BİR HAFTA SONRA
"Hayırdır Leyla? Karadeniz de gemilerin mi battı?"
"Ay yok be patron, bir şey düşünüyordum öyle..."
"Hmm... özel değilse anlat bakalım " bir haftadır kırılan kalbimin sızısını dindirmeye çalışıyorum diye nasıl derdi. Kardeşin sürekli aklımı meşgul ettiği yetmiyormuş gibi kalbimi de kırdı, düşünmeden geri duramıyorum diye sitem etmek istediğini nasıl söylerdi.
"Aman be patroniçe, güzel şeyle olsaydı söylerdim zaten..."
"Nasıl istersen leylacığım... birazdan Eymen bir arkadaşıyla gelicek, benim yapmam gereken bir tatlı var sen ilgilenirsin değil mi? " o günden sonra ilk defa görecekti onu. Ne kadar sitem etmek istese de buna hakkı olmadığını biliyordu. Sonuçta burada çalışan sıradan biriydi. " Senin ilgilenmen daha iyi olmaz mı ?"
"Tatlıyı sen yapacaksan olur çiçeğim.."
"Ay ne anlarım ben senin gibi tatlı yapmaktan." Gözlerini kısıp kendisine dikkatli bakan Aybala'ya karşı savunmasız hissediyordu kendini.
"Sende birşeyler var... Bir haftadır ikizimin ne zaman konusu açılsa canın sıkılıyor moralin düşüyor. O gün birşey mi oldu? Sana birşey mi dedi"
"N-ne alakası var Aybala ya... nerden aklına geliyor böyle şeyler. O gün biraz sakarlık yaptım sadece, söylemiştir belki kardeşin. Öyle yani sağolsun eve falan bıraktı. Sen rica ettiysen?"
"Evine bırakmasını mı? Ben söylemedim kuzum, unutmuşum hatta." Kendi kendine fısıldasa da Aybala'nın kulağından kaçmamıştı.
"Gönlümü almak istedi herhalde..."
"Ne! Ne dedin sen? Gönlünü almak mı? Kız ne oldu ? Ne yaptı da gönlünü almak istedi anlat çabuk"
"Yanlış anladın sen ya yok öyle birşey"
"Hiç geçiştirme duydum seni, dökül çabuk"
"Dökülmesem olmaz mı?" Tatlı tatlı konuşup yırtmaya çalışsa da pek başarılı olmadı. Aybala öğrenmeden peşini bırakmazdı. Eymen zaten kapalı kutu gibiydi. En iyisi Leyla'da malumat toplamak diye düşündü.
"Olmaz canım, anlat hadi..?" Tüm olup biteni anlatınca hafif dolmuştu gözleri. Ne zamandır içinde tutuyordu dayanamamıştı artık. "Kıyamam sana ya... bak sen şu ikizime. Ama sana birşey söyliyim mi? Aşağılamak için söylemediğine yemin edebilirim. O, sadece yapısı gereği bazen kırıcı olabiliyor, farkedince telefi etmesini de biliyor hatta şu zamana kadar nasıl senin gönlünü almadı şaşırdım"
"Gönlümü almasına gerek yok, sadece kötü hissetmiştim o an, o kadar. Geçti gitti işte..."
"Emin misin? Geçti mi yani?"
"E-evet... "
"Öyle diyorsan..." Aybala daha fazla üstüne gitmek istemedi. Belli ki bazı şeyler hala oturmamış, yerli yerini bulmamıştı. Zamana bırakmakta fayda vardı. İçeriye giren kardeşi ve yanında ki arkadaşı dikkatini çekmişti ikilinin, Leyla oralı olmasa da, kalbinde hatrı sayılır kıpırtılar harekete geçmişti bile. Aybala tebessümle onları karşılamıştı. Leyla ise baş selamı verip, sipariş alana kadar diğer masada ki boşları toplamıştı. Yusuf Eymen'in gözünden kızın mesafeli tavrı dikkatinden kaçmamıştı. Belli ki hala tazeliğini koruyordu geçen ki yaşadıkları. Aybala'nın mutfağa geçmesi gerekiyordu. Akşam için siparişleri vardı. Leyla'nın yanına gidip, "Kuzum, benim mutfağa geçmem lazım, buralar sende tamam mı?"
"Tamam patron merak etme, işine bak sen" eliyle kolunu sıktıktan sonra mutfağa gitmişti Aybala. Leyla karşı masada oturan adama bakıp derin bir nefes almıştı. İnşaAllah sakarlık yapmam diye dua ede ede gitmişti yanlarına. İkisine de baş selamı verip,"hoşgeldiniz.." Demişti. Karşıda ki adamın cevabını kabul ettikten sonra Yisuf Eymen'i işitti.
"Hoşbulduk Leyla, nasılsın?"
"İyiyim sağolun, siz?" Kaşlarını çatmaktan son anda geri durmuştu. Belli ki kız gardını almıştı. Tavırlarından hala düzelmediğini anlamıştı. Oysa ne kadar neşeli ve cıvıl cıvıl bir kız olduğunu biliyordu.
"Teşekkür ederim bende iyiyim... e, ne alırdınız?" Siparişleri aldıktan sonra üzerinde hissettiği bakışlarla Tezgahın arkasına geçmişti. Hazırlayıp servis yaptıktan sonra, gelen başka müşterilerle ilgilenmişti. Yusuf Eymen arkadaşıyla baya oturmuş, daha sonra onu yolcu ettikten sonra arka tarafa, siparişleri yetiştirme telaşesi içinde olan kız kardeşinin yanına gitmişti. Leyla ile konuşmak istese de müşterilerle ilgilendiği için uygun bir zaman olmadığının farkındaydı. Bir haftadır aklını meşgul eden bu kıza karşı neden umursamaz olamadığını anlamıyordu. Kızın o gün ki tavırlarından ona karşı ilgisi olduğunu anlamıştı. Ama, bugün... çok daha farklıydı. Onu umursamaz tavırları, neşesinin ona karşı cimri duruşu afallamasına sebep oluyordu. Kardeşinin yanına gittiğinde önünde ki tatlıya şerbet verdiğini gördü. Yanağından makas alıp, "Ne haber boncuk?" Demişti.
"Gitti mi arkadaşın?"
"Gitti. Tatlıları çok beğendiğini iletmemi istedi, Ellerine sağlıkmış" ikizine tebessüm ederek, "Afiyet şifa olsun Eymen bey.."
"Bak, Allah için matematikte zayıf olsan da bu işte çok başarılısın."
"Konuştu bay çok bilmiş. Herkesin yetenekli olduğu bir alan var canım, sen sayısal da iyisin diye herkes iyi olmak zorunda değil."
"Ben sözelde de iyiyim bildiğin üzre." Öyleydi gerçekten, farklı bir başarılıydı Yusuf Eymen. Okul hayatı boyunca böyle olmuştu. Aybala da başarılı bir öğrenciydi ama Eymen'le kıyas edilecek kadar değil.
"Ahh tabi... zeki kardeşim diye boşuna demiyorum, zeki kardeşim... "
"Övünmek gibi olmasın öyleyim."
"Hiç olmadı merak etme. Allah benim çevremi sayısalcılarla donatmış. Babam annem öyle, kardeşim desen MaşaAllahı var. Asaf da öyle. Hattaaa Leyla da öyle." Bu detay Yusuf Eymen'in dikkatini çekmişti işte.
"Öyle mi? Ne okuyor ki?"
"Matematik öğretmenliği... "
"Hmm.. iyi bakalım..." kendisine dikkatle bakan ikizinin, dilinin altında bir bakla olduğunun farkındaydı.
"Ne oldu ikiz, ne söyleyeceksin ?"
"Geçen ben yokken sıkıntı oldu mu herhangi bir konuda?"
"Hayır. Ne gibi bir sıkıntı?"
"Ne bileyim, Leyla'ya sivri dilinle cevaplar vermemişsindir umarım..."
"Sivri dilim?" İşaret parmağını kendine doğrultarak, "ben mi sivri dilliyim?"
"Biraz öylesin diyebiliriz"
"Yanlış dersin o zaman, saçmalamış olursun. Ben asla sivri dilli değilim. Doğru sözlü, dobra biriyim." Gözlerini deviren Aybala, "öylesin, tamam ama, bazen söylediğin şeyin ciddi bir ifadeyle bürünerek kalp kırdığının farkında olmuyorsun."
"Yani?"
"Yanisi bu işte, sormak istedim. Aklında bulunsun."
"Sende birşeyler var ama söylemiyorsun. Leyla mı birşey söyledi?"
"Ne alakası var ikiz, birşey mi söylemesi Gerekiyordu?"
"Senin şüpheli konuşmana karşın öyle dedim" hiç bir cümlenin altında kalmazdı. Kolay kolay da suçluluk psikolojisine bürünmezdi. İkizi bunu çok iyi biliyordu.
"İyi, peki. Müsadenle işime devam edeyim"
"Seni tutan mı var boncuk işine devam edebilirsin. Ben içeriye bakayım yardım gerekiyorsa yardım ederim" Aybala üzerinde ki takıma bakıp gülse de Yusuf Eymen oralı olmamıştı. Takım elbiseyle servis yapmak da ne bileyim, olmazsa olmazdı zaten. Ciddiyet çok önemliydi.
Yusuf Eymen içeriye gidince telefonda gülerek konuşan kızın, nihayet geldiğinden beri yüzünün güldüğünü görebilmişti. Onu farkedince daha ciddileşmiş, ama yüzünde ki gülümsemeyi de silmeden uzatmayıp telefonu kapatmıştı. Belli ki herkes yerli yerindeydi, hazır sipariş falan da yoktu Yusuf Eymen, Leyla'nın yanına gidip selam vermişti. "Yardımlık birşey var mı?"
Leyla düz bir ifadeyle, "hayır, teşekkür ederim Demişti.
"Nasılsın peki?"
"İyiyim çok şükür, sen nasılsın?"
"İyiyim bende..." kızın parmağını işaret ederek sormuştu. "Parmağın nasıl oldu?" Leyla parmağına bakıp, yeşillerini üzerinde gezdiren adama, "Ha, iyi ya... zaten ufak bir kesikti."
"Anladım, dikkatli ol.." Leyla, "bu adam acaba bana sakarlıktan mı dem vuruyor" diye düşünmeden edemedi. Yine mi aynı konuydu. "Bu adam neden sürekli laf çarpıtır gibi konuşuyor ki, delireceğim Allah'ım..." diye içten içe söylenip duruyordu. Ama dayanamamıştı daha fazla. "Sen bana tekrar sakar mı diyorsun? Sakar değilim ben, sadece o güne denk gelen bir talihsizlik oldu bu kadar." Kızın böyle anlamasına şaşırmıştı Yusuf Eymen, oysa o, dikkatli olması, ona zarar gelmemesi için söylüyordu.
"Hayır Leyla, ben senin için söyledim sana zarar gelmesin diye, sanırım yanlış ifade ediyorum, üzgünüm." Kızın tavırlarının sebebini şimdi daha iyi anlamıştı. İkizi haklıydı sanırım, konuşurken, ona göre sorun olmasa da, cümle seçimine kelimelerine dikkat etmesi gerekiyordu. Bazen birşeyi doğrudan söylemek, çokda doğru bir yöntem olmuyordu.
Adamın niyetini anlayan Leyla, adama çıkıştığı için pişman oldu, dudaklarını ısırarak, "Kusura bakma ama sanki bir şeyi itham ediyor gibi konuşunca dayanamadım.. sadece... gerçekten sakar değilim. Aman boşver işte.." Bu hali çok sevimliydi, Yusuf Eymen'in gözünde. Bir anda parlayıp sönünce çocuk gibi duruyordu. Oysa gayet alımlı ve güzel bir kızdı. Esmer guzeliydi. Siyah omuzlarına uzanan saçları, açık kahve büyük gözleriyle çok güzeldi. Bunu şu an daha iyi farketmişti Yusuf Eymen. Ona böyle baktığını farkedince utanmadan edemedi Leyla. Yusuf Eymen eski haline dönüp kendine çeki düzen vermişti. "Sorun değil Leyla. Üzdüysem ki üzdüm özür dilerim, kabul et lütfen"
"Sorun değil patronumun İkizi, öğrenciliği gerek yok. Filtre kahve içer misin? Seviyordun değil mi?" Yusuf Eymen tebessüm ederek, " severim Leyla kız, sende içermisin?"
"Iııı... güzel teklifini üzülerek reddediyorum, pek sevemiyorum da..."
"Peki, bahanen kabul edilebilir cinsten..."
"Eyvallah, patron yarım. Birazdan kahveniz hazır olur, hemen şurada ki masa boş sizi oraya alalım..." neşesi yerine gelen kızla ufak çaplı bir kahkaha atmıştı. Bu erkeksi gülüşünün Leyla'yı etkilediğini bilmeden...
Yerine geçip Leyla'nın getirdiği kahveyi içmişti. Tadı geçen günden daha güzeldi. Leyla'nın eli değmişti nihayetinde. El lezzeti farkıdır diye düşündü. Oysa Leyla bolca sevgisini katmıştı. Gönülden akan bir sevgiydi bu, kişiye özel, kalpten bir duyguydu bu. Kızı ilk gördüğü günkü neşesiyle görmek, ona... iyi hissettirmişti. Muhtemelen kalp kırığını tamir etmekten olsa gerek diye düşündü.
Akşam olunca hep beraber kafeyi kapatıp, araçlarına binmişti. Yusuf Eymen kendi arabasıyla geldiği için ayrı gitmek durumunda kalmıştı. Aybala, gözü arka arabaya binen Yusuf Eymen'e bakan Leyla'yı görünce, sinsice gülüp Leyla'ya seslenmişti. "Sende geç istersen..?"
"Hı? Ne dedin?"
"Gözlerin diyorum arkada kalmasın, sende geç istersen?" Utanan kızla uğraşmak pek keyifliydi. Ne demek istediğini anlayınca hemen açıklama ihtiyacı hissetti.
"Ya öylesine baktım ben, niye öyle diyorsun?" Leyla'yı ateş basmıştı sanki, "Bilmem... söyleyeyim dedim, hiç alınmam bak? Ama sen bilirsin tabi..."
"Aşk olsun Patron, uğraşma benimle.."
"Bence de aşk olsun canım..." kapısını açıp oturan kızla , o da gülerek araca oturmuş aracı çalıştırmıştı. Kısa süren bir yolculuktan sonra Leyla'yı bırakıp yoluna devam etmişti. Arkadan gelen Yusuf Eymen de Leyla'ya korna çalmış, baş selamı vererek yoluna devam etmişti. Dikiz aynasından arkaya baka Aybala, gülerek, "sizden olacak be... " diyip yoluna devam etmişti.
Hadi yorumlarda buluşalım... e ama yorum yapın be kuzular, sedece bir kişi devamlı yapıyor, çokça selamlar ona. Sizleri çok seviyorum, beni yanlız bırakmayın. Yorumlarınıza çok önem verdiğimi bilmenizi isterim. Hayırlı akşamlar dilerim, Allah'a emanetsiniz...
Ay bu bölümde Yusuf ile Leyla oldu..🥰
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |