Annemin yazgısıydı ismim, ve benim yazgım. "Elişeva" özüme anlam, kişiliğime kimlik olmuştu. Der di ki annem, Hz. Harun'a yoldaş olan, yarenlik eden can eşinin adıydı. Nasıl ki firavuna karşı Hz.Musa (a.s)'ma yoldaşlık ettiyse sen de bana yoldaş olasın deyu bu ismi koydum derdi. Babam ölümüyle evvelden bir başımıza koymuştu. Annem de istemiş ki sanki hissetmiş gibi, o varken de yokken de kızım bana yoldaş olsun, derdime ortak.
Annem gencecik yaşında dul kalmıştı. Ne kapımıza dayananı eksik olurdu ne hor göreni... o günleri aştık da geldik bu günlere. Annemin çilesine dağ dayanmazdı. Ne firavun öldü ne nemrut, ne de insan suretli şeytanlar yok oldu. Hepsi sokakta gezmekte kem gözle bakmakta. Erkek kardeşim Hüseyin ve ben anneme yarenlik ederdik. Ben liseyi okuduktan sonra okul hayatım bitmişti. Hem geçim derdi hemde eğitim bir arada olmuyordu. Ben anneme yoldaştım bu hayatta onu bir başına koymazdım hem kardeşim okuyup bize bakardı. Hüseyin daha on yaşında toy bir oğlan çocuğuydu. Evimize neşe kaynağı küçük babamızdı o bizim. Küçük cüssesine rağmen bize sahip çıkmaya çalışırdı.
Dışardan bana seslenen annemin sesini duydum,
"Elişeva'm yavrum hadi gel sobayı yak, hamur yoğurmuştum bende onları pişireyim"
"Geldim annem" diye cevap verdikten sonra yatağımı toplayıp koştur koştur içeriye girdim. Kış ayının sonlarındaydık ama soğuk kendini bir an olsun göstermekten geri durmuyordu.
Sobaya odunları yerleştirip naylonla üzerini kibrit çakarak tutuşturduktan sonra mutfağa geçip anneme yardım ettim.
Sofrayı kurup annemin pişirdiği hamurları da yerleştirdikten sonra sobanın üstünde ki çayımızı da sofraya indirdim. Annem de sofraya oturup tam ekmeğimizi bolüşecekken aklına gelenle, "oğlum bi koşu ebe nineni de çağırıver" demişti. Ebe ninem bizim evin hemen yanında küçük, kulübeden hallice bir evde yaşıyordu. Kocası yitip gittikten sonra birbirimize yoldaş olmuştuk. Hüseyin sofradan kalkacakken, "dur sen ben çağırırım diyip yerimden hızlıca kalktım. Kapıdan çıktığım gibi yan tarafta bastonundan destek alarak tavuklarını yemleyen ebe ninemi görünce, Hemen ona seslenerek bakışlarının bana dönmesini sağladım.
"Ninem, hayırlı sabahların olsun hadi gel, öte beri hazırlamıştık beraber yiyelim"
"Seninde sabahın hayrolsun deli kız. Şu yemleri içeri koyup gelivereyom az bekle " Tam bir tonton nineydi hayat bizi bir araya getirmiş yeni doğan hayatlara şahitlik edenlerden kılmıştı. Ninemle beraber doğumlara gider yavrucakları kucağımızda hayata hazır ederdik. Bu sebeple bana da ebe kız derlerdi. Ninemin tecrübeleri ellerimde hayat bulmuştu. Bu yolculuk beni ziyadesiyle etkilerdi. Her yeni doğana eşlik etmek tecrübeme tecrübe hayretime hayret katardı.
"Geldim kızım" diyerek elini koluma uzatmıştı, hem benden hem de bastonundan destek alarak yürüyordu. Baston dediysem öyle çok aşırı bir ihtiyacı yoktu arada gereksinim duyardı o kadar, koluma girmeside aramızda ki ünsiyet bağındandır.
"Ee ninem yok mu doğum falan, ne zamandır şahit olamıyoruz" Yaşlı kadın bilgece tebessüm ettikten sonra,
"Aslında doğum değil de kontrol için hani şu aşağı meydanın ilerisi varya orada ki konaktan zehra hatun haber ettiydi, İstanbul'dan yeğenleri gelmiş aralarından biri gebeymiş, karnı burnuna dayanmış doğum vakti de gelmiş, kontrole gelirmisin deyu.."
"Bu halde neden gelmiş ki, Allah muhafaza ya yolda bir sorun olsa "
"Ne bilem kızım, kendileri bilir. Hem artık herşey eskisi gibi kısıtlı değil ki iki adım da bir şifahane var, Mevla yolda komaz merak etmeyesin"
"Doğru dersin ninem, ee kontrolse sen tek gideceksin o zaman?"
"Olur mu öyle kızım ben nereye sen oraya. Yarın bana birşey olduğunda sen yapacaksın bu işi. Yıllardır yanımdasın en az benim kadar tecrüben var. Hemde bu genç yaşında"
"Allah gecinden versin ebe ninem, deme öyle. "
"Gerçekler bunlar kızım. Ne kadar inkar etsek de öyle"
Beraber eve geçip sofraya oturmuştuk. Annem ebe nineme hal hatır sormuş hoş sohbetinden nasipdar olmuştu. Yıllardır evimizi aşımızı paylaşır yoldaşlık ederdik birbirimize. Annem, "ebe ninem sen tansiyonun için uğradın mı sağlık ocağına"
"Sağolasın Elif kızım yarın gideceğim inşaAllah. Hem bizim deli kızla bir gebe kontrolümüz var bana yarenlik ediverir senin onlan işin yoksa"
"Tabi ninem gelsin bizim kız, ne ihtiyacın varsa söyle"
"Ne ihtiyacım olacak kızım, siz de bu dar geçiminizle kapınızı bana açıyorsunuz, Allah razı olsun sizden "
"Olur mu öyle şey ebe nine, az da olsa bereketlidir çok şükür, Allah olmayanlara da versin."
"Amin kızım, eksik olmayın."
Ebe ninemle gittiğimiz yerlere gönüllü giderdik, arada gönlümüzü hoş etmek emeğimize pay biçmek için üç beş kuruş verirlerdi. Bazen tarlalara ya da zehra hatun konağı gibi geliri bol büyük evlere temizliğe giderdim. Rızık parasıydı. Az çok demeden kursağımızdan geçecek iki lokma için çalışırdım, annem genelde evle ilgilenirdi. Bir şekilde geçinip giderdik. Bir kaç talibim olmuştu ama annemi bırakıp gitmeye gönlüm razı gelmedi hem benim de içime sinmemişti zaten. Nasıl bırakıp giderdim ki, Hüseyin daha çocuktu. Onları bir başına bırakmak düşüncesi yüreğimin sızlamasına sebep oluyordu.
~
"Annem ben bugün geçe kaldım, ak kızla, kara kızı alıp otlamaya çıkarıyorum"
"Tamam kızım, geçe kalma emi. Bazen kaptırıyorsun kendini" Annemi onayladıktan sonra küçük ahırımızdan, ak kız ve kara kız adlı keçilerimizi alıp köyün aşağısında ki meraya otlamaya çıkardım. Köyün aşağısına inerken şöyle bir köy meydanına da göz gezdirdim. Çeşme başında su dolduranlar, herzaman ki gibi dedikodu kazanını kaynatanlar ve dertsiz başına dert açanlar. Sokakta oynayan çocukların önüme gelen topunu pasladıktan sonra "eyvallah Eliş abla" diyen Selim'e baş selamı verip yoluma devam ettim.
~
Elimde ki sopayla keçilerimi yönlendirerek meraya ulaşmıştım. Kara kızın uzaklaşmasıyla bir ıslık çalarak gereken mesajı yerine ulaştırmış, ağaca yaslanarak çantamda ki kitabımı çıkarmıştım. Ama pek okuyasım yoktu. Arada bir keçilerimi gozetleyerek gökyüzünü seyrediyor önünü kesemediğim hayallere dalıyordum. Yapmak isteyip te hayalini kurduğum o kadar çok şey vardı ki, bir gün gerçek olurmuydu hiç bilmiyorum.
Coğrafya kaderdir diye bir söz vardı, öyleydi gerçekten. Nerede doğacağımızı ailemizi biz seçemiyorduk. Takdiri ilahiydi.
Hayatımdan memnunum, bazı şeyler dışında. Annem ve kardeşim benim için çok kıymetli birde ebe ninem. Hepimiz aile gibiydik. Birde yakın arkadaşım gülfem var tabi.
İyi insan da lafın üstüne derler, ardımdan bana seslenen Gülfem'in sesini işittiğim gibi o tarafa döndüm. Elinde küçük pohçasıyla koştur koştur bana doğru geliyordu.
" kız kaç saattir sesleniyom işitmiyon mu?"
"Dalmışım be gülfem, hayırdır elinde bohçaylan kime kaçıyon" gülerek söylediğim söze göz devirerek, "Sana kaçıyorum deli kiz"
"Yok almam ben seni, çok konuşuyorsun ömrümü çürütürsün sen benim"
"Aşkolsun be Elişeva'm, ben piknik yaparız diye yanına koşayım senin ettiğin lafa bak"
"Hemen alınma Gülfem kuzum, şaka yapıyorum biliyorsun?" Omzunu silkip "Biliyorum tabi" diyerek ağacın altına çökmüş bohçasını açıyordu. İflah olmaz bu kız diyip başımı iki yana sallayarak ona bakıyordum.
"Ne dikiliyon kız otur da pikniğimizi yapalım."
Gülfem'le karşılıklı oturup getirdiği kete ve ayrandan içip sohbetler etmiştik. Tabi keçilerimi gözden kaçırmadan.
"Ne iyi ettin de geldin Gülfem"
"Arada böyle kaçamaklar yapmak iyidir deli kız, sen de olmasan kime kaçacağım" muzip konuşması ikimizi de güldürüp kahkaha arttırmıştı. Onun sohbeti arkadaşlığı bana çok iyi geliyordu. Biraz çatlak tı ama iyi ki vardı.
Yeni kurgumla karşınızdayım, ta ta tataaammmm.
Kurguyu nasıl buldunuz yorumlarınızı eksik etmeyin. Ayrıca bu hikayemde oy sınırı olacak "50" oyu geçtikten sonra yeni bölüm gelecek. Aksi halde devam edemeyeceğim, emeğimin karşılığını alamadığımı hissediyorum. Yüzlerce binlerce okunan kitabımın en yüksek bölümlü oyu 50 bile değil.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |