Sarsak adımlarla bana doğru gelen kocama şaşkınlık ve hayretle bakıyordum, söylediği bazı kelimeleri ağzının kayması sebebiyle anlamıyordum. "Aa-Alparslan, ne bu halin? İçtin mi sen?" Görünen köy kılavuz istemez derlerdi, inanmak istemesem de, ne kadar duymayı beklediğim bunun aksi olsa da, kabullenmek istemiyordum.
"Karışma bana... " hayal kırıklığının ev sahipliği yaptığı bakışlarımı ondan çekemedim.
"N-ne demek ka-karışma bana Alparslan..? Hani içmeyecektin?"
"Rahat bırak beni, buyum ben. Bu. " zorla konuşuyordu ağzı kayıyor, içtiği zıkkımın kokusu genzimi yakıyordu.
"Hayatıma girdiğinden beri herşey alt üst oldu... Selin haklıymış ben yapamıyorum..." yanağımda hissettiğim ıslaklıkla ağladığımı anlamıştım. Nasıl böyle şeyler söylerdi. Aşkın ve sevginin en saf halini kendisinde hissettiğim adam mıydı bana bu sözleri söyleyen? Ben hayal mi görüyordum?
"Alparslan neler diyorsun öyle? Şaka yapıyorsun değil mi?"
"Ne şakası ?" Bana yaklaşıp omzundan tutarak beni sarsıyordu. Her sarsışında akmayi bekleyen yaşlarım bir bir aşağıya yuvarlanıyordu. "Seni sevmiyorum, hele senden bir çocuğum olsun hiç istemiyorum. Sen benim için sadece vicdan yüküsün. Bu kadar. Anladın mı beni? " Benden uzaklaşıp merdivenlere yönelmişti. Böyle konuşup ta arkasını dönüp gidemezdi, hemen koşup kolunu tutmuştum. "Alpa-.." dokunduğum gibi beni itelemiş düşmeme sebep olmuştu. "Dokunma..! istemiyorum seni. Uzak dur!." Bunu söyleyen Alparslan olamazdı. Şok olmuştum, ne diyeceğimi bilemiyordum. Canımın acısını mı düşünsem, yüreğime çöreklenen sancıya mı kulak versem, dengem şaşmıştı. Zorla yutkunarak, "Sen ne dediğini bilmiyorsun, kendinde değilsin lütf-.."
"Kes artık! Duymak istemiyorum seni.."
~
"Güzelim! Uyan... Elişeva? Uyan birtanem...
Bana ulaşan silik ses ve hissettiğim sarsıntıyla zar zor gözlerimi aralamıştım. Gözlerimi aralayınca bana endişeyle bakan kocamı görmüştüm. Cılız bir sesle, " Alparslan..?" Demiştim.
"Güzelim? Uykudayken mırıldanıyordun. Terlemişsin de.." eliyle alnımı silmiş saçımı okşuyordu. Birden doğrulup aklıma gelen rüya hayır kabusla herşeyin gerçekten uzak bir düş olduğunu farkettim. "Ohhh... Alparslan sen içmedin değil mi?" Şaşırmış, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, 'hayır güzelim, bıraktığımı biliyorsun. Sözüme güven lütfen..."
"Hayır hayır, tabi ki güveniyorum. Ben... Ben sadece, çok köyü bir kabus gördüm. Gerçek gibiydi..." Bana yaklaşıp anlımı öperek, arada omzumu sıvazlayıp, "kabus görmüşsün gelinciğim... Kurban olurum sana, çok mu etkilendin? Anlatmak ister misin?" Ona sarılarak, "hayır Alparslan! Dile getirmek istemiyorum. Anlatmayacağım..."
"Bizimle mi ilgiliydi?" Merak ediyor, temkinli de yaklaşıyordu.
"Hı hı..." Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum, hıçkırmamla beni kendinden uzaklaştırıp iki eliyle yüzümü avuçlamıştı. "Yapma ama güzelim, bak ben buradayım. Herşey yolunda çok şükür. Gördüklerini unut olur mu? Gerçek değildi gördüklerin, tek gerçek, şu an ki biziz..."
"Seni seviyorum Alparslan, beni bırakma lütfen... paramparça olurum yoksa. "
"Haydaa... güzelim çık şu ruh halinden." Endişeyle bana bakıp sitem etmekten de geri durmuyordu. "Seni seviyorum. Tek gerçek bu. Tamam mı birtanem?"
