64. Bölüm

YEKPARE-İ GÜZAR

Rabia
yaziyor

Nihayet birbirlerine açılan çift bir süre sarılı kaldıktan sonra ayrlımışlardı. Yusuf Eymen, Leyla'nın ıslak yanaklarını silip alnına öpücük kondurduktan sonra yerine oturmuştu. Leyla hiç böyle bir şeyi hayal etmemişti, edememişti ki... öyle huzurlu öyle mesrur hissediyordu ki tarifi zordu. İçinde uçuşan kelebekler ve dinen kalp sızısı, yerini sevdiğine bırakmanın mutluluğunu yaşıyordu. Utanç duyması da ayrı bir sorundu. Daha, o kadar tazeydi ki herşey ne tarafa bakacağını bilmiyordu. Öyle şaşkın ama çok da tutarlı bir aşık.

"Leyla...? Yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum."

"Tabi. Sor lütfen?"

"Şu, parmağına takılan yü-..."

"Yusuf... biraz acı da olsa, sorun da çıksa o mesele halloldu. " Yusuf Eymen'in kaşları çatılmıştı, genç kızı dikkatle dinleyip ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. " Daha demin sana açıklamamış olmamın sebebi..." sonlara doğru sesi kısılmıstı. Utançtan. "Açıklamamış olmamın sebebi beni sevmiyor olduğun düşüncesinden kaynaklanıyordu."

"Ahh Leyla.... kendi başına o kadar şey yüklenmişsin ki, Allah muhafaza, daha beteri olabilirdi. Şükür ki iyisin..."

"İyiyim merak etme.... şey... Yusuf Eymen? Gerçek mii?"

"Hı? Ney gerç-..?" Ne olduğunu şimdi anlamıştı. Nasıl bir kızdı bu? O kadar masum ve korka korka soruyordu ki, bir çocuk tatlılığını andırıyordu.

"Ne yapmam lazım gerçek olduğunu anlaman için? "

"Bilmem ki... rüya gibi."

Dilini damağina vurarak "cık" layan Yusuf Eymen, tane tane konuştu.

" Rüya değil Leyla... en az senin be benim varlığım kadar gerçek.."

"Şey... tamam." Yusuf Eymen erkeksi kahkahasına engel olamamıştı. Onladar masum ve içtendi ki, tepkileri de bir o kadar doğaldı. "Yaa niye gülüyorsun? Aşk olsun komik mi?"

"Keşke, kendini benim gözümden görsen.."

"Çok kötü dimi? Hastane kokusu, tipim desen kaymış durumda..."

"Kızlar hep mi böyle?"

"Nasıl?" Ne demek istediğini anlamamıştı Leyla.

"Dış görünüşünü kastedmedim Leyla, ayrıca kötü görünmüyorsun. Sadece normal olarak kaza geçirmiş olmanın solgunluğu var üzerinde."

"Sen öyle diyince... Hem, bakım önemli sonuçta. İlk dediğinde ondan sebep anladım. Özen ve düzen çok önemli..."

Yusuf Eymen gülerek, "Haklısın Leyla..." Demişti.

"Dalga geçmiyorsun değil mi?"

Eymen eliyle gösterip, "azıcık" demişti.

"Uff... bazı tepkilerini anlamakta zorlanıyorum ya..."

"Bunu ilk söyleyen değilsin. Ama, herkesten daha iyi çözeceğine anlayacağına hiç şüphem yok..." neler diyordu böyle, neler duyuyordu ondan... utanmasa ağlayacaktı. Bu... bu ne demekti. Utanan kızın dut yemiş bülbül gibi sus pus haline bakıp tebessümle konuştu.

"Seninle biraz daha kalmak isterdim ama işe geçmem lazım, kendine çok iyi bak. Bir an önce iyileş ve aramıza katıl. Seninle yapmak istediğim çok şey var Leyla. Yetişmemiz gereken bir hayat var... kaçırmamamız gereken bir tren.... ve... Bana yol arkadaşlığı yapmasını istediğim güzel bir kız var, Allah'a emanet ol gönül verdiğim..."

Kalbi güm güm atan bir kız bırakıp gitmişti.

~

"Abla bu çocuk çok yakışıklı, kaç gündür başından ayrılmadı biliyor musun? Valla helal olsun." Bunları duymak Leyla'yı o kadar mutlu ediyordu ki tarif edemezdi. Ablasının ekşiyen yüzüyle endişeyle sordu. "Abla iyi misin? Ağrın mı var ?"

Yusuf Eymen buradayken belli etmemeye çalışsada dayanamamıştı daha fazla.

"Vücudum çok ağrıyor Leyla, dayanamayacak gibi hissediyorum. Hesmşireden rica eder misin ağrı kesici yapması için?" Vücudunda yer yer ezikler ve ağrı mevcuttu. Başı da sürekli ağrıyordu, yere düşerken çarptığı için. Öyle bir kazadan çok şükür ki ucuz atlatmıştı.

Büşra hızlıca hemşireye bildirip ağrı kesici yapmasını istemişti. Bir yarım saat sonra daha iyi hissediyordu. Kardeşi izin verse uyuyacaktı lakin, sürekli Yusuf Eymen'i soruyordu.

"Abla ya anlatmayacak mısın Yusuf Eymen abiyi?"

"Neyini anlatayım Büşra, ne istiyorsun?"

"Sevdiğin adam o muydu? " ablasının cevap vermeyeceğini anlayınca ısrarla konuştu. "Abla lütfen ya, şöyle işte. Hem o kadar kalbimde başka biri var falan filan diyorsun ama bunu mu söyleyemiyorsun?" Kardeşinin işgüzarlığına göz devirmek istese de bilmeye hakkı olduğunu biliyordu. Hem şu an ona dayatılan bir şeyden kurtulduysa onun sayesindeydi.

"Evet, oydu. Oldu mu canım, rahatladım mı?"

"Taratladım valla, hem sevdim ben Yusuf Eymen abiyi. Çok ilgili ve belli ki seni seven de biri. Adam evine bile gitmedi doğru düzgün. Uykusuzluktan bayılacak diye düşündüm ama dirençliymiş. MaşaAllah..."

Leyla'nın içi sıcacık olmuştu. Ne çok seviyordu. Bunları duyacağını ölse düşünmezdi ama... gerçekti.

"Gerçekten mi ? Hiç gitmedi mi ?"

"Yok abla gitmedi. Hatta bir ara yanlış görmediysem yanına girdi. Annesi de burada çalışıyor ya, o yardımcı oldu sanırım. Biz de sap gibi bekliyorduk. "

Şaşkınlıkla kaşları havalandı Leyla'nın. Ellerinde hissettiği o sıcaklık hayal değildi o zaman. Yanlış hatırlamıyordu. İçi kıpır kıpır olmuştu. Nasıl güzel bir adamdı Yusuf Eymen...

"Ablaaaa...? Yusuf abinin sana bakışları gözümden kaçtı değil... kaptın yakışıklı oğlanı hea..."

"Tutturdun ha yakışıklı ha yakışıklı diye. Abartmasan mı?" Aslında abartılacak bir yakışıklılığa sahip olduğunu biliyordu ama cıvımaya gerek yoktu en nihayetinde.

"Abla şaka mısın? Manken gibi adam valla. Fazlası var azı yok." Alparslan'ın oğlu da kendi gibiydi. Yakışıklılık atadan mirastı onlarda.

"Evet, yakışıklı ama ondan önce merhametli ve düşünceli biri. Sonra çok zeki... hatta bazen aklımın onu anlamaya yetmediğini hissediyorum biliyormusun. Böyle, nasıl desem ağır duruşunun yanında sakin bir kişiliği var... seni içine çeken... aman öyle işte"

"Kız ablaaa senin devreler baya yanmış. Bu bir aşk itirafı mı?"

"Hıı aynen..." Büşra ablasının bu haline o kadar mutlu oluyordu ki, daima mutluluğun onunla olmasını istedi.

"Abla ya ciddi olsana, cidden sevdiğin kişi Yusuf Eymen abi dimi? Bahsedince bile gözlerin parlıyor keza o da buraya beklerken ayrılmadı bile. Yani, ne bileyim sıradan biri için çok fazla bunlar."

"Büşra... sevdiğim kişi o. İlk gördüğüm andan itibaren çok farklı hissettim. Sonra karşılıksız olduğunu düşündüğüm için kendimi avuttum. şimdi de, söz olaylari derken ne kadar kötu oldugumu biliyorsun, " Büşra başini sallayarak ablasını onayladı.

"şimdi ise sevgimin karşılık bulduğunu öğrenerek, bittiğini düşündüğüm herseye yeniden başlama imkanı buluyorum. Şu an o kadar mutluyum ki tarif edemem..."

"Abla... Sen her zaman herşeyin en iyisini hakediyorsun. Hem çalışıp hem okuyorsun. Çok güçlüsün sen, gerçekten bak. Yusuf abiyle mutlu olacağınıza adım gibi eminim"

"Sağol birtanem, umarım dediğin gibi olur. "

"Bundan hiç şüphen olmasın. Ben senin için kendinden dahi vazgeçecek bir endişeyle kapında bekleyen ve bundan asla gocunmayan bir adam gördüm.."

~

Leyla hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu. Artık daha iyi hissediyor ve önüne bakıyordu. Annesiyle yaşadığı küçük tartışmalar onu yıpratsa da büyük sorunun ortadan kalkmasıyla rahatlamıştı. Ama bir sorun daha vardı. Eski sözlüsü, daha doğrusu bir zamanlar ki zoraki sözlüsü onu ara ara rahatsız etmekten geri durmuyordu. Bu isteme ve söz olayı olmadan önce bu kadar baskın değildi. Ama annesinin onlara açtığı bu kapı sonucu yüz bulmuş aramalarıyla o da olmazsa mesajlarıyla rahatsız etmekten geri durmuyordu. Bu durumu şimdilik kendisi geri püskürtüp idare etse de, büyük bir sorun olusturabilceği ihtimalinden de geri durmuyordu.

Aybala, kafenin yoğun temposuna yetişmekte zorlandığı için yeni birini daha işe almıştı. Leyla'ya ise kendini toparlayıp geri gelmesini söylemişti. Leyla böyle insanlarla yolu kesiştiği için kendini çok şanslı hissediyordu. Yusuf Eymen'i ise çok özlemişti. Burnunda tütüyordu adeta. Yarın işe gideceği için çok mutluydu. Bir an önce çalışmalı ve aklını dağıtmalıydı. Ve tabi Yusuf Eymen'i görmeliydi...

Neden hiç arayıp sormuyor diye içi içini yese de sesini çıkarmıyordu. "Acaba pişman mı oldu?"

"Beni istemiyor mu ?" Gibi vesveseler kulağına fısıldansa da, duymamaya çalışıyordu.

Yusuf Eymen çok önemli bir iş için yurtdışına çıkmıştı. Yarın bir aksilik çıkmazsa dönecekti. Aşırı yoğun bir tempo içerisinde koşturup duruyordu. Kendisini o kadar zorluyordu ki sırf bir an evvel dönebilmek için bütün işleri üst üste bindirmişti. Bundan sebep başını kaşıyacak zamanı yoktu. Leyla, Aybala ile konuşunca sormaya da çekindiği için, içinde ki kuruntularla besleniyordu maalesef.

~

Leyla kalkıp kahvaltısını yaptıktan sonra özenle hazırlanmıştı. Bugün çok güzel olmak istedi. Başında ki bandaj çıkmış olsa da hala kendini belli eden izi olduğu yerde duruyordu. Kullandığı kremlerle daha iyi durumdaydı. Eymen'i görecekmiş heyecanıyla üstüne başına özen gösterip hazırlandı. Bayram sabahı üstlerini giyen çocuk heyecanı vardı. Çünkü.... çünkü kendisi tarafından beğenilmek istediği biri vardı. Her ne kadar orada olmadığını bilse de belki gelir umuduyla hareket ediyordu. Tutunduğumuz umudumuz da olmasa nasıl yaşardık.

Kafenin oraya gelince gözünde canlanan o feci kaza içinin ürpermesine, tüylerinin diken diken olmasına sebep olmuştu. Aklına dolaşan görüntüleri dağıtmak ister gibi gözünü kapatıp açmış hızlıca oradan uzaklaşarak kafeye yönelmişti. İçeriye girdiğinde kendisini gören Aybala hızla yanına yaklaşıp kucaklamıştı onu. Leyla'da tüm içtenliğiyle karşılık vermişti.

"Canım... çok iyi görünüyorsun. "

"İyiyim... "

"Hoşgeldin bu arada "

"Hoşbuldum patron." Leyla'nın neşeli sesini duymak çok iyi gelmişti Aybala'ya. Leyla'nın gözü bir kaç kere etrafı turlasa da Yusuf Eymen'i göremedi. Buruk bir ifadeyle bakarken Aybala ile çakışan bakışlarıyla, o buruk ifadeyi sildi.

"Daha iyisin değil mi Leyloş?" Aybala'nın elini tutarak cevap verdi. "İyiyim, daha iyiyim Aybala. İyi ki varsınız. Çok şanslıyım sizi tanıdığım için..."

"Bizde öyle. İyi ki geldin..."

Aybala, Leyla'yı işe bir haftadır başlayan, Aylin ile tanıştırdı. O da kendisi gibi öğrenciydi. Aybala özellikle onlars destek olmak istediği için öğrencileri tercih ediyordu. Paslaşa paslaşa hallederiz düşüncesiyle düzeni oturtturuz düşüncesindeydi. Hep beraber servis yapıp sohbet muhabbet ediyorlardı. Aylin de iyi bir kıza benziyordu. Leyla ile tanışıp gayet iyi anlamışlardı. Leyla'nın aklı sürekli Yusuf Eymen'de olduğu için, işe odaklanmakta zorlaniyordu. Tabi, en önemli sebebi ise hala ağrımaya devam eden başıyla arada bir duraklasa da bu tablo Aybala'nın gözünden kaçmamıştı. Kafasını çok sert çarpmıştı çünkü. Öğlen olmuştu zaten. Ara vermesini istedi.

"Leyla, biraz dinlen sen. İlaçlarını kullanıyor musun?"

"Kullanıyorum ama ara ara bu tarz ağrılar başımı yokluyor, tam manasıyla geçmedi hala."

"Kıyamam... kendini çok zorlama. Üç kişiyiz herşeye gayet yetişiyoruz. Senden arkada ki odamda biraz dinlenmeni istiyorum "

"Hiç gerek yok ben iyiyim. Hem geçti zat-.."

"Leyloş, aklım sende kalır. Dediğimi yap lütfen."

"Peki. İçin rahat olsun. Çok durmam ama..."

"Tamam." Leyla ofise girip ikili koltuğun başlığına başını dayayarak gözlerini dinlendirdi. Burada ki yaşanmışlıklar zihnini meşgul etse de iyi şeyler düşünmeye gayret etti. Keşke Yusuf Eymen burada olsa diye düşündü. Bir haftadır neden hiç arayıp sormamıştı ki... geçi numaralarını almamışlardı birbirlerinden. O kadar zor şeyler yaşamışlardı ki bu detay aklına bile gelmemişti onların. Daha fazla ciğerini yakmak istemedi.

Bir saat kadar dinlendikten sonra içeriye gidip işinin başına dönmüştü. Yusuf Eymen'i goremediği için üzgün olsa da yapacak birşeyi yoktu. Tüm gün boyunca servis yapıp müşterileri ağırlamışlardı. Yorulduğunu hissediyordu. Bütün işler bitmiş çıkış hazırlığı yapıyorlardı. Aylin'in evi ters istikamette olduğu için bir saat erkenden gönderiyordu Aybala. Leyla'yı ise yol üstünde evine bırakıyordu. Kafeyi kilitleyip arabaya yönelecekken arabasından inen Yusuf Eymen'i görmek öylece kalakalmasına sebep olmuştu. Aybala'da oldukça şaşkindı. İkiside beklemiyordu onu.

"Eyme?! Ne zaman döndün sen?" Leyla oan bitene anlam veremiyordu. Nereye gitmişti de dönmüştü. Kafasının daha çok karıştığını hissetti. Haber verilen taraf olmak istedi. Ama, hakkı varmıydı? Onu sorguluyordu.

"Bir saat önce indim boncuk. "

"Haber verseydin keşke diyeceğim ama bir haftadır var mısın yok musun belli değil. İnsan bir arar ama değil mi?"

"İnanın ki başımı kaşıyacak vaktim yoktu. Zaten bir hafta erken döndüm. Bütün işleri halletmek tüm konfor alanımı işgal etti."

"Evet, o yüzden de ayrıca şaşkınım. Annem meraktan babamın başının etini yiyordu. Bir an önce ona görünmelisin."

"Geleceğim birazdan. Sen geç eve. Ben Leyla'yı bırakırım. " Leyla titrek bir nefes alıp özlemle baktığı sevdiğinden bakışlarını kaçırmıştı.

"Tamam, kızımız sana emanet." Yusuf Eymen ikizine göz kırpıp arabasına binene kadar bekledi. Dikkatli gitmesini tembihledikten sonra etrafı inceleyen kıza dudakları kıvrılarak baktı ve ona doğru yürüdü.

Vücudunu saran kollarla neye uğradığını şaşırsa da, çok sürmeden ihtiyacı olan bu sıcaklığa kendini bıraktı. Leyla sitem dolu sorusunu ona yöneltti. "Neden hiç aramadın? Burda olmadığı bile Aybala söylemese bilemeyeceğim. Yani, tamam söylemek zorunda değilsin ama... merak ettim işte."

Yusuf onun hesap sorarken bile çekine çekine sormasına dayanamıyordu. Erkeksi bir gülüşle dudaklarını kıvıran Yusuf Eymen, Leyla'dan ayrılıp yüzüne bakmıştı. Üsüdügünü hisseden kız kollarına ihtiyaç duyuyordu.

"Beni gönderen babam olmasaydı, bizimkilerin de haberi olmayacaktı. Bir haftadır sadece bir kere annemle konuştum. İnan, erken dönebilmek için üst üste binen işleri bitirmek kolay olmadı. Babamda yaşlandı artık bu tür işler bana kalıyor. Özür dilerim haber veremedim Leyla... seni çok özledim. Ama iyi görünüyorsun." Başında ki ize eli gitmiş, incitmekten korkar gibi dokunmaya çekinmiş, şefkatle sormuştu. " Acımıyor değil mi? Ağrısı geçti mi? İlaçlarını kullanmayı ihmal etmiyorsun değil mi?"

"Hayır hayır iyiyim merak etme. Acımıyor artık. Sadece bazen ağrıyor. bir haftadır hiç konuşmayınca merak ettim. Gittiğini bilmiyordum. Ama geldin sonunda. Çok yorgun görünüyorsun Yusuf, eve gidelim artık yat dinlen."

"Bana kırıldın değil mi?"

"Başta evet ama, şimdi geçti. Ben, sana hesap sormamalıyım ama elimde değil işte."

"Neden hesap sormamalısın? İnsan sevdiğine sormamalı mı? Eğer sevdiğimiz üzerinde endişemizi hesap sorar biçimde rahatlıkla ifade edemeyeceksek, bir olur muyuz biz? Böyle korkarak olur mu?Ya da çekinerek? Sana bu hakkı seni severek vermedim mi ben? Benim böyle bir hakkım yok mu sende?" Nasıl böyle oturaklı ve isabetli konuşuyordu aklı almıyordu. Bir erkek için bu çok güzel bir incelikti. Derinden etkileyen, mest eden.

"Var tabi ki... Ben daha yeni belki oturmayan şeyler vardır diye emin olamadım işte."

"Oturt o zaman, bunları rahatlıkla sor ve bu hakkı kendinde gör. Anlaştık mı Leyla hanım?"

"Hı hı, tamam."

"Hı hı mı...?"

"Hı hı evet..." Gülerek kızı kendine çekmiş ve saçlarına burnunu sokmuştu. Leyla hiç beklemeden kollarını ona dolayıp sıkıca sarılmıstı. Kendisini daha rahat hissediyordu. Evindeymiş gibi...

"Yusuf...?"

"Söyle güzel Leyla..?" İçi titreyip utansa da yapmak istedi.

"Biraz eğilir misin? " Yusuf Eymen ikiletmeden ona doğru eğildi. Hızlıca yanağına konan öpücükle yüzünde haylaz bir gülüş belirmiş ziyadesiyle memnun hissediyordu. Bu kız aklını başından almak için gayret ediyordu sanki. Yusuf Eymen'de yüzünü avuçları arasına alıp alnını öpmüş elinden tutarak araca bindirmişti.

Beraber yolculuk yapmak, onunla vakit geçirmek çok güzeldi. Tarifsiz bir heyecan, büyük bir ikramdı..

 

 

 

 

Selamun aleyküm kıymetli okurcanlar. Bundan sonra haftada bir bölüm gelecek, hazır olursa fazladan atarım. Keyifle okuyun... Allah'a emanetsiniz 🙋‍♀️🤍🌸

 

 

 

 

 

Bölüm : 29.04.2025 09:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...