Derin bir nefes alıp verdikten sonra aynadaki aksime dikkat kesilmiştim. Güzel olmuştum bence, olmuştu ya, olmuştur yani. "Oldu işte kızım daha ne olsun" diyerek kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Saçlarımı hafif bir işlemden geçirip kendi haline bırakmıştım. Dalgalı gayet doğal duruyorlardı. Aslında toplayıp toplamama konusunda kararsız kalsam da Alparslan salık halini daha çok seviyordu. Selma ablayla aldığımız makyaj malzemelerinden de kullanarak yüzüme renk katmıştım. Abartmadan bir kaç dokunuş yapmıştım, yeterliydi bence. Aşağıya inip masada herhangi bir eksik var mı diye kontrol ettim. Herşey yerli yerinde duruyordu. Bir eksik yok gibiydi. Alparslan'ın en sevdiği yemekleri yapmış özellikle aç gelmesi için onu tembihlemiştim. Akşam yemeğini beraber yeriz bahanesiyle. Acaba hatırlıyor mudur o da yıldönümümüzü? Unutmasını çok büyütmezdim gözümde ama hatırlamasını içten içe çok istediğimi biliyordum. İkimizi kapsayan her hal ve durum çokça umurumdaydı. Bugün Alparslan'a vereceğim iki hediyem vardı. İçim kıpır kıpırdı. Mutlu olacağına adım gibi emindim. Duyduğum kapı sesiyle yüreğim ağzımda atmaya başladı üzerime hızlıca göz gezdirip kapıya doğru gittim. Kapıdan anahtarı çıkarırken yanına gittiğimi farkedip, "güzelim ben ge-..." sözünü tamamlayamadan beni gördüğü gibi yutkunmuştu. Böyle bir karşılama beklemiyordu muhtemelen. "Hoşgeldin kocam..." heyecanla ona bakıp ne diyeceğini merakla bekliyordum. "Çokça hoşbuldum birtanem, bu ne güzellik böyle, nasıl güzel olmuşsun sevgilim..."
"Şey... teşekkür ederim. Senin için hazırlandım. Olmuş dimi?"
"Kurban olurum sana, olmuş tabi. Sen her zaman için çok güzelsin. Bu elbise de senle çok güzel olmuş..." Bana iyice yaklaşınca elinde ki gelincik demetini yeni farketmiştim. Gözlerim parlamıştı adeta. "Alparslan... bunlar çok güzel..."
"Gelinciğime, en anlamlı çiçek buketi bu olur diye düşündüm... "
"Hemde çok... çok anlamlı..."
"Yıldönümümüz kutlu olsun sevgilim, iyi ki hayatıma girdin, bana geldin. Seni çok seviyorum..."
"Bende koca adam. Çok seviyorum seni... Unutmamışsın Yıldönümümüzü. "
"Senin hayatımı anlamlı kıldığın günü nasıl unuturum sevgilim... " unutacağını düşündüğüm için kendime kızdım bir an. Alparslan her zaman için dikkatli ve ince düşünceli bir adamdı. Beni bir çok konuda şaşırtmıştı.
"Ayakta kaldık böyle. Hadi sofraya geçelim."
"Özellikle yeme dedin değil mi?"
"Planımın bir parçası olabilir tabi..." düşünür gibi yapıp sevimlice kendisine bakarken, birden kollarını bana doladı. "Güzelim benim..." Bir süre öyle durduktan sonra burnunu Saçlarıma daldırıp derin bir soluk almış alnıma öpücük kondurarak, "elimi yıkayıp hemen geliyorum demişti. Ona vereceğim hediye için sabırsızlanıyordum. Alparslan gelene kadar bende yemekleri servis etmiştim. Arkadan belime dolanan kollarla irkilsem de gelenin Alparslan olduğunu bilmek yerini huzura bırakıyordu. Kulağıma fısıldayarak, "Çok güzelsin sevgilim... " birazcık utansam da kendimi toparlamıştım hemen. Bu gece utancın aramıza girmesini istemiyordum. Beni kendisine çevirip alıcı gözle baştan aşağı süzmüştü. "Kırmızı çok yakışmış birtanem.."
"Sende çok yakışıklısın Alparslan... hemde çok. Ayrıca gönlün çok güzel. Seni sevmek sevildiğimi bilmekten de güzel... Sen ve ve ben çok güzeliz Alparslan, sevgilim..." yüzüme dökülen saçlarımı omzumun gerisine atıp, " sen nasıl birşeysin Elişim, nasıl güzel bir nimetsin? Allah'ın bana en güzel bahşisin..." o bu sözleri edince dayanamadım. Alparslan'ın elini alıp karnıma koydum. İki hafta önce öğrendiğim sürprizi söylemek istedim bir an önce. Alparslan anlamlandırmaya çalıştığı bakışlarını parlayan gözlerle karnımdan çekip gözlerime sabitlemişti. "Yoksa, yoksa hamilemisin? " gözlerim dolmuştu, başımı salladım. Beni kucakladığı gibi etrafımda döndürmüştü. Yere bırakınca, "Çok şükür, çok şükür güzelim. Varlığınıza çok şükür." Çok mutluydum, şükredecek ne çok nimete sahiptik. Verenin güzelliği verdiğinde, bazen de vermediğinde saklıydı...
"Varlığına çok şükür Alparslan..."
"Bu nasıl güzel bir hediye, paha biçilemez bir hazine... cinsiyeti belli mi?"
"Hayır, henüz değil. Hemen hemen iki aylıkmış, bir aya kadar belli olur sanırım..."
"Sana benzeyen bir kızım olsun..."
"Ama gözleri senin gibi olsun..." Bu dediğime kısa bir kahkaha atmıştı. "Herşeyi sen gibi olsun isterim ama sen nasıl istersen öyle olsun.. " kıkırdayarak, "Biraz sipariş gibi oldu ama," ellerimi açarak, "Allah'ım sen nasip et " demiştim. Alparslan bu halime gülüp "Amin" demişti.
Beraber yemeklerimizi yemiş bol bol sohbet etmiştik. Daha sonra güzel bir müzikle dans etmiştik. Pek bilmesemde kendimi Alparslan'a bırakmıştım. O kadar dolu dolu yaşıyorduk ki bu geceyi yorulmadan edememiştim. Belki de hamileliğin bir etkisiydi. İki haftadır saklamak çok zordu. Her an ağzımdan kaçırıp sürprizi bozacağım diye ödüm kopmuştu ama başarmıştım çok şükür. Salona geçip oturmuştuk. Alparslan'ın göğsüne yatmış bacaklarımı koltuğun üzerine çekmiştim. Alparslan karnımı okşayıp yakıcı buselerini bir bir konduruyordu. Kulağıma fısıldadığı hayaller beni o hayal alemin tatlı serüvenine dahil ediyordu. Rüya görmekten alıkoyamıyordum kendimi. Tatlı rüya dedikleri bu olsa gerek. Bu gece Alparslan'ın bana olan dokunuşları daha farklıydı. Sakınan bir adam ama aynı zamanda aşık bir adam... Evlilik çok farklı birseymiş, evlendiğin kişi, hayat arkadaşın, yoldaşın sana herşeymiş... yol yoldaşla yürüyünce guzelmiş. Yeri geldiğinde benimle çocuklaşan, anne-baba olan, yeri geldiğinde koca olan eş olan yarenlik eden...