Başımı sallayarak onu onaylamış, içimde ki korkuyu yok saymaya çalışıyordum. Alparslan beni yataktan kaldırarak lavaboya götürmüş elime yüzüme su değişmişti. Kendisi de üstünü değiştirip yatağa yanıma gelmişti. Arkadan bana sarılıp beni kolları arasına almıştı. Dolamış olduğu kolunun üstüne elimi koyarak ondan destek alıp daha huzurlu ve güvende hissetmeye çalışıyordum. Alparslan'ın kulağıma fısıldadığı efsunlu kelimeleri, yüreğimde ki duyguları kıpraştırıyor sevilmenin eşsiz duygusuna can veriyordu.
~
Gözlerimi açtığımda endişeyle ayaklanacakken, hemen yanı başımda kollarını bana dolayan kocamın varlığıyla endişem yerini rahatlığa bırakmıştı. "Uyandın mı gelincik? Uykunda çok huzursuzdun birtanem, endişelendiriyorsun beni..."
O kadar sessiz ve sakin konuşuyordu ki ses tonu volümü dahi kendimi iyi hissetmeme sebep oluyordu.
"İyiyim... Sen yanımdasın, İyiyim..." Burnunu boyun girintime sokup derin bir nefes çekip öpücük kondurmuştu. İçimde ki sıkıntının ne olduğunu biliyor gibi hasssiyetle yaklaşıp iyi hissedeceğim kelimeler fısıldıyordu. "Bir daha gitmeyeceğim meleğim, başka mekanlarda buluşuruz. Biliyormusun? İlk defa o ortamda huzursuz hissettim güzelim... " Ona doğru dönüp bakışlarımı yeşillerine diktim. Bana tebessüm ederek sözlerine devam etti. "Yanımda senin olmayışından mıdır, ya da oraya ait hissetmediğimden mi bilemedim. Ama ait olduğum yerdeyim şu an. Senin yanında, yanı başında..."
Alparslan'ın elini tutarak Dudaklarıma götürmüştüm. Bu hareketim üzerine beni kendine çekerek sayısız öpücükler kondurmuştu. Ona bir adım yaklaşsam o bana koşarak geliyordu. Herşeyin alt üst olacağı içimi yerken onu sıkmamak ve hala geçmiş yaşantısının ve alışkanlıklarının bir çırpıda uzak kalması onda ters teper diye bazı şeylere normal yaklaşıyordum. Yavaş yavaş bazı şeyler düzene girer rutini oluştururdu. Sabırla beklemeliydi...
~
"Şunu da at bakalım ağzına" bıkkın bakışlarımı kendisine göndersem de banamısın demiyordu.
"Doydum ama... " Israr eden bakışlarıyla uzattığı lokmayı yememi bekliyordu. Uflayarak yiyince daha da ısrar etmemişti. "Çocuk gibisin güzelim..."
"Doydum ama ne yapayım ısrar ediyorsun "
"Güzelim farkında mısın bilmiyorum ama şu sıralar hiç güzel beslenmiyorsun " mahcubiyetle başımı eğip, "yanı farkındayım ama bazen iştahım olmuyor."
"Aslında bir doktora görünelim, tahlil falan yaparız değerlerine bakarlar."
"Ben kendimi bildim bileli böyleyim kocam ne yapayım... gitmeye gerek yok yani..."
"Kocam diyen ağzını öp-..." dişlerimi birbirine bastırarak, "Alparslan !" Demiştim.
"Ne var gelincik..." Kaşlarından birini kaldırıp imayla bakıyordu.
"Uğraşma..!"
"Karımla da ugraşamayacaksam..."
"Eee..."
"E si, Karımla uğraşırım, sen dahi engel olamazsın karıcığım..."
"Öyle mi Alparslan bey ?"
"Öyle, güzel karım."
Yerimden kalkıp sandalye de oturan kocamın boynuna sarılıp sakallı yanağına ve boynuna ufak ufak buseler konduruyordum. Alparslan'ın kahkahasını işittikten sonra kollarımı sıkılaştırıp yüzümü yanağına yaslayarak hissettiğim huzurun tadını çıkarıyordum. "Gel bakalım..." diyerek beni dizlerine oturtmuştu. Heyecanla ona bakıp utançla bakışlarımı kaçırıyordum. Kocaman elleriyle yüzümü avuclayıp yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak, "sevgilim... sevdiğim kadın... hayallerini kurduğum evlatlarımın annesi... gönlüme yakışanım..."
"Alparslan... Ne güzel konuşuyorsun öyle... Ne diyeceğimi bilemiyorum."
"Demesende olur güzelim, ben senin hal ve hareketinden, heyecanından her şeyi anlıyorum. Merak etme...
~
BEŞ AY SONRA
Bir hafta sonra evlilik yıldönümümüzdü. Alparslan'a sevdiği yemekleri hazırlayıp güzel bir akşam yemeği hazırlamak istiyordum. Dersten çıktığım gibi arabama atlayıp soluğu Selma ablalarda almıştım. Olan biteni anlatıp ondan fikir almaktı niyetim. Beraber oturup bir kahve içtikten sonra Selma ablaya yapmak istediğim şeylerden bahsedip sunduğu fikirlerle yapmak istediğim şeye hemen hemen karar vermiştim.
Selma abla, " Kuzum ya, abimle olan ilişkinize birbirinize karşı sevginize kırk bir kere MaşaAllah. Allah nazarlardan saklasın."
Mahcubiyetle, "Amin abla. Allah razı olsun."
"Senden de canım benim. Hayatımıza girdiğinden beri ne çok şey güzel açıdan değişti bir bilsen. Abim, seninle beraber kötü alışkanlıklarını bıraktı. Tabiri caizse yeni bir hayata adım attı."
"Abla... Ben Alparslan'ı çok seviyorum... Ben onunla çiçek açıyorum. Onun bana olan ilgisi ve sevgisini çok seviyorum. Onun benim hayatıma olan etkisini kelimelerle anlatmak yetmez..."
"Ne güzelsiniz yaa, ikinizinde şüphesiz emeği büyük. Beraber olunca herşey kıymetli..."
Bir süre hayatımızda ilgili sohbet etmiştik ondan sonra Selma abla bana taktikler verip fikir sunuyordu. Bana bir İnternet sitesinden baya cüretkar bi kırmızı elbise gösterip yıldönümümüz için bunu tercih etmemi söylüyordu. Utandığımı farketmiş olacak ki, "hadi ama Elişeva, kocanın yanında giyeceksin bunu. Bizim değil. Sonuçta birbirinizin her haline aşinasınız siz."
"Öyle tabi ama, çok açık değil mi? Önü boyu falan..."
"Öyle, açık ama kocan görecek sadece o akşama özel giyeceksin canım" Başımı sallayarak onaylamış, konuyu kapatmıştım. "Elişeva ya çok tatlısın" Utançla ona gülümsemiştim. Çalan telefonumla sohbetimize ara vererek cevaplamıstım. "Güzelim... "
"Alparslan..."
"İnsan kocasına böyle mi der hı? "
"Selma ablalardayım, çıktın mı sen?"
"Ha utanıyorum diyorsun? " Selma ablaya bakınca dudaklarını dişleyip kendini gülmemek için tuttuğunu gördüm. Aklıma gelen telefon sesiyle hemen yandan kıstım. Daha önce Alparslan da söylemişti ama unutmuşum... uff ya rezil olmuştum resmen. Ne gizlimiz saklımız hiç bir şeyimiz kalmadı.
"Ne oldu sesin kesildi güzellik"
"Sus Alparslan! Bende çıkıyorum şimdi evde görüşürüz"
"Görüşelim güzelim.." telefonu kapatınca Selma abla, " abime bak sen... "
"Ben kalkayım abla, sonra görüşürüz inşaAllah."
"Kaç bakalım.."
"Ya niye sürekli benimle uğraşıyorsunuz?"
"Çok tatlı oluyorsun çünkü. Özellikle utandıkça daha da bir uğraşı geliyor insanın."
"Bundan sonra utanmayacağım..."
"Şaka bir yana, kocanla alakalı hiçbir durumdan utanma. Ne güzel söz söylemekten, ne de elini tutmaktan." Başımı sallayıp Selma ablaya sarılarak vedalaşmıştım. Arabama bindikten sonra evin yolunu tutmuş kısa bir süre sonra varmıştım. Tam anahtarı sokacakken kapının açılmasıyla elim boşta kalmıştı.
Başımı kaldırdığımda bana bakan kcoamı görmüştüm. "Hoşgeldin sevgilim..."
"Hoşbuldum kocam..."
"Neredesin sen? Selma'ya uğrayacağını hiç söylemedin. Senin olmadığın bir eve senden önce girmek hiç güzel değilmiş." Son soylediğiyle içim ona aksada açıklama yapma gereğiyle sorusuna cevap verdim. "Öyle bir ayaküstü uğrayayım dedim. Senin benden önce geleceğin aklıma gelmedi. Hem bir şey sormam gerekiyordu ona." Bu detayı niye söyledim ki, içten içe kendimi paylarken Alparslan'ın sesini duymam geç olmadı. "Ne sorusuymuş bu ? Bana sorsaydın güzelim..." o sıra salona geçip oturmustuk. "Şey... aramızda işte." Kaşlarından biri havalanmış merak ve şüpheyle bakıyordu. "Bizim gizlimiz mi var gelincik. Bana söylemeyeceğin ne olabilir ki?" İş çok farklı bir boyuta varıyordu. Hemen toparlamalıydım. "Yok öyle değil. Birine birşey alacaktım da, kadın gözüyle yardım almak istedim. Yoksa senden birşey saklar mıyım hiç."
"Peki, bakalım... tabi ki istediğin arkadaşına hediye al güzelim. Doğum günü falan mı? "
"Yok ya öyle birşey değil. Hem onu boşver de senin günün nasıl geçti? Bir sorun yok değil mi?"
"Yok güzelim. Herşey yolunda merak etme. " Tebessüm edip onu dinliyordum. "Aç mısın ?"
"Biraz.." sofrayı kurup birşeyler atıştırmıştık. Yemeklerimizi yedikten sonra çay koyup bardakları hazırlamıştım. Salona gittiğimde Alparslan'ın koltukta uzandığını gözlerini kapatıp bir kolunu başının altına koyarak uyukladığını gördüm. Yavaşça ona yaklaşarak koltuğun kenarına ilişip, alnına dökülen saçlarını parkamlarımla kenara iteleyip saçlarını okşadım. Dudaklarının kıvrıldığını farkedince istemsiz bende gülümsedim. Tebessümle kıvrılan dudaklarına hızlıca bir öpücük kondurup geri çekildim. Alparslan gözlerini açmadan, " ı- ı olmadı bu. Sinek dokundu sandım." Omzuna yavaşça vurup, "Çok komiksin Alparslancığım..." yüzünü ekşiterek, "Rica ediyorum bir daha cığım deme. Bak ismimi kullanmadan söylüyorum. Hiç yakışmadı bence. " kıkırdayarak, "Niye öyle diyorsun ya. Kocama herşey yakışır. Değil mi Alpar-..." beni kendisine çekerek sıkıca sarmıştı. "Gel bakalım sen, çok konuşma, bana bir tek cığımlı konuşacağın kelime "kocacığım" olabilir. " sakallı yanaklarını bana bastırarak huylanmama kırkırdamama sebep oluyordu. "Ta-tamam bırak ko-kocacığım..." Kollarını gevşeterek, "Ha şöyle. Aferin benim güzelime... "
"Bırak ya.. hile yapıyorsun. "
"Ne hilesiymiş bu? Kollarıma almak ne zamandan beri hile oluyor?" Ciddi ciddi soruyordu bide.
"Ve sakallı yüzünü bana batırman.."
"Peki ya senin yaptığına ne demeli ?"
"Pardon da ne yapmışım ben?"
"Ben masum masum dinlenirken gelip beni ayarttın." Pes dercesine ona bakarken bıyık altı sırıttığını farkettim. "Aynı şeyi yapıyorsun yine..." Soru soran ifadesiyle bakarken devam ettim.
"Uğraşıyorsun benimle. Utandırıp seninle olan savaşımda beni bu şekilde yıldırıyorsun?"
"Birincisi biz savaşmıyoruz güzelim. Hem ne demişler bilirsin. Savaşma sevi-.." elimi ağzına kapatarak, "sussana ya. Hem ben onu lafın gelişi söyledim. Ayrıca onu kim demişse halt etmiş." Elimi çekince,
"Valla, bence nokta atışı yapmış."
"Neyse, ben çay getirmeye gidiyorum..."
Arkamdan hahkahasını duysamda hiç oralı olmadan mutfağa gittim. Son söylediğini takmadan, "kaç kaç... geleceğin yer her zaman kollarım olacak..." Başımı iki yana sallayarak gülmüştüm.
Bu haftanın son bölümü arkadaşlar. Keyifli okumalar dilerim. Şimdiden Ramazan-ı şerifinizi kutlarım. Mübarek olsun inşaAllah. Affolunduğumuz, hayır ve afiyetlerle rızıklandığımız bir ay olması duasıyla... ibadetlerimize dikkat edelim inşaAllah, bizim için büyük bir fırsat başta nefsim olmak üzere siz kıymetli kardeşlerime söylemeyi borç bilirim, Allah'a emanet olun. 🤍🌙
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |