32. Bölüm

ŞEREFYAB

Rabia
yaziyor

"Gitmeyelim o zaman, ya da o gelmesin"

 

 

 

"Güzelim gitmeyiz hiç istemiyorsan ama onlara bir şey diyemem teyzemin kızı oluyor Ceren, nasıl derim kızınızı görmek istemiyorum gelmesin diye. Onlar da gelmezler ve yanlış anlarlar"

 

Sinir krizi geçirmeme az kalmıştı. Alparslan'ın ailesi arada böyle bir araya geliyorlarmış ve tabi ki Ceren de orada olacakmış. Aslında gitmesinde hiç bir sakınca yoktu biz gitmediğimiz sürece lakin bizi de davet etmişlerdi. Sürekli karşıma mı çıkacaktı bu kadın. İçim sıkılıyordu.

 

 

 

"Tamam o zaman ben gelmeyeyim"

 

 

 

"Ha ben gideyim yani?"

 

 

 

"Öyle mi dedim ben şimdi?"

 

 

 

"Ben gelmeyeyim dedin ya hani "ben" diyerek..."

 

 

 

"Evet, belki sen gitmek istersin diye engel olmak istemedim."

 

"Çok düşüncelisin gerçekten. Peki. Ben giderim senin gelmene gerek yok." Sinirlenmişti. Ses tonu değişmiş ve koyu yeşil hareleri daha da koyulaşmıştı. Tabi ki onun da gitmesini istemiyordum. Kim isterdi ki sevdiği adam onun kendisini sevdiği kadınla hatta takıntı haline getirdiği kadınla aynı ortamda bulunsun. İster istemez acaba olumsuz bir şey söylersem istemez de bu durumdan rahatsız olur diye çekiniyordum ama bu sefer olmamıştı sanırım. Bana kızdığı her halinden belli oluyordu. Mutfakta konuşuyorduk. Ben öyle söyleyince salona gitmişti sinirle. Bende yanına giderek, biraz da konuşmaya çekinerek ama geri de adım atmayarak sordum, "gidecek misin?" Derin bir nefes alıp verdikten sonra, "öyle olmasını istedin, gideceğim.."

 

 

 

"Hayır istemiyorum..." Yanına oturmama rağmen bana dönmemişti.

 

 

 

"Öyle demek istemedim. Sadece, seni seven bir kadınla aynı ortamda olmayı ve olmanı istemiyorum.."

 

"Ben gelmek istemiyorum diyerek mi?" Ona biraz daha yaklaşıp elini tutmuş ve yüzüne bakarak bana bakmasını bekliyordum. "Haklısın öyle dememeliydim. Üzdüm değil mi seni?"

 

"Evet, öyle dememeliydin. Benim hayatımın merkezinde sen varsın. Ben kendimi senden ayrı düşünmüyorum ama senden bunları duyunca..."

 

"Haklısın kocam. Düşünmeden konuştum. Seni üzmek istememiştim. Sadece, bazen nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyorum..."

 

"Sana şu an çok kızgınım, ayrıca kırgın..."

 

 

 

"Ne yapsam kızgınlığın ve kırgınlığın geçer..?"

 

 

 

"Bilmiyorum..." hala bozuk atıyordu. Onu üzmüştüm ama istemeden olmuştu. Alparslan bizi ayrı düşünmeyi ve ikili konuşmayı sevmiyordu. Haklı olarak. Ceren söz konusu olunca nevrim dönüyordu ne yapayım. Daha dikkatli olmalı huzursuzluğa sebebiyet verecek şeylerden uzak durmalıydım.

 

 

 

Ona doğru uzanıp öpücük kondurmustum. "Biraz yumuşadın mı? " cevabını beklemeden sarılmıştım. Beni sarmayan kollarıyla üşüdüğümü hissettim. Tam ayrılmayı düşünüyorken bana dolanan kollarıyla daha sıkı sarılmış ve rahatlamıştım. "Sana kıyamıyorum gelincik... Bundan sonra böyle şeyler duymak istemiyorum anlaştık mı?"

 

 

 

"Anlaştık yeşil gözlü yakışıklı kocam... "

 

 

 

"Bak sen şu kelimelere, biraz daha mı tavır yapsaydım...?"

 

 

 

"Ayy yok yapma yapma. Ben sana hep söylerim..." Bu dediğime gülüp tekrardan kolları arasına çekmişti.

 

 

 

"Gitmeyelim istiyorsan?" Kocamdan ayrılıp yeşil gözlerine dikmiştim gözlerimi. "Annemlere ayıp olmasın gidelim, olmadı çabuk kalkarız.."

 

"Peki hanımefendi, kalk bakalım o zaman, hazırlanalım..."

 

Beraber odamıza çıkıp üzerimizi değiştirmiştik. Hazır olunca aşağıya inip kapıyı kilitlemiş araca doğru yürümüştük. Alparslan söför koltuğuna geçecekken onu durdurmuş, "kocamm ben kullanayım mı??"

 

 

 

Alparslan'ın kaşları havalanmış yüzünde ki eğlenen ifadeyle, "bir zamanlar ben istemiyorum ögrenmesem olmaz mı diyen kadın mı söylüyor bunu?"

 

 

 

"İyi kullanmıyorum... anca benimle uğraş zaten."

 

 

 

"Vay be helal olsun. Hem suçlu hem güçlü. Hızına yetişemiyorum valla..."

 

 

 

"Benim arabayla gitsek..?"

 

 

 

"Güzelim senin araba benim boy standartlarımı pek karşılamıyor. Ya benim aslan parçasını kullanırsın ya da yan koltuk prensesi olursun ver kararını?"

 

 

 

"Seni yan koltuk prensi yapmaya karar verdim, alayım anahtarları.."

 

 

 

"Artist artist hareketler..." Bu halime başını sallayıp gülerek anahtarı havaya atıp tutmamı sağlamış aracın yan tarafına geçmişti. Bakışlarını üzerimde hissettiğim için heyecanlanmama engel olamadım. "Ya bakmasana şöyle..."

 

 

 

"Ohoo hanımefendi siz şimdiden böyle yapacaksanız ben geçeyim direksiyona"

 

 

 

"İyi tamam ya ama önüne dön sen yinede."

 

 

 

"Gözlerimi bağlayayım mı güzelim? Daha rahat edersin."

 

 

 

"Ha ha ha çok komiksiniz kocam bey.."

 

 

 

"Çok konuşma sür hadi" bakışlarıyla işaret ederek çalıştırmamı beklemişti. Nihayet yola çıktığımızda heyecanımı atmıştım. Arada bir bakışlarını üzerimde hissetsem de yola odaklanıp dikkatimi ona vermemeye çalışıyordum. Kayınvalidemlere gelince aracı uygun bir yere parkedip inmiştik. Alparslan elimi tutarak, "iyisin değil mi?" Diye sormuştu.

 

 

 

"İyiyim... sadece, biliyorsun işte?" Bana anlayışla gülümseyip, "Biliyorum sevgilim, sende sadece seni sevdiğimi bil. Huzursuz hissedersen mesaj at ya da direk yanıma gel söyle, kalkarız hemen."

 

 

 

"Tamam. Bende seni seviyorum sevgilim... Bir şe-.." Alparslan beni kendine çekerek yüzümü avuçları arasına alıp "sen nasıl birşeysin küçük kadın... Ne kızgın kalabiliyorum ne de kayıtsız..." kıkırdayarak, "küçük müyüm ben, dev adam..." Son sözüme dişlerini gösterircesine gülüp, "Çok da büyük sayılmazsın, hı?"

 

 

 

"Bende olmasam kiminle uğraşacaksın acaba..?"

 

 

 

"Sen varsın güzelim..." içeriye girmeden depreşen sevgimle Alparslan'ı kocaman öpmüştüm. Daha sonra kapıya ulaşıp zili çalmış ve içeriye girmiştik. Destek almak ister gibi Alparslan'a bakmıştım. Tuttuğu elimi destek olmak ister gibi sıkmıştı. Beraber içeriye girip anne babamızın elini öpmüş hatrı sayılan büyüklerimize ve sevdiklerimize selam vermiştik. Ceren ve Selin bir köşede oturuyordu. Ceren'in bakışlarını Alparslan'ın üzerinde yakalasam da sakın kalmaya çalışıyordum. Salonun bir köşesinde Selma abla ile sohbet ederken bakışları farkettiğimi farketmiş olacak ki elimi sıkıp destek olmak ister gibi sözlerini sıralamıştı. "Canım, takmamaya çalışıyorum olur mu? Abimin seni sevdiğini biliyorsun..?"

 

 

 

"Biliyorum abla, ama kim eşini seven biriyle aynı ortamda olmak ister ki. Üstelik belli bir geçmişleri var."

 

 

 

"Haklısın, haklısın ama... bizimkiler içeriği tam bilmeyince özellikle babam falan, teyzemleri de çağırınca biliyorsun diğerine gelme de diyemiyorsun. Bir de sürekli yaptıkları bir şey bu bir araya gelmeleri."

 

 

 

"Yapacak bir şey yok abla. İçim hep huzursuz oluyor elimde değil. "

 

 

 

"Hava almak ister misin bahçeye çıkalım?"

 

 

 

"Olur abla..."

 

 

 

Herkes kendi aleminde sohbet muhabbete dalmıştı. Biz de bir süre onlarla oturduktan sonra Selma abla ile bir köşede sohbet ediyorduk. Şimdi Hava almaya çıkmıştık iyi geleceğini umarak. Bahçede ki havuzun çaprazında çardak vardı oraya gidip oturmuştuk Selma ablayla. İyi gelmesini umarak temiz havayı ciğerlerime çekiyordum.

 

 

 

"Elişeva..? Canım, sen iyisin değil mi?"

 

 

 

"Çok şükür abla iyiyim, sen nasılsın?"

 

 

 

"Bende iyiyim canım. Benim asıl merak ettiğim... düşükten sonra nasıl olduğun?" Biraz duraksasam da "yani iyiyim abla. Gerçekten... Rabbim tekrar nasip edecektir. Nasip değilmiş olmadı. Ama ben gerçekten iyiyim. Alparslan bana çok destek oldu. Kendi üzüntüsünü bir kenara bırakarak beni iyileştirdi. "

 

 

 

"Allah en yakın zamanda istediğin evladı sana size nasip etsin canım."

 

 

 

"Sağol abla, eksik olma..."

 

 

 

"Yarın cumartesi bana gelsene..."

 

 

 

'Alparslan evde mi hiç bilmiyorum abla, ona sorduktan sonra haber versem olur mu?"

 

 

 

"Tamam canım. Ama eğer evdeyse beraber gelirsiniz?"

 

 

 

"Tamam abla ben konuşup haber veririm." Kendimi daha iyi hissediyordum. Selma ablayla içeriye girmiştik ki, bahçenin diğer tarafına bakan cam kenarında Ceren'in Alparslan ile konuştuğunu gördüm. Alparslan'a baktığımda yüzünde hosnutsuz ve huzursuz bir ifadenin olduğunu farketmistim. Kim olsa farkederdi zaten. Bariz belli oluyordu. İçeriye girdiğimi farkeden Ceren olmuştu ilk daha sonra Alparslan. Uygun bir yere geçip oturmak istediğim de Selin'le göz göze geldik, hiç bir tepki vermeden onu da umursamadan geçip oturdum. Selma abla bir şey diyecek gibi olduysa da ses etmemişti. Kayınvalidem de durumu farketmiş olacak ki sıkıntılı duruyordu. Hep beraber yemek yedikten sonra Selma ablayla yukarıya önceden kaldığı odaya çıkmıştık. Zümra'yı emzirip uyutmak için ayağında sallıyordu. "Canım.. düşünceli duruyorsun?" Histerik bir gülümsemeyle, "abla... beni seven bir erkekle aynı ortamda olsaydım Alparslan rahatsız olur muydu? Ya da umursamaz mıydı? Ya da ben mi abartıyorum?" Bu çıkışıma saşırmıştı Selma abla.

 

 

 

"Hayır sen hiç abartmadın kuzum. Sadece abimin şu ortamda huzuru bozmamak için sessiz kaldığına eminim. Soruna gelince, abim gerçekten kıskanır ama hiç bir zaman baskılamaz bence kabul de etmez am-.."

 

 

 

"Kimse etmez ki abla... Kim sevdiğini, onu sevenin yanında görmek ister ki..." kapı tıklatılmış Ardından Alparslan başını uzatarak müsait olup olmadığımızı sormuştu. Selma abla içeriye davet etmiş, Alparslan içeriye girmişti. Selma ablaya bakıp bana dönünce, tepkisiz yüzümle modu düşmüştü. Selma abla ortamı toparlamak için bir kaç şey söylese de gerginliği atabilmiş değildik. Ben müsade isteyip odadan çıkmak istemiştim. Yanlış bir şey söylememek ve hala üzerimde tazeliğini koruyan sinirimi yatıştırmak için. Odadan çıkıp merdivenlerden inecekken bana seslenen kocamla durdum. "Gelincik..?"

 

 

 

"Efendim.."

 

 

 

"Hani ben gülen gözlerini göremiyorum."

 

 

 

"Hı?"

 

 

 

"Diyorum ki, benimle konuşurken ışıl ışıl olan gözlerin sönük bakıyor. Niye kaçar gibi çıktın odadan?"

 

 

 

"Sana öyle gelmiş. Kaçmadım ki ben..."

 

 

 

Alparslan sıkıntıyla nefes verip, "aşağıda otururken Ceren iş hakkında konuşmak istediğni söyledi. Bizimkilerin yanında birşey diyemedim. Huzursuzluk çıkmasın diye..."

 

 

 

"Haklısın bir şey demiyorum "

 

 

 

"Dilin demese de halin ve tavrın diyor Elişeva..."

 

 

 

"Sen olsan rahatsız olmaz mısın? Beni seven bir erkekle aynı ortamda olmamdan, konuşmamdan." Gözlerini yumup tekrar açmıştı.

 

 

 

"Yapma güzelim, kıyas etme. Bunu kimse istemez. Sana hak verdiğimi bilmeni istiyorum. Bazı şeylerin önüne geçemiyorum. Lütfen anla beni. Seni üzmek en son istediğim şey bile değil..."

 

 

 

"Bu hep böyle mi olucak Alparslan...?"

 

 

 

"Neden bunları düşünüp canını sıkıyorsun, huzursuz etme kendini artık. Bazı şeyler hemen hallolmasa da hallolacak. Senden sadece bana güvenmeni istiyorum..."

 

 

 

"Güveniyorum... sadece, huzursuz oluyorum..." elimi kalbime götürerek, "buramı rahatsız eden bir duygu var önüne geçemiyorum..." alnımı öpüp ellerimden tutmuş gözlerimin içine bakarak, "senden başkası haram bana, huzursuz olmana sebep olduğum her an benim için kahır sebebi... keşke şöyle olmasaydı böyle olmasaydı demenin hiç bir manası yok. Bundan sonrası bizi ilgilendiriyor, evimize gidelim mi?"

 

 

 

"Olur, gidelim..." Beraber herkese veda edip ayrılmıştık evden. Alparslan arabayı işaret ederek,

 

 

 

"Kullanmak istermisin..?" Demişti. Yorgun bir tebessümle ona bakarak, "Yok, sen sür..." kapımı açıp oturduğumdan emin olduktan sonra kendi koltuğuna geçip aracı hareket ettirmişti. Yol boyunca sessizdik. Düşünmem için fırsatım olmuştu. Eve geldiğimizde üzerimizi değiştirmiştik. Ben dişlerimi fırçalayıp lavabodan çıkmış saçlarımı taramak için aynanın karşısına geçmiştim. Alparslan da lavabodaydı. Saçlarımdan tarağı kaydırırken aklımı kurcalayan şeyleri düşünüyordum. Bazen ne düşüneceğimi bende bilemiyordum ama hep bir yolu oluyordu. Hep yolunu buluyordu insan... yapmaktan korktuğum en büyük şey öfkeyle kalp kırmak ve geri dönüşü olmayan ya da zor olan şeylere sebep olmak. Sevdiğimiz insanın can kırıkları yüreğimize batar. Sadece onu acıtmaz, acıtanı belki daha çok acıtır. Herkesin farklı bir imtihanı var. Kimine ağır, kimine kahır kimine de sabır düşer. Saçlarımda hissettiğim dokunuşla girdiğim transtan çıkmam çabuk olmuştu. Ayna da Alparslan'la göz göze gelmiştik. Başımda duran elimde ki tarağı alıp dikkatle saçlarımı taramaya başladı. İncitmekten korkar gibi... gözleri sürekli üzerimdeydi. Başımdan opücüklerini eksik etmeden merhametini hissettiriyordu, koruyucu ama sahiplenici bir tavırla.

 

Saçlarımı taradıktan sonra son bir kez daha başıma öpücük kondurarak, "benim halletmem gereken bir çizim var gelincik. Sen uyu, ben işimi hallerinde gelirim..."

 

"Acil mi?"

 

"Sayılır. Önemli olmasaydı şu saatte bakmazdım ama yetişmesi lazım." Başımı sallayıp onaylayınca onu beni yatağa yatırıp üzerimi örttükten sonra çalışma odasına gitmişti. O gittikten bir süre sonra uyumaya çalışsam da başarılı olamamıştım. Onsuz bir şey yapmak, onsuz çok zor oluyordu. Bir sağa bir sola dönüp durdum ama yatamadım. Aklıma gelen fikirle Alparslan'a kahve yapmak için mutfağa indim. Hem dinç ve daha zinde olurdu. Genelde filtre kahve içerdi Alparslan. Benim tercihimde Türk kahvesi olurdu. Benimde uykum kaçmıştı. İkimize de kahve yapıp, hemen içeride ki kitaplıktan kitap ve çantamda ki ders notlarımı alarak kocamın yanına gittim. En azından bende böylece vaktimi değerlendirmiş olurdum. Çalışma odasının önüne gelince hafif kapıyı tıklatmış ardından açarak başımı uzatmıştım. Elimde ki tepsiye ve yanında ki kitaplarıma dikkat ederek, "gelebilir miyim? " elimde ki tepsiyi göstererek, "kahve yapmıştım..." Dedim. Alparslan beni gördüğüne hem Şaşırmış hem de mutlu olmuştu. Yerinden kalkıp yanıma gelmiş elimde ki tepsiyi alarak içeri geçmemizi sağlamıştı. Çalışma masasının önünde ki karşılıklı koltuklara oturarak elinde ki tepsiyi özümüz de ki masaya koymuştu. "Birtanem...? Uyuyamadın mı? Niye zahmet ettin ki?"

 

"Uyuyamadım. Bende kahve yapayım, hem sen daha dinç olursun diye düşündüm. Bende o sıra da hem seninle kahve içerim hemde ders tekrarı ya da kitap okurum diye düşündüm." Öyle güzel öyle içten, samimi ve sevgi dolu bakıyordu ki, bazen ne diyeceğimi şaşırıyordum. "Teşekkür ederim gelincik, iyi ki geldin." Kahvesini alarak, "Ellerine sağlık" demişti.

 

"Afiyet olsun Alparslan..." kahvelerimizi yudumlarken ara da birbirimizde kesişiyordu bakışlarımız.

 

Alparslan çalışma masasına geçip çizimine devam etmişti. Bende notlarıma bakıp ara ara kahveni yudumluyor biraz da Alparslan'ı göz hapsinde tutuyordum. Bir iş yaparken o kadar ciddi ve ulaşılmaz duruyor du ki ona kapılmadan edemiyordum. Herkes mi böyleydi? Yani ne bileyim, kocasına aşık olan öyledir herhalde. Çirkin bile olsa, kalpte ki aşk sevgi onu güzel gösteriyordu. Zalim adam yeterince yakışıklıydı zaten. Ve çoğu can sıkıntımın sebebi de buydu zaten. Gözler bir an olsun üzerinden eksik olmuyordu. "Gelincik niye öyle bakıyorsun?"

 

"Hı? Ne dedin? Nasıl bakıyorum?"

 

"Dövecekmiş gibi, sanki kızmışsın gibi..?"

 

"Ay yok ya olur mu öyle şey...? Hem benim gücüm senin kolunu kaldırmaya yetmez"

 

"Ha yetse öyle bir düşüncen var..." tek kaşını kaldırmış dikkatle vereceğim cevabı bekliyordu.

 

"Öylesine dedim ben, örnek olsun diye. Niye öyle düşüneyim ayrıca?"

 

"Bugün bana kızdığın için olabilir mi?"

 

"Ne alakası var canım, dalmışım işte..."

 

"Sen genelde hülyalı hülyalı dalarsın sevgilim. İlk defa böyle baktığını görüyorum."

 

"Şahsına özel bir şey değil, aklıma gelen bir düşünce öyle zihnimi meşgul etti işte..." çalışma masasından kalkıp arka tarafımdan gelerek kollarını boynuma sarmış yanağını yanağıma dayayarak, "bugüne canının sıkıldığının farkındayım, sadece seni seviyorum bu hep aklında olsun. Belki kendini daha iyi hissedersin." O yanımdayken ben zaten iyiydim. Ama ona olan saplantılı bakışları kabul edemiyorum. Alparslan'ın bazen onunla aynı ortamda bulunmuş olduğu fikri aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyordum. Onu sevmeseydim dahi böyle olurdum. Bana eş olanın başkasına değmesini beli belirsiz geçmişi olmasını istemezdim. Onun sevgisini hissetmesem ve ona güvenmesem her şey daha farklı olurdu ama o benim dayanağımdı, evimdi...

 

"Biliyorum... benim en güzel tesellim ve sende olma sebebim bu zaten..."

 

"Sen çok güzelsin Eliş kızım... kalbin çiçek bahçesi, masum ve temiz. Sana layık olmadığımı bilsem de sensiz duramam artık..."

 

"Öyle deme. Bizi birbirimize yazmış Allah. Sen çok iyisin. Sadece hepimizin beli başlı günahları var. " birisinin kendine böyle demesine dayanamazdım hele ki Alparslan'ın, kocamın... Onu günahlarıyla yahut hatalarını yüzüne vurmak gibi bir gaflete düşmeyecektim. "Hadi gel uyuyalım..."

 

"Bitti mi işin..?"

 

"Bugünlük yeter güzelim..." onu oyalayıp odamıza giderken aklıma Selma ablanın bizi çağırdığı geldi. "Alparslan...?" Bana soru dolu ifadesiyle bakınca konuşmaya devam ettim. "Selma abla yarın bana gelsene dedi. Sen evdeysen beraber gidelim mi?"

 

"Sabah bir toplantım var ondan sonra işim yok hallettikten sonra geleyim beraber gideriz" Bu habere sevinmiştim. Genelde ben tek giderdim. Onunla gitmeyi daha çok seviyordum. Heyecanla, "tamam o zaman. Peki kahvaltı yapıp mı gidersin yoksa gelince mi yaparız?"

 

"Gelince yapıp Selma'ya gideriz güzelim."

 

"Tamam o zaman" o sıra odamıza gelmiş yatağa girmiştik. Alparslan'ın göğsüne başımı koymuş gözlerimi kapatmıştım. Saçımı okşamasıyla uykuya dalmam uzun sürmemişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yıldızları yakmadan yorum yapmadan geçmeyelim lütfen. Yorumlarınızı okumak çok keyifli. Çok görmezseniz sevinirim. Bu arada ne tür aşk hikayelerinden hoşlanırsınız? "Köy, mafya, berdel nefret vs." Merak ettim. Yazın ama... yorum yapan bir iki kişi var. Kimisi canı isteyince yapıyor. Soruma kıymet vermeniz benim için önemli. Ben sizin bölüm istemenize tav olup kıyamayıp atıyorsam sizde yazıverin bir zahmet🤭😎🫠

Ha bu arada ya bir dahaki bölümde ya da diğerinde zaman atlaması olacak bilginize. Bu hikayenin de yavaş yavaş sonlarına geliyoruz.

 

Cümleten Allah'a emanetsiniz.

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 07.03.2025 06:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...