~
Gözlerimi açtığımda yatakta tek başıma olduğumu gördüm. Alparslan'ın sabah erkenden toplantısı olduğu için çıkacağını söylemişti. Komidinin üzerinde ki nota takılmıştı gözüm. Ne kadar akşamdan bana haber versede küçük bir not kağıdına "erkenden çıkıyorum aklım sizde, dikkat et güzelim, Allah'a emanetsiniz..." yazmıştı. Güne güzel başlamanın enerjisini son derece üzerimde hissediyordum. Sabah namazından sonra bir süre uyanık kalmış tekrar uyumuştum. Saat 10.00 da dersim vardı. Hazırlanıp üniversiteye gidecektim. Yatağı toplayıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi giymiş mutfağa kahvaltı yapmak için inmiştim. Arada belime sancımsı ağrılar giriyordu. Geçen gittiğim doktora kontrole gitmeyi aklımın bir köşesine yazdım. Bu konuyu Alparslan'la konuşmalıydım. Evden çıkıp arabama binmiştim. Yoldayken Akif aramıştı. Üniversitede buluşmak üzere sözleşmiştik. Evlilik yıldönümümüz üzerinden bir hafta geçmişti. Ve ailemiz hamile olduğumu öğrenmişlerdi. Hepsi o kadar mutlu olmuşlardı ki sevinçleri gözlerinden okunuyordu. Üniversiteye gelince uygun bir yere arabamı parkettim. Arabaya her binip indiğimde, Alparslan'a ısrarla yapamam süremem dediğim anlar geliyordu. İyi ki öğretmiş bana. Hem araba sürmeyi çok seviyorum artık. Çantamı alıp arabamdan inmiştim. Gördüklerime inanamadım. Akif ve Meryem ilerde ki bankta oturmuş konuşuyorlardı. Yanlarına gidip gitmeme konusunda kararsız kalsam da Meryem'in beni görüp el sallamasıyla yanlarına doğru yürüdüm.
"Ooo hoş geldin yengem..."
"Hoşgeldin canım.."
İkisine tebessümle bakarak, "hoş buldum da... sizi böyle görmek şaşırttı açıkçası. Sen benimle aynı derslikte değil misin? Ne işiniz var sizin?" Biraz uğraşmaktan zarar gelmezdi. Şüpheyle onlara bakarken Akif'in yapma diyen bakışlarını görmezden geldim. "Ş-şey... burada karşılaştık işte. Akif senin birazdan geleceğini söyleyince burada bekledik."
"Ha beraber bekleyelim dediniz?"
"Yengem, yeğenim nasıl ?" Akif'in konuyu değiştirme çabası çok tatlıydı.
Meryem de ona katılarak, "evet ya teyzesinin kuzusu iyi mi? Canınız birşey istiyor mu?"
"Yok istemiyor rahat olun, sizin aranızda ne var ?" İkisi de birbirine bakıp ne diyeceğini bilmiyor gibiydi.
"Yenge baya formundasın MaşaAllah..." Ona seni takmıyorum bakışları atarak Meryem'e çevirmiştim bakışlarımı.
"Allah aşkına Elişeva yürü derse gidelim, az kaldı başlamasına" saate bakıp tekrar ona döndüm, "yoo, daha 15 dakika var yetişiriz merak etme"
"Siz birşeyler saklıyorsunuz..?" Israrla sormam ve soru dolu bakışlarımı daima üzerlerinde tutmam bir bir dökülmelerine sebep olmuştu. Akif Meryem'e bakıp onay isteyen bakışlarına karşılık tasdik alınca, bana dönerek, "Biz Meryem'le bir yola çıktık, evlenmeyi düşünüyoruz.." Meryem şaşırmış olacak ki, "yavaş gel istersen Akif..." daha sonra bana dönerek, "yani ilişkimiz daha çok yeni..."
Akif'e dönerek, "hani sen evlenmeyeceğini tarihe altın harflerle kazıyacaktın?" Meryem ışık hızıyla Akif'e dönerek, "öyle mi Akif " demişti. Akif heyecanla, "senden önceydi o. Yok öyle birşey..." Gülmemek için kendimi tutuyordum. Haketmişti ama ne yapayım. Büyük lokma ye, büyük konuşma demişler.
"Yenge! Sen dost musun düşman mı?"
"Senin söylediğini söylüyorum, yalan mı yani? "
"Geçmişte kaldı o. Bugüne taşımaya ne gerek var"
"Üzerinden asırlar geçmiş gibi konuşuyorsun " Meryem söze girerek, "evlilik falan yok, daha okulumuz bitmedi." Akif söze atlayarak, "hem okuyup hem evlenen İlk insan biz olmayacağız güzelim" Meryem biraz utanmıştı. Kıyamam ya, normalde pek utangaç değildi ama herkesin bir kırılma noktası vardı.
"Akif bunları konuşmanın yeri mi ya"
"Haklısın sonra özel konuşuruz" Bana bakıp sırıtıyordu, "bizim hatun biraz utangaç ta..." Meryem Akif'in omzuna vurarak, "Akiiiff..! Yürü Elişeva biz derse gidelim..." Koluma girmiş dersliğe doğru yürüyorduk. Akif arkamızdan homurdanarak ve Meryem'i kızdıracak sözlerle biz uzaklaşana kadar söylenmeye devam ediyordu. Meryem'le gözümüze kestirdiğimiz yere oturduktan sonra, ona dönmüş, "hayırdır Meryem hanım, ayran içtik ayrı mı düştük, hiç söylemiyorsun arkadaşına?"
"Üstüme gelmesene kızım, bende yeni yeni kabullendim işte. Akif'te açılınca geri çevirmek istemedim..."
"Geri çevirmek mi istemedin? Sende ona karşı boş olmadığın içim mi karşılık verdin?"
"Bildiğin şeyleri niye soruyorsun?"
"Geçiştirip düzgün cevap vermediğin için olabilir mi?" Göz devirmişti bu söylediğime. Bende uzatmamıştım daha fazla. Ama aklımda ki soruyu sormam lazımdı. "Siz bu evlilik işinde ciddi misiniz?"
"Ciddi değildir ya, kendince takılıyor işte..."
"Bana pek öyle gelmedi, az çok tanıyorum onu gözlerinde ki kararlığa şahit oldum açıkçası. Sahi sen ne düşünüyorsun? Açık ol lütfen..."
"Bilmiyorum ki... Ona karşı boş değilim. Aklımı ve kalbimi meşgul ettiği su götürmez bir gerçek ama evlilik çok ciddi bir adım. Daha 21 yaşindayız. Kaldırabilir miyiz bu sorumluluğu hiç bilmiyorum. Çalışmıyoruz geçinebilir miyiz vs. Bir sürü şey var"
"Maddi konular hususunda için rahat olsun ama kendinizi manen bu sürece hazır hissediyorsanız her şeyin üstesinden gelinir Allah'ın izniyle..."
Hocanın gelmesiyle konuşmamıza ara verip derse odaklanmıştık. O kadar tatlılardı ki, bu serüvene dahil olmayı çok istedim. Bakalım neler olacaktı.
Bugün yoğun bir ders programımız vardı. Zihnim dolu doluydu. Öğleden sonra saat 16.00'da ders bitmiş bir ihtiyacım için Meryem'le alışverişe çıkmıştık. Arabayı uygun bir yere parkettikten sonra yürümüştük. Benim için yeterince yorucu bir gün olmuştu. Dikkatimi çeken bebek kıyafetlerinin satıldığı bir mağazaya uğramıştık. O kadar güzel seyler vardı ki cinsiyetini bilmesem dahi alma isteğime engel olamıyordum. Hele kız kıyafetleri ışıl ışıldı. Gözlerimi alamıyordum onlardan. Yine de emin olmadan almak istemiyordum. Dikkatimi çeken bir biberon ve bir çift papuç almıştım. Mağazadan elimde ki poşetleri alıp çıkmış çantamı düzeltirken hissettiğim hareketlilikle elimde ki poşetler yere düşmüştü. Bir adamın koluma asılıp çantamı çekiştirmesiyle son anda ucundan yakalamıştım. İpini sıkıca tutarken hızla çekmesi sonucu yere düşmüştüm. O sıra Meryem çığlık atıp bağırmaya başlamıştı. Alparslan'ın bana verdiği kartım içindeydi. Ve kişisel eşyalarım kimlik kartım. Çantayı almak için karnıma attığı tekmeyle nefesim kesilmişti. Bir insan bu kadar cani olamazdı. Refleksle elim karnıma gitmiş çantayı bırakmıştım. Meryem adamı itmeye çalışırken oluşan arbedede o da yere düşmüştü. O kadar olay olmuştu bağırmıştık. Bir Allah'ın kulu yok muydu etrafta. Mağazadan bir kaç kişi koşup yanımıza gelmişti. Karnıma sırtıma saplanan ağrıyla iki büklüm olmuştum. Bebeğim.. diye fısıldamadan edemedim. Başıma üsüşen insanları ve endişeyle seslenen Meryem'i duyamıyordum. "Elişeva güzelim, iyi misin?"
"Bebeğim... bebeğime bir şey olmasın..." Canım çok yanıyordu. pantolonumda bir ıslaklık hissediyordum. Endişeyle doğrulup baktığımda kanamam olduğunu gördüm. Akan yaşlarım hızını arttırmıştı. Sonrasını hatılamıyordum.
Meryem'in dili adeta lal olmuştu. Ne ara olup bitmişti hiçbir şey anlamadı. Arkadaşının halini görünce yutkunamadı. Alel acele Akif'i arayıp olan biteni haber vermiş ağlaya ağlaya durumu anlatmıştı. Gelen ambulansla Elişeva'yı sedyeye yatırıp ambulansa bindirmişlerdi. Aklına gelenle, arkadaşının hamile olduğunu söyleyip bebeği kontrol etmelerini söyledi. O kadar endişeliydi ki, cani adam arkadaşının karnına tekmeler savunmuştu. İçinden keşke bana atsaydı diye geçirdi. Gözünden yaş dilinden dua eksik olmuyordu. Hastahaneye geldiklerinde arkadaşını acil müdahale odasına almışlardı. Hemen kendini orada ki sandalyelerden birine atmış başını elleri arasına almıştı. Gözü sürekli kapıdaydı. Gelecek ufak bir haberi bekliyordu. Bir süre sonra endişenin ev sahipliği yaptığı bir ifadeyle Akif ve Alparslan ağabeyi gelmişti. Alparslan endişeyle, "karım, karım iyi mi Meryem? Nasıl oldu bu. Kimse yok muydu orada?" Alparslan'ın sesi o kadar yüksek ve endişeli çıkıyordu ki ürkmeden edemedi Meryem. "Alparslan abi biz de ne olduğunu anlamadık birden adamın biri Elişeva'nın kolumda ki çantaya asıldı. O da vermek istemeyince darp etti." Karnına vurduğunu söylemeye çekinmişti, endişelendirmek de istemedi. Arkadaşının o hali aklına gelince gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Ne demek darp etti Meryem. Hiç mi bir Allah'ın kulu yoktu?" Adeta kukrüyordu Alparslan. Karısını görmeden rahat edemeyecekti. İçerden doktorun doktorun çıkmasıyla hızlıca soluğu dibinde almışlardı. "Karım nasıl doktor?"
"Üzgünüm, eşiniz düşük yapmış. Karnına darbe almış sanırım ama ondan öncesinde zaten düşük tehlikesi varmış, bebek rahme tam tutunamamış. Bu olanlar da ona sebebiyet vermiş. Kendisine serum takviye ediyoruz. Uyanması biraz vakit alabilir. Bir süre beslenmesine dikkat etsin. Özellikle kan yapıcı takviyelerle desteklesin beslenmesini. Bu arada hastahane polisi ifade alacak eşinizden uyaninca. Tekrar çok geçmiş olsun."
Alparslan sormak istediği ve merak ettiği şeyleri sorup iyice emin olmak istedi. Sıkıntıyla iç geçirip Elişeva'ya düşük yaptığını nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Varlığını öğreneli şunun şurasında ne olmuştu ki...
Kendisinin içinden bir parça kopmuştu zaten. Kendi üzüntüsü bir tarafa Elişeva'nın ne denli yıkılacağı düşüncesinin içini nasıl yaktığı bir yanaydı...
Haftaya görüşmek üzere Allah'a emanet olun. Hayırlı geceleriniz olsun...🌙
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |