Sizlere bir bölüm daha...
Yorumlarınızı bekliyorum. Sınır ihlali yaparak atıyorum ama bakalım nereye kadar. Neyse. Keyifli okumalar.
Alparslan ile beraber gülüşüp eğlendikten sonra eve gelmiştik. Güzel bir gün geçirmiştik. Üstümüzü değiştirip yatmaya hazırlanırken Saçlarımı taramak istedim.O sıra Alparslan elimde tuttuğum tarağı alıp saçlarımı taramaya başladı. aynadan onunla bakışıyor ve göz göze geliyorduk. saçlarımı o kadar dikkatli tarıyordu ki incitmekten korkar gibi bakıyordu. burnunu Saçlarıma gömüp derince bir nefes çekti ve "saçlarını çok seviyorum" diye kulağıma fısıldadı. İçim ürpermiş ve kalbim anlayamadığım bir hızla atmaya başlamıştı. bazen bana bu tarz yakınlaşmaları sebebiyle heyecanlanıyor ve kalbimin hızlı atmasına engel olamıyordum. Kemikli büyük elleri saç taramaktan o kadar uzak duruyordu ki bir tek kendime yakıştırıyordum. Bende güzel duruyordu. Hemde çok.
Bugün ki sahil kenarında yaşadığımız şey aklıma gelince utanmadan edememistim.
" Alparslan ile kayalıkların üzerine oturmuştuk. Başımı omzuna yaslamış ucusuz bucaksız denizi seyrederken Alparslan yerden yassı bir taş alıp denize atmıştı. Seke seke gitmesi o kadar büyüleyici duruyordu ki aklıma su üstünde yürümek gelmişti. Alparslan eline aldığı bir kaç taşı bana uzatarak "hadi sen de dene" demişti. Ne kadar kararsız kalıp yapamayacağımı düşünsem de denemek istedim. İlk bir kaç denemem fosa çıksada üçüncüde tutturmuştum. Heyecanla ellerimi çırpıp Alparslan'a, "başardım Alparslan. Attım..." Bana gülerek o kadar derin bakıyordu ki... Yan yana oturduğumuz kayalıktan yönünü iyice bana doğru çevirmiş derin derin bakarken yaklaştıkça yaklaşıyordu. Hipnoz olmuş gibi ne yapacağını bekliyordum. Gerçi belliydi ama salaklaşmıştım iyice. Tam burnu burnuma değmişti ki, arkadan duyduğumuz ses bizi kendimize getirmişti.
" a a şunlara bak aysel utanmada kalmamış. Ortalık yerde olacak şey mi? Töbe töbe..." bize onaylamaz bakışlar atıp yollarına devam etmişti iki teyze. Yer yarılsa da icine girseydim. Ah Alparslan hakikaten ortalık yerde yapılacak şey miydi? Alparslan'a baktığımda, bıyık altından güldüğünü gördüm. Ben burada utanmakla meşgul olurken o gülüyordu.Birde utancın ev sahipliği yaptığı tatlı bir sinirle "Birde gülüyorsun ya, rezil olduk sayende." Kısa bir kahkaha atarak, "guzelim? Ne yaptık biz? Ayrıca belki ben o güzel gözelerini inceliyordum. İnsanların içi fesatsa benim ne suçum var" Tam bir kamufuleciydi. Çok fenaydı... "
Alparslan aynadan bana imayla bakarak, "hayırdır gelincik, yanakların kızardı senin?"
" hiiiç, yok birşey ya..."
"Öyle olsun bakalım... saçlarını açık mı bırakacaksın?"
"Hı hı.. ama rahatsız olacaksan to-..."
"Saçmalama güzelim ne demek rahatsız olursan... saçlarını ne kadar sevdiğimi bilmiyor olamazsın." Öyleydi gerçekten her gece okşamaktan sevmekten geri durmazdı. Ara ara bunu dile de getirirdi. Yatağa geçince beni göğsüne çekerek burnunu şaçıma dayamış ara ara öpücükler konduruyordu. "Benim için çok kıymetlisin gelincik... Sen benim değerlimsin. değer verdiğim en nadide insanlardan gönlüme can olansın." Kalbim küt küt atıyordu. Duyuluyor muydu acaba? Nefes alış verişim hızlanmıstı. Yanaklarımın kızardığını sıcacık hissetmemden anlamıştım. Zar zor sesimi kendimde bulmuş, konuşmuştum. "Bende sana çok değer veriyorum... gerçekten... " yeşilleri bir anda parlamış ardından durgun bir hal almıştı. "Seni üzdüğüm her an için bağışla beni..." Bu durum beni rahatsız ettiği kadar onu da huzursuz edip üzüyordu. Bu konularla canını canımı sıkmamalıydık. "Konuşmayalım bunları. Önümüze bakalım olur mu?" Yanağımı okşayarak dudaklarıma can olmuştu...
Huzur üzere gözlerimizi kapatıp uykuya dalmıştık.
~
"Canım.. Ben çıkıyorum. Dikkat et kendine. "
"Sende dikkat et kendine Alparslan. Allah'a emanet ol" elini yanağıma koymuştu. Bende yüzümü iyice eline yasladım. Bana sevgiyle bakıp, "sende Allah'a emanetsin gelincik" Tam evden çıkacakken, aklıma gelenle, " Alparslan... Yarın dersim başlıyor biliyorsun. Benide Selma ablaya bıraksan daha sonra uğrayacak vaktim olmayabilir"
"Olur güzelim. Hazırsan çıkalım."
"Hemen üstümü alıp geliyorum." Koşa koşa yukarıya çıkmıştım. Hemen üstümü ve çantamı alıp inmiştim aşağıya. Kapıda beni bekleyen Alparslan'a gülümseyerek bu sefer ben elini tutmuştum. "Hadi çıkalım" demiş onun şaşkın bakışları altında utançtan uzak bir duyguyla sevimlice bakıyordum.
"Bak bu atakları her zaman bekliyorum ona göre..."
~
Selma ablanın evi önünde durmuştuk. Alparslan bana dönerek, "güzelim akşama doğru alırım seni. Eğer sıkılır da dönmek istersen ara beni. "
"Akşama doğru beraber döneriz, hem Selma ablaya da yardımcı olurum. Biraz da bebişle vakit geçiririz." Arabadan Tam inecekken utansam da artık bazı şeyleri aşmam gerektiği bilinciyle hızlıca Alparslan'ın yanağına öpücük kondurarak araçtan inmiştim. Arkama bakmadan direk kapıya kadar hızlıca yürümüş Zile basmıştım. Fena halde yüzüm yanıyordu. Araba da gitmemişti sanırım herhangi bir seste duymamıştım. Selma abla kapıyı açmış beni görünce çok sevinmişti. Hemen bana sarılmıştı. "Aa bu abim değil mi? Neden gülüp duruyor öyle ? " Bana bakınca birşey olduğunu anlamıştı ama üstelememişti. İstemsiz o tarafa dönünce bize baş selamı verip özellikle bana bakıp göz kırparak aracı çalıştırıp gitmişti. Selma abla bana muzip bir ifadeyle "arkasından bakakaldın kocanın. Tüh nasıl da seni götürmedi."
"Aşk olsun abla ya, dalmışım öyle.."
"Belli belli. Havada aşk kokusu var" utandığımı farkedince uzatmamıştı Selma abla. "Hadi kapıda kaldık geçelim içeriye." Beraber içeriye geçmiş müsade isteyerek elimi yüzümü yıkamıştım. Çünkü bebişi sevecektim. Özellikle bu husus toplumda çokça ihmal edilen hassasiyetlerin başında geliyordu. Çok hassas bir yapıya sahip olmaları sebebiyle hijyene oldukça dikkat edilmeliydi.
Zümrayı kucağıma almış dikkatle tutarak Selma ablaya seslenmiştim. "Abla bu çok güzel birşey... nasıl tatlı korkmasam incitmekten mıncıracağım ama kıyamam şimdi..."
"Biliyormusun Elişeva? Anne olmak çok farklı birşeymiş... bazen ufacık şeyden bile ona zarar verecek korkusuyla uzak duruyorum. Belki çok gereksiz ama evlat duygusu çok farklı hislere sevkediyor insanı."
" annem de bazen öyle derdi. Anlatırdı senin de dediğin gibi... onları çok özledim abla.." gözlerim dolmuştu. Bebeği yerine koyup Selma ablanın karşısına oturmuştum.
"Canım benim. Çok haklısın. Annelerin yeri çok ayrı.."
"Arada konuşuyoruz telefonla ama yetmiyor. Aman neyse şimdi ağlamayalım. Sen nasılsın iyi misin abla? " Selma abla bana hüzünlü bir tebessümle bakarak o da hüzünlü havayı dağıtmak ister gibi uzatmamıştı. "İyiyim elişeva. Sana çok teşekkür ederim. Biliyorum teşekkür az gelir ama hayatım boyunca unutamayacağım bir iyilik yaptın bana. Senin çok iyi bir doktor olacağından hiç şüphem yok." Yanına gelerek bana sarılmıştı. Minnetini hissettiğim ayrıca abla sıcaklığının ev sahipliği yaptığı duyguyu da en derinden hissetmiştim.
"Ne demek Selma abla. Siz iyisiniz ya en büyük teşekkür o benim için. "
"Hiç boşuna mütevazi olma elişeva. Hakettiğin şeyleri duymaktan haya etme" ona içten bir tebessümle bakıp "Peki..." demiştim. Selma ablayla beraber çay demleyip bol sohbet eşliğinde ufak bir çay saati yapmıştık. Arada zümranın ağlayışlarıyla ara versek de güzel zaman geçirmiştik. Selma ablaya akşam yemeği için yardım etmiş mutfağa bir güzel çeki düzen vermiştim. Selma abla her seferinde teşekkürlerini iletip minnetini ifade etse de bunun aile arasında söz konusu olmaması gerektiğini söylemiştim.
Akşama doğru Alparslan aramış yolda olduğunu geldiğini söylemişti. Onunla konuşmak bile beni heyecanlandırıyordu. Selma abla bu halime bakıp gülmüştü. Bende daha ciddi konuşup kendimi ona ispatlamaya çalışır gibi hareket ediyordum. Ne yapsaydım ama herkes beni utandırmaktan zevk alıyor gibiydi. Selma abla akşam yemeği için Alparslan'ı çağırmamı söylememişti ama başka zaman deyip kabul etmemişti Alparslan. O gelene kadar oturmuştuk Selma ablayla. Alparslan geldiğini haber vermek için aramış bende üstümü giyip hazırlanmıştım.
"İyi ki geldin Elişeva. Çok mutlu oldum canım. Yine gel"
"Sende gel Selma abla, zümra çiçeğimi de al gel hatta bir gün Tuğrul ağabeyle ailecek beklerim inşaAllah."
"Canım benim... biraz daha toparlıyayım geleceğim. Aklımda zaten. Ayrıca bir sıkıntın ya da mutluluğun ne olursa. Buradayım unutma.." Ona teşekkür edip sarılarak ayrılmıştım. Kapıdan çıkar çıkmaz araçta bekleyen Alparslan'ı daha fazla bekletmek istemediğim için koştur koştur arabaya binmiştim.
"Çok bekletmedim değil mi?"
"Hayır gelinciğim. Seni beklemek te güzel" bu adam bugün çok mu iltifatvari konuşuyordu bana mı öyle geliyordu. Bende elimden geldiğince ona yakın davranmaya çalışıyordum. "Teşekkür ederim... nasıl geçti günün?"
"Her zaman ki gibi toplantılar çizimler, binalar vs. Sen neler yaptın ?" O sıra yola çıkmıştık.
"Selma ablayla çok güzel sohbetler ettik. Çay içtik yemek yaptık. En güzeli de zümrayı sevdim. Ayy Alparslan nasıl minik nasıl narin... çok güzel bir kız olacak. MaşaAllah ona."
"Bende geçen gitmiştim. Mis kokulum benim. Dayısının kıymetlisi." Biraz durduktan sonra bana kısa bir bakış atıp yola dönmüştü. "İnşaAllah en yakın zamanda bizim de bir kızımız olur. Hatta kızlarımız. " yüzünde edepsiz bir sırıtış vardı. Gıcık adam ne olucak. İnsan biraz yavaş gelir ama nerde... illa herkes bir elden beni yerin dibine sokmaya çalışıyordu. Annemle konuşurum kocana şöyle ol böyle ol. Gülfem'le konuşurum imaları edepsiz konuşmaları eksik olmaz. Alparslan da direk kalbime kalbime indiriyordu zaten. Aslında bende istiyordum ama hem okul hem çocuk nasıl olur düşünmeden de edemiyordum.
"Niye sustun güzelim ? İstemiyor musun yoksa?"
"Yok ondan değil. Bende isterim tabi ama şimdi değil " Birden sesi kesilmişti. Morali de düşmüştü. Neden böyle olmuştu ki birden bire. Yanlış mı anladı, istemiyorum mu sandı acaba? Oysa ben ondan çocuğum olsun tabi ki istiyordum. Bende ne diyeceğimi bilemedim ki. Şaştım kaldım.
~
Alparslan bu söz üzerine ona güvenmediği belki de bu yaşanan olaylardan ötürü ondan olan bir çocuğu dünyaya getirmek istemediğini düşündü. Aslında Elişeva'nın sözü çok askıda kalan bir söz oldu. Şimdi istememesinin sebebini bilmediği için kendince buna yormuştu. Özellikle birbirlerini yeni tanıyor oluşları ve bazı şeyleri gerçekten açık açık ifade etmiyor oluşları ister istemez bazı yanlış anlaşılmalara mahal veriyordu. Aslında bu çok normaldi. Zamanla herşey daha da oturacak herşey en ince ayrıntısına kadar konuşulacaktı. Bir yuva inşa edilirken ter ile yoğrulurdu emeksiz yemek, zahmetsiz rahmet olmazdı. Vesselam...
~
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |