Yıldızları yakmada yorum yapmadan geçmeyelim kıymetli okurcanlar... güzel yorumlarınızı okumak çok keyifli. Tabi karakterler hakkında ki görüşlerinizi hikayeni gidişatıyla ilgili düşüncelerinizi de bekliyorum...
Sabah uyandığımda hiç yataktan kalkmadım. Alparslan da kalkmamıştı sanırım bilmiyorum. çünkü ona ardımı dönmüştüm. Annem, karı koca yatağa küs girmez derdi ama ona kırgındım. Yanımda ki kıpırtıyla gözlerimi uyuyormuş gibi kapalı tutmaya devam ettim. Üzerimde bir gölge hissediyordum. Ama açmadım gözlerimi. Bir kaç ufak tıkırtıdan sonra yanağımda hissettiğim öpücükle gözlerim dolmuştu. İnsan gözleri kapalıyken de ağlayabiliyordu. Çok tecrübe etmiştim. Derin bir nefes aldıktan sonra mırıldanmasına kulak kesildim. "Senin solmana asla müsade etmeyeceğim gelinciğim. Buna kendim de dahil gerekirse seni kendimden dahi koruyacağım" neden böyle demişti ki beni peşinde dolaşan geçmişinden korusa yeterdi. İçime çöreklenen, kalbimi tekleten bu söze anlam veremedim. Odadan çıkmıştı kapıyı de çekmişti sanırım gelen sesten onu anlıyordum. Aklım da kalbim de söylediği sözdeydi. Beni bırakacakmıydı yoksa? Hemen pes edip gönlümü almayacak mıydı? Yanağımdan süzülen yaşla titrek bir nefes verdim. Hain adam içime kurt düşürüp gitmişti. Ona kahvaltı hazırlamamıştım onun için de ayrı üzülüyordum. Ne olursa olsun beni incitmekten kaçındığını merhamet ve sevgiyle yaklaştığını göz ardı edemiyordum. Ve tabi yaşananları da bir o kadar unutamıyordum...
~
Bütün gün evde kendime iş çıkarmış düzeli dolapları bile bozuk tekrar düzeltmiştim. Bazen elime düşen yaşlarla ağladığımı farkediyordum. Çalan kapıyla yüzümü gözümü silip hemen aşağıya indim. Kapıyı açtığımda elinde gül buketiyle bana bakan bir kurye vardı. " İyi günler. Elişeva Cihangir siz misiniz? " Başımı sallayarak " Evet benim?" Soru dolu ifadeyle kendisine bakarken hemen açıklama yaptı. " Bu güller size," elinde ki kağıdı göstererek, " teslim aldığınıza dair şurayı imzalarmısınız?" Şaşırmıştım, kim bana bu çiçekleri yollamış olabilir ki. Burada tanıdığım kimse yoktu. "Şey.. Kim gönderdi acaba?"
"Bilgim yok hanımefendi ama üzerinde bir not vardı. Orada yazıyordur muhtemelen " kendisine teşekkür ettikten sonra gitmişti. Kapıyı kapatıp hemen içeriye gittim. Gülleri masanın üzerine bırakıp hemen üzerinde ki küçük zarfı alarak içini açtım.
"Güzel gözlerine bakacak yüzüm yok, Seni incittiğimi her hatırladığımda, her yanımı saran bir suçluluk hissediyorum. Şimdi hatalarımın esiriyim ve özgürlüğüm senin elinde. bize olan inancını yitirme. Ne olur vazgeçme... beni affedebilir misin ?"
Burnumu çekip, gözlerimi sildim... şu halde bile o kadar çok yanımda olsun istiyordum ki...
Sürekli kendime onu geçmişiyle yargılamamam gerektiğini hatırlatıyor çabasını göz önümde tutuyordum. Onsuz bu ev çok soğuktu. Ona çok kırgındım... ama bir o kadar da yumuşamıştım. Ah Alparslan... beni iyi de eden kötü de eden sensin. Hep çıkmaza sokan ama çıkar yol da sunan sensin. İyilik de sende kötülük de.. heyecanım da sitemim de sana...
~
Bütün gün oturma odasının boydan camında dışarıyı seyretmiş, olan bitenin hayalimde can bulmasına müsade ediyordum. Elimden gelen başka birşey yoktu. Düşünmenin bana fayda sağlamayacağını bildiğim için kalkıp yemek yaptım. Ne çabuk akşam olmuştu. Birazdan Alparslan da gelirdi. Ya gelmezse diye düşünmeden edemedim. Ya gene girerse o ortama. O kadının iş yerinden olduğunu söylemişti görmüş müydü onu ? Aynı ortamda olduklarını düşündükçe nefesimin kesildiğini hissediyordum. Nasıl devam edecektik. Bugün de susar herseyin yolunda gitmesi için sesimi çıkarmazdım ama peki ya yarın?
~
Duyduğum kapı sesiyle başım o tarafa döndü. Gelen Alparslan'dı. Beni görür görmez "Gelinciğim?" Demişti. Temkinliydi. Tepkilerimi gözlemleyerek hareket etmeye kelimelerini dikkatle seçmeye çalışıyordu. "Hoşgeldin." Dedim. Bunu bekliyormuş gibi gözlerinin parladığına şahit oldum. "hoşbuldum güzelim hoşbuldum " konuşmak istiyordu. Bakışlarından belliydi. "Nasılsın. Günün nasıl geçti?" Mükemmel diyesim geldi ama kendimi tuttum. "İyiyim sağol. Yemek hazır açsan sofrayı kurayım" hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Ona hal hatır sormam hususunda beklenti içerisindeydi ama ona sitem etmekten kendimi alıkoyamıyordum. "Gelincik?... Sen bana günümün nasıl geçtiğini sormayacak mısın?"
"Nasıl geçti günün? Ceren de yanında mıydı? Hani aynı yerde çalışıyorsunuz ya." Kanı çekilmiş gibiydi. Yeşillerine hüzün çökmüştü. Benden böyle bir çıkış beklemiyordu. Ama içim soğumuyordu bir türlü.
"Yapma gelinciğim... biliyorum yaşamaman gereken şeyleri yaşamana ben sebep oldum ama haksızlık ediyorsun bana." Bana yaklaşarak elimden tutmuş çaresiz bakışlarını ela harelerimde dolaştırıyordu. "Canım yanıyor be kızım. Benim yüzümden bu halde olmamız canımı yakıyor. Keşke geçmişimi temizleyebilseydim ya da hiç yaşamamış olsaydım ama mümkün değil. Eğer geçmişimi geleceğimize taşırsan mutlu olmayacağız. İkimizde..." Alnımdan öpüp yukarıya çıkmıştı.
~
Alparslan eve geçmeden sürekli aklında olan kız kardeşi Selma ve yeğeni zümrayı ziyaret etmişti. Abisinin sıkıntılı hali gözünden kaçmamış ısrarla ne olduğunu sormuştu. Alparslan sürekli bir şey yok iyiyim dese de Elişeva'nın varlığıyla ne kadar mutlu olduğunu biliyordu. Bu hali çok tezattı. Bir şey olduğunu anlayan Selma, Elişeva'yla arasında bir sorun olup olmadığını sormuştu tekrar. Daha fazla içinde tutmak istemeyen Alparslan olup biteni kız kardeşine anlattı.
"Abi inanamıyorum ya bu kadın resmen hasta. Acilen bir psikoloğa görünmesi lazım. Kıyamam ya Elişeva çok kötü olmuştur."
"Kardeşim, inan ki zerre kadar umrumda değil bunu daha önce biz de söyledik ama oralı olan olmadı. Benim en büyük sıkıntım geçmişimin peşimi bırakmaması. Elişeva çok yıpranıyor. Elimden kayıp gidecek diye ödüm kopuyor. Oluşacak tüm pürüzleri ne kadar uzaklaştırmaya çalışsamda önüme çıkmasına engel olamıyorum. İşte bu yüzden evlenmek istemiyordum. Ama... Bende engel olamadım kendime."
"Abi geçmişi düşünerek çıkar yol bulamazsın. O ortamdan uzak durduğuna, hatta cereni başka bir şirkete aldırmana ben şahidim. Ayrıca Elişeva'ya olan düşkünlüğünü de görüyorum... seni anlayacaktır. Onunla konuş. "
"şu an beni dinleyecek gibi değil. aklı çok karışık. Güven sorunu yaşıyor muhtemelen. " Alparslan o kadar sıkıntılı görünüyordu ki, Selma üzülmeden edemedi. Abisini çok seviyordu. Bir süre daha konuştuktan sonra oradan ayrılmıştı Alparslan.
~
Sofrayı hazırlamış yemekleri koymuştum tabağa. Alparslan da gelmişti zaten. Üzerini değiştirmiş spor şeyler gitmişti. Gerçekten çok yakışıklı ve karizmatik bir adamdı. Boyu oldukça uzun gızleri bambaşka bir dünya... uflamıştım kendi işiteceğim şekilde. Neler düşünüyordum böyle, yakışıklıysa yakışıklı. Biraz durduktan sonra düşündüm de. Zaten bu yakışıklılığı başına bela olmuştur kesin. O kadar kız boşuna etrafında pervane olmamıştır. Boyun posun devrilmesin inşaAllah. "Gelincik? Elişeva iyi misin? Kaçtır sesleniyorum bir sorun yok değil mi?"
"Hı? Ha yok. Dalmışım kusura bakma" o kadar kaptırmışım ki kendimi defalarca seslenmesine rağmen anca duyabilmiştim.
"Sorun değil. Hadi yemeğimizi yiyelim. "
Beraber yemeğimizi yemiş sofrayı toplamıştık. Oturma odasına geçip aramızda mesafe bırakarak oturmuştum. Alparslan bana bakarak yanını işaret etmiş, "gelsene güzelim ?" Kararsızlığımı farketmiş olacak ki, "Çok düşünme. Gel hadi... gel de huzur bulayım sende olayım..." omuzlarımı indirip kaldırarak itiraz etmiştim. Ama vazgeçmemiş kolumdan tuttuğu gibi göğsüne yaslamıştı beni. Geri çekilmek için herhangi bir hamlede bulunmadım. Ona ihtiyacım vardı. Dünden beri en büyük huzursuzluk sebebim ondan uzak olmakmış. Arada başıma öpücükler konduruyor, yaşadığımız şeyleri telafi etmek ister gibi cümleler fısıldıyordu. Gözlerimi kapatıp kendimi ona bırakmıştım...
~
BİR HAFTA SONRA
O günü konuşmuyor her şeyi akışına bırakmaya karar vermiştik. Kendime hep telkin ettiğim, onu asla geçmişiyle yargılama cümlesini hayata geçirmiştim. Benden sonrasıyla ilgileniyordum. Her ne kadar geçmişi aklıma geldiğinde kalbim sancısa da, benden sonrası önemliydi.
Üç gün önce İstanbul üniversitesi tıp fakültesine kaydımı yaptırmıştım. Çok mutluydum. Alparslan da bana araba öğrenmem konusunu açmış çok gerekli görmesem de ısrarcı olmuştu. En sonunda tamam demiş konuyu kapatmıştık.
"Ya Alparslan deli ediyorsun beni. Ne var öğrenmesem sen beni bırakırsın hatta ben otobüsle giderim, buraları tanımam açısından daha iyi olur."
"Bana deli olabilirsin o ayrı.." gözlerimi devirmeden edememiştim. Tabi tatlı bir devirmeydi. "Ayrıca çok şükür imkanımız var neden otobüslerle uğraşasın. Ben emrine amadeyim ama ders saatleri belli olmuyor. Bende genelde işte oluyorum gün içerisinde. O sebeple en mantıklısı bu.." küsünce, "iyi peki..."
"Hem sen neden ısrarla istemiyorsun bakalım?"
"Şey... belki biraz korkuyor olabilirim."
"Kıyamam lan sana, alacağım ben korkunu merak etme sen" bu tepkisine kıkırdayarak, "aman almasan hatırım kalır." Alparslan aracı sağa çekerek bana dönmüş, elimi tutarak, "iyiyiz değil mi güzelim ?"
"Sence değil miyiz? Hem hatırlatmasan olmuyor mu?"
"Tamam tamam. Hatirlamıyoruz ." Beni kendisine çekip sıkıca sarılmış ve öpücük kondurmuştu. Bende kendimi toplayıp onu öpmüştüm. Bana öyle bir bakmıştı ki, öpmesemiydim diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Alparslan bana imayla bakarak, "hep isterim bak..." Demişti. Ne var yani susup aracı çalıştırsan da eve gitsek. İlla yerin dibine sokacak. Başımı cama dönmüş kızaran Yanaklarımı sıcaklığını hissetmiştim. Alparslan küçük bir kahkaha atmış sanki utanmam için ekstra çaba sarfediyordu. Utancın ev sahipliği yaptığı sesimin uyarıcı tınısıyla "Alparslan... hadisene eve gidelim artık" demiştim.
"Gidelim gelinciğim..."
~
Alparslan'la eve gitmeyi beklerken deniz kenarında bir yere gelmiştik. Başımı Alparslan'a çevirip neden buraya geldiğimizi soracakken, camdan gördüğüm manzarayla heyecandan bağırarak konuşmuştum. "Alparslan! Kız kulesi... " Oda gülümseyerek, "evet güzelim. Kız kulesi eşliğinde sahil yürüyüşü yapalım istedim." Bu düşünceli halleri o kadar etkiliyordu ki beni ona kapılmamak elde değildi.
"Şu heyecanını, çehrende ki tebessümü görmek dünyalara bedel. " şu bir hafta bizim için o kadar stresli ve hüzünlü geçmişti ki, dediği gibi yüzüm yeni yeni gülüyordu.
Beraber el ele kaldırımda yürüyor gözümü kız kulesinden zar zor alıyordum. Alparslan bu halime bakıyor içten bir tebessümle arada bir bakışlarını bana çeviriyordu.
"İlk defa görüyorsun değil mi? "
"Evet... İlk defa. Malum köyden şehre inince..." Gülerek söylediğim söze karşı o da bana gülümsemişti. Beni göğsüne çekip " köylü güzelimsin benim. Ayrıca ilklerini yaşadığın adam olarak tarihe geçeçeğim. Kendi tarihimiz. Bütün ilkleri beraber yaşayacağız... söz veriyorum birtanem..." kollarımı ona dolayarak içimden söylediği ilkleri beraber yaşamamız için dua ettim. Aklıma gelen fikirle " Alparslann kız kulesi manzarasında resim çekelim mi? Bizimkilere atarız. Gerçi annemin telefonu tuşlu ama Gülfem'e atarım gösterir bizimkilere."
"Olur tabi gelincik. Hadi gel" demiş duruşumuzu ayarlamıştık. Ben telefonu tutunca kadraja bir tek ben sığıyordum. Alparslan baktı ki olmuyor Gülerek, "ver hadi ben çekeyim" demişti.
"Ne gülüyorsun ya... dev gibisin MaşaAllah. Benim ne suçum var. " hala gülüyordu gıcık dev. Sulak yerde yaşamıştı sanki. "Haşa! Suç benim. Yoksa sen kısa değilsin." Dalga geçiyordu sanki. Gözlerimi kısıp "değilim tabi. 1.67 boyum var senin gibi iki metre olmadığım için kınanıyorum resmen.." Bir süre tatlı tatlı atışıp farklı farklı bir kaç resim çekmiştik. Biraz daha yürüyüş yaptıktan sonra eve gitmiştik.
Onunla tecrübe ettiğim her şeye çok kıymet veriyordum. Ve gerçekten yanında çok değerli hissediyordum. Bana kırılacak bir eşyaymışım gibi yaklaşması, incitmemek geçmişine binaen bazı şeyleri telafi etme çabası ona olan güvenimi inşa ediyordu. Bir gün herşeyin daha iyi olacağına inancım gün geçtikçe daha da kuvvet buluyordu. Daha iyiydim. İyiydik...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |