduğunda ki sıkıcılığıyla başbaşa kalmıştı. Bir evi yuva yapan o evin sakinleriydi. İçi boş ev dört duvardan ibaret, ruhsuz bir harabe gibiydi.
Leyla oyalanmak için mutfakta ki bulaşık makinasını boşaltıp, kendisine uğraş çıkartıyordu. Daha sonra yatak odasına gidip uzanmış ve eline aldığı telefonuyla sevdiği bir diziyi izlemeye başlamıştı. Bir saat kadar izledikten sonra sıkılıp telefonu yanına bıraktı. Sırt üstü uzanıp gözlerini kapattı. Daha sonra başını sola çevirip yanında ki boşluğa takılınca gözleri canı sıkılmıştı. "Keşke Yusuf da yanımda olsa" diye iç çekmekten alamıyordu kendisini. Kalkıp cilt bakımı yapmaya karar verip banyoya girdi. Yüzü gözünü yıkayıp kullandığı kremleri sürmüş kendisini daha dinç hissediyordu. O sıra duyduğu kapı sesiyle şaşırıp, kim olabilir ki diye düşündü. Üzerine çeki düzen verip kapıya gidip dürbünden bakınca üst komşusu olduğunu gördü. Hemen kapıyı açıp, kapıda ki genç kadına baktı. "Şey, Merhaba... rahatsız etmiyorum inşaAllah..."
"Hayır hayır estağfurullah, olur mu öyle şey.." Gelen Leyla'nın bir üstünde oturan komşusuydu. Arada kapıda bazende sote içerisinde karşılaşıp baş selamı verirlerdi. Pek konuşmak nasip olmamıştı. Ama çok cana yakın ve iyi bir kıza benzediğini düşünürdü Leyla. Eşiyle beraber yaşıyorlardı onlarda. Leyla ve Yusuf gibi. Eşini de bir kaç kez görmüştü. Esmer uzun boylu sert bakışları olan bir adamdı. Kız ise çok sevecen güzel bir kızdı. Simsiyah saçları beyaz teniyle eşsiz duruyordu.
"Müsaitsen gelebilir miyim? Evde çok sıkıldım da, burada kimseyi pek tanımıyorum. Biraz sohbet ederiz diye düşündüm. "
"Ah, tabi. Kapıda beklettim bende, geç lütfen..." kenara çekilip içeriye geçmesini bekledi.
Leyla onu salona davet edip oturmasını beklemişti. Daha sonra kendiside yanına mesafe bırakarak oturmuştu.
"Hoşgeldin tekrardan..." Kız tebessüm ederek karşılık vermişti hemen.
"Hosbuldum, zamansız gelmemişimdir umarım." Biraz çekinceliydi.
"Aslında zamanlaman çok iyi. Bende sıkılıyordum. Adın ne bu arada?"
"Eyşan. Peki ya senin?"
"Leyla bende. Çok memnun oldum. "
"Bende Leyla..."
"Eşinle berabersiniz değil mi? Çocuğunuz var mı?" Genç kız üzerine çöken durgunluk Leyla'nın gözünden kaçmamıştı.
"Eşimle beraberiz, çocuğumuz yok. "
"Yanlış bir şey sormadım değil mi?"
"Hayır Leyla, çok normal birşey sordun, sadece.... neyse öyle işte. Sende eşinle yaşıyorsun değil mi?"
"Evet bende eşimle yaşıyorum, çocuğumuz yok. Gerçi daha yeni sayılırız altı ay oldu. Bende üniversiteden yeni mezun oldum. "
"Öyle mi ? Ne güzel... Ben lise mezunuyum daha sonra okumadım. Daha doğrusu okuyamadım."
"Neden ki ? Ailen mi izin vermedi?"
"Evet. Maalesef bizim oralarda kız çocuklarını hala eski zihniyette olanlar pek okutmazlar"
"Ama neden ki...? "
"Kalıplaşmış bir zihniyet işte. Bazı şeyleri değiştiremiyorsun. Liseyi okuduktan sonra gelen görücülerden iki sene kadar kaça bildim. Babam bizim oralarda hatırı sayılır şanda ve şöhrette olan bir aşirete gelin olarak verdi. Ama daha düğünümüz olacakken öldü."
"Ama eşin?" Eyşan aci bir gülümsemeyle cevap verdi. "Abisi. Abisiyle evlendim. Evlendirdiler. İlk evliligim ama. Töre illeti böyle uygun gördüğü için oldu. Onlar ne derse o. Benim veya başkasının ne dediği önemli değil."
"Üzgünüm, çok üzgünüm... böyle yapmamalılardı. Bu... bu çok"
"Acımasızca değil mi? Ama o topraklarda ki insanlara çok normal, hatta bize bile. Hep böyle gördük çünkü."
"Peki şuan..." Leyla sormaya da korkuyordu esasında. Yanlış birşey söyleyip üzerim diye endişede ediyordu.
"Şuan sadece aynı evde yaşayan ama birbirini tanımayan iki yabancıyız. Mahir bana kızıyor biliyorum. O uzun zamandır İstanbul'da yaşıyordu. Birden kendini evli buldu. Ne kadar karşı çıktığını görsen şaşırırsın. Ama o da her insan gibi yani orada ki her insan gibi buna mahkum edildi. Biz karı koca gibi yaşamiyoruz Leyla. Aynı yatağa giriyoruz ama sadece yan yana uyuyoruz. Bu kadar. Onun sevdiği var sanırım." Gözlerinden düşen yaşı hızlıca sildi Eyşan.
"Belki ona aşık olduğum için ağladığımı düşünuyorsundur, sadece alıştım ona. Ne kadar sert ve ulaşılmaz dursa da ona minnettarım. Her konuda bana yardımcı oldu. Sadece bazen kalbimi çok kırıyor. Ama aramızda ki biri stresini böyle atacaksa canı ssğolsun. Sadece... Başka kadın fikri canımı yakıyor Leyla... Kim kabul eder ki. Hangi kadın kabul eder."
"Eyşan... Sen neler yaşamışsın böyle..."
"Daha kötülerini yaşayanlar var Leyla. Benim durumum iyi bile."
"Başta evlenecegin adamı seviyorum muydun? Yani.."
"Hayır. Sadece öyle kara verdiler öyle olacaktı ama olmadı. Payıma abisi düştü. " Eyşan çalan telefonunu eline alınca Mahir'in aradığını gördü. Açmasa daha fazla kizacagini bildiği için, Leyla'dan müsade isteyip cevap verdi.
"Efendim..."
"Bu telefon neden açılmıyor Eyşan? Çok mu meşgulsün."
"Şey duymamışım önce ki arayışını. Bir alt komşumuzun evindeyim, oturuyoruz biraz daha durup eve geçerim."
"Neden haber vermiyorsun Eyşan? Tanımadığın insanların evine niye gidiyorsun?"
"Tanışıyorum işte. Sonra görüşürüz Olur mu?" Yüzüne kapanan telefonla, Leyla'ya mahcup bakışlarını göndererek, "Kusura bakma lütfen.. "
"Ne kusuru, belli ki seni merak etmiş"
"Hı hı... "
"Dur bi çay koyayım böyle oturduk kaldık"
"Zahmet etmeseydin ya kalkacağım birazdan zaten"
"Olsun ya, ne kalkması yeni geldin daha.."
"Olsun ziyaretin kısası makbuldür demişler"
"Eyşan görende hasta ziyaretine geldin sanır. Gerçi biraz rahatsızdım ama..."
"Öyle mi? İyi misin peki?"
"Sence ? Bak gayet iyiyim.." Beraber sohbet edip kimi zaman gülmüş kimi zaman hüzne boğulmuşlardı.
Çay içtikten sonra Eyşan müsade isteyip kalkmıştı. Zaten Mahir de kızmıştı ona. Artık alışmıştı gerçi bu duruma. Arada ona sakın konuşması o kadar garibine gidiyordu ki, doğru duyup duymadığına emin olamıyordu.
"Her şey için çok teşekkür ederim, içimi dökmek bir nebze de olsa rahatladım. Aramızda kalsın lütfen.."
"Tabi ki... kesinlikle aramızda. Ne zaman istersen gel lütfen"
"Sende gel lütfen. Bende sana çay yaparım, bol bol sohbet edip otururuz."
"Gelirim tabi... "
"Kendine çok iyi bak, Allah'a emanet ol Leyla..."
"Sende canım benim, Allah'a emanet ol"
Leyla, Eyşan'ı geçirdikten sonra kapıyı kapatıp, sıkkın bir nefes vermişti. Zor hayatlar vardı muhakkak. Kendi acısının acı olmadığına şahit kılacak yaşamlar vardı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